TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ KORKMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/26899)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Ali KORKMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ümit
KARA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, müşterek çocuğun yurt dışında bulunan mutat
meskenine iade edilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/8/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Hollanda vatandaşı olan D.V.D.P. ile Türk vatandaşı olan
başvurucunun birlikteliklerinden 19/10/2009 ve 3/2/2011 tarihlerinde
Hollanda'da dünyaya gelen iki kız çocukları bulunmaktadır.
9. Başvurucu ve çocukların annesi müşterek çocuklarıyla birlikte
2017 yılının Temmuz ayında Türkiye'ye gelmişlerdir.
Başvurucu tatil amacıyla Türkiye'ye geldiklerini, birlikte yaşadığı D.V.D.P.nin kendi rızasıyla çocukları Türkiye'de bırakarak
ülkesine döndüğünü ifade ederken çocukların annesi, rızası hilafına
çocuklarının başvurucu tarafından alıkonulduğunu iddia ederek çocukların iadesi
için Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuştur.
10. Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı 27/10/2017 tarihli davaname ile çocukların annelerine iadesi talebiyle Sakarya
Aile Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Davanamede;
başvurucunun müşterek çocukları 2017 yılı Temmuz ayından itibaren annelerinin
rızası olmadan Türkiye'de tuttuğu, annenin çocukların alıkonulduğu iddiasıyla
15/2/2000 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak
1/8/2000 tarihinde yürürlüğe giren 25/11/1980 tarihli Uluslararası Çocuk
Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme (Lahey Sözleşmesi) uyarınca
Hollanda Merkezi Makamına müracaat ettiği, ancak taraflar arasında dostane
çözüme ulaşılamadığı belirtilerek velayet hakkı annede olan çocukların
22/11/2007 tarihli ve 5717 sayılı Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve
Kapsamına Dair Kanun uyarınca iadesine karar verilmesi talep edilmiştir.
11. Çocukların annesi yargılama sırasındaki beyanlarında;
müşterek çocukların velayetinin kendisinde olduğunu, velayet hakkının
kullandırılmasına müsaade edilmesi gerektiğini ve çocuklarının zorla Türkiye'de
tutulduğunu belirterek çocukların mutatmeskenleri
olan Hollanda'ya iade edilmesini talep etmiştir. Çocukların annesi ayrıca,
Türkiye'ye tatil amacıyla geldiklerini, yerleşme kararlarının olmadığını hatta
dönüş biletlerinin bulunduğunu, baskı ve tehditler nedeniyle Hollanda'ya dönmek
zorunda kaldığını, 2010 yılından itibaren başvurucu ile birlikte yaşamaya
çalıştığını ancak başvurucunun resmi nikâhlı eşiyle birlikte kaldığını,
başvurucu ile hiç aynı evde çocuklarla birlikte yaşamadıklarını ifade etmiştir.
12. Başvurucu davaya cevap dilekçesinde; Sakarya iline
yerleşmelerinin çocuklarının yararına olacağı kanaatine vardıkları için
Hollanda'daki evlerini boşaltarak Türkiye'ye geldiklerini, eşinin bir süre
sonra rızasıyla çocukları Türkiye'de bırakarak ülkesine döndüğünü ve çocukların
annenin rızası olmaksızın Türkiye'de tutulduğuna dair iddiaların gerçek dışı
olduğunu beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca ortak velayet için başvuruda
bulunduğunu, çocukların çifte vatandaş olduklarının gözetilerek karar verilmesi
gerektiğini belirterek iade talebinin reddini istemiştir.
13.Yargılama sürecinde hazırlanan 8/3/2018, 23/3/2018 ve
2/10/2018 tarihli sosyal inceleme raporlarında; çocukların kendi haklarında
karar verebilecek olgunlukta olmadıkları ve yönlendirmeye açık oldukları,
yaşları itibarıyla ebeveynlerinin her ikisine de ihtiyaç duydukları bir dönemde
bulunmaları sebebiyle çocukların yüksek yararı gözetildiğinde anneleriyle yüz
yüze zaman geçirmeleri ve şahsi ilişkilerini sürdürmelerinin sağlanması
gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca sınıf öğretmeninin beyanlarına dayanılarak
çocukların 2018/2019 eğitim-öğretim yılında okula hiç gitmedikleri, önceki yıl
ise ilk zamanlarında dil problemi ve arkadaş uyumunda sorunlar yaşadıkları,
ancak hızlı ilerleme göstererek uyum sağladıkları, başvurucunun çocukları ile
ilgilenen bir baba olduğu yönünde tespitlere yer verilmiştir.
14.Mahkeme 3/10/2018 tarihinde davanın kabulüyle çocukların
mutat meskeni olan Hollanda'ya iadesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde;
taraf ve tanık beyanları ile sosyal inceleme raporlarına yer verildikten sonra
Lahey Sözleşmesi'nin ilgili maddelerine atıf yapılarak, mutat meskenin çocuğun
yaşamını sürdürdüğü, maddi ve şahsi ilişkileri ile en sıkı şekilde bağlılık
kurduğu yer olduğu belirtilmiş ve başvurucunun çocuklarının mutat meskenlerinin
Hollanda olduğu belirtilmiştir. Çocukların annenin velayethakkı
ihlal edilerek 2017 yılının Temmuz ayından beri
Türkiye'de alıkonulduğu, başvurucunun eşinin yasal süre içindeçocukların
iadesi için başvuru yaptığı, iade hâlinde çocukların fiziki ya da psikolojik
bir tehlikeye maruz kalacaklarının kanıtlanamadığı vurgulanmıştır.
15. Başvurucunun anılan karara itirazı Sakarya Bölge Adliye
Mahkemesinin 21/1/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; müşterek
çocukların evlilik dışı ilişkiden Hollanda'da dünyaya geldikleri, tarafların
aralarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle devamlı surette birlikte yaşamadıkları ve
çocukların bakımı ile hep annenin ilgilendiği, tatil amacıyla Türkiye'ye
geldiklerinde başvurucunun Hollanda'ya dönmek istemediği ve çocukların annesini
anılan ülkeye gönderdiğinin dosya kapsamından anlaşıldığı ifade edilmiştir.
Sosyal İnceleme Raporlarından çocukların Türkiye'deki yeni ortamlarına ve yaşam
koşullarına alıştıklarının söylenemeyeceği, anneye iade hâlinde çocukların
fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz kalacaklarına dair bir iddianın da
ileri sürülerek kanıtlanmadığı vurgulanmıştır.
16. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 20/5/2019 tarihinde yerinde
bulunmayan temyiz itirazlarının reddine ve hükmün onanmasına karar vermiştir.
Kararda ayrıca mutat meskene iadeye ilişkin kararların temyiz incelemesinin
duruşmalı yapılacağına dair bir düzenleme bulunmaması nedeniyledosya
üzerindeninceleme yapıldığı belirtilmiştir.
17. Nihai karar25/7/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18.Başvurucu 6/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz. Marcus Frank Cerny (GK), B. No:
2013/5126, 2/7/2015, §§ 18/25; N.Ö., B.
No: 2014/19725, 19/11/2015, §§ 19-22; Levent
Aşıklar, B. No: 2014/13936, 8/3/2018, §§ 32-54; Angela Jane Kilkenny, B. No: 2015/10826, 17/7/2018, §§
25-52; Cem Ramazan Ninek,
B. No: 2015/13760, 18/7/2018, §§ 38-67.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 11/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, derece mahkemelerinin çocukların annesinin gerçeği
yansıtmayan beyanlarına dayanarak annenin rızası olmadan başvurucu tarafından
alıkonulduğu gerekçesiyle karar verdiğini; birlikte geçirdikleri tatil
görüntüleri, uçak bileti ve otel rezervasyon bilgilerinin dosyaya sunulmasına
rağmen Mahkeme tarafından değerlendirilmediğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca
çocukların mahkeme huzurunda dinlenmediklerini, Türkiye'ye gelmeden önce
anneleriyle olan ilişkileri, ülkemizde geçirdikleri süre ve annenin ülkesine
dönmesinden sonra içinde bulundukları yaşam koşullarının çocukların üstün
yararları gözetilerek tartışılmadığını ifade etmiştir. Başvurucu; tanıklarının
dinlenilmesinden vazgeçilmesini gerektirir bir durum olmamasına rağmen
tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçilerek karar verildiğini, duruşmalı inceleme
talebine rağmen istinaf ve temyiz incelemelerinin kısa sürede yeterli inceleme
yapılmadan ve duruşma açılmadan sonuçlandırıldığını vurgulamıştır. Çocukların
annelerinin rızası hilafına tutulduğu iddiasının doğru olmadığını, ilişkileri
devam ederken tatil amacıyla birlikte Türkiye'ye geldiklerini, tatil esnasında
Türkiye'ye yerleşme kararı aldıklarını, annelerinin rızası ile Türkiye'de kalan
çocukların çifte vatandaş olduklarını ve Hollanda'ya iadelerinin çocukların
geleceği ve psikolojileri için uygun olmadığını ifade eden başvurucu adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
23. Anayasa’nın "Özel
hayatın gizliliği ve korunması" kenar başlıklı 20. maddesinin
birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes
...aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ...aile
hayatının gizliliğine dokunulamaz."
24. Anayasa’nın "Ailenin
korunması ve çocuk hakları" kenar başlıklı 41. maddesi
şöyledir:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler
arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle
ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını
sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma,
yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan
ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirleri alır.”
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
26. Anayasa Mahkemesinin önceki kararları uyarınca ebeveyn ve
çocuklar arasındaki ilişkileri konu alan uyuşmazlıklarda, sürecin ivedi olarak
yürütülmesi de dâhil olmak üzere ilgili idari ve yargısal işlemlere dair şikâyetlerinbir bütün hâlinde aile hayatına saygı hakkı
bağlamında incelenmesi gerekmektedir (Marcus Frank Cerny [GK], § 82; Levent Aşıklar, § 59). Başvurucunun ileri
sürdüğü adil yargılanma hakkının ihlali iddiası, aynı zamanda aile hayatına
saygı hakkı kapsamında ele alınacak usule ilişkin güvencelerden yararlanılıp
yararlanılmadığı hususuna da ilişkin olduğundan başvurunun Anayasa'nın 20. ve
41. maddelerinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması
gerekir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
28. Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen aile hayatına saygı
hakkı kapsamında devletin pozitif yükümlülükleri değerlendirilirken Anayasa'nın
41. maddesinin de dikkate alınması gerektiği açıktır. Devletin pozitif
tedbirler alma yükümlülüğü konusunda anılan maddeleri; ebeveynin çocuğuyla
bütünleşmesinin sağlanması amacıyla tedbirler alınmasını isteme hakkını ve
kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir. 41.
maddede her çocuğun -yüksek yararına aykırı olmadıkça- anne ve babasıyla
kişisel, doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu açıkça
belirtilmektedir. Ancak bu yükümlülük mutlak olmayıp her olayın özel
koşullarına bağlı olarak alınacak tedbirlerin nitelik ve kapsamı
farklılaşabilmektedir (Marcus Frank Cerny, §§
36-41; Murat Atılgan, B. No:
2013/9047, 7/5/2015, § 22).
29. Uluslararası çocuk kaçırma vakaları, uluslararası anlamda
ciddi bir işbirliğini gerektirmekte olup bu işbirliği
bakımından en önemli vasıtalardan biri Lahey Sözleşmesi’dir. Lahey Sözleşmesi,
yasa dışı kaçırılan veya taraf devletlerden birinde alıkonulan çocuğun ivedi
şekilde iadesini ve ebeveyn tarafından gerçekleştirilen uluslararası çocuk
kaçırma vakalarının çözümü hususunda hızlı bir prosedür öngörmektedir. Bu
bağlamda Lahey Sözleşmesi’ne taraf bir devlette mutat olarak ikamet eden
çocuğun diğer bir taraf devlete yasa dışı kaçırılması veya orada alıkonulması
durumunda Lahey Sözleşmesi’nde yer verilen sınırlı sayıdaki istisnai hâller dışında
çocuğun bulunduğu ülkenin yetkili makamlarının, çocuğu mutat ikametgâhı olan
ülkesine ivedi şekilde iade etmesi zorunludur (Marcus Frank Cerny, §§ 44,46, 47).
30. Lahey Sözleşmesi uyarınca taraf devletler ülke sınırları
içinde Lahey Sözleşmesi’nin amaçlarının gerçekleşmesini sağlamak üzere uygun
bütün önlemleri almak ve bu amaç doğrultusunda en süratli usullere başvurmakla
yükümlüdür. Bu yükümlülük ilgili vakalarda aile hayatına saygı hakkının
öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından oldukça
önemlidir. Sözleşme’nin temel amacı, çocuğun mutat meskeni olan ülkesine iade
edilmesini sağlayarak koruma hakkının nasıl düzenlenmesi gerektiğinin çocuğun
üstün menfaatleri nazara alınmak suretiyle mutat meskenin yargı makamlarınca
belirlenmesidir. Öte yandan Lahey Sözleşmesi zorunlu iade kuralının
istisnalarını da belirlemiştir. Söz konusu düzenleme, ilgili yargısal
makamlara, geri dönmesinin çocuğu fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz
bırakacağının veya başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma
düşüreceğinin tespit edilmesi hâlinde iadeyi reddetme yetkisi vermektedir (Marcus Frank Cerny, §§
55-58).
31. Mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek öncelikle
derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanındadır. İç hukukun genel olarak
uluslararası hukuka veya uluslararası anlaşmalara atıf yaptığı hâllerde de
durum böyledir. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun
Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetleme ve özellikle
mahkemelerin Lahey Sözleşmesi hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20.
ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirleme yetkisine
sahiptir (Marcus Frank Cerny, §
62; Levent Aşıklar, § 68).
32. Bu alandaki belirleyici mesele; çocuğun, anne babanın ve
kamu düzeninin yarışan menfaatleri arasında devletin kendisine tanınan takdir
alanı içinde bu konuda adil bir denge kurup kurmadığıdır. Ancak bu denge
kurulurken velayet ve kişisel ilişki hakkıyla ilgili meselelerde çocukların
menfaatlerinin üstün bir öneme sahip olduğu unutulmamalıdır.Bununla birlikte söz konusu haklar
arasında denge kurulurken ebeveynin çocukla düzenli ilişkide bulunmaları gereği
de dikkate alınması gereken bir diğer önemli faktördür (Marcus Frank Cerny, § 74; Levent Aşıklar, § 76).
33. Her çocuk, menfaatleri aksini gerektirmedikçe ebeveyni ile
doğrudan ve düzenli olarak kişisel ilişkisini sürdürme hakkına sahiptir.
Çocuğun menfaati; bir yandan -söz konusu ailenin sağlıksız olması durumu hariç-
ailesiyle bağlarını sürdürmesi gerektiğine işaret etmekte, öte yandan çocuğun
sağlıklı ve güvenli bir çevrede gelişimini sürdürmesini içermektedir. Aynı
düşünce Lahey Sözleşmesi için de geçerli olup çocuğun geri döndürülmesi, çocuğu
ağır fiziksel veya psikolojik zarar riskine maruz bırakmadıkça veya başka bir
şekilde katlanılmaz bir duruma sokmadıkça kural olarak kaçırılan çocuğun ivedi
olarak iadesini gerektirmekte ve bu şekilde aile ilişkilerinin sürdürülebilirliğini
amaçlamaktadır (Marcus Frank Cerny, §
75; Levent Aşıklar, § 77).
34. Ayrıca Lahey Sözleşmesi de bu kabul doğrultusunda hukuka
aykırı olarak ülkeden çıkarılan veya sözleşmeci devlette alıkonulan bir çocuğun
hemen geri döndürülmesini sağlamak için bir dizi tedbir öngörmüştür. Aile
hayatına saygı hakkı bağlamındaki uyuşmazlıklarda, pozitif yükümlülüklerin
yerine getirilmesi hususunda ilgili idari ve yargısal işlemlerin süratle yerine
getirilmesi kadar, karar oluşturma sürecinin ilgili kişilerin görüşlerini tam
olarak sunabildikleri adil bir süreç olmasının sağlanması da önemlidir. Bu
çerçevede Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında aile hayatına saygı hakkına
ilişkin pozitif yükümlülük değerlendirmesinin içeriğine, ilgili yargısal
süreçlerin ivedi şekilde tarafların katılımına açık ve adil yargılanma hakkının
usule ilişkin gereklerine riayetle yürütülmesi şeklindeki usule ilişkin
yükümlülüğün de eklenmesi gerekmektedir (Marcus Frank Cerny, § 81).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
35. Başvuru, Anayasa Mahkemesinin daha önce Marcus Frank Cerny ve Levent Aşıklar kararlarında
vurgulandığı gibi çocuk ile anne ve babanın yarışan menfaatleri arasında
devletin kendisine tanınan takdir alanı içinde bu konuda adil bir denge kurup
kurmadığı yönünden incelenecektir (Marcus Frank Cerny,§ 80; Levent Aşıklar, § 85).
36. Çocukların ebeveynlerinden birinin velayet hakkı ihlal
edilmek suretiyle kaçırılmaları veya alıkonulmalarının sonuçlarının
hafifletilmesi/önlenmesi amacıyla ülkemizce kabul edilen Lahey Sözleşmesi ve bu
Sözleşme'ye dayanılarak yürürlüğe giren 5717 sayılı
Kanun'a göre çocukların mutat meskenlerine derhâl iadesi kuraldır. Kuralın
istisnaları aynı metinlerde sınırlı olarak gösterilmiştir (Angela Jane Kilkenny,§ 77).
37. Lahey Sözleşmesi'nin 13. maddesine göre alıkonulan çocuğun
mutat meskeni tespit edildikten sonra ancak çocuğun iade edilmesinin çocuğu
fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağının veya başka bir şekilde
müsamaha edilemeyecek bir duruma düşüreceğinin tespiti hâlinde yargısal makamların
usule ilişkin güvenceleri işleterek ve çocuğun üstün yararınıgözönüne
alarak iade talebini reddetme konusunda takdir yetkisine sahip oldukları
şüphesizdir.
38. Başvuruya konu olayda çocukların anne ve babalarının ortak
rızasıyla Türkiye'ye geldiği şüphesizdir. Türkiye'ye gelinme amacı, derece
mahkemelerinde, başvurucu tarafından Türkiye'ye yerleşmek, çocukların annesi
tarafından ise tatil olarak ifade edilmiştir. Başvurucu, ortak çocukların
annelerinin rızası ile yanında kaldıklarını, çocukların Türkiye'ye alıştığını,
mutat meskenin Türkiye olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek, yeterli
inceleme olmadan iade talebinin reddedilmesinden şikâyet etmiştir.
39. Ayrıca çocukların Mahkeme huzurunda dinlenilmemesi bir
eksiklik olarak ileri sürülse de, başvurucu vekilinin
12/9/2018 tarihli duruşmada gerek görülürse çocukların okulda dinlenilmesini
talep ettiği, çocukların duruşmada hazır edilmesine karar verilmesine rağmen
başvurucunun yanında bulunan çocukların yargılamaya katılmadıkları ve Mahkemenin
çocukların dinlenilmesinden vazgeçilmesine yönelik ara kararına ilgili
duruşmada hazır olan başvurucu vekilinin itiraz etmediği görülmüştür.
40.Öte yandan yargılama sürecinde üç kez sosyal inceleme raporu
düzenlendiği ve çocukların görüşlerinin raporlara yansıdığı; Mahkemenin anılan
raporlarda yer alan, çocukların Türkçe bilmedikleri için yeni yaşam koşullarına
ve okul ortamına uyum sağlamakta zorlandıkları, anneleriyle sıkı bağlarının
olduğu ve çocukların yüksek yararı gözetildiğinde, anneleriyle yüz yüze zaman
geçirmeleri ve şahsi ilişkilerini sürdürmelerinin sağlanması gerektiği yönünde
tespitlerle velayet hakkının annede olmasını birlikte değerlendirerek bir
sonuca ulaştığı anlaşılmıştır. Ayrıca, çocukların Hollanda'da doğmaları ve uzun
süre orada yaşamaları, bu süreçte çocuklarla annenin ilgilenmiş olması ve
çocukların iade edilmesi hâlinde fiziki ve psikolojik tehlikeyle
karşılaşabileceklerine ilişkin kanıtlanmış bir iddianın olmaması hususlarının
da karara esas teşkil ettiği görülmüştür.
41. Bu bağlamda başvuruya konu iade talebini inceleyen
mahkemelerce verilen kararlarda uzman değerlendirmelerine ve çocuğun aile
yaşantısı hakkında bilgi sahibi kişilerin beyanlarına yer verilerek delillerin
değerlendirildiği, Lahey Sözleşmesi’nin 13. maddenin birinci fıkrasının (b)
bendinde yer alan istisnanın şartlarının oluşmadığına dair açıklamalara yer
verildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca başvurucu ile çocuğu arasında kişisel ilişki
tesis edilerek başvurucunun çocuklarını görme, ilişki kurma hakkı ile çocuğun
yüksek menfaati arasındaki denge gözetilmiştir. Başvurucunun dava süreçlerinde
iddia ve savunmalarını dile getirebildiği, verilen nihai kararlara karşı kanun
yollarına başvurarak etkili bir katılım sağladığı da görülmektedir. Sonuç
olarak Lahey Sözleşmesi'nin getirdiği güvenceler gözönüne
alınarak derece mahkemelerince oluşturulan karar gerekçelerinin aile hayatına
saygı hakkı bağlamında ilgili ve yeterli olduğu, bu suretle başvurucu ile
çocuğun menfaatleri arasında denge kurulduğu değerlendirilmiştir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile
hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.