logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İsmail Solmaz [1.B.], B. No: 2017/15251, 12/2/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMAİL SOLMAZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/15251)

 

Karar Tarihi: 12/2/2020

R.G. Tarih ve Sayı: 3/4/2020-31088

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Abdullah UÇAR

Başvurucu

:

İsmail SOLMAZ

Vekili

:

Av. Emrah DERTLİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemesinin duruşmasız olarak yapılması ve bu incelemeler sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluğun hukukiliğine etkili bir şekilde itiraz edilememesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/1/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Tutuklamaya İlişkin Süreç

8. Ülke genelinde Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasına (PDY) ilişkin olarak yürütülen soruşturmalar kapsamında Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun da aralarında bulunduğu bir kısım şüpheli hakkında FETÖ/PDY'nin Manisa Belediyesindeki örgütlenmesine yönelik olarak bir soruşturma başlatılmıştır.

9. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı 14/8/2015 tarihinde, anılan soruşturma kapsamında isnat edilen suçların yasada belirtilen niteliğini ve dosyadaki mevcut bulguları dikkate alarak şüpheli ve müdafileri ile diğer soruşturma süjelerinin soruşturma dosyasını incelemeleri ve dosyalardan örnek almalarının soruşturmanın selametini tehlikeye düşüreceği değerlendirmesi ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca soruşturma dosyasının incelenmesinin ve dosyadan örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

10. Kısıtlama talebi, Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/8/2015 tarihli kararı ile kabul edilmiştir.

11. Başvurucu 2/2/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. Başvurucunun ifadesi 3/2/2016 tarihinde Manisa Emniyet Müdürlüğünde, 5/2/2016 tarihinde ise Manisa Cumhuriyet Başsavcılığında alınmıştır. İfade tutanaklarından anlaşıldığı üzere başvurucuya yöneltilen FETÖ/PDY üyeliği suçlamasına dair olay ve olgular, sorulan sorularla açıklanmıştır. İfade alma esnasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.

13. Başvurucu ifadelerinde özetle Manisa Belediyesi imar işlerinde kaçak yapı servisinde inşaat teknikeri olarak görev yaptığını, Fetullah Gülen cemaati içinde düzenlenen dinî sohbetlere katılması dışında herhangi bir mütevelli heyetinde yer almadığını, kimseden himmet, burs, kurban, bağış adı altında para toplamadığını, V.D. isimli şahsı müteahhit olarak bildiğini ve sohbetlere katılması nedeni ile tanıdığını, Amerika Birleşik Devletleri'ne Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığının (KOSGEB) bir gezi düzenlemesi üzerine inşaat fuarına katılmak amacıyla gittiğini, Pensilvanya'ya gittiğini ancak Fethullah Gülen ile görüşmediğini beyan ederek suçlamaları kabul etmemiştir.

14. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı; ifade alma sonrasında aynı gün, terör örgütü kurma veya yönetme ve örgüte üye olma, 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'na muhalefet suçlarındantutuklanması istemiyle başvurucu ile birlikte yedi şüpheliyi Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.

15. Soruşturma dosyası içindeki bilgi ve belgeler ile ifade tutanakları sorgu işlemi sırasında Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucuya okunmuştur. Bu sırada başvurucunun avukatı da hazır bulunmuştur. Başvurucunun sorgudaki ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Ben Manisa Büyükşehir Belediyesinde İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı Yapı Denetim Şube Müdürlüğünde memur olarak görev yapmaktayım. Diğer şüphelilerden M.K. benim müdürüm olurdu. K.B. ise benim şefim olurdu. Ben görev yaptığım zamanlarda bağış almak ve bu paraları cemaate aktarmek suretiyle finansman sağladığım iddialarını kabul etmiyorum. Ben 2007 yılının mayıs ayına kadar dış görev almadım. Bu tarihten sonra K. beyle yavaş yavaş kontrollere başladım. 2008 yılında ise K. bey ve M. beyin görev değişikliği oldu. K.B. ve M.K. nın görevden alınması konusunda bilgi sahibi değilim. 2008 yılının eylül ayından sonra gittiğimiz her binanın fotoğraflarını almak suretiyle işlem yaptık. Bu fotoğraflar halen arşivlerimizde mevcuttur. Görev yaptığım sürede hizmet almak için gelen herkese eşit davrandım. Kanun dışına çıkarak kimseye iltimas geçmedim. Bu konudaki hakkımda ileri sürülen iddiaları kabul etmiyorum. Kimseden herhangi bir maddi çıkarım olmamıştır. Ben cemaatin sadece sohbetlerine katılırdım, o dönemde herkes katılırdı, ancak örgütsel faaliyetlerine katılmadım. Örgüt üyesi değilim. Suçlamaları kabul etmem. Ben vatanını milletini faydalı biriyim. Terörle bir ilgimyoktur. Ben bahsedilen tarihlerde taşeron işçiydim. Bana evrakı getiriyorlardı ben de ruhsatını kesip imzalıyordum. Herhangi bir sorumluluğum yoktur. Savunmam bundan ibarettir..."

16. Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 5/2/2016 tarihinde, başvurucunun terör örgütü kurma veya yönetme ve örgüte üye olma, 6415 sayılı Kanun'a muhalefet ve 3194 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından tutuklanmasına karar verilmiştir. Hâkimliğin tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheliler ... ve İsmail Solmaz'a isnat edilen terör örgütü kurmak veya yönetmek ve üye olmak, Terörizmin Finansmanı Hakkındaki Kanun'a muhalefet, İmar Kanunun'a muhalefet suçlarının vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, dosyada mevcut tutanaklar, dosyadaki mevcut bilirkişi raporu, şüphelilerin FETÖ/PDY terör örgütüne finans sağladıkları yönünde tanık beyanları, şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, atılı suçun CMK'nun 100. maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, yasada öngörülen ceza miktarı nedeni ile kaçma şüphesi içerisinde olduğunu gösterir emarelerin bulunması, verilecek tutuklama kararının ölçülü oluşu ve adli kontrol hükümlerinin uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla 5271 sayılı CMK'nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca ayrı ayrı tutuklanmalarına...[karar verildi.]"

17. Başvurucu 9/2/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiştir. Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliği 10/2/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

18. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı 21/6/2016 tarihinde başvurucunun ifadesine tekrar başvurmuştur. Başvurucu; ifadesinde, ada ve parsel numaraları ile adresleri bildirilen yapılara ilişkin yapı kullanma izin belgeleri üzerinde herhangi bir sahtecilik yapmadığını, söz konusu belgeler üzerinde yapılan sahteciliğe iştirak etmediğini, isimleri bildirilen müteahhitlerden de herhangi bir şekilde kendisi veya başkası adına menfaat temin etmediğini belirtmiştir. İfade alma esnasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.

19. Soruşturma sürecinde 25/7/2016 tarihli ve 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (668 sayılı KHK) 3. maddesinin(1) numaralı fıkrasının (ç) bendi uyarınca tutukluluğu dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda verilen kararla sürdürülen başvurucunun son olarak 2/11/2016 tarihinde tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş, anılan karara karşı itirazı Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 7/12/2016 tarihinde reddedilmiştir.

20. Öte yandan başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen "ifadelerini içeren tutanaklar, bilirkişi raporları ve hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar"dan hangisini veya hangilerini istediğini belirtmeksizin fotokopi alma talebinde bulunmuştur. Bu talep, Cumhuriyet Başsavcılığınca 668 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (l) numaralı bendi uyarınca 15/8/2016 tarihinde reddedilmiştir.

21. Başvurucunun anılan ret kararına ve soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlanması kararına karşı itirazı Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 5/12/2016 tarihinde reddedilmiştir.

22. Başvurucu 3/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

23. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı 8/1/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır. İddianamede, başvurucu dışında altı şüpheli hakkında da benzer suçlardan kamu davası açıldığı belirtilmiştir.

24. İddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hukuka aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir. Devamında ise örgütün Manisa'daki yapılanmasına ilişkin olgulara yer verilmiştir.

25. İddianamede, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Başvurucunun örgüt mensuplarının örgüt içinde haberleşme aracılığıyla kullandıkları ByLock programını kullandığı belirtilmiştir.

ii. Başvurucu hakkında tanık veya şüpheli sıfatıyla birtakım beyanlarda bulunan V.D., E.İ., B.A., A.Y., K.M., M.Z.D., M.D., C.Ç., M.Y., M.M.K., Ş.K., Y.İ., H.U., İ.A., S.K., M.G., H.P. adlı kişiler ve Umut adlı gizli tanığın başvurucunun FETÖ/PDY'nin Manisa Belediyesi yapılanması içinde yer aldığı yönünde beyanlarda bulunduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda Manisa Belediyesindeki örgüt yapılanmasından sorumlu kişi olan Y.I.nın müteahhit, mimar ve inşaat mühendisi meslek gruplarından olan kişiler ile Belediyenin İmar İşleri Müdürlüğü biriminde çalışan başvurucunun da aralarında bulunduğu bir kısım personeli bir araya getirmek suretiyleoluşturduğu mütevelli heyetinde bulunan veya bulunmayan müteahhitlerin onaylı projelere aykırı olarak yaptıkları binaların yapı kullanma izin belgelerini alabilmelerini sağlamak amacıyla M.K. ve başvurucuya yönlendirdiği, M.K. ve başvurucunun ise bu binaların herhangi bir denetime maruz kalmadan sahte yapı kullanma izin belgelerini almalarını sağlamaları karşılığında Y.I.nın bu müteahhitlerden himmet, burs, kurban, zekât, sadaka, bağış ve benzeri adlar altında örgüte kazanç sağladığı, ayrıca başvurucunun örgütün düzenlediği çeşitli yurt içi ve yurt dışı gezilerine katıldığı, Amerika Birleşik Devletleri'ne yapılan gezide örgütün lideri olan Fethullah Gülen'i Pensilvanya'da ziyaret ettiği yönünde beyanlarda bulunulduğu belirtilmiştir.

iii. HTS kayıtlarında başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle haklarında soruşturma yapılan, örgütün Manisa yapılanması içinde yer alan ve konumları itibarıyla il imamı ve mütevelli heyeti mensubu olan çok sayıda şüpheli ile yoğun görüşme kaydının bulunduğu belirtilmiştir.

iv. Başvurucunun örgüt ile iltisaklı bir işyerinde çalıştığına dair Sosyal Güvenlik Kurumu kaydının bulunduğu belirtilmiştir.

v. Başvurucunun 31/10/2016 tarihli ve 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden ihraç edildiği belirtilmiştir.

26. Manisa 4. Ağır Ceza Mahkemesi 12/1/2018 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve E.2018/481 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

27. Manisa 4. Ağır Ceza Mahkemesi 7/8/2018 tarihinde yaptığı ilk duruşmada başvurucunun savunmasını almıştır.

28. Manisa 4. Ağır Ceza Mahkemesi 21/2/2019 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme hükümle birlikte başvurucunun tahliyesine de karar vermiştir.

29. Anayasa Mahkemesi 28/2/2019 tarihli yazısı ile başvurucunun avukatı ile görüşmelerinin kayda alınıp alınmadığı hususlarında Manisa E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan bilgi talep etmiştir.

30. Manisa E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünden gelen 6/3/2019 tarihli yazı cevabında; başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunduğu 2/9/2016 ile 11/4/2018 tarihleri arasında avukatı ile görüşmelerinin 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) "Soruşturma ve Kovuşturma İşlemleri" başlıklı 6. maddesinin (d) bendi gereğince teknik araçlarla kayda alındığı, avukatıyla görüşmelerinin teknik araçlarla kayda alınmasına veya üçüncü bir kişinin görüşmeyi izlemesine dair işlemlere başvurucunun herhangi bir itirazının olmadığı belirtilmiştir.

31. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla istinaf aşamasında derdesttir.

B. İlgili Süreç

32. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda FETÖ ve/veya PDY olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

33. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

34. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "Amaç ve kapsam" kenar başlıklı 1. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"Bu kanun, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz hâkimliklerine ilişkin hükümleri kapsar."

35. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır:

1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri,yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak,

...

Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır."

36. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren on beş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.

Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.

...

Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkânsız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."

37. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.

İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir."

38. 5271 sayılı Kanun'un "Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi" kenar başlıklı 153. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(2) Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar ancak aşağıda sayılan suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda verilebilir:

a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

...

7. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316),

...

 (3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz."

 (4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir."

39. 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun'un 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucu kanunlaşan 667 sayılı KHK'nın "Soruşturma ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından, olağanüstü halin devamı süresince;

...

Tutuklu olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve tâlimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir. Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen amaçla yapıldığının anlaşılması hâlinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar bu hususta uyarılır. Tutuklu hakkında, tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemiyle tutuklunun avukatlarıyla görüşmesi sulh ceza hâkimliğince yasaklanabilir. Yasaklama kararı, tutuklu ile yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir ..."

40. 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin maddesi şöyledir:

"MADDE 6- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 59 uncu maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir.

 (4) Görüşme sırasında; hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmaya ilişkin olarak kendilerinin tuttukları kayıtlar incelenemez; hükümlünün avukatı ile yaptığı görüşme dinlenemez ve kayda alınamaz.

 (5) Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve tâlimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.

 (6) İnfaz hakimliği hükümlünün; kurallara uyumunu, toplum veya ceza infaz kurumu bakımından arz ettiği tehlikeyi ve rehabilitasyon çalışmalarındaki gelişimini değerlendirerek, kararda belirttiği süreyi üç aydan fazla olmamak üzere müteaddit defa uzatabileceği gibi kısaltılmasına veya sonlandırılmasına da karar verebilir.

 (7) Beşinci fıkra kapsamına giren hükümlünün yaptığı görüşmenin, aynı fıkrada belirtilen amaca yönelik yapıldığının anlaşılması hâlinde,görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce taraflar bu hususta uyarılır.

 (8) Hükümlü hakkında, yedinci fıkra uyarınca tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemiyle hükümlünün avukatlarıyla görüşmesi infaz hâkimince altı ay süreyle yasaklanabilir. Yasaklama kararı, hükümlüye ve yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Cumhuriyet başsavcılığı baro tarafından bildirilen avukatın değiştirilmesini baro başkanlığından isteyebilir. Bu fıkra hükmüne göre görevlendirilen avukata, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesine göre ücret ödenir.

 (9) İnfaz hâkimi tarafından bu madde uyarınca verilen kararlara karşı 4675 sayılı Kanuna göre itiraz edilebilir.

 (10) Bu madde hükümleri 9 uncu maddenin üçüncü fıkrasına göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler ile beşinci fıkradaki suçlardan hükümlü olup, başka bir suçtan dolayı şüpheli veya sanık sıfatıyla avukatıyla görüşen hükümlüler hakkında da uygulanır.

 (11) Tutuklular hakkında bu madde hükümlerine göre karar vermeye soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimi, kovuşturma aşamasında mahkeme yetkilidir.”

41. 668 sayılı KHK'nın "Soruşturma ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

l) Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının kararıyla kısıtlanabilir.

...".

B. Mahkeme Kararları

42. Osmaniye İnfaz Hâkimliğinin 11/7/2018 tarihli ve 2018/5756, K.2018/5759 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Tutuklu dilekçesinde avukatı ile görüşme sırasında kamera kaydına alınmasına, görüşmede infaz koruma memuru bulundurulmasına ve avukatı ile belge alış verişinin kontrol edilmesine itiraz ederek bu uygulamanın kaldırılmasını talep etmiştir.

22/7/2016 tarih ve 667 sayılı KHK'nın 6/1-d. maddesinde: 'Tutuklu olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet Savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya göüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir' hükmünü içermektedir.

22/07/2016 tarih ve 667 sayılı KHK'nın 6. Maddesi ile talep dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde; madde metninde de açıkça belirtildiği üzere olağanüstü halin devamı süresince, tutuklu olanlar hakkında talebe konu kısıtlamaların Cumhuriyet Savcısının kararıyla yapılabileceğinin açıkça düzenlendiği, Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının 29/09/2017 tarih ve B.M. 2016/9539 sayılı kararı ile 667 sayılı KHK'nın 6. maddesi gereğince kısıtlama kararı verildiği, yapılan uygulamanın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, talebin/şikayetin reddine..."

43. Ankara Batı İnfaz Hâkimliğinin 10/10/2016 tarihli ve E.2016/4751, K.2016/4733 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Tutuklu D.B. 26/9/2016 tarihli dilekçesinde özetle; 'son süreçle alınan OHAL kararı ile birlikte cezaevlerinde hak gasplarının yaşandığını, bir tutuklu olarak avukat görüş hakkının hiç bir yasal gerekçe olmadan kayıt altına alınması avukat müvekkil görüş gizliliği hakkının engellenmesine neden olduğundan, uygulanan hak gasplarının kaldırılmasını istediğini' belirterek dilekçe gönderdiği anlaşılmıştır.

Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü'nün 29/9/2016 tarih ve 2016/11463 sayılı yazısı ekinde gönderilen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 28/9/2016 tarihli ve 2016/1436 sayılı yazısında 'Anayasanın 120, maddesi uyarınca ilan edilen olağanüstü hal çerçevesinde çıkarılan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, ceza soruşturma ve kovuşturma açısından değerlendirilmesinde;

Tutuklu süphelilerin avukatlarıyla görüşmelerinde tedbir uygulanmasına, sınırlama getirilmesi hususlarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Muhabere Bürosunun Başsavcı Vekili K.D. imzalı, 667 sayılı KHK ve Bakanlık Genelgeleri doğrultusunda yazılan 3/8/2016 tarih ve B.M. 2016/21916 sayılı yazıları ile gerekli talimatların ilgili ceza infaz kurumlarına verildiği, uygulamada birliğin sağlanması ve çelişkilerin giderilmesi adına uygulamanın değerlendirilmesinde;

a-Tedbir-sınırlama sebepleri

i-Toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi ihtimalinin bulunması,

ii-Terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin bulunması

b-Tedbir ve sınırlandırmalar

i-Görüşmenin teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilmesi

ii-Görüşmeyi izlemek amacıyla görevlinin hazır bulunabilmesi,

iii-Tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örneklerine, dosyalara ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilmesi,

iv-Görüşmelerin gün ve saatlerinin sınırlandırılabilmesi,

c-Bu tedbir ve sınırlandırmalara karar vermeye, Cumhuriyet savcısı yetkilidir.

Yukarıda belirtilen talimatlar uygulama yapılması hususlarında gereği rica olunur.' şeklinde bilgi verilmiştir.

23/7/2016 Tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6/1 maddesinde;

Bu suçlardan tutuklananların soruşturma ve kovuşturma evresinde yakınları ile ziyaretleri ve avukatları ile görüşmelerinde 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 114. maddesi ile 17/6/2005 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 'Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkındaki Yönetmelik'hükümlerinden farklı bir uygulama getirilmiş olmakla;

A- Tutukluların avukatları ile ziyaretleri;

667 sayılı KHK.nin 6/1-d maddesinde 'tutuklu olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve tâlimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir. Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen amaçla yapıldığının anlaşılması hâlinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar bu hususta uyarılır. Tutuklu hakkında, tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemiyle tutuklunun avukatlarıyla görüşmesi sulh ceza hâkimliğince yasaklanabilir. Yasaklama kararı, tutuklu ile yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Baro tarafından bildirilen avukatın değiştirilmesi Cumhuriyet savcısı tarafından istenebilir'. denmektedir.

Buna göre;

Öncelikle tutuklunun 5237 sayılı Kanunun İkinci Kitap Dördüncü Kısım, Dördüncü (Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar), Beşinci (Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar), Altıncı (Milli Savunmaya Karşı Suçlar) ve Yedinci Bölümünde (Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk) tanımlanan suçlar, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından tutuklu olması,

Toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi ihtimalinin bulunması,

Terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin bulunması,

Kanundaki bu düzenleme, idarece tanzim edilen görüş yerlerinin nitelikleri birlikte değerlendirildiğinde; yapılan düzenlemede kanunda öngörülen şartların yerine getirildiği, kanuna aykırı bir düzenlemenin söz konusu olmadığı, yapılan uygulamanın ceza infaz kurumu kurallarına uygun olduğu anlaşılmakla yerinde olmayan şikayetlerin reddine..."

44. Samsun İnfaz Hâkimliğinin 24/2/2017 tarihli ve E.2017/116, K.2017/122 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Tutuklu Z.K. hakimliğimize hitaben yazdığı 22/2/2017 tarihli dilekçesinde; cezaevine girdiği günden bu yana OHAL şartlarından dolayı avukatı ile sadece 10 dakika kamera kaydı ve görevli nezaretinde görüşebildiğini,iddianame kabul edildiği için ve çok ciddi suçlamalar olduğundan sağlıklı bir savunma yapabilmek için avukatı ile görüşme sayı ve süresinin kısıtlanmamasını, insan hakları normlarına uygun olarak savunma hakkını kullanabilmesi için kamera kaydı ve görevli nezaretinde görüşme uygulanmasının kaldırılmasını talep etmiştir.

...

...667 Sayılı KHK'nın 6/1-d maddesi uyarınca toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi ihtimali nedeniyle görüşmelerin ses kayıt ve görüntülü kamera ile kaydedilebileceği ve görüşmeleri izlemek amacıyla görevlinin hazır bulundurulacağı ve görüşmelerin hafta içinde mesai saatleri içinde yaptırılacağının belirtildiği,Samsun E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 667 Sayılı Kanun Hükümünde Kararname kapsamına giren suçlardan tutuklu fazla sayıda kişinin bulunması nedeniyle avukat ile yapılacak görüşmemelerin aksamaması adına alınan kararın, 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6/1-d maddesine aykırılık içermediği anlaşıldığından, tutuklunun talebinin reddine.."

45. Karşıyaka İnfaz Hâkimliğinin 5/12/2018 tarihli ve E.2018/5623, K.2018/5760 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"..Tutuklu O.Y. İzmir 2 Nolu T tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığınca verilen 29/11/2018 tarih 2018/5758 sayılı kararına itiraz etmekle evrak ve ekleri incelendi.

...

Avukat görüşlerinin sesli ve görüntülü odalarda veya memur eşliğinde yapıldığını, zaman ve saat olarak kısıtlandığını belirtmiştir.

...

- İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 7/1/2016 tarih ve B.M.2016/30331 sayılı tedbir konulu yazısında;

677 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6/1-d bendi uyarınca FETÖ/PDY örgüt üyesi olup, bu soruşturmalar nedeniyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı ceza infaz kurumlarında tutuklu olarak bulunan şüphelilerin avukatları ile yaptığı görüşmelerin teknik cihazlar ile sesli ve görüntülü olarak kaydedilmesine, tutuklu ve avukatının cihazlarla sesli ve görüntülü izlemek amacıyla bir görevlinin hazır bulundurulmasına,

Savunma amacı dışında toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi amacının güdülmesi halinde tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge ve belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulmasına, bu amaçla yapılan görüşmenin derhal sonlandırılarak bu hususun gerekçesi ile birlikte tutanağa bağlanarak ilgili evrakların cumhuriyet başsavcılığımıza gönderilmesi' hususları bildirilmiştir.

...

Yine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 19/2/2018 tarih, 2018/1265 B.M sayılı tedbir kararlarının kaldırılması hakkındaki yazı ile; ceza infaz kurumlarının yasal mevzuattan kaynaklanan yetkileri saklı kalmak koşulu ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 23/7/2017 tarih ve B.M 2016/2768 Muh sayılı yazısı ile 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere ilişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6/1-d maddesi uyarınca; FETÖ/PDY örgüt üyesi olup 15/7/2016 tarihinde silahlı darbe teşebbüsünde bulunan ve halen Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma nedeniyle İzmir ilindeki ceza infaz kurumlarında tutuklu bulunan şüphelilerin avukatları ile yaptığı görüşmelerin teknik cihazlarla sesli ve görüntülü olarak kaydedilmesine, tutuklu ve avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla bir görevlinin hazır bulundurulmasına, salınma amacı dışında toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi, veya yorumları ile gizli, açık veya şifreli mesajlar iletilmesi amacının güdülmesi halinde tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örneklerine, dosyasıyla ilgili aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulmasına, bu amaçla yapılan görüşmeleri derhal sonlandırılarak bu hususun gerekçesi ile birlikte tutanağa bağlanarak ilgili evrakları Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, bu soruşturmalar nedeni ile tutuklu bulunan şahısların avukatlarıyla tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içerisinde olmak koşulu ile ceza infaz kurumu tarafından yapılacak düzenleme ile her bir tutuklu için haftada bir kez ve azami bir saate kadar görüştürülmelerine yönelik tüm tedbirlerin ceza infaz kurumlarının yasal mevzuattan kaynaklanan yetkileri saklı kalmak üzere kaldırılmasının uygun görüldüğü bildirilmiş olup, Kurumumuz İdareve Gözlem Kurulu Başkanlığı tarafından alınmış olan 28/11/2016 tarih ve 2016/5284 sayılı kararı yerine geçecek yeni bir karar alınması gerekliliği haiz olmuş ve İdareve Gözlem Kurulu Başkanlığınca 26/2/2018 tarih ve 2018/871 sayılı kararı ile avukat görüş sırasında yapılan tedbirler yasal mevzuatlar çerçevesi içerisinde kaldırılarak;

a. Yetkili mercilerce haklarında herhangi bir kısıtlama kararı bulunmayan hükümlülerin mesai günlerinde, 9.00-17.00 saatleri arasında, bir defa iki saati geçmeyecek şekilde avukatları ile görüştürülmesine,

b. Yetkili mercilerce haklarında kısıtlama kararı bulunmayan tutukluların, mesai günlerinde, 9.00-22.00 saatleri arasında, bir defa iki saati geçmeyecek şekilde avukatları ile görüştürülmesine karar verilerek Avukat görüşü üzerinde kısıtlama bulunmamaktadır. Ceza İnfaz Kurumumuzda Hükümlü ve tutukluların Ziyaret edilebilmeleri hakkında yönetmeliğin ' Tutuklunun müdafi, uzlaştırmacı ve arabulucu ile görüşmesi' başlıklı 19. Maddesi kapsamında tutukluların Avukat ile görüşmeleri yapılmaktadır.

...

...Tutuklu O.Y.nin, ..., avukat görüş talebi, ... OHAL'in uzatılmayarak sona ermesine istinaden FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne mensup tutuklu ve hükümlüler üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasına istinaden taleplerinin kabulüne..."

46. İzmir 1. İnfaz Hâkimliğinin 30/3/2018 tarihli ve E.2018/2099, K.2018/2139 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan silahlı kalkışma sonrası bu eyleme katılan ve suç işleyen kişilerin tespiti ve yargılanmalarının sağlanması amacı ile ilan edilen olağanüstü hal yasasına göre yürürlüğe sokulan 667 sayılı KHK'nın 6/1-d maddesinde bu amaçla yeni düzenlemeler getirilmiştir.

667 sayılı KHK'nın 6/1-d maddesi uyarınca OHAL'e neden olan olaylara katıldığı tespit edilen kişiler yönünden 5275 sayılı yasanın 59. Maddesinin OHAL süresince farklı bir uygulamasının yapılmasına karar verildiği ve fakat 59. Maddenin ilga edilmediği, bu süre zarfında 667 sayılı KHK hükümlerinin uygulandığı anlaşılmıştır.

Hükümözlünün 12/02/2018 tarihli dilekçesine konu ettiği sıkıntı ve şikayetin 667 sayılı KHK ile getirilen düzenlemenin uygulanması nedeni ile kaynaklandığı görülmektedir.

İzmir 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından hakimliğimize gönderilen yazı cevabına ekli ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca kararlaştırılan 19/2/2018 tarihli yazıya göre 667 sayılı KHK ile getirilen kısıtlamaların aradan geçen süre nedeni ile ve silahlı kalkışmaya karışan tespit edilen kişilerin deşifre edilmesi büyük oranla soruşturmaların açılıp tamamlanması nedeni ile kaldırılmasının uygun görüldüğü ve ceza infaz kurumu tarafından da bu yazı sonrası kurumca bu konularla yapılan iş ve işlemler hakkında 5275 sayılı yasa ve bu yasaya göre çıkartılan kurumların yönetmeliğine ilişkin tüzük, ilgili yönetmelikler, genelgeler ve kurum iç yönetmeliğine göre uygulamaya geçildiği bildirilmiştir.

İzmir 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünce bu uygulamanın kaldırılmasına yönelik İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 667 sayılı KHK'ya dayalı olarak uygulamaya soktuğu ve kaldırılan düzenleme sonrası kurumca 5275 sayılı yasa ve ilgili mevzuata göre uygulamaya geçildiği anlaşıldığından dolayısıyla hükümözlünün 12/02/2018 tarihli dilekçesine konu süre sınırlaması ve 667 sayılı KHK ile getirilen diğer kısıtlamaların sona erdiği görülmekle 26/03/2018 tarihli dilekçesinde de yer alan 12/2/2018 tarihli dilekçesinde ayrıntılı belirttiği mağduriyetin bu aşamada konusuz kaldığı, nitekim hükümözlünün 23/02/2018 tarihli görüşmede de sürenin bu kısıtlamanın kaldırılmasına göre uygulandığı, bu aşamada kısıtlamanın kaldırılması karşısında 12/02/2018 tarihli dilekçeye konu olan sıkıntılar ile ilgili verilebilecek bir karar bulunmadığı kanaatine varılmakla karar verilmesine yer olmadığına hükmetmek gerekmiştir..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

47. Mahkemenin 12/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiası ve Bakanlık Görüşü

48. Başvurucu; tutuklama kararının gerekçesiz olduğunu, olayda kuvvetli suç şüphesinin bulunmamasına rağmen tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklama kararı verilirken ölçülülük ilkesinin gözönüne alınmadığını, adli kontrol uygulamasının neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

49. Bakanlık görüşünde öncelikle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen tazminat yolunun tüketilmesi gerektiğinden başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği belirtilmiştir. Esasa ilişkin olarak ise tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesini gösteren olgulara yer verildiği ve tutuklama nedenlerinin kararda gösterildiği, dolayısıyla tutuklamanın hukuki olduğu ifade edilmiştir.

b. Değerlendirme

50. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

51. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

52. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

53. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

 (1) Genel İlkeler

54. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Özcan Güney, B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 57-62.

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

55. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, FETÖ/PDY'nin Manisa Belediyesi yapılanması içinde yer aldığı iddiasıyla yürütülen bir soruşturma kapsamında 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır (bkz. § 16). Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

56. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

57. Başvurucu hakkındaki tutuklama kararında bilirkişi raporuna, başvurucunun da içinde bulunduğu şüphelilerin FETÖ/PDY'ye finans sağladıkları yönündeki tanık beyanlarına dayanılmıştır. İddianamede ise başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna dair tanık anlatımlarına, FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki iletişimi sağladığı ifade edilen ByLock uygulamasının kullanıcısı olmasına ve FETÖ/PDY içinde üst düzey görevlerde olduğu belirtilen birtakım kişilerle yaptığı telefon görüşmelerinin sıklığına dayanılmıştır (bkz. §§ 16, 25).

58. Anayasa Mahkemesi ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren hâkimliklerce FETÖ/PDY yöneticisi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 74).

59. Öte yandan iddianamede; birtakım kişilerin verdikleri ifadelerde başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulundukları görülmektedir (bkz. § 25). Bu itibarla da başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda; FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75).

60. Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.

61. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.

62. Somut olayda Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken suçlara ilişkin kanunda öngörülen ceza miktarına, isnat edilen suçun katalog suçlar arasında olmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 16).

63. FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272). Ayrıca başvurucunun tutuklanmasına esas alınan terör örgütü yöneticisi veya üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içindeki ağır cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suçlar 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

64. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden -suçların ağırlığına atfen- kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerden yoksun olduğu söylenemez.

65. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

66. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). FETÖ/PDY'nin özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

67. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suçlar için öngörülen cezanın miktarını da gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 16) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

68. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiası ve Bakanlık Görüşü

69. Başvurucu, tutukluluğunun devamına dair kararlar ile bu kararlara itirazı üzerine verilen kararların gerekçelerinin matbu cümlelerin tekrarından ibaret olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

70. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında verilen tutukluluğa ilişkin tüm kararlarda gösterilen gerekçeler incelendiğinde başvurucunun tutukluluğunun keyfî olarak devam ettirildiğinin savunulamayacağı belirtilmiştir.

b. Değerlendirme

71. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

72. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).

73. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 21/2/2019 tarihinde mahkûmiyeti ile birlikte tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.

74. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tutukluluk İncelemelerinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiası ve Bakanlık Görüşü

75. Başvurucu; tutukluluk incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşlerinin kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

76. Bakanlık görüşünde, söz konusu şikâyetin anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu belirtilmiştir.

b. Değerlendirme

77. Anayasa Mahkemesi Devran Duran (aynı kararda bkz. §§ 106-112) kararında; tutukluluk incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün şüpheli veya sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun cevap vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan bahsedilmeyen durumlarda Savcılık görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir.

78. Somut olayda tutukluluk incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve eklerinde bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve daha önce haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu dile getirilmemiştir. Ayrıca tutukluluğun devamı kararlarının Savcılık görüşüne dayanılarak verildiği yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

79. Açıklanan gerekçelerle anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiası ve Bakanlık Görüşü

80. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların dosya üzerinden duruşma açılmaksızın incelendiğini ileri sürmüştür.

81. Bakanlık; başvurucunun bu şikâyeti bakımından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının etkili bir kanun yolu olduğunu, dolayısıyla etkili hukuk yolları tüketilmeden yapılan başvuruyla ilgili olarak başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bakanlık ayrıca Anayasa Mahkemesinin esas incelemesi yapması durumunda olağanüstü dönemin koşullarında başvurucunun tutukluluk incelemelerinin dosya üzerinden yapılmasının hukuka uygun olduğu görüşündedir.

b. Değerlendirme

82. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

83. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla kişi hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu kabul etmiştir (Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 162-177).

84. Somut olayda Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince resen ve duruşmalı olarak yapılan tutukluluk incelemesi sonucunda başvurucu, tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği 22/7/2016 tarihinden sonra ilk kez kovuşturma aşamasında 7/8/2018 günü yapılan duruşmada mahkeme önüne çıkmış ve itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur. Başvurucunun hâkim/mahkeme önüne çıkmadığı süre yaklaşık 2 yıl 15 gündür. Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

85. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

86. Başvurucu; soruşturma mercileri tarafından kısıtlama kararının kanunda öngörülen kapsamı aşılarak yorumlandığını, bu bağlamda örnek almaya yetkili olduğu belgelere yönelik erişiminin engellendiğini, sonuç olarak tutuklamaya karşı etkili bir şekilde itirazda bulunma imkânından yoksun bırakıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

87. Bakanlık görüşünde; başvurucuya hakkındaki suçlamaların ayrıntılı olarak anlatılmak suretiyle müdafi huzurunda savunma yapma imkânının verildiği, tutuklanmasına temel teşkil eden iddiaların somutlaştırılarak sorulduğu, başvurucunun da bu iddialarla ilgili olarak gerekli gördüğü değerlendirmeyi yaptığı belirtilmiştir. Bakanlık bu nedenlerle şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

88. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

89. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Genel İlkeler

90. Genel ilkeler için bkz. Turhan Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, §§ 102-106.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

91. Başvurucu tarafından yapılan 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen belgelerden fotokopi almaya ilişkin talep, 668 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (l) bendi uyarınca 15/8/2016 tarihinde Başsavcılıkça reddedilmiştir.

92. Anılan ret kararı ile birlikte kısıtlama kararının kaldırılması için başvurucunun yapmış olduğu itirazları, son olarak Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 5/12/2016 tarihinde reddedilmiştir.

93. Başvuru formu ve eklerinde, kısıtlama kararının daha sonra kaldırılıp kaldırılmadığı hususunda herhangi bir bilgi veya belge bulunmamakla birlikte Manisa 4. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edildiği 12/1/2018 tarihi itibarıyla kısıtlılık, 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır (bkz. § 26).

94. Başvurucuya yöneltilen ve tutuklamaya konu olan suçlamalar ile buna ilişkin olguların ifade alma işlemi sırasında Başsavcılık tarafından başvurucuya açıklandığı ve başvurucunun ifadesinde anılan suçlamalarla ilgili ayrıntılı bir şekilde beyanda bulunduğu görülmektedir (bkz. §§ 12, 13).

95. Öte yandan başvurucu, Hâkimliğin tutuklama kararında da tutuklamaya konu edilen suçlamalarla (eylemlerle) ilgili Savcılık savunmasını tekrar ederek değerlendirmelerde bulunmuştur (bkz. § 15). Ayrıca tutukluluğa itiraz dilekçesinde başvurucu müdafileri tarafından usul ve esasa ilişkin ayrıntılı bir şekilde savunma yapılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafilerinin isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel teşkil eden bilgilere gerek sorgu öncesinde gerekse sorgu sonrasında erişimlerinin olduğu anlaşılmaktadır.

96. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya veya müdafilerine bildirilmiş ve başvurucuya bunlara karşı savunma ve itirazlarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlama nedeniyle başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının kabulü mümkün görülmemiştir.

97. Diğer taraftan başvurucu kısıtlama kararının kapsamında bulunmayan belgelere erişiminin kısıtlanması nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunamadığını genel bir ifadeyle ileri sürmüşse de anılan belgelerin neler olduğunu ve bunun tutukluluğa etkin bir şekilde itiraz etmesini kısıtladığını ortaya koymuş değildir.

98. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kısıtlama kararı nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunamadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamışlardır.

6. Tutukluluğun Hukukiliğine Etkili İtiraz Etme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiası ve Bakanlık Görüşü

99. Başvurucu, avukatıyla görüşmesinin teknik araçlarla kayda alınması nedeniyle tutukluluğa itiraz bağlamında savunma hakkının kısıtlandığını ve etkili bir şekilde müdafi yardımından yararlandırılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

100. Bakanlık görüşünde, başvurucunun hakkındaki soruşturma sürecinde yapılan söz konusu uygulama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin şikâyetlerini kanun yollarında ilerisürebilme ve ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunduğu, dolayısıyla başvurucu tarafından istinaf/temyiz süreçlerinin sonuçlanması beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

b. Değerlendirme

101. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

102. 4675 sayılı Kanun'un 1. maddesine göre bu Kanun; ceza infaz kurumları ile tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz hâkimliklerine ilişkin hükümleri kapsamaktadır. Yine 4675 sayılı Kanun'un 5. maddesinde, ceza infaz kurumları ile tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun ya da diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren on beş gün, her hâlde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabileceği belirtilmiştir.

103. Başvurucu, avukatıyla görüşmesinin teknik araçlarla kayda alınması nedeniyle tutukluluğa itiraz bağlamında savunma hakkının kısıtlandığını ve etkili bir şekilde hukuki yardımdan yararlandırılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucunun şikâyetinin dayanağı olan hüküm, 667 sayılı KHK'nın "Soruşturma ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 6.maddesidir. Bu hükme göre olağanüstü hâl ilan edilmesi ile ilişkili bulunan belirli suçlardan tutuklu olanların olağanüstü hâl süresince avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı hâlinde görüşmeler Cumhuriyet savcısının kararıyla teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir; tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.

104. Bu hüküm, otomatik olarak tüm tutukluların avukat ile görüşmelerinin teknik cihazla sesli veya görüntülü araçlarla kayda alınmasına ve görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulmasına imkân sağlamamaktadır. Bu hükmün uygulanabilmesi için hükümde belirtilen suçlardan tutuklu olanların toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı ve Cumhuriyet savcısının kararı gereklidir. Başvurucunun şikâyeti de doğrudan söz konusu KHK hükmüne değil bu hükmün uygulanmasına yöneliktir (bkz. § 30). Başvurucunun avukatla görüşmesinin kayda alınmasının anılan KHK hükmünün aradığı şartlara uygun yapılıp yapılmadığının 4675 sayılı Kanun'un 5. maddesi gereğince infaz hâkimliğine iletilebileceği ve bu hususun infaz hâkimliğince incelenebileceği anlaşılmaktadır. Ayrıca infaz hâkimliğinin verdiği karara karşı da ağır ceza mahkemesi nezdinde itiraz etmek mümkündür.

105. Nitekim yukarıda yer verilen derece mahkemesi kararları dikkate alındığında anılan yolun başvurucunun şikâyetleri açısından telafi imkânına sahip ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olduğu görülmektedir (bkz. §§ 41-45). Ancak bireysel başvuru dosyası kapsamında başvurucunun bu yola başvurduğuna ilişkin herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır.

106. Buna göre 4675 sayılı Kanun'un 5. maddesinde belirtilen infaz hâkimliğine şikâyet yolunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu anlaşılmaktadır. Bu olağan başvuru yolları tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.

107. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

108. Başvurucu; ceza infaz kurumunda avukatıyla görüşmelerinin sınırlandırılması ve kayda alınması nedenleriyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki müdafi yardımından yararlanma hakkının, soruşturma dosyasına erişim imkânı verilmeyerek de savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

109. Bakanlık görüşünde; başvurucunun hakkındaki soruşturma sürecinde yapılan söz konusu uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin şikâyetlerini kanun yollarında ilerisürebilme ve ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunduğu, dolayısıyla başvurucu tarafından istinaf/temyiz süreçlerinin sonuçlanması beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

2. Değerlendirme

110. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (bkz. § 31).

111. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılamanın sonuçlanmadığı, istinaf aşamasında derdest olduğu, adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürülen bu tür iddiaların yargılama sürecinde ve kanun yolunda incelenmesi imkânının bulunduğu anlaşılmaktadır.

112. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

3. Tutukluluk incelemelerinde alınan Savcılık görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

4. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

5. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

6. Tutukluluğun hukukiliğine etkili bir şekilde itiraz edilememesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

7. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/2/2020 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü tarafından bu dosyaya ilişkin olarak başvurucunun diğer talepleri hakkında varılan sonuçlara katılmaktayım. Buna karşın kararda 5 numaralı başlıkta incelenen “soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına ilişkin iddia” yönünden başvurunun kabul edilemez olduğuna ilişkin sonuca, açıklayacağım hukuki nedenlerle katılamamaktayım.

2. Başvurucunun 15.8.2016 tarihinde CMK 153/3. maddesi uyarınca soruşturma dosyasındaki belgelerden örnek alma talebi C. başsavcılığı tarafından 668 sayılı KHK’nın 3. maddesinin 1/L. bendi gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Söz konusu kuralda soruşturma dosyasına erişimi kısıtlamayla ilgili olarak CMK’nın 153/2. maddesine istisna getirilerek, C. savcısına yetki verilmektedir. Başvurucunun yaptığı itiraz sulh ceza hakimi tarafından kabul edilmemiştir. Sonuçta başvurucuya iddianamenin düzenlenip kabul kararı verildiği tarihe kadar hiçbir soruşturma belgesi verilmemiş, başka deyişle savcılık kararıyla konulan bu kısıtlılık 2 yıl 5 ay sürmüş, başvurucu ise bu süre içinde 2 yıl 1 ay tutuklu kalmıştır.

3. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca, hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Böyle bir yolun etkili olabilmesi için hakimin hukuka aykırılığı tespit etme ve salıverme yetkisini haiz bulunması gerekir. Ayrıca tutuklu yönünden etkililiğin temini bakımından, suç isnadıyla ilgili olgu ve belgelere erişiminin bulunması, başka deyişle tutuklanmasına temel alınan olgu ve belgilere karşı kendisini savunma olanağının var olması zorunludur. Anılan fıkrada öngörülen başvuru usulünde adil yargılanma hakkının bütün güvencelerini sağlamak mümkün değilse de iddia edilen tutmanın koşullarına uygun somut güvencelerin yargısal nitelikli bir kararla sağlanması gerekir (bkz. Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, par. 122, 123). Ancak tutuklunun soruşturma dosyasına erişim hakkı mutlak olmayıp belirli koşullarda kısıtlanabileceği kabul edilmektedir. Kanunun 153/3. maddesinde tutulan kişinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve hazır bulunmaya yetkili oldukları adli işlemlere ilişkin tutanaklarda kısıtlamaya gidilemeyeceği belirtilmektedir.

4. Anayasa Mahkemesi daha önce, ifadesi ya da savunması alınırken başvurucuya erişimi kısıtlanan belgelerin içeriğine ve suçlamaya dair olgulara ilişkin sorular sorulmuş veya başvurucunun tutukluluk kararına yönelik itirazında bu belgelerin içeriğine atıfta bulunmuş olması durumunda başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden belgelere erişiminin olduğunun, içerikleri hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğunun ve bu nedenle de tutukluluk halinin gerekçelerine yeterli biçimde itiraz etme imkânını elde ettiğinin söylenebileceğini, zira böyle bir durumda kişinin, tutukluluğa temel teşkil eden belgelerin içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunun kabul edilebileceğine karar vermiştir (Hidayet Karaca, par. 107 vd.). Buna karşın Anayasa Mahkemesi kısıtlama kararının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verdiği başvurularda, somut olayda kısıtlama kapsamında olmayan tutuklamaya temel belgelere erişimin engellenmediğine dikkat çekmiştir (bkz. Aydın Yavuz ve diğ. Par. 317; Hidayet Karaca, par. 106).

5. Anayasanın 19. maddesi uyarınca kuvvetli suç şüphesine ilişkin belirtinin ve tutuklama nedenlerinin bulunduğu kabul edilerek tutuklanan kişiye, aynı maddenin 8. maddesi uyarınca yetkili hakime etkili bir biçimde itiraz etme hakkının tanındığından söz edilebilmesi için, tutuklamaya temel olan belgelere erişme imkanının tanınması gerekir. Soyut ve sözlü olarak birtakım sorulardan hareketle hangi isnat ve olgulara dayanıldığının anlaşılabileceği gerekçesiyle tutuklunun tüm soruşturma dosyasına erişiminin uzun bir süre kısıtlanması etkili başvuru hakkını ihlal edebilecektir.

6. Diğer taraftan tutuklamanın anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetleri bulunan bir terör örgütünün üyesi olma iddiasına dayandığı ve tutukluluğun 5. ayından itibaren olağanüstü hal ilan edildiği gözetildiğinde, soruşturma belgelerine erişimin kısıtlanmasının Anayasanın 15. maddesi yönünden de değerlendirilmesi gerekebilir. Anayasa Mahkemesi tutuklamanın hukukiliğinin incelendiği bazı başvurularda Anayasanın 15. maddesi yönünden de değerlendirme yapmış ve “olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde de kişilerin suç işlediklerine dair belirti bulunmadan tutuklanmaları durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olarak kabul edilemez” gerekçesiyle ihlal kararları vermiştir (bkz. Mustafa Baldır, par. 87; Şahin Alpay, par. 109; Mehmet H. Altan, par. 156; Turhan Günay, par. 88).

7. Olağanüstü yönetim koşullarında somut soruşturmanın selameti gerekçesiyle soruşturma evraklarına erişimin kısıtlanmasının gerekli olduğu savunulabilir. Ancak 668 sayılı KHK ile kısıtlanamayacak belgelerle ilgili CMK 153/3. madde hükmüne bir istisna getirilmediğinden, anılan kural Ohal döneminde de geçerlidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi yukarıda belirtildiği gibi ihlal bulmadığı kararlarında, somut olayda kısıtlama kapsamında olmayan tutuklamaya temel belgelere erişimin engellenmediğine dikkat çekerek bu sonuca ulaşmıştır (bkz. Aydın Yavuz ve diğ. Par. 317; Hidayet Karaca, par. 106). Diğer taraftan kısıtlama kararının makul olmayan bir süre devam etmesi de ölçülülüğü etkileyen bir nedendir. Somut olaydaki gibi bu kısıtlamanın tüm belgelere yönelik olarak ve başvuranın tutuklu kaldığı 2 yıl 1 ay boyunca sürmesi halinde kısıtlamanın, Anayasanın 19/8. maddesinde düzenlenen güvenceyi ihlal etmediğini savunmak mümkün olmayacaktır. Sonuç olarak soruşturma dosyasına yönelik böyle bir kısıtlama kanuni olmadığı gibi, uzun süre devam ettirilmesi de hakime etkili bir şekilde başvuru güvencesini büyük ölçüde zedelemekte ve ölçüsüzce ihlal etmektedir. Bu nedenlerle çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.

 

 

 

 

 

Başkan

 Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Bu başvuruda Anayasa Mahkemesi kararındaki soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması iddiası dışındaki diğer ihlal iddialarına ilişkin sonuçlara katılmaktayım.

2. Çoğunluk görüşüne katılmadığım kısım soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu; soruşturma mercileri tarafından kısıtlama kararının kanunda öngörülen kapsamı aşılarak yorumlandığını, bu bağlamda örnek almaya yetkili olduğu belgelere yönelik erişiminin engellendiğini, sonuç olarak tutuklamaya karşı etkili bir şekilde itirazda bulunma imkânından yoksun bırakıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

3. Türkiye genelinde FETÖ/PDY’ye ilişkin olarak yürütülen soruşturmalar kapsamında aralarında başvurucunun da bulunduğu bir kısım şüpheli hakkında Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY'nin Manisa Belediyesindeki örgütlenmesine yönelik bir soruşturma başlatılmıştır. Başsavcılık 14/8/2015 tarihinde, anılan soruşturma kapsamında isnat edilen suçların kanunda belirtilen niteliğini ve dosyadaki mevcut bulguları dikkate alarak şüpheli ve müdafileri ile diğer soruşturma süjelerinin soruşturma dosyasını incelemeleri ve dosyalardan örnek almalarının soruşturmanın selametini tehlikeye düşüreceği değerlendirmesi ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca soruşturma dosyasının incelenmesinin ve örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Bahse konu kısıtlama talebi Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/8/2015 tarihli kararı ile kabul edilmiştir.

4. Akabinde başvurucu 2/2/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı; ifade alma işlemi sonrasında aynı gün tutuklanması istemiyle başvurucu ile birlikte yedi şüpheliyi Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Soruşturma dosyası içindeki bilgi ve belgeler ile ifade tutanakları sorgu işlemi sırasında Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucunun avukatı da hazır bulunduğu bir ortamda başvurucuya okunmuş ve 5/2/2016 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.

5. Başvurucu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen “ifadelerini içeren tutanaklar, bilirkişi raporları ve hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar”dan hangisini veya hangilerini istediğini belirtmeksizin fotokopi alma talebinde bulunmuştur. Bu talep, Cumhuriyet Başsavcılığınca 668 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (l) numaralı bendindeki “Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının kararıyla kısıtlanabilir.” hükmü gerekçe gösterilerek 15/8/2016 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucunun anılan ret kararına ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması kararına karşı itirazı da Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 5/12/2016 tarihinde reddedilmiştir.

6. Başvurucunun dosyaya erişiminin kısıtlanması Manisa 4. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabulüne karar verildiği 12/1/2018 tarihine kadar devam etmiş; iddianamenin mahkeme tarafından kabulü ile birlikte 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca dosyaya erişim kısıtlılığı kendiliğinden sona ermiştir. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun kısıtlama kararı nedeniyle yaklaşık 2 yıl 5 ay boyunca soruşturma dosyasındaki hiçbir belgeye erişimi mümkün olmamıştır. Başvurucu dosyaya erişiminin mümkün olmadığı sürenin iki yıldan fazla olan kısmını da tutuklu halde geçirmiştir.

7. Çoğunluk kararında başvurucunun bu iddiası bağlamında, başvurucuya yöneltilen ve tutuklamaya konu olan suçlamalar ile buna ilişkin olguların ifade alma işlemi sırasında Başsavcılık tarafından başvurucuya açıklandığı ve başvurucunun ifadesinde anılan suçlamalarla ilgili ayrıntılı bir şekilde beyanda bulunduğu, başvurucunun Hâkimliğin tutuklama kararında da tutuklamaya konu edilen suçlamalarla (eylemlerle) ilgili Savcılık savunmasını tekrar ederek değerlendirmelerde bulunmuş olduğu; ayrıca tutukluluğa itiraz dilekçesinde başvurucu müdafileri tarafından usul ve esasa ilişkin ayrıntılı bir şekilde savunma yapıldığı belirtilerek başvurucunun ve müdafilerinin isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel teşkil eden bilgilere gerek sorgu öncesinde gerekse sorgu sonrasında erişimlerinin olduğu; suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya veya müdafilerine bildirilmiş ve başvurucuya bunlara karşı savunma ve itirazlarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlama nedeniyle başvurucunun tutukluluğuna karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının kabulünün mümkün görülmediği kanaatine ulaşılmıştır (Bkz. §§ 94-96).

8. Oysa “Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi” başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesinin (3) numaralı fıkrasında “Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.” hükmüne yer verilerek bu fıkrada belirtilenlerle ilgili olarak kısıtlama kararı verilemeyeceği açıkça ifade edilmiştir. Kanunun bu açık hükmü karşısında başvurucunun dosyadan fotokopi alma talebinin Cumhuriyet Başsavcılığı ve Sulh Ceza Hakimliğince bu hüküm dikkate alınarak karara bağlanması ve başvurucuya (3) numaralı fıkrada sayılan ve kısıtlamaya konu yapılamayacak olan belgeler bakımından erişim imkânının sağlanması gerekmektedir.

9. Anayasa'nın kişi hürriyeti ve güvenliği başlıklı 19. maddesinin sekizinci fıkrasına göre hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, serbest bırakılmayı sağlamak amacıyla başvurulacak yerin bir yargı mercii olması öngörülmüş olduğundan işin doğası gereği burada yapılacak incelemenin yargısal bir niteliği bulunmaktadır. Yargısal nitelikteki bu inceleme sırasında adil yargılanma hakkının tutmanın niteliğine ve koşullarına uygun güvencelerinin sağlanması gerekir (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 123; Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, §§ 29, 30).

10. Başvurucunun tutuklu olduğu soruşturma veya dava dosyasına erişiminin sağlanması Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında tutuklamaya etkili bir şekilde itiraz edebilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte soruşturma aşamasında belirli durumlarda dosyaya erişimin kısıtlanması mümkündür. Ancak bu kısıtlamanın söz konusu olduğu durumlarda dahi kişiye tutulmasına karşı itirazlarını dile getirmesine yeterli olacak ölçüde suçlamaya esas temel olguların bildirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda ifadesi ya da savunması alınırken başvurucuya erişimi kısıtlanan belgelerin içeriğine ilişkin sorular sorulmuş veya başvurucunun tutukluluk kararına yönelik itirazında bu belgelerin içeriğine atıfta bulunulmuş olması durumunda başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden belgelere erişiminin olduğunun, içerikleri hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğunun ve bu nedenle de tutukluluk halinin gerekçelerine yeterli biçimde itiraz etme imkanını elde ettiğinin kabulü mümkündür (Turhan Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, § 106).

11. Buna karşılık somut dosyada erişimi kısıtlamaya konu yapılamayacağı 5271 sayılı Kanun’da açıkça öngörülen bazı bilgi ve belgelerin talep edilmiş olmasına rağmen başvurucuya verilmediği görülmektedir. Erişiminin kısıtlanmasına konu yapılamayacak belgelerin verilmemesi yanında ayrıca kısıtlama kararının iki yıl dört aydan daha fazla sürmüş olması ve erişimin kısıtlandığı bu sürenin iki yıldan fazla bir kısmını tutuklu olarak geçirdiği dikkate alındığında kısıtlama kararı nedeniyle başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunmasının büyük ölçüde kısıtlandığı söylenebilir. Nitekim soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasıyla ilgili bazı bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesi kısıtlama kararının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmediğine karar verirken başvurucuların kısıtlama kapsamında olmayan bu belgelere erişimlerinin engellenmediğine özellikle dikkat çekmiştir (bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 317). Mahkeme bir kararında tutuklu olarak sürdürülen bir yargılamada suçlamaya esas olan temel delile (bir dijital veriye) erişimin kısıtlanmasının Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır (bkz. Yavuz Pehlivan ve diğerleri [GK], B. No: 2013/2312, 4/6/2015, § 87).

12. Dolayısıyla başvurucunun tutuklanma işlemine karşı etkili biçimde itiraz edemediği için Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasındaki güvencelerden etkili biçimde yararlandırılmadığı ve soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği kanaatine ulaşılmıştır.

13. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin olağanüstü halin geçerli olduğu bir dönemde de sürdürüldüğü ve delillere erişime yönelik kısıtlamanın bu süreçte de devam ettiği dikkate alındığında, bu tedbirin aynı zamanda Anayasa’nın 15. maddesi ile uyumlu olup olmadığını da değerlendirmek gerekir. Olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulması ya da bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesine imkân sağlayan Anayasa’nın bu hükmü yönüyle değerlendirildiğinde; olağanüstü hâl döneminde çıkarılan 668 sayılı KHK’nın 5271 sayılı Kanun’un 153. maddesinin (3) numaralı fıkrası yönünden bir istisna getirmediği hatırda tutulmalıdır. Bu bağlamda anılan KHK’nın 3. maddesinin (l) bendinde “Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının kararıyla kısıtlanabilir.” denilerek kısıtlama kararının hâkim tarafından verilmesi gerektiği yönündeki 5271 sayılı Kanun’un 153. maddesinin (2) numaralı fıkrası yönünden ayrıksı bir durum oluşturulmuştur. Ancak olağanüstü hâl döneminde de Kanun’un (3) numaralı fıkrası yürürlükte kalmaya ve uygulanmaya devam olunmuştur. Bu durumda olağanüstü hâl KHK’ları ile yapılan düzenlemeler itibarıyla; başvurucuya kanunen erişimi kısıtlanamayacak belgelerin verilmemesinin olağanüstü dönemin gerektirdiği bir önlem olarak kabulü mümkün görülmemiştir. Kaldı ki Savcılık tarafından başvurucunun talebinin reddine karar verilirken veya Sulh Ceza Hâkimliğince itirazın reddi yoluna gidilirken bunun olağanüstü hâl döneminden kaynaklanan nedenlerle meşru veya gerekli olduğu yönünde bir gerekçe öne sürülmemiştir.

14. Sonuç olarak yukarıda sıralanan nedenlerle soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması konusundaki Anayasa Mahkemesi çoğunluk kararına katılmamaktayım. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasındaki güvenceler bağlamında başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği kanaatindeyim.

 

 

 

 

 

Üye

 Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(İsmail Solmaz [1.B.], B. No: 2017/15251, 12/2/2020, § …)
   
Başvuru Adı İSMAİL SOLMAZ
Başvuru No 2017/15251
Başvuru Tarihi 3/1/2017
Karar Tarihi 12/2/2020
Resmi Gazete Tarihi 3/4/2020 - 31088

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemesinin duruşmasız olarak yapılması ve bu incelemeler sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluğun hukukiliğine etkili bir şekilde itiraz edilememesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4675 İnfaz Hakimliği Kanunu 1
4
5
6
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 153
KHK 667 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 6
676 Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 6
668 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 3
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi