TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSMAİL SOLMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/15251)
|
|
Karar Tarihi: 12/2/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 3/4/2020-31088
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Abdullah UÇAR
|
Başvurucu
|
:
|
İsmail SOLMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Emrah DERTLİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul
süreyi aşması, tutukluluk incelemesinin duruşmasız olarak yapılması ve bu
incelemeler sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi, soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluğun hukukiliğine etkili bir şekilde
itiraz edilememesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma
haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Tutuklamaya İlişkin
Süreç
8. Ülke genelinde Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel
Devlet Yapılanmasına (PDY) ilişkin olarak yürütülen soruşturmalar kapsamında
Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun da aralarında bulunduğu
bir kısım şüpheli hakkında FETÖ/PDY'nin Manisa Belediyesindeki örgütlenmesine
yönelik olarak bir soruşturma başlatılmıştır.
9. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı 14/8/2015 tarihinde, anılan soruşturma kapsamında isnat edilen
suçların yasada belirtilen niteliğini ve dosyadaki mevcut bulguları dikkate
alarak şüpheli ve müdafileri ile diğer soruşturma süjelerinin soruşturma
dosyasını incelemeleri ve dosyalardan örnek almalarının soruşturmanın
selametini tehlikeye düşüreceği değerlendirmesi ile 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
soruşturma dosyasının incelenmesinin ve dosyadan örnek alma yetkisinin
kısıtlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
10. Kısıtlama talebi, Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/8/2015
tarihli kararı ile kabul edilmiştir.
11. Başvurucu 2/2/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başvurucunun ifadesi 3/2/2016 tarihinde Manisa Emniyet
Müdürlüğünde, 5/2/2016 tarihinde ise Manisa Cumhuriyet Başsavcılığında
alınmıştır. İfade tutanaklarından anlaşıldığı üzere başvurucuya yöneltilen
FETÖ/PDY üyeliği suçlamasına dair olay ve olgular, sorulan sorularla
açıklanmıştır. İfade alma esnasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
13. Başvurucu ifadelerinde özetle Manisa Belediyesi imar
işlerinde kaçak yapı servisinde inşaat teknikeri olarak görev yaptığını,
Fetullah Gülen cemaati içinde düzenlenen dinî sohbetlere katılması dışında
herhangi bir mütevelli heyetinde yer almadığını, kimseden himmet, burs, kurban,
bağış adı altında para toplamadığını, V.D. isimli şahsı müteahhit olarak
bildiğini ve sohbetlere katılması nedeni ile tanıdığını, Amerika Birleşik
Devletleri'ne Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığının (KOSGEB) bir gezi düzenlemesi üzerine inşaat fuarına katılmak
amacıyla gittiğini, Pensilvanya'ya gittiğini ancak Fethullah Gülen ile
görüşmediğini beyan ederek suçlamaları kabul etmemiştir.
14. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı; ifade alma sonrasında aynı
gün, terör örgütü kurma veya yönetme ve örgüte üye olma, 7/2/2013 tarihli ve
6415 sayılı Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet,
3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'na muhalefet
suçlarındantutuklanması istemiyle başvurucu ile birlikte yedi şüpheliyi Manisa
2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
15. Soruşturma dosyası içindeki bilgi ve belgeler ile ifade
tutanakları sorgu işlemi sırasında Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından
başvurucuya okunmuştur. Bu sırada başvurucunun avukatı da hazır bulunmuştur.
Başvurucunun sorgudaki ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Ben Manisa Büyükşehir Belediyesinde
İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı Yapı Denetim Şube Müdürlüğünde memur
olarak görev yapmaktayım. Diğer şüphelilerden M.K. benim müdürüm olurdu. K.B.
ise benim şefim olurdu. Ben görev yaptığım zamanlarda bağış almak ve bu
paraları cemaate aktarmek suretiyle finansman sağladığım iddialarını kabul
etmiyorum. Ben 2007 yılının mayıs ayına kadar dış görev almadım. Bu tarihten sonra
K. beyle yavaş yavaş kontrollere başladım. 2008 yılında ise K. bey ve M. beyin
görev değişikliği oldu. K.B. ve M.K. nın görevden alınması konusunda bilgi
sahibi değilim. 2008 yılının eylül ayından sonra gittiğimiz her binanın
fotoğraflarını almak suretiyle işlem yaptık. Bu fotoğraflar halen
arşivlerimizde mevcuttur. Görev yaptığım sürede hizmet almak için gelen herkese
eşit davrandım. Kanun dışına çıkarak kimseye iltimas geçmedim. Bu konudaki
hakkımda ileri sürülen iddiaları kabul etmiyorum. Kimseden herhangi bir maddi
çıkarım olmamıştır. Ben cemaatin sadece sohbetlerine katılırdım, o dönemde
herkes katılırdı, ancak örgütsel faaliyetlerine katılmadım. Örgüt üyesi
değilim. Suçlamaları kabul etmem. Ben vatanını milletini faydalı biriyim.
Terörle bir ilgimyoktur. Ben bahsedilen tarihlerde taşeron işçiydim. Bana
evrakı getiriyorlardı ben de ruhsatını kesip imzalıyordum. Herhangi bir
sorumluluğum yoktur. Savunmam bundan ibarettir..."
16. Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 5/2/2016 tarihinde,
başvurucunun terör örgütü kurma veya yönetme ve örgüte üye olma, 6415 sayılı
Kanun'a muhalefet ve 3194 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından tutuklanmasına
karar verilmiştir. Hâkimliğin tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler ... ve İsmail Solmaz'a isnat
edilen terör örgütü kurmak veya yönetmek ve üye olmak, Terörizmin Finansmanı
Hakkındaki Kanun'a muhalefet, İmar Kanunun'a muhalefet suçlarının vasıf ve
mahiyeti, mevcut delil durumu, dosyada mevcut tutanaklar, dosyadaki mevcut
bilirkişi raporu, şüphelilerin FETÖ/PDY terör örgütüne finans sağladıkları
yönünde tanık beyanları, şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, atılı
suçun CMK'nun 100. maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, yasada
öngörülen ceza miktarı nedeni ile kaçma şüphesi içerisinde olduğunu gösterir
emarelerin bulunması, verilecek tutuklama kararının ölçülü oluşu ve adli
kontrol hükümlerinin uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla 5271 sayılı
CMK'nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca ayrı ayrı tutuklanmalarına...[karar
verildi.]"
17. Başvurucu 9/2/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz
etmiştir. Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliği 10/2/2016 tarihinde itirazın reddine karar
vermiştir.
18. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı 21/6/2016 tarihinde
başvurucunun ifadesine tekrar başvurmuştur. Başvurucu; ifadesinde, ada ve
parsel numaraları ile adresleri bildirilen yapılara ilişkin yapı kullanma izin
belgeleri üzerinde herhangi bir sahtecilik yapmadığını, söz konusu belgeler
üzerinde yapılan sahteciliğe iştirak etmediğini, isimleri bildirilen
müteahhitlerden de herhangi bir şekilde kendisi veya başkası adına menfaat
temin etmediğini belirtmiştir. İfade alma esnasında başvurucunun müdafii de
hazır bulunmuştur.
19. Soruşturma sürecinde 25/7/2016 tarihli ve 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve
Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (668
sayılı KHK) 3. maddesinin(1) numaralı fıkrasının (ç) bendi uyarınca tutukluluğu
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda verilen kararla sürdürülen
başvurucunun son olarak 2/11/2016 tarihinde tutukluluk hâlinin devamına karar
verilmiş, anılan karara karşı itirazı Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince
7/12/2016 tarihinde reddedilmiştir.
20. Öte yandan başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında belirtilen "ifadelerini
içeren tutanaklar, bilirkişi raporları ve hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer
adli işlemlere ilişkin tutanaklar"dan hangisini veya
hangilerini istediğini belirtmeksizin fotokopi alma talebinde bulunmuştur. Bu
talep, Cumhuriyet Başsavcılığınca 668 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (l) numaralı
bendi uyarınca 15/8/2016 tarihinde reddedilmiştir.
21. Başvurucunun anılan ret kararına ve soruşturma dosyasına
erişiminin kısıtlanması kararına karşı itirazı Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliğince
5/12/2016 tarihinde reddedilmiştir.
22. Başvurucu 3/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
23. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı 8/1/2018 tarihli iddianamesi
ile başvurucunun silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçunu işlediğinden
bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası
açmıştır. İddianamede, başvurucu dışında altı şüpheli hakkında da benzer
suçlardan kamu davası açıldığı belirtilmiştir.
24. İddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve
tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet
gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hukuka aykırı hangi tür eylemlerde
bulunduğuna değinilmiştir. Devamında ise örgütün Manisa'daki yapılanmasına
ilişkin olgulara yer verilmiştir.
25. İddianamede, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer
aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. Başvurucunun
örgüt mensuplarının örgüt içinde haberleşme aracılığıyla kullandıkları ByLock programını kullandığı
belirtilmiştir.
ii. Başvurucu hakkında tanık veya şüpheli sıfatıyla birtakım
beyanlarda bulunan V.D., E.İ., B.A., A.Y., K.M., M.Z.D., M.D., C.Ç., M.Y.,
M.M.K., Ş.K., Y.İ., H.U., İ.A., S.K., M.G., H.P. adlı kişiler ve Umut adlı gizli tanığın başvurucunun
FETÖ/PDY'nin Manisa Belediyesi yapılanması içinde yer aldığı yönünde beyanlarda
bulunduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda Manisa Belediyesindeki örgüt
yapılanmasından sorumlu kişi olan Y.I.nın müteahhit, mimar ve inşaat mühendisi
meslek gruplarından olan kişiler ile Belediyenin İmar İşleri Müdürlüğü
biriminde çalışan başvurucunun da aralarında bulunduğu bir kısım personeli bir araya
getirmek suretiyleoluşturduğu mütevelli heyetinde bulunan veya bulunmayan
müteahhitlerin onaylı projelere aykırı olarak yaptıkları binaların yapı
kullanma izin belgelerini alabilmelerini sağlamak amacıyla M.K. ve başvurucuya
yönlendirdiği, M.K. ve başvurucunun ise bu binaların herhangi bir denetime
maruz kalmadan sahte yapı kullanma izin belgelerini almalarını sağlamaları
karşılığında Y.I.nın bu müteahhitlerden himmet, burs, kurban, zekât, sadaka,
bağış ve benzeri adlar altında örgüte kazanç sağladığı, ayrıca başvurucunun
örgütün düzenlediği çeşitli yurt içi ve yurt dışı gezilerine katıldığı, Amerika
Birleşik Devletleri'ne yapılan gezide örgütün lideri olan Fethullah Gülen'i
Pensilvanya'da ziyaret ettiği yönünde beyanlarda bulunulduğu belirtilmiştir.
iii. HTS kayıtlarında başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı
suçlar nedeniyle haklarında soruşturma yapılan, örgütün Manisa yapılanması
içinde yer alan ve konumları itibarıyla il imamı ve mütevelli heyeti mensubu
olan çok sayıda şüpheli ile yoğun görüşme kaydının bulunduğu belirtilmiştir.
iv. Başvurucunun örgüt ile iltisaklı bir işyerinde çalıştığına
dair Sosyal Güvenlik Kurumu kaydının bulunduğu belirtilmiştir.
v. Başvurucunun 31/10/2016 tarihli ve 677 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kamu
görevinden ihraç edildiği belirtilmiştir.
26. Manisa 4. Ağır Ceza Mahkemesi 12/1/2018 tarihinde
iddianameyi kabul etmiş ve E.2018/481 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması
başlamıştır.
27. Manisa 4. Ağır Ceza Mahkemesi 7/8/2018 tarihinde yaptığı ilk
duruşmada başvurucunun savunmasını almıştır.
28. Manisa 4. Ağır Ceza Mahkemesi 21/2/2019 tarihinde yaptığı
duruşmada başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme hükümle birlikte
başvurucunun tahliyesine de karar vermiştir.
29. Anayasa Mahkemesi 28/2/2019 tarihli yazısı ile başvurucunun
avukatı ile görüşmelerinin kayda alınıp alınmadığı hususlarında Manisa E Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan bilgi talep etmiştir.
30. Manisa E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünden gelen
6/3/2019 tarihli yazı cevabında; başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunduğu
2/9/2016 ile 11/4/2018 tarihleri arasında avukatı ile görüşmelerinin 22/7/2016
tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile
Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin (667 sayılı KHK) "Soruşturma
ve Kovuşturma İşlemleri" başlıklı 6. maddesinin (d) bendi gereğince
teknik araçlarla kayda alındığı, avukatıyla görüşmelerinin teknik araçlarla
kayda alınmasına veya üçüncü bir kişinin görüşmeyi izlemesine dair işlemlere
başvurucunun herhangi bir itirazının olmadığı belirtilmiştir.
31. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
istinaf aşamasında derdesttir.
B. İlgili Süreç
32. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal
temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır
faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda FETÖ ve/veya PDY olarak isimlendirilen
bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017,
§§ 12-25).
33. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
34. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "Amaç ve kapsam" kenar başlıklı
1. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Bu kanun, ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya
bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve
kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz
hâkimliklerine ilişkin hükümleri kapsar."
35. 4675 sayılı Kanun'un
"İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" (1) İnfaz hâkimliklerinin görevleri
şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz
kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri,yerleştirilmeleri,
barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin
sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve
tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem
veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak,
...
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan
konulara ilişkin hükümler saklıdır."
36. 4675 sayılı Kanun'un
"İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde
hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili
faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı
olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren
on beş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet
yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz
hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz kurumu
ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında
yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir.
Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.
...
Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem
veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi
güç veya imkânsız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka
aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya
faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."
37. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz
hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı
6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Şikâyet başvurusu üzerine infaz
hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir;
ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet
hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir;
ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı
görüşünü alır. Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi,
hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri
toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü veya tutuklu,
savunmasını, hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla
birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi gerekli görmesi
durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti
yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da
faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir."
38. 5271 sayılı Kanun'un "Müdafiin
dosyayı inceleme yetkisi" kenar başlıklı 153. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"(2) Müdafiin dosya içeriğini inceleme
veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye
düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla
kısıtlanabilir. Bu karar ancak aşağıda sayılan suçlara ilişkin yürütülen
soruşturmalarda verilebilir:
a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununda yer alan;
...
7. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316),
...
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin
ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır
bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında,
ikinci fıkra hükmü uygulanmaz."
(4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından
kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış
delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak
alabilir."
39. 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun'un 29/10/2016
tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucu
kanunlaşan 667 sayılı KHK'nın "Soruşturma
ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve
Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından,
olağanüstü halin devamı süresince;
...
Tutuklu olanların avukatları ile
görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye
düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara
emir ve tâlimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar
iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının kararıyla,
görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu
ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır
bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge
veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları
kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.
Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen amaçla yapıldığının anlaşılması
hâlinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa
bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar bu hususta uyarılır. Tutuklu
hakkında, tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemiyle tutuklunun
avukatlarıyla görüşmesi sulh ceza hâkimliğince yasaklanabilir. Yasaklama
kararı, tutuklu ile yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal ilgili baro
başkanlığına bildirilir ..."
40. 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin maddesi
şöyledir:
"MADDE 6- 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 59 uncu
maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı maddeye bu
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve diğer fıkra buna
göre teselsül ettirilmiştir.
(4) Görüşme sırasında; hükümlünün avukatına
veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve
aralarındaki konuşmaya ilişkin olarak kendilerinin tuttukları kayıtlar
incelenemez; hükümlünün avukatı ile yaptığı görüşme dinlenemez ve kayda
alınamaz.
(5) Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde ve
İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde
tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinde,
toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör
örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve
tâlimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar
iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde, Cumhuriyet
başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler
teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın
yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir,
hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge
örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara
elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.
(6) İnfaz hakimliği hükümlünün; kurallara
uyumunu, toplum veya ceza infaz kurumu bakımından arz ettiği tehlikeyi ve
rehabilitasyon çalışmalarındaki gelişimini değerlendirerek, kararda belirttiği
süreyi üç aydan fazla olmamak üzere müteaddit defa uzatabileceği gibi
kısaltılmasına veya sonlandırılmasına da karar verebilir.
(7) Beşinci fıkra kapsamına giren hükümlünün
yaptığı görüşmenin, aynı fıkrada belirtilen amaca yönelik yapıldığının
anlaşılması hâlinde,görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle
birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce taraflar bu hususta
uyarılır.
(8) Hükümlü hakkında, yedinci fıkra uyarınca
tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemiyle hükümlünün
avukatlarıyla görüşmesi infaz hâkimince altı ay süreyle yasaklanabilir.
Yasaklama kararı, hükümlüye ve yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal
ilgili baro başkanlığına bildirilir. Cumhuriyet başsavcılığı baro tarafından
bildirilen avukatın değiştirilmesini baro başkanlığından isteyebilir. Bu fıkra
hükmüne göre görevlendirilen avukata, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü
maddesine göre ücret ödenir.
(9) İnfaz hâkimi tarafından bu madde uyarınca
verilen kararlara karşı 4675 sayılı Kanuna göre itiraz edilebilir.
(10) Bu madde hükümleri 9 uncu maddenin
üçüncü fıkrasına göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlüler ile beşinci fıkradaki suçlardan hükümlü olup, başka bir suçtan
dolayı şüpheli veya sanık sıfatıyla avukatıyla görüşen hükümlüler hakkında da
uygulanır.
(11) Tutuklular hakkında bu madde hükümlerine
göre karar vermeye soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimi, kovuşturma
aşamasında mahkeme yetkilidir.”
41. 668 sayılı KHK'nın "Soruşturma
ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"...
l) Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya
belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek
ise Cumhuriyet savcısının kararıyla kısıtlanabilir.
...".
B. Mahkeme Kararları
42. Osmaniye İnfaz Hâkimliğinin 11/7/2018 tarihli ve 2018/5756,
K.2018/5759 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Tutuklu dilekçesinde avukatı ile
görüşme sırasında kamera kaydına alınmasına, görüşmede infaz koruma memuru
bulundurulmasına ve avukatı ile belge alış verişinin kontrol edilmesine itiraz
ederek bu uygulamanın kaldırılmasını talep etmiştir.
22/7/2016 tarih ve 667 sayılı KHK'nın 6/1-d.
maddesinde: 'Tutuklu olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza
infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç
örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya
yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı
halinde, Cumhuriyet Savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya
göüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri
izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya
avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki
konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve
saatleri sınırlandırılabilir' hükmünü içermektedir.
22/07/2016 tarih ve 667 sayılı KHK'nın 6.
Maddesi ile talep dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde; madde metninde de
açıkça belirtildiği üzere olağanüstü halin devamı süresince, tutuklu olanlar
hakkında talebe konu kısıtlamaların Cumhuriyet Savcısının kararıyla
yapılabileceğinin açıkça düzenlendiği, Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının
29/09/2017 tarih ve B.M. 2016/9539 sayılı kararı ile 667 sayılı KHK'nın 6.
maddesi gereğince kısıtlama kararı verildiği, yapılan uygulamanın usul ve
yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, talebin/şikayetin reddine..."
43. Ankara Batı İnfaz Hâkimliğinin 10/10/2016 tarihli ve
E.2016/4751, K.2016/4733 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Tutuklu D.B. 26/9/2016 tarihli
dilekçesinde özetle; 'son süreçle alınan OHAL kararı ile birlikte cezaevlerinde
hak gasplarının yaşandığını, bir tutuklu olarak avukat görüş hakkının hiç bir
yasal gerekçe olmadan kayıt altına alınması avukat müvekkil görüş gizliliği
hakkının engellenmesine neden olduğundan, uygulanan hak gasplarının
kaldırılmasını istediğini' belirterek dilekçe gönderdiği anlaşılmıştır.
Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
Müdürlüğü'nün 29/9/2016 tarih ve 2016/11463 sayılı yazısı ekinde gönderilen
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 28/9/2016 tarihli ve 2016/1436 sayılı
yazısında 'Anayasanın 120, maddesi uyarınca ilan edilen olağanüstü hal çerçevesinde
çıkarılan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, ceza soruşturma ve kovuşturma
açısından değerlendirilmesinde;
Tutuklu süphelilerin avukatlarıyla
görüşmelerinde tedbir uygulanmasına, sınırlama getirilmesi hususlarında Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Muhabere Bürosunun Başsavcı Vekili K.D.
imzalı, 667 sayılı KHK ve Bakanlık Genelgeleri doğrultusunda yazılan 3/8/2016
tarih ve B.M. 2016/21916 sayılı yazıları ile gerekli talimatların ilgili ceza
infaz kurumlarına verildiği, uygulamada birliğin sağlanması ve çelişkilerin
giderilmesi adına uygulamanın değerlendirilmesinde;
a-Tedbir-sınırlama sebepleri
i-Toplumun ve ceza infaz kurumunun
güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi ihtimalinin bulunması,
ii-Terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin
yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli,
açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin bulunması
b-Tedbir ve sınırlandırmalar
i-Görüşmenin teknik cihazla sesli veya görüntülü
olarak kaydedilmesi
ii-Görüşmeyi izlemek amacıyla görevlinin hazır
bulunabilmesi,
iii-Tutuklunun avukatına veya avukatın
tutukluya verdiği belge veya belge örneklerine, dosyalara ve aralarındaki
konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilmesi,
iv-Görüşmelerin gün ve saatlerinin
sınırlandırılabilmesi,
c-Bu tedbir ve sınırlandırmalara karar
vermeye, Cumhuriyet savcısı yetkilidir.
Yukarıda belirtilen talimatlar uygulama
yapılması hususlarında gereği rica olunur.' şeklinde bilgi verilmiştir.
23/7/2016 Tarihli Resmi Gazetede yayınlanan
667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararnamenin 6/1 maddesinde;
Bu suçlardan tutuklananların soruşturma ve
kovuşturma evresinde yakınları ile ziyaretleri ve avukatları ile görüşmelerinde
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 114.
maddesi ile 17/6/2005 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 'Hükümlü ve
Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkındaki Yönetmelik'hükümlerinden farklı bir
uygulama getirilmiş olmakla;
A- Tutukluların avukatları ile ziyaretleri;
667 sayılı KHK.nin 6/1-d maddesinde 'tutuklu
olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun
güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin
yönlendirilmesi, bunlara emir ve tâlimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli,
açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet
savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak
kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla
görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya
verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara
ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri
sınırlandırılabilir. Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen amaçla
yapıldığının anlaşılması hâlinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus
gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar bu
hususta uyarılır. Tutuklu hakkında, tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet
savcısının istemiyle tutuklunun avukatlarıyla görüşmesi sulh ceza hâkimliğince
yasaklanabilir. Yasaklama kararı, tutuklu ile yeni bir avukat görevlendirilmesi
için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Baro tarafından bildirilen
avukatın değiştirilmesi Cumhuriyet savcısı tarafından istenebilir'.
denmektedir.
Buna göre;
Öncelikle tutuklunun 5237 sayılı Kanunun
İkinci Kitap Dördüncü Kısım, Dördüncü (Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar),
Beşinci (Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar), Altıncı (Milli
Savunmaya Karşı Suçlar) ve Yedinci Bölümünde (Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve
Casusluk) tanımlanan suçlar, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından tutuklu olması,
Toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin
tehlikeye düşürülmesi ihtimalinin bulunması,
Terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin
yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli,
açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin bulunması,
Kanundaki bu düzenleme, idarece tanzim edilen
görüş yerlerinin nitelikleri birlikte değerlendirildiğinde; yapılan düzenlemede
kanunda öngörülen şartların yerine getirildiği, kanuna aykırı bir düzenlemenin
söz konusu olmadığı, yapılan uygulamanın ceza infaz kurumu kurallarına uygun
olduğu anlaşılmakla yerinde olmayan şikayetlerin reddine..."
44. Samsun İnfaz Hâkimliğinin 24/2/2017 tarihli ve E.2017/116,
K.2017/122 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Tutuklu Z.K. hakimliğimize hitaben
yazdığı 22/2/2017 tarihli dilekçesinde; cezaevine girdiği günden bu yana OHAL
şartlarından dolayı avukatı ile sadece 10 dakika kamera kaydı ve görevli
nezaretinde görüşebildiğini,iddianame kabul edildiği için ve çok ciddi
suçlamalar olduğundan sağlıklı bir savunma yapabilmek için avukatı ile görüşme
sayı ve süresinin kısıtlanmamasını, insan hakları normlarına uygun olarak
savunma hakkını kullanabilmesi için kamera kaydı ve görevli nezaretinde görüşme
uygulanmasının kaldırılmasını talep etmiştir.
...
...667 Sayılı KHK'nın 6/1-d maddesi uyarınca
toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör
örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi ihtimali nedeniyle
görüşmelerin ses kayıt ve görüntülü kamera ile kaydedilebileceği ve görüşmeleri
izlemek amacıyla görevlinin hazır bulundurulacağı ve görüşmelerin hafta içinde
mesai saatleri içinde yaptırılacağının belirtildiği,Samsun E Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda 667 Sayılı Kanun Hükümünde Kararname kapsamına giren suçlardan
tutuklu fazla sayıda kişinin bulunması nedeniyle avukat ile yapılacak
görüşmemelerin aksamaması adına alınan kararın, 667 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 6/1-d maddesine aykırılık içermediği anlaşıldığından, tutuklunun
talebinin reddine.."
45. Karşıyaka İnfaz Hâkimliğinin 5/12/2018 tarihli ve
E.2018/5623, K.2018/5760 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"..Tutuklu O.Y. İzmir 2 Nolu T tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığınca verilen
29/11/2018 tarih 2018/5758 sayılı kararına itiraz etmekle evrak ve ekleri
incelendi.
...
Avukat görüşlerinin sesli ve görüntülü
odalarda veya memur eşliğinde yapıldığını, zaman ve saat olarak kısıtlandığını
belirtmiştir.
...
- İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 7/1/2016
tarih ve B.M.2016/30331 sayılı tedbir konulu yazısında;
677 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6/1-d
bendi uyarınca FETÖ/PDY örgüt üyesi olup, bu soruşturmalar nedeniyle İzmir
Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı ceza infaz kurumlarında tutuklu olarak bulunan
şüphelilerin avukatları ile yaptığı görüşmelerin teknik cihazlar ile sesli ve
görüntülü olarak kaydedilmesine, tutuklu ve avukatının cihazlarla sesli ve
görüntülü izlemek amacıyla bir görevlinin hazır bulundurulmasına,
Savunma amacı dışında toplumun ve ceza infaz
kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç
örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla
gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi amacının güdülmesi halinde
tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge ve belge örnekleri,
dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el
konulmasına, bu amaçla yapılan görüşmenin derhal sonlandırılarak bu hususun
gerekçesi ile birlikte tutanağa bağlanarak ilgili evrakların cumhuriyet
başsavcılığımıza gönderilmesi' hususları bildirilmiştir.
...
Yine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının
19/2/2018 tarih, 2018/1265 B.M sayılı tedbir kararlarının kaldırılması
hakkındaki yazı ile; ceza infaz kurumlarının yasal mevzuattan kaynaklanan
yetkileri saklı kalmak koşulu ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 23/7/2017
tarih ve B.M 2016/2768 Muh sayılı yazısı ile 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere ilişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6/1-d maddesi uyarınca;
FETÖ/PDY örgüt üyesi olup 15/7/2016 tarihinde silahlı darbe teşebbüsünde
bulunan ve halen Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma nedeniyle
İzmir ilindeki ceza infaz kurumlarında tutuklu bulunan şüphelilerin avukatları
ile yaptığı görüşmelerin teknik cihazlarla sesli ve görüntülü olarak
kaydedilmesine, tutuklu ve avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla bir
görevlinin hazır bulundurulmasına, salınma amacı dışında toplumun ve ceza infaz
kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç
örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi, veya yorumları
ile gizli, açık veya şifreli mesajlar iletilmesi amacının güdülmesi halinde
tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge
örneklerine, dosyasıyla ilgili aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları
kayıtlara el konulmasına, bu amaçla yapılan görüşmeleri derhal sonlandırılarak
bu hususun gerekçesi ile birlikte tutanağa bağlanarak ilgili evrakları
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, bu soruşturmalar nedeni ile tutuklu
bulunan şahısların avukatlarıyla tatil günleri dışında ve çalışma saatleri
içerisinde olmak koşulu ile ceza infaz kurumu tarafından yapılacak düzenleme
ile her bir tutuklu için haftada bir kez ve azami bir saate kadar
görüştürülmelerine yönelik tüm tedbirlerin ceza infaz kurumlarının yasal
mevzuattan kaynaklanan yetkileri saklı kalmak üzere kaldırılmasının uygun
görüldüğü bildirilmiş olup, Kurumumuz İdareve Gözlem Kurulu Başkanlığı
tarafından alınmış olan 28/11/2016 tarih ve 2016/5284 sayılı kararı yerine
geçecek yeni bir karar alınması gerekliliği haiz olmuş ve İdareve Gözlem Kurulu
Başkanlığınca 26/2/2018 tarih ve 2018/871 sayılı kararı ile avukat görüş
sırasında yapılan tedbirler yasal mevzuatlar çerçevesi içerisinde kaldırılarak;
a. Yetkili mercilerce haklarında herhangi bir
kısıtlama kararı bulunmayan hükümlülerin mesai günlerinde, 9.00-17.00 saatleri
arasında, bir defa iki saati geçmeyecek şekilde avukatları ile
görüştürülmesine,
b. Yetkili mercilerce haklarında kısıtlama
kararı bulunmayan tutukluların, mesai günlerinde, 9.00-22.00 saatleri arasında,
bir defa iki saati geçmeyecek şekilde avukatları ile görüştürülmesine karar
verilerek Avukat görüşü üzerinde kısıtlama bulunmamaktadır. Ceza İnfaz
Kurumumuzda Hükümlü ve tutukluların Ziyaret edilebilmeleri hakkında
yönetmeliğin ' Tutuklunun müdafi, uzlaştırmacı ve arabulucu ile görüşmesi'
başlıklı 19. Maddesi kapsamında tutukluların Avukat ile görüşmeleri
yapılmaktadır.
...
...Tutuklu O.Y.nin, ..., avukat görüş talebi,
... OHAL'in uzatılmayarak sona ermesine istinaden FETÖ/PDY Silahlı Terör
Örgütüne mensup tutuklu ve hükümlüler üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasına
istinaden taleplerinin kabulüne..."
46. İzmir 1. İnfaz Hâkimliğinin 30/3/2018 tarihli ve
E.2018/2099, K.2018/2139 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan
silahlı kalkışma sonrası bu eyleme katılan ve suç işleyen kişilerin tespiti ve yargılanmalarının
sağlanması amacı ile ilan edilen olağanüstü hal yasasına göre yürürlüğe sokulan
667 sayılı KHK'nın 6/1-d maddesinde bu amaçla yeni düzenlemeler getirilmiştir.
667 sayılı KHK'nın 6/1-d maddesi uyarınca
OHAL'e neden olan olaylara katıldığı tespit edilen kişiler yönünden 5275 sayılı
yasanın 59. Maddesinin OHAL süresince farklı bir uygulamasının yapılmasına
karar verildiği ve fakat 59. Maddenin ilga edilmediği, bu süre zarfında 667
sayılı KHK hükümlerinin uygulandığı anlaşılmıştır.
Hükümözlünün 12/02/2018 tarihli dilekçesine
konu ettiği sıkıntı ve şikayetin 667 sayılı KHK ile getirilen düzenlemenin
uygulanması nedeni ile kaynaklandığı görülmektedir.
İzmir 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı
Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından hakimliğimize gönderilen yazı cevabına
ekli ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca kararlaştırılan 19/2/2018 tarihli
yazıya göre 667 sayılı KHK ile getirilen kısıtlamaların aradan geçen süre
nedeni ile ve silahlı kalkışmaya karışan tespit edilen kişilerin deşifre edilmesi
büyük oranla soruşturmaların açılıp tamamlanması nedeni ile kaldırılmasının
uygun görüldüğü ve ceza infaz kurumu tarafından da bu yazı sonrası kurumca bu
konularla yapılan iş ve işlemler hakkında 5275 sayılı yasa ve bu yasaya göre
çıkartılan kurumların yönetmeliğine ilişkin tüzük, ilgili yönetmelikler,
genelgeler ve kurum iç yönetmeliğine göre uygulamaya geçildiği bildirilmiştir.
İzmir 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı
Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünce bu uygulamanın kaldırılmasına yönelik İzmir
Cumhuriyet Başsavcılığının 667 sayılı KHK'ya dayalı olarak uygulamaya soktuğu
ve kaldırılan düzenleme sonrası kurumca 5275 sayılı yasa ve ilgili mevzuata
göre uygulamaya geçildiği anlaşıldığından dolayısıyla hükümözlünün 12/02/2018
tarihli dilekçesine konu süre sınırlaması ve 667 sayılı KHK ile getirilen diğer
kısıtlamaların sona erdiği görülmekle 26/03/2018 tarihli dilekçesinde de yer
alan 12/2/2018 tarihli dilekçesinde ayrıntılı belirttiği mağduriyetin bu
aşamada konusuz kaldığı, nitekim hükümözlünün 23/02/2018 tarihli görüşmede de
sürenin bu kısıtlamanın kaldırılmasına göre uygulandığı, bu aşamada
kısıtlamanın kaldırılması karşısında 12/02/2018 tarihli dilekçeye konu olan
sıkıntılar ile ilgili verilebilecek bir karar bulunmadığı kanaatine varılmakla
karar verilmesine yer olmadığına hükmetmek gerekmiştir..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
47. Mahkemenin 12/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiası
ve Bakanlık Görüşü
48. Başvurucu; tutuklama kararının gerekçesiz olduğunu, olayda
kuvvetli suç şüphesinin bulunmamasına rağmen tutuklanmasına karar verildiğini,
tutuklama kararı verilirken ölçülülük ilkesinin gözönüne alınmadığını, adli
kontrol uygulamasının neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
49. Bakanlık görüşünde öncelikle 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde belirtilen tazminat yolunun tüketilmesi gerektiğinden başvurunun
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği
belirtilmiştir. Esasa ilişkin olarak ise tutuklama kararında kuvvetli suç
şüphesini gösteren olgulara yer verildiği ve tutuklama nedenlerinin kararda
gösterildiği, dolayısıyla tutuklamanın hukuki olduğu ifade edilmiştir.
b. Değerlendirme
50. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
51. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
52. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
53. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
(1) Genel İlkeler
54. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak
genel ilkeler için bkz. Özcan Güney,
B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 57-62.
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
55. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni
dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, FETÖ/PDY'nin
Manisa Belediyesi yapılanması içinde yer aldığı iddiasıyla yürütülen bir
soruşturma kapsamında 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır
(bkz. § 16). Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
kanuni dayanağı bulunmaktadır.
56. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi
gerekir.
57. Başvurucu hakkındaki tutuklama kararında bilirkişi raporuna,
başvurucunun da içinde bulunduğu şüphelilerin FETÖ/PDY'ye finans
sağladıkları yönündeki tanık beyanlarına dayanılmıştır. İddianamede ise
başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna dair tanık anlatımlarına,
FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki iletişimi sağladığı ifade edilen ByLock uygulamasının kullanıcısı olmasına
ve FETÖ/PDY içinde üst düzey görevlerde olduğu belirtilen birtakım kişilerle
yaptığı telefon görüşmelerinin sıklığına dayanılmıştır (bkz. §§ 16, 25).
58. Anayasa Mahkemesi ByLock
uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı
kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına
yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir
belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267).
Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren
hâkimliklerce FETÖ/PDY yöneticisi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut
olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli
belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri
itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158,
26/7/2017, § 74).
59. Öte yandan iddianamede; birtakım kişilerin verdikleri
ifadelerde başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya
mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulundukları görülmektedir (bkz. § 25). Bu
itibarla da başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin
bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda; FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan
bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun
FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik
anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti
olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir,
§ 75).
60. Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını
doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.
61. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir.
62. Somut olayda Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken suçlara ilişkin kanunda öngörülen ceza
miktarına, isnat edilen suçun katalog suçlar arasında olmasına ve adli
kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 16).
63. FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve
kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve
ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması bu yapılanma ile ilgili
olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt
dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve
diğerleri, § 272). Ayrıca başvurucunun tutuklanmasına esas alınan
terör örgütü yöneticisi veya üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içindeki ağır
cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin
olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden
durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016,
§ 61; Devran Duran [GK], B. No:
2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suçlar 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Gülser
Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
64. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Manisa 2. Sulh
Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucu yönünden -suçların ağırlığına atfen- kaçma tehlikesine yönelen
tutuklama nedenlerinin olgusal temellerden yoksun olduğu söylenemez.
65. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser
Yıldırım (2), § 151).
66. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). FETÖ/PDY'nin
özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma,
kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi-
dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok
daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 350).
67. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suçlar için öngörülen
cezanın miktarını da gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı
sonucuna varmasının (bkz. § 16) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiası
ve Bakanlık Görüşü
69. Başvurucu, tutukluluğunun devamına dair kararlar ile bu
kararlara itirazı üzerine verilen kararların gerekçelerinin matbu cümlelerin
tekrarından ibaret olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
70. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında verilen tutukluluğa
ilişkin tüm kararlarda gösterilen gerekçeler incelendiğinde başvurucunun
tutukluluğunun keyfî olarak devam ettirildiğinin savunulamayacağı
belirtilmiştir.
b. Değerlendirme
71. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
72. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
73. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 21/2/2019
tarihinde mahkûmiyeti ile birlikte tahliyesine karar verilen başvurucunun
tutukluluğunun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak
dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti
hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir.
Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu
başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur
ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi
bireysel başvurunun ikincillik niteliği
ile bağdaşmamaktadır.
74. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul
süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluk
İncelemelerinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiası
ve Bakanlık Görüşü
75. Başvurucu; tutukluluk incelemeleri sırasında alınan Savcılık
görüşlerinin kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
76. Bakanlık görüşünde, söz konusu şikâyetin anayasal ve kişisel
önemden yoksun olduğu belirtilmiştir.
b. Değerlendirme
77. Anayasa Mahkemesi Devran
Duran (aynı kararda bkz. §§ 106-112) kararında; tutukluluk
incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün şüpheli veya sanıklara
bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun cevap
vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan
bahsedilmeyen durumlarda Savcılık görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin
önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir.
78. Somut olayda tutukluluk incelemeleri sırasında alınan
Savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve
eklerinde bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve daha
önce haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu dile getirilmemiştir. Ayrıca
tutukluluğun devamı kararlarının Savcılık görüşüne dayanılarak verildiği yönünde
bir tespit de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları bakımından
anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
79. Açıklanan gerekçelerle
anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu
kısmının kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiası ve Bakanlık Görüşü
80. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz ve tutukluluğun
devamına ilişkin kararların dosya üzerinden duruşma açılmaksızın incelendiğini
ileri sürmüştür.
81. Bakanlık; başvurucunun bu şikâyeti bakımından 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının etkili bir
kanun yolu olduğunu, dolayısıyla etkili hukuk yolları tüketilmeden yapılan
başvuruyla ilgili olarak başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul
edilemezlik kararı verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bakanlık ayrıca Anayasa
Mahkemesinin esas incelemesi yapması durumunda olağanüstü dönemin koşullarında
başvurucunun tutukluluk incelemelerinin dosya üzerinden yapılmasının hukuka
uygun olduğu görüşündedir.
b. Değerlendirme
82. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16,
17).
83. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme
önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin başvurular bakımından bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla kişi hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış ise
asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu
olduğunu kabul etmiştir (Salih Sönmez,
B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 162-177).
84. Somut olayda Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince resen ve
duruşmalı olarak yapılan tutukluluk incelemesi sonucunda başvurucu, tutukluluk
hâlinin devamına karar verildiği 22/7/2016 tarihinden sonra ilk kez kovuşturma
aşamasında 7/8/2018 günü yapılan duruşmada mahkeme önüne çıkmış ve itirazlarını
etkili bir biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur. Başvurucunun
hâkim/mahkeme önüne çıkmadığı süre yaklaşık 2 yıl 15 gündür. Dolayısıyla somut
başvuru yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu
değildir.
85. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk
incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası
ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
86. Başvurucu; soruşturma mercileri tarafından kısıtlama kararının kanunda öngörülen
kapsamı aşılarak yorumlandığını, bu bağlamda örnek almaya yetkili olduğu
belgelere yönelik erişiminin engellendiğini, sonuç olarak tutuklamaya karşı
etkili bir şekilde itirazda bulunma imkânından yoksun bırakıldığını belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
87. Bakanlık görüşünde; başvurucuya hakkındaki suçlamaların
ayrıntılı olarak anlatılmak suretiyle müdafi huzurunda savunma yapma imkânının
verildiği, tutuklanmasına temel teşkil eden iddiaların somutlaştırılarak
sorulduğu, başvurucunun da bu iddialarla ilgili olarak gerekli gördüğü
değerlendirmeyi yaptığı belirtilmiştir. Bakanlık bu nedenlerle şikâyetin açıkça
dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
b. Değerlendirme
88. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
89. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
90. Genel ilkeler için bkz. Turhan
Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, §§ 102-106.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
91. Başvurucu tarafından yapılan 5271 sayılı Kanun'un 153.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen belgelerden fotokopi almaya ilişkin
talep, 668 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (l) bendi uyarınca 15/8/2016 tarihinde Başsavcılıkça reddedilmiştir.
92. Anılan ret kararı ile birlikte kısıtlama kararının
kaldırılması için başvurucunun yapmış olduğu itirazları, son olarak Manisa 1.
Sulh Ceza Hâkimliğince 5/12/2016 tarihinde reddedilmiştir.
93. Başvuru formu ve eklerinde, kısıtlama kararının daha sonra
kaldırılıp kaldırılmadığı hususunda herhangi bir bilgi veya belge bulunmamakla
birlikte Manisa 4. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edildiği 12/1/2018
tarihi itibarıyla kısıtlılık, 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı
fıkrası uyarınca kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır (bkz. § 26).
94. Başvurucuya yöneltilen ve tutuklamaya konu olan suçlamalar
ile buna ilişkin olguların ifade alma işlemi sırasında Başsavcılık tarafından
başvurucuya açıklandığı ve başvurucunun ifadesinde anılan suçlamalarla ilgili
ayrıntılı bir şekilde beyanda bulunduğu görülmektedir (bkz. §§ 12, 13).
95. Öte yandan başvurucu, Hâkimliğin tutuklama kararında da
tutuklamaya konu edilen suçlamalarla (eylemlerle) ilgili Savcılık savunmasını
tekrar ederek değerlendirmelerde bulunmuştur (bkz.
§ 15). Ayrıca tutukluluğa itiraz dilekçesinde başvurucu müdafileri tarafından
usul ve esasa ilişkin ayrıntılı bir şekilde savunma yapılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafilerinin
isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel teşkil eden bilgilere gerek sorgu
öncesinde gerekse sorgu sonrasında erişimlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
96. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve
tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya
veya müdafilerine bildirilmiş ve başvurucuya bunlara karşı savunma ve
itirazlarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında soruşturma
aşamasında uygulanmış olan kısıtlama nedeniyle başvurucunun tutukluluğa karşı
etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının kabulü mümkün görülmemiştir.
97. Diğer taraftan başvurucu kısıtlama kararının kapsamında
bulunmayan belgelere erişiminin kısıtlanması nedeniyle tutukluluğa etkili bir
şekilde itirazda bulunamadığını genel bir ifadeyle ileri sürmüşse de anılan
belgelerin neler olduğunu ve bunun tutukluluğa etkin bir şekilde itiraz
etmesini kısıtladığını ortaya koymuş değildir.
98. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kısıtlama kararı
nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunamadığı iddiasına
ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe
katılmamışlardır.
6. Tutukluluğun
Hukukiliğine Etkili İtiraz Etme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiası
ve Bakanlık Görüşü
99. Başvurucu, avukatıyla görüşmesinin teknik araçlarla kayda
alınması nedeniyle tutukluluğa itiraz bağlamında savunma hakkının
kısıtlandığını ve etkili bir şekilde müdafi yardımından yararlandırılmadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
100. Bakanlık görüşünde, başvurucunun hakkındaki soruşturma
sürecinde yapılan söz konusu uygulama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkin şikâyetlerini kanun yollarında ilerisürebilme ve
ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunduğu,
dolayısıyla başvurucu tarafından istinaf/temyiz süreçlerinin sonuçlanması
beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
şikâyetlerin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
b. Değerlendirme
101. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
102. 4675 sayılı Kanun'un 1. maddesine göre bu Kanun; ceza infaz
kurumları ile tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan
işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek,
karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere
kurulan infaz hâkimliklerine ilişkin hükümleri kapsamaktadır. Yine 4675 sayılı
Kanun'un 5. maddesinde, ceza infaz kurumları ile tutukevlerinde hükümlü ve
tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun
ya da diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya
faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren on beş gün, her hâlde yapıldığı
tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine
başvurulabileceği belirtilmiştir.
103. Başvurucu, avukatıyla görüşmesinin teknik araçlarla kayda
alınması nedeniyle tutukluluğa itiraz bağlamında savunma hakkının
kısıtlandığını ve etkili bir şekilde hukuki yardımdan yararlandırılmadığını
ileri sürmüştür. Başvurucunun şikâyetinin dayanağı olan hüküm, 667 sayılı KHK'nın
"Soruşturma ve kovuşturma
işlemleri" kenar başlıklı 6.maddesidir. Bu hükme göre
olağanüstü hâl ilan edilmesi ile ilişkili bulunan belirli suçlardan tutuklu
olanların olağanüstü hâl süresince avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve
ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya
diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya
yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı
hâlinde görüşmeler Cumhuriyet savcısının kararıyla teknik cihazla sesli veya
görüntülü olarak kaydedilebilir; tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri
izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya
avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki
konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilir veya görüşmelerin gün
ve saatleri sınırlandırılabilir.
104. Bu hüküm, otomatik olarak tüm tutukluların avukat ile
görüşmelerinin teknik cihazla sesli veya görüntülü araçlarla kayda alınmasına
ve görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulmasına imkân
sağlamamaktadır. Bu hükmün uygulanabilmesi için hükümde belirtilen suçlardan
tutuklu olanların toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye
düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara
emir ve talimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar
iletilmesi ihtimalinin varlığı ve Cumhuriyet savcısının kararı gereklidir.
Başvurucunun şikâyeti de doğrudan söz konusu KHK hükmüne değil bu hükmün
uygulanmasına yöneliktir (bkz. § 30). Başvurucunun avukatla görüşmesinin kayda
alınmasının anılan KHK hükmünün aradığı şartlara uygun yapılıp yapılmadığının
4675 sayılı Kanun'un 5. maddesi gereğince infaz hâkimliğine iletilebileceği ve
bu hususun infaz hâkimliğince incelenebileceği anlaşılmaktadır. Ayrıca infaz
hâkimliğinin verdiği karara karşı da ağır ceza mahkemesi nezdinde itiraz etmek
mümkündür.
105. Nitekim yukarıda yer verilen derece mahkemesi kararları
dikkate alındığında anılan yolun başvurucunun şikâyetleri açısından telafi
imkânına sahip ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olduğu görülmektedir (bkz.
§§ 41-45). Ancak bireysel başvuru dosyası kapsamında başvurucunun bu yola
başvurduğuna ilişkin herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır.
106. Buna göre 4675 sayılı Kanun'un 5. maddesinde belirtilen
infaz hâkimliğine şikâyet yolunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından
başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu
olduğu anlaşılmaktadır. Bu olağan başvuru yolları tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmamaktadır.
107. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
108. Başvurucu; ceza infaz kurumunda avukatıyla görüşmelerinin
sınırlandırılması ve kayda alınması nedenleriyle adil yargılanma hakkı
kapsamındaki müdafi yardımından yararlanma hakkının, soruşturma dosyasına
erişim imkânı verilmeyerek de savunma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
109. Bakanlık görüşünde; başvurucunun hakkındaki soruşturma
sürecinde yapılan söz konusu uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkin şikâyetlerini kanun yollarında ilerisürebilme
ve ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunduğu,
dolayısıyla başvurucu tarafından istinaf/temyiz süreçlerinin sonuçlanması
beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
şikâyetlerin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
2. Değerlendirme
110. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine
başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (bkz. §
31).
111. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılamanın
sonuçlanmadığı, istinaf aşamasında derdest olduğu, adil yargılanma hakkı
kapsamında ileri sürülen bu tür iddiaların yargılama sürecinde ve kanun yolunda
incelenmesi imkânının bulunduğu anlaşılmaktadır.
112. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
3. Tutukluluk incelemelerinde alınan Savcılık görüşünün
bildirilmediğine ilişkin iddianın anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
4. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
5. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
6. Tutukluluğun hukukiliğine etkili bir şekilde itiraz
edilememesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
7. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/2/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü tarafından bu dosyaya
ilişkin olarak başvurucunun diğer talepleri hakkında varılan sonuçlara
katılmaktayım. Buna karşın kararda 5 numaralı başlıkta incelenen “soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlandığına ilişkin iddia” yönünden başvurunun kabul
edilemez olduğuna ilişkin sonuca, açıklayacağım hukuki nedenlerle
katılamamaktayım.
2. Başvurucunun 15.8.2016 tarihinde CMK 153/3. maddesi uyarınca
soruşturma dosyasındaki belgelerden örnek alma talebi C. başsavcılığı
tarafından 668 sayılı KHK’nın 3. maddesinin 1/L. bendi gerekçe gösterilerek
reddedilmiştir. Söz konusu kuralda soruşturma dosyasına erişimi kısıtlamayla
ilgili olarak CMK’nın 153/2. maddesine istisna getirilerek, C. savcısına yetki
verilmektedir. Başvurucunun yaptığı itiraz sulh ceza hakimi tarafından kabul
edilmemiştir. Sonuçta başvurucuya iddianamenin düzenlenip kabul kararı
verildiği tarihe kadar hiçbir soruşturma belgesi verilmemiş, başka deyişle
savcılık kararıyla konulan bu kısıtlılık 2 yıl 5 ay sürmüş, başvurucu ise bu
süre içinde 2 yıl 1 ay tutuklu kalmıştır.
3. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca,
hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Böyle bir yolun
etkili olabilmesi için hakimin hukuka aykırılığı tespit etme ve salıverme
yetkisini haiz bulunması gerekir. Ayrıca tutuklu yönünden etkililiğin temini
bakımından, suç isnadıyla ilgili olgu ve belgelere erişiminin bulunması, başka
deyişle tutuklanmasına temel alınan olgu ve belgilere karşı kendisini savunma
olanağının var olması zorunludur. Anılan fıkrada öngörülen başvuru usulünde
adil yargılanma hakkının bütün güvencelerini sağlamak mümkün değilse de iddia
edilen tutmanın koşullarına uygun somut güvencelerin yargısal nitelikli bir
kararla sağlanması gerekir (bkz. Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013,
par. 122, 123). Ancak tutuklunun soruşturma dosyasına erişim hakkı mutlak
olmayıp belirli koşullarda kısıtlanabileceği kabul edilmektedir. Kanunun 153/3.
maddesinde tutulan kişinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve
hazır bulunmaya yetkili oldukları adli işlemlere ilişkin tutanaklarda
kısıtlamaya gidilemeyeceği belirtilmektedir.
4. Anayasa Mahkemesi daha önce, ifadesi ya da savunması
alınırken başvurucuya erişimi kısıtlanan belgelerin içeriğine ve suçlamaya dair
olgulara ilişkin sorular sorulmuş veya başvurucunun tutukluluk kararına yönelik
itirazında bu belgelerin içeriğine atıfta bulunmuş olması durumunda
başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden belgelere erişiminin olduğunun,
içerikleri hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğunun ve bu nedenle de
tutukluluk halinin gerekçelerine yeterli biçimde itiraz etme imkânını elde
ettiğinin söylenebileceğini, zira böyle bir durumda kişinin, tutukluluğa temel
teşkil eden belgelerin içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunun kabul
edilebileceğine karar vermiştir (Hidayet Karaca, par. 107 vd.). Buna karşın
Anayasa Mahkemesi kısıtlama kararının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edilmediğine karar verdiği başvurularda, somut olayda kısıtlama
kapsamında olmayan tutuklamaya temel belgelere erişimin engellenmediğine dikkat
çekmiştir (bkz. Aydın Yavuz ve diğ. Par. 317; Hidayet Karaca, par. 106).
5. Anayasanın 19. maddesi uyarınca kuvvetli suç şüphesine
ilişkin belirtinin ve tutuklama nedenlerinin bulunduğu kabul edilerek
tutuklanan kişiye, aynı maddenin 8. maddesi uyarınca yetkili hakime etkili bir
biçimde itiraz etme hakkının tanındığından söz edilebilmesi için, tutuklamaya
temel olan belgelere erişme imkanının tanınması gerekir. Soyut ve sözlü olarak
birtakım sorulardan hareketle hangi isnat ve olgulara dayanıldığının
anlaşılabileceği gerekçesiyle tutuklunun tüm soruşturma dosyasına erişiminin
uzun bir süre kısıtlanması etkili başvuru hakkını ihlal edebilecektir.
6. Diğer taraftan tutuklamanın anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya yönelik faaliyetleri bulunan bir terör örgütünün üyesi olma
iddiasına dayandığı ve tutukluluğun 5. ayından itibaren olağanüstü hal ilan
edildiği gözetildiğinde, soruşturma belgelerine erişimin kısıtlanmasının
Anayasanın 15. maddesi yönünden de değerlendirilmesi gerekebilir. Anayasa
Mahkemesi tutuklamanın hukukiliğinin incelendiği bazı başvurularda Anayasanın
15. maddesi yönünden de değerlendirme yapmış ve “olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde de kişilerin suç işlediklerine dair belirti bulunmadan
tutuklanmaları durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olarak kabul edilemez”
gerekçesiyle ihlal kararları vermiştir (bkz. Mustafa Baldır, par. 87; Şahin
Alpay, par. 109; Mehmet H. Altan, par. 156; Turhan Günay, par. 88).
7. Olağanüstü yönetim koşullarında somut soruşturmanın selameti
gerekçesiyle soruşturma evraklarına erişimin kısıtlanmasının gerekli olduğu
savunulabilir. Ancak 668 sayılı KHK ile kısıtlanamayacak belgelerle ilgili CMK
153/3. madde hükmüne bir istisna getirilmediğinden, anılan kural Ohal döneminde
de geçerlidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi yukarıda belirtildiği gibi ihlal
bulmadığı kararlarında, somut olayda kısıtlama kapsamında olmayan tutuklamaya
temel belgelere erişimin engellenmediğine dikkat çekerek bu sonuca ulaşmıştır
(bkz. Aydın Yavuz ve diğ. Par. 317; Hidayet Karaca, par. 106). Diğer taraftan
kısıtlama kararının makul olmayan bir süre devam etmesi de ölçülülüğü etkileyen
bir nedendir. Somut olaydaki gibi bu kısıtlamanın tüm belgelere yönelik olarak
ve başvuranın tutuklu kaldığı 2 yıl 1 ay boyunca sürmesi halinde kısıtlamanın,
Anayasanın 19/8. maddesinde düzenlenen güvenceyi ihlal etmediğini savunmak
mümkün olmayacaktır. Sonuç olarak soruşturma dosyasına yönelik böyle bir
kısıtlama kanuni olmadığı gibi, uzun süre devam ettirilmesi de hakime etkili
bir şekilde başvuru güvencesini büyük ölçüde zedelemekte ve ölçüsüzce ihlal
etmektedir. Bu nedenlerle çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.
|
|
|
|
Başkan
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Bu başvuruda Anayasa Mahkemesi kararındaki soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması iddiası dışındaki diğer ihlal iddialarına
ilişkin sonuçlara katılmaktayım.
2. Çoğunluk görüşüne katılmadığım kısım soruşturma dosyasına
erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu; soruşturma mercileri tarafından
kısıtlama kararının kanunda öngörülen kapsamı aşılarak yorumlandığını, bu
bağlamda örnek almaya yetkili olduğu belgelere yönelik erişiminin
engellendiğini, sonuç olarak tutuklamaya karşı etkili bir şekilde itirazda
bulunma imkânından yoksun bırakıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
3. Türkiye genelinde FETÖ/PDY’ye ilişkin olarak yürütülen
soruşturmalar kapsamında aralarında başvurucunun da bulunduğu bir kısım şüpheli
hakkında Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY'nin Manisa
Belediyesindeki örgütlenmesine yönelik bir soruşturma başlatılmıştır.
Başsavcılık 14/8/2015 tarihinde, anılan soruşturma kapsamında isnat edilen
suçların kanunda belirtilen niteliğini ve dosyadaki mevcut bulguları dikkate
alarak şüpheli ve müdafileri ile diğer soruşturma süjelerinin soruşturma
dosyasını incelemeleri ve dosyalardan örnek almalarının soruşturmanın
selametini tehlikeye düşüreceği değerlendirmesi ile 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
soruşturma dosyasının incelenmesinin ve örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına
karar verilmesini talep etmiştir. Bahse konu kısıtlama talebi Manisa 1. Sulh
Ceza Hâkimliğinin 14/8/2015 tarihli kararı ile kabul edilmiştir.
4. Akabinde başvurucu 2/2/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı; ifade alma işlemi sonrasında aynı gün
tutuklanması istemiyle başvurucu ile birlikte yedi şüpheliyi Manisa 2. Sulh
Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Soruşturma dosyası içindeki bilgi ve belgeler
ile ifade tutanakları sorgu işlemi sırasında Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliği
tarafından başvurucunun avukatı da hazır bulunduğu bir ortamda başvurucuya
okunmuş ve 5/2/2016 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen “ifadelerini
içeren tutanaklar, bilirkişi raporları ve hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer
adli işlemlere ilişkin tutanaklar”dan hangisini veya hangilerini
istediğini belirtmeksizin fotokopi alma talebinde bulunmuştur. Bu talep, Cumhuriyet
Başsavcılığınca 668 sayılı KHK'nın 3. maddesinin (l) numaralı bendindeki “Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden
örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise
Cumhuriyet savcısının kararıyla kısıtlanabilir.” hükmü gerekçe
gösterilerek 15/8/2016 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucunun anılan ret
kararına ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması kararına karşı itirazı
da Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 5/12/2016 tarihinde reddedilmiştir.
6. Başvurucunun dosyaya erişiminin kısıtlanması Manisa 4. Ağır
Ceza Mahkemesince iddianamenin kabulüne karar verildiği 12/1/2018 tarihine
kadar devam etmiş; iddianamenin mahkeme tarafından kabulü ile birlikte 5271
sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca dosyaya erişim
kısıtlılığı kendiliğinden sona ermiştir. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun
kısıtlama kararı nedeniyle yaklaşık 2 yıl 5 ay boyunca soruşturma dosyasındaki
hiçbir belgeye erişimi mümkün olmamıştır. Başvurucu dosyaya erişiminin mümkün
olmadığı sürenin iki yıldan fazla olan kısmını da tutuklu halde geçirmiştir.
7. Çoğunluk kararında başvurucunun bu iddiası bağlamında,
başvurucuya yöneltilen ve tutuklamaya konu olan suçlamalar ile buna ilişkin
olguların ifade alma işlemi sırasında Başsavcılık tarafından başvurucuya
açıklandığı ve başvurucunun ifadesinde anılan suçlamalarla ilgili ayrıntılı bir
şekilde beyanda bulunduğu, başvurucunun Hâkimliğin tutuklama kararında da
tutuklamaya konu edilen suçlamalarla (eylemlerle) ilgili Savcılık savunmasını tekrar
ederek değerlendirmelerde bulunmuş olduğu; ayrıca tutukluluğa itiraz
dilekçesinde başvurucu müdafileri tarafından usul ve esasa ilişkin ayrıntılı
bir şekilde savunma yapıldığı belirtilerek başvurucunun ve müdafilerinin isnat
edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel teşkil eden bilgilere gerek sorgu
öncesinde gerekse sorgu sonrasında erişimlerinin olduğu; suçlamalara dayanak
olan temel unsurların ve tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas
olan bilgilerin başvurucuya veya müdafilerine bildirilmiş ve başvurucuya
bunlara karşı savunma ve itirazlarını ileri sürme imkânı verilmiş olması
dikkate alındığında soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlama nedeniyle
başvurucunun tutukluluğuna karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının
kabulünün mümkün görülmediği kanaatine ulaşılmıştır (Bkz. §§ 94-96).
8. Oysa “Müdafiin dosyayı
inceleme yetkisi” başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında “Yakalanan
kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı
geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin
tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.” hükmüne yer
verilerek bu fıkrada belirtilenlerle ilgili olarak kısıtlama kararı
verilemeyeceği açıkça ifade edilmiştir. Kanunun bu açık hükmü karşısında
başvurucunun dosyadan fotokopi alma talebinin Cumhuriyet Başsavcılığı ve Sulh
Ceza Hakimliğince bu hüküm dikkate alınarak karara bağlanması ve başvurucuya
(3) numaralı fıkrada sayılan ve kısıtlamaya konu yapılamayacak olan belgeler
bakımından erişim imkânının sağlanması gerekmektedir.
9. Anayasa'nın kişi hürriyeti ve güvenliği başlıklı 19.
maddesinin sekizinci fıkrasına göre hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede
durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde
hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine
başvurma hakkına sahiptir. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında,
serbest bırakılmayı sağlamak amacıyla başvurulacak yerin bir yargı mercii
olması öngörülmüş olduğundan işin doğası gereği burada yapılacak incelemenin
yargısal bir niteliği bulunmaktadır. Yargısal nitelikteki bu inceleme sırasında
adil yargılanma hakkının tutmanın niteliğine ve koşullarına uygun
güvencelerinin sağlanması gerekir (Mehmet
Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 123; Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279,
30/12/2014, §§ 29, 30).
10. Başvurucunun tutuklu olduğu soruşturma veya dava dosyasına
erişiminin sağlanması Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında
tutuklamaya etkili bir şekilde itiraz edebilmesi bakımından büyük önem
taşımaktadır. Bununla birlikte soruşturma aşamasında belirli durumlarda dosyaya
erişimin kısıtlanması mümkündür. Ancak bu kısıtlamanın söz konusu olduğu
durumlarda dahi kişiye tutulmasına karşı itirazlarını dile getirmesine yeterli
olacak ölçüde suçlamaya esas temel olguların bildirilmesi gerekmektedir. Bu
bağlamda ifadesi ya da savunması alınırken başvurucuya erişimi kısıtlanan
belgelerin içeriğine ilişkin sorular sorulmuş veya başvurucunun tutukluluk
kararına yönelik itirazında bu belgelerin içeriğine atıfta bulunulmuş olması
durumunda başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden belgelere erişiminin
olduğunun, içerikleri hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğunun ve bu nedenle
de tutukluluk halinin gerekçelerine yeterli biçimde itiraz etme imkanını elde
ettiğinin kabulü mümkündür (Turhan Günay
[GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, § 106).
11. Buna karşılık somut dosyada erişimi kısıtlamaya konu
yapılamayacağı 5271 sayılı Kanun’da açıkça öngörülen bazı bilgi ve belgelerin
talep edilmiş olmasına rağmen başvurucuya verilmediği görülmektedir. Erişiminin
kısıtlanmasına konu yapılamayacak belgelerin verilmemesi yanında ayrıca
kısıtlama kararının iki yıl dört aydan daha fazla sürmüş olması ve erişimin kısıtlandığı
bu sürenin iki yıldan fazla bir kısmını tutuklu olarak geçirdiği dikkate
alındığında kısıtlama kararı nedeniyle başvurucunun tutukluluğa karşı etkili
bir şekilde itirazda bulunmasının büyük ölçüde kısıtlandığı söylenebilir.
Nitekim soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasıyla ilgili bazı bireysel
başvurularda Anayasa Mahkemesi kısıtlama kararının kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkını ihlal etmediğine karar verirken başvurucuların kısıtlama kapsamında
olmayan bu belgelere erişimlerinin engellenmediğine özellikle dikkat çekmiştir
(bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §
317). Mahkeme bir kararında tutuklu olarak sürdürülen bir yargılamada suçlamaya
esas olan temel delile (bir dijital veriye) erişimin kısıtlanmasının
Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır
(bkz. Yavuz Pehlivan ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/2312, 4/6/2015, § 87).
12. Dolayısıyla başvurucunun tutuklanma işlemine karşı etkili
biçimde itiraz edemediği için Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasındaki
güvencelerden etkili biçimde yararlandırılmadığı ve soruşturma dosyasına
erişiminin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği kanaatine ulaşılmıştır.
13. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin olağanüstü halin
geçerli olduğu bir dönemde de sürdürüldüğü ve delillere erişime yönelik
kısıtlamanın bu süreçte de devam ettiği dikkate alındığında, bu tedbirin aynı
zamanda Anayasa’nın 15. maddesi ile uyumlu olup olmadığını da değerlendirmek
gerekir. Olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının kısmen
veya tamamen durdurulması ya da bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere
aykırı tedbirler alınabilmesine imkân sağlayan Anayasa’nın bu hükmü yönüyle
değerlendirildiğinde; olağanüstü hâl döneminde çıkarılan 668 sayılı KHK’nın
5271 sayılı Kanun’un 153. maddesinin (3) numaralı fıkrası yönünden bir istisna
getirmediği hatırda tutulmalıdır. Bu bağlamda anılan KHK’nın 3. maddesinin (l)
bendinde “Müdafiin dosya içeriğini inceleme
veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye
düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının kararıyla kısıtlanabilir.”
denilerek kısıtlama kararının hâkim tarafından verilmesi gerektiği yönündeki
5271 sayılı Kanun’un 153. maddesinin (2) numaralı fıkrası yönünden ayrıksı bir
durum oluşturulmuştur. Ancak olağanüstü hâl döneminde de Kanun’un (3) numaralı
fıkrası yürürlükte kalmaya ve uygulanmaya devam olunmuştur. Bu durumda
olağanüstü hâl KHK’ları ile yapılan düzenlemeler itibarıyla; başvurucuya
kanunen erişimi kısıtlanamayacak belgelerin verilmemesinin olağanüstü dönemin
gerektirdiği bir önlem olarak kabulü mümkün görülmemiştir. Kaldı ki Savcılık
tarafından başvurucunun talebinin reddine karar verilirken veya Sulh Ceza
Hâkimliğince itirazın reddi yoluna gidilirken bunun olağanüstü hâl döneminden
kaynaklanan nedenlerle meşru veya gerekli olduğu yönünde bir gerekçe öne
sürülmemiştir.
14. Sonuç olarak yukarıda sıralanan nedenlerle soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması konusundaki Anayasa Mahkemesi çoğunluk kararına
katılmamaktayım. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasındaki güvenceler
bağlamında başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
kanaatindeyim.