TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
REŞİT ERTAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/16522)
Karar Tarihi: 14/10/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Mahmut ALTIN
Başvurucu
Reşit ERTAN
Vekili
Av. Rojbin TUĞAN KALKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş bildirilmesine gerek olmadığını beyan etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka Planı
8. Başvuru formundaki beyana göre başvurucu, çatışmaların yoğunlaşması üzerine 1995 yılında köyünü terk etmek zorunda kalmıştır.
9. Hakkâri'ye bağlı Sikin köyü Hebabil mevkiinde bulunan ve 16/12/1943 tarihli ve 40 sayılı tapu kaydına göre başvurucunun hisse sahibi olduğu taşınmazda kadastro çalışmaları yapılmıştır. Kadastro çalışmaları sonrasında Hakkâri'nin Çaltıkoru köyünde bulunan, başvuru konusu 112 ada 9 ve 11 parsel sayılı taşınmazlar başvurucu adına tespit edilmiştir.
10. Kadastro çalışmalarından önce başvurucu ve diğer müşterek malikler 30/6/2003 tarihinde Hakkâri Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Millî Savunma Bakanlığı aleyhine kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmıştır. Mahkemece 16/12/2011 tarihinde dava konusu taşınmazın üzerinde yer alan birliğin Millî Savunma Bakanlığına bağlı bir askerî birlik olmayıp İçişleri Bakanlığına bağlı bir karakol olduğu gerekçesiyle davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
B. Başvuru Konusu Yargılama Süreci
11. Başvurucu 11/9/2012 tarihinde aynı mahkemede bu kez İçişleri Bakanlığı ve İl Özel İdaresi aleyhine aynı taşınmazlarla ilgili olarak kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davası açmıştır. Başvurucu taşınmazlarına kamulaştırma yapılmaksızın el konulduğunu ve uzun zamandan beri jandarma karakolu tarafından kullanıldığını, karakol binası, eklentileri, gözetleme kuleleri ve diğer karakol eklentileri yapıldığını, etrafının çitlendiğini, tellerle çevrildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca taşınmazlarına girişinin engellendiğini ve davalı İl Özel İdaresi tarafından hem köye hem de karakola ulaşım sağlamak için yol geçirildiğini, taşınmazlarının tahrip edilerek kullanılamaz hâle getirildiğini ve kullanımının uzun zamandan beri engellendiğini ileri sürmüştür.
12. Mahkemece 14/5/2013 tarihinde başvurucu ve vekilinin yokluğunda bilirkişiler marifetiyle taşınmazlarda keşif yapılmıştır. Keşif Tutanağı'nda; taşınmazların arasından yol geçtiği, kısmen tel içinde yer aldığı, yoldan geçişe engel bir barikatın bulunmadığı, eski barikatların yerinde mevcut olduğu fakat girişi engellemediği belirtilmiştir.
13. Kadastro bilirkişi raporunda 112 ada 9 parsel sayılı taşınmazda el atılan alanın 766,30 m², 112 ada 11 parsel sayılı taşınmazda el atılan alanın 26.974,54 m² olduğu belirtilmiştir. Raporda el atmanın ne şekilde gerçekleştiğine ilişkin açıklamada bulunulmamıştır.
14. Mülk bilirkişisi ile ziraat bilirkişileri tarafından hazırlanan 27/6/2013 tarihli bilirkişi raporunda; taşınmazlar üzerinde herhangi bir ürünün ekili olmayıp sulama arkı bulunmadığı ve taşınmaz üzerindeki mahsulün kuru çayır olduğu belirtilerek taşınmazın değeri ve ecrimisil hesabı yapılmıştır. Raporda el atmanın ne şekilde gerçekleştiğine ilişkin açıklamada bulunulmamıştır.
15. Mahkemece 21/11/2013 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvuru konusu taşınmazların eski karakol binasının yakınında yer aldığı, karakolun keşif anında kullanılmadığı, terk edilmiş olduğu, çevresinde kısmen tellerin olduğu ancak giriş çıkışı engeller durumda olmadığının gözlemlendiği açıklanarak kamulaştırmasız el atma olgusunun keşif günü itibarı ile gerçekleşmediği belirtilmiştir. Ecrimisil talebi yönünden ise taşınmazlara el koymanın ne zaman gerçekleştiği, el koymaya ne zaman son verildiği hususlarıyla ilgili delil sunulmadığı açıklanarak ecrimisil talebinin ispatlanamadığı ifade edilmiştir.
16. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince (Daire) 20/10/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı Daire tarafından 4/4/2016 tarihinde reddedilmiştir.
17. Nihai karar 7/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 5/1/2017 tarihinde başvuruda bulunmuştur.
C. Başvurucunun Kardeşinin Açtığı Benzer Dava Süreci
19. Mahkemece 14/5/2013 tarihinde başvurucu ve vekilinin yokluğunda bilirkişiler marifetiyle taşınmazlarda keşif yapılmıştır. Keşif Tutanağı'nda; taşınmazların arasından yol geçtiği, kısmen tel içinde yer aldığı, yoldan geçişe engel bir barikatın bulunmadığı, eski barikatların yerinde mevcut olduğu fakat girişi engellemediği belirtilmiştir.
20. Başvurucunun kardeşinin 112 ada 10, 12 ve 13 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili olarak kamulaştırmasız el atma nedeniyle mahkemede açtığı tazminat ve ecrimisil davası da benzer gerekçelerle reddedilmiştir.
21. Başvurucunun kardeşi tarafından temyiz edilen karar, Dairece 20/10/2014 tarihinde bozulmuştur. Kararın gerekçesinde yeniden keşif yapılıp Jandarma Genel Komutanlığından gelen yazı cevabı da dikkate alınarak gerekirse tanık da dinlemek suretiyle dava konusu taşınmazlara el atılıp atılmadığı, bu durum söz konusu ise hangi tarihte el atıldığı, taşınmazın fiilen kullanmasına engel bir durumun olup olmadığı, giriş çıkışın serbest olup olmadığı hususlarının araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
22. Bozma kararına uyan Mahkemece 6/7/2015 tarihinde İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, Hakkâri İl Özel İdaresi aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir. Kararda, kamulaştırmasız el atma nedeniyle başvuru konusu 112 ada 12 ve 13 parsel sayılı taşınmazlarda fiilî el atmanın sürdüğü ancak 10 parsel sayılı taşınmazda el atmanın söz konusu olmadığı belirtilmiştir.
23. Kararın gerekçesinde dava konusu 12 ve 13 parsel sayılı taşınmazların 10/10/2013 tarihli Jandarma Genel Komutanlığının cevap yazısına göre 1. derece askerî güvenlik bölgesinde olduğu ve giriş çıkışın serbest olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca yapılan keşifte anılan parsellerin jandarma karakolunun hemen yanında olup üzerinde karakol güvenliği için muhtelif ve düzenli şekilde geçişi engellemek için dikenli tellerin bulunduğu, böylece fiilî el atmanın kalıcı bir şekilde taşınmazların tamamı üzerinde sürdürüldüğü ifade edilmiştir. Buna karşın söz konusu tutanakta da belirtildiği gibi 10 parsel sayılı taşınmaza giriş çıkışın serbest olduğu, bu durumun keşifte dinlenen mahallî bilirkişi beyanı ve yapılan gözlemle de doğrulandığı açıklanmıştır.
24. Davalılar tarafından temyiz edilmeyip başvurucunun kardeşi tarafından temyiz edilen karar 30/5/2019 tarihinde onanmıştır. Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş olup dosya derdesttir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu 1998 yılından beri hukuka aykırı olarak kamulaştırma yapılmaksızın karakol binası, gözetleme kuleleri, savunma mevzileri ve atış poligonları ile diğer karakol eklentileri yapılarak, karakolun etrafının tellerle çevrilerek ve mayınlanarak taşınmazlarına el konulduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca taşınmazlarından karakol için yol geçirildiğini, taşınmazlarının tahrip edilerek kullanılamaz hâle getirildiğini ve taşınmazlarına girişinin engellenerek daha önce ekip biçtiği taşınmazlarını uzun zamandan beri kullanamadığını ileri sürmüştür. Öte yandan başvurucu, taşınmazları içindeki su kaynaklarının karakola taşınması nedeniyle diğer taşınmazlarının da verimsiz hâle geldiğinden yakınmıştır. Bu nedenlerle taşınmazlarını satamadığını da beyan etmiştir.
27. Başvurucu iddialarının tartışılmadığını ve hâkimin keşifteki gözlemine ve kadastro bilirkişi raporuna rağmen karakolda görevli askerlerce tutulmuş 10/10/2013 tarihli tutanağa dayanılarak ve yeterli gerekçe belirtilmeden davanın reddine karar verilmesinin hakkaniyete ve maddi gerçeğe aykırı olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu bununla birlikte diğer köylülerin ve kardeşinin açtığı davalar kabul edilmesine rağmen kendi davasının reddedildiğini vurgulamıştır.
28. Başvurucu; belirtilen gerekçelerle hakkaniyete uygun yargılanma, gerekçeli karar, savunma, etkili başvuru ile mülkiyet haklarının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
29. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu mülkiyet hakkı ile yukarıda belirtilen diğer haklarının ve ilkelerin ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun şikâyetlerinin özünün kamulaştırmasız el atma iddiasına ilişkin olduğu gözetildiğinde şikâyetlerin tümünün mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
32. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir" denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda, mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinden kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
33. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında tapulu taşınmazın mülkiyet hakkı kapsamında korunan ekonomik bir değer ifade ettiği kabul edilmiştir. Ayrıca müdahalenin kişiyi mülkiyetten yoksun bıraktığı sonucuna varılmıştır (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015; Şevket Karataş [GK], B. No: 2015/12554, 25/10/2018).
34. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri, hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda sağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtilmesi gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazlar yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanmalıdır (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).
35. Somut olayda başvurucunun mülkiyetinde bulunan taşınmazlara kamulaştırmasız el atıldığı iddia edilerek tazminat ve ecrimisil davası açılmıştır. Mahkemece taşınmazlarda keşif yapılarak bilirkişi raporları alınmış ve taşınmazların terk edilip kullanılmayan eski karakol binasının yakınında yer aldığı, çevresinin kısmen tellerle çevrili olduğu ancak giriş çıkışı engeller durumda olmadığı açıklanıp kamulaştırmasız el atma olgusunun gerçekleşmediği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
36. Öncelikle başvurucu, karakolda görevli askerler tarafından tutulan 10/10/2013 tarihli tutanak dayanak alınarak Mahkemece davanın reddedildiğini belirtmiş ise de başvuru formu ekinde sunulan, Merkez İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından düzenlenen 10/10/2013 tarihli Araştırma Tutanağı'nın başvuru konusu dosyaya ilişkin olmayıp başvurucunun kardeşinin davacı olduğu dosyaya ilişkin olduğunu vurgulamak gerekir.
37. Başvurucunun kardeşinin açtığı ve başvurucuya ait parsellere komşu parsellerle ilgili dosyada Dairece taşınmazlara el atılıp atılmadığı, bu durum söz konusu ise hangi tarihte el atıldığı, taşınmazların fiilen kullanmasına engel bir durumun olup olmadığı, giriş çıkışın serbest olup olmadığı hususlarının araştırılması gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak jandarma karakolunun hemen yanında olan, başvurucunun kardeşine ait parsellerin 1. derece askerî güvenlik bölgesinde olduğu ve karakol güvenliğini sağlamak ve geçişi engellemek için çekilen dikenli tellerin fiilî el atmaya neden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir (bkz. §§ 19-23).
38. Başvuru konusu davada Keşif Tutanağı'nda taşınmazların arasından yol geçtiği, taşınmazların üzerinde tellerin ve eski barikatların mevcut olduğu ifade edilmiştir. Gerekçeli kararda da bu hususlara değinilmiş ve taşınmazların yakınında terk edilmiş bir karakolun bulunduğu açıklanmıştır (bkz. §§ 12-15). Bununla birlikte Mahkeme kararında keşif tutanağı ve bilirkişi raporlarındaki belirlemelerin aksinin net bir şekilde ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.
39. Sonuç olarak başvuru konusu davada somut ve yeterli bir gerekçe gösterilmedenkarar verilmiştir. Dolayısıyla mülkiyet hakkının korunmasının gerektirdiği özende bir inceleme yapılmadığından müdahale ölçüsüzdür.
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
42. Başvurucu 250.000 TL maddi tazminat ve 80.000 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmektedir.
43. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
44. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
45. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
46. Başvuru konusu kararda yeterli gerekçe gösterilmemesi nedeniyle başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
47. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Hakkâri Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
48. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL tutarındaki yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Hakkâri Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2012/306, K.2013/373) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.