TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
REŞİT ERTAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/16522)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
Reşit ERTAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Rojbin TUĞAN KALKAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 5/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş
bildirilmesine gerek olmadığını beyan etmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın
Arka Planı
8. Başvuru formundaki beyana göre başvurucu, çatışmaların
yoğunlaşması üzerine 1995 yılında köyünü terk etmek zorunda kalmıştır.
9. Hakkâri'ye bağlı Sikin köyü Hebabil mevkiinde bulunan
ve 16/12/1943 tarihli ve 40 sayılı tapu kaydına göre başvurucunun hisse sahibi
olduğu taşınmazda kadastro çalışmaları yapılmıştır. Kadastro çalışmaları
sonrasında Hakkâri'nin Çaltıkoru köyünde bulunan, başvuru konusu 112 ada 9 ve
11 parsel sayılı taşınmazlar başvurucu adına tespit edilmiştir.
10. Kadastro çalışmalarından önce başvurucu ve diğer
müşterek malikler 30/6/2003 tarihinde Hakkâri Asliye Hukuk Mahkemesinde
(Mahkeme) Millî Savunma Bakanlığı aleyhine kamulaştırmasız el atma nedeniyle
tazminat davası açmıştır. Mahkemece 16/12/2011 tarihinde dava konusu taşınmazın
üzerinde yer alan birliğin Millî Savunma Bakanlığına bağlı bir askerî birlik
olmayıp İçişleri Bakanlığına bağlı bir karakol olduğu gerekçesiyle davanın
husumetten reddine karar verilmiştir.
B. Başvuru
Konusu Yargılama Süreci
11. Başvurucu 11/9/2012 tarihinde aynı mahkemede bu kez
İçişleri Bakanlığı ve İl Özel İdaresi aleyhine aynı taşınmazlarla ilgili olarak
kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davası açmıştır.
Başvurucu taşınmazlarına kamulaştırma yapılmaksızın el konulduğunu ve uzun zamandan
beri jandarma karakolu tarafından kullanıldığını, karakol binası, eklentileri,
gözetleme kuleleri ve diğer karakol eklentileri yapıldığını, etrafının
çitlendiğini, tellerle çevrildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca taşınmazlarına
girişinin engellendiğini ve davalı İl Özel İdaresi tarafından hem köye hem de
karakola ulaşım sağlamak için yol geçirildiğini, taşınmazlarının tahrip
edilerek kullanılamaz hâle getirildiğini ve kullanımının uzun zamandan beri engellendiğini
ileri sürmüştür.
12. Mahkemece 14/5/2013 tarihinde başvurucu ve vekilinin
yokluğunda bilirkişiler marifetiyle taşınmazlarda keşif yapılmıştır. Keşif
Tutanağı'nda; taşınmazların arasından yol geçtiği, kısmen tel içinde yer
aldığı, yoldan geçişe engel bir barikatın bulunmadığı, eski barikatların
yerinde mevcut olduğu fakat girişi engellemediği belirtilmiştir.
13. Kadastro bilirkişi raporunda 112 ada 9 parsel sayılı
taşınmazda el atılan alanın 766,30 m², 112 ada 11 parsel sayılı taşınmazda el
atılan alanın 26.974,54 m² olduğu belirtilmiştir. Raporda el atmanın ne şekilde
gerçekleştiğine ilişkin açıklamada bulunulmamıştır.
14. Mülk bilirkişisi ile ziraat bilirkişileri tarafından
hazırlanan 27/6/2013 tarihli bilirkişi raporunda; taşınmazlar üzerinde herhangi
bir ürünün ekili olmayıp sulama arkı bulunmadığı ve taşınmaz üzerindeki
mahsulün kuru çayır olduğu belirtilerek taşınmazın değeri ve ecrimisil hesabı
yapılmıştır. Raporda el atmanın ne şekilde gerçekleştiğine ilişkin açıklamada
bulunulmamıştır.
15. Mahkemece 21/11/2013 tarihinde davanın reddine karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvuru konusu taşınmazların eski karakol
binasının yakınında yer aldığı, karakolun keşif anında kullanılmadığı, terk
edilmiş olduğu, çevresinde kısmen tellerin olduğu ancak giriş çıkışı engeller
durumda olmadığının gözlemlendiği açıklanarak kamulaştırmasız el atma olgusunun
keşif günü itibarı ile gerçekleşmediği belirtilmiştir. Ecrimisil talebi
yönünden ise taşınmazlara el koymanın ne zaman gerçekleştiği, el koymaya ne
zaman son verildiği hususlarıyla ilgili delil sunulmadığı açıklanarak ecrimisil
talebinin ispatlanamadığı ifade edilmiştir.
16. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 5.
Hukuk Dairesince (Daire) 20/10/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar
düzeltme talebi de aynı Daire tarafından 4/4/2016 tarihinde reddedilmiştir.
17. Nihai karar 7/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 5/1/2017 tarihinde başvuruda bulunmuştur.
C. Başvurucunun
Kardeşinin Açtığı Benzer Dava Süreci
19. Mahkemece 14/5/2013 tarihinde başvurucu ve vekilinin
yokluğunda bilirkişiler marifetiyle taşınmazlarda keşif yapılmıştır. Keşif
Tutanağı'nda; taşınmazların arasından yol geçtiği, kısmen tel içinde yer
aldığı, yoldan geçişe engel bir barikatın bulunmadığı, eski barikatların
yerinde mevcut olduğu fakat girişi engellemediği belirtilmiştir.
20. Başvurucunun kardeşinin 112 ada 10, 12 ve 13 parsel
sayılı taşınmazlarla ilgili olarak kamulaştırmasız el atma nedeniyle mahkemede
açtığı tazminat ve ecrimisil davası da benzer gerekçelerle reddedilmiştir.
21. Başvurucunun kardeşi tarafından temyiz edilen karar,
Dairece 20/10/2014 tarihinde bozulmuştur. Kararın gerekçesinde yeniden
keşif yapılıp Jandarma Genel Komutanlığından gelen yazı cevabı da dikkate
alınarak gerekirse tanık da dinlemek suretiyle dava konusu taşınmazlara el
atılıp atılmadığı, bu durum söz konusu ise hangi tarihte el atıldığı,
taşınmazın fiilen kullanmasına engel bir durumun olup olmadığı, giriş çıkışın
serbest olup olmadığı hususlarının araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi
gerektiği belirtilmiştir.
22. Bozma kararına uyan Mahkemece 6/7/2015 tarihinde
İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı aleyhine açılan davanın kısmen
kabulüne, Hakkâri İl Özel İdaresi aleyhine açılan davanın reddine karar
verilmiştir. Kararda, kamulaştırmasız el atma nedeniyle başvuru konusu 112 ada
12 ve 13 parsel sayılı taşınmazlarda fiilî el atmanın sürdüğü ancak 10 parsel
sayılı taşınmazda el atmanın söz konusu olmadığı belirtilmiştir.
23. Kararın gerekçesinde dava konusu 12 ve 13 parsel
sayılı taşınmazların 10/10/2013 tarihli Jandarma Genel Komutanlığının cevap
yazısına göre 1. derece askerî güvenlik bölgesinde olduğu ve giriş çıkışın
serbest olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca yapılan keşifte anılan parsellerin
jandarma karakolunun hemen yanında olup üzerinde karakol güvenliği için
muhtelif ve düzenli şekilde geçişi engellemek için dikenli tellerin bulunduğu,
böylece fiilî el atmanın kalıcı bir şekilde taşınmazların tamamı üzerinde
sürdürüldüğü ifade edilmiştir. Buna karşın söz konusu tutanakta da belirtildiği
gibi 10 parsel sayılı taşınmaza giriş çıkışın serbest olduğu, bu durumun
keşifte dinlenen mahallî bilirkişi beyanı ve yapılan gözlemle de doğrulandığı
açıklanmıştır.
24. Davalılar tarafından temyiz edilmeyip başvurucunun
kardeşi tarafından temyiz edilen karar 30/5/2019 tarihinde onanmıştır. Davalı
İçişleri Bakanlığı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş olup dosya
derdesttir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
26. Başvurucu 1998 yılından beri hukuka aykırı olarak
kamulaştırma yapılmaksızın karakol binası, gözetleme kuleleri, savunma
mevzileri ve atış poligonları ile diğer karakol eklentileri yapılarak,
karakolun etrafının tellerle çevrilerek ve mayınlanarak taşınmazlarına el
konulduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca taşınmazlarından karakol için yol
geçirildiğini, taşınmazlarının tahrip edilerek kullanılamaz hâle getirildiğini
ve taşınmazlarına girişinin engellenerek daha önce ekip biçtiği taşınmazlarını
uzun zamandan beri kullanamadığını ileri sürmüştür. Öte yandan başvurucu,
taşınmazları içindeki su kaynaklarının karakola taşınması nedeniyle diğer
taşınmazlarının da verimsiz hâle geldiğinden yakınmıştır. Bu nedenlerle
taşınmazlarını satamadığını da beyan etmiştir.
27. Başvurucu iddialarının tartışılmadığını ve hâkimin
keşifteki gözlemine ve kadastro bilirkişi raporuna rağmen karakolda görevli
askerlerce tutulmuş 10/10/2013 tarihli tutanağa dayanılarak ve yeterli gerekçe
belirtilmeden davanın reddine karar verilmesinin hakkaniyete ve maddi gerçeğe
aykırı olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu bununla birlikte diğer köylülerin ve
kardeşinin açtığı davalar kabul edilmesine rağmen kendi davasının
reddedildiğini vurgulamıştır.
28. Başvurucu; belirtilen gerekçelerle hakkaniyete uygun
yargılanma, gerekçeli karar, savunma, etkili başvuru ile mülkiyet haklarının ve
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
29. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz."
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucu mülkiyet hakkı ile yukarıda belirtilen diğer haklarının ve
ilkelerin ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun şikâyetlerinin
özünün kamulaştırmasız el atma iddiasına ilişkin olduğu gözetildiğinde
şikâyetlerin tümünün mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
32. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir" denilmek suretiyle mülkiyet
hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan
mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her
türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, §
20). Bu bağlamda, mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinden kuşku bulunmayan
menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni
haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da
mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No:
2014/11441, 1/2/2017, § 60).
33. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında tapulu
taşınmazın mülkiyet hakkı kapsamında korunan ekonomik bir değer ifade ettiği
kabul edilmiştir. Ayrıca müdahalenin kişiyi mülkiyetten yoksun bıraktığı
sonucuna varılmıştır (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014; Mustafa
Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B.
No: 2013/5926, 6/10/2015; Şevket Karataş [GK], B. No: 2015/12554,
25/10/2018).
34. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri, hem özel
kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu
gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının
söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda
sağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu
ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtilmesi gerekir ki bu zorunluluk
davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte
mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia
ve itirazlar yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek
karşılanmalıdır (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).
35. Somut olayda başvurucunun mülkiyetinde bulunan
taşınmazlara kamulaştırmasız el atıldığı iddia edilerek tazminat ve ecrimisil
davası açılmıştır. Mahkemece taşınmazlarda keşif yapılarak bilirkişi raporları
alınmış ve taşınmazların terk edilip kullanılmayan eski karakol binasının
yakınında yer aldığı, çevresinin kısmen tellerle çevrili olduğu ancak giriş
çıkışı engeller durumda olmadığı açıklanıp kamulaştırmasız el atma olgusunun
gerçekleşmediği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
36. Öncelikle başvurucu, karakolda görevli askerler
tarafından tutulan 10/10/2013 tarihli tutanak dayanak alınarak Mahkemece
davanın reddedildiğini belirtmiş ise de başvuru formu ekinde sunulan, Merkez
İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından düzenlenen 10/10/2013 tarihli Araştırma
Tutanağı'nın başvuru konusu dosyaya ilişkin olmayıp başvurucunun kardeşinin
davacı olduğu dosyaya ilişkin olduğunu vurgulamak gerekir.
37. Başvurucunun kardeşinin açtığı ve başvurucuya ait
parsellere komşu parsellerle ilgili dosyada Dairece taşınmazlara el atılıp
atılmadığı, bu durum söz konusu ise hangi tarihte el atıldığı, taşınmazların
fiilen kullanmasına engel bir durumun olup olmadığı, giriş çıkışın serbest olup
olmadığı hususlarının araştırılması gerektiği gerekçesiyle bozma kararı
verilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak jandarma karakolunun hemen
yanında olan, başvurucunun kardeşine ait parsellerin 1. derece askerî güvenlik
bölgesinde olduğu ve karakol güvenliğini sağlamak ve geçişi engellemek için
çekilen dikenli tellerin fiilî el atmaya neden olduğu gerekçesiyle davanın
kabulüne karar verilmiştir (bkz. §§ 19-23).
38. Başvuru konusu davada Keşif Tutanağı'nda
taşınmazların arasından yol geçtiği, taşınmazların üzerinde tellerin ve eski
barikatların mevcut olduğu ifade edilmiştir. Gerekçeli kararda da bu hususlara
değinilmiş ve taşınmazların yakınında terk edilmiş bir karakolun bulunduğu
açıklanmıştır (bkz. §§ 12-15). Bununla birlikte Mahkeme kararında keşif
tutanağı ve bilirkişi raporlarındaki belirlemelerin aksinin net bir şekilde
ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.
39. Sonuç olarak başvuru konusu davada somut ve yeterli
bir gerekçe gösterilmedenkarar verilmiştir. Dolayısıyla mülkiyet hakkının
korunmasının gerektirdiği özende bir inceleme yapılmadığından müdahale
ölçüsüzdür.
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
42. Başvurucu 250.000 TL maddi tazminat ve 80.000 TL
manevi tazminat ödenmesini talep etmektedir.
43. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
44. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi,
ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan, §§ 55, 57).
45. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı
olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın
yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama
sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
46. Başvuru konusu kararda yeterli gerekçe gösterilmemesi
nedeniyle başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
47. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Hakkâri Asliye Hukuk Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
48. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL tutarındaki yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Hakkâri
Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2012/306, K.2013/373) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.