TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT DUYGU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/17263)
|
|
Karar Tarihi: 24/6/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Murat DUYGU
|
Vekili
|
:
|
Av. Ferhat MEMMEDZADE
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, işçilik alacaklarının tahsili istemiyle
açılan davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 11/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Cihan Medya Dağıtım Anonim Şirketine
(Şirket) bağlı olarak 1/3/2006-23/3/2016 tarihleri arasında gazete ve dergi
dağıtım görevlisi olarak çalışmıştır. Başvurucu, Şirkete Yozgat 2. Noterliğinin
23/3/2016 tarihli ihtarnamesini göndererek 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş
Kanunu'nun 14. maddesinin 1. fıkrası gereğince haklı fesih nedeniyle işten
ayrıldığını bildirmiş; son aya ait ücret, kıdem tazminatı ile diğer tüm işçilik
alacaklarının ödenmesini talep etmiştir. Şirket işçilik alacaklarını başvurucuya
ödememiştir.
9. Başvurucu, davalı Şirket Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna (TMSF) devredilmeden önce 11/6/2016 tarihinde Yozgat İş Mahkemesinde
(Mahkeme) işçilik alacakları istemiyle dava açmıştır.
10. Dava tarihi sonrasında 15/8/2016 tarihli ve 670
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (KHK) 17/8/2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmî Gazete'de,
3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında KHK ise 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
11. 675 sayılı KHK'nın 16. maddesiyle KHK'larla kapatılan
kuruluşlar ve bunların sahibi gerçek ve tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016
tarihinden (670 sayılı KHK'nın yürürlüğe girdiği tarihten) önce açılan
davaların mahkemelerce 670 sayılı KHK'nın 5. maddesi uyarınca dava şartı
yokluğu nedeniyle reddedileceği hükmü getirilmiştir.
12. Mahkeme 30/11/2016 tarihli kararı ile söz konusu
KHK'lar doğrultusunda Şirkete yönlendirilen davanın dosya üzerinde yapılan
inceleme sonucu dava şartı yokluğu nedeniyle kesin olmak üzere reddine karar
vermiştir.
13. Nihai karar 12/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 11/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. TMSF'nin 13/3/2019 tarihli yazısında; İstanbul 8.
Sulh Ceza Mahkemesinin 4/11/2016 tarihli kararı ile kayyumların yetkilerinin
TMSF'ye devredildiği, anılan Şirketin fondan bağımsız tüzel kişiliği ve taraf
ehliyetini haiz olduğu, hiçbir şekilde hak, borç, dava veya takiplerinin
devralınmadığı, Şirket tüzel kişiliğinin hak ve alacaklara sahip borç ve
yükümlülüklerden sorumlu olduğu belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun
Hükümleri
15. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 30/1/1950 tarihli
ve 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesi şöyledir:
"İş Kanununa göre işçi sayılan
kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında
istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri
arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan
hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş
mahkemeleri kurulur.''
16. 12/10/2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri
Kanunu'nun 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) İş mahkemeleri;
a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler,
854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci
Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile
işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya
kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
...
ilişkin dava ve işlere bakar."
17. 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair
Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul
Edilmesine Dair Kanun ile kanunlaştırılan 25/7/2016 tarihli ve 668 sayılı
KHK'nın "Alınan tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Milli güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti,
iltisakı veya irtibatı olan;
...
c)) Ekli (3) sayılı listede yer alan gazete
ve dergiler ile yayınevi ve dağıtım kanalları kapatılmıştır. [Ekli (3) sayılı listede Cihan Medya
Dağıtım Anonim Şirketi bulunmamaktadır.]"
18. 8/2/2018 tarihli ve 7091 sayılı Kanun'un 8/3/2018
tarihli ve 30354 Mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi
sonucu kanunlaşan 670 sayılı KHK'nın "Devir işlemlerine ilişkin
tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları
şöyledir:
"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal
kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve
Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo
ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü
taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının
(devralınan varlık);her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye,
idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka
ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya,
devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle
tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan
varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten
doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya
irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla
bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde
ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak
vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili
mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve
alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh
işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal
veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce
kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla
kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri
dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını
belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına
karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden
çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan
varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve
kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları
iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak
varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları
yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye,
vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı
yetkilidir.
...
(4) Birinci fıkra kapsamında tespite
konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında
bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak
düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve
belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra
yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden
itibaren başlar..."
19. 6/2/2018 tarihli ve 7082 sayılı Kanun'un 8/3/2018
tarihli ve 30354 Mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi
sonucu kanunlaşan 675 sayılı KHK'nın "Dava ve takip usulü"
kenar başlıklı 16. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) 20/7/2016 tarihli ve
2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen
olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler
gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi,
yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler
aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile
Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016
tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu
nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya
üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların
yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
...
(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca
verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari
makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde
başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından
verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği
karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz."
2. Yargısal Kararlar
20. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28/3/2018 tarihli ve
E.2017/24765, K.2018/6824 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''...
Bölge Adliye Mahkemesince davalı
şirketin 675 sayılı KHK kapsamında kapatılan şirketlerden olduğu gerekçesi ile
aynı KHK'nın 16. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan işbu davalı yönünden
davanın reddine karar verilmişse de, davalı şirketin kapatılan şirketlerden
olmayıp, yönetimi TMSF'ye devredilen şirketlerden olduğu resen yapılan
incelemede anlaşılmaktadır. İşbu nedenle davalı şirket hakkındaki davaya devam
edilmesi gerekirken hatalı gerekçeyle yazılı şekilde, bu davalı bakımından
davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün açıklan nedenlerle
bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
...''
21.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk
Dairesinin 6/6/2017 tarihli ve E.2017/1012, K.2017/1238 sayılı kararının ilgili
kısımları şöyledir:
''Davacı işçi, davalıya ait işyerinde
23.11.2009-08.07.2014 tarihleri arasında gazete dağıtıcısı olarak çalıştığını,
iş sözleşmesini kendi isteğiyle feshettiği yönünde evrak imzalatıldığını ileri
sürerek, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal
bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti alacaklarının davalı
taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve bilirkişi raporu
doğrultusunda ıslah talebinde bulunmuştur.
Davalı cevap dilekçesi vermemiştir.
İlk derece Mahkemesi tarafından
davalının Cihan Medya Dağıtım A.Ş olduğu, davacının davalı şirkette gazete
dağıtıcısı olarak çalıştığı, Cihan Haber Ajansı'nın 668 sayılı KHK kapsamında
kapatıldığı, kapatılan haber ajansının davalı şirkete bağlı olduğu gerekçesiyle
“1) Davanın 675 sayılı KHK 16/1 ve 670 sayılı KHK 5. Madde gereğince dava şartı
yokluğundan REDDİNE,
...
Taraflar arasında mahkemece dava şartı
yokluğundan davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın usul ve yasaya uygun
olup olmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum Ve Kuruluşlara Dair Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli 2 sayılı liste ile Cihan
Haber Ajansı'nın kapatıldığı anlaşılmaktadır. 675 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 16/1.
maddesinde de, “20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla
ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun
hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve
televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi
gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile
bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda
mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi
uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma
günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen
tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde
bırakılır.” hükmü öngörülmüştür. Ancak, kapatılan Cihan Haber Ajansı ile
davacının irtibatı dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır.
Davacı taraf, dava dilekçesinde davalı
şirkette çalıştığını beyan etmiş, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarından,
davacının hizmet bildirimlerinin davalı şirket adına yapıldığı görülmüştür.
Tanıkların da, davacının Cihan Haber Ajansı'nda çalıştığına ilişkin beyanları
bulunmamaktadır.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
İştirakler ve Gayrimenkuller Daire Başkanlığının 15.12.2016 tarihli yazısında
da, “Mahkemenizde görülmekte olan davada, davalı Cihan Medya Dağıtım Anonim
Şirketine Kurumumuzun kayyım olarak atanmasından dolayı davanın Fona ihbar
edilmesine karar verilmiştir. İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliğinin 04.11.2016
tarihli ve 2016/4992 Değişik İş sayılı kararı ile Cihan Medya Dağıtım Anonim
Şirketinde görev yapan kayyımların yetkileri Fona devredilmiş ve Fon Kurulunca
anılan şirketin yönetim kurulu oluşturularak üyeliklerine atamalar yapılmıştır.
Diğer taraftan anılan şirketin TMSF'den bağımsız tüzel kişiliği devam etmekte
olup, dava takibinden ve borçlarından adı geçen şirket sorumludur.” şeklinde
açıklamada bulunulmuştur.
Davacının “gazeteci” değil, “gazete
dağıtıcısı” olduğu da gözönünde tutularak, davacının fiilen davalı şirkette mi,
yoksa kapatılan Cihan Haber Ajansı'nda mı çalıştığının araştırılması, bu konuda
davacının isticvap edilmesi, davalı tanıklarının gerekirse yeniden beyanlarının
alınması, dosya içerisindeki tüm bilgi ve belgelerin değerlendirilerek sonucuna
göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar
verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf
başvurusunun kabulüne, davanın esasıyla ilgili yukarıda belirtilen deliller
toplanmadan ve delillerin toplanmama gerekçesi kararda belirtilmeden karar
verilmiş olması nedeniyle ilk derece mahkemesinin yukarıda esas ve karar
numarası yazılı kararının kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine
ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
....''
B. Uluslararası
Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının, medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir
mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine
erişim hakkından söz etmese de -maddede kullanılan terimler bir bütün olarak
bağlamıyla birlikte dikkate alındığında- mahkemeye erişim hakkını da garanti
altına aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir (Golder/Birleşik Krallık
[GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı
Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mündemiçtir. Bu çıkarsama,
Sözleşmeci devletlere yeni yükümlülük yükleyen genişletici bir yorum olmayıp 6.
maddenin(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin lafzının Sözleşme'nin amaç
ve hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek birlikte okunmasına
dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası,
herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını mahkeme önüne getirme
hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
24. Mahkemenin 24/6/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu, KHK kapsamında kapatılmayan ve tüzel
kişiliği devam eden Şirket aleyhine açılmış olan işçilik alacaklarının
tahsiline karar verilmesi talepli davanın esastan incelenmesi gerekirken
Mahkemece yanlış değerlendirme yapılmak suretiyle Şirketin KHK ile kapatıldığı
değerlendirilerek 675 sayılı KHK'nın 16. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu
sebebiyle kesin olarak reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde; başvurucunun Mahkemenin kesin
olduğu belirtilen kararına karşı istinaf talebinde bulunmadığı ve bu talebin
reddi hâlinde, ret kararına karşı da 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 346. madde hükümlerine göre istinaf kanun yoluna
başvurmadığı, dolayısıyla başvuru yollarının tüketilmediği belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına
sahiptir.”
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucu, delillerin toplanmaması nedeniyle etkili başvuru hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüşse de başvurucunun yargılama yapılıp toplanacak
deliller çerçevesinde davanın esası hakkında bir sonuca varılmamasına yönelik
şikâyeti olduğundan başvurunun mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
29. Başvurucunun somut davada 670 sayılı KHK'nın 5.
maddesi gereğince kesin olarak verilen karara karşı kanun yoluna başvurmadan
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar Bakanlık yazısında
karar kesin olarak verilmiş olsa dahi başvurucunun istinaf yoluna başvurması
gerektiği, dolayısıyla başvuru yollarının tüketilmediği belirtilmişse de anılan
KHK hükmü gereği kararın kesin olduğu, başvurucunun bu karara karşı kanun
yoluna başvurmasının beklenemeyeceği, ayrıca istinaf yolunun etkili bir yol
olarak değerlendirilmeyeceği, bu açıdan başvuru yollarının tüketildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı ve Hakkın Kapsamı
31. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel
Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,
§ 34).
32. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve
özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan
en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından
görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden
faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının
tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının
sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olamaz (Mohammed Aynosah, B.
No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
33. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
34. Somut olayda başvurucunun işçilik alacakları istemli
davasının esası hakkında bir inceleme yapılmadığından mahkemeye erişim hakkına
yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
35. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne
ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir
sebebe dayanma (meşru amaç) ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına
uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
37. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin
ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî
müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin
en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014, § 60).
38. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî
manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun
adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere
müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan
düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına
bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün
bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
39. Somut olayda Şirket bünyesinde çalışan başvurucunun
işçilik alacağı istemiyle açmış olduğu davanın Şirketin KHK ile kapatıldığından
bahisle 670 sayılı KHK'nın 5. maddesi gereği dava şartı yokluğu nedeniyle
usulden reddine karar verilmiştir.
40. 668 sayılı KHK ile Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)
ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) gibi terör örgütlerine veya Millî
Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya
bunlarla irtibatı olan bazı gazete ve dergiler ile yayınevi ve dağıtım
kanalları kapatılmıştır. Ancak ekli (3) sayılı liste incelendiğinde kapatılan
dağıtım şirketleri arasında Cihan Medya Dağıtım Anonim Şirketinin bulunmadığı
anlaşılmaktadır. TMSF'nin 13/3/2019 tarihli yazısında da Şirketin tüzel kişiliğinin
devam ettiği bildirilmiştir.
41. Mahkeme Şirketin KHK kapsamında kapatıldığından
bahisle 670 sayılı KHK'nın 5. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu gerekçesiyle
davayı reddetmişse de Şirketin kapatılmadığı açıktır. Mahkemenin somut
olgularla açık bir çelişki arz eden bu değerlendirmesine dayanılarak mahkemeye
erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanaktan yoksun olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
42. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin yukarıda
aktarılan değerlendirmesi ve vardığı sonuç yalnızca mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiğine ilişkin olup davanın esasına ilişkin bir unsur içermemektedir.
43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini istemiş ve
manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
46. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da
işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019).
47. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi,
ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir
(Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
48. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
49. İncelenen başvuruda, mahkemenin yorumu nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla
ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
50. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
51. İhlal tespitinin yeterli bir giderim sağlayacağı
anlaşıldığından ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
52. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Anayasa'nın 36. maddesinde
güvenceye bağlanan mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Yozgat İş Mahkemesine
(E.2016/200, K.2016/207) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 24/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.