TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
S.Ç. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/17516)
Karar Tarihi: 15/9/2020
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Raportör
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
Başvurucu
S.Ç.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, zor kullanılarak gözaltına alınma sırasında yaralanma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 17/8/2014 tarihinde İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde bulunan Galatasaray Lisesi önünde Soma'da yaşanan maden kazasını protesto etmek amacıyla toplanan ve tramvay yolunu kapatarak oturma eylemi yapan 150-160 kişilik gruba dağılmaları yönünde uyarılar yapılmasına rağmen grubun dağılmaması ve kolluk güçlerine taş, soda şişesi vb. maddeler atması nedeniyle müdahale edilmiş olduğu kolluk tarafından tutulan tutanaktan anlaşılmaktadır. Gruba müdahale edilmesi sırasında başvurucu, bulunduğu kiliseden zor kullanmak suretiyle çıkarılarak gözaltına alınmıştır.
10. Başvurucunun adli muayene raporunda, boynunda 10x10 cm alanda kızarıklık ile sol koltuk altı bölgesinde 5x10 cm alanda kızarıklık tespit edilmiştir.
11. Başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun dosyaya sunduğu kamera kayıtlarının çözümlemesi yaptırılmış ve adli muayene raporu değerlendirilmiştir.
12. Olaya ilişkin kamera kaydı görüntülerinde, başvurucunun kilise kapısından sürüklenerek çıkarıldığı, bu sırada kendisine "Kalk, ayağa kalk." diye bağırıldığı, boğazından tutularak ayağa kaldırılmaya çalışıldığı, başvurucunun ayağa kalkmaması üzerine "Ayaklarından tutun." şeklinde konuşulduğu, başvurucunun ters kelepçeli iken kolları ve ayaklarından tutulmak suretiyle taşındığı, daha sonra ayaklarından tutan polislerin başvurucuyu bıraktıkları, başvurucunun "Kolum!" şeklinde bağırarak ayağa kalktığı, böylelikle caddede ilerlemeye devam ettikleri tespit edilmiştir.
13. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı olaya ilişkin olarak 15/12/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Karar gerekçesinde, başvurucu hakkında 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanun'a muhalefet suçundan işlem yapıldığı, hakkında yakalama işlemi yapılmak istendiğinde başvurucunun kolluk görevlilerine direndiği, olay tarihinde yakalanan şüpheli sayısı, tespit edilen yaralanmanın niteliği ve derecesi dikkate alındığında kolluk görevlilerinin zor kullanırken orantılı davranmadığına, zor kullanma yetkisinde sınırı aşarak sahip oldukları nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle müştekiyi kasten yaraladıklarına ilişkin delil bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir.
14. Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itiraz, İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliğince 2/1/2017 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucu 27/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Başvurucu hakkında görevi yaptırmamak için direnme, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçlarından açılan kamu davasında 15/10/2018 tarihinde, başvurucunun alınan tüm savunmalarında suçlamaları kabul etmediği, olay tarihinde toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmadığını iddia ettiği, başvurucunun polisler tarafından yakalandığı yer, olay günü toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapıldığı belirtilen alandaki kalabalık içinde olayla bağlantısı bulunmayan kişilerin de yer alma ihtimalinin bulunması dikkate alındığında başvurucunun olayla bağlantısı olduğuna dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden üzerine atılı suçlar sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiştir. Anılan karar istinaf edilmeden kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 2911 sayılı Kanun’un 24. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Kanuna uygun olarak başlayan bir toplantı veya gösteri yürüyüşü, daha sonra 23 üncü maddede belirtilen kanuna aykırı durumlardan bir veya birkaçının vuku bulması sebebiyle, Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşü hâline dönüşürse:
...
Bu amir, topluluğa Kanuna uyularak dağılmalarını, dağılmazlarsa zor kullanılacağını ihtar eder. Topluluk dağılmazsa zor kullanılarak dağıtılır."
17. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salȃhiyet Kanunu’nun 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Polis,
A) Suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hâllerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri,
B) Haklarında yetkili mercilerce verilen yakalama veya tutuklama kararı bulunanları,
C) Halkın rahatını bozacak veya rezalet çıkaracak derecede sarhoş olanları veya sarhoşluk hâlinde başkalarına saldıranları, yapılan uyarılara rağmen bu hareketlerine devam edenler ile başkalarına saldırmaya yeltenenleri ve kavga edenleri,
D) Usulüne aykırı şekilde ülkeye giren ya da haklarında sınır dışı etme veya geri verme kararı alınanları,
E) Polisin kanunlara uygun olarak aldığı tedbirlere karşı gelenleri, direnenleri ve görev yapmasını engelleyenleri,
F) Bir kurumda tedavi, eğitim ve ıslahı için kanunlarla ve bu Kanunun uygulanmasını gösteren Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirlerin yerine getirilmesi amacıyla, toplum için tehlike teşkil eden akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol bağımlısı serseri veya hastalık bulaştırabilecek kişileri,
G) Haklarında gözetim altında ıslahına veya yetkili merci önüne çıkarılmasına karar verilen küçükleri,
H) Başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenleri, eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar. Yakalanması belirli bir usule bağlanmış kişilerle ilgili kanun hükümleri saklıdır."
..."
18. 2559 sayılı Kanun'un 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya
kullandığı bedenî gücü,
b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 15/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu 17/5/2014 tarihinde Beyoğlu semtindeki kilisede bulunduğu sırada sivil giyimli ve silahlı polis memurları tarafından darbedildiğini, darbedilmenin etkisi ile bayıldığını, baygın hâldeyken elleri arkadan kelepçeli şekilde gözaltına alındığını, gözaltındayken şiddete maruz kaldığını, konuya ilişkin yürütülen soruşturmada eksik inceleme yapıldığını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
23. Anayasa’nın 17. maddesinde, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80; Özge Özgürengin, § 46; Ali Ulvi Altunelli, § 53).
24. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81; Özge Özgürengin, § 47; Ali Ulvi Altunelli, § 54 ).
25. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95; Özge Özgürengin, § 48; Ali Ulvi Altunelli, § 55).
26. Aynı şekilde bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır. Muamelenin heyecanın yükseldiği ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83; Özge Özgürengin, § 49; Ali Ulvi Altunelli, § 56).
27. Belirtilmelidir ki Anayasa'nın 17. maddesi bir yakalamayı gerçekleştirmek için güç kullanımını yasaklamamaktadır. Ancak bu tür bir güç, sadece kaçınılmaz ve asla aşırı olmamak kaydıyla kullanılabilmektedir. Ayrıca kişinin kendi davranışından veya tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu nevi fiiller, prensip olarak Anayasa'nın 17. maddesinde belirtilen yasağı ihlal edecektir (Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 52; Özge Özgürengin, § 53).
28. Sadece sınırları belli bazı durumlarda güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilebilmektedir. Bu kapsamda toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde yakalamayı gerektiren durumlarda ve gösteriye katılanların kendi tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak mümkündür. Ancak bu durumda dahi bu tür bir güce sadece kaçınılmaz hâllerde ve orantılı olmak koşuluyla başvurulabilir (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 82; Özge Özgürengin, § 54; Ali Ulvi Altunelli, § 57).
29. Kötü muamele iddialarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin yetkisi, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye'nin taraf olduğu buna ek protokoller kapsamında bulunanlarla sınırlıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin cezai sorumluluk bağlamında suça ya da masumiyete ilişkin bir bulguya ulaşma görevi bulunmamaktadır. Diğer taraftan yargı mercilerinin bulguları Anayasa Mahkemesini bağlamamasına rağmen normal şartlar altında bu mercilerin maddi olaylara ilişkin yaptığı tespitlerden ayrılmak için de kuvvetli nedenlerin bulunması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 96). Öte yandan Anayasa Mahkemesinin başvuru konusu olayın gelişim şeklini anlayabilmek ve tüm yönleriyle aydınlatılması noktasında soruşturma makamları ve derece mahkemeleri tarafından atılması gereken adımları nesnel bir şekilde değerlendirmek için olayın oluşum şeklini incelemesi gerekmektedir (Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015, § 68).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
30. Somut olayda başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşünün dağıtılması sırasında kuvvet kullanılarak gözaltına alındığı gerek kamera kaydı görüntüleri gerek Yakalama ve Gözaltına Alma Tutanağı'yla sabit olup soruşturma aşamasındaki kabul de bu doğrultudadır. Dolayısıyla başvurucunun polis memurları tarafından zor kullanılarak gözaltına alındığına dair bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
31. Soruşturma evrakının incelenmesinden, Soma ilçesinde meydana gelen maden kazası ile ilgili protesto eylemleri sırasında tramvay yolunu kapatarak oturma eylemi yapan 150-160 kişilik gruba dağılmaları yönünde uyarılar yapılmasına rağmen grubun dağılmaması ve kolluk güçlerine taş, soda şişesi vb. maddeler atması nedeniyle müdahale edilmiş olduğunun kolluk tarafından tutanağa geçirildiği anlaşılmaktadır. Bu yönde bir şikâyet bulunmayan dosya kapsamında kolluk görevlilerinin eyleme müdahalelerinin gerekli ve orantılı olup olmadığı hususu değerlendirilmeyecektir. Başvurucunun anılan gösteriye katılıp katılmadığı hususu da belirli değildir.
32. Başvurucu anılan gösteriye katılmadığını ve eylem sırasında kilisede bulunduğunu beyan etmektedir. Gösteriye katılan ve dağıtılan bir grubun kilise içine kaçtığı düşüncesiyle polis memurlarının kilisede göz altı işlemi yaptıkları anlaşılmaktadır.
33. Başvurucu, gösteri yürüyüşünün yapıldığı bölgeye yakın bir kilisenin içindeyken dağıtılmak istenen gösteriye katıldığı düşünülerek gözaltına alınmıştır. Başvurucu gözaltına alınması sırasında boyun ve koltuk altı bölgelerinde kızarıklık meydana gelecek şekilde yaralanmıştır.
34. Başvurucunun dağıtılmak istenen gösteriye katılıp katılmadığı ile şiddet içeren herhangi bir eylemde bulunup bulunmadığı hususları belirli olmamakla birlikte polis memurlarının gerçekleştirmek istedikleri gözaltı işleminin açıkça keyfî olmadığı anlaşılmaktadır. Kamu gücü kullanan kolluk personelinin açıkça keyfî davranması hâlinde keyfî davranışa maruz kalan kişilerden mutlaka kolluk personelinin istediği şekilde davranmaları beklenemeyecektir. Bununla birlikte açıkça keyfîlik bulunmayan hâllerde -yapılan işlemin haksız olduğu düşünülse dahi- kolluk personelinin yetkileri kapsamında talep ettikleri hususların yerine getirilmesi bir zorunluluk olup aksi durumda zor kullanma yetkisinin doğacağı kabul edilmelidir.
35. Başvurucunun kendisini gözaltına almak isteyen kolluk görevlilerine karşı ayağa kalkmayarak ve yürümeyerek pasif şekilde direndiği kamera kaydı görüntülerinden anlaşılmaktadır. Başvurucu gözaltına alınabilmesi amacıyla polis memurları tarafından ayağa kaldırılmak istenmiş, ayağa kalkamaması üzerine ise ayaklarından ve kollarından tutularak bir süre taşınmıştır. Başvurucunun gösteriye katılan kişiler arasında olduğu düşünülerek hakkında gözaltı işlemi yapıldığı, bunun göstergesi olarak başvurucu hakkında 2911 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan soruşturma başlatılmış olduğu, dolayısıyla başvurucunun gözaltına alınmak istenmesinin açıkça keyfî olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde olay anında müdahaleyi gerçekleştiren kamu görevlileri açısından zor kullanma koşullarının oluştuğunun kabulü gerekir.
36. Kullanılan kuvvetin zor kullanma amacıyla orantılı olup olmadığı da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Başvurucunun vücudundaki yaralanmaların kamera görüntülerinden tespit edilen, başvurucunun ayağa kaldırılmaya çalışılması ve ayağa kalkmaması üzerine taşınması eylemleriyle uyumlu olduğu görülmektedir. Başvurucuya gözaltına alma amacı dışında yapılan bir şiddet eylemi tespit edilmemiştir. Başvurucunun da yaralanmalarının raporda tespit edilenlerle sınırlı olmadığına ilişkin bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucuya karşı gerçekleştirilen eylemin niteliği ile başvurucunun yaralanmalarının niteliği ve derecesi birlikte değerlendirildiğinde kullanılan gücün orantısız olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
37. Başvurucu her ne kadar gözaltına alınması sırasında darbedilerek bayılmasına sebebiyet verildiği ve gözaltına alındıktan sonra İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünde bulunduğu sırada şiddete maruz kaldığını ileri sürmekte ise de sağlık raporuyla tespit edilen yaralanmaların bu iddiaları karşılamadığı, başvurucunun bu sağlık raporuna ilişkin bir itirazı bulunmadığı, başvurucunun anılan iddialarını destekleyen herhangi bir veriyi soruşturma mercilerine iletmeyip bireysel başvuru dosyasına da sunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun bu şikâyetleri ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesince inceleme yapmayı gerektiren savunulabilir bir iddiayı ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucuya yapılan müdahaleyle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.
39. Devletin negatif yükümlülüğü bakımından kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediği sonucuna varıldığından usul yükümlülüğü açısından ayrıca inceleme yapılmasına gerek duyulmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.