logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Özcan Güney [2.B.], B. No: 2017/20709, 15/11/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZCAN GÜNEY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/20709)

 

Karar Tarihi: 15/11/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Fatih HATİPOĞLU

Başvurucu

:

Özcan GÜNEY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, uygulanan yakalama, gözaltına alma ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; ceza infaz kurumu koşullarının insani olmaması nedeniyle kötü muamele yasağının; ceza infaz kurumunda kültür, sanat ve eğitim faaliyetleri ile dinî hizmetlerden faydalandırılmaması ve açık görüş hakkının sınırlandırılması nedenleriyle özel hayat ve aile hayatına saygı hakkının; telefonla görüşme hakkının sınırlandırılması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ve el koyma kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/4/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

9. Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle başlatılan 2016/4930 sayılı soruşturma kapsamında 29/9/2016 tarihinde Ankara'da gözaltına alınan başvurucu bir gün gözaltında tutulduktan sonra Yozgat'a getirilmiştir.

10. 1/10/2016 tarihinde Yozgat Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde, 3/10/2016 tarihinde de Başsavcılıkta ifadesi alınan başvurucu Cumhuriyet savcısı tarafından adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmesi talebiyle Yozgat Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiş ve Hâkimlik tarafından başvurucu hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.

11. Başsavcılık başvurucuyu 19/10/2016 tarihinde tekrar ifadeye çağırmış, bir gün gözaltında kalan başvurucunun ifadesi Cumhuriyet savcısı tarafından 20/10/2016 tarihinde alınmıştır. Başvurucunun Başsavcılıktaki savunmasının ilgili kısmı şöyledir:

"... Dosyada Bylock adlı programla ilgili hazırlanan raporda bilgi sahibi oldum ... numaralı cep telefonu hattı adıma kayıtlıdır. Bu hattı yaklaşık 9 yıldır bizzat ben kullandım ancak ben bu cep telefonu ile FETÖ tarafından kullanılan kriptolu mesajlaşma programı olan Bylock adlı programı kesinlikle kullanmadım. Hakkımda Bylock programını yoğun görüşme şeklinde kullandığıma ilişkin tespiti kabul etmiyorum ..."

12. Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesi alınan başvurucu aynı tarihte silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle Yozgat Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Tutuklama talep yazısının ilgili kısmı şöyledir.

"...

Yozgat İl Emniyet Müdürlüğünün 15/10/2016 tarihli yazısı ve ekinde bulunan FETÖ tarafından kullanıldığı tespit edilenBylock programına ilişkin elde edilen bilgi ve belgeler kapsamında hazırlanan rapor ile şüphelinin ... numaralı adına kayıtlı cep telefonu hattı ile Bylock programını yoğun bir şekilde kullandığına ilişkin tespit nedeni ile şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu anlaşılmakla;

Şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı olan cezanın üst haddi, atılı suçun CMK'nın 100/3a-11. maddesi uyarınca katalog suçlardan olması dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nın 100. vd. maddeleri uyarınca tutuklanmasına ... [karar verilmesi talep olunur.]"

13. Yozgat Sulh Ceza Hâkimliği 20/10/2016 tarihli kararıyla tutuklama talebinin reddine ve adli kontrol tedbirinin devam etmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Hakkında terör örgütü üyeliğine yönelik soruşturma yürüten şüphelinin 03/10/2016 tarihli sorgusu yapılırken dosyasında yer alan bylock kaydında kullanıcı kodu kullanım yoğunluğu kimlik bilgileri ve telefon numarası da dahil olmak üzere tüm bilgilerin yer aldığı aleyhine tanık beyanlarının fetö örgütü ile iltisatlı olduğu gerekçesi ile işten çıkarıldığına ilişkin beyanının olduğu ancak bu deliller karşısında savcılık tarafından adli kontrol talebi ile sorguya sevk edildiği ve aynı tarihli hakimliğimizin kararı ile talep doğrultusunda karar verilerek şüphelinin serbest bırakıldığı, sonrasında şüphelinin by lock kullandığına ilişkin önceki tutanaktan hiç bir farkı olmayan yeni bir tutanak tutularak ve yeni delil kabul edilerek yakalanarak tutuklanma istemi ile hakimliğimize sevk edildiği görülmüştür.

...

Şüpheli ... daha önce aynı deliller doğrultusunda yakalanmış, adli kontrol talebi ile sevkedilmiş ve talep doğrultusunda karar verilmiş olması ile 5271 sayılı CMK'nın 91/5. maddesinin 'yakalanmaya neden olan fiil ile ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve C. savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenden yakalama işlemi uygulanmaz.' hükmü gözönüne alındığında [şüphelinin] bylock kullandığına ilişkin hiç bir değişiklik içermeyen aynı tut[anağın] yeniden tutulması ve şüphelinin kullandığına ilişkin herhangi bir bilgi içermeyen bylock programının işleyişine ilişkin araştırma tutanağının CMK'nın 91/5. [maddesi] kapsamında yeni ve yeterli delil kabul edilemeyeceği bu kapsamda yakalanma işlemi dahi uygulanamayacak şüphelinin tutuklamaya sevkinin ve aynı deliller ile tutuklanmasının mümkün olmayacağı anlaşılmış olmaklaCMK'nın 91/5., 100. ve devamı maddeleri uyarınca usulune uygun olmayan tutuklama isteminin reddine,

Şüpheli hakkında daha önce adli kontrol kararı verildiğinden verilen kararın aynen devamına ... [karar verildi.]"

14. Başsavcılık 21/10/2016 tarihinde Yozgat Sulh Ceza Hâkimliğinin kararına itiraz etmiştir. İtiraz yazısının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Aşağıda açık kimlik bilgileri yazılı şüphelinin tutuklanması istemiyle sevkedildiği, ilgi kararla tutuklama talebinin reddedildiği anlaşılmakla;

Şüpheli Özcan Güney hakkında atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun 5271 sayılı CMK'nın 100/3-a-11. maddesi uyarınca katalog suçlardan olması ve bu nedenle bir tutuklama nedeninin varsayılması, Yozgat İl Emniyet Müdürlüğünün 15/10/2016 tarihli yazısı ve ekinde bulunan FETÖ tarafından kullanıldığı tespit edilen Bylock programına ilişkin elde edilen bilgi ve belgeler kapsamında hazırlanan rapor ile şüphelinin ... numaralı adına kayıtlı cep telefonu hattı ile Bylock programını yoğun bir şekilde kullandığına ilişkin tespitleri birlikte değerlendirildiğinde şüpheli hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu görülmekle, şüpheliye atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak ilgi kararın kaldırılmasına ve şüpheli hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesine karar verilmesi, iş bu itirazın kabul edilmemesi durumunda itirazın incelemeye yetkili olan merciine gönderilmesine karar verilmesi [talep olunur.]"

15. Yozgat Sulh Ceza Hâkimliği 21/10/2016 tarihli kararı ile itirazı reddetmiş ve incelenmek üzere dosyayı itiraz mercii olan Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliğine göndermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Savcılığın tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesine ilişkin talebi incelendiğinde; Yozgatil Emniyet Müdürlüğünün 15/10/2016tarihli yazısı ve ekinde bulunan FETÖ/PDY tarafından kullanıldığı tespit edilen bylock programına ilişkin elde edilen bilgi ve belgeler kapsamında hazırlanan raporun yeni delil olma iddiası ile karara itiraz edildiği görülmüştür. Rapor incelendiğinde ise; bylock programının ne olduğu ve nasıl çalıştığına ilişkin bilgiler içeren daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından soruşturma yürüten kurumlaragönderilen bilgi yazısı olduğu, söz konusu bilgi yazısının başına araştırma tutanağı yazılarak son cümlesine de şüphelinin bylock kullandığına ilişkin tespitin yazıldığı ve iki polis memuru tarafından imzalandığı bu haliyle şüpheliyle ilişkilendirilmeyen genel bir bilgi yazısı olduğu daha öncesinde aynı yazının kurumlara da dağıtılmış olduğu anlaşılmıştır.

Bir bütün olarak soruşturma dosyasına ait bilgi ve belgeler ile Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraz yazısı incelendiğinde; şüphelinin yoğun kategoride bylock kullandığının tespit edildiği ve bu doğrultuda işlem yapıldığı, tespit edilen telefon numarasını şüphelinin 2007 yılından beri kullandığını beyan ettiği, bu kapsamda aynı tutanağın yeniden tutulmasının ve şüphelinin zaten kendisinin kullandığını kabul ettiği bir telefon numarasının onun üzerine kayıtlı olduğuna ilişkin resmi belgenin dosyaya sunulmasının yeni bir delil olamayacağı, 5271 sayılı CMK'nun 91/5. maddesinin emredici hükmü ile kişilerin keyfi uygulamalarla mağdur edilmesinin engellenmesi amaçlandığı, bu kapsamda rapor olarak dosyaya sunulan bilgi yazısının ve dosyada zaten var olan tutanakların yeniden düzenlenmesinin yeni ve yeterli bir delil olamayacağı, açıkça yukarıda zikredilen kanun hükmüne aykırı olacağı kanaatine varılmış olmakla ... [itirazın reddine ve dosyanın itiraz mercii olan Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verildi.]"

16.İtirazı inceleyen Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliği ise 26/10/2016 tarihli kararı ile başvurucu hakkında tutuklanmak üzere yakalama emri çıkarılmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan ... tutuklanması istemi ile Yozgat Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilen şüpheli Özcan Güney'in Yozgat Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/10/2016 tarih ve 2016/565 sorgu sayılı kararı ile tutuklanması talebinin reddi yönünde karar verildiği,

Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığının 21/10/2016 tarih ve 2016/4930 soruşturma sayılı yazı ile Yozgat Sulh Ceza Hakimliğinin ... kararına itirazda bulunduğu [ve] şüpheli hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesine karar verilmesini talep ettiği,

Yozgat Sulh Ceza Hakimliğinin 21/10/2016 tarih ve 2016/1641 değişik iş sayılı kararı ile usul ve esasa uygun bulunan kararlarında bir düzeltme yapılmasını gerektirir neden bulunmadığından bahisle itiraz konusunda karar vermek üzere talep yazısının ve soruşturma dosyasının Hakimliğimize gönderdiği anlaşıldı.

Bir bütün olarak UYAP ortamından gönderilen soruşturma dosyasına ait bilgi ve belgeler ile Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz talep yazısı hep birlikte ele alınıp Hakimliğimizce yapılan değerlendirmede; Her ne kadar şüphelinin tutuklamaya sevkinin ardından Hâkimlikçe dosyaya yeni delil sunulmamasından dolayı tutuklama talebinin reddine ve daha önce verilen adli kontrol kararının aynen devamına karar verilmiş ise de; şüphelinin adli kontrole sevk talebine dayanak olan 29/9/2016 tarihli raporda; şüphelinin 'kırmızı yoğun görüşme' şeklinde bylock kullanım kaydının bulunduğunun bildirildiği, 20/10/2016 tarihinde şüphelinin tutuklanması istemine dayanak olan 15/10/2016 tarihli araştırma tutanağında ise; ilk raporda belirtilen tespitten farklı olarak şüphelinin kullanmış olduğutelefonun ... numarasının da tespit edildiği ve telefon üzerinden bylock programının kullanıldığı, bu şekilde bylock listesindeki telefon numarası ile şüphelinin kullanımında olan telefon numarasının karşılaştırılma imkanının doğduğu, ilk raporda şüphelinin telefon numarasının tespit edilemediği, ayrıca 15/10/2016 tarihli araştırma tutanağı içerisinde; FETÖ/PDY terör örgütünün faaliyetlerinin deşifre edilmesine yönelik yapılan istihbari çalışmalara ve araştırmalara değinildiği, bu haliyle 15/10/2016 tarihli araştırma tutanağının içeriğinin ilk rapordaki belirtilen hususlardan daha kapsamlı olduğu, bu haliyle dosyaya sonradan dahil edilen 15/10/2016 tarihli araştırma tutanağının yeni delil niteliğinde olduğunun kabulünün gerektiği, şüphelinin FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca kullanıldığı tespit edilen bylock isimli programı ilgili tutanakta belirtildiği üzere ... numaralı GSM hattından ve User Id ... bilgileri ile kullandığı,bu programı kullanan şahısların FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı oldukları noktasında kuvvetli delil teşkil ettiği, araştırma tutanağında belirtilen GSM numarası ile şüphelinin sorguda vermiş olduğu aktif olarak kullandığını bildirdiği GSM numarasının aynı olduğu, 17/10/2016 tarihli değerlendirme raporunda; şüphelinin Telekominükasyon İletişim Başkanlığı abone sorgulamasında; mevcut numaranın ismi yazılı şahıs adına 13/9/2007 tarihinde abone olunduğu, çeşitli tarihlerde defalarca belirtilen hattın dondurulduğu, 28/1/2016 tarihinden itibaren ise; bu numaranın aktif şekilde kullanıldığının tespit edildiği, UYAP ortamından gönderilen soruşturma dosyasına ait tüm bilgi ve belgeler karşısında; şüphelinin üzerine atılı suçu işlediği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, suçun 5271 sayılı CMK'nın 100/3. maddesinde yer alan katalog suçlardan olduğu, atılı suçun sabit olması halinde verilmesi muhtemel ceza miktarı ve cezayı düzenleyen yasa normu aracılığıyla korunan hukuki değer ile şüphelinin özgürlük hakkı arasındaki ağırlık derecesi ve hukuki değerin önemi gözetildiğinde bu aşamada adli kontrol hükümlerinin hukuken ve fiilen yetersiz kalacak olması nedeniyle tutuklamanın ölçülü ve orantılı olması nedeniyle Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığının itirazen talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde karar tesis edilmiştir.

...

1-Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığının Yozgat Sulh Ceza Hakimliğinin 20/10/2016 tarih ve 2016/565 sorgu sayılı kararına karşı yaptığı itirazın yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda Kabulü ile;

Şüpheli Özcan Güney'in üzerine atılı 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan hakkında CMK'nın 98/1. maddesi[nin] 2.cümlesi... yollamasıyla 94. ve devamı maddeleri uyarıncahakkında yakalama emri çıkarılmasına,

...

4-Şüpheli hakkında daha önce verilen adli kontrol kararının yakalama emrinin infazına kadar aynen devamına ... [karar verildi.]"

17. Anılan yakalama kararı üzerine 9/11/2016 tarihinde Ankara'daki konutunda yakalanan başvurucu, aynı gün Yozgat'a getirilmiş; bir gün gözaltında tutulduktan sonra Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliğince sorgusu yapılmak üzere 10/10/2016 tarihinde Yozgat Adliyesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) odasında hazır edilmiştir.

18. Başvurucunun sorgusu Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliğince SEGBİS aracılığıyla yapılmış, sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.

19. Başvurucunun Hâkimlikteki savunması şöyledir:

"...

Ben üzerime atılı suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum, herhangi bir yere kaçma ihtimalim de bulunmamaktadır, ben gazeteci idim, Anadolu Ajansının taşeron şirketinde gazeteci olarak çalışmakta idim ... numaralı GSM hattı bana ait olmakla birlikte, telefonumda neden bylock çıktığını da bilmiyorum, ben bylock programını da televizyonlardan öğrendim, 10 aylık çocuğum var, işimi kaybettim, bu nedenle de mağdur durumdayım, hakkımda daha önceden verilmiş olan adli kontrol hükümlerinin aynen devamını istiyorum, ... numaralı GSM hattını sürekli ben kullanmakta idim, bir başkasına da telefonumu vermedim, telefonumda neden bylock çıktığı hususunu bilemiyorum, benim bilgim dışında çıkmaktadır, adli kontrol tedbirlerine uymaktayım, adli kontrol tedbirlerinin aynen devamına karar verilmesini talep ederim ..."

20. Hâkimlik 10/11/2016 tarihli kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

... her ne kadar şüpheli[nin] tutuklamaya sevkinin ardından Hâkimlikçe dosyaya yeni delil sunulmamasından dolayı tutuklama talebinin reddine ve daha önce verilen adli kontrol kararının aynen devamına karar verilmiş ise de; şüphelinin adli kontrole sevk talebine dayanak olan 29/9/2016 tarihli Raporda; şüphelinin 'kırmızı yoğun görüşme' şeklinde bylock kullanım kaydının bulunduğunun bildirildiği, 20/10/2016 tarihinde şüphelinin tutuklanması istemine dayanak olan 15/10/2016 tarihli araştırma tutanağında ise; ilk raporda belirtilen tespitten farklı olarak şüphelinin kullanmış olduğutelefonun GSM numarasının da tespit edildiği ve telefon üzerinden bylock programının kullanıldığı, bu şekilde bylock listesindeki telefon numarası ile şüphelinin kullanımında olan telefon numarasının karşılaştırılma imkanının doğduğu, ilk raporda şüphelinin telefon numarasının tespit edilemediği, ayrıca 15/10/2016 tarihli araştırma tutanağı içerisinde; FETÖ/PDY terör örgütünün faaliyetlerinin deşifre edilmesine yönelik yapılan istihbari çalışmalara ve araştırmalara değinildiği, bu haliyle 15/10/2016 tarihli araştırma tutanağının içeriğinin ilk rapordaki belirtilen hususlardan daha kapsamlı olduğu, bu haliyle dosyaya sonradan dahil edilen 15/10/2016 tarihli Araştırma Tutanağının yeni delil niteliğinde olduğunun kabulünün gerektiği, şüphelinin FETÖ/PDY Terör Örgütü mensuplarınca kullanıldığı tespit edilen bylock isimli programı ilgili tutanakta belirtildiği üzere ... numaralı GSM hattından ve User Id ... bilgileri ile kullandığı,bu programı kullanan şahısların FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı oldukları noktasında kuvvetli delil teşkil ettiği, araştırma tutanağında belirtilen GSM numarası ile şüphelinin sorguda vermiş olduğu aktif olarak kullandığını bildirdiği GSM numarasının aynı olduğu, 17/10/2016 tarihli değerlendirme raporunda; şüphelinin Telekominükasyon İletişim Başkanlığı Abone sorgulamasında; mevcut numaranın ismi yazılı şahıs adına 13/9/2007 tarihinde abone olunduğu, çeşitli tarihlerde defalarca belirtilen hattın dondurulduğu, 28/1/2016 tarihinden itibaren ise; bu numaranın aktif şekilde kullanıldığının tespit edildiği, UYAP ortamından gönderilen soruşturma dosyasına ait tüm bilgi ve belgeler karşısında; şüphelinin üzerine atılı suçu işlediği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, suçun 5271 sayılı CMK'nın 100/3. maddesinde yer alan katalog suçlardan olduğu, atılı suçun sabit olması halinde verilmesi muhtemel ceza miktarı ve cezayı düzenleyen yasa normu aracılığıyla korunan hukuki değer ile şüphelinin özgürlük hakkı arasındaki ağırlık derecesi ve hukuki değerin önemi gözetildiğinde bu aşamada adli kontrol hükümlerinin hukuken ve fiilen yetersiz kalacak olması, tutuklamanın ölçülü ve orantılı olması nedeniyle; şüpheli Özcan Güney'in üzerine atılı 'silahlı terör örgütüne üye olma (Türk Ceza Kanunu 314/2. [maddesinde düzenlenen])' suçundan 5271 sayılı CMK'nın 100. ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına ... [karar verildi.]"

21. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, itirazı değerlendiren Çorum Sulh Ceza Hâkimliği 18/11/2016 tarihli kararı ile itirazı kesin olarak reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

... Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/11/2016 tarih ve 2016/617 değişik iş sayılı kararı ile tutuklanan şüpheli Özcan Güney'in üzerine atılı suçu işlediği konusunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin var olduğu, şüphelinin davranışlarının delilleri yok etme, değiştirme ve karartma girişiminde bulunacağı hususunda şüphenin bulunması, işin önemi, verilmesi beklenen ceza ile tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, bu aşama adli kontrol hükümlerinin suçun vasıf ve mahiyeti karşısındayetersiz kalacağı anlaşıldığından usul ve yasaya uygun olarak verilen tutuklama kararına karşı yapılan itirazın reddine ... [karar verildi.]"

22. Başsavcılığın talebi üzerine Yozgat Sulh Ceza Hâkimliği dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda 3/3/2017 tarihli kararı ile başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiş, başvurucunun bu karara yaptığı itiraz ise Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/3/2017 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

23. Başvurucu 10/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

24. Başsavcılık 19/6/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY hakkındaki bilgilere, daha sonra ise başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir.

25. Bu bağlamda iddianamede, başvurucunun FETÖ/PDY'nin şifreli haberleşme programı olan Bylock programını kullandığı belirtilmiş; ayrıca Başsavcılık tarafından yürütülen bir soruşturmada ifadesi alınan O.K.nın başvurucunun 2013 yılında örgüte ait bir evde kaldığı ve örgütün etkinliklerine katıldığı yönündeki beyanlarına yer verilmiştir.

26. Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 30/6/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/358 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

27. Mahkemece 4/10/2017 tarihinde yapılan ilk duruşmada savunması alınan başvurucu özetle iddianamede adı geçen ve aleyhine beyanda bulunan O.K.yı tanımadığını ve beyanlarını kabul etmediğini, Bylock kullandığı belirtilen telefon numarasının kendisine ait olduğunu ancak kesinlikle Bylock programını kullanmadığını, ayrıca Medya-İş Sendikasının çalıştığı ajanstaki çoğu kişinin üye olduğu bir sendika olduğunu, kendisinin de bu Sendikaya üye olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, FETÖ/PDY ile bir bağlantısının olmadığını belirterek suçlamaları kabul etmemiştir.

28. Mahkeme 25/9/2018 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmen tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

29. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla istinaf mahkemesinde derdesttir ve başvurucunun hükmen tutukluluk durumu devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

30. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Gözaltı" kenar başlıklı 91. maddesinin (1) ve (5) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Yukarıdaki maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz."

"(5) Yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafii veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir. Sulh ceza hâkimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhâl ve nihayet yirmidört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın veya gözaltına alma veya gözaltı süresini uzatmanın yerinde olduğu kanısına varılırsa başvuru reddedilir ya da yakalananın derhâl soruşturma evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilir."

31. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

 (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

...

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

..."

32. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

 (2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."

33. 5271 sayılı Kanun'un "Adlî kontrol" kenar başlıklı 109. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

 (3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:

a) Yurt dışına çıkamamak.

b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.

...

f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.

g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.

...

j) Konutunu terk etmemek.

k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.

l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek."

34. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir."

35. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "Terör tanımı" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir."

36. 3713 sayılı Kanun'un "Terör suçlusu" kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:

"Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur.

Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır."

37. 3713 sayılı Kanun'un "Terör suçları" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır."

38. 3713 sayılı Kanun'un "Cezaların artırılması" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur. Bu suretle tayin olunacak cezalarda, gerek o fiil için, gerek her nevi ceza için muayyen olan cezanın yukarı sınırı aşılabilir. Ancak, müebbet hapis cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

39. Mahkemenin 15/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Yakalama ve Gözaltına Almanın Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

40. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde hakkında yakalama ve gözaltı tedbiri uygulanması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

41. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

43. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

44. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan, kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Aynı Kanun'un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir (Zeki Orman, B. No: 2014/8797, 11/1/2017, § 27).

45. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).

46. Bir suç isnadıyla gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan kişinin gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yaptığı bireysel başvuruda ihlal sonucuna varılmasının -özgürlükten mahrum kalmanın sona ermesi bağlamında- başvurucunun kişisel durumuna bir etkisinin olması mümkün görünmemektedir. Zira gözaltına alma kararı hukuka aykırı da olsa kişi hâkim tarafından tutuklandığından gözaltı kararının hukuka aykırı olduğu yönündeki bir tespit ve ihlal kararı tutuklu kişinin serbest kalmasına tek başına imkân vermeyecektir. Dolayısıyla bireysel başvuru kapsamında verilecek muhtemel bir ihlal kararı, ancak -talep etmesi hâlinde- başvurucu lehine tazminata hükmedilmesi sonucunu doğurabilecektir (Günay Dağ ve diğerleri, § 147; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, § 44).

47. Somut olayda başvurucu hakkında verilen gözaltı ve yakalama kararının hukuka uygun olup olmadığı 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Nitekim Yargıtay uygulaması (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 1/10/2012 tarihli ve E.2012/21752, K.2012/20353 sayılı kararı; Günay Dağ ve diğerleri, § 145) da bu kapsamdaki taleplerle ilgili olarak davanın esasının sonuçlanmasına gerek olmadığı yönündedir. Bu madde kapsamında açılacak dava yoluyla gözaltı kararının hukuka aykırı olduğu tespit edildiğinde başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir.

48. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun hukuka aykırı olarak yakalandığı ve gözaltına alındığı iddiasıyla ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

50. Başvurucu, tutuklamayı gerektirecek somut bir delil olmadığı hâlde tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

51. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

52. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

53. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Uygulanabilirlik Yönünden

54. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

55. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

56. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

ii. Genel İlkeler

57. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konulduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

58. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).

59. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).

60. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesine göre de şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme yahut değiştirme, tanık, mağdur ya da başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması hâllerinde tutuklama kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).

61. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda dikkate alınacak hususlardan biri tutuklama tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak olan yaptırımın ağırlığı karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan, § 72).

62. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 123). Bununla birlikte yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapılmalıdır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir, § 76; Gülser Yıldırım (2), § 124).

iii. İlkelerin Olaya Uygulanması

63. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

64. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

65. Başvurucu hakkındaki tutuklama talep yazısında, tutuklama kararında ve iddianamede; başvurucunun FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki iletişimi sağladığı ifade edilen ByLock uygulamasının kullanıcısı olduğu belirtilmiştir (bkz. §§ 20, 25).

66. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir, § 74).

67. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

68. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir§ 78, 79).

69. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup (bkz. § 20) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 31; Gülser Yıldırım (2), § 148).

70. Somut olayda Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, suça ilişkin Kanun'da öngörülen yaptırımın ağırlığına ve suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 20).

71. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

72. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

73. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY'yle bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

74. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 20) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

75. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

76. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun iddiaları

77. Başvurucu; tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda koğuşların kalabalık ve rutubetli olduğunu, yeterince havalandırılmadığını, dolayısıyla şartların insani olmadığını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

78. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

79. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

80. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların öncelikle hukuk sisteminde mevcut idari merciler ve/veya derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 16).

81. Somut olayda Anayasa Mahkemesinin benzer yöndeki bir başvuru olan Mehmet Baransu (B. No: 2015/8046, 19/11/2015 §§ 12-18) başvurusunda belirttiği üzere başvurucunun şikâyetlerini iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü muameleye derhâl son verilmesini isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin bulunduğu görülmektedir. İlgili hükümler kapsamında başvurucu; şikâyetlerini öncelikle yetkili bu idari ve yargısal mercilere iletip tutulma yeri ve koşulları sebebiyle kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürebilecek, bu koşulların en kısa zamanda uygun hâle getirilmesini ve/veya kötü muamele iddiasına konu işlemin infazının durdurulmasını ya da ertelenmesini isteyebilecek iken bu yollara başvurmamıştır.

82. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.

C. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

83. Başvurucu, ayda bir defa olan açık görüş hakkının iki ayda bir olacak şekilde belirlenmesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Uygulanabilirlik Yönünden

84. Başvurucunun açık görüş hakkının sınırlandırılması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin inceleme Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle sınırlamanın Anayasa'nın 13. ve 20. maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; eğitim hakkı bağlamında bkz. Mehmet Ali Eneze, B. No: 2017/35352, 23/5/2018, § 31).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

85. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun açık görüş hakkının sınırlandırılmasına yönelik şikâyeti aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

86. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak olan Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes ... aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir ... aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

87. Anayasa'nın 41. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

“Aile, Türk toplumunun temelidir ...

Devlet, ailenin huzur ve refahı ... için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Her çocuk, ... yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir...”

88. Anayasa Mahkemesi, tutuklu olarak bulunulan süre boyunca açık görüş hakkının haksız şekilde sınırlandırıldığı iddiasına ilişkin olarak bu sınırlamanın aile hayatına saygı hakkına bir müdahale oluşturduğunu ve kanuni dayanağı olan bu müdahalenin meşru amacının bulunduğunu tespit etmiş; 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünden sonra ortaya çıkan olağanüstü hâl koşulları ve tutuklu sayısının hızla artış göstermesine rağmen personel sayısının azalması karşısında ceza infaz kurumlarında güvenlik önlemlerinin artırılması hususunda oluşan acil ihtiyaç dikkate alındığında, isnat edilen suçların ağırlığı gözönüne alınarak tutuklular hakkında getirilen birtakım sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşuluna aykırılık oluşturmadığını belirterek her somut vaka özelinde sınırlamanın ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığının incelenmesi gerektiği sonucuna varmıştır (Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, §§ 48-56; M.Ö., B. No: 2017/34584, 22/3/2018, §§ 49-57).

89. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in 5. maddesinde 18/8/2016 tarihinde yapılan değişiklikle terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların iki ayda bir açık görüş hakkından yararlandırılabileceği düzenlenmiştir. Haftada bir kez kapalı görüş yapma hakkı yönünden ise görüş sıklığını sınırlandıran bir değişiklik yapılmamıştır. Somut olayda başvurucunun ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunduğu süre boyunca anılan sıklıkta yakınlarıyla açık ve/veya kapalı görüş hakkından yararlandırılmadığına ilişkin bir iddiası bulunmamaktadır. En geç iki ayda bir kez açık görüş hakkından, haftada bir kez de kapalı görüş hakkından yararlandığı anlaşılan başvurucunun bu görüşlerde eşi, çocukları, annesi, babası ve kardeşleri ile görüşebildiği; dolayısıyla aile fertleriyle doğrudan temasını sürdürme imkânından yararlandığı anlaşılmaktadır.

90. Tüm bu hususlar gözönüne alındığında olağanüstü hâl koşullarının gerektirdiği kamu düzeninin korunması ihtiyacı ve ceza infaz kurumu güvenliğini sağlama amacı doğrultusunda -isnat edilen suçun ağırlığı da dikkate alınarak- başvurucunun aile fertleriyle olan ilişkisinin sürdürülmesini engellemeyen açık görüş hakkının sınırlandırılması şeklindeki söz konusu müdahalede kamu makamları tarafından güdülen meşru amaç ile başvurucunun bireysel yararı arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik toplumda gerekli olan müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.

91. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

92. Başvurucu, telefonla görüşme süresinin iki haftada bir on dakika ile sınırlandırılması nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

93. Anayasa'nın "Özel hayatın gizliliği ve korunması" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

94. Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı22. maddesi şöyledir:

"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."

95. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetleri aile hayatına saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir.

a. Uygulanabilirlik Yönünden

96. Başvurucunun telefonla görüşme süresinin sınırlandırılması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin inceleme Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle sınırlamanın Anayasa'nın 13., 20. ve 22. maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek; aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; eğitim hakkı bağlamında bkz. Mehmet Ali Eneze, § 31).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

97. 23/9/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca terör suçlarından tutuklu bulunan kişilerin olağanüstü hâlin devamı süresince telefonla haberleşme hakkından ancak on beş günde bir ve ilgili bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere faydalanabileceklerine ilişkin uygulama Anayasa Mahkemesince aile hayatına saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Bayram Sivri, B. No: 2017/34955, 3/7/2018, § 42).

98. Bu çerçevede olağanüstü hâl koşullarının gerektirdiği kamu düzeninin korunması ihtiyacı ile ceza infaz kurumunun güvenliğini ve disiplinini sağlama amacı doğrultusunda -isnat edilen suçun ağırlığı da dikkate alınarak- başvurucunun aile fertleriyle olan ilişkisinin sürdürülmesini engellemeyen telefonla haberleşme hakkının sınırlandırılması şeklindeki söz konusu müdahalede kamu makamları tarafından güdülen meşru amaç ile başvurucunun bireysel yararı arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik toplumda gerekli olan müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır (Bayram Sivri, § 71).

99. Somut olayda başvurucunun şikâyeti yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

100. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

E. Diğer İhlal İddiaları

1. Başvurucunun İddiaları

101. Başvurucu; diğer tutuklu ve hükümlülerin aksine kültür, sanat ve eğitim faaliyetlerine katılmasına ve din hizmetlerinden faydalanmasına izin verilmediğini, bu nedenlerle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini, ayrıca el koyma nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

102. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) ve48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

103. Somut olayda başvurucu, anılan faaliyetlere katılmasının sınırlandırılmasına veya bu faaliyetlerden faydalandırılmamasına yönelik herhangi bir açıklama yapmamış ve belge sunmamıştır. Başvurucu yine hangi dinî hizmetlerden, neden yararlandırılmadığı ve hangi el koyma kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ne şekilde ihlal edildiğine dair de herhangi bir açıklama yapmadığı gibi bir belge de sunmamıştır. Başvurucu, ihlal iddialarına ilişkin delillerini sunma, temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen bu iddiaların temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.

104. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gözaltı ve yakalamanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 15/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Özcan Güney [2.B.], B. No: 2017/20709, 15/11/2018, § …)
   
Başvuru Adı ÖZCAN GÜNEY
Başvuru No 2017/20709
Başvuru Tarihi 10/4/2017
Karar Tarihi 15/11/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, uygulanan yakalama, gözaltına alma ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; ceza infaz kurumu koşullarının insani olmaması nedeniyle kötü muamele yasağının; ceza infaz kurumunda kültür, sanat ve eğitim faaliyetleri ile dinî hizmetlerden faydalandırılmaması ve açık görüş hakkının sınırlandırılması nedenleriyle özel hayat ve aile hayatına saygı hakkının; telefonla görüşme hakkının sınırlandırılması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ve el koyma kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kötü muamele yasağı İnfaz kurumunda güç kullanımı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-ceza infaz kurumu uygulamaları (sakıncalı mektup hariç) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Ceza infaz kurumu uygulamaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mülkiyet hakkı Müsadere ve Elkoyma Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi