TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BAŞPET PETROL TUR. GID. TAR. ÜR. SAN. VE TİC. A.Ş.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/22459)
|
|
Karar Tarihi: 16/9/2020
|
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucu
|
:
|
Başpet Petrol Tur. Gıd. Tar.
Ür. San. ve Tic. A.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Tevfik Barbaros ULUTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, işyeri denetimi neticesinde mevzuata
aykırılık gerekçesine dayalı olarak idari para cezası verilmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 27/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın
Arka Planı
8. Başvurucu, akaryakıt ve otogaz ticareti ile iştigal
etmektedir.
9. 2/3/2005 tarihli ve 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol
Gazları (LPG) Piyasası Kanunu 13/3/2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu
Kanun'un 3. maddesiyle otogaz bayilik faaliyetlerinin yapılması için lisans alınması
zorunlu kılınmıştır. 5307 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinde ise "Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte fiilen, bu Kanun uyarınca lisans alınması
gereken faaliyetleri yürüten kişiler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra bir yıl içinde durumlarını bu Kanuna uygun hale getirerek, Kurum
tarafından istenecek bilgi ve belgelerle Kuruma başvurmak zorundadır.
Başvurusunu yapmış ancak işlemleri tamamlayamayan kişilerin faaliyetlerinin
devamı için üç ayı aşmamak üzere ek süre verilmesinde Kurum yetkilidir..."
hükmüne yer verilmiştir.
10. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) 9/3/2006
tarihinde anılan hükümdeki yetkiyi kullanarak Kuruma 13/3/2006 tarihine kadar
lisans başvurusu yapmış ancak işlemleri tamamlanmayan kişilerin faaliyetlerinin
devamı için 13/6/2006 tarihine kadar ek süre verilmesine karar vermiştir.
11. Başvuru formuna göre başvurucu, verilen süreyi
kullanarak 13/6/2006 günü saat 00:00 itibarıyla LPG satışını durdurduğunu beyan
etmektedir.
12. EPDK 6/7/2006 tarihinde LPG piyasasında lisans sahibi
olmaksızın otogaz bayiliği faaliyetinde bulunulup bulunulmadığı, lisanslı
otogaz bayileri için otogaz istasyonlarında LPG tüpü dolumu ve satışı yapılıp
yapılmadığı, LPG tüpü dolumuna yarayan herhangi bir teçhizatın bulundurulup
bulundurulmadığı hususlarında denetim yapılmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu Şirket 18/7/2006 tarihinde EPDK'ya
başvurarak LPG otogaz bayilik lisansı talep etmiş, lisans verilmesi 24/7/2006
tarihinde uygun bulunmuştur.
B. İdari Para
Cezası Verilmesi Süreci
14. Başvurucuya ait Denizli-İzmir yolu Badem arası
mevkiinde faaliyet gösteren akaryakıt istasyonunda 12/2/2008 tarihinde kolluk
görevlilerince idari bir denetim yapılmıştır. Bu denetim sonucu düzenlenen aynı
tarihli tutanakta, istasyonun A. Dağıtım bayisinden LPG alımı yaptığına ilişkin
13/6/2006 tarihli fatura ile 13/6/2006 ve 14/6/2006 tarihlerinde LPG satışı
yapıldığını gösterir Z raporu fotokopilerinin alındığı belirtilmiştir.
Tutanakta ayrıca 15/6/2006 tarihi itibarıyla LPG satışı yapılmadığını bildirir
Z raporu fotokopisinin eklendiği, lisansın alınmasını müteakip LPG satışına
26/7/2006 tarihinde başlandığı ifade edilmiştir. Bu tutanak, denetimle görevli
personelle birlikte başvurucu Şirketin sorumlu müdürü tarafından da
imzalanmıştır.
15. EPDK 15/1/2009 tarihinde başvurucuya 291.600 TL idari
para cezası vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucuya ait istasyonda
13/6/2006 tarihi ile lisans alınan 24/7/2006 tarihi arasındaki dönemde
yürütülen otogaz bayilik faaliyeti için lisans alma yükümlülüğünün yerine
getirilmediği vurgulanmıştır. Kararda başvurucunun eyleminin 5307 sayılı
Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasına aykırı olduğu belirtilmiştir. EPDK
sonuç olarak aynı Kanun'un 16. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (2)
numaralı alt bendi uyarınca cezanın verildiğini belirtmiştir. Bireysel başvuru
dosyası ve eki belgeler ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden
yapılan incelemelerde idari para cezası uygulanması sürecinde başvurucunun
savunmasının alınmadığı anlaşılmaktadır.
16. Başvurucu idari para cezasını 26/2/2009 tarihinde
ihtirazi kayıtla ödemiştir.
C. İdari Para
Cezasına İtiraz Süreci
17. Başvurucu, idari para cezasına karşı 30/3/2009
tarihinde EPDK aleyhine Danıştay Onüçüncü Dairesinde (Daire) iptal davası
açmıştır. Dava dilekçesinde 14/6/2006 tarihi itibarıyla LPG satışı
gerçekleştirmediklerini, tüm satışlarının dağıtım şirketinin otomasyon sistemi
ile kayıt altında olduğunu, anılan şirketten talep edilen satış dokümanlarına
göre de LPG satışı yapılmadığının sabit olduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca
idari para cezasına dayanak olarak gösterilen iki adet yazar kasa fişinin
sehven LPG satışı olarak düzenlendiğini, aslında kurşunsuz benzin ve motorin
satışı gerçekleştirildiğini, bu hususun bilirkişi marifetiyle tespit ettirilebileceğini
ifade etmiştir. Başvurucu, dağıtım şirketi tarafından LPG pompalarına konulan
dijital kilit nedeniyle de teknik olarak satış yapamayacaklarının altını çizmiş
ve davaya konu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini talep
etmiştir.
18. Daire 20/9/2013 tarihinde davanın reddine karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucuya ait otogaz istasyonunda idarece
yapılan denetim sonucunda düzenlenen tutanak ve eki faturalara göre lisanssız
bayilik faaliyetinde bulunulduğunun saptandığına vurgu yapılmıştır. Diğer
taraftan Daire, başvurucu Şirkete ait 24/5/2005 tarihli gayrisıhhi müesseselere
ait işyeri açma ruhsatının 5307 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden sonra
alındığının altını çizmiştir. Daire, yürürlük tarihinden önce alınan 26/4/1989
tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatının ise akaryakıt bayiliği kapsamında
faaliyet yürütülmesine yönelik olduğuna dikkat çekerek otogaz bayiliği
kapsamında faaliyet yürütülmesine imkân bulunmadığını belirtmiştir. Daire bu
sebeplerle başvurucunun 5307 sayılı Kanun'un 16. maddesinin ikinci fıkrasının
(b) bendinin (2) numaralı alt bendine göre cezalandırılmasına ilişkin dava
konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır.
19. Başvurucunun temyiz ettiği karar, Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunun (Kurul) 18/12/2014 tarihli kararı ile bozma sebeplerinden
birinin bulunmadığı gerekçesine dayanılarak onanmıştır. Başvurucunun karar
düzeltme istemi talebi de aynı Kurulun 16/1/2017 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
20. Nihai karar, başvurucu vekiline 28/3/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 27/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
22. 5307 sayılı Kanun’un "Lisansların tabi
olacağı usûl ve esaslar" kenar başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“LPG’nin dağıtımı, taşınması ve otogaz
bayilik faaliyetlerinin yapılması (tüplü LPG bayiliği hariç), depolanması, LPG
tüpünün imalâtı, dolumu, muayenesi, tamiri ve bakımı ile bu amaçla tesis
kurulması ve işletilmesi için lisans alınması zorunludur.”
23. 5307 sayılı Kanun’un "İdari para
cezaları" kenar başlıklı 16. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi
şöyledir:
“b) Aşağıdaki hâllerde sorumlulara
ikiyüzellibin Türk Lirası idarî para cezası verilir:
2)
Lisans almaksızın hak
konusu yapılan tesislerin yapımına veya işletimine başlanması ile bunlar
üzerinde tasarruf hakkı doğuracak işlemlerin yapılması.
...”
24. 5307 sayılı Kanun'un "Ön araştırma,
soruşturma ve dava hakkı" kenar başlıklı 18. maddesi şöyledir:
"Kurul, re’sen veya kendisine
intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da
soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma
yapılmasına karar verir.
Ön araştırma ve soruşturmada takip edilecek
usûl ve esaslar, Kurum tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir.
(Değişik üçüncü fıkra: 2/7/2012-6352/68
md.) İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava
açılabilir. Kurul kararlarına karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden
sayılır."
25. 5307 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte fiilen, bu Kanun uyarınca lisans alınması gereken faaliyetleri yürüten
kişiler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra bir yıl içinde durumlarını
bu Kanuna uygun hale getirerek, Kurum tarafından istenecek bilgi ve belgelerle
Kuruma başvurmak zorundadır. Başvurusunu yapmış ancak işlemleri tamamlayamayan
kişilerin faaliyetlerinin devamı için üç ayı aşmamak üzere ek süre verilmesinde
Kurum yetkilidir..."
26. Anayasa Mahkemesinin 7/4/2016 tarihli ve E.2015/109,
K.2016/28 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"14. Kanun’un 8. maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendinde, bayilerin lisanslarının devamı süresince, bayisi olduğu
dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden akaryakıt ikmali
yapmaları yasaklanmış, itiraz konusu kuralla da yasaklanan bu eylemi
gerçekleştiren sorumluların sekiz yüz elli bin Türk Lirası idari para cezası
ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
...
18. Kanun koyucu, petrol piyasası
faaliyetlerinin sağlıklı ve düzenli şekilde yürütülebilmesi amacıyla bayilere,
bayisi olduğu dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden
akaryakıt ikmali yapmamalarına ilişkin getirdiği yükümlülüğün ihlal edilmesi
hâlinde itiraz konusu kuralla idari para cezası öngörmüş olup kural, kabahat
sayılan eylemin işlenmesini önlemeye yönelik “caydırıcılık” fonksiyonunu yerine
getirmektedir.
19. Petrol piyasasında faaliyette
bulunan aktörlerin eylemlerinden dolayı petrol piyasasının bozulmaması ve
piyasadaki faaliyetlerin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı şekilde
yürütülebilmesi amacıyla bayilere bu şekilde yükümlülük getirilmesi ve bu
yükümlülüğü ihlal eden bayilerin idari para cezasıyla cezalandırılmaları kanun
koyucunun takdir hakkı kapsamında kalmaktadır. Bununla birlikte kanun
koyucunun, takdir hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın, adil ve hakkaniyete
uygun olması gerekmektedir.
20. Özel bir faaliyet alanında kamu
düzenini korumak veya belli bir sektörü düzenlemek amacıyla ilgili kanunlarda
özel olarak yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından verilen idari cezalar
“regülatif cezalar” olarak ifade edilmektedir. Bağımsız idari otoritelerden
olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından özel kolluk veya düzenleme
yetkileri kapsamında verilen idari cezalar da bu kategoriye girmektedir.
21. Regülatif idari para cezalarının
meblağları yüksek olduğundan muhatapları üzerinde çok ağır sonuçlar
doğurabilmekte olup bu idari para cezalarının çoğunlukla nispi veyahut alt ve
üst sınır gösterilmek suretiyle düzenlendiği görülmektedir.
22. İtiraz konusu kuralda bayilerin
bağlı bulundukları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların
bayilerinden akaryakıt ikmal etmeleri durumunda öngörülen idari para
cezası“regülatif idari para cezası” niteliğinde maktu olarak düzenlenmiştir. Bu
cezada, işletmelerin ekonomik büyüklüğü ve sınıfına ilişkin herhangi bir
kademelendirme yapılmadığı görülmektedir. Buna göre, tek pompa ile faaliyet
gösteren ve idari para cezası miktarı kadar yıllık cirosu bulunmayan bir
akaryakıt istasyonu ile büyük ölçekteki akaryakıt istasyonunu işletenler
açısından yükümlülüğün ihlali halinde verilecek ceza miktarı aynı olmakla
birlikte, para cezasının miktarının yüksek olması göz önüne alındığında tek
pompa ile faaliyet gösteren ve cirosu yüksek olmayan akaryakıt bayisi için
verilen ceza daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir.
23. Diğer taraftan, bayilerin bağlı
bulundukları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden
akaryakıt ikmal etmeleri durumunda maktu idari para cezası ile
cezalandırılmalarının öngörülmesi nedeniyle, idari para cezası uygulanırken
fiilin işleniş şekli, diğer bir ifadeyle akaryakıtın ikmalinin ne şekilde
yapıldığı, failin kusur durumu başka bir ifadeyle bayinin fiili kasıtla veya
taksirle işleyip işlemediği ve ikmal edilen akaryakıtın miktarı gibi hususlarda
dikkate alınamamaktadır.
24. Bu itibarla bayilerin bağlı
bulundukları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden
akaryakıt ikmal etmeleri hâlinde fiilin haksızlık içeriği, bayilerin kusur
durumu dikkate alınmadan, ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir
denge gözetilmeden, itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para
cezası ile cezalandırılmaları, hukuk devletinin gereği olan “adalet” ve
“hakkaniyet” ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un
8. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine
aykırıdır. İptali gerekir."
27. Anayasa Mahkemesinin 12/10/2016 tarihli ve E.2015/73,
K.2016/161 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"13. Kanun’un 3. maddesinin birinci
fıkrasında LPG taşıma faaliyeti yapmak için lisans alınmasının zorunlu olduğu
düzenlenmiş, itiraz konusu kuralla da LPG taşıma faaliyetinin lisans
alınmaksızın yapılması halinde sorumlulara beşyüzbin Türk Lirası idarî para
cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.
14. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen
hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve
yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
15. Hukuk devletinde ceza hukukuna
ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idarî yaptırımlar açısından da hangi
eylemlerin kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü,
yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi
konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir. Bununla birlikte kanun
koyucunun, takdir hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın, adil ve hakkaniyete
uygun olması gerekmektedir.
16. Kanun’un genel ve madde
gerekçeleriyle yasama sürecindeki tartışmalardan, kanun koyucunun,
sıvılaştırılmış petrol gazının (LPG) güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı
içinde kullanıcılara sunulmasını, faaliyetlerin şeffaf, güvenli ve istikrarlı
bir şekilde sürdürülmesini ve bu kapsamda etkili bir denetim sisteminin
kurulması ile caydırıcı cezalar getirilmesini hedeflediği anlaşılmaktadır.
17. Kanun koyucunun, kamu can ve mal
güvenliği açısından tehlike arz eden LPG’nin teknik gerekliliklere ve mevzuata
uygun olarak güvenli bir biçimde taşınmasını sağlamak üzere bu faaliyet için
lisans alınmasını zorunlu kıldığı ve bu yükümlülüğün ihlali halinde uygulanacak
yaptırımı maktu idarî para cezası olarak belirlediği görülmektedir. Kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu fiilleri kabahat olarak
belirlemesinin ve bunun karşılığında idarî cezalar öngörmesinin, kamu yararını
sağlamaya yönelik olduğu açıktır.
18. Kanun’un 16. maddesinde, idarî para
cezasını gerektiren filler ağırlık derecelerine göre gruplandırılarak ihlalin
önemine göre farklı idarî para cezaları öngörülmüştür. Kanun koyucunun, LPG
piyasasında yürütülecek faaliyetler için lisans alınmasına Kanun’un diğer bazı
hükümlerine göre daha çok önem atfettiği ve cezaları, caydırıcılık fonksiyonunu
yerine getirebileceğini takdir ettiği maktu cezalar olarak düzenlediği
anlaşılmaktadır.
19. Kanunla yapılan düzenlemelerin
etkili bir şekilde hayata geçirilebilmesi bakımından, öngörülen yükümlülüklerin
yerine getirilmesini sağlamak ve yasaklanan fiillerin işlenmesini önlemek için
hangi tür ve ölçekte idarî yaptırım uygulanacağı kanun koyucunun takdir
yetkisindedir. Maktu olarak belirlenen idarî para cezaları, cezayı gerektiren
fiili işleyenlerin üzerinde, ekonomik durumlarına göre farklı etkiler doğurabilirse
de bu durumun adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık oluşturduğu söylenemez.
Kanun koyucunun, takdir yetkisine kapsamında fiilin meydana getireceği
neticeleri de dikkate alarak düzenlediği itiraz konusu kuralda hukuk devleti
ilkesi ile çelişen bir yön bulunmamaktadır.
20. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un
3. maddesinde yer alan LPG’nin “taşınması” yönünden Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
...
23. Kanun’un 7. maddesinin ikinci
fıkrasının (4) numaralı bendinde, otogaz bayilerinin, otogaz istasyonlarında
LPG tüpü dolumu ve satışı yapmamak, LPG tüpü dolumuna yarayan hiçbir alet,
makine ve teçhizatı istasyon dâhilinde bulundurmamak ile yükümlü olduğu
düzenlenmiş, itiraz konusu kuralla bu yükümlülüğün ihlali halinde ikiyüzellibin
Türk Lirası idarî para cezası verilmesi öngörülmüştür.
24. Kanun koyucunun, LPG otogaz satışı
ile LPG tüpü satışı faaliyetlerini iki ayrı piyasa olarak düzenlediği, kamu can
ve mal güvenliği açısından tehlike arz eden bu faaliyetlerin her birine özgü
teknik düzenlemeler getirdiği, bu kapsamda otogaz bayilerinde LPG tüpü satış ve
dolumunu yasakladığı ve bu yasağın ihlali halinde uygulanacak yaptırımı maktu
idarî para cezası olarak belirlediği görülmektedir. Kanun koyucunun takdir
yetkisi kapsamında söz konusu fiilleri kabahat olarak belirlemesinin ve bunun
karşılığında idarî cezalar öngörmesinin, kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu
açıktır.
25. 5307 sayılı Kanun’un, 5728 sayılı
Kanun’un 569. maddesiyle değiştirilen 16. maddesinin ikinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan “Aşağıdaki hâllerde sorumlulara beşyüzbin Türk Lirası idarî
para cezası verilir:” ibaresinin 5307 sayılı Kanun’un 3. maddesinde yer alan
LPG’nin “taşınması” yönünden incelenmesi bölümünde belirtilen gerekçeler bu
kural yönünden de geçerlidir.
26. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un
7. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendi yönünden Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir."
C. Uluslararası Hukuk
28. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Mustafa Taş, B.
No: 2017/23968, 31/10/2018, §§ 22-28.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
29. Mahkemenin 16/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
30. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve
30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı
Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair
Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
32. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Bakanlık İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
33. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve
ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat
Yüksel, §§ 27-36).
34. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
36. Başvurucu;
i. Yasal olarak satış yapabileceği son tarih olan
13/6/2006 tarihi itibarıyla LPG satışını sonlandırarak diğer akaryakıt
ürünlerinin satışına devam etmiş olduğunu, tekrar LPG satışına ise gerekli izin
ve ruhsat prosedürlerini tamamlamasının ardından 24/7/2006 tarihinden itibaren
başladığını öne sürmüştür. 14/6/2006 tarihinde pompa sisteminden bağımsız
çalışan yazar kasa tarafından iki adet LPG satışı yapılmış gibi görünen fiş
tanzim edilmiş olması nedeniyle EPDK tarafından hakkında 219.600 TL idari para
cezası verildiğini belirtmiştir. Anılan fiş tutarlarının toplam 115 TL olduğu
hususuna vurgu yapmıştır. Bu tutarda bir satış için 1.880 kat ceza
uygulanmasının ölçülü olmadığını dile getirmiştir. Cezanın maktu olmasının da
ölçülülük ilkesiyle bağdaşmadığının altını çizmiştir.
ii. EPDK tarafından yasal zorunluluk bulunmasına rağmen
ön araştırma yapılmadan söz konusu cezanın verildiğine dikkat çekmiştir. Ayrıca
bu cezanın iptali istemiyle açtığı davada bahse konu iki fişin motorin ve
benzin satışlarına ilişkin olduğunu -dakika ve saniye bilgileri ile- pompa
kayıtlarıyla ortaya koymalarına, söz konusu fişlerin görevli hatası nedeniyle
LPG satışı şeklinde tanzim edildiğini beyan etmelerine, ana bayi tarafından LPG
pompalarına konulan dijital kilit nedeniyle teknik olarak satış
yapamayacaklarını belirtmelerine rağmen gerekçesiz olarak davanın reddine karar
verilmesinden yakınmıştır. İdari para cezasına dayanak olan söz konusu iki fişe
ait motorin ve benzin satışlarının ispatı için bilirkişi incelemesi
yaptırılması taleplerinin dikkate alınmaması neticesinde maddi gerçeğin ortaya
çıkmasının önüne geçildiğini ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
37. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz.”
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü, başvurucunun
kanuna aykırı eylemi sebebiyle idari para cezası verilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlali iddiasına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun belirtilen ihlal
iddialarının tümü mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Mülkün
Varlığı
40. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan
mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her
türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, §
20). Somut olayda idari para cezasına hükmedilmesi neticesinde başvurucudan
tahsil edilen belirtilen tutardaki paranın başvurucunun mal varlığına dâhil
olduğundan verilen idari para cezasıyla yoksun bırakılan bu paranın başvurucu
açısından mülk teşkil ettiği açıktır.
ii. Müdahalenin
Varlığı ve Türü
41. Başvuru konusu olayda başvurucunun idari para cezası
ile cezalandırılması yoluyla yapılan müdahalenin mülkten yoksun bırakılmasına
yol açmakla mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur.
42. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten
barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş, ikinci fıkrasında da mülkten
barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin
ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda
sınırlanabileceği belirlenmekle aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın
şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise
mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak
suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine
imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından
mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca
belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi,
mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan,
B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 55-58).
43. Otogaz istasyonları için belirlenen yükümlülüklerden
birine uymadığı tespit edildiği için başvurucuya idari para cezası
uygulanmıştır. Dolayısıyla müdahaleyle otogaz istasyonlarının belirli bazı
yükümlülükleri yerine getirmesi ve bu kurallara uymayanların ise yaptırıma tabi
tutulması, böylece otogaz sektörünün düzenlenmesi ve kontrol edilmesi
amaçlanmaktadır. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin
üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
iii. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
44. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
45. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız
bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması
gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun
olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve
ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve
Afife Tarhan, § 62).
(1) Kanunilik
46. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk
incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı
tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı
olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir
kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK],
B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
47. Somut olayda akaryakıt istasyonunda lisans almadan
otogaz bayiliği faaliyeti yürütüldüğü gerekçesiyle 5307 sayılı Kanun'un 3.
maddesinin birinci fıkrası ile 16. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi
uyarınca başvurucuya idari para cezası verilmiştir.5307 sayılı Kanun'un 3.
maddesinin birinci fıkrasında otogaz bayilik faaliyetinin yapılabilmesi için
lisans alınmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. 5307 sayılı Kanun'un 16.
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde de bu maddedeki yükümlülüğün ihlali
durumunda idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.
48. Dolayısıyla söz konusu Kanun hükümlerinin açık,
ulaşılabilir ve öngörülebilir mahiyette olduğu dikkate alındığında başvurucunun
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayalı olduğu kuşkusuzdur.
(2) Meşru Amaç
49. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet
hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı
kavramı, mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda
sınırlandırılmasına imkân vermekle bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra
mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu
anlamda bir sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde
korumaktadır (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, § 53).
50. 5307 sayılı Kanun'un genel ve madde gerekçeleriyle
yasama sürecindeki tartışmalardan kanun koyucunun LPG'nin güvenli ve ekonomik
olarak rekabet ortamı içinde kullanıcılara sunulmasını, faaliyetlerin şeffaf,
güvenli ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmesini ve bu kapsamda etkili bir
denetim sisteminin kurulması ile caydırıcı cezalar getirilmesini hedeflediği
anlaşılmaktadır. Kanun koyucunun LPG otogaz satışı ile LPG tüpü satışı
faaliyetlerini iki ayrı piyasa olarak düzenlediği, kamu can ve mal güvenliği
açısından tehlike arz eden bu faaliyetlerin her birine özgü teknik düzenlemeler
getirdiği, bu kapsamda otogaz bayilerinde LPG tüpü satış ve dolumunu
yasakladığı, bu yasağın ihlali hâlinde uygulanacak yaptırımı maktu idari para
cezası olarak belirlediği görülmektedir. Kanun koyucunun takdir yetkisi
kapsamında söz konusu fiilleri kabahat olarak belirlemesinin ve bunun
karşılığında idari cezalar öngörmesinin kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu
açıktır (AYM, E.2015/73, K.2016/161, 12/10/2016, §§ 17, 24).
51. Dolayısıyla toplum ve çevre sağlığı ile can, mal ve
çevre güvenliği açısından büyük önem taşıyan LPG faaliyetlerinin izin, ruhsat,
denetim ve kontrol işlemleri çerçevesinde bazı yükümlülükler öngörülerek bu
yükümlülüklere uyulmamasının yaptırıma tabi tutulmasında kamu yararı amacının
bulunduğu kuşkusuzdur. Ayrıca bu yaptırımların kanuna aykırı benzeri fiillerin
tekrar işlenmesinin önüne geçilmesi bağlamında caydırıcı bir yönü de
bulunmaktadır. Bu sebeplerle başvuruya konu müdahalenin kamu yararına dayalı
meşru bir amacının olduğu kuşkusuzdur.
(3) Ölçülülük
(a) Genel
İlkeler
52. Son olarak başvurucunun mülkiyet hakkına kamu
makamlarınca yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı
gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük
ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
53. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin
zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının
mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve
diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
54. Mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'nın
13. ve 35. maddelerine göre ölçülü olabilmesi için her şeyden önce bu tedbirin
öngörülen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olması zorunludur.
Diğer taraftan müdahalede bulunulurken takip edilen kamu yararı amacını
gerçekleştirmeye en uygun aracın seçilmesi gerekmektedir. Bu alanda hangi
araçların tercih edileceği ise öncelikli olarak daha isabetli karar verebilecek
konumda olan ilgili kamu makamlarının yetkisindedir. Bu nedenle hangi aracın
tercih edileceğinin belirlenmesi hususunda idarelerin belli ölçüde takdir
yetkisi bulunmaktadır. Ne var ki seçilen aracın gerekliliğine ilişkin olarak
idarelerin sahip olduğu takdir yetkisi sınırsız değildir. Tercih edilen aracın
müdahaleyi ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağırlaştırması
durumunda Anayasa Mahkemesince müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna ulaşılması
mümkündür. Ancak Anayasa Mahkemesinin bu kapsamda yapacağı denetim, seçilen
aracın isabet derecesine yönelik olmayıp hak ve özgürlükler üzerinde
oluşturduğu müdahalenin ağırlığına dönüktür (bazı değişikliklerle birlikte bkz.
Hamdi Akın İpek, B. No: 2015/17763, 24/5/2018, § 108; Hanife
Ensaroğlu, B. No: 2014/14195, 20/9/2017, § 67).
55. Ayrıca ceza ve ceza yerine geçen güvenlik
tedbirlerine ilişkin kurallar ceza hukukunun ana ilkeleri ile Anayasa'nın
konuya ilişkin kuralları başta olmak üzere ülkenin sosyal, kültürel yapısı,
etik değerleri ve ekonomik hayatın gereksinmeleri gözönüne alınarak saptanacak
ceza politikasına göre belirlenir. Kanun koyucu cezalandırma yetkisini
kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunun hangi tür ve
ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı, nelerin ağırlaştırıcı veya
hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği ve ceza sistemini tamamlayan
müesseseler konusunda takdir yetkisine sahiptir (AYM, E.2013/24, K.2013/133,
14/11/2003).
56. Bununla birlikte orantılılık ilkesi gereği kişilerin
mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı
ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil
denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi
durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken
Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer
taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin
davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate
alacaktır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Arif Güven, B. No:
2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
57. Anayasa'nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir
güvenceden söz etmemektedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda
korunabilmesi bakımından bu madde, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da
ifade edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da
makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu
makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması
güvencesini kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe
bakılarak yapılmalıdır (Züliye Öztürk, B. No: 2014/1734, 14/9/2017, §
36; Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71).
58. El koyma veya müsadere gibi tedbirler yoluyla ya da
para cezası uygulanmak suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin bireyin
menfaatleri ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozmaması
için malikin davranışı ile kanunun ihlali arasında uygun bir illiyet bağının
olması, başvurucunun müdahaleye yönelik iddia ve savunmalarının ilgili idari ve
yargısal makamlarca makul biçimde karşılanması, ayrıca her hâlde iyi niyetli
malikin zararının ise tazmini gerekmektedir. Bu gerekliliklere uyulduğu
takdirde mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçülü olacaktır (Züliye Öztürk,
§ 64).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
59. Başvurucuya idari para cezası verilmesinin lisanssız
faaliyette bulunulmasının önüne geçilmesini sağlamaya yönelik olduğu dikkate
alındığında müdahalenin söz konusu kamu yararı amacını gerçekleştirmeye
elverişli olduğunda şüphe bulunmamaktadır. İkinci olarak başvurucunun mülkiyet
hakkına yapılan müdahalenin gerekli olup olmadığı irdelenmelidir. Olayda takip
edilen meşru amacı gerçekleştirmeye elverişli diğer araçlarla
karşılaştırıldığında ve başvurucunun fiilinin kabahat olarak düzenlenerek
yalnızca idari para cezası uygulandığı dikkate alındığında müdahalenin gerekli
olmadığı söylenemez.
60. Orantılılık yönünden ise öncelikle başvurucuya idari
para cezası kararına karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya
koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı değerlendirilmelidir. Somut olayda
başvurucu, idari para cezasına ilişkin işlemin iptali istemiyle Danıştay
nezdinde dava açarak anılan işleme yönelik bilgi ve kanıtlar ile iddia ve
savunmalarını yargı mercilerine sunma fırsatı elde etmiştir. Yargılama bir
bütün olarak değerlendirildiğinde işlemin tesisi aşamasında savunma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddiaların yargılamanın adil bir şekilde yürütülmesini
engelleyecek bir duruma yol açacak nitelikte olmadığı görülmüştür.
61. Başvurucu özellikle delillerinin değerlendirilmemesi
ve bilirkişi incelemesi taleplerinin reddedilmesinden yakınmıştır. Bununla
birlikte söz konusu itirazları değerlendiren derece mahkemelerinin kolluk
görevlilerince düzenlenen tutanaktaki sebebiyle ayrı bir inceleme yapılmasına
gerek görmedikleri anlaşılmaktadır. Nitekim söz konusu tutanağın bizzat
başvurucunun çalışanı olan sorumlu müdür tarafından herhangi bir ihtirazi kayıt
düşülmeden imzalandığı görülmektedir. Başvurucu ise bu tutanak ile tespit
edilen olguların doğru olmadığını gösterir, Anayasa Mahkemesine sunulan
herhangi bir delile dayanmamıştır.
62. Diğer taraftan başvurucu Şirket idari para cezasına
dayanak olarak gösterilen iki adet yazar kasa fişinin LPG satışı olarak
düzenlendiğini kabul ederken bunun sehven olduğunu, aslında kurşunsuz benzin ve
motorin satışı gerçekleştirildiğini ileri sürmektedir. İdarenin ise kusurlu
olduğunu kabul eden başvurucu Şirketin kendi düzenlendiği belgeyi esas alarak
idari yaptırım uygulanmasına karar verdiği görülmektedir. Bu noktada derece
mahkemelerinin başvurucu Şirketin kendi düzenlediği belgelere dayanarak hüküm
tesis ederken bilirkişi inceleme taleplerini reddetmesi makul karşılanabilir.
Sonuç olarak mülkiyet hakkına idari para cezası uygulanmak suretiyle yapılan
müdahaleye karşı başvurucunun etkin bir biçimde itiraz edebilme olanağı bulduğu
ortadadır.
63. Ayrıca somut olayda idari para cezasının lisanssız
otogaz bayilik faaliyeti yapılmamasına ilişkin 5307 sayılı Kanun'un 3.
maddesinin birinci fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı davranılması nedeniyle 16.
maddenin ikinci fıkrasının (b) bendine dayandırıldığı dikkate alındığında kamu
makamlarının kararlarının keyfî veya öngörülemez nitelikte olmadığı
anlaşılmaktadır.
64. Diğer taraftan anılan Kanun'un 16. maddesinin ikinci
fıkrasına yönelik itiraz başvurusu üzerine norm denetimi kapsamında da Anayasa
Mahkemesince konu hakkında bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Kararda özellikle
kanunla yapılan düzenlemelerin etkili bir şekilde hayata geçirilebilmesi
bakımından, öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlamak ve
yasaklanan fiillerin işlenmesini önlemek için hangi tür ve ölçekte idari
yaptırım uygulanacağının kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu
vurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesince maktu olarak belirlenen idari para
cezalarının cezayı gerektiren fiili işleyenlerin üzerinde ekonomik durumlarına
göre farklı etkiler doğurabildiği kabul edilmiş ancak bu durumun adalet ve
hakkaniyet ilkelerine aykırılık oluşturduğunun söylenemeyeceği belirtilmiştir.
Sonuç olarak anılan Kanun maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığı gerekçesiyle
itiraz başvurusu reddedilmiştir (bkz. § 27).
65. Ayrıca somut olayda başvurucu, idari para cezasının
miktarının yüksek olduğu için orantısız olduğundan yakınmakta ise de herhangi
bir orantılılık karşılaştırması yapmaya elverişli hiçbir bilgi veya belge
sunmamıştır. Dolayısıyla verilen idari para cezasının somut olay bağlamında
başvurucunun ekonomik durumunda nasıl bir etkiye yol açtığının belirlenmesi
mümkün olmamıştır.
66. Sonuç olarak LPG kullanılan taşıtlara ikmal hizmeti
verecek otogaz istasyonlarının emniyet kurallarına ve teknik düzenlemelere
uygun olarak kurulmasının ve işletilmesinin kamunun can ve mal güvenliği
açısından büyük önem arz ettiği kuşkusuzdur. Bunun yanında devletin idari para
cezalarının düzenlenmesi ve uygulanması alanında geniş bir takdir yetkisinin
olduğu da dikkate alınmalıdır. Kaldı ki olayda başvurucuya idari para cezasının
dışında herhangi bir adli veya idari yaptırım uygulanmamış, müsadere veya
mülkiyetin kamuya geçirilmesi ya da işyerinin geçici süreyle veya tamamen
kapatılması gibi bir tedbir yoluna da gidilmemiştir. Ayrıca idari para cezası
verilmesine yol açan fiilin başvurucunun kusurundan kaynaklandığı, somut olayda
kamu makamlarının özensiz bir tutum veya davranışının ise söz konusu olmadığı
gözetilmelidir.
67. Bu durumda mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
-takip ettiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında ve özellikle
başvurucunun kendi kusuruyla kanuna aykırılığa yol açtığı dikkate alındığında-
başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği
değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı
arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu
sonucuna varılmıştır.
68. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 16/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.