TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EROL ÇİÇEK BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/22570)
|
|
Karar Tarihi: 29/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Erol ÇİÇEK
|
Vekili
|
:
|
Av. Öznur ÇİÇEK BİLDİK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna yapılan
başvurunun süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle ifade
özgürlüğünün; aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 8/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Bursa'nın İznik Gölü'nde Orhangazi-İznik
arası tekne seferlerinin başlamasından sonra Orhangazi ilçesi yakınlarında su
yüzeyinde yağ lekeleri görülmeye başladığından bahisle çevre kirliliğinin
nedenine ilişkin olarak Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığına 9/10/2003
tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamında başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurucu dilekçesine cevap verilmediği gerekçesiyle
27/8/2015 tarihinde Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna (BEDK) itirazda
bulunmuştur.
9. BEDK 17/9/2015 tarihli kararla başvurucunun talebini
reddetmiştir. Karar gerekçesinde 2012/1 sayılı ilke kararına göre Kurula posta
yoluyla yapılan itirazlarda dilekçenin Kurula ulaştığı tarihin itiraz tarihi
olarak kabul edildiği vurgulanmıştır. Bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde
Bursa Su Kanalizasyon İdaresi (BUSKİ) tarafından 13/8/2015 tarihinde
başvurucuya e-posta aracılığıyla cevap verildiği, on beş günlük itiraz
süresinin 28/8/2015 tarihinde dolduğu ifade edilmiştir. Başvurucunun itiraz
dilekçesinin 27/8/2015 tarihli olduğu ancak 31/8/2015 tarihinde BEDK'ya intikal
ettiği, dolayısıyla süresi geçirildikten sonra yapılan başvurunun reddine karar
verildiği belirtilmiştir. Ayrıca kararda başvurucunun Bursa Belediyesine
başvurusuyla ilgili Orhangazi Belediyesince de cevap verildiği ancak
başvurucunun cevaba ilişkin itirazda bulunmadığı ifade edilmiştir.
10. Başvurucu, BEDK kararının iptali istemiyle Ankara
İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
11. Ankara 7. İdare Mahkemesi 27/10/2016 tarihli kararla
davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde başvurucunun müracaatlarına
e-posta yoluyla cevap verildiği, bu cevaba karşı on beş gün içinde 28/8/2015
tarihine kadar itiraz edilmesi gerekirken 31/8/2015 tarihinde Kurul kayıtlarına
giren dilekçeyle itiraz edildiğinin görüldüğü belirtilmiştir. Başvurucunun
e-posta adresine gönderildiğinin beşinci günü tebligat yapılmış sayılır
iddialarına yönelik ise 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve
6/12/2018 tarihli ve 30617 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Elektronik
Tebligat Yönetmeliği uyarınca e-tebligat yapılabilmesinin kullanıcının kayıtlı
elektronik posta (KEP) adresi edinmesine bağlı olduğu ve başvurucunun BİMER
başvurusunda verdiği e-posta adresinin bir KEP adresi olmadığı anlaşıldığından
bu iddianın kabulüne olanak bulunmadığı şeklinde karar gerekçesinde açıklama
yapılmıştır.
12. Başvurucunun itiraz talebi Ankara Bölge İdare
Mahkemesi tarafından 16/3/2017 tarihinde reddedilmiştir. Karar başvurucuya
21/4/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 8/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 29/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İfade
Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu; BEDK'ya yaptığı başvurunun reddedilmesinin
ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini, itirazların kurula ulaştığı tarih dikkate
alınarak başvuru süresinin hesaplanmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkeme
karar gerekçesinde e-posta adresinin KEP adresi olmaması nedeniyle beş günlük
tebliğ süresinin hesaba katılmamasına ilişkin yorumunun hukuka aykırı olduğunu
ileri sürerek Anayasa'nın 26., 36. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini iddia
etmektedir.
2. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özünü bilgi edinme hakkı kapsamında yapılan
başvurunun reddedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin
iddialar oluşturduğundan başvuru bu kapsamda değerlendirilmiştir.
17. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
18. Somut olayda başvurucu, her ne kadar kendisine
yapılan bilgilendirmenin e-posta aracılığıyla yapıldığını ve 7201 sayılı Kanun
gereğince tebliğin beşinci gün yapılmış sayılacağını iddia etmişse de
belirtilen düzenleme KEP adresine yapılan gönderiler için geçerlidir. KEP
adresine sahip olabilmenin şartları ise Elektronik Tebligat Yönetmeliğinde
düzenlenmiştir. Başvurucunun e-posta adresinin KEP adresi olmadığı Mahkeme
kararında da belirtilmiştir. Ayrıca 4982 sayılı Kanun gereğince kurum ve
kuruluşlara elektronik ortam üzerinden yapılan başvurulara elektronik ortamda
cevap verilebileceği 27/4/2004 tarihli ve 25445 sayılı Resmi Gazete yayımlanan
Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında
Yönetmeliğin 10. maddesinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla başvurucu KEP adresine
sahip olmadan da kurumlara bilgi edinmek üzere e-posta yoluyla başvuruda
bulunabilir ve e-posta üzerinden yanıt alabilir. Söz konusu olayda elektronik
ortamda bilgi edinme başvurusunda bulunan başvurucuya genel hükümler
çerçevesinde elektronik ortamda cevap verildiği ve söz konusu tebligatın
elektronik tebligat hükümlerine tabi olmadığı anlaşılmaktadır.
19. Bu bağlamda başvuru konusu olayda süresi içinde
BEDK'ya başvuruda bulunulmamıştır. BEDK'nın verdiği karara ilişkin olarak da
idare mahkemesinde dava açılmıştır. Mahkeme gerekli araştırmaları yaparak
gerekçeli kararında başvurucunun iddialarına ilişkin açıklamalar yapmış ve
kararın hukuka uygun olduğu sonucuna varmıştır. Netice olarak başvurucunun
iddialarını süresi içinde BEDK'ya ileri sürmemesiyle hukuk sistemindeki mevcut
idari ve yargısal yolları usulüne uygun olarak tüketmeksizin bireysel başvuruda
bulunduğu anlaşılmaktadır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu; idare mahkemesinde açtığı davanın
reddedilmesi sonucu hükmedilen 1.000 TL'lik maktu vekâlet ücretiyle mülkiyet
hakkına müdahalede bulunulduğunu, idarenin avukatı olmayan hukuk müşaviri olan
kişiye vekâlet ücreti verildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara
uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına
alınmıştır.
23. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun
başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik
kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa
hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek
nitelikte olsa bile kanunda belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez
bulunabilecektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
24. Somut olayda başvurucu aleyhine hükmedilen 1.000 TL
vekâlet ücretinden şikâyet etmektedir. Başvurucunun iddiasına benzer yöndeki
şikâyetler daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiş ve K.V. kararıyla
ilkeler belirlenmiştir. Anayasal ve kişisel önemi bulunmayan başvurunun kabul edilemez
olduğuna karar verilmiştir. Başvuru konusu şikâyet yönünden bahsi geçen
karardan ayrılmayı gerektirir durum bulunmamaktadır.
25. Takdir edilen vekâlet ücretinin başvurucunun içinde
bulunduğu kişisel koşullara göre kendisine ciddi anlamda zarar verdiği
ve kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklamasının
olmadığı da gözetildiğinde önemli bir zararı olduğu kanaatine ulaşılamamıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
Anayasa'nın yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi
başvurucunun da önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varıldığından anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 29/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.