logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Selahattin Demirtaş (4) [2.B.], B. No: 2017/27359, 10/6/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SELAHATTİN DEMİRTAŞ BAŞVURUSU (4)

(Başvuru Numarası: 2017/27359)

 

Karar Tarihi: 10/6/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Selahattin DEMİRTAŞ

Vekili

:

Av. Ramazan DEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucuya gönderilen mektupların, sakıncalı bulunan kısımları okunmayacak şekilde karalanarak başvurucuya verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/6/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvurucuya ait 2017/27361 sayılı bireysel başvurunun, kişi ve konu yönünden irtibat nedeniyle 2017/27359 numaralı bireysel başvuru dosyasıyla birleştirilmesine 18/12/2019 tarihinde karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu vekili, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunan başvurucuya farklı zamanlarda G.A. ve Ş.M. isimli kişiler tarafından iki adet mektup gönderilmiştir.

10. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) tarafından 23/3/2017 ve 12/4/2017 tarihinde verilen sakıncalı mektup değerlendirme kararlarıyla; G.A. tarafından gönderilen mektubun 1. sayfasının "...hoşuna giderse ara ara yazarım mektuba ..." cümlesinden "Değerli heval, yaptığım eleştirilere karşı..." cümlesine kadar kısımları ile 2. sayfasının "Ben yine kitabımdan devam edeyim acık..." cümlesinden sonraki "Değerli heval kolum ağrıdı..." cümlesine kadar kısımların okunmayacak şekilde çizilerek başvurucuya verilmesine; Ş.M. tarafından gönderilen mektubun ekinde yer alan A4 ebatlı 60 sayfadan oluşan fotokopi şeklinde çoğaltılmış kısımların başvurucuya verilmeyerek alıkonulmasına karar verilmiştir. Kararların gerekçesinde; sakıncalı görülen kısımların terör örgütü kurucusu A.Ö. tarafından yazıldığının düşünüldüğü, mektupta terör örgütü propagandası niteliğinde, terör ve terörizmi övücü hatta teşvik edici ve bu yönde etki altında bırakabilecek ifadelerin bulunduğu belirtilmiştir.

11. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararlarına karşı Edirne 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan şikâyet başvurusu 14/4/2017 ve 16/5/2017 tarihli kararlarla kabul edilmiş ve Disiplin Kurulu kararlarının kaldırılmasına karar verilmiştir. Kararların gerekçesinde; mektupların başka bir ceza infaz kurumu tarafından uygun görülüp gönderildiği ancak diğer bir ceza infaz kurumu tarafından sakıncalı görülerek muhatabına verilmediği, bu durumun objektif kriterlere dayanmadığı vurgulanmıştır.

12. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itirazlar 29/5/2017 ve 11/5/2017 tarihli kesin kararlarla kabul edilmiş ve İnfaz Hâkimliği kararlarının kaldırılmasına karar verilmiştir. Kararların gerekçesinde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazın usul ve yasaya uygun olduğu ifade edilmiştir.

13. Nihai kararlar 2/6/2017 ve 25/5/2017 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu vekili 20/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. İlgili hukuk için bkz. Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Mahkemenin 10/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu vekili Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının gerekçesiz olduğunu, mektupların geldiği ceza infaz kurumu denetiminden geçtiğini, başvurucunun daha önce devlet nezaretinde bulunduğu ceza infaz kurumunda defalarca görüştüğü A.Ö.nün görüşlerini içerir mektupların nasıl örgütsel haberleşme, talimat veya etki doğurabileceğinin açıklanmadığını belirterek haberleşme hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Bakanlık görüşlerinde; mektupların sakıncalı görülen kısımların alıkonulmasına karar verilirken, sakıncalı bulunmayan diğer kısımlarının başvurucuya verilmesinin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla da orantılı olduğu, başvurucunun haberleşme hürriyetinin ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçları ile ceza infaz kurumunun düzeni, güvenliği ve suçun önlenmesi meşru amacı temelindeki kamu yararı arasındaki denge gözetilerek sınırlandırıldığı vurgulanmıştır.

19. Başvurucu vekilinin Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında; Bakanlık görüşünde hangi ifadelerin neden sakıncalı olduğunun belirtilmediği, İnfaz Hâkimliği kararına değinilmediği, sözlerin A.Ö.ye ait olmasının, mektupların sakıncalı olması anlamına gelmediği, başvurucunun ülkenin üçüncü muhalefet partisinin lideri konumunda olduğu vurgulanmıştır.

2. Değerlendirme

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının özü, başvurucuya gelen mektupların Disiplin Kurulunca sakıncalı görülen kısımlarının karalanarak başvurucuya verilmesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.

21. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."

22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

23. Disiplin Kurulunca başvurucuya gönderilmek istenen mektupların bir kısmının sakıncalı olduğu değerlendirilerek sakıncalı bulunan kısımların (bkz. § 10) okunmayacak şekilde karalanarak başvurucuya verilmesine karar verilmiştir. Dolayısıyla anılan kararlar ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.

24. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme hürriyetine yapılan müdahale Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır (Ahmet Temiz, § 36).

25. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan, haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).

26. Mektupların sakıncalı bulunmasına sebep olarak, belirtilen kısımlarında A.Ö.ye ait örgütsel haberleşme niteliğinde sözlerin bulunması gösterilmişti. Bu kapsamda başvurucuya gönderilmek istenen mektupların Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, § 51).

27. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).

28. Somut olaya konu olan mektupların sakıncalı bulunan kısımlarında A.Ö.ye ait olduğu başvurucu vekili tarafından da kabul edilen ve metin içeriğinden de belirlenen ifadeler bulunduğu anlaşılmaktadır. Sakıncalı kısımlarda Kürtçe ifadeler ve bazı şifreli kısaltmalar kullanıldığı görülmüştür. Ayrıca A.Ö. tarafından silahlı mücadelenin teşvik edildiği vurgulanmış, başvurucuya eleştiriler yöneltilmiştir. Bunların yanında mektupların sakıncalı görülen kısımların tamamında terör örgütü kurucusu A.Ö.nün örgütün, lideri olduğu topluluğun nasıl davranması, nasıl yaşaması gerektiğine yönelik öğütleri ve talimatları bulunmaktadır.

29. Mektupların sakıncalı görülen kısımlarında kullanılan üslup ve bu kısımların yazarının kimliği gözönüne alındığında terör örgütünün yapısı ve işleyişiyle ilgili olarak eleştiri ve tavsiyeler içeren anlatımlarda bulunulduğu görülmektedir. Terör örgütünün yönetimine ve yapılanmasına yönelik değerlendirmelerin yer aldığı, şiddeti öven ve meşrulaştıran ifadeler kullanılarak silahlı terör eylemlerinin teşvik edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca mektuplarda örgüt söylemleriyle silahlı mücadele vurgulanarak, bu hususta yapılması gerekenler önerilerek terör örgütünün silahlı eylemlerinin meşru gösterilmeye çalışıldığı açıktır.

30. Buna göre mektupların bir kısmının sansürlenerek başvurucuya verilmesi şeklindeki müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda Disiplin Kurulu kararlarının da ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu; İnfaz Hâkimliğince alınan Cumhuriyet savcılığı mütalaasının kendisine tebliğ edilmediğini, mütalaaya karşı beyanlarının alınmadığını ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

33. Anayasa Mahkemesi, Devran Duran ([GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112) kararında; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında inceleyip ele aldığı tutukluluk incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünün şüpheli veya sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun cevap vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan bahsedilmeyen durumlarda savcılık görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir.

34. Somut olayda, İnfaz Hâkimliğince şikâyet başvurusu incelemesi sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve eklerinde başvurucu, bu görüş yazısında kendisinin cevap vermesini gerekli kılan ve daha önce haberdar olmadığı yeni bir olgu bulunduğunu dile getirmemiştir. Ayrıca İnfaz Hâkimliği kararlarının Savcılık görüşüne dayanılarak verildiği yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

35. Açıklanan gerekçelerle anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. İnfaz Hâkimliğince yapılan şikâyet başvurusu incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Selahattin Demirtaş (4) [2.B.], B. No: 2017/27359, 10/6/2020, § …)
   
Başvuru Adı SELAHATTİN DEMİRTAŞ (4)
Başvuru No 2017/27359
Başvuru Tarihi 20/6/2017
Karar Tarihi 10/6/2020
Birleşen Başvurular 2017/27361

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucuya gönderilen mektupların, sakıncalı bulunan kısımları okunmayacak şekilde karalanarak başvurucuya verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-Sakıncalı mektup Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (ceza) Anayasal ve Kişisel Önemin Olmaması

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 68
114
116
5237 Türk Ceza Kanunu 298
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 84
91
122
123
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi