TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
|
ŞEHRİVAN ÇOBAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/22672)
|
|
Karar Tarihi: 6/2/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 23/6/2020-31164
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportörler
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
|
|
Zehra GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Şehrivan ÇOBAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) duruşmada
hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya
katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Birinci Bölüm tarafından 29/1/2020 tarihinde yapılan
toplantıda, niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması
gerekli görüldüğünden başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 28. maddesinin
(3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. 1991 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu
olayların geçtiği tarihte Mersin'de ikamet etmektedir.
11. 30/7/2015 tarihinde açık kimliği belirtilmeyen bir şahıs
tarafından Van İl Emniyet
Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğüne yapılan bir ihbarda PKK/KCK
terör örgütüne eleman kazandırmak için "Mersin'den
otobüsle Van'a gelen Şehrivan [başvurucu] isimli bir kişinin yanındaki kişiyi örgüte teslim edeceği"
iddia edilmiştir.
12. İhbar üzerine Van Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık)
başlatılan soruşturma kapsamında Mersin'den Van'a yolcu taşıyan özel bir
firmaya ait yolcu otobüsü takibe alınmıştır.
13. Bahse konu otobüsün Van Şehirler Arası Otobüs Terminali'ne
ulaşmasından sonra otobüsten inen iki kadının çevreyi kontrol etmesi ve
Yüksekova'ya giden arabaların hareket noktasını sorması üzerine bu iki kadının
ihbar edilen şahıslar olabileceği değerlendirilerek kimlik kontrolü
yapılmıştır.
14. Yapılan kimlik kontrolünde kadınlardan birinin başvurucu
Şehrivan Çoban olduğu, diğer kadının S.D. adına düzenlenmiş bir kimlik
taşıdığı, asıl isminin ise R.T. olduğu tespit edilmiştir.
15. 30/7/2015 tarihli Olay Tutanağında, kimlik kontrolü
sonucunda R.T.nin 28/7/2015 tarihinden itibaren kayıp şahıs olarak aranmakta
olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir.
16. Soruşturma kapsamında 30/7/2015 tarihinde gözaltına alınan
başvurucu 31/7/2015 tarihinde tutuklanmıştır.
17. Mağdur sıfatıyla 31/7/2015 tarihinde beyanına başvurulan
R.T.; Mersin'de ailesi ile birlikte ikamet ettiğini, akrabalarından bazılarının
PKK terör örgütüne katıldığını, kendisinin de örgüte katılmaya karar verdiğini
ifade etmiştir. Bu amaçla siyasi bir partinin Mersin'de bulunan il binasına
giderek burada ismini örgüte katılmak isteyenler listesine yazdırdığını
belirten R.T., daha sonra kendisinin telefonla aranarak partiye çağrıldığını ve
örgüte katılımının sağlanması amacıyla başvurucuya teslim edildiğini beyan etmiştir.
R.T.nin avukat eşliğinde alınan 31/7/2015 tarihli beyanının ilgili kısımları
şöyledir:
"Mersin ilinde ailemle birlikte
kalıyorum. İfademde de belirttiğim gibi yakın akrabamdan bir kaç kişi PKK'ya
katılmıştı. Ben de teyzemin çocukları [B.] ve[K.]
ile birlikte katılmaya karar verdim. Mersinde bulunan [...] il binasına gittik. Tarifini ifademde verdiğim
şekilde isimlerimizi PKK'ya katılmak üzere orada bulunan kişiye yazdırdık. Daha
sonra bizi partiden arayarak partiye çağırdılar. Beni orada ismini Şehrivan
olarak tanıdığım kişiye teslim ettiler. Şehrivan benim üstümdeki tişörtü
değiştirdi. Belki önceki tişörtümle beni tanıyan olabilir diye değiştirmiştim.
Şehrivanın bana anlattığına göre önce Van'a gidecektik oradan da Hakkariye
gidecektik. Beni orada erkek bir arkadaşına teslim edecekti. Kendisi de geri
dönecekti. Şehrivan ile Mersin'de bir gün kaldıktan sonra Van'a aynı otobüsle
geldik. Otobüse binmeden önce benim de çalıştığım yerden arkadaşım olan [S.D.nin] kimliğini Şehrivan bana verdi."
18. Başvurucu, Savcılıktaki 31/7/2015 tarihli sorgusunda
suçlamaları reddetmiştir. Başvurucu sorgusunda özetle Mersin'de ikamet
ettiğini, akrabalarını ziyaret etmek için Van'a geldiğini, daha önceden
tanımadığı R.T. ile yöneticisi olduğu Yakınlarını
Kaybeden Aileler Derneğinin (YAKAY-DER) bir organizasyonu sırasında
tanıştıklarını ve birlikte yolculuk yaptıklarını ileri sürmüştür. Başvurucunun
31/7/2015 tarihli Savcılık sorgusunun ilgili kısımları şöyledir:
"Aslen Bitlisliyim. Ancak Mersin ilinde
ailemle birlikte ikamet ediyorum. Bir basın kuruluşunda çalışıyordum ancak
şuanda işsizim Van'a akrabalarımı ziyaret amacıyla gelmiştim. [R.T.yi.] daha önceden tanımıyordum.
...
[R.T.nin.] İfadelerini kabul
etmiyorum. Beni ağabeyimin evinde arama yapıldığını söylüyor. Öyle bir arama
yapılsaydı birimiz gözaltına alınırdı. Bu şekilde bir arama yapılmamıştır. Ben
kendisine acıdığım için evime aldım. PKK'ya götürdüğüm doğru değildir. [...] il binasının önünde bir kamera vardır. Kameraya
bakılırsa benim onunla orada görüşmediğim anlaşılır. Üzerimden çıkan telefon
numaraları ile ilgili olarak daha önce ifademde belirtmiştim aynen tekrar
ederim. Üzerimden çıkan mektup ağabeyim göndermiş olabilir. Ben kimseyi PKK'ya
katılmak için götürmüyordum. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum."
19. Başsavcılığın 18/1/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucu
hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır.
İddianamede başvurucunun terör örgütünün emir ve komuta zinciri içinde hareket
ederek örgütün kırsal alanına katılmak üzere mağdur R.T.yi Mersin'den Van'a
getirme eyleminin örgüt faaliyeti çerçevesinde görev dağılımı gereğince
yürütülen örgütsel bir faaliyet olduğu iddia edilmiştir.
20. Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamanın
15/3/2016 tarihli celsesinde başvurucu hazır bulunarak müdafii eşliğinde
tercüman aracılığı ile savunma yapmıştır. Başvurucu; soruşturma aşamasındaki
savunmasını tekrar ederek özetle R.T.yi daha önceden tanımadığını, Van'da
bulunan akrabalarını ziyaret etmek için Van'a gitmeyi planladığını, R.T.nin de
Yüksekova'da bulunan akrabalarının yanına gitmek istediğini beyan etmesi
üzerine R.T. ile birlikte yolculuk yaptıklarını, R.T.ye başkasına ait bir
kimlik kartı vermediğini savunmuştur.
21. Mahkemece istinabe suretiyle 2/3/2016 tarihinde dinlenen
R.T., soruşturma aşamasında verdiği beyandan farklı bir beyanda bulunarak
başvurucuyu önceden tanımadığını, Van'da bulunan teyzesini ziyaret etmek için
otobüse binerek Van'a geldiğini, başvurucunun da aynı otobüste yolculuk
ettiğini ve otogara vardıklarında gözaltına alındıklarını ifade etmiştir.
R.T.nin 2/3/2016 tarihli beyanının ilgili kısımları şöyledir:
"[B]en Mersin'de oturmaktayım, bahçe işlerinde
çalışıyorum, Van'da teyzem bulunmaktadır, ismi [F.Y.dir], kocasının ismi de [S.Y.dir], daha önce hiç yanına gitmemiştim ilk defa ziyaret
etmek istedim ve otobüse binip Van'a geldim, sanık Şehriban Çobanı ne Mersinde
ne Vanda tanımıyordum o da aynı otobüsteymiş, otobüsten iner inmez otogarda
bizi yakaladılar, benim kesinlikle iddia edilen konu ile ilgim yoktur ben
akraba ziyaretine gitmiştim örgüte katılma amacım söz konusu değildir bu konuda
kimseden yardım alma durumumda söz konusu değildir ...
...
Mağdurun savcılıkdaki müdafii eşliğindeki
ifadesi okundu soruldu, kabul etmiyorum ben çok yorgundum ve korkmuştum bu
nedenle o şekilde ifade verdim şimdiki ifadem doğrudur, ben sanıkdan şikayetçi
değilim davaya katılmak istemiyorum, zira kendisini tanımıyorum"
22. Mağdur R.T.nin istinabe suretiyle alınan beyanı başvurucunun
bizzat hazır bulunduğu 15/3/2016 tarihli celsede okunmuştur. Başvurucunun
müdafii aynı tarihli celsede mağdurun soruşturma aşamasındaki soyut beyanı
dışında aleyhe bir delil bulunmadığını ve mağdurun bu beyanının çelişkili
olduğunu belirterek olayın aydınlatılması için tahkikatın genişletilmesi
talebinde bulunmuştur. Mahkeme bu taleple ilgili herhangi bir değerlendirmede
bulunmamıştır.
23. Öte yandan terör suçlarından yargılanmakta olan tutuklu veya
hükümlülerin ceza infaz kurumlarında 2016 yılı Mart ayı itibarıyla ses getirecek firar, ayaklanma veya rehin alma gibi
eylemlerde bulunacaklarına dair istihbarata dayalı bir bilgi elde edilmesi
üzerine ceza infaz kurumlarının bağlı bulunduğu idareler, meydana gelebilecek
olaylara karşı tedbir almaları hususunda Bakanlık tarafından bilgilendirilmiştir.
Bu kapsamda başvurucunun tutuklu olarak bulunduğu Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunun şehir merkezinde terör olaylarının sıklıkla yaşanmakta olduğu
mahallelere yakın bir mevkide yer aldığı, İnfaz Kurumunda meydana gelebilecek
herhangi bir toplu eylemde civardaki terörist unsurların ve Kurumdaki diğer
hükümlü veya tutukluların eylemlere destek verme riskinin yüksek olduğu, koğuş
kapasitesinin aşılması sonucu asayişe konu olaylarda artış yaşandığı
gözetilerek aralarında başvurucunun da yer aldığı, terör örgütü üyeliği
suçundan yargılanan bazı tutukluların başka bir ceza infaz kurumuna
nakledilmesi talep edilmiştir.
24. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce (Genel Müdürlük)
nakil talebinin uygun görülmesi üzerine başvurucu 28/3/2016 tarihinde Ankara
Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) sevk edilmiştir. Sevkin
uygun görüldüğüne dair yazıda, sevk edilen tutukluların yargılandıkları
mahkemelerden duruşmalarda bulundurulmalarına ilişkin müzekkere gelmesi hâlinde
bu duruşmaların Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile yapılması, SEGBİS
ile duruşma yapılamadığı takdirde ilgili yer Cumhuriyet başsavcılıklarınca
gerekli güvenlik önlemleri alınarak tutukluların duruşmalara götürülmeleri
istenmiştir.
25. Mahkeme, başvurucunun 14/4/2016 tarihinde yapılması
planlanan duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlanmasını temin etmek
üzere İnfaz Kurumuna müzekkere yazmıştır.
26. Anılan müzekkereye istinaden başvurucu; Mahkemeye sunduğu
dilekçede SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğini, duruşmada hazır
bulunarak savunma yapmak istediğini beyan etmiştir.
27. 14/4/2016 tarihli celsede başvurucunun SEGBİS aracılığı ile
duruşmaya katılmak istemediğine dair dilekçesi okunmuştur. Başvurucunun SEGBİS
odasında bulunmayı reddetmesi nedeniyle SEGBİS bağlantısı kurulmaksızın
başvurucunun yokluğunda duruşmaya devam edilmiştir. Bu duruşmada başvurucunun
müdafiine, mağdur R.T.nin talimatla alınan beyanı ile üst araması sırasında
başvurucunun üzerinde ele geçirilen bir mektubun tercümesine ilişkin bilirkişi
raporu okunmuş ve bu belgelere karşı beyanı sorulmuştur.
28. Duruşmada hazır bulunan başvurucu müdafii; mağdur R.T.nin
başvurucu aleyhindeki beyanlarını geri aldığını, başvurucunun aleyhinde başka
bir delil de bulunmadığını belirterek tahliye kararı verilmesini talep
etmiştir.
29. Aynı celsede Savcılık makamı esas hakkındaki mütalaasını
Mahkemeye sunmuştur. Mütalaada; iddianameden farklı herhangi bir olaya ya da
olguya yer verilmemiştir. Başvurucu müdafiinin mütalaya karşı savunma yapmak
için süre talebinde bulunması üzerine Mahkemece talep kabul edilerek duruşma
12/5/2016 tarihine ertelenmiştir.
30. Mahkeme duruşma tarihinde başvurucunun SEGBİS odasında hazır
edilmesi için İnfaz Kurumuna müzekkere yazmış; bunun üzerine İnfaz Kurumu,
SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanması için SEGBİS odasında
hazır edilmesinin istendiği hususunda başvurucuyu bilgilendirmiştir.
31. Başvurucu, Mahkemeye sunduğu 26/4/2016 tarihli dilekçesinde
çeşitli Yargıtay kararlarına atıf yapmak suretiyle savunma hakkının
kısıtlanmaması için duruşmada hazır bulundurulmasının gerekli olduğunu ve video
konferans yöntemi ile kendisini etkin bir şekilde savunmasının mümkün
olmadığını belirterek SEGBİS odasında hazır bulunmayacağını, duruşmaya bizzat katılmak
istediğini beyan etmiştir.
32. Yargılamanın 12/5/2016 tarihli son celsesinde Mahkeme,
başvurucunun bizzat duruşmada hazır bulunma talebini değerlendirmiştir. Buna
göre başvurucunun savunmasının esaslı bölümünü oluşturan sorgusunun birinci
celsede Mahkeme huzurunda yapıldığı, yargılamanın gerçekleştirildiği Van il
merkezinde ve çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle hem
başvurucunun hem de kamu görevlilerinin güvenliğinin tehlikeye düşmesi ihtimali
bulunduğundan Ankara'daki Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan başvurucunun bu
ilden Mahkemeye transferi sırasında güvenlik sorunu yaşanabileceği ve video
konferans yöntemi ile savunma alınmasının ilgili mevzuata uygun olduğu
gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş ve başvurucunun yokluğunda
duruşmaya devam edilmiştir.
33. Başvurucunun yokluğunda yapılan son celsede başvurucunun
müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmış ve savunmasında özetle;
mütalaaya katılmadıklarını, örgüt üyeliği suçunun işlendiğine dair somut bir
delil bulunmadığını, başvurucunun aleyhinde beyanda bulunan R.T.nin söz konusu
beyanlarının çelişkili olduğunu belirtmiştir.
34. Mahkeme 12/5/2016 tarihli kararı ile başvurucunun silahlı
terör örgütü üyesi olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına
hükmetmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Mağdur [R.T.] soruşturma aşamasında özetle terör örgütünün kırsal
kadrosuna katılım yapmak üzere Mersin ilinden Van iline kendisinin Şehrivan
ÇOBAN' ın getirdiğini beyan etmiş iken kovuşturma aşamasında özetle kendisinin
Şehrivan ÇOBAN' ın hiç bir şekilde tanımadığını beyan etmiştir. Oysa sanık dahi
kendisi ile Mersin ilinde tanıştığını, birlikte yolculuk yaptıklarını, otobüs
biletini kendisinin aldığını yolda tişörtünü verdiğini beyan etmiş iken soruşturma
aşamasında ayrıntılı bir anlatımda bulunan mağdurun kovuşturma aşamasında bu
beyanlarından dönmesi sanığı suç ve cezadan kurtarma amacına yönelik olduğu
kabul edilerek mağdurun dosya kapsamı ile uyumlu görülen soruşturma
aşamasındaki beyanları kovuşturma aşamasındaki beyanlarına üstün tutulmuştur.
Zira [R.T.nin.] kimlik tespiti sonrası yapılan GBT sorgulamasında
28/7/2015 tarihinden itibaren ailesinin başvurusu üzerine kayıp şahıs olarak
arandığı dosyada mevcut Dz. 4 de bulunan GBT sorgu tutanağından anlaşılmıştır.
Dolayısıyla akraba ziyaretine giden bir kimse hakkında ailesinin kayıp şahıs
müracaatı yapması düşünülemeyecektir.
Yine Mağdur [R.T.] kovuşturma aşamasındaki beyanlarında Şehrivan ÇOBAN'ı
tanımadığını otobüsten iner inmez yakalandıklarını beyan etmiş ise de gerek
Şehrivan ÇOBAN' ın ikrara dayalı anlatımları ile Mersin ilinden birlikte
gelmeleri hatta Şehrivan ÇOBAN' ın evinde mağduru bir gece misafir ettiğine,
biletini birlikte aldığına, kendisine tişört verdiğine dair anlatımları, mağdur
ve sanığın otobüsten indikten sonra birlikte tuvalete gittikleri, daha sonra
servis aracına birlikte bindiklerinin tespitine dair tutanak ile de
örtüşmemektedir.
Bu nedenlerle sanığın inkara dayalı
savunmasına da itibar etmek mümkün olmamıştır.
Sanığın mahkememizce itibar edilmeyen
savunması, mağdurun kovuşturma aşamasındaki beyanlarında üstün tutulan
soruşturma aşamasındaki beyanları, ihbar tutanağı, yakalama tutanağı, ile
birlikte tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanık Şehrivan ÇOBAN'
ın silahlı terör örgütü PKK/KCK nın kamplarına katılmak isteyen mağdur [R.T.nin.] Mersin ilinden önce Van iline getirdiği ihbar
üzerine yakalandığı maddi olayın bu şekilde geliştiği kabul ve vicdani
kanaatine varılmıştır. "
35. Başvurucu; çelişkili tanık beyanının hükme esas alındığını,
SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmayı reddederek duruşmada bizzat hazır
bulunmayı talep ettiği hâlde usule aykırı bir şekilde yokluğunda duruşma
yapıldığını belirterek hükmü temyiz etmiştir.
36. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 1/2/2017 tarihli kararı ile hükmü
onamıştır. Kararda; başvurucunun yaşı küçük
olan mağdurun kimliğini gizlemek amacıyla mağdura kıyafet vermesi, başkasına
ait nüfus cüzdanı temin etmesi ve sahte otobüs bileti alması şeklindeki
eyleminin silahlı terör örgütüne eleman kazandırma organizasyonu içinde yer
aldığını gösterdiği, dolayısıyla Mahkemenin başvurucunun silahlı terör örgütü
üyesi olduğu yönündeki kabulünün yerinde olduğu sonucuna varıldığı
belirtilmiştir.
37. Başvurucu 2/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
38. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "İfade ve sorgunun tarzı" kenar
başlıklı 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendi şöyledir:
"İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında,
teknik imkânlardan yararlanılır."
39. 5271 sayılı Kanun'un "Sanığın
duruşmadan bağışık tutulması" kenar başlıklı 196. maddesinin
(4) numaralı fıkrası "Yukarıdaki
fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim
tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı
hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır." şeklinde iken
15/8/2017 tarihli ve 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 147. maddesi
ile "Hâkim veya mahkemenin zorunlu
gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin
kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya
duruşmalara katılmasına karar verilebilir." şeklinde
değiştirilmiştir. Bu KHK hükmü 1/2/2018 tarihli ve 7078 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 142. maddesi ile aynen kabul
edilmiştir
40. 5271 sayılı Kanun'un 196. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Hastalık veya disiplin önlemi ya da
zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir
hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak
koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için
getirilmemesine mahkemece karar verilebilir."
41. 13/12/2004 tarihli 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Nakiller"
kenar başlıklı 53. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hükümlüler, kendi istekleri veya toplu
sevk, disiplin, asayiş ve güvenlik, hastalık, eğitim, öğretim, suç ve yargılama
yeri nedenleriyle başka bir kuruma nakledilebilirler."
42. 5275 sayılı Kanun'un "Zorunlu
nedenlerle nakil" kenar başlıklı 56. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Kurumların elverişsiz ve yetersiz
kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik,
doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara
nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca
belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilirler."
43. 20/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında
Yönetmelik'in (Yönetmelik) "Ceza infaz
kurumunda bulunanlar" kenar başlıklı 14. maddesi şöyledir:
"(1) Teknik altyapının hazır olması
durumunda ceza infaz kurumunda bulunan kişi SEGBİS ile dinlenebileceği gibi,
SEGBİS üzerinden duruşmalara da katılabilir.
(2) Talep eden makam, dinleme yapacağı
kişinin kimlik bilgilerini, dinleme zamanını ve dinleme için yapılması gereken
hazırlıkları ilgili ceza infaz kurumu yönetimine bildirir.
(3) İlgili ceza infaz kurumu görevlisi,
ikinci fıkrada belirtilen talimatlar doğrultusunda, dinlenecek kişiyi, dinleme
odasında hazır eder.
(4) Talep eden makam ayrıca belirtmediği
sürece, dinlenecek kişinin dinleme talebinde belirtilen kişi olduğuna dair bir
tutanak, ceza infaz kurumu görevlisince düzenlenir ve imzalanır."
44. Genel Müdürlüğün 5/6/2015 tarihli ve Ceza infaz Kurumlarının
Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler konulu Genelgesi'nin "5275 sayılı kanunun 9'uncu maddesinde
belirtilenler ile 3713 sayılı kanuna muhalefet suçlarından hükümlü ve
tutukluların nakilleri" kenar başlıklı 18. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Tutuklular, öncelikle yargılandıkları
mahkemenin bulunduğu yerdeki kapalı ceza infaz kuramlarında, bu yerde kapalı
ceza infaz kurumu bulunmuyor ise suçları itibariyle konumlarına uygun en yakın
kapalı ceza infaz kurumlarında barındırılacaktır."
45. Aynı Genelge'nin 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ceza infaz kurumlarından yapılacak tüm
nakillerde varsa, nakli yapılacak kişinin devam eden yargılamasına ilişkin
duruşma tarihi dikkate alınacak, duruşma tarihinin yakın olması durumunda
naklin bu tarihten sonra yapılması için gerekli tedbirler alınacaktır."
2. Yargıtay Kararları
46. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/6/2017 tarihli ve
E.2016/16-639, K.2017/339 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık; alt sınırı beş yıl hapis cezasını gerektiren 5237 sayılı TCK'nun
314/2. maddesi uyarınca silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılanan,
yargı çevresi dışında tutuklu bulunan ve ses ve görüntü bilişim sistemi
(SEGBİS) ile savunma yapma imkânı tanınan sanığın, Cumhuriyet savcısının esas
hakkındaki görüşünü bildirdiği oturumlar ile hükmün açıklandığı son oturuma
getirtilmeden karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup
olmadığı, bu bağlamda 'adil yargılanma' ilkesinin ihlal edilip edilmediğinin
belirlenmesine ilişkindir.
...
Böylece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.
maddesinde konu edilen 'adil yargılanma hakkı' ilkesi gözetilerek, hâkimlerin
hüküm vermeden önce sanığı bizzat görmeleri sağlanmaya çalışılmış,
...
Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi,
yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, bu
hak 'adil yargılanma hakkı'nın temel unsurlarından birini oluşturmaktadır.
Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 'adil yargılanma hakkı' başlıklı 6. maddesinin
üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunmak hakkı
bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi
için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul
edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir
insiyatifinin olmadığının kabulü hâlinde hakkın varlığından da söz
edilemeyecektir.
Sanığın duruşmada hazır bulunma hakkını
sanıktan kaynaklanan herhangi bir olumsuzluk olmaksızın, onun istemi dışında
ortadan kaldıran ve zorunlu varesteliği öngören 1412 sayılı CMUK'nun 226.
maddesinin dördüncü fıkrasındaki; 'Duruşmadan vareste tutulmasını talep etmese
bile, davanın görüldüğü yer mahkemesinin yargı çevresi dışında başka bir suçtan
tutuklu veya cezası infaz edilmekte olan sanığın sorgusu bulunduğu yerdeki
mahkeme aracılığı ile yaptırılabilir' şeklindeki düzenlemeye 01.06.2005
tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'da yer verilmemiştir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12
Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ve 25 Kasım 1997 tarihli
Zana/Türkiye kararlarında; 'Sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın
kullanılmasından vazgeçilmesi, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabilir'
denilmek suretiyle, sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesinin
mümkün olduğu belirtilmiştir. Aynı prensip Ceza Genel Kurulunun 22.11.2011 gün
ve 192-241 ile 12.11.2013 gün ve 1442-451 sayılı kararlarında da
vurgulanmıştır.
Bu manada, tutuklu sanığın duruşmada hazır
bulundurulması mahkeme kararı ile sınırlandırılabilecek, sorgusunun yapıldığı,
esasa ilişkin delillerin toplandığı oturumlarda duruşma salonuna gelme yönünde
bir talebi olmayan tutuklu sanığın katılımı SEGBİS ile sağlanabilecektir.
SEGBİS ile savunma alınması hâlinde ise talep edildiğinde sanığın yanında
müdafiinin veya bir başka avukatın bulunması sağlanacaktır.
...
23.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 667
sayılı KHK'nın 6. maddesinin 1. fıkrasının [...] (i) bendinde ise; hâkim veya mahkemenin uygun
gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması
suretiyle şüpheli veya sanığın sorgusunu yapabileceği veya duruşmalara
katılmasına karar verebileceği hüküm altına alınmıştır. ... Buna göre; derhal
uygulanma ilkesi çerçevesinde geçmişe yürümeyecek olan usul hükümleri
niteliğindeki 667 sayılı KHK'nın 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinin ve
676 sayılı KHK'nın 6. maddesinin uyuşmazlık konusu olaya uygulanma olanağı
bulunmamaktadır.
Sanığın duruşmaya uzaktan katılmasını kamu
güvenliği, kaçma şüphesi veya tanıkların güvenliği gibi haklı sebeplerle
sağlamlaştıran SEGBİS yönteminin, somut olaydaki dava şartları ve yargılama
sahafahatı itibarıyla meşru zeminde karşılığı bulunup bulunmadığının
gözetilmesi gerekmektedir. ... Buna göre, SEGBİS yönteminin savunma hakkını
kısıtlayıp kısıtlamadığı, yargılama şartları ve meşru amaç kriterleri
çerçevesinde her bir somut olay bakımından bağımsız bir değerlendirmeye tabi
tutulmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu
değerlendirildiğinde;
Yargılandığı suçtan dolayı mahkemenin yargı
çevresi dışındaki bir cezaevinde tutuklu olup 27.11.2013, 22.01.2014 ve
26.02.2014 tarihli oturumlarda bizzat hazır bulundurulan ve 08.05.2014 tarihli
oturumda SEGBİS vasıtasıyla savunması alınan sanığın, sorgu sırasında ve
değişik tarihli dilekçelerinde duruşmalara bizzat katılmak istediğini
belirtmesine karşın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği
oturumlar ile hükmün açıklandığı son oturumda duruşma salonunda hazır
bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mâhkumiyetine karar verilmesinin
savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir."
47. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/2/2019 tarihli ve
E.2017/6-423, K.2019/93 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Bu aşamada ses ve görüntü bilişim
sistemi (SEGBİS) üzeride durulması faydalı olacaktır.
Şüpheli veya sanığın ifadesinin alınmasında
veya sorguya çekilmesinde uyulacak hususları belirleyen 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 'İfade ve sorgunun tarzı' başlıklı 147. maddesinin 1.
fıkrasının (h) bendinde ifade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik
imkânlardan yararlanılacağı düzenlenmiş,
20.09.2011 tarihinde yürürlüğe giren Ceza
Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında
Yönetmeliğin;
3. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde;
SEGBİS: 'UYAP Bilişim Sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda
iletildiği, kaydedildiği ve saklandığı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi' olarak
tanımlanmış,
14. maddesinin 1. fıkrasında; 'Teknik
altyapının hazır olması durumunda ceza infaz kurumunda bulunan kişi SEGBİS ile
dinlenebileceği gibi, SEGBİS üzerinden duruşmalara da katılabilir.' hükmü
getirilmiştir. Böylelikle, ceza infaz kurumunda, tedavi kurumunda veya yargı
çevresi dışında bulunan kişilerin dinlenilmesinde SEGBİS'in kullanılmasına ilişkin
usul ve esaslar belirlenmiştir.
Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı
kuralını düzenleyen CMK’nın 'Sanığın duruşmada hazır bulunmaması' başlıklı 193.
maddesinin birinci fıkrası, 'Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere,
hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni
olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.' hükmünü amirdir. Bu kuralın
istisnaları da aynı maddenin 2. fıkrasında 'Sanık hakkında, toplanan delillere
göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa,
sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.'
...
Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutacak
olan 'Sanığın duruşmadan bağışık tutulması' başlıklı CMK’nın 196. maddesi ise
suç ve karar tarihi itibarıyla;
'(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık
veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse,
mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla
hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya
çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve
müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır
bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi
huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre
sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle
sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu
yapılır.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da
zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir
hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla,
hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine
mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen
duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu hâlinde, bu tarihten önce duruşma
açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.' şeklinde iken 25.08.2017
tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı KHK'nın 147.
maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; 'Hâkim veya mahkemenin zorunlu
gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin
kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya
duruşmalara katılmasına karar verilebilir.' biçiminde değiştirilmiş, 08.03.2018
tarihli ve 30354 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren
7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 142.
maddesiyle de anılan fıkra kanunlaşmıştır.
Görüldüğü üzere, 694 sayılı KHK'nın 147.
maddesi ile CMK’nın 196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan birinci
değişiklik 'yukarıdaki fıkralar içeriğine göre' ibaresinin madde metninden
çıkarılmasıdır. Bu halde alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını
gerektiren suçlarda sanığın huzurda dinlenilmesine ilişkin gereklilik, sanığın
istinabe suretiyle sorguya çekilmesini düzenleyen aynı maddenin ikinci fıkrası
bakımından devam etmekte iken, sanığın SEGBİS yöntemi ile sorgusunun
yapılmasını düzenleyen dördüncü fıkrası bakımından aranmamıştır. Böylelikle, alt
sınır ayrımı yapılmaksızın tüm suçlar yönünden sanığın SEGBİS yöntemi
uygulanarak sorgusu yapılabilecektir.
694 sayılı KHK'nın 147. maddesi ile CMK’nın
196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan ikinci değişiklik ise 'Hâkim veya
mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda' ibaresinin madde metnine eklenmesidir.
Bu manada, somut yargılamanın şartlarına göre bir değerlendirme yapacak olan
Yerel Mahkeme, zorunlu gördüğü durumlarda, sanığın SEGBİS yöntemi ile sorgusunu
yapabilecek veya sorgusu yapılan sanığın bu sistem vasıtasıyla oturumlara
katılmasına karar verebilecektir."
48. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/2/2016 tarihli ve
E.2015/8703, K.2016/749 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Yargılandığı suçtan dolayı mahkemenin
yargı çevresi dışındaki bir cezaevinde tutuklu olup 27.02.2014 tarihli oturumda
bizzat duruşmada hazır bulundurularak, 05.09.2014 tarihli oturumda da sesli ve
görüntülü iletişim tekniği kullanılarak sorgusu yapılan, ancak SEGBİS ile
alınan sorgusu sırasında ve değişik tarihlerde sunduğu yazılı dilekçeleri ile,
duruşmalara bizzat katılmak istediğini belirten sanığın, CMK'nın 196/5. maddesi
hükmü gereğince; duruşmada hazır bulundurulmamasının dayanağı olan zorunlu
nedenler karar yerinde gösterilmeden yokluğunda yargılama yapılarak hükmün tefhim
edilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
Kanuna aykırı[dır.]"
49. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 26/5/2016 tarihli ve
E.2016/1697, K.2016/3295 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"CMK’nın genel ilkeleri ve 196. maddedeki
düzenleme Dairemizce benimsenen Y.C.G.K.'nın 10.06.2008 tarih ve 9-148-169
sayılı kararı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İçtihatları göz önünde
bulundurulduğunda; duruşmada hazır bulunma hakkı adil yargılama kapsamında
değerlendirilmekte olup, bu hakkın sınırlanması ancak ciddi şekilde gerekli
olması halinde istisna olarak uygulanmalıdır. A.İ.H.M.'nin Marcello Viola v.
İtalya kararı temyiz duruşmasına ilişkindir. Bu nedenlerle kovuşturma
aşamasında;
1-) Genel kural sanığın duruşmada hazır
bulundurulmasıdır. Bu hak ciddi nedenlere dayalı olarak mahkeme kararı ile
sınırlandırılabilir.
2-) İlk ve son savunmanın yapıldığı, esasa
ilişkin delillerin toplandığı oturumlara sanığın SEGBİS yolu ile katılması,
açık kabulüne dayalı olmalıdır.
3-) Sesli ve görüntülü yöntemle savunma
alınması halinde sanık müdafiinin talebi durumunda sanığın yanında bulunma
olanağının sağlanması; koşulları gerçekleştiğinde savunma hakkının
kısıtlanmadığı kabul edilebilecektir.
Tüm bu açıklamalar karşısında; duruşmalardan
önce SEGBİS sistemiyle savunma yapmak istemediklerini ve mahkemede hazır
bulunarak savunma yapmak istediklerini beyan eden sanığın müdafiinin de aynı
yöndeki talebine rağmen duruşmada hazır bulundurulmayarak SGBİS sistemiyle
alınan savunma ile hüküm kurularak CMK 196/2 maddesine muhalefet etmek
suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
...
Kanuna aykırı[dır.]"
50. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 28/6/2016 tarihli ve
E.2016/3392, K.2016/4533 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"1-Ceza yargılamasının temel ilkelerinden
biri 'doğrudan doğruyalık-vasıtasızlıktır.' Bu nedenle CMK’nın 193/1.
maddesinde 'sanık olmaksızın yargılama olmaz' genel kuralına yer verildikten
sonra istisnalar aynı Kanunun 193/2, 194/2, 195, 196, 200/1 ve 204.
maddelerinde gösterilmiştir. Sanığın kabulüne bağlı olarak alt sınırı 5 yıl ve
daha fazla hapis cezası gerektiren suçlar hariç olmak üzere istinabe yoluyla
sorguya çekilebilecektir. Görüntülü ve sesli iletişim tekniği kullanılarak
sorgu yapma yöntemi CMK'nın 196/4. maddesi hükmüne göre mümkün kılınmıştır.
CMK'nın genel ilkeleri ve 196. maddedeki
düzenleme Dairemizce benimsenen Y.C.G.K.'nın 10.06.2008 tarih ve 9-148-169
sayılı kararı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İçtihatları göz önünde
bulundurulduğunda; duruşmada hazır bulunma hakkı adil yargılama kapsamında
değerlendirilmekte olup, bu hakkın sınırlanması ancak ciddi şekilde gerekli
olması halinde istisna olarak uygulanmalıdır.
Bu açıklamalar karşısında; yargılandıkları
suçtan tutuklu olan sanıkların duruşmada hazır edilerek savunmalarının tespiti
yerine, SEGBİS sistemi aracılığıyla ifadeleri alınarak haklarında mahkumiyet
kararı verilmesi,
...
Kanuna aykırı[dır.]"
51. Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 19/12/2017 tarihli ve
E.2016/16369, K.2017/16223 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Duruşmada hazır bulunmak isteyen
sanığın, duruşmada hazır bulundurulması sadece ödev değil aynı zamanda bir
haktır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 10.06.2008, 9-148/169 sayılı kararı)
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1.
maddesine göre; cezai bir suç ile itham edilen herkesin, kendini savunma, iddia
tanıklarını sorguya çekme veya çektirme, duruşmada kullanılan dili anlamadığı
veya konuşamadığı takdirde bir tercüman yardımından para ödenmeksizin
yararlanması haklarını güvence altına almıştır. Duruşmada hazır bulunmaksızın
bu hakları nasıl kullanabileceğinin anlaşılması zordur. (Colozza v. İtalya 12
Şubat 1985)
Adil bir ceza yargılaması sürecinin oluşumunda
sanığın mahkeme nezdinde hazır bulunmasının büyük önemi bulunmaktadır. (Lala v.
Hollanda 22 Eylül 1994) Bunun sebebi hem adil yargılama hakkının mevcudiyeti
hem de beyanların doğruluğunun anlaşılması ve mağdur ile tanıkların
beyanlarıyla karşılaştırılmasıdır. (Sedoviç v. İtalya)
Temyiz aşamasında davalının duruşma salonunda
şahsen hazır bulunması ilk derece mahkemesinde görülmekte olan duruşmalarda
hazır bulunmasına nispeten daha az önem arzetmektedir. (Kamasinsıki v.
Avusturya, 19 Aralık 1989)
Adaletin gerçekten adil bir şekilde
sağlanmasının demokratik bir toplumda tuttuğu yer göz önünde bulundurularak
savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik her bir tedbirin ciddi şekilde gerekli
olmasına işaret edilmiştir. Daha az kısıtlayıcı bir tedbirin bulunması halinde
o uygulanmalıdır. (Van Mechelen ve diğerleri)
Sözleşme ile garantiye alınan hakkın
kullanılmasından vazgeçilmesi, bunun açıkçasöylenmesi ile mümkün
olabilir.(Zana/Türkiye)
CMK'nın genel ilkeleri ve 196. maddedeki
düzenleme Y.C.G.K.'nın 10.06.2008 tarih ve 9-148-169 sayılı kararı ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin İçtihadları göz önünde bulundurulduğunda; duruşmada
hazır bulunma hakkı adil yargılama kapsamında değerlendirilmekte olup, bu
hakkın sınırlanması ancak ciddi şekilde gerekli olması halinde istisna olarak
uygulanmalıdır. A.İ.H.M.'nin Marcello Viola v. İtalya kararı temyiz duruşmasına
ilişkindir. Bu nedenlerle kovuşturma aşamasında;
1-) Genel kural sanığın duruşmada hazır
bulundurulmasıdır. Bu hak ciddi nedenlere dayalı olarak mahkeme kararı ile
sınırlandırılabilir.
2-) İlk ve son savunmanın yapıldığı, esasa
ilişkin delillerin toplandığı oturumlara sanığın SEGBİS yolu ile katılması,
açık kabulüne dayalı olmalıdır.
Tüm bu açıklamalar karşısında; bozma sonrası
yapılan yargılamada SEGBİS sistemiyle kendisine bağlanan sanığın, savunma
yapmak istemediğini ve mahkemede hazır bulunarak savunma yapmak istediğini
beyan etmesine rağmen duruşmalarda hazır bulundurulmayıp SEGBİS sistemi
aracılığıyla yargılaması yapılarak mahkumiyetine karar verilmesi suretiyle
savunma hakkının kısıtlanması,
Bozmayı gerektirmiş[tir.]"
52. Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 8/10/2019 tarihli ve
E.2019/8212, K.2019/12041 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
15/8/2017 tarihinde yürürlüğe giren 694 sayılı
KHK'nın 147. maddesiyle CMK'nun 196. maddesinde yapılan ve 1/2/2018 tarihli
7078 sayılı Yasa'nın 142. maddesiyle aynen kabul edilen değişiklikle;
Hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü
durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması
suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusunun yapılabilmesine veya
duruşmalara katılabileceğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
Anılan kanun gerekçesinde de; düzenlemeyle
sanığın duruşmada hazır bulunmasının tarafların güvenliklerini tehlikeye
düşürmesine veya davanın makul sürede sonuçlandırılmasına engel olması ya da
buna benzer başka sebeplerin varlığı ile mahkemece zorunlu görülmesi halinde,
yurt içinde bulunan sanığın sorgusunun SEGBİS kullanılmak suretiyle
yapılabilmesi veya duruşmalara katılabilmesinin öngörüldüğü, Nitekim YGGK'nın
13/2/2018 tarihli, 2016/16-814 Esas ve 2018/42 Karar sayılı ve 27/2/2018
tarihli, 2017/16-33 Esas ve 2018/74 Karar sayılı ilamlarında da, yukarıda
belirtilen kanun değişikliği itibarıyla hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü
durumlarda alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan
yargılanan ve mahkeme huzuruna getirilme talebi bulunan sanığın SEGBİS yöntemi
ile sorgusunun yapılmasına ve duruşmalara katılımına karar verilmesinin bozma
sebebi oluşturmayacağına karar verilmiştir.
Bozma sonrasında SEGBİS sistemi aracılığıyla
ifade vermek istemeyen sanığın sorgusunun kanun gerekçesinde de belirtildiği
gibi zorunlu görülen tarafların güvenliklerinin tehlikeye düşmesi veya davanın
makul sürede sonuçlandırılmasına engel olması gibi hangi durumların gözönünde
bulundurulduğu açıklanıp belirtilmeden duruşmada hazır bulundurulmayıp, SEGBİS
aracılığıyla sorgusu yapılarak mahkumiyetine karar verilmesi suretiyle savunma
hakkının kısıtlanması,
Bozmayı gerektirmiş[tir.]"
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
53. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
54. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında,
Sözleşme'de açıkça düzenlenmemiş olmasına rağmen Sözleşme'nin 6. maddesinin
amaç ve hedefleri bir bütün olarak gözetildiğinde suç isnadı altında olan bir
kimsenin yargılamaya katılma hakkının bulunduğu kabul edilmektedir (Hermi/İtalya [BD], B. No:18114/02,
18/10/2006, § 59). Buna göre bir bütün olarak değerlendirildiğinde Sözleşme'nin
6. maddesi sanığa duruşmaya fiilen katılma hakkı tanımaktadır. Söz konusu
madde, ilke gereği diğerlerinin yanı sıra yalnızca duruşmalara katılma hakkını
değil aynı zamanda duruşmaları dinleme ve izleme hakkını da kapsamaktadır (Stanford/Birleşik Krallık, 23/2/1994, §
26).
55. AİHM, ceza davalarında video konferans sistemi aracılığı ile
duruşma yapılmasının savunma açısından güçlüklere sebep olduğu ve duruşmada
hazır bulunma hakkını ihlal ettiği yönündeki şikâyeti Asciutto/İtalya (B. No: 35795/02,
27/11/2007) kararında incelemiştir.
56. Anılan karara konu olayda, üyesi olduğu mafya örgütünün
faaliyetleri çerçevesinde işlediği suçlar nedeniyle hapis cezasına mahkûm
edilen başvurucu bu cezaya karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Hakkındaki hapis
cezasının infazı kapsamında özel bir tutukluluk rejimine tabi olarak ceza infaz
kurumunda tutulan başvurucu, dışarıyla olan ilişkilerinin kısıtlanması
sebebiyle ağır ceza mahkemesi ve istinaf mahkemesinde görülen duruşmalarda
hazır bulundurulmamıştır. Başvurucunun bu duruşmalara katılımı video konferans
sistemi aracılığı ile sağlanmıştır (Asciutto/İtalya,
§§ 5-21).
57. AİHM, Asciutto/İtalya kararında
başvurucunun hâkim önüne
çıkarılmamasının ve duruşmalara video konferans sistemi aracılığı ile katılmak
zorunda bırakılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği şikâyetini kabul
edilemez bulmuştur. AİHM, yaptığı değerlendirmede öncelikle hakkaniyete uygun
bir ceza yargılaması için sanığın mahkeme huzuruna çıkarılmasının büyük önem
arz ettiğine ilişkin içtihadını hatırlatmıştır (Asciutto/İtalya, § 57). Bu içtihada göre sanık duruşmada
hazır bulunmadan Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında özel olarak
düzenlenen "bizzat savunma",
"tanık sorgulama veya sorgulatma"
ve "ücretsiz tercüman yardımından
yararlanma" haklarının kullanılması zordur. Dolayısıyla sanığın
duruşmada hazır bulunma hakkını güvence altına alma yükümlülüğü Sözleşme'nin 6.
maddesinin temel gerekliliklerindendir (Hermi/İtalya,
§§ 58, 59). Dahası duruşmada hazır bulunma hakkı sanığın savunmasının
doğruluğunu kanıtlama, onu tanık ve mağdur ifadeleriyle karşılaştırma olanağı
sunar (Medenica/İsviçre, B. No:
20491/92, 12/12/200, § 54).
58. AİHM; sanığın video konferans yöntemi ile duruşmalara katılmasının
tek başına Sözleşme'ye aykırı olmadığını, ancak her bir davanın kendine özgü
koşulları dikkate alındığında bu yöntemin uygulanmasının meşru bir amaç
taşıması ve uygulamaya ilişkin koşulların Sözleşme'nin 6. maddesinde
öngörüldüğü şekliyle savunma haklarına ilişkin gerekliliklerle uyumlu olması
gerektiğini belirtmiştir (Asciutto/İtalya, §
64).
59. Video konferans uygulaması, diğer hususların yanında tutuklu
veya hükümlülerin ceza infaz kurumundan duruşma salonuna transferleri nedeniyle
oluşan gecikmelerin azaltılması ve yargılamaların hızlandırılması amacını
taşımaktadır (Marcello Viola/İtalya,
B. No: 45106/04, 5/1/2007, § 70). Bu nitelikteki imkânlara başvurmak bizzat
duruşmada hazır bulunma hakkının amaçlarıyla çelişmemektedir. Fakat tutuklunun
veya hükümlünün yargılama sürecini takip edebilmesi, duruşmada dinlenen
insanları görebilmesi ve sarf edilen ifadelerden haberdar olabilmesi, ayrıca
kendisinin de mahkeme, tanıklar ve diğer ilgililer tarafından görülmesinin ve
dinlenilmesinin teknik engeller bulunmaksızın garanti edilmesi gerekir (Sakhnovskiy/Rusya [BD], B. No: 21272/03,
2/10/2010, § 98; Marcello Viola, §§
72-74).
60. Bu ilkelere göre Asciutto/İtalya
kararında somut olayı değerlendiren AİHM başvurucunun farklı bir
ceza infaz rejimine tabi tutulan bir tutuklu olması nedeniyle ilgili ceza
mevzuatında öngörülen hükümler çerçevesinde video konferans yöntemi ile ağır
ceza mahkemesi ve istinaf mahkemesinde görülen duruşmalara katılımının
sağlandığına dikkat çekmiş, bu yöntemin uygulanmasının meşru bir amaç taşıyıp
taşımadığını ve yöntemin uygulandığı koşulların savunma haklarına riayet edip
etmediğini incelemiştir. Bu incelemede öncelikle başvurucunun mafya üyesi olma
suçundan yargılandığı gözönüne alınarak kaçma veya suikasta uğrama riskinin
mevcut olması nedeniyle duruşma salonuna transferinin ağır güvenlik tedbirleri
alınmasını gerektirdiğini ve davanın duruşma salonunda hazır bulunan diğer
tarafları ile tanıklara baskı uygulama gücünün bulunduğunu belirtmiştir. Bu
durumda başvurucunun duruşma salonuna transferinin zorluğuna vurgu yapan AİHM
video konferans yönteminin uygulanmasının kamu düzenini koruma, tanıkların ve
mağdurların güvenliğini ve özgürlüğünü sağlama, aynı zamanda yargılamayı makul
sürede tamamlama gibi meşru amaçlar taşıdığı kanaatine varmıştır. Video
konferans yönteminin uygulanmasına ilişkin koşulların savunma haklarına uyup
uymadığı hususunda yapılan incelemede ise başvurucunun duruşmada hazır bulunan
kişileri görme ve söylenenleri duyma imkânına sahip olduğunu, yargılamada
teknik nitelikte sorunlar yaşandığı hususunda bir şikâyetin dile
getirilmediğini ve ilgili mevzuata göre başvurucu müdafiinin video konferans
bağlantısı kurulan odada hazır bulunma hakkına sahip olduğunu gözeterek
başvurucunun video konferans yöntemi ile ağır ceza mahkemesi ve istinaf
mahkemesindeki duruşmalara katılımının davanın diğer tarafına göre savunma
açısından başvurucuyu dezavantajlı duruma düşürmediği ve sonuç olarak
Sözleşme'nin 6. maddesinde öngörüldüğü şekliyle savunma hakkının kullanıldığı
sonucuna ulaşmıştır (Asciutto/İtalya, §§
63-69)
V. İNCELEME VE GEREKÇE
61. Mahkemenin 6/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
62. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını
karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
63. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Duruşmada Hazır
Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
64. Başvurucu; SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının savunma
açısından kendisini zor duruma düşürmesi nedeniyle bu şekilde duruşmaya
katılmayı reddettiğini, ilgili mevzuat hükümlerine ve yerleşik içtihada göre
esas hakkındaki mütalaanın yüzüne karşı okunması gerektiği hâlde gıyabında
duruşma yapıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
65. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında
açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin,
hangi merciin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun
ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların
ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında;
SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve
söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır
bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru
yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına
sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde
yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği
belirtilmiştir. Ayrıca somut olayda SEGBİS aracılığı ile alınan bir ifade ya da
savunma bulunmadığına dikkat çekilmiş; başvurucunun ilk duruşmada yargılamayı
yapan mahkeme önünde avukatının katılımıyla ve tercüman aracılığıyla savunma
yaptığı belirtilmiştir.
66. Bakanlık görüşünde ayrıca; yargılama devam ederken başka bir
ildeki ceza infaz kurumuna nakledilen başvurucunun transferi sırasında güvenlik
sorunu yaşanabileceği gözetilerek duruşmalara SEGBİS bağlantısı kurulmak
suretiyle katılımının kararlaştırıldığı, SEGBİS ile duruşmalara katılmayı
reddetmesi nedeniyle başvurucunun yokluğunda fakat müdafiinin katılımıyla
yargılamanın sürdürüldüğü, bu şekildeki bir yargılamanın adil yargılanma
hakkının görünümlerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerine aykırılık teşkil etmediği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
67. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
68. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı
kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
69. Anayasa Mahkemesi SEGBİS'in kullanılmasını daha önce Erdal Korkmaz ve diğerleri (B. No:
2013/2653, 18/11/2015, §§ 98-105)
başvurusuna ilişkin kararında kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkı yönünden ele almıştır. Karara konu olayda silahlı
terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olarak başlatılan soruşturma kapsamında
tutuklanan başvurucular, tutukluluk incelemesini yapan hâkim huzuruna
çıkarılmadıklarını ve incelemenin SEGBİS vasıtasıyla yapıldığını belirterek
anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir (Erdal Korkmaz ve diğerleri, § 98). Anılan
kararda, SEGBİS'in duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme
imkânı sağladığı ve bu sistemde yargılamanın taraflarının yargısal işlemleri
karşılıklı olarak gerçekleştirilebildikleri vurgulandıktan sonra SEGBİS
vasıtasıyla yapılan yargılamada yüz yüzelik ilkesinin sağlandığı ifade
edilmiştir (Erdal Korkmaz ve diğerleri, §
103).
70. Anayasa Mahkemesi daha önce başvurucuların ses ve görüntü
aktarımı suretiyle duruşmaya katılımlarının sağlanmasını, adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden
kapsamlı bir şekilde değerlendirmemiştir. Dolayısıyla suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklarda adil
yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada
hazır bulunma hakkına yönelik müdahalelerle ilgili ilk esaslı
değerlendirme bu kararda yapılacaktır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
71. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Hakkın Kapsamı ve
Müdahalenin Varlığı
72. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve
adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma
hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi,
taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması
gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet
Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
73. Anayasa'nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin
gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki
hakkaniyete uygun yargılama kavramından hareket ederek adil yargılanma hakkının
gereklerini saptamıştır. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası
kapsamında adil yargılanma hakkının gereklerinden birinin de duruşmada hazır
bulunma hakkı olduğu AİHM'in birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır
bulunma hakkını da kapsadığının kabul edilmesi gerekir.
74. Sanığın duruşmada hazır bulunması hem savunma hakkının etkin
bir şekilde kullanılmasını sağlamakta hem de silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine işlerlik kazandırmaktadır. Ceza adaletinin hakkaniyete uygun
şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılması büyük
önem arz etmektedir. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine
dayalı bir yargılama sisteminin benimsenmesi, sanığın duruşmada hazır
bulunmasını gerektirmektedir. Anılan hak, sadece duruşmada hazır bulunmayı
değil duruşma sürecini takip etmeyi, iddiaları ve tanık ifadelerini dinlemeyi,
iddia/savunmaları destekleyecek şeyleri ileri sürmeyi de içerir. Dolayısıyla
duruşmada hazır bulunma hakkı, sanığın yargılamaya etkili katılım hakkıyla da
doğrudan ilişkilidir. Suç isnadı altındaki bir kimse duruşmada hazır bulunarak
yargılamaya etkin olarak katılmakta, hakkında kurulacak hükmün inşasına ortak
olmakta ve yargılamaya yön verme imkânına kavuşmaktadır. Hâkimler de bu hak vesilesiyle
sanığın tutum ve davranışları ile kişisel özelliklerini gözlemleme imkânı elde
etmektedir.
75. Duruşmada hazır bulunma hakkı, hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının özel bir görünümü olan savunma hakkıyla da sıkı bağlantılıdır. Ceza
yargılamasında hakkaniyete uygun bir yargılamanın en önemli unsuru olan bizzat savunma hakkının sağlanabilmesi
için sanığın duruşmada hazır bulunma olanağına sahip olması gerekir. Özellikle
mahkemenin vereceği hükmü etkileyebilecek nitelikteki değerlendirmelerin veya
başka esaslı işlemlerin yapıldığı kritik
aşamalarda sanığın duruşmada hazır bulunması büyük önem
taşımaktadır. Duruşmada hazır bulunma hakkı, kişinin kendi davasının
duruşmasına bizzat veya müdafii ile birlikte katılması anlamına gelmektedir.
Böylelikle olayı en iyi bilebilecek durumda olan sanık, delillerin
tartışılmasını sağlayarak aleyhinde olan delilleri çürütme ve mahkemenin
vereceği kararı etkileme imkânı bulacak ve böylelikle savunmasının doğruluğunu
ispatlayabilecektir.
76. Duruşmada hazır bulunma hakkı tanık sorgulama veya
sorgulatma ve tercüman yardımından yararlanma haklarıyla da yakından
bağlantılıdır. Duruşmada hazır bulunmayan sanığın anılan haklarını etkili
şekilde kullanması zordur. Duruşmada hazır bulunma hakkı, anılan hakların
kullanılmasını gerektiren durumlarda sanığa savunmasını planlayarak mahkeme
önünde en uygun ve etkili şekilde yapabilme, tanıklara soru sormak suretiyle
onların beyanlarının zayıf/itibar edilemez noktalarını ortaya koyabilme ve
böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilme imkânı vermektedir. Dolayısıyla
-görüntü ve ses kalitesi yüksek olan araçlardan yararlanılsa bile- uzaktaki
sanığın ses ve görüntüsünün duruşma salonuna aktarılmasının sağladığı menfaat
ile onun duruşma salonunda fiziksel olarak yer almasının sağladığı menfaat aynı
değildir. Bunun için anılan hak sadece istisnai hâllerde sınırlandırılabilir.
77. Duruşmada hazır bulunma hakkı, ilgili usul kanunlarında da
düzenlenmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 193. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralı hükme bağlanmıştır. Buna
göre Kanun'un ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere hazır bulunmayan sanık
hakkında duruşma yapılmaz. Kanun'un ayrık tuttuğu hâllerden biri aynı maddenin
(2) numaralı fıkrasında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar
verilmesi gerektiği kanısına varılırsa sorgusu yapılmamış olsa da davanın
sanığın yokluğunda bitirilebileceği şeklinde düzenlenmiştir. Diğerleri de aynı
Kanun'un 194., 195., 196., 200. ve 204. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak
bireysel başvuru incelemelerinde ölçü norm Anayasa'dır; kanuna uygunluk
denetimi yapılmamaktadır. Bu nedenle yapılan müdahalenin anayasal koşullara da
uygun olması gerekir.
78. Somut olayda başvurucunun duruşma salonunda bizzat hazır
bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi ve SEGBİS aracılığı ile katılımının
sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir
müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
79. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan duruşmada
hazır bulunma hakkı mutlak olmayıp -istisnai olarak- sınırlamalara konu
olabilir. Ancak yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil
edecektir.
80. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
81. Bu sebeple müdahalenin somut başvuruya ilişkin olarak
Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, haklı
bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
82. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmakta olan
başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi
5271 sayılı Kanun'un 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayanmaktadır.
Dolayısıyla anılan müdahalenin kanunilik
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
83. Anayasa'nın 13. maddesi, temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasını ilgili hak ve özgürlüğe ilişkin Anayasa maddesinde
gösterilen özel sınırlandırma sebeplerinin bulunmasına bağlı kılmıştır.
84. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre özel
sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların dahi hakkın doğasından kaynaklanan
bazı sınırları bulunmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın diğer maddelerinde yer alan
kurallara dayanılarak da bu hakların sınırlanması mümkün olabilmektedir. Buna
göre Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete
yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere
sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2014/87, K.2015/112,
8/12/2015; E.2016/37, K.2016/135, 14/7/2016, § 9; E.2013/130, K.2014/18,
29/1/2014; Sevim Akat Eşki, B.
No: 2013/2187, 19/12/2013, § 33).
85. Anayasa’nın 36. maddesinde özel sınırlama nedeni
düzenlenmemiştir. Bu durumda Anayasa'nın diğer maddelerinde yer alan hak ve
özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin somut olay bakımından sınırlandırma
sebebi olarak kabul edilip edilemeyeceği araştırılmalıdır.
86. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yaşam
ile maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme haklarına sahip olduğu
belirtilmektedir. Anılan hüküm ile devlete verilen yaşam hakkını koruma
ödevinin suç isnadı altındaki kişilerin Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkının bir unsuru olan duruşmada hazır bulunma hakkının
sınırlanmasında dikkate alınması gerekmektedir.
87. Somut olayda başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebi,
transfer esnasında kendisinin ve kamu görevlilerinin yaşamı yönünden risk
oluşturduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna göre müdahalenin kamu düzeni ve
güvenliğinin sağlanması, bunun yanı sıra gerek tutuklu kişinin gerekse
tutukluya refakat edecek güvenlik görevlilerinin yaşamının ve vücut
bütünlüğünün korunması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında
meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.
88. Diğer taraftan Anayasa'nın 141. maddesinde yargıya davaların
en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi de verilmiştir.
Bu görevin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça uyuşmazlıkların
çözümü için alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi, yargıya ilişkin anayasal
kuralların etkililiğinin sağlanması bakımından gerekli görülebilir (AYM,
E.2013/85, K.2013/95, 22/9/2010). Somut olayda başvurucunun duruşmaya bizzat katılma
talebi, daha önce huzurda savunma yaptığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Dolayısıyla tutuklu veya hükümlülerin ceza infaz kurumundan duruşma salonuna
transferleri nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve yargılamaların
hızlandırılması sebebiyle duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin
usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik olarak da meşru bir amaca
dayandığı sonucuna ulaşılmıştır.
(3)Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
89. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık
olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye
elverişli olmasını, gereklilik
amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir
müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık
ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç
arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM,
E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, § 38).
90. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan
müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasının yanında gerekli olması da gerekir. Gereklilik yukarıda da ifade edildiği
üzere hakka müdahale teşkil eden birden fazla araç arasından hakkı en az
zedeleyen aracın seçilmesini ifade etmektedir. Buna göre hak ve özgürlüğü
sınırlayan tedbirlerden hangisi diğerlerine nazaran hakkın norm alanına daha az
müdahale edilmesi sonucunu doğuruyorsa o tedbirin tercih edilmesi gerekir.
Bununla birlikte hakka müdahale oluşturacak aracın seçiminde kamu
otoritelerinin belli ölçüde takdir payının bulunduğu da kabul edilmelidir. Zira
yetkili kamu makamları, öngörülen amaca ulaşılması bakımından hangi aracın
etkili ve verimli sonuçlar doğuracağına ilişkin olarak isabetli karar verme
noktasında daha iyi bir konumdadır. Özellikle alternatif aracın bulunmadığı
veya mevcut alternatiflerin öngörülen meşru amaca ulaşılması bakımından etkili
olmadığı ya da daha az etkili olduğu durumlarda kamu makamlarının araç seçimi
hususundaki tercih yetkisinin gereklilik
kriterini sağlamadığının söylenebilmesi için çok güçlü nedenlerin bulunması
gerekir.
91. Duruşmada hazır bulunma hakkının -doğası gereği- ceza
hukukunun çekirdeğini oluşturan konularda daha katı bir biçimde uygulanması
gerekmektedir. Özellikle hürriyeti bağlayıcı ceza gerektiren suçlara ilişkin
yargılamalarda, hükmü değiştirebilecek nitelikteki değerlendirmelerin veya
başka esaslı işlemlerin yapıldığı kritik
aşamalarda suç isnadı altındaki kişinin duruşmada hazır bulunmasının
oluşturacağı menfaatin boyutu önem taşımaktadır. Suç isnadına ilişkin
yargılamalarda esaslı işlemlerin yapıldığı bir aşamada sanığın duruşmada hazır
bulunması asıldır, istisnai hâllerde gıyapta yargılama yapılabilir. Dolayısıyla
gereklilik ilkesi yönünden
duruşmada hazır bulunma hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda
sınırlanabilecektir. Bu bakımdan duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan
herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli
olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır
bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve
olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır.
92. Bilindiği üzere SEGBİS; Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde
(UYAP) ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği,
saklandığı ses ve görüntü bilişim sistemi olarak tanımlanmaktadır (Erdal Korkmaz ve diğerleri, § 99). Esasen
SEGBİS'in suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklar ile medeni hak ve yükümlülüklere
-ve bu bağlamda cezaların infazına- ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanması
kategorik olarak Anayasa'ya aykırı bir durum değildir. Aksine kişilerin
duruşmalara sesli ve görüntülü bir bilişim sistemi kullanılarak katılmalarına
imkân tanınması veya adli merciler önünde kendilerini sözlü olarak ifade
edebilmeleri bizatihi bu kişilerin adli süreçlere katılımlarını büyük ölçüde
kolaylaştıran bir işleve sahiptir. Bu itibarla Türk hukuk uygulamasında yakın
dönemde gerçekleştirilen en önemli projelerden biri olan UYAP'ın ve bunun bir
parçası olan SEGBİS'in adil yargılanma hakkı bağlamında sağladığı yararlar ve
bu sistemlerin geliştirilerek uygulanmaya devam edilmesinin önemi inkâr
edilemez.
93. Bununla birlikte SEGBİS'in kullanılması yoluyla duruşmaya
katılmanın duruşmada bizzat hazır bulunmaya göre kişilere kendilerini yargı
makamları önünde sözlü olarak ifade etme ve yargılama sürecine aktif olarak
katılım sağlama yönünden daha sınırlı bir menfaat sağladığı da gözardı edilmemelidir.
Bu durumda kişinin duruşmada bizzat hazır bulunma hakkına belirli ölçüde
sınırlama getiren bir uygulama olan SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılımının
neden gerekli olduğu derece mahkemelerince gösterilmelidir. Bu gerekliliğin
ortaya konulması bağlamında, kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep
etmelerine rağmen SEGBİS yoluyla katılımlarının neden yeterli görüldüğünün ve
duruşmada bizzat hazır bulunmayı imkânsız hâle getiren veya büyük ölçüde
zorlaştıran koşulların neler olduğunun ifade edilmesi gerekir. Bu çerçevede
talepte bulunan kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmasına imkân sağlayan
alternatif tedbirlerin uygulanabilirliğinin hatırda tutulması önemlidir.
Duruşmada bizzat hazır bulunmanın önemine istinaden kanun koyucu da 5271 sayılı
Kanun'un uygulandığı durumlarda hâkim veya mahkemenin ancak zorunlu gördüğü durumlarda görüntülü ve
sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle duruşmalara katılıma karar
verilebileceğini düzenlemiştir.
94. Müdahalenin gerekli
olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının
yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği ölçülülük
ilkesinin diğer bir unsuru olan orantılılık
açısından gözönüne alınmalıdır. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan
tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi
olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma
düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip
olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak
değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken
hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da
bakılmalıdır.
95. Diğer taraftan duruşmada hazır bulunma hakkından açıkça veya
örtülü şekilde feragat edilmesi mümkündür. Her iki durumda da feragatin
tereddüde yer vermeyecek şekilde açık olması ve aynı zamanda kamu yararına
aykırılık taşımaması gerekir. Duruşmada hazır bulunma hakkından feragat,
savunma tarafına bu haktan vazgeçmesiyle orantılı asgari güvenceler
sağlanmadıkça kamu yararına uygunluk taşımayabilir. Ayrıca örtülü feragatin
geçerli olabilmesi için sanığın söz konusu eylemlerinin sonuçlarını makul
olarak öngörebileceğinin ortaya konulması gerekmektedir. Dolayısıyla yetkili
yargı organlarının bu konuda varsayıma dayalı bir değerlendirme yapmamaları
gerekir.
(b) İlkelerin Olaya
Uygulanması
96. Yargılamaya, başvurucunun Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda tutukluluğu devam ederken başlanmıştır. Başvurucu 15/3/2016 tarihli
oturuma müdafii ile katılarak ve resen atanan bir tercümanın yardımından
yararlanarak savunma yapmıştır. Bu arada başvurucunun Sincan Kadın Kapalı Ceza
İnfaz Kurumuna sevki yapılmış vealınan ara kararı gereğince başvurucunun SEGBİS
odasında hazır edilerek sonraki celseye video konferans yöntemiyle katılması
kararlaştırılmıştır. Sonraki (14/4/2016 tarihli) celsede İnfaz Kurumu idaresi
tarafından başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemediği
bildirilmiştir. Aynı celsede Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü
açıklamış, sanık müdafiinin esasa ilişkin savunma yapmak için süre talep etmesi
nedeniyle hüküm verilmesi sonraki celseye ertelenmiştir.
97. 12/5/2016 tarihli son celsede de başvurucunun müdafii hazır
bulunmuş, İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla
duruşmaya katılmak istemediği bildirilmiştir. Bunun üzerine Mahkeme;
başvurucunun savunmasının esaslı bölümünü huzurda yaptığını, Van il merkezinde ve
çevresinde meydana gelen terör olayları nedeni ile başvurucunun Ankara'dan
duruşmaya bizzat getirilmesi esnasında kendisinin ve kamu görevlilerinin
yaşamının tehlikeye düşebileceğini ve SEGBİS yöntemiyle duruşmaya katılımın
sağlanmasının da yasal olduğunu belirterek yargılamaya devam etmiştir. Aynı
celsede Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü yinelemiş; başvurucu
müdafiinin esas hakkındaki savunmasını yapmasından sonra yargılama bitirilerek
hüküm tefhim edilmiştir.
98. Başvurucu, aşamalarda ibraz ettiği dilekçelerinde video
konferans yönteminin rızaya bağlı olduğuna dair Yargıtay kararlarının
bulunduğunu belirtmiş; ısrarla duruşmalara bizzat katılmak istediğini dile
getirmiştir.
99. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin elverişli olup olmadığı incelenmelidir.
Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak
istenmesinin amacı Mahkemenin bulunduğu il merkezinde ve çevresinde meydana
gelen terör olayları nedeniyle duruşma salonuna transfer sırasında başvurucunun
ve görevlilerin güvenliği açısından zorluk yaşanmaması ve makul sürede
yargılama yapılmasıdır. Buna göre başvurucunun transferinin güvenlik sorunu oluşturabileceği
kaygısı ve yargılamanın uzun sürmemesi gibi meşru amaçlara ağırlık verilerek
duruşmada hazır bulunma hakkına sınırlama getirilmesi anlaşılabilir bir
durumdur. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin
başvurucunun ve kamu görevlilerinin yaşam haklarının korunması ve makul sürede
yargılama yapılması amaçlarına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.
100. İkinci olarak müdahalenin gerekli
olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü, müdahalede bulunulurken en hafif aracın
seçilmesi anlamına gelmektedir. Terör örgütü üyeliği gibi nitelikli bir suçtan
yargılanan başvurucu, yargılama sürerken ceza infaz kurumunun kapasitesinin
aşılması ve güvenlik gibi diğer nedenlerle Mahkemenin yargı çevresi dışındaki
bir ceza infaz kurumuna sevk edilmiştir (bkz § 23). Bununla birlikte anılan
nedenler kararda gösterilmemiştir. Dahası yargı organları ile Ceza İnfaz Kurumu
idaresinin başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının gerekliliklerinin
sağlanmasına uygun şekilde planlama yaptığına (sevk kararından önce
başvurucunun devam eden yargılamasına ilişkin duruşma tarihinin dikkate alınıp
alınmadığına ve sevkten sonra başvurucunun duruşma tarihinde Mahkemeye transfer
edilmesi için gerekli güvenlik önlemlerinin alınması noktasında makul bir çaba
gösterildiğine) dair bir veriye de ulaşılamamıştır. Somut olayda ilk derece
mahkemesi başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebini genel olarak bir
güvenlik sorununun varlığına işaret ederek reddetmiş, duruşmaya katılması
yönünde bir çaba içine girmemiştir.
101. İlk oturumda bizzat hazır bulundurularak sonraki
oturumlarda sesli ve görüntülü iletişim tekniği kullanılmak suretiyle duruşmaya
katılımı sağlanmaya çalışılan, ancak değişik tarihlerde yazılı dilekçelerle
duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla belirten başvurucunun yokluğunda
Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş ve Mahkemece hüküm
verilmiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkeme esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve
başvurucu hakkında hüküm verildiği, yani esaslı işlemlerin yapıldığı oturumlara
başvurucunun katılma taleplerini reddetmiştir. İlk derece mahkemesinin güvenlik
gerekçesi makul görülmekle birlikte örneğin duruşmanın daha uygun başka bir
günde yapılabilmesi önünde herhangi bir engel olup olmadığı araştırılmamıştır.
Başvurucunun duruşmaya katılmasını mümkün kılmayan olaya özgü koşulların
varlığı gösterilmemiş ve yeni bir duruşma günü verilmesi dâhil başka
alternatiflerin de sonuçsuz kaldığı ortaya konulmamıştır. Başvurucu anılan
hakkından feragat de etmemiştir. Mahkemenin, başvurucunun duruşmaya katılmasını
sağlamak için herhangi bir alternatif yöntemi denemeden ve bunun mümkün olmayıp
SEGBİS yönteminin kullanılmasının zorunlu olduğunu göstermeden başvurucunun
talebini reddettiği görülmektedir.
102. Bu çerçevede derece mahkemelerince diğer alternatifler
değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler sunulmadan doğrudan
başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesi, en uygun aracın
seçilmemesi sebebiyle müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmaktadır.
Dolayısıyla başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmada hazır
bulunma talebinin reddedilmesinin zorunlu
olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulamadığı için
müdahalenin gerekli olmadığı
sonucuna varılmıştır.
103. Müdahalenin gerekli
olmadığı sonucuna varıldığından ölçülülük açısından ayrıca orantılılık incelemesi yapılmamıştır.
104. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Selahaddin MENTEŞ bu sonuca farklı gerekçeyle katılmıştır.
Hicabi DURSUN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yıldız
SEFERİNOĞLU bu görüşe katılmamışlardır.
C. Bağımsız ve Tarafsız
Bir Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
105. Başvurucu; yargılamada görev alan Cumhuriyet savcısının
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları
kapsamında terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla mesleğinden ihraç edilerek
tutuklandığını, bu hususun da yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına zarar
verdiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
106. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014,
§§ 19, 20).
107. Somut olayda başvurucu tarafından, bu iddianın başvuruya
konu yargılamayı yapan mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden
hususlara ya da kendisine isnat edilen ve derece mahkemesince sabit görülen
fiilleri, bu fiillere dayanılarak yapılan işlemlerin sıhhatini ne şekilde
etkilediğine ilişkin somut ve hukuken kabul edilebilir herhangi bir açıklama
yapılmamıştır. Bu itibarla başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin delillerini
sunma, temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma
yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından
ileri sürülen bu iddianın temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
108. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
109. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
110. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuştur.
111. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875,
7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer
bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir
(Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
112. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
113. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı
olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda
herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar
kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek
devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine
getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§
57-59, 66, 67).
114. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal
edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmıştır.
115. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Van 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekmektedir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE
Hicabi DURSUN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yıldız SEFERİNOĞLU'nun
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Van 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2016/41, K.2016/328) GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/2/2020tarihindekarar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında kamu davası
açılan başvurucu; yargılama sürecindeki tüm itirazlarına rağmen Sesli ve
Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla beyanlarının tespit edilmek
istenmesi nedeniyle mahkeme salonunda savunma yapma hakkının elinden alındığını
ve esas hakkındaki mütalaaya karşı itirazlarını bu nedenle yapamadığını ve bu
uygulama sonucu adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
Başvurucu Van Ağır Ceza Mahkemesindeki 15/03/2016 tarihli ilk
duruşmaya tutuklu bulunduğu Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan getirilmiş,
mahkeme önünde avukatı hazır olduğu halde iddianame okunduktan sonra tercümanı
aracılığıyla savunmada bulunmuştur. Daha sonra terör suçlarından yargılanmakta
olan tutuklu ve hükümlülerin ceza infaz kurumlarında 2016 yılı Mart ayı
itibariyle ses getirecek firar, ayaklanma veya rehin alma gibi eylemlerde
bulunacaklarına dair istihbarata dayalı bilgiler edinilmesi üzerine ceza infaz
kurumlarının bağlı bulunduğu idareler, meydana gelebilecek olaylara karşı
tedbir almaları hususunda bakanlık tarafından bilgilendirilmiştir. Bu kapsamda
başvurucunun tutuklu bulunduğu Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun şehir
merkezinde terör olaylarının sıklıkla yaşandığı mahallelere yakın olması
sebebiyle infaz kurumunda meydana gelebilecek herhangi bir toplu eylemde
mahalle sakinlerinin ve kurumdaki diğer hükümlü veya tutukluların eylemlere
destek verme riskinin yüksek olduğu, koğuş kapasitesinin aşılması sonucu
asayişe konu olaylarda artış yaşandığı gözetilerek terör suçundan yargılanan
aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı tutukluların başka ceza infaz
kurumlarına nakledilmesi talep edilmiştir. Bunun üzerine başvurucu 28/03/2016
tarihinde Ankara Sincan Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiş, mahkeme tarafından
başvurucunun duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılımının sağlanması için ceza
infaz kurumuna müzekkere yazılmıştır.
SEGBİS, ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda
iletildiği ve kaydedildiği bir bilişim sistemidir. Bu sistemle ilgili gerekli
düzenlemelere mevzuatta yer verilmiş, sistemin nasıl işleyeceği ayrıntılı bir
şekilde açıklığa kavuşturulmuştur. SEGBİS sistemi ile Cumhuriyet
başsavcılıkları ve mahkemelerin yargı çevresi dışında bulunan veya mahkemede
hazır bulunmayan kişilerin video konferans yoluyla dinlenilmesi ve savunmaları
ile ifadelerinin alınması imkanı sağlanmıştır.
Davacının duruşmada hazır bulunma hakkı hem; savunma hakkının
etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamakta hem de, silahların eşitliği
ilkesine ve çelişmeli yargılama ilkelerine işlerlik kazandırmaktadır. Anılan
hak, sadece duruşmada hazır bulunmayı değil, duruşma sürecini dinlemeyi, takip
etmeyi, iddialarını ve savunmalarını ileri sürmeyi de içerir. SEGBİS ile
ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme
imkânı bulunduğu gibi yargılama makamı ve duruşmada hazır bulunan diğer
kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi
yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânları vardır. Başka
bir ifadeyle SEGBİS sisteminin içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın
unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleşmesi önemli ölçüde
sağlanmaktadır.
Anayasa'nın 141. maddesinde davaların en az giderle ve mümkün
olan süratle sonuçlandırılması görevi yargıya verilmiştir. SEGBİS sayesinde
ceza infaz kurumuna veya yargılama makamının yargı çevresi dışında bulunan kişilerin
bir an önce hâkim önüne çıkarılması ve haklarında makul sürede karar
verilebilmesi olanağı sağlanmaktadır. Ayrıca SEGBİS sisteminin kullanılması
suretiyle, ceza infaz kurumunda bulunan kişilerin araç ile yargılamayı yürüten
mahkeme huzuruna getirilmesine gerek kalmamakta, bu suretle nakiller sırasında
meydana gelebilecek kaza veya terör saldırısı gibi ihtimaller bertaraf edilerek
meydana gelebilecek zararlar önlenmektedir.
Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edilip edilmediğinin
değerlendirilmesinde, yargılamanın bütünlüğü içinde somut davanın kendine özgü
koşulları dikkate alınmalıdır. Somut olaya bakıldığında başvurucu 15/03/2016
tarihinde yapılan ilk duruşmada tutuklu olarak hazır bulunmuş, duruşma
salonunda mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla savunma yapmış,
savunmasında atılı suçları reddeden başvurucuya, dosyadaki tüm bilgi ve
belgeler okunarak, bunlara karşı beyanları da sorulmuştur. Daha sonra güvenlik
gerekçesiyle başvurucu Ankara Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiş,
mahkeme tarafından SEGBİS yoluyla duruşmalara katılması sağlanmaya
çalışılmıştır. Başvurucunun, etkin bir savunma yapamayacağından bahisle SEGBİS
odasında hazır bulunmayacağı ve duruşmaya bizzat katılmak istediği yönündeki
talebini mahkeme değerlendirerek, başvurucunun birinci celse mahkemede hazır
bulunarak savunmasını yaptığı, Van il merkezinde ve çevresinde meydana gelen
terör olayları nedeniyle hem başvurucunun hem de kamu görevlilerinin
güvenliğinin tehlikeye düşmesi ihtimali bulunduğu, başvurucunun bulunduğu ilden
Van iline transferi sırasında güvenlik sorunları yaşanabileceği gerekçeleriyle,
başvurucunun talebini reddetmiştir. 5271 Sayılı Kanun’un 196.maddesinin (5)
numaralı fıkrası; “Hastalık veya disiplin
önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi
dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu
yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar
için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.” şeklinde olup,
görüldüğü üzere CMK 196. maddesinde belirtilen zorunlu nedenlerin gerçekleştiği
mahkeme tarafından ortaya konulmuştur. Ayrıca, başvurucunun bulunmadığı ikinci
ve üçüncü celselerde yalnızca mağdurun talimatla alınan ve soruşturma
aşamasındaki ifadesinden farklı olarak sanık lehine verdiği beyan ve
başvurucunun üzerinde ele geçirilen mektubun tercümesine ilişkin bilirkişi
raporları okunarak, bu belgelere karşı hazır olan müdafiiye beyanları sorulmuş
ve Cumhuriyet savcısı esas hakkında mütalaada bulunmuştur. Cumhuriyet
savcısının esas hakkındaki mütalaası iddianameden farklı herhangi bir olgu ve
olay içermediği gibi iddianame ile de tutarlılık taşımaktadır. İddianameye
karşı da mağdur zaten bizzat duruşma salonunda, birinci celsede savunmada
bulunmuş, sanık müdafii de Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına
karşı ayrıntılı savunma yapmıştır.
Sonuç olarak, yargılamanın bütünlüğü içerisinde somut davanın
kendine özgü koşulları değerlendirildiğinde başvurucunun ilk celse duruşmaya
katıldığı, üzerine atılı suçlamalarla ilgili olarak ayrıntılı savunmalarda
bulunduğu, güvenlik gerekçesiyle başka bir cezaevine nakledilmesi üzerine,
mahkemenin başvurucunun SEGBİS sistemiyle duruşmalara katılmasını sağlamaya
çalıştığı, Anayasa'nın 141. maddesi uyarınca da davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılması ilkesine de hizmet eden SEGBİS sistemi
ile başvurucunu beyanlarının alınmasına karar verildiği, bu sistemde
dezavantajlı konumda olmayacak şekilde kendisini savunma, duruşma sürecine
etkin bir şekilde dahil olma, duruşma salonundakileri net bir biçimde
görebilme, söylenenleri duyabilme, herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan
savunmasını yapma ve karşı tarafa soru yöneltebilme ve varsa müdafii
yardımından da yararlanma imkanı sağlandığı, başvurucunun bizzat hazır
bulunmadığı celselerde müşteki, mağdur yada tanığın dinlenmediği, esasa ilişkin
bir işlem yapılmadığı, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının
iddianameden farkı olmadığı, sanığın bizzat ilk celse hazır olduğu duruşmada
iddianameye karşı ayrıntılı savunmada bulunduğu, mahkemenin 5271 sayılı CMK’nın
196. maddesinde belirtilen zorunlu nedenleri gerekçeleriyle birlikte ortaya
koyduğu, bu nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edilmediği
kanaatiyle çoğunluk görüşüne katılmadım.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Mahkememiz çoğunluğunca, birtakım eylemlerinin silahlı terör
örgütüne eleman kazandırma organizasyonu içinde yer aldığını gösterdiğinden, bu
nedenle de silahlı terör örgütü üyesi olduğundan bahisle cezalandırılması
istemiyle açılan kamu davasının görülmesi (karara bağlanması) sürecinde,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmiştir.
2. Kararda; başvurucunun duruşma salonunda bizzat hazır bulunma
talebinin Mahkemece reddedilmesi ve SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlanmaya
çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahalede
bulunulduğu, başvurucu tarafından yargılamanın çeşitli aşamalarında ibraz
edilen dilekçelerle video konferans yönteminin rızaya bağlı olduğuna dair
Yargıtay kararları bulunduğu belirtilerek ısrarla duruşmalara bizzat katılmak
istendiği dile getirilmesine karşın Mahkemece, Mahkemenin bulunduğu il
merkezinde ve çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle duruşma
salonuna transfer sırasında başvurucunun ve görevlilerin güvenliği açısından
sorunlar yaşanabileceği, dolayısıyla başvurucunun ve kamu görevlilerinin yaşam
haklarının korunması ve makul sürede yargılama yapılması amaçlarıyla
başvurucunun duruşma salonunda duruşmada hazır bulunma hakkına SEGBİS
yönteminin tercih edilmesi suretiyle müdahalede bulunulmasının elverişli bir
araç olduğu, bununla birlikte terör örgütü üyeliği gibi nitelikli bir suçtan
yargılanan başvurucu yargılamanın devamı esnasında ceza infaz kurumunun
kapasitesinin aşılması ve güvenlik gibi diğer nedenlerle Mahkemenin yargı
çevresi dışındaki bir ceza infaz kurumuna sevk edilmiş olmasına karşın, bu
nedenlerin mahkeme kararında gösterilmediği, dahası yargı organları ile Ceza
İnfaz Kurumu idaresi tarafından, sevk kararından önce, başvurucunun devam eden
yargılamasına ilişkin duruşma tarihinin dikkate alınıp alınmadığına ve sevkten
sonra başvurucunun duruşma tarihinde Mahkemeye transfer edilmesi için gerekli
güvenlik önlemlerinin alınması noktasında makul bir çaba gösterildiğine dair
bir veriye de ulaşılamadığı; ayrıca ilk derece mahkemesince, başvurucunun
duruşmaya katılmasını mümkün kılmayan olaya özgü koşulların varlığı
gösterilmeden duruşmada hazır bulunma talebinin genel olarak ve bir güvenlik
sorununun varlığına işaret edilerek reddedildiği, duruşmanın daha uygun başka
bir günde yapılabilmesi gibi başvurucunun duruşmaya katılımının sağlanması
yönünde bir çaba içine girilmediği, alternatif yöntemler bakımından SEGBİS
yönteminin kullanılmasının zorunlu olduğu gösterilmeden başvurucunun talebinin
reddedildiği, hal böyle olunca da başvurucunun esas hakkında işlemlerin
yapıldığı duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna
varılarak, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır.
3. Aşağıda açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne dayalı karara
katılmadık.
4. 30.07.2015 tarihinde açık kimliği belirtilmeyen bir şahıs
tarafından Van İl Emniyet Müdürlüğü'ne, PKK/KCK terör örgütüne eleman
kazandırmak için "Mersin'den otobüsle Van'a gelen Şehrivan (başvurucu)
isimli bir kişinin yanındaki kişiyi örgüte teslim edeceği" ihbarında
bulunulur. (İhbarın yapıldığı tarihte başvurucu Mersin'de ikamet etmektedir.)
5. İhbar üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, Mersin'den
Van'a yolcu taşıyan ve güvenlik görevlilerince başvurucuyla birlikte yanındaki
kişinin Mersin'den Van'a gitmek için bindikleri değerlendirilen özel bir
firmaya ait yolcu otobüsü takibe alınır.
6. Söz konusu otobüsün Van Otobüs Terminali'ne ulaşıp
yolcularını indirmesinin ardından, otobüsten inen iki kadının çevreyi kontrol
etmesi ve Yüksekova'ya giden arabaların hareket noktasını sorması üzerine,
ilgili güvenlik görevlilerince, bu iki kadının ihbar edilen şahıslar
olabileceği değerlendirilerek kimlik kontrolü yapılır.
7. 30.07.2015 tarihli olay tutanağına göre, yapılan kimlik
kontrolünde, kadınlardan birinin başvurucu, diğerinin de 28.07.2015 tarihinden
itibaren kayıp şahıs olarak aranmakta olan ve asıl adı R.T. olmakla birlikte
S.D. adına düzenlenmiş kimlik belgesi taşıyan bir kadın olduğu tespit edilir.
8. 31.07.2015 tarihinde, mağdur sıfatıyla avukat eşliğinde
beyanına başvurulan R.T.; Mersin'de ailesi ile birlikte ikamet ettiğini,
akrabalarından bazılarının PKK terör örgütüne katıldığını, kendisinin de örgüte
katılmaya karar verdiğini, bu amaçla bir siyasi partinin Mersin'de bulunan il
binasına giderek burada ismini örgüte katılmak isteyenler listesine
yazdırdığını, daha sonra kendisinin telefonla aranarak partiye çağrıldığını ve
örgüte katılımının sağlanması amacıyla ismini Şehrivan olarak bildiğini
belirttiği kişiye (başvurucuya) teslim edildiğini, Şehrivan'ın öncelikle
üzerindeki tişörtü değiştirdiğini, sonra da önce Van'a oradan da Hakkari'ye
gideceklerini, orada kendisini (R.T.yi) bir erkek arkadaşına teslim edeceğini,
ardından kendisinin (Şehrivan'ın - başvurucunun) geri döneceğini anlattığını,
partide buluşmalarının ardından Şehrivan ile Mersin'de bir gün kaldıktan sonra
aynı otobüsle Van'a geldiklerini, otobüse binmeden önce kendisinin de çalıştığı
yerden arkadaşı olan S.D.nin kimliğini Şehrivan'ın kendisine verdiğini beyan
etmiştir.
9. Aynı tarihte (31.07.2015 tarihinde) savcılık sorgusu
gerçekleştirilen başvurucu, kendisine yöneltilen suçlamaları reddederek, aslen
Bitlis'li olduğunu ancak ailesi ile birlikte Mersin'de ikamet ettiğini, işsiz
olduğunu, akrabalarını ziyaret etmek amacıyla Van'a geldiğini, daha önceden
tanımadığı R.T'yi, yöneticisi olduğu "Yakınlarını Kaybeden Aileler Derneği"nin
(YAKAY-DER) bir organizasyonu sırasında tanıdığını ve birlikte yolculuk
yaptıklarını, R.T.'nin. İfadelerini kabul etmediğini, ona acıdığı için evine
aldığını, PKK'ya götürdüğünün doğru olmadığını, ... il binasının önünde kamera
bulunduğunu, kameraya bakıldığında kendisinin onunla orada görüşmediğinin
anlaşılacağını, üzerimden çıkan telefon numaraları ile ilgili olarak daha önce
ifadesinde belirttiklerini aynen tekrar ettiğini, üzerinden çıkan mektubun
ağabeyi tarafından gönderilmiş bir mektup olabileceğini, kimseyi PKK'ya
katılmak için götürmediğini, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini ifade
etmiştir.
10. Soruşturma kapsamında 30.07.2015 tarihinde gözaltına alınıp,
31.07.2015 tarihinde tutuklanan başvurucu hakkında 18.01.2016 tarihli iddianame
ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır.
İddianamede başvurucunun terör örgütünün emir ve komuta zinciri içinde hareket
ederek örgütün kırsal alanına katılmak üzere mağdur R.T.yi Mersin'den Van'a
getirdiği, bu eyleminin, örgüt faaliyeti çerçevesinde yapılan görev dağılımı
gereğince yürütülen örgütsel bir faaliyet olduğu iddia edilmiştir.
11. Mahkeme 02.03.2016 tarihinde, istinabe suretiyle R.T.'yi
dinlemiştir., R.T., bu sefer soruşturma aşamasında verdiği beyanından farklı bir
beyanda bulunarak, Mersin'de oturmakta olduğunu, bahçe işlerinde çalıştığını,
Van'da teyzesi bulunduğunu, daha önce hiç yanına gitmediği teyzesini ilk defa
ziyaret etmek için otobüse binip Van'a gittiğini, sanık Şehriban Çobanı
(başvurucuyu ) ne Mersin'de ne Van'da önceden tanımadığını, anılan kişinin de
kendisi ile birlikte aynı otobüste yolculuk ettiğini ve otogara vardıklarında
gözaltına alındıklarını, örgüte katılma ve bu konuda kimseden yardım alma gibi
bir durumunun söz konusu olmadığını ifade etmiştir.
12. Mağdur sıfatını haiz R.T., müdafi eşliğinde savcılık sorgusu
sırasında verdiği ifadesinin okunup sorulması üzerine, bu ifadeyi kabul
etmediğini, çok yorgun ve korkmuş olması nedeniyle o şekilde ifade verdiğini,
şimdi (yeni) verdiği ifadesinin doğru olduğunu, tanımadığı sanıktan şikayetçi
olmadığını ve davaya katılmak istemediğini ifade etmiştir.
13. Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamanın
15.03.2016 tarihli celsesinde müdafisi ile birlikte hazır bulunan başvurucuya,
mağdur R.T.nin istinabe suretiyle alınan beyanı okunmuş, başvurucu müdafi
eşliğinde savunma yapmıştır. Başvurucu; soruşturma aşamasındaki savunmasını
tekrar ederek, özetle R.T.yi daha önceden tanımadığını, Van'da bulunan
akrabalarını ziyaret etmek için Van'a gitmeyi planladığını, R.T.nin de
Yüksekova'da bulunan akrabalarının yanına gitmek istediğini beyan etmesi
üzerine R.T. ile birlikte yolculuk yaptıklarını, R.T.ye başkasına ait bir
kimlik kartı vermediğini ifade etmiştir. Başvurucunun müdafi de aynı celsede mağdurun
soruşturma aşamasındaki soyut beyanı dışında aleyhe bir delil bulunmadığını ve
mağdurun bu beyanının çelişkili olduğunu belirterek olayın aydınlatılması için
tahkikatın genişletilmesi talebinde bulunmuştur.
14. Bu arada, terör suçlarından yargılanmakta olan tutuklu veya
hükümlülerin ceza infaz kurumlarında 2016 yılı Mart ayı itibarıyla, ses
getirecek firar, ayaklanma veya rehin alma gibi eylemlerde bulunacaklarına dair
istihbarata dayalı bir bilgi elde edilmesi üzerine, ceza infaz kurumlarının bağlı
bulunduğu idareler, meydana gelebilecek olaylara karşı tedbir almaları
hususunda Bakanlık tarafından bilgilendirilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun
tutuklu olarak bulunduğu Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun şehir
merkezinde terör olaylarının sıklıkla yaşanmakta olduğu mahallelere yakın bir
mevkide yer aldığı, İnfaz Kurumunda meydana gelebilecek herhangi bir toplu
eylemde civardaki terörist unsurların ve Kurumdaki diğer hükümlü veya
tutukluların eylemlere destek verme riskinin yüksek olduğu, koğuş kapasitesinin
aşılması sonucu asayişe konu olaylarda artış yaşandığı gözetilerek aralarında
başvurucunun da yer aldığı, terör örgütü üyeliği suçundan yargılanan bazı
tutukluların başka bir ceza infaz kurumuna nakledilmesi talep edilmiştir.
15. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce (Genel Müdürlük)
nakil talebinin uygun görülmesi üzerine başvurucu 28.03.2016 tarihinde Ankara
Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) sevk edilmiştir. Sevkin
uygun görüldüğüne dair yazıda, sevk edilen tutukluların yargılandıkları
mahkemelerden duruşmalarda bulundurulmalarına ilişkin müzekkere gelmesi hâlinde
bu duruşmaların Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile yapılması, SEGBİS
ile duruşma yapılamadığı takdirde ilgili yer Cumhuriyet başsavcılıklarınca
gerekli güvenlik önlemleri alınarak tutukluların duruşmalara götürülmeleri
istenmiştir.
16. Mahkeme, başvurucunun 14.04.2016 tarihinde yapılması
planlanan duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlanmasını temin etmek
üzere İnfaz Kurumuna müzekkere yazmıştır.
17. Anılan müzekkereye istinaden başvurucu; Mahkemeye sunduğu
dilekçede SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğini, duruşmada hazır
bulunarak savunma yapmak istediğini beyan etmiştir.
18. Başvurucunun müdafisinin hazır bulunduğu 14.04.2016 tarihli
celsede başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğine dair
dilekçesi okunmuştur. SEGBİS odasında bulunmayı reddetmesi nedeniyle SEGBİS
bağlantısı kurulmaksızın başvurucunun yokluğunda duruşmaya devam edilmiştir.
Duruşmada başvurucunun müdafine, mağdur R.T.nin talimatla alınan beyanı ile üst
araması sırasında başvurucunun üzerinde ele geçirilen bir mektubun tercümesine
ilişkin bilirkişi raporu okunmuş ve bu belgelere karşı beyanı sorulmuştur.
19. Başvurucu müdafi; mağdur R.T.nin başvurucu aleyhindeki
beyanlarını geri aldığını, başvurucunun aleyhinde başka bir delil de
bulunmadığını belirterek tahliye kararı verilmesini talep etmiştir.
20. Aynı celsede Savcılık da esas hakkındaki mütalaasını
sunmuştur. Mütalaada, iddianameden farklı herhangi bir olaya ya da olguya yer
verilmemiştir. Başvurucu müdafisinin mütalaaya karşı savunma yapmak için süre
talebinde bulunması üzerine Mahkemece talep kabul edilerek duruşma 12.05.2016
tarihine ertelenmiştir.
21. Mahkeme duruşma tarihinde başvurucunun SEGBİS odasında hazır
edilmesi için İnfaz Kurumuna müzekkere yazmış; bunun üzerine İnfaz Kurumu,
SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanması için SEGBİS odasında
hazır edilmesinin istendiği hususunda başvurucuyu bilgilendirmiştir.
22. Başvurucu, Mahkemeye sunduğu 26.04.2016 tarihli dilekçesinde
çeşitli Yargıtay kararlarına atıf yapmak suretiyle savunma hakkının
kısıtlanmaması için duruşmada hazır bulundurulmasının gerekli olduğunu ve video
konferans yöntemi ile kendisini etkin bir şekilde savunmasının mümkün
olmadığını belirterek SEGBİS odasında hazır bulunmayacağını, duruşmaya bizzat
katılmak istediğini beyan etmiştir.
23. Yargılamanın 12.05.2016 tarihli son celsesinde başvurucunun
bizzat duruşmada hazır bulunma talebini değerlendiren Mahkeme, başvurucunun
savunmasının esaslı bölümünü oluşturan kısmının (sorgusunun) birinci celsede
Mahkeme huzurunda yapıldığı, yargılamanın gerçekleştirildiği Van il merkezinde
ve çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle hem başvurucunun hem de
kamu görevlilerinin güvenliğinin tehlikeye düşmesi ihtimali bulunduğundan
Ankara'daki Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan başvurucunun bu ilden
Mahkemeye transferi sırasında güvenlik sorunu yaşanabileceği ve video konferans
yöntemi ile savunma alınmasının ilgili mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle ara
karar ile talebin reddine karar verilmiş ve başvurucunun yokluğunda duruşmaya
devam edilmiştir.
24. Duruşma esnasında başvurucunun müdafi esas hakkındaki
mütalaaya karşı savunma yapmış ve savunmasında özetle; mütalaaya
katılmadıklarını, örgüt üyeliği suçunun işlendiğine dair somut bir delil
bulunmadığını, başlangıçta başvurucunun aleyhinde beyanda bulunan R.T.nin söz
konusu beyanlarının çelişkili olduğunu belirtmiştir.
25. Mahkeme, 12.05.2016 tarihli kararı ile başvurucunun “silahlı
terör örgütü üyesi olma” suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına hükmetmiştir.
26. Anılan kararda:
- Soruşturma aşamasında terör örgütünün kırsal kadrosuna katılım
yapmak üzere Mersin ilinden Van iline kendisini Şehrivan ÇOBAN' ın getirdiğini
beyan eden Mağdur R.T.'nin kovuşturma aşamasında Şehrivan ÇOBAN'ı hiç bir
şekilde tanımadığını beyan etmesinin kabul edilemeyeceği, zira sanık Şehrivan
ÇOBAN'ın dahi ikrara dayalı anlatımlarında R.T. ile Mersin ilinde tanıştığını,
Mersin'deki evinde bir gece misafir ettiğini, birlikte yolculuk yaptıklarını,
otobüs biletini kendisinin aldığını, yolda tişörtünü verdiğini beyan ettiği,
ayrıca 30.07.2015 tarihli olay tutanağında, mağdur ve sanığın otobüsten
indikten sonra birlikte tuvalete gittiklerinin ve daha sonra da servis aracına
birlikte bindiklerinin tespitli olduğu,
- 30. 07.2015 tarihli olay tutanağına göre, kimlik tespiti
sonrası yapılan GBT sorgulamasında R.T.nin, ailesinin başvurusu üzerine
28.07.2015 tarihinden itibaren kayıp şahıs olarak arandığının anlaşıldığı,
dolayısıyla akraba ziyaretine giden bir kimse hakkında ailesinin kayıp şahıs
müracaatı yapmasının düşünülemeyeceği,
- Belirtilen nedenlerle soruşturma aşamasında ayrıntılı bir
anlatımda bulunan mağdurun kovuşturma aşamasında anılan beyanlarından
dönmesinin sanığı suç ve cezadan kurtarma amacına yönelik olduğu sonucuna
varıldığı, hal böyle olunca da mağdurun dosya kapsamı ile uyumluluk gösteren
soruşturma aşamasındaki beyanlarının kovuşturma aşamasındaki beyanlarına üstün
tutulduğu, aynı nedenlerle sanığın inkâra dayalı savunmasına da itibar
edilemeyeceği,
belirtilmiştir.
27. Başvurucu; çelişkili tanık beyanının hükme esas alındığını,
SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmayı reddederek duruşmada bizzat hazır
bulunmayı talep ettiği hâlde usule aykırı bir şekilde yokluğunda duruşma
yapıldığını belirterek hükmü temyiz etmiştir.
28. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 01.02.2017 tarihli kararı ile
hükmü onamıştır. Kararda; başvurucunun, yaşı küçük olan mağdurun kimliğini
gizlemek amacıyla mağdura kıyafet vermesi, başkasına ait nüfus cüzdanı temin
etmesi ve sahte otobüs bileti alması şeklindeki eyleminin silahlı terör
örgütüne eleman kazandırma organizasyonu içinde yer aldığını gösterdiği,
dolayısıyla Mahkemenin başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki
kabulünün yerinde olduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
29. 02.05.2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
30. Başvurucu, SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının savunma
açısından kendisini zor duruma düşürdüğünü, bu nedenle bu şekilde duruşmaya
katılmayı reddettiğini, ilgili mevzuat hükümlerine ve yerleşik içtihada göre
esas hakkındaki mütalaanın yüzüne karşı okunması gerektiği hâlde gıyabında
duruşma yapıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
31. Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin
birçok kararında da belirtildiği üzere sanık olarak yargılanan kişinin hem
dinlenme hakkı hem de hakkındaki iddiaların doğruluğunu denetleme ve kendi
ifadesini herhangi bir şekilde olaya dâhil edilen (mağdur ve tanık gibi) diğer
kişilerin ifadeleriyle karşılaştırabilme ihtiyacı dikkate alındığında, adil ve
hakkaniyete uygun bir ceza yargılamasından bahsedebilmek için sanığın mahkeme
huzuruna çıkarılması büyük bir önem taşımaktadır. Zira sanığın duruşmada hazır
bulunmaması halinde "bizzat savunma", "tanık sorgulama veya
sorgulatma" gibi haklarını kullanması zorlaşmaktadır. Hal böyle olunca da
sanığın duruşmada hazır bulunma hakkının güvence altına alınması gerekmektedir.
Bu itibarla çoğunluk görüşüne dayalı kararda sanığın duruşmada hazır bulunması
hakkına ilişkin olarak yapılan ilkesel açıklamalara katılmamak mümkün değildir.
32. Bununla birlikte, kararda da belirtildiği üzere, Anayasa’nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında bulunan duruşmada
hazır bulunma hakkı, mutlak olmayıp, durumun gerektirdiği hallerde ve
koşullarının varlığı halinde sınırlamalara tabi tutulabilecek nitelikte bir
haktır.
33. Bu bağlamda, bir sanığın, hakkındaki yargılamada
gerçekleştirilen duruşmalara bizzat mahkemenin duruşma salonuna gelmek
suretiyle katılımı yerine SEGBİS yöntemiyle katılımının öngörülmesi durumunda,
bu durumun, “duruşmada hazır bulunma hakkına” yapılmış bir sınırlama olup
olmadığının ve sınırlama ise bu sınırlamanın olay bazında Anayasa’ya uygun olup
olmadığının tartışılması gerekmektedir.
34. Belirtilen durum, çoğunluk görüşüne dayalı kararda sınırlama
olarak nitelendirilmiştir. Kanaatimizce de bu bir sınırlamadır. Zira duruşmada
hazır bulunma hakkının anlam, kapsam ve kişilere sağladığı olanakların önemine
ilişkin olarak çoğunluk görüşüne dayalı kararda yer verilen ve bizim
katıldığımız gerekçeler nedeniyle, “duruşmada hazır bulunma hakkı” nda olması
gereken (asıl kural), bir suç isnadı ile yargılanan bir kişinin hakkındaki
yargılamada gerçekleştirilen duruşmalara bizzat mahkemenin duruşma salonuna
gelerek katılımının sağlanmasıdır. Bununla birlikte SEGBİS ve benzeri
yöntemlere başvurulması her durumda “duruşmada hazır bulunma hakkı” nın ihlali
olarak yorumlanmamalı, bir başka söyleyişle konuya kategorik olarak
yaklaşılmamalı, konu her bir olay bazında, her olayın kendine özgü koşullarının
dikkate alınması suretiyle değerlendirilmelidir.
35. AİHM de, sanığın, video konferans yöntemi ile duruşmalara
katılmasının tek başına Sözleşme’ye aykırı olmadığını, ancak her bir davanın
kendine özgü koşullarında, bu yöntemin uygulanmasının meşru bir amaç
taşımasının ve uygulanmasına ilişkin koşulların (Sözleşme'nin 6. maddesinde
öngörüldüğü şekliyle) savunma hakkına ilişkin gerekliliklerle uyumlu olmasının
gerektiğini belirtmektedir. (Asciutto/İtalya B. No: 35795/02, 27/11/2007)
36. Somut olayda başvurucu, Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde
görülen hakkındaki yargılamanın 15.03.2016 tarihli duruşmasına bizzat
mahkemenin duruşma salonuna gelerek müdafisi ile birlikte katılmış, aynı
şekilde katılmak istediğini belirten dilekçeler göndererek, Mahkemece SEGBİS
aracılığı ile katılması istenilen ve SEGBİS aracılığı ile gerçekleştirilen
(müdafisinin hazır bulunduğu) 14.04.2016 tarihli duruşma ile 12.05.2016 tarihli
son duruşmaya ise katılmamış, duruşmalar başvurucunun katılımı olmaksızın
gerçekleştirilmiştir.
37. İlgili mevzuatta SEGBİS yönteminin ne olduğu, alt yapısının
nasıl oluşturulduğu, hangi durumlarda uygulanabileceği, bu yöntemin
kullanılmasına hangi merciin karar vereceği açık bir şekilde düzenlenmiştir.
Anılan düzenlemelerde yer alan hükümlere göre, SEGBİS, Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sisteminde (UYAP) ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği,
kaydedildiği ve saklandığı bir bilişim sistemidir. Bu sistem ile ifadesi
alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı
bulunduğu gibi yargılama makamı ve duruşmada hazır bulunan diğer kişiler de
aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal
işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip bulunmaktadırlar.
38. SEGBİS yöntemiyle ceza infaz kurumuna veya yargılama
makamının yargı çevresi dışında bulunan kişilerin bir an önce hâkim önüne
çıkarılması ve haklarında makul sürede karar verilebilmesi olanağı
sağlanmaktadır. Ayrıca SEGBİS sisteminin kullanılması suretiyle, ceza infaz
kurumunda bulunan kişilerin araç ile yargılamayı yürüten mahkeme huzuruna
getirilmesine gerek kalmamakta, bu suretle nakiller sırasında meydana
gelebilecek kaza veya terör saldırısı gibi ihtimaller bertaraf edilerek meydana
gelebilecek zararlar önlenmektedir.
39. Diğer taraftan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre
Hâkim veya Mahkeme, zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli
iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın
sorgusunu yapabilme veya duruşmalara katılmasına karar verebilme yetkisine
sahip bulunmaktadır.
40. Somut olayda başvurucu 15.03.2016 tarihinde yapılan ilk
duruşmada tutuklu olarak Mahkeme’nin duruşma salonunda hazır bulunmuş,
dosyadaki tüm bilgi ve belgeler yüzüne karşı okunarak, bunlara karşı beyanları
sorulmuş, Mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla savunmasını yapmış, savunmasında
kendisine yöneltilen suçlamaları reddetmiştir.
41. Bu arada Adalet Bakanlığı tarafından yapılan bir
bilgilendirmeye bağlı olarak, başvurucunun barındırılmakta olduğu Ceza İnfaz
Kurumu tarafından aralarında başvurucunun da bulunduğu terör örgütü üyeliği
suçundan yargılanan bazı tutukluların başka bir ceza infaz kurumuna
nakledilmeleri talep edilmiş, başvurucu da bu kapsamda Ankara Sincan Kadın
Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. Bir başka söyleyişle başvurucu somut
bir güvenlik gerekçesiyle Ankara Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
nakledilmiştir.
42. Başvurucu hakkındaki yargılamanın nakil işleminin
gerçekleşmesinin ardından yaşanan sürecinde, yargılamayı yapan Mahkemece hem
nakil olayının gerekçesini oluşturan güvenlik sorunları (Van il merkezinde ve
çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle hem başvurucunun hem de kamu
görevlilerinin güvenliğinin tehlikeye düşmesi ihtimali ile Ankara'daki Ceza
İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan başvurucunun bu ilden Mahkemeye transferi sırasında
yaşanabilecek güvenlik sorunları), hem yöneltilen suçlamalara karşı savunmasını
Mahkeme’nin duruşma salonunda bizzat yaptığı, hem de dosyada savunma yaptığı
konu dışında başka bir husus bulunmadığı hususları ile sanıkların SEGBİS
yöntemi ile duruşmalara katılımlarının sağlanıp savunmalarının alınmasının
ilgili mevzuata uygun olduğu gerekçeleriyle, başvurucunun duruşmalara SEGBİS
yöntemi ile katılımının sağlanmasına karar verilmiş ve aynı nedenlerle
başvurucunun bizzat mahkeme salonuna gelerek duruşmalara katılma talebi
reddedilerek duruşmalara başvurucunun yokluğunda devam edilmiştir.
43. Öte yandan başvurucunun bizzat hazır bulunmadığı ikinci ve
üçüncü celselerde, müştekinin veya herhangi bir tanığın dinlenmediği,
başvurucunun aleyhinde delil olabilecek veya aleyhinde değerlendirilebilecek
savunması yapılmamış herhangi bir bilgi veya belge dosyaya girmemiş,
duruşmalarda mağdurun talimatla alınan ve soruşturma aşamasındaki ifadesinin
tersine tamamen sanık (başvurucu) lehine olan ifadesi ile güvenlik kuvvetlerince
başvurucunun üzerinde ele geçirilen mektubun tercümesine ilişkin bilirkişi
raporları okunup, bu belgelere karşı, duruşma salonunda hazır olan başvurucu
müdafisine beyanları sorulmuş, Cumhuriyet Savcısı’nın esas hakkındaki mütalaası
alınmıştır. Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının, başvurucunun
bizzat savunmasını yaptığı iddianameden farklı herhangi bir olay ve olguyu
içermediği anlaşılmaktadır. Ayrıca iddianame ile de tutarlılık taşıdığı
görülmektedir. İddianameye karşı da biraz önce belirtildiği üzere başvurucu
tarafından bizzat duruşma salonunda, birinci celsede savunmada bulunulmuş,
Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı ise başvurucu müdafi
tarafından bizzat Mahkeme salonunda ayrıntılı olarak savunma yapılmıştır.
44. 5271 Sayılı Kanun’un 196.maddesinin (5) numaralı fıkrasında “Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer
nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya
tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır
bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece
karar verilebilir.” hükmü yer almaktadır.
45. Somut olayda, başvurucu hakkında gerçekleştirilen ve
ayrıntılarına yukarıda yer verilen yargılama, kendine özgü koşulları dikkate
alınarak bir bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde, olayda SEGBİS yöntemine
başvurma konusunda ilgili kanun maddesinde belirtilen “zorunlu nedenler”in
gerçekleştiğinin mahkeme tarafından yeterli gerekçelerle ortaya konulduğu ve
başvurucuya, dezavantajlı konumda olmayacak şekilde kendisini savunma, duruşma
sürecine etkin bir şekilde dâhil olma, duruşma salonundakileri net bir biçimde
görebilme, söylenenleri duyabilme, herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan
savunmasını yapabilme ve karşı tarafa soru yöneltebilme ve varsa müdafi
yardımından da yararlanma imkânlarının sunulduğu, sunulan bu imkânların
yargılamanın belli bir aşamasından itibaren başvurucunun kendisi tarafından
kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
46. Hal böyle olunca olayda başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada
hazır bulunma hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmaktadır.
47. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada
hazır bulunma hakkının ihlal edilmediği kanaatiyle çoğunluk görüşüne
katılmadık.
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
FARKLI GEREKÇE
1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun adil
yargılama kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal edildiğine karar
verilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
çoğunluk kararına duruşmada hazır bulunma güvencesi yönünden değil, esas
hakkındaki mütalaa tebliğ edilmeden ve esas hakkındaki savunmaya ilişkin haklar
hatırlatılmadan sorgudaki savunmaya itibar edilerek karar verilmesi dolayısıyla
savunma için yeterli zaman ve kolaylıklardan yararlandırılma güvencesi yönünden
ihlal kararı verilmesi gerektiği düşüncesiyle farklı gerekçe ile katılıyorum.
2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı
olarak özetlenmiştir. Bu bağlamda başvurucunun yargılandığı davada ilk
savunmasının mahkeme heyeti önünde müdafii ile birlikte yaptıktan sonra
bulunduğu Van yargı çevresinden, Van merkezde ve civar illerde terör olaylarının
artması ile Mart ayı itibarıyla ses getirecek firar, ayaklanma ve rehin alma
gibi eylemlere ilişkin istihbarat bilgilerinin bulunması gerekçesiyle Ankara
Sincan Kadın Kapalı Cezaevine nakledildiği anlaşılmaktadır.
3. Bunun üzerine Mahkeme, başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla
katılımının sağlanmasına karar vermiş ancak başvurucu SEGBİS ile duruşmaya
katılmak istemediğine ve bizzat duruşmada hazır bulunmayı talep ettiğine dair
dilekçe sunmuştur.
4. Mahkeme 14/4/2016 tarihinde yapılan ikinci duruşma için
başvurucunun tutuklu olduğu ceza infaz kurumundaki SEGBİS odasında hazır
edilmesi şeklinde bir yönteme başvurmaksızın duruşmayı başvurucunun yokluğunda
ve fakat müdafisinin katılımıyla gerçekleştirmiştir. Başvurucunun hazır
bulunmadığı bu duruşmada Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını
sunmuştur. Başvurucu müdafiinin esas hakkındaki savunma yönünden süre talep
etmesi üzerine duruşma 12/5/2016 tarihine ertelenmiştir.
5. Mahkemenin anılan duruşma için başvurucunun SEGBİS odasında
hazır edilmesi yönündeki talimatına rağmen başvurucu Mahkemeye sunduğu
26/4/2016 tarihli dilekçesinde SEGBİS odasında hazır bulunmayacağını ve
duruşmaya bizzat katılmak istediğini beyan etmiştir.
6. Başvurucunun yargılandığı davadaki 12/5/2016 tarihli bu son duruşmada
Mahkeme başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin reddine karar
vermiştir. Mahkeme bu kararı verirken başvurucunun savunmasının esaslı bölümünü
oluşturan sorgusunun birinci celsede Mahkeme huzurunda yapıldığı ve ayrıca
başvurucunun bizzat duruşmaya getirilmesinin güvenlik sorununa yol açabileceği
gerekçelerine dayanmıştır.
7. Mahkeme duruşmada başvurucunun müdafiinin esas hakkındaki
savunmasını alarak mahkûmiyet hükmü tesis etmiştir. Böylelikle, yokluğunda
yapılan bu karar duruşmasında başvurucunun esas hakkındaki savunması alınmadan
hüküm verilmiştir.
8. UYAP; teknolojik gelişmeleri kullanarak Adalet Bakanlığı
merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşların, adli ve idari tüm
yargı veya yargı destek birimlerinin donanım veya yazılım olarak iç
otomasyonunu benzer şekilde bilgi otomasyonun sistemlerini kurmuş kamu kurum ve
kuruluşları ile dış entegrasyonu sağlayan bir bilişim sistemidir. Elektronik
imza alt yapısına uygun olarak geliştirilmiş merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş
bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam
entegrasyon sağlanmıştır. Sistemde elektronik imza rolleri bulunan hâkim,
savcı, avukat, zabıt kâtibi, vatandaş yetkileri çerçevesinde her türlü bilgi
belge sisteme aktarmakta sistemde aktif ve güvenli işleyişi sağlamaktadır. Daha
önce yazışma ve ara kararı gerektiren bilgi ve belgeler e devlet sisteminden
güvenli olarak doğrudan temin edilebilmektedir.
9. UYAP ile ilgili kanuni alt yapı başta 5271 sayılı Kanun (CMK)
olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili bütün kanunlara ve
yönetmeliklere düzenlemeler konularak sağlanmıştır. Bu bağlamda CMK’nın “Elektronik işlemler” kenar başlıklı 38/A
maddesinde UYAP ile ilgili olarak (ayrıntılı hükümler içeren) şu düzenlemeye
yer verilmiştir.
“(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her
türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve
saklanır.
(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak
üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve
her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.
(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak
hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda
düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile
imzalanabilir.
(4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan
belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir.
Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar,
gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere
gönderilmez.
(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan
imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik
imzalı belge geçerli kabul edilir.
(6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan
belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın
düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.
(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak
düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır
ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.
(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek
çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu
belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi
tarafından imzalanır ve mühürlenir.
(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre
gün sonunda biter.
(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus,
tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin
edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak
istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler
ayrıca zorunlu olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.
(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta
yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.”
10. CMK’nın 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendinde
ise ifade alma ve sorgu işlemlerinde kaydında teknik imkanlardan
yararlanılacağı hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 196. maddesinde de “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması”
kenar başlığı altında sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin
kullanılması suretiyle sorgusunun ve savunmasının yapılabileceği
belirtilmiştir.
11. SEGBİS ise sistemi ulusal ağı yargı sisteminde ses ve
görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği bir bilişim
sistemidir. SEGBİS teknik özellikleri ve donanımı itibariyle UYAP’ta görüntülü
kayıt yapıldığı takdirde duruşma salonunun bir parçası olarak işlev görmektedir.
Sistemde ifade alınırken SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanan kişiler duruşma
salonundakileri görmekte duruşmada yapılanları takip edebilmekte konuşulanları
duyabilmektedir.
12. SEGBİS sistemine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek
amacıyla çıkarılan ve 29/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim
Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinde görüntülü ve sesli
iletişim tekniğinin kullanılması imkânın varlığı halinde kanunlardaki usul
esaslar dairesinde soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki yapılan her türlü
işlemin SEGBİS ile kayda alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin ceza infaz
kurumunda bulunanlar başlığı altında ceza infaz kurumunda bulunan kişinin SEGBİS
ile dinlenebileceği ve bu sistem ile duruşmaya katılabileceği düzenlenmiştir.
13. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde son fıkrasında “Davaların az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırması yargının görevidir.” denmektedir. Bunun bir
yansıması olarak CMK’nın temel yaklaşımı duruşmanın tekliği (tek bir celsede
tamamlanması) ilkesidir. UYAP ve SEGBİS sistemi teknik alt yapısı ve sağladığı
imkanlar ile bilgi ve belgeye ulaşım kolaylığı göz önüne alındığında tümüyle bu
sistemi sağlamaya yönelik olarak tasarlandığı söylenebilir. Dolayısıyla SEGBİS
sistem olarak Anayasa’nın bu kuralına uygun ve kuralla öngörülen meşru amacı
sağlamaya yönelik olarak işlemektedir.
14. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde
başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımın sağlanması başlı başına adil
yargılanma hakkına aykırı bir durum değildir.
15. Bununla birlikte başvurucunun yargılandığı davada Mahkeme
başvurucunun hazır bulunmadığı duruşmada veya SEGBİS yoluyla da katılım
sağlamadığı duruşmada Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasını
almıştır. Bu mütalaanın duruşmaya katılmamış olan başvurucuya tebliği yoluna da
gidilmemiştir. Mahkeme gerek mütalaanın sunulduğu gerekse hükmün verildiği
duruşmalar için başvurucunun ceza infaz kurumundaki SEGBİS odasında
duruşmaların yapıldığı sırada hazır edilmesini sağlamamıştır. Böylelikle
başvurucunun yokluğunda başvurucu müdafinin yaptığı savunma ve başvurucunun ilk
savunması esas alınarak hüküm kurulmuştur.
16. Adil yargılanma hakkının en temel güvencelerinden biri
kişilerin mahkeme önünde savunmalarını dile getirebilmeleri için zaman ve
kolaylıklardan yararlanmalarının sağlanmasıdır. Bu çerçevede CMK’nın 147.
maddesinde ifade ve sorgunun nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiş;
ayrıca susma hakkı yönünden de hükümlere yer verilmiştir. Yine aynı Kanun’un
216. maddesinde delillerin tartışılması sırasında esas hakkındaki mütalaaya
karşı sanığa savunma yapması için söz verileceği belirtilmiştir.
17. Somut olayda başvurucunun, Mahkemenin kendisini SEGBİS
yoluyla duruşmada hazır etme talebini kabul etmediği ve SEGBİS odasına
çıkmadığı, bunun üzerine Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaası
başvurucuya tebliğ edilmeden, başvurucunun ilk savunmasını Mahkeme önünde
yapması yeterli görülerek ve yalnızca müdafiinin esas hakkındaki savunması
alınarak hüküm verildiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Mahkemenin esas
hakkındaki mütalaayı başvurucuya tebliğ etme, sonrasında CMK’nın 147. ve
devamındaki maddelerinde yer alan hakları da hatırlatılarak savunma için süre
verme, buna rağmen savunma yapmadığı takdirde anılan maddedeki susma hakkını
hatırlatarak savunma yapmadığı taktirde bu hakkını kullanmış varsayacağını
başvurucuya tebliğ etme gibi alternatif bazı yolları kullanmayı
değerlendirmeden başvurucunun esas hakkındaki savunmasını almaksızın hüküm
tesis etmesi savunma hakkı bağlamında önemli bir kısıtlamaya sebebiyet
vermiştir.
18. Bu bağlamda CMK’nın 147. ve 216. maddelerinde düzenlenen
hakları kullanma yetkisinin ceza yargılamalarında bizzat yargılanan kişiye
(sanığa) ait olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu durumda başvurucunun duruşmada
bizzat hazır bulunma talebi Mahkemece reddedildikten sonra SEGBİS odasında
hazır edilmesinin sağlanması veya en azından bu durumun ve davanın
bitirileceğinin başvurucuya bildirilmesi de Mahkemece uygulanabilecek
yöntemlerden biri iken bu yönde bir girişimde de bulunulmamıştır. Böyle bir
yöntemden sarfınazar edilmesi başvurucunun duruşma günü mahkemede bizzat hazır
edilme talebinin reddedildiğinden haberdar olmaksızın ve esas hakkındaki
savunmasını SEGBİS yoluyla da olsa Mahkemeye sunmasına imkân tanımaksızın
davanın hükme bağlanmasına neden olmuştur.
19. Bu nedenlerle somut olayın koşullarında başvurucunun adil
yargılanma hakkının esas hakkındaki savunma yönünden savunma için yeterli zaman
ve kolaylıklardan yararlandırılmaması nedeniyle ihlal edildiği görüşündeyim.
Dolayısıyla sayın çoğunluğun adil yargılanma hakkının başvurucunun SEGBİS
yoluyla dinlenilmeye çalışılmasından kaynaklı olarak duruşmada hazır bulunma
güvencesi bağlamında ihlal edildiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.