logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hasan Kaya ve diğerleri [1.B.], B. No: 2017/22750, 1/7/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN KAYA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/22750)

 

Karar Tarihi: 1/7/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucular

:

1. Hasan KAYA

 

 

2. Sabahat KAYA

 

 

3. Sibel TOMAK

 

 

4. Tülay KAYA

Başvurucular Vekili

:

Av. Ayşe Ayliz KARADAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvuruculara ait gecekondunun imar planında yeşil alanda kaldığı gerekçesiyle yıkılması sonucu uğranılan zararın giderilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 24/4/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular 1/5/1985 tarihinde vefat eden C.K.nin mirasçılarıdır.

9. Başvurucuların beyanına göre muris C.K., tapu sicilinde Maliye Hazinesi (Hazine) adına kayıtlı bulunan, İstanbul'un Şişli ilçesi Mahmut Şevket Paşa Mahallesi 10368 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 1969 yılında tek katlı bir gecekondu inşa ettirmiştir.

10. Başvurucuların beyanına göre Karayolları Genel Müdürlüğü 17. Bölge Müdürlüğü 12/8/1972 tarihli yazısı ile anılan taşınmazda yol yapımı nedeniyle kısmi kamulaştırma yaptığını muris C.K.ye bildirmiş, kamulaştırılan kısım için tapuda rızai terkin işlemi yapılması gerektiğini ve rızai terkin işleminden sonra kamulaştırma parasının ödeneceğini bildirmiştir.

11. Muris C.K., bu taşınmazda bulunan gecekondusu için 18/3/1983 tarihli ve 2805 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerinden yararlanmak amacıyla 16/6/1983 tarihinde imar affı başvurusunda bulunmuştur. Muris C.K., mezkur başvurudan önce başvuru masrafı olarak Belediye İmar Müdürlüğünün Ziraat Bankası hesabına 2.000 TL yatırmıştır.

12. Belediyece bu taşınmazın bulunduğu yerde 3/11/1988 tarihli 1/1000 ölçekli ıslah imar planı yapılmış ve plana göre anılan taşınmaz konut alanı olarak ayrılmıştır. Belediye Kent ve Proje Rehberinde muris C.K.nin yeri de gösterilmiştir.

13. Belediye tarafından başvuruculara ait gecekondunun bulunduğu taşınmazın imar uygulaması sonucunda yeşil alanda kaldığı gerekçesiyle yıkımına 2/6/2006 tarihinde karar verilmiştir. Başvurucular bunun üzerine taşınmaz üzerinde bulunan yapının yıkımına ilişkin mezkur işlemin iptali talebiyle İstanbul 6. İdare Mahkemesinde dava açmışlardır. Mahkeme 23/11/2007 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda, başvurucularca her ne kadar otuz iki yıldır zilyet oldukları binanın bulunduğu bölgede yeşil alan ve yol ihtiyacının bulunmadığı iddia edilmekte ise de bu hususun gecekondu niteliğindeki yapının kaldırılmasına engel teşkil etmeyeceğine değinilmiştir. Temyiz edilen karar Danıştay Altıncı Dairesinin 2/7/2008 tarihli kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Taşınmaz Belediyece 14/10/2010 yılında yıkılmıştır.

14. Başvurucuların beyanına göre taşınmaz üzerinde bulunan bina yıkım tarihi itibarıyla yaklaşık kırk bir yıldır murisleri ve kendileri tarafından kullanılmaktadır. Yine başvurucuların beyanlarına göre bu yapının hem elektrik ve su abonelikleri yapılmış hem de taşınmazın emlak vergisi kaydı bulunmaktadır.

15. Başvurucular, Belediyeye yaptıkları 18/12/2015 tarihli başvuru ile kendilerine yıkılan taşınmaz ile ilgili herhangi bir enkaz bedelinin ödenmediğini belirterek konunun incelenmesi suretiyle uygun bir bedelin ödenmesi talebinde bulunmuşlardır. Belediye, başvuruculara 5/1/2016 tarihli cevap yazısı ile C.K. adına imar affı müracaatı olduğunu ancak 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümleri gereği işyerlerinin imar affı kapsamında yer almamasına rağmen başvurucuların taşınmazında işyeri tespit edilmiş olması nedeniyle imar affının geçersiz olduğunu bildirmiş ve başvurucuların zararın ödenmesi talebini reddetmiştir.

16. Başvurucular idarece tazminat talebinin reddi üzerine 8/3/2016 tarihinde İstanbul 5. İdare Mahkemesinde yıkım nedeniyle oluşan zararlarının arsa bedeli, enkaz bedeli, kira kaybı ile tüm maddi kayıpların tespit edilerek tazmini istemiyle tam yargı davası açmıştır. Başvurucular dava dilekçelerinde dava konusu taşınmaz için 16/6/1983 tarihinde 2805 sayılı Kanun kapsamında başvuru yapılıp tüm harç ve mali yükümlülüklerin yerine getirilmesine rağmen tapularının verilmediğini öne sürmüşlerdir. Başvurucular, taşınmazın bulunduğu yerin ıslah imar planında konut alanında gösterildiğini belirterek Belediye tarafından daha sonra yapılan planda taşınmazın bulunduğu bölgede sadece kendi taşınmazlarının yeşil alana dâhil edilmesinden şikâyetçi olmuşlardır. Başvurucular devamında taşınmaz üzerindeki yapının bu şekilde imar affı konusunun sonuçlandırılması beklenmeden yıkımı yoluna gidilmesinden yakınmışlardır. Başvurucular sonuç olarak idarenin müracaatlarını uzun yıllar bekletip yasal yükümlülüklerini yerine getirmeyerek kendilerini taşınmazın gelirlerinden ve kira kazancından mahrum bıraktığını ileri sürmüşlerdir.

17. Mahkeme 27/1/2017 tarihinde davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararda 2981 sayılı Kanun'dan yararlanılabilmesi için; yapılan yapının konut ya da kısmen konut kısmen işyeri olarak kullanılması, başvuru sahibinin kendisinin, eşinin veya reşit olmayan çocuğunun ikamet ettiği belediye ve mücavir alan sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya, bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne ya da bir bölümü işyeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması gerektiğine değinilmiştir. Mahkeme kararın devamında muris C.K.nin 6/6/1983 tarihli başvuru formunun içeriğinden C.K.nin apartman dairesi ve arsa sahibi olduğunun ve yapının da manifatura işyeri olarak kullanıldığının tespit edildiğini belirterek bu durumda kendisinin 2981 sayılı Kanun hükümlerinden faydalanamayacağını ifade etmiştir. Kararda ayrıca C.K. tarafından mezkur taşınmaz için 16/6/1983 tarihinde 2805 sayılı Kanun kapsamında başvuru yapıldığı, başvuru nedeniyle tapu veya tapu tahsis belgesi verilmediği hususu hatırlatılmıştır. Kararda son olarak İstanbul 6. İdare Mahkemesinin mezkur 23/11/2007 tarihli kararına atıf yapılmak suretiyle idareyi tazminat ödemekle sorumlu tutmaya imkân bulunmadığı vurgulanmıştır.

18. Karar, başvurucuların vekiline 24/3/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

19. Başvurucular 24/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

20. 2981 sayılı Kanun’un "Amaç" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Bu Kanunun amacı; imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemektir."

21. 2981 sayılı Kanun’un "Müracaat işleri" kenar başlıklı 7. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

İmar mevzuatına aykırı yapılar ve gecekondular için yapının bulunduğu yerin valilik veya belediyelerine aşağıdaki esaslara göre müracaat edilir.

...

16/3/1983 tarihli ve 2805 sayılı Kanun gereğince yapılmış olan müracaat işlemleri ayrıca bir ücret alınmadan geçerli olup, hak sahipleri bu Kanuna göre istenilecek belgeleri dosyalarına ilave ederler.

Ancak yeni yapılacak müracaatlar için belediye veya il özel idareler hesabına milli bir bankaya 2.000 TL. Müracaat masrafı olarak yatırılır. Banka şubesi bulunmayan belediyelerde bu bedel belediyeye yatırılır.

...

Süresi içinde belediye veya valiliğe müracaat eden fakat 2981 sayılı Kanuna göre kurulan yeminli özel teknik bürolara başvurmayan kişilere ait yapıların belediye veya valilikçe tespit ve değerlendirme işlemleri tamamlanır. Ancak bu gibi hallerde 18 inci maddeye göre alınacak harçlar ve ekli cetvele göre tahakkuk ettirilecek harç iki kat peşin alınır.

2981 sayılı Kanuna göre kurulan yeminli özel teknik bürolar, kendilerine intikal eden müracatlara ilişkin tespit ve değerlendirme işlemlerine ait dosyaları en geç 7 Eylül 1987 tarihine kadar tamamlayarak sonuçlandırması için belediye, hazine, özel idare veya vakıflar idaresine teslim etmekle ve bu idareler de, kendilerine intikal eden dosyaları, intikal tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde sonuçlandırmakla görevli ve sorumludurlar.

Yukarıda belirtilen müracaatların usulüne uygun yapılmasını temin için valilik veya belediyelerce yeterli bürolar kurulur ve gerekli her türlü tertip ve tedbirler alınır.

22. 2981 sayılı Kanun’un "Tapu verme" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

 “a) Bu Kanun hükümlerine göre hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde, gecekondu sahiplerince yapılmış yapılar, 12 nci madde hükümlerine göre tespit ettirildikten sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yer hak sahibine tahsis edilir ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine "Tapu Tahsis Belgesi" verilir.

Tapu tahsis belgesi, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder.

...”

23. 2981 sayılı Kanun’un "Tapu tahsis belgesi verilen gecekondular" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

 “Tapu tahsis belgesi verilen gecekondular hakkında aşağıdaki uygulamalar yapılır.

a) (Değişik : 22/5/1986 - 3290/6 md.) Bu Kanun gereğince arsa tahsis edilecek kimselerin; kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü iş yeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması gerekir.

b) (Değişik : 22/5/1986 - 3290/6 md.) Hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde olan veya bu Kanun uyarınca mülkiyetlerine geçen arsa veya araziler üzerinde, ıslah imar planları ile meydana getirilen imar parselleri içinde hak sahiplerine, yapılarının işgal ettiği arazi de dikkate alınarak ıslah imar planında getirilen ölçülere uygun şekilde arsa veya hisse tahsis edilir. Gecekondusu muhafaza edilemeyen hak sahiplerine aynı bölgede veya diğer gecekondu ıslah veya önleme bölgesinde başka bir arsa veya hisse verilir. Tahsis edilen arsa veya hissenin bedeli 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kanun veya 6/6/1984 tarih ve 3016 sayılı Kanuna göre tespit edilir.

c) (Değişik:22/5/1986 - 3290/6 md.) Islah imar planları belediye veya valiliklerce mümkün olduğu kadar fiili durum dikkate alınarak ve yapılanma şartları da belirlenerek yapılır veya belediye veya valiliklerce Yeminli Özel Teknik Bürolara yaptırılır. En geç (1) ay içinde belediye meclislerince kabul edilenler belediye meclislerince, büyük şehir yönetiminde ilçe belediye meclislerince Kabul edilenler ilçe belediye meclislerince, il idare kurullarınca kabul edilenler valilikçe tasdik edilerek yürürlüğe girer. Bu planların tescili de (1) ay içinde ivedilik ve öncelikle yapılır.

İmar planı olan yerlerde mevcut imar planları gerektiği takdirde ıslah imar planları şeklinde yeniden düzenlenir.

…”

24. 2981 sayılı Kanun’un "Bu Kanun hükümlerinden yararlanamayacak olanlar" kenar başlıklı 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Aşağıdaki durumlara uyan yapılar bu Kanun hükümlerinden yararlanamazlar:

...

f) (Değişik: 22/5/1986 - 3290/7 md.) 10 Kasım 1985 tarihinden sonra yapılan gecekondular ile inşaasına başlanan imar mevzuatına, ruhsat ve eklerine aykırı yapılar ve (...) (1) Çanakkale Boğazında 2 Haziran 1981 tarihinden sonra yapılan gecekondular ile 1 Ekim 1983 tarihinden sonra inşasına başlanan imar mevzuatına, ruhsat ve eklerine aykırı yapılar,

..."

25. 2981 sayılı Kanun’un "Devam etmekte olan işlemlere ait hükümler" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"a) Boğaziçi Kanunundaki 16/3/1983 tarih ve 2805 sayılı Kanunla ilgili hükümler yerine bu Kanun hükümleri uygulanır.

..."

26. 2981 sayılı Kanun’un "Yürürlükten kaldırılan kanunlar" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"a) 2805 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

..."

27. 30/7/1966 tarihli 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun "Yeniden gecekondu yapımının önlenmesi" kenar başlıklı 18. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, belediye sınırları içinde veya dışında, belediyelere, Hazineye, özel idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazi ve arsalarda veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak, daimi veya geçici bütün izinsiz yapılar, inşa sırasında olsun veya iskan edilmiş bulunsun, hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın, belediye veya Devlet zabıtası tarafından derhal yıktırılır.

....

Özel kişilere veya bu maddenin 1 inci fıkrasında sözü geçenler dışındaki tüzel kişilere ait arazi ve arsalar üzerinde yapılacak izinsiz yapılar hakkında, arsa sahiplerinin yazılı müracaatları üzerine ve mülkiyet durumlarını tevsik etmeleri şartıyla bu madde hükümleri, aksi halde genel hükümler ve 3194 sayılı İmar Kanunu hükümleri uygulanır. "

B. Uluslararası Hukuk

28. Konu hakkında uluslararası hukuk için bkz. Rifat Algan, B. No: 2014/19138, 22/2/2018, §§ 31-35 ve İrfan Öztekin, B. No: 2014/19140, 5/12/2017, §§ 29-33.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 1/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

30. Başvurucular; dava konusu taşınmaz için 16/6/1983 tarihinde 2981 sayılı Kanun kapsamında müracaatta bulunulup tüm harç ve mali yükümlülüklerin yerine getirilmesine rağmen kendilerine tapu tahsis belgesi verilmemesinden yakınmaktadırlar. Başvuruculara göre işyerlerinin 22/5/1986 tarihli ve 3290 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında mevzuat hükümleri somut olayda yanlış uygulanmıştır. Başvurucular zaten imar affı harcının yatırıldığı tarihte dava konusu yapının işyeri olmadığını da iddia etmektedirler. Başvurucular 2981 sayılı Kanun'a göre yaptıkları usulüne uygun müracaat sonrası yeminli özel teknik bürolara kanun gereği kapatılmaları nedeniyle başvuramadıklarını belirtmişlerdir. Başvurucular ayrıca, dava konusu yapının elektrik ve su abonelikleri yapılmış olmakla birlikte emlak vergisi kaydının da bulunduğunu hatırlatmaktadırlar. Başvurucular bu kapsamda 1969 yılından itibaren Belediyenin vergileri ödeme emirlerini göndermek suretiyle her daim muris C.K.den tahsilat yoluna gittiğini ifade etmişlerdir. Başvurucular sonuç olarak Belediyenin taşınmazın rayiç bedelini ödemediğini ve ellerindeki yasal belgelerin dikkate alınmayarak taşınmazlarının haksız olarak yıkıldığını iddia etmişlerdir. Bu bağlamda başvurucular, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

31. Anayasa’nın 35. maddesi şöyledir:

 “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

33. Anayasa Mahkemesi benzer bir konuya ilişkin çeşitli başvuruları daha önce incelemiştir. Buna göre ruhsata aykırı dahi olsa idari makamlarca yapının her an yıkımı mümkün bulunmasına rağmen bu yönde bir girişimde bulunulmaması ve önlem alınmaması, uzunca bir süre bu duruma sessiz kalınması, esasen yapı sebebiyle vergi tahsil etmek veya yapı için kamu hizmetlerinden yararlandırılması suretiyle bu alanlarda sosyal ortam ve aile ortamının oluşturulmasına izin verilmesi hâlinde inşa edilen yapının kullanılmasından kaynaklanan ekonomik değerin Anayasa'nın 35. maddesi çerçevesinde önemli bir mal varlığı değeri ve dolayısıyla bir mülk oluşturduğu kabul edilmiştir (Nazif Kılıç, B. No: 2014/5162, 15/6/2016, § 35; Ayşe Öztürk, B. No: 2013/6670, 10/6/2015, § 85; Rifat Algan, §§ 49-51; İrfan Öztekin §§ 43-45).

34. Başvurucuların 1983 yılında 2981 sayılı Kanun'un imar affına ilişkin hükümlerinden yararlanmak için müracaatta bulundukları somut olayda kamu makamlarının 2016 yılına kadar mezkur müracaatın sonucuna ilişkin olumlu ya da olumsuz içerikte herhangi bir bildirimde bulunmaması, binanın yıkımı amacıyla uzun bir süre işlem yapılmaması ve üstelik Belediyece 1969 yılından günümüze değin kesintisiz olarak taşınmaza ilişkin emlak vergisinin alınması belirsizliğe yol açmakla birlikte başvurucular yönünden bu durumun değişmeyeceğine yönelik meşru bir beklenti oluşmasına sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla bu kadar uzun bir süre boyunca söz konusu binanın kullanımının başvurucular bakımından önemli bir ekonomik menfaat teşkil ettiği ve bu yönden başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaatinin mevcut olduğu kabul edilmiştir.

35. Belediye tarafından yürütülen yeşil alanlar oluşturulmasına yönelik çalışmalar sırasında başvuruculara ait bina tazminat ödenmeksizin yıkılmıştır. Dolayısıyla kamu makamlarının doğrudan yürütmekte olduğu bir faaliyet sırasında başvurucuların mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale söz konusudur.

36. Mülkiyet hakkı yönünden şikâyet edilen temel husus taşınmaz üzerindeki yapının tazminat ödenmeksizin yıkılmasına ilişkindir. Anayasa Mahkemesi daha önce benzeri başvuruları mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına saygıya ilişkin genel kural çerçevesinde incelemiştir (İrfan Öztekin, § 47; Rıfat Algan,§ 53). Somut olayda da bu ilkeden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.

37. Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).

38. Mahkeme, Hazine arazisi üzerinde gecekondu niteliğinde izinsiz ve kaçak olarak inşa edilen binanın yıkılmasının idare açısından yasal bir hak ve sorumluluk olduğunu vurgulamıştır. Bu itibarla başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin yasal dayanağını 775 sayılı Kanun'un 18. maddesi oluşturduğundan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.

39. İmar planında yeşil alan içinde kalan yapının Hazine arazisi üzerinde izinsiz inşa edildiği gerekçesiyle yıkılmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu kabul edilmiştir.

40. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).

41. Çağdaş şehircilik ilkeleri çerçevesinde planlama ve imar uygulamaları bakımından geniş takdir yetkileri bulunan kamu makamlarının bu takdir yetkilerini zamanında, makul ve tutarlı bir biçimde kullanmaları gerekmektedir. Kaçak olarak inşa edildiği anlaşılan yapının yıkımı için gerekli imkânlara sahip olan idarenin uzun bir süre girişimde bulunmaması üstüne söz konusu yapının belediyecilik hizmetlerinden faydalandırılması, bu binada yaşayanlar için sosyal ortam ve aile çevresinin kurulmasına müsaade edildiği anlamı taşımaktadır. Ancak yukarıda da değinildiği üzere makul görülebilenden uzun bir süre boyunca söz konusu binada yaşayan başvurucu ve ailesi yönünden binanın kullanımının önemli bir ekonomik menfaat teşkil ettiği kuşkusuzdur. Kamu makamlarının belirsizliğe yol açan edilgen tutumu karşısında başvurucunun bu durumun bir anda değişebileceğini öngörmesi de beklenemez (benzer yöndeki bir karar için bkz. Rifat Algan, § 51).

42. Nitekim Anayasa Mahkemesi, benzer nitelikteki Ayşe Öztürk başvurusunda tapu tahsis belgesi bulunan taşınmaz üzerine yapılan ve vergileri ödenen binanın kamu makamlarınca herhangi bir müdahale olmaksızın başvurucu tarafından yıllardır kullanıldığını dikkate alarak binanın değeri ödenmeksizin veya zararı telafi edici öneriler sunulmaksızın başvurucunun binadan tahliye edilmek istenmesinin mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale olduğu sonucuna varmıştır (Ayşe Öztürk,§ 110).

43. Başvuru konusu olayda mülkiyeti Hazineye ait taşınmaz (arazi) üzerinde başvurucuların murisi C.K. tarafından yapılan ve uzun süredir kullanılan bir binanın mevcut olduğu, muris C.K.nin 2981 sayılı Kanun'un imar affına ilişkin hükümlerinden yararlanmak amacıyla gerekli müracaatta bulunduğu, başvuru masrafı olarak da 2.000 TL'yi Belediye İmar Müdürlüğünün Ziraat Bankası hesabına yatırdığı ve binaya ait elektrik ve su aboneliklerinin yapılmış olmasının yanı sıra emlak vergisi kaydının da yer aldığı anlaşılmaktadır.

44. Şehir planlama ve imar uygulamaları çerçevesinde geniş takdir yetkileri bulunan kamu makamlarının bu takdir yetkilerini zamanında, makul ve tutarlı bir biçimde kullanmaları gerekmektedir. Somut olayda başvurucuların murisinin başvurusu üzerine binanın 16/6/1983 tarihinden önce Hazineye ait taşınmaz (arazi) üzerine izinsiz ve kaçak olarak yapıldığı Belediye tarafından tespit edilmiştir. Ne var ki kamu makamları Hazineye ait taşınmaz (arazi) üzerine izinsiz ve kaçak olarak yapılan binanın bu durumunu anılan tarihte tespit etmelerine ve izinsiz ve kaçak yapılan binanın yıkımı noktasında sorumlulukları olmasına rağmen kendilerinden beklenen gerekli özeni göstermemişlerdir.

45. Diğer taraftan bu bina, yıkım tarihine kadar yaklaşık kırk bir yıl boyunca başvurucular ve murisleri tarafından kullanılmıştır. Kamu makamlarının muris C.K.nin imar affına yönelik başvurusu öncesi ve sonrasında binanın yıkımı için uzun süre hareketsiz kalması, binaya yönelik su aboneliği gibi belediye hizmetlerinin kesintisiz sürdürülmesi, bir belediye geliri türü olan emlak vergisinin tahsiline aksatılmaksızın devam ettirilmesi ve ücret karşılığında başvurucunun kamu hizmetlerinden yararlanmasının itirazsız sağlanması binanın yıkılıp yıkılmayacağı noktasında belirsiz bir durumun oluşmasına sebebiyet vermektedir. Böyle bir durumda başvurucuların kamu makamlarının uzun bir süre boyunca devam eden edilgen tutumlarının bir anda değişebileceğini öngörmeleri beklenemez.

46. Sonuç olarak mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken menfaatleri bulunan başvuruculara ait binanın yıkılmasına rağmen başvuruculara herhangi bir bedelin ödenmemesinin başvurucuların mülkiyet haklarına orantılı olmayan bir müdahale olduğu sonucuna varılmıştır. Belirtilen nedenlerle başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

49. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması taleplerinde bulunmuş olup tazminat talebinde bulunmamışlardır.

50. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK] B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

51. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

52. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

53. Somut olayda başvuruculara ait gecekondunun tazminat ödenmeksizin yıktırılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlal idarenin işlem ve eyleminden kaynaklanmıştır. Ancak Mahkeme de ihlali giderememiştir.

54. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 5. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 5. İdare Mahkemesine (E.2016/432, K.20171/210) GÖNDERİLMESİNE,

D. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 1/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hasan Kaya ve diğerleri [1.B.], B. No: 2017/22750, 1/7/2020, § …)
   
Başvuru Adı HASAN KAYA VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2017/22750
Başvuru Tarihi 24/4/2017
Karar Tarihi 1/7/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvuruculara ait gecekondunun imar planında yeşil alanda kaldığı gerekçesiyle yıkılması sonucu uğranılan zararın giderilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı İmar İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2981 İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar KanunuBir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun 1
7
10
13
14
775 Gecekondu Kanunu 18
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi