TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ARMASAN VAKUM AMBALAJ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/22937)
|
|
Karar Tarihi: 16/9/2020
|
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Zeynep KARAKOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Armasan Vakum Ambalaj
San. ve Tic. Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Özge IĞDIR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sahte fatura kullanıldığı gerekçesiyle resen
tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle
açtığı davanın emsal kararların lehine olmasına karşın reddedilmesinin adil
yargılanma hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 8/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu adına, yasal defter ve belgeleri üzerinde
yapılan incelemede alış belgeleri arasında sahte faturalara rastlanılmıştır.
Başvurucu tarafından kullanılan bu faturaların yasal defterlere kaydının
yapıldığı ve ilgili dönem beyannamelerine intikal ettirildiği hususlarının
tespit edildiği gerekçesiyle 21/11/2014 tarihli vergi inceleme raporu
düzenlenmiştir.
7. Anılan raporda 2009 yılından devreden katma değer
vergisinin azaltılması suretiyle 2010 yılı Mart dönemine ilişkin olarak vergi
ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapılmıştır.
8. Başvurucu 2010 yılı Mart dönemine ilişkin olarak tarh
edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin iptali istemiyle İstanbul 1.
Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
9. Mahkeme, başvurucunun açmış olduğu davayı 15/5/2015
tarihli kararı ile reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucu Şirket
hakkında tanzim edilen 21/11/2014 tarihli vergi inceleme raporu uyarınca
yapılan tarhiyatlara karşı açılan diğer davalarda davanın reddine karar
verildiğinden 2009/12. döneminden sonraki döneme devreden katma değer vergisi
tutarının anılan raporda belirtilen tutar olarak dikkate alınarak ve beyan
tablosu yeniden düzenlenerek yapılan dava konusu cezalı tarhiyatta dahukuka
aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
10. Başvurucunun itiraz istemi İstanbul Bölge İdare
Mahkemesi İkinci Kurulunun (Bölge İdare Mahkemesi) 20/1/2016 tarihli kararı ile
reddedilmiştir.
11. Başvurucunun karar düzeltme istemin de 30/1/2017
tarihinde reddedilmesi üzerine mahkeme kararı kesinleşmiştir.
12. Nihai karar başvurucuya 10/4/2017 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu 8/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Türkiye'de yapılan aşağıdaki işlemler
katma değer vergisine tabidir:
1. Ticari, sınai, zirai faaliyet ve
serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler,
... ”
15. 3065 sayılı Kanun'un 29. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“1. Mükellefler, yaptıkları vergiye tabi
işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm
olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak aşağıdaki vergileri indirebilirler:
a) Kendilerine yapılan teslim ve
hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda
gösterilen katma değer vergisi,
... ”
16. 3065 sayılı Kanun'un 34. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“1. Yurt içinden sağlanan veya ithal
olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisi, alış faturası veya benzeri
vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni
defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebilir.
... ”
17. 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun
3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
B) İspat: Vergilendirmede vergiyi
doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.
Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin
muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu
kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi
ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.
İktisadi, ticari ve teknik icaplara
uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia
olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir."
18. 213 sayılı Kanun'un 30. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Resen vergi tarhı, vergi
matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere
dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından
takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi
inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh
olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah
farkı resen takdir olunmuş sayılır.
Aşağıdaki hallerden herhangi birinin
bulunması durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve
belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul
edilir.
...
4. Defter kayıtları ve bunlarla ilgili
vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tesbitine imkan vermiyecek
derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısiyle ihtiyaca salih
bulunmazsa.
...
6. (Ek: 30/12/1980-2365/4 md.) Tutulması
zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu
yansıtmadığına dair delil bulunursa.
..."
19. 213 sayılı Kanun'un 134. maddesinin "Maksat"
kenar başlıklı birinci fıkrası şöyledir:
"Vergi incelemesinden maksat,
ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak tespit etmek ve
sağlamaktır..."
20. 213 sayılı Kanun'un "Vergi ziayı"
kenar başlıklı 341. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Vergi ziyaı, mükellefin veya
sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi
veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk
ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder"
21. 213 sayılı Kanun'un "Vergi ziyaı cezası"
kenar başlıklı 344. maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"341 inci maddede yazılı hallerde
vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında
ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 16/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
23. Başvurucu; hukuka aykırı karar verildiğini, adına
düzenlenen vergi inceleme raporlarına istinaden sahte fatura kullandığından
cezalı tarhiyat yapılmış ise de fatura aldığı firmanın sahte fatura
düzenlendiğine ilişkin somut tespit bulunmadığını, kaldı ki bu firmadan fatura
alan diğer mükelleflerin açmış olduğu davaların kabul edildiğini, Mahkemece
detaylı bir araştırma ve inceleme yapılmadan davanın reddedilmesinin usul ve
kanuna aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucu adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüş ise de yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü yargılama sürecinde
maddi olayın değerlendirilmesinde açık ve bariz takdir hatası yapılarak
davasının reddedilmesidir. Bu itibarla başvurucunun ihlal iddiaları adil
yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden
incelenmiştir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında,
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel
başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
27. Bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere
müdahale iddiası içermeyen, yargılama aşamasında elde edilen delillerin takdiri
ile bu deliller ışığında hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasına
ilişkin somut başvuru, yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu
şikâyeti niteliğinde olup gerekçeli kararda yer verilen hukuki tespitler ve
dayanaklar (bkz. § 9) gözönünde bulundurulduğunda derece mahkemesi kararında
bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da
tespit edilmemiştir.
28. Öte yandan benzer konularda ya da aynı hukuki metne
ilişkin olarak aynı derecedeki bağımsız yargı mercileri arasındaki yorum ve
içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde
kabul edilemeyeceği gibi derece mahkemeleri veya temyiz mercilerinin
uyuşmazlıklara ilişkin olarak tarafların talepleri ve delilleri arasındaki
yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde
kabul edilemez (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Yay. San. Tic.
A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 36). Bu durumun farklı yargı kolları
açısından da geçerli olduğunun kabulü gerekir.
29. Mahkeme içtihatlarındaki değişme yargı organlarının
takdir yetkisi kapsamında kalmakta olup böyle bir değişiklik özü itibarıyla
önceki çözümün tatminkâr bulunmaması anlamına gelir (aynı yöndeki Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı için bkz. S.S. Balıklıçeşme Beldesi Tarım
Kalkınma Kooperatifi ve diğerleri/Türkiye, B. No: 3573/05 … 17293/05,
30/11/2010, § 28). Ancak aynı hususta daha önce çıkan kararlardan farklı bir
hüküm kurulması hâlinde mahkemelerce bu farklılaşmaya ilişkin makul bir
açıklama getirilmesi gerekmektedir (aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. Stoilkovska/Makedonya
Eski Yugoslav Cumhuriyeti, B. No: 29784/07, 18/7/2013, § 49).
30. Başvuruya konu somut olayda başvurucu; K. Ltd.
Şti.den aldığı faturaların sahte olduğu yolunda düzenlenen vergi inceleme
raporundaki tespitlere dayanılarak dava konusu işlemin kurulduğunu ancak pek
çok şirket hakkında aynı gerekçelerle tesis edilen işlemlerin iptal edildiğini,
Danıştay ve Bölge İdare Mahkemesinin de kanun yolu incelemelerini yaparak
kararların kesinleştiğini ifade etmektedir. Başvurucu, sahte faturaları
kullandığı yolundaki varsayımla sorumlu tutulmasının hakkaniyetli bir yaklaşım
olmayacağını belirtmektedir.
31. Başvurucunun anılan iddiasına karşın, inceleme
raporunda sadece K. Ltd. Şti.den aldığı faturaların sahte olduğu tespitine yer
verilmediği, aynı zamanda A. Ltd. Şti.den aldığı faturaların da sahte olduğu
belirtilmiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde başvurucu Şirketin açtığı diğer
dosyalara atıf yapılarak dava konusu edilen işlemlerin K. Şti.nden alınan
faturalarla ilgili kısımlarının iptal edildiği vurgulanmıştır.
32. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar,
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup
kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan durumun da
bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 16/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.