TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.T. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/23145)
|
|
Karar Tarihi: 11/2/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Duygu KALUKÇU
|
Başvurucu
|
:
|
A.T.
|
Vekili
|
:
|
Av. Gülsevil ÇİFTLER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 3/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca 24/1/2020 tarihinde tutuklamanın hukuki
olmadığı şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kabul edilemezlik kararı
verilmiş, başvurunun tutuklamanın hukukiliğine ilişkin kısmının kabul
edilebilirlik incelemesinin ise Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı
organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok
uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör
Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir
yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu en son Küçükçekmece Adliyesinde Cumhuriyet
savcısı olarak görev yapmakta iken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK)
24/8/2016 tarihli kararı ile meslekten ihraç edilmiş ve bu karar 29/11/2016
tarihinde kesinleşmiştir.
11. Darbe teşebbüsü sonrasında Ankara ve Batman
Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından silahlı terör örgütüne üye olma; İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye
teşebbüs etme suçlarından başvurucu hakkında ayrı ayrı soruşturma başlatılmış
ve Batman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çıkartılan yakalama kararı
doğrultusunda 27/9/2016 tarihinde başvurucu gözaltına alınmıştır.
12. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2/9/2016 tarihinde,
Batman Cumhuriyet Başsavcılığı 10/11/2016 tarihinde yetkisizlik kararı vererek
dosyanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) gönderilmesine karar
vermiştir.
13. Başvurucunun 28/9/2016 tarihinde Başsavcılık
tarafından ifadesi alınmıştır. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii
de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle eğitim ve meslek hayatı
boyunca FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı okullarda veya dershanelerde
okumadığını, örgütün yurtlarında veya evlerinde kalmadığını, çocuklarının ve
eşinin de herhangi bir dönemde bu yapıyla temas hâlinde bulunmadığını, hâkim
adaylığı döneminde Adalet Akademisindeyken sınıf temsilciliği görevi, Albüm
Kurulu veya Yıllık Kurulunda görev almadığını belirtmiştir. Başvurucu; 2010
yılından bu yana kamuoyuna Balyoz davası olarak yansıyan yargılama süreçleri
nedeniyle FETÖ/PDY denilen oluşumun illegal bir yapılanma olduğunu düşünmeye
başladığını, HSYK seçimi sürecinde herhangi bir şekilde müşahitlik yapmadığını
veya kamera çekimi gerçekleştirmediğini, kimseden oy istemediğini, kendisinden
de blok olarak oy isteyen kimsenin olmadığını belirtmiştir.
14. Başvurucu, Başsavcılık tarafından silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 29/9/2016 tarihinde Ankara 9.
Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
15. Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunun
ardından başvurucu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 29/9/2016 tarihinde
tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheli [A.T.] nin üzerine atılı bulunan FETÖ
- PDY isimli silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun işlediğine dair kuvvetli
suç şüphesinin varlığını gösteren dosya kapsamında somut delillerin bulunması,
şüphelinin kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin bulunduğu, bu nedenlerle
adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı ve isnat edilen suçun ağır cezayı
gerektiren suçüstü hallerinden olması nedenleriyle 2802 Sayılı Hakimler
Savcılar Kanunu'nun 94 ve CMK 2/1-j maddesi de gözetilerek CMK'nun 100. Maddesi
ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. Maddedeki tutuklama şartları kapsamında
isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelinin CMK'nun 101
maddeleri uyarınca TUTUKLANMASINA"
16. Başsavcılık 11/1/2017 tarihinde yetkisizlik
gerekçesiyle dosyanın Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar
vermiştir.
17. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde devam eden
soruşturma sürecinde başvurucunun tutukluluk hâli ile ilgili olarak İstanbul 5.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/2/2017 tarihli tutukluluğun devamı kararına karşı
yapılan itiraz Gaziantep 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/3/2017 tarihli kararı ile
kesin olarak reddedilmiştir. Nihai karar başvurucuya 5/4/2017 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 2/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 3/7/2017 tarihli
iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede bu
suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. Başvurucu, HSYK'nın 24/8/2016 tarihli kararı ile
meslekten ihraç edilmiştir.
ii. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından
düzenlenen 29/5/2017 tarihli raporda, Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta
iken hakkında FETÖ/PDY kapsamında kamu davası açılmış olan [B.Ç.] ile başvurucu
arasında para transferi olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Söz konusu
para transferi, 4.495 TL'nin önce başvurucu tarafından[B.Ç.] ye havale
edilmesi, sonraki süreçte de yaklaşık olarak aynı meblağın "Param bu
kadardı, kusura bakma" açıklaması ile başvurucuya iadesi şeklinde
gerçekleşmiştir.
iii. Başvurucunun 17/10/2007 tarihinde Yargıçlar ve
Savcılar Birliğine (YARSAV) üye olduğu ve üyeliğinin dernek kapatılıncaya kadar
faal olarak devam ettiği tespit edilmiştir.
iv. Dosya kapsamında alınan tanık beyanları şu
şekildedir:
- R.Ü. "...Benim sanık [A.T.] ile örgütsel
manada irtibatım Batman'da bulunduğum 2012 yılı içerisinde olmuştur. Sanık [A.T.]
2012'de yaz kararnamesi ile Batman Savcılığına atanmıştır. Ben onun
atanmasından sonra Çankırı Cumhuriyet Savcılığına geçici olarak
yetkilendirildim ancak kendisi ile 1-2 ay birlikte mesai yaptık...Sanık [A.T.]
Batman'a atanmadan evvel [M.T.], [M.G.] ve ben [S.Ö.] nün
abi konumunda bulunarak organize ettiği bir sohbet gurubunu oluşturuyorduk...Sanık
[A.T.] nin de Batman'a atanmasıyla bu sohbet grubu [M.G.],[A.T.]
ve benim iştirakimle gerçekleşmekteydi. Biz Batman'da görev yaparken[M.T.],[A.T.]
ve ben örgütün kitap okuma kampı dahilinde Gaziantep'e giderek bir faaliyet
gerçekleştirdik. Bu kitap okuma etkinliğinin tam olarak tarihini hatırlamamakla
birlikte ameliyatımdan önce gerçekleştiğini biliyorum. Benim görgüm ve bilgim
bunlardan ibarettir."
- E.E.
"Ben sanık [A.T.] ile 2014-2016 yıllarında Batman'da aynı adliyde
çalıştım. Kendisi açık sözlü düşüncelerini her ortamda rahatlıkla söyleyen,
özgür düşünceli bir meslektaşımdı. Kendisinin herhangi bir tarikat yada cemaat
üyesi olduğu izlenimine kapılmadım. Herkes gibi sıradan inançlı bir insandı.
FETÖ ile irtibatlı olduğuna dair hiç bir izlenimim yoktu, kendisi ile sık sık
görüşürdük, bu yüzden eğer böyle birşey olsaydı bilirdim. Kendisi 2014 yılında
HSYK seçimlerinde Batman adliyesine gelip seçim çalışması yapan YARSAV adayları
olarak bilinen [M.A.], [B.Y.] ve [L.K.] nın yanında
bulunmuştu, onlara eşlik etmişti. Zaten bu kişiler halen daha görevde olup
hakim, savcılık mesleklerini devam ettirmektedirler, fetö ile herhangi bir
bağlantıları saptanmamıştır. Sanık [A.T.] nin kendisi ayrıca uzun
süredir YARSAV üyesidir. Bildiklerim bundan ibarettir, başka herhangi bir
bilgim yoktur."
- E.G. "2013-2015 yıllarından Batman adliyesinde
Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığım sırada sanığı tanıdım...Kendisinin
sadece sosyal demokrat ve Yarsav üyesi olduğunu biliyorum onun dışında atılı
suç ile ilgili olumlu, olumsuz bilgim yoktur. Ayrıca aramızda herhangi bir
husumet bulunmamaktadır."
-Y.G. "Ben
halen İstanbul Anadolu Adliyesinde Hakim olarak görev yapmaktayım, daha önce
Batman Adliyesinde Hakim olarak çalışıyordum.[A.T.] de Batman Adliyesinde
Cumhuriyet Savcısı idi. Kendisi ile 2 yıl birlikte çalıştım. Ben çalıştığım 2
sene boyunca [A.T.] nin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile ilgili
herhangi bir konuşmasına ya da eylemine şahit olmadım...bildiğim kadarıyla
kuruluşundan itibaren YARSAV üyesidir. 2014 HSYK seçimlerinde de yine Batman
Adliyesinde idim, burada oy kullandım, seçim öncesinde Batman Adliyesine YARSAV
üyesi olan aynı zamanda HSYK adayı olan [M.A.], [B.Y.] ve [L.K.]
geldiler. Adliyede bir hakimin odasında diğer hakim savcı arkadaşlar ile
birlikte oturduğumuz sırada [A.T.] bu 3 adayı bizim bulunduğumuz odaya
getirdi...Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum. 15 Temmuz 2016 tarihinde ben
Batman'da idim. [A.T.] raporluydu. Beni telefonla aradı, bana 'darbe
başarılı olursa yarın bu meslekten istifa ederim.' dedi."
- E.S. "Ben...daha önce Batman Adliyesinde hakim
olarak çalışıyordum.[A.T.] de Batman Adliyesinde Cumhuriyet Savcısı idi.
Kendisini bu nedenle tanıdım. Yaklaşık 2 sene aynı adliyede görev yaptım. Ben
şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile herhangi bir bağlantısı olduğuna
dair durumuna şahit olmadım. Söylemlerinde de örgüt ile ilgili bir konuşma
yaptığını duymadım. Zaten kendisinin uzun süreden beri YARSAV üyesi olduğunu
biliyorum. Hatta 2014 HSYK seçimi öncesinde YARSAV listesine oy vereceğini
söylüyordu...HSYK seçimi öncesinde oy isteme amacıyla adliyeye gelen YARSAV
üyesi olduklarını duyduğum, [M.A.], [B.Y.] ve [L.K.] yı
adliye içerisinde gezdirdi...ancak kendisi bu gezdirme işlemi sırasında
herhangi bir şekilde konuşmadı, adaylar kendi adlarına oy istediler.
Bildiklerim bundan ibarettir. Ben şahsın FETÖ/PDY terör örgütü ile ilgi ve
irtibatı olduğu hakkında bilgi sahibi değilim, fakat olmadığı kanaatindeyim."
- T.Ö.P. "Ben...daha önce Batman Adliyesinde
Hakim olarak çalışırdım. Şüpheli [A.T.] ile burada tanıştım. Yaklaşık 1
yıl aynı adliyede görev yaptık. Kendisi Cumhuriyet Savcısıdır. Ben şüphelinin
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile ilgili herhangi bir söylemini duymadım, fiili
bir davranışta bulunduğunu da görmedim. Bildiğim kadarıyla YARSAV üyesi idi.
HSYK seçim döneminde de adliyemize gelen YARSAV üyesi olduklarını duyduğum [M.A.],
[B.Y.] ve [L.K.] birlikte gelmişlerdi. Bu şahısları [A.T.]
benim odama getirdi, getirme dışında [A.T.] herhangi bir söylemde
bulunmadı. Diğer şahıslar kendilerine oy verilmesi yönünde talepte bulundular.
Bu anlattıklarım dışında başka bir bilgim yoktur."
-Y.K.
"2014 Temmuz - 2016 Temmuz tarihleri arasında Batman'da [A.T.] ile
birlikte çalıştık ve aynı zamanda adliyede sürekli görüştüğüm meslektaşlarımdan
birisi idi. Kendisi orada Cumhuriyet Savcısı idi. Çalıştığım 2 sene boyunca
[A.T.] nin FETÖ Silahlı Terör Örgütü ile ilgili herhangi bir konuşmasına ya
da kendisini gizlemek için herhangi bir davranışına şahit olmadım. Kendisi her
ortamda düşüncelerini açıkça dile getiren birisidir. Zaten bildiğim kadarıyla
kuruluşundan itibaren YAR-SAV üyesi idi. 2014 HSYK seçimlerinde Batman
Adliyesinde çalışıyordum ve burada oy kullandım. Seçim öncesinde Batman
Adliyesine YAR-SAV üyesi ve HSYK adayları olan [M.A.], [B.Y.] ve [L.K.]
birlikte geldiler. Adliyede bir hakimin odasında diğer Hakim ve Savcı
arkadaşlar ile birlikte oturduğumuz sırada [A.T.] bu üç adaya eşlik etti
ve odaya geldiler. Orada HSYK adayı olan bu kişiler seçim çalışmalarıyla ilgili
konuştular. [A.T.] sadece yanlarında bulundu, herhangi bir konuşması
olmadı...Ben[A.T.] nin FETÖ üyesi olduğu daha sonra tespit edilen hiçbir
HSYK adayı hakkında konuştuğunu duymadım. Bana veya adliyedeki herhangi bir
arkadaşa kime oy vereceğimiz ile ilgili hiçbir tavsiye ve telkinine şahit
olmadım. 15 Temmuz 2016 tarihinde ben Batman'da idim. [A.T.] aşil-tendon
kopması nedeniyle ameliyat olmuştu ve tayini çıktığı için ailesiyle birlikte
memlekete gitmişti. Onu en son gördüğümde koltuk değnekleriyle yürüyordu. Darbe
teşebbüsünün olduğu gece konuşmuştuk. Bana 'darbe başarılı olursa yarın bu
meslekten istifa edeceğim, bunların emri altında asla çalışmam' demişti.
Söyleyeceklerim bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.
20. Gaziantep 9. Ağır Ceza Mahkemesi 7/9/2017 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/81 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Başvurucunun 19/9/2017 tarihinde görülen duruşmasında
tahliyesine karar verilmiştir. Tahliye kararının ilgili kısmı şu şekildedir;
"...
Dosyadaki mevcut delil durumu, sanığın
tutuklu kaldığı süre, tutuklamanın tedbir mahiyetinde oluşu, bu aşamadaadli
kontrol hükümleri uygulanmasının tutukluluktan beklenen faydayı sağlayacağı
anlaşıldığından sanığın bihakkın TAHLİYESİNE... [karar veridi.] "
22. Kovuşturma aşamasında başvurucunun örgüt ile
irtibatına dair ifadesine başvurulan gizli tanık Defne'nin beyanının ilgili
kısmı şöyledir:
"Sanık[A.T.] yi İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesinde öğrenci olduğu dönemden tanıyorum. Hatırladığım kadarıyla
1999-2003 yılları arasında örgüte bağlı üniversite öğrenci yapılanmasına ait
evlerde kalıyordu. Örgütün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi bölgesinde
bulunan bir evdi. Bu evlerden amaç Hukuk Fakültesi öğrencilerini yapıya
kazandırmaktı ayrıca sanığın örgüte bağlı öğrencilerin kurduğu Genç Hukukçular
Klübü isimli klübün başkanlığını bir dönem yaptığını biliyorum. Sanık mezun
olduktan sonra 2003-2004 yıllarında örgüte ait hakim savcı sınavlarına hazırlık
evlerinde kaldığını başka bir örgüt üyesinden duydum. Bana bunu söyleyen şahıs
yine hakim savcı sınavlarına hazırlık için kurulan başka bir evde kalıyordu.
Bunu bizzat kendisi bana söyledi, Bu şahıs daha sonra idari yargıda hakim olan
[K.G] isimli kişidir. Ayrıca sanığı 2011-2012 yıllarında Batman'da görev
yaptığı sırada gördüm. Ayrıca yine idari yargıda hakim olarak görev yapan [M.T.]
isimli örgüt üyesi ile görüştüğümde sanık [A.T.] nin örgüt
toplantılarına katıldığını ve bağlantısının devam ettiğini söyledi. [M.T.]
örgütte etkili bir şahıs idi. Sanık ile ilgili hatırladıklarım bunlardan
ibarettir."
23. 20/6/2018 tarihinde UYAP'a kaydedilen ve 31/12/2015
tarihli ByLock yazışma içeriklerine ilişkin belgede başvurucu ile ilgili
yazışmaların yer aldığı kısım şöyledir:
"...
- Abi[A.T.] ile alakalı geçen notta elvan yazıyordu fakat
abi sivaslı
- Eşi ile problemi varmış. Bu nota göre
onu gruba dahil ediyor muyuz
- Elvan hepsini kapsıyor ya
- Artık Sivaslı değil mi? Tamam abi
- Abi grup değil özel ilgi. Bu durumu
soralım ama önce ilgilenen abilerden bilgi alalım
- Abi özel ilgi nasıl olacak bu adamla
benim biraz hukukum var gideyim görüşeyim. Abi zaten böyle bir notu ben verdim
daha önce gruba alalım diye ama olmaz dendi
- Abi yok sen sonra. Şuan orada bulunan
abinin tanıdığı kişilerden iki abi varsa onlara söyle ilgilensinler
- Birebirde zor malum pro vs olmuyor
- Abi bu programla değil de birebir
ailevi meseleleri bile dertleşecek kadar yakınlaşmakla çözülür diye düşündüm
- Abi söyliyim ins fakat
ben otobüsle de olsa gidip konuşayım bu adam bayadır bekar
- Ama iktiza ederse grup yap abi. Abi
gidip ne diyecen. Perdeyi yırtmaman lazım
- Bence gruba gelsin abi. Zaten önceden
de burda idi grupta idi. Yok abi perdeyi yırtmadan bir yolunu bulur giriş
yaparım
- Abi sen sonraki hamle ol. Önce abiler
bu mevzuyu bilmeden biraz muhabbet etsinler bakalım ne çıkacak. Belki abla
gerçekten problemdir
- Tmm abi. Abi abla ev hanımı adam
okuyan bir tip. Teröre bakıyordu. Yanında iki tane bekar bayan buna asılıyor
oğluyla ilgileniyordu
- Veya başka birşey vardır ona göre
iktiza ederse sen devreye girersin ama devresinden birilerini düşünürüz önce
falan.... abi çözüm yolunu bulalım iktiza ederse abiyi tayin ettiririz ama asıl
problem kaynağını tespit edelim. Abi her sosyeteye giren hanımını boşamazki ben
bu abiyi tanıyorum sağlamdır. Bir yerde bizim bilmediğimiz problem var abi
- Ben bu meseleyi yazın mayıs sonu ona
şöyle açtım abi. Baymanla ilgili not var Ankaradan burada bekar bayanların
bizim abilere sızma gibi bir durumda kullanıldığı yönünde dedim. Özelde de
sizin çok dikkat etmeniz lazım dedim. Teröre baktığı için sizi tespit etmek
gibi hedefte olabilirsiniz dedim. Başladı ağlamaya ben istifa etmek istiyorum
diye. Ben artık bu mesleği yapmıcam yoldan çıktık birşey kalmadı bizde gibi
detaya gerek yok fakat durum bu. Asıl mesele Sivaslıları ayırınca tek kaldı.
Uzun süre görüşülemedi. Bu yönden hala manevi boşluk var
- Abi bir yol bulup abiye ulaşmak lazım.
Eğer tespitin grup içine alınması ise alalım abiyi
- Bence alalım abi
- Ama lojmanda tedbirli gidip gelsinler
birbirlerine
..."
24. Başvurucunun kovuşturma aşamasında yeniden alınan
savunması şu şekildedir:
"Ben YARSAV a 2007 yılında üye
oldum. İddianamede..2010 yılında talimat geldiği belirtilmiş olup benim 2007
yılındaki üyeliğimi 2010 yılındaki örgüt talimatı ile yapmam mümkün
değildir...MASAK raporunda belirtilen [B.Ç.] benim akademiden staj arkadaşımdır. Arabamı
değiştireceğimden kendisinden borç para istemiştim. O da bana raporda
belirtilen miktarda parayı göndermişti. Daha sonra ben bu parayı yaklaşık 9 ay
sonra kendisine geri ödedim. Zaten bu durum MASAK raporu içeriğinden de
bellidir. Tanık [R.Ü.] nün beyanını kesinlikle kabul etmiyorum. Bu şahıs
ile birlikte bir gün bile aynı yerde çalışmadım. Benim göreve başladığım gün
kendisi izine ayrılmış. Daha sonradan raporlar almıştır. Çankırı da geçici
yetki ile yetkilendirilmiştir. Bu tanık ilk ifadesini 09/09/2016 tarihinde
vermiş. Aradan bir süre geçtikten sonra ilk ifadesinin uzun sürmesi, nedeniyle
bir kısım hatırlayamadığı hususları tekrar bildirmek için kendiliğinden
savcılığa gitmiş, verdiği ikinci ifade de benim hakkımda soyut nitelikte aslı
olmayan iddialarda bulunmuştur...Bu tanığın Batman da görev yaparken kitap
okuma kampı dahilinde hatırlamadığı bir tarihte birlikte Gaziantep e giderek
kitap okuma etkinliği gerçekleştirdik şeklinde anlatımları da vardır. [R.Ü.]
nün devre grubu adıyla tanımladığı yapı içinde bazı isimlerle katıldığına değindiği
kitap okuma kampları hakkında devre grubu ile senede bir defa kitap okuma kampı
yapılır ve devre alt gruplardan katılımlarla bir araya gelinirdi diye yapılan
toplantılara ilişkin tarihler ve yerler belirtilmiştir. Burada Gaziantep te
yapılan bir etkinlikten de bahsedilmemektedir. Ben böyle bir kitap okuma
kampına da katılmadım. Batman dan ne diye Gaziantep e kitap okumaya gidilir onu
da bilmiyorum. Kendisine itirafçı diyen şüpheli [R.Ü.] nün tanık
beyanlarının hukuki değeri yoktur. İddiaları kesinlikle gerçeği
yansıtmamaktadır. İfadeleri arasında belirli bir çizgi ve tutarlılık yoktur.
Zamansal açıdan gerçekleşmesi imkansız olaylardan bahsedilmektedir. Kendisine
yemin verdirilmeden dinlenilmesi gerekirdi. Bu tanık ile ilgili ayrıntılı
beyanlarımı yazılı olarak avukatım mahkemenize ibraz edecektir. İçeriğini aynen
tekrar ederim. Üzerime atılı suçun yasal unsurları oluşmamıştır. Aleyhime terör
örgütü üyesi olduğumu gösterir delil bulunmamaktadır. Haksız yere tutuklanıp
cezaevine konuldum."
25. 5/12/2018 tarihli karar ile başvurucunun beraatine
hükmedilmiştir. Beraat kararının gerekçesinde özet olarak başvurucu hakkında
dijital verilerin incelenmesi neticesinde herhangi bir suç unsuruna
rastlanmadığı, iddianamede belirtilen para transferinin atılı suça delil olarak
kabul edilemeyeceği, hakkındaki aleyhe tanık beyanlarının da itibar edilebilir
nitelikte olmadığı, sonuç olarak isnat edilen suçun işlediğine dair her türlü
şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir kanıt bulunmadığı ifade edilmiştir.
26. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başvurucu hakkındaki tanık beyanları ile ByLock yazışmalarının mahkûmiyete
yeter nitelikte olduğu gerekçesiyle gerekçeli karara karşı istinaf başvurusu
yapılmıştır.
27. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi tarafından
yapılan inceleme neticesinde 28/11/2019 tarihli ilam ile beraat kararında;
usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde
ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin
yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine
hükmedilmiştir.
28. Başvuru dosyası, bireysel başvurunun incelendiği
tarih itibarıyla temyiz incelemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
29. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No:
2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597,
31/10/2019, §§ 33-48; ilgili Yargıtay kararları için bkz. A.L., B. No:
2016/63999, 9/1/2020, §§ 33-35.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
30. Mahkemenin 11/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucu; mesleğinden kaynaklanan usule ilişkin bazı
güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını ve kuvvetli suç şüphesi
bulunmamasına rağmen verilen tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunu,
tutuklama tedbiri uygulandığı sırada sağlık problemi olduğunu, bu kapsamda
tutuklanmasının ölçülü olmadığı gibi mevcut sorun nedeniyle kaçma ihtimalinin
de bulunmadığını, bu nedenle tutuklamanın meşru bir amacının da olmadığını,
ayrıca tutuklama tedbirinin uygulanmasında özel hayatına ilişkin bilgilerin
kullanıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında verilen tutuklama
kararında ilgili makamların tutuklamaya ilişkin ilgili ve yeterli gerekçe
gösterdiği, bu gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî
olduğunun savunulamayacağı ifade edilmiştir.
33. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel
hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
34. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
35. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve
güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun temel olarak tutuklamanın hukukiliğine yönelen bu bölümdeki
iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
37. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim
veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda
da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
38. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken
Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin
güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir
durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu
temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
39. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve
tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün
arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır.
Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan
olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No:
2016/49158, 26/7/2017, § 57).
40. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı
anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
42. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate
alınacak genel ilkeler için bkz. Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354,
4/4/2018, §§ 54-60; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, §§ 38-45.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
43. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının
kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
44. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma
olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
45. Diğer taraftan başvurucu 24/2/1983 tarihli ve 2802
sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda hâkimlerle ilgili olarak öngörülen usule
ilişkin güvencelerin hiçbirine riayet edilmeksizin, yetkili ve görevli olmayan
mahkemece tutuklandığını iddia etmektedir.
46. Anayasa Mahkemesi Yıldırım Turan ([GK], B. No:
2017/10536, 4/6/2020, §§ 102-147) kararında ilgili kanunlar çerçevesinde konuyu
etraflıca değerlendirmiş ve Yargıtay içtihatlarına da değinerek terör örgütüne
üye olma suçunun kişisel bir suç olduğunu, Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı
olarak hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine
giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma
yürütülmesi için izin şartı bulunmadığını belirterek vergi mahkemesi üyesi
(hâkim) olan başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna
varmıştır.
47. Somut olayda anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir
durum söz konusu değildir. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun
kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir. Bu itibarla
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır.
48. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
49. Başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğa
itirazın reddi kararlarında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut
olguların bulunduğu genel olarak belirtilmiş fakat bunlara ilişkin bir
açıklamaya yer verilmemiştir.
50. Bununla birlikte başvuruya konu soruşturma
dosyasından başvurucunun YARSAV üyeliğinin ve hakkında tanık beyanları ile
MASAK raporunun bulunduğu anlaşılmıştır. Nitekim iddianamede de başvurucunun
meslekten ihraç edilmiş olmasının yanı sıra bahsi geçen delillere yer verildiği
görülmektedir (bkz. § 19).
51. Bu kapsamda öncelikle başvurucu hakkındaki tanık
beyanlarının kuvvetli suç belirtisi yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.
52. İddianameye yansıyan tanık ifadeleri incelediğinde
R.Ü. dışındaki diğer tanıkların beyanlarında başvurucu aleyhine bir hususun yer
almadığı görülmektedir. R.Ü. ise beyanında başvurucunun 2012 yılında Batman'a
atandıktan sonra kendisiyle aynı sohbet grubunda yer aldığını ve birlikte
örgütün kitap okuma kampı dâhilinde Gaziantep'e giderek bir faaliyet
gerçekleştirdiklerini belirtmiştir (bkz. § 19). İddianamede yer alan tanık
beyanlarının yanı sıra kovuşturma aşamasında ifadesine başvurulan gizli tanık
Defne de başvurucuyu üniversite yıllarından tanıdığını, başvurucunun 1999 ile
2003 yılları arasındaki öğrencilik döneminde örgüte bağlı öğrenci yapılanmasına
ait evlerde kaldığını, örgüte bağlı öğrencilerin kurduğu Genç Hukukçular
Kulübünün bir dönem başkanlığını yürüttüğünü ifade etmiştir. Başvurucunun
2003-2004 yıllarında örgüte ait hâkim-savcı sınavlarına hazırlık evlerinde
kaldığını ise bu evlerde kalan idari yargı hâkimi K.G.den bizzat duyduğunu
belirten tanık ayrıca -başvurucunun meslekte olduğu dönemde- örgüt içinde
etkili isimlerden olan M.T. ile konuştuğunu ve ondan başvurucunun örgüt
toplantılarına katıldığı, örgütle bağlantısının devam ettiği yönünde bilgiler
aldığını ifade etmiştir (bkz. § 22).
53. Tanık beyanlarının yanı sıra kovuşturma aşamasında
ortaya çıkan bir diğer delil ise örgüt mensubu olduğu yönünde haklarında
soruşturma yürütülen iki kişi arasında 2015 yılında gerçekleşen ByLock
yazışmaları olmuştur. Söz konusu yazışmalarda başvurucu ile ilgili olarak
özetle özel hayatına dair birtakım sıkıntılar yaşadığı, eskiden gruplarda yer
aldığı hâlde grubun dağılması üzerine uzun süre kendisiyle ilgilenilmediği için
manevi boşluğa düştüğü, özel hayatında yaşadığı sıkıntılar nedeniyle kendisine
yaklaşarak örgüte sızmaya çalışan insanların olabileceği yönünde başvurucunun uyarıldığı,
kendisi ile özel olarak ya da yeniden bir gruba dâhil edilmek suretiyle
ilgilenilmesi gerektiği, gerekirse başka bir yere atamasının yaptırılabileceği,
bu sürece kadar da tedbirin elden bırakılmaması lüzumu belirtilmiştir (bkz. §
23).
54. Başvurucu hakkındaki tanık beyanları ve ByLock
yazışmaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun üniversite
döneminden itibaren örgüt ile irtibatının olduğuna ve bunun meslek hayatında da
devam ettiğine dair kuvvetli suç belirtisi bulunduğuyönünde soruşturma
mercilerince ve tutukluluğa karar veren yargı organlarınca yapılan
değerlendirmelerin keyfî ve temelsiz olduğunu söylemek mümkün değildir (Alparslan
Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, §§ 132-135; Erdal Tercan [GK],
B. No: 2016/15637, 12/4/2018, §§ 149-152).
55. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı
edilmemelidir.
56. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların
toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin
örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26) darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler
kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç
oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı
sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında
doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye mensubiyet nedeniyle
ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında
soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §
271; Selçuk Özdemir, § 78).
57. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle
bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan
FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş
olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede
uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya
tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük
ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).
58. Başvurucunun tutuklanmasına esas alınan silahlı terör
örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No:
2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, § 148).
59. Somut olayda Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğince
başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı
terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, kanunda öngörülen yaptırımın
ağırlığına, delilleri karartma şüphesinin bulunmasına ve tutuklamanın
ölçülülüğüne dayanıldığı görülmektedir.
60. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki
genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 9.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen-
delilleri karartma ve kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal
temellerinin olduğu söylenebilir.
61. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151). Öncelikle
terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı
karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli
makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere-
suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede
güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer
ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 350).
62. Öte yandan başvurucu sağlık sorunları olduğu hâlde
tutuklandığını ileri sürmüş ise de bu nedenle ceza infaz kurumunda yaşamını
idame ettiremeyeceği yönünde bir delil ortaya koyamamıştır. Somut olayın
yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında isnat edilen suç
için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde
tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz
olduğu söylenemez.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın
hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
64. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19.
maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı
görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
C. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19.
maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL
EDİLMEDİĞİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 11/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.