TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALEYNA ÖZTÜRK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/23209)
|
|
Karar Tarihi: 16/9/2020
|
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucu
|
:
|
Aleyna ÖZTÜRK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, atama işleminin iptali istemiyle üçüncü kişi
tarafından idareye karşı açılan davanın dava konusu işlemin lehine tesis
edildiği kişiye ihbar edilmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 15/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun 2016 yılında Kamu Personeli Seçme ve
Yerleştirme Sınavı (KPSS) puanı ile Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi
Hastanesi (Hastane) Pediatri Enfeksiyon Kliniğine hemşire olarak ataması
yapılmıştır.
9. Aynı Hastanede görev yapan başka bir hemşire (davacı)
tarafından başvurucunun atama ilanında yer alan pediatri enfeksiyon servisinde
bir yıl süre ile çalışma şartını taşımadığı gerekçesiyle atamanın iptali
istemiyle Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörlüğüne (İdare) karşı Trabzon
İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır.
10. Mahkeme 24/3/2016 tarihli ara kararı ile davanın
başvurucuya ihbar edilmesine karar vermiştir. İhbar kararı başvurucunun görev
yaptığı Hastaneye tebliğe çıkarılmış fakat başvurucunun ameliyatta olması
sebebiyle sorumlu hemşiresi O.A.ya 4/4/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Başvurucu, müdahale talebinde bulunamamıştır.
11. Mahkeme 25/10/2016 tarihli kararı ile davanın reddine
karar vermiştir.
12. Davacının istinaf yoluna başvurması üzerine Samsun
Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdari Dava Dairesi tarafından mahkeme kararının
kaldırılarak dava konusu işlemin iptal edilmesine 22/2/2017 tarihinde kesin
olmak üzere karar verilmiştir.
13. Başvurucunun görevine İdarenin 17/4/2017 tarihli
yazısı ile mahkeme kararı gereğince son verilmiştir.
14. Başvurucu 15/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 31. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunda hüküm bulunmayan
hususlarda; ... üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, ...
hallerinde ...Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak,
davanın ihbarı Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re'sen yapılır."
16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun "Yargılamaya Hâkim Olan İlkeler" ana başlıklı
İkinci Bölüm'ünde yer alan 27. maddesinde "Hukuki dinlenilme hakkı"
düzenlenmiştir. Anılan madde şöyledir:
"(1) Davanın tarafları, müdahiller
ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki
dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi
sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate
alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak
gerekçelendirilmesini,
içerir."
17. 6100 sayılı Kanun'un "İhbar ve şartları"
kenar başlıklı 61. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Taraflardan biri davayı kaybettiği
takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa,
tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir."
18. 6100 sayılı Kanun'un "İhbarda bulunulan
kişinin durumu" kenar başlıklı 63. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Dava kendisine ihbar edilen kişi,
davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir."
19. 6100 sayılı Kanun'un "Fer'î müdahale"
kenar başlıklı 66. maddesi şöyledir:
"(1) Üçüncü kişi, davayı
kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak
amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'î müdahil olarak davada yer
alabilir."
20. 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Otel,
hastane, fabrika ve mektep gibi yerlerde tebligat" kenar başlıklı 18.
maddesi şu şekildedir:
"Tebliğ yapılacak şahıs otel,
hastane, tedavi veya istirahat evi, fabrika, mektep, talebe yurdu gibi içine
serbestçe girilemiyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmıyan bir yerde
bulunuyorsa, tebliğin yapılmasını o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu
kısmın amiri temin eder. Bunlar tarafından muhatabın derhal buldurulması veya
tebliğin temini mümkün olmazsa, tebliğ kendilerine yapılır."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının, medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir
mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
22. İlgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı için
bkz. Yusuf Bilin, B. No: 2014/14498, 26/12/2017, §§ 28-33.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 16/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu; atamaya ilişkin şartları taşıdığını, görev
yaptığı sürede zor şartlar altında ve fedakârlıkla görevini ifa ettiğini,
bireysel başvuruya dayanak davada verilen iptal hükmü gereği görev yaptığı
Hastane ile ilişiğinin kesilmesi sonucunda davadan haberdar olduğunu belirterek
dava süreci ile ilgili kendisinin davaya katılımının sağlanmamış olması
nedeniyle hukuki menfaatlerini korumaya yönelik iddialarını dile
getiremediğinden şikâyet etmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti"
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, sonucundan doğrudan etkilendiği bir idari
davada yargılamaya katılımının sağlanmamış olmasıdır. Bu nedenle başvurucunun
belirtilen şikâyetleri bağlamındaki ihlal iddiaları mahkemeye erişim hakkı
kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
28. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve
Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
29. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve
özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını
sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme
tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren
güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma
imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma
hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah,
B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
30. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
31. Bireylere menfaatlerini etkileyen işlemlere karşı
dava açabilmelerinin yanı sıra üçüncü şahıslarca açılmış ve doğrudan taraf
olmadıkları ancak sonucu itibarıyla menfaatlerini etkileyen bir davada iddia ve
savunmalarını dile getirebilmeleri amacıyla davaya katılma olanağının
sağlanması da mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken
güvencelerden biridir. Bu itibarla bir davanın sonucundan menfaati etkilenecek
olan kişilerin bu yargılama hakkında bilgi sahibi olabilmelerine, uyuşmazlığın
çözümü için gerekli ve sonuca etkili olduğunu düşündükleri hususlarda
açıklamada bulunabilmelerine, iddialarını ispata yönelik delil sunabilmelerine
imkân sağlanması gerekir. Bu husus aynı zamanda yargı mercilerinin tüm verileri
dikkate alıp değerlendirme yaptıktan sonra gerekçeli karar vermesini
sağlayacağından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi ile de
ilgilidir. Nitekim 6100 sayılı Kanun'un 27. maddesinde, mahkemeye erişim
hakkının güvenceleriyle örtüşür nitelikte bir düzenleme getirilerek davanın
taraflarının yanı sıra müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin de kendi
hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları
belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkeme; davanın taraflarına, müdahillere,
yargılamanın diğer ilgililerine savunma hakkını kullanma imkânı vermeden
davanın esasıyla ilgili değerlendirme yapamayacaktır (Yusuf Bilin, § 44;
benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Ali Bedir ve Tevfik Günay,
B. No: 2013/4073, 21/1/2016, § 35).
32. Bireyin sonucu itibarıyla menfaatini etkileyen bir
davadan haberdar edilmeyerek davaya katılımının sağlanmaması ve mahkeme önünde
argümanlarını öne sürme imkânından yoksun bırakılması mahkemeye erişim hakkına
müdahale teşkil eder (Sema Calgav ve Oya Yamak, B. No: 2015/13950,
24/5/2018, § 46).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
33. Bireysel başvuruya dayanak davanın konusu ve
uyuşmazlığın niteliği dikkate alındığında başvurucunun belirtilen davanın
sonucundan doğrudan etkileneceği, bu itibarla davaya katılımında hukuki
yararının bulunduğu ilk bakışta ve çok açık bir şekilde görülmektedir.
Başvurucunun davalı İdare ile kesişen ve örtüşen birtakım menfaatlerinin
bulunduğu açıktır. Davalı İdare tarafından atama işleminin iptal edilmemesine
ilişkin olarak gerekli savunmayı yapmış olduğu değerlendirilse bile
başvurucunun davanın aleyhe neticelenmesi ihtimalinde en fazla etkilenecek
taraf olması sebebiyle savunma yapma ve delillerini sunması durumunda
yargılamanın seyrinin değişebileceği ihtimali gözönünde bulundurulmalıdır. Bu
bağlamda dava konusu edilen atama işleminin iptalini gerektirecek herhangi bir
hukuka aykırılık unsuru bulunmadığına dair başvurucunun da ileri sürülebileceği
ilave birtakım iddiaların olabileceği öngörülebilir bir durumdur.
34. Nitekim Mahkeme tarafından davanın sonucundan
doğrudan etkilenecek başvurucuya davanın ihbar edilmesi için tebligat
çıkarılmıştır. Fakat söz konusu tebligat başvurucunun ameliyatta olması
sebebiyle sorumlu hemşiresi O.A.ya tebliğ edilmiştir. Başvurucu; davanın
ihbarına ilişkin bu olayları davanın kesinleşmesi üzerine iptal kararının
icrası aşamasında öğrendiğini iddia etmekte, başvuruya konu yargılamaya
katılamadığından şikâyet etmektedir.
35. Tebligata ilişkin mevzuatın yorumlanmasının öncelikle
derece mahkemelerine ait bir yetki olduğu vurgulanmalıdır. Ancak derece
mahkemelerinin yorumunun muhatabın mahkemeye erişim hakkını sınırlaması halinde
bu yorumun etkilerini incelemek Anayasa Mahkemesinin görevindedir.
36. 7201 sayılı Kanun'un 18. maddesinde içine serbestçe
girilemeyen veya arananın kolayca bulunmasının mümkün olmadığı yerlerde, o
yerin idarecisi veya muhatabın bulunduğu kısmın amirinin tebligatın yapılmasını
temin edeceği, muhataba tebliğinin temininin mümkün olmaması durumunda tebliğin
amire yapılacağı düzenlenmiştir. Kanun'un başvurucunun da görev yaptığı hastane
gibi yerlerde yapılacak tebliğlerde söz konusu yere serbestçe girilememesi ve
muhataba ulaşmanın zorluğu sebebiyle tebliğin muhatabın amiri olan kişi
tarafından sağlanması veya muhatabın amirine yapılmasını öngörmesi karşısında
sorumluluğun büyük oranda muhatabın amirine yüklendiği görülmektedir. Kanun'un
tebliğin amire yapılması durumunda muhatabın tebligattan haberdar edilmesinin
amir tarafından sağlanacağını öngördüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda amirin kim
olduğu, tebligatın muhatabın gerçek amirine yapılıp yapılmadığının belirlenmesi
dolayısıyla tebligatın usulüne göre yapılmış olması açısından önemli olduğu
görülmektedir.
37. Başvuruya konu olayda Mahkeme davanın ihbarına
ilişkin yazıyı davanın sonucundan doğrudan etkilenecek olan başvurucuya tebliğe
çıkarmış fakat tebligatın başvurucunun gerçekten amiri olan kişiye yapılıp
yapılmadığını tartışmamıştır.
38. Bu durumda derece mahkemesinin 2577 sayılı Kanun'un
31. maddesindeki davanın ihbarına ilişkin usul hükümlerini gerektiği şekilde
yerine getirmemesi nedeniyle mahkeme huzurunda argümanlarını öne sürme
imkânından yoksun bırakılmasının başvurucuya aşırı ve orantısız bir
külfet yüklediği, bu sebeple başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan
müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
41. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
43. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
44. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
45. İncelenen başvuruda mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
46. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Trabzon İdare Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
47. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL
bireysel başvuru harcından oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Trabzon İdare Mahkemesine (E.2016/403, K.2016/1354) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 16/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.