logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Celal Balabanlı [2.B.], B. No: 2017/24339, 3/11/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CELAL BALABANLI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/24339)

 

Karar Tarihi: 3/11/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucu

:

Celal BALABANLI

Vekili

:

Av. Mihran AKSAK UYSAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, emekli sandığı vakfından alınan aylığın yanlış hesaplanması ve eksik ödenmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/5/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Uyuşmazlığın Arka Planı

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Türk Ticaret Bankasında (TTB) çalıştığı süre içinde 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı mülga Sosyal Sigortalar Kanunu'nun geçici 20. maddesi ile kurulmuş bulunan TTB Emekli Sandığı Vakfına (Vakıf) ödediği primler karşılığında 10/10/2001 yılında emekliliğe hak kazanmıştır.

9. Vakıf, kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumları dışında kalan ancak onlara denk kabul edilen bir tüzel kişilik olup söz konusu sandık mensupları bakımından zorunlu sosyal güvenlik kurumu niteliğindedir.

10. Vakfın amacı, Vakıf Tesis Senedi’nin 2. maddesinde şöyle ifade edilmiştir:

“Vakfın maksat ve gayesi, iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, emeklilik, ölüm ve bu senette yazılı diğer hallerde sandık üyelerine ve diğer hak sahiplerine bu senet hükümlerine göre yardım yapmaktır."

11. Vakıf, 506 sayılı mülga Kanun'un ek 36. maddesine göre 2013 yılında bütün aktif ve pasifleriyle birlikte Sosyal Sigortalar Kurumuna (SSK) devredilmiştir.

12. Başvurucunun mezkûr tarihte emekli olması üzerine Vakıf tarafından başvurucuya 306.658.501 TL (eski TL) ödeme yapılmıştır.

B. Başvuruya Konu Dava Süreci

13. Başvurucu, şahsına yapılan ödemelerin eksik olduğu iddiasıyla Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK, bu Kuruma devredilen SSK) aleyhine 31/3/2011 tarihinde alacak davası açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde, emekli olduğunda Vakıf Tesis Senedi'ndeki hesaplama yerine farklı bir hesaplama yöntemi kullanıldığından Vakıf tarafından yaşlılık aylığının yanlış bağlandığını ileri sürmüştür. Başvurucu; dilekçede, mezkûr hesaplama yönteminde son beş yıllık ortalamanın esas alınmadığı gibi tahsis tarihindeki devlet memur maaş katsayısının da nazara alınmadığını ve Vakıf Tesis Senedi'nde belirtilen sistem dışında aylığın hatalı katsayı ve göstergelere göre hesaplanıp 2003 ve 2006 yılı zamlarının hatalı ve eksik maaş ile yansıtıldığını iddia etmiştir. Başvurucu, dilekçesinde sonuç olarak Vakfın SSK'ya devri sonrası aylığının yanlış ve hatalı intibak ettirildiğini ileri sürerek aylığın senede göre hatalı hesaplanması nedeniyle ortaya çıkan maaş fark alacağından 25.000 TL, 2003-2006 yılı zam artışlarından kaynaklanan maaş fark alacağından 5.000 TL’nin hak ediş tarihlerinden itibaren yasal faiziyle tahsiline, 10/10/2001 tarihindeki aylığının ve dava tarihindeki aylığının Vakıf Tesis Senedi'ndeki usullere göre yeniden belirlenmesine ve düzeltilerek tarafına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

14. Mahkemece düzenlettirilen 19/3/2014 tarihli bilirkişi raporunda şu tespitlere yer verilmiştir:

i. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 20. maddesinin beşinci, altıncı ve on ikinci fıkraları uyarınca sandıklarca ödenen aylıkların 506 sayılı mülga Kanun ve 5510 sayılı Kanun'a göre hesaplanacak aylıklardan fazla olması hâlinde farkların peşin değer hesabında dikkate alınacağı hükmüne işaret edilmiştir. Raporda aynı maddenin 13. fıkrası uyarınca bu maddenin yayımı tarihinden önce 506 sayılı mülga Kanun'un ek 36. maddesine göre devri gerçekleşmiş veya devam eden sandıklar için uygulanmayacağı hükmünün de gözönüne alınması gerekmediği belirtilmiştir.

ii. Devirden önce yapılan eksik ödemelerden davalı kurumun sorumlu olacağı fakat Vakıf Tesis Senedi'ne göre aylık hesaplaması yapılması için ihtiyaç duyulan üst gösterge tablolarının 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun yürürlüğe girmesi nedeniyle 31/12/1999 yılından sonrası için mevcut olmadığı, bu nedenle de fiilen aylığın buna göre bağlanmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir.

iii. Bu itibarla 506 sayılı mülga Kanun'un geçici 82. maddesinin kıyasen uygulanarak 31/12/1999 tarihine kadar olan dönem için A aylığının, bundan sonraki dönem için ise B aylığının hesabı ile işlem yapılması gerektiği vurgulanmıştır.

iv. 2000 yılından sonraki dönem için ise SSK aylık hesap yönteminin kıyasen uygulanması gerektiği, buna göre hesaplama yapıldığında devrinden önceki döneme ilişkin olarak davacıya yapılmış eksik bir ödeme bulunmadığı, devirden sonra başvurucunun aylığının emsallerine uygun olarak intibakının yapıldığı, bu nedenle aylıklar arasında fark bulunması hâlinde bunun davalı kurumdan talep edilemeyeceği belirtilmiştir.

v. Sonuç olarak başvurucunun maaşının emsal SSK emeklisinin de altında bulunmadığı, 2003 ve 2006 dönemlerine ilişkin zam farkı alacak taleplerinin de yerinde olmadığı, başvurucunun davalı Kurumdan herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığı ifade edilmiştir.

15. Mahkeme 30/6/2014 tarihli kararı ile bilirkişi raporunda yer verilen görüşler doğrultusunda başvurucuya Vakıf maaşının bağlanmasında veya başvurunun maaşının SSK'ya intibakında bir hata ve eksiklik bulunmadığı ve herhangi bir alacağının tespit olunamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

16. Temyiz edilen hüküm Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17/3/2016 tarihli ilamıyla onanmıştır.

17. Nihai karar, başvurucu vekiline 2/5/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 23/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Mevzuat Hükümleri

19. 506 sayılı mülga Kanun'un ek 36. maddesi şöyledir:

"17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun Geçici 20 nci maddesine göre, bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil ettikleri personeli için kurulmuş bulunan sandıklardan; 25/4/1985 tarihli ve 3182 sayılı Bankalar Kanununa göre birleştiren, bir başka bankaya devredilen veya bankacılık faaliyetleri sona eren bankaların personeline ait olanlar ile mali durumları üyelerinin sosyal güvenlik yardımlarını sürdürmeye elverişli olmadığı anlaşılanların yetkili organlarının ilgili mevzuat hükümlerine göre fesih ya da devir için alacakları karar üzerine, bütün aktif ve pasifleriyle birlikte Sosyal Sigortalar Kurumuna devredilmesine Cumhurbaşkanı yetkilidir.

Sandıkların devri sırasında yapılacak aktüeryal hesaplamalar sonunda tespit olunacak fiili ve teknik açıklar, bu sandıkların iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlardan tahsil edilmek üzere, Cumhurbaşkanının karar tarihinden itibaren 3 ay içinde Hazinece Sosyal Sigortalar Kurumuna nakden ve defaten ödenir.

Devredilen sandıklardan yararlanan personelin hizmet yılları ve primleri ödenmek veya ödenmiş olmak suretiyle, 17/7/1964 tarihli, 506 Sosyal Sigortalar Kanununa göre emsallerine uygun olarak intibaklarının yapılması da dahil olmak üzere, devire ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca müştereken belirlenir.

Söz konusu sandıklar ile Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı sandıkların mal varlıklarının devri ile ilgili tüm işlemler nedeniyle doğacak her türlü vergi, resim ve harçlardan muaftır.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra kurulacak sandıklar yukarıdaki hükümlerden yararlanamazlar."

20. 506 sayılı mülga Kanun'un geçici 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

 (Ek fıkra: 13/2/2011-6111/53 md.) Birinci fıkranın (b) bendinin uygulanmasında, yardımların sağlanması ve bağlanması yönünden alt sınırın belirlenmesinde muadil miktar karşılaştırması esas alınır. Ancak, gelir ve aylıkların artırılmasında 506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıkların artırımına ilişkin hükümler devir tarihine kadar uygulanmaz. 5510 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesinin onikinci fıkrasında yer alan sınırlama dâhilinde sandıkların kuruluş senetlerinde yer alan hükümler ve sandıkların uygulamaları saklıdır. Bu hüküm, yürürlüğe girdiği tarihten önceki artışlarda ve görülmekte olan davalar hakkında da uygulanır."

21. 5510 sayılı Kanun'un geçici 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Devir işlemi tamamlandıktan sonra sandıklarca ödenen aylık ve gelirlerin, bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki süreler için 506 sayılı Kanun, yürürlük tarihinden sonraki süreler için bu Kanun hükümleri uygulanmak suretiyle hesaplanacak aylık ve gelirlerin üzerinde olması halinde söz konusu farklar, peşin değer hesabında dikkate alınır ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgililere ödenmeye devam edilir. Devir tarihinden sonra bu kişilerin gelir ve aylıklarının durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi ve yeniden bağlanması işlemleri sırasında vakıf senetlerine göre yapılacak hesaplamalar ilgili sandıklar veya sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar tarafından Kurum kontrolünde yapılır.

Devir tarihi itibariyle sandıklarda iştirakçi olanlar ile sandıklardan ayrılmış olup, aylık veya gelir almayanların sandıklara karşı hak sahibi olmaları halinde tahsis talep tarihi itibariyle aylıkları, bu Kanunun geçici 2 nci maddesi hükümlerine göre hesaplanır. Geçici 2 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin uygulanmasında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönem için 506 sayılı Kanun hükümlerine göre Kurum tarafından ve vakıf senetlerine göre ilgili sandıklar ve sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar tarafından Kurum kontrolünde hesaplama yapılır. Geçici 2 nci madde kapsamında hesaplanacak aylıklar ile sandıkta geçen süreler dikkate alınarak sandık hükümlerine göre hesaplanacak aylıklar arasında fark olması halinde söz konusu farklar, peşin değer hesabında dikkate alınır ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgililere ödenmeye devam edilir. Bu kişilerin gelir ve aylıklarının durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi ve yeniden bağlanması işlemleri sırasında vakıf senetlerine göre yapılacak hesaplamalar ilgili sandıklar veya sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar tarafından Kurum kontrolünde yapılır.

...

30/4/2008 tarihinden itibaren, sandıklarca bağlanmış/bağlanacak olan gelir veya aylıklara yapılacak artışlar, 506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir veya aylıklara yapılan artışlardan fazla olamaz.

Bu maddenin beşinci ve altıncı fıkralarına göre Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenecek olan aylık ve gelirler üzerindeki farklar ve bu madde çerçevesinde devre ilişkin belirlenecek usûl ve esaslar bu maddenin yayımından önce 506 sayılı Kanunun ek 36 ncı maddesine göre devri gerçekleşmiş veya devam eden sandıklar için uygulanmaz.

..."

22. 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun "Fon ve faaliyet izni kaldırılan bankalara ilişkin malî istisnalar" kenar başlıklı 140. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Faaliyet izni kaldırılan bankaların, Fon bankalarının sandıklarının Sosyal Sigortalar Kurumuna devri hâlinde, aktüerlerce tespit edilen fiili ve teknik açıklar için, faaliyet izni kaldırılan bankaya, Fona ve/veya Fon bankalarına rücu edilemez."

23. 4447 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesi şöyledir:

 “Bu Kanunun 24 üncü maddesinin yürürlüğe gireceği tarihe kadar, bu Kanunun 16 ncı maddesi ile 506 sayılı Kanuna eklenen Ek 38 inci maddesine göre Sosyal Sigortalar Kurumundan gelir ve aylık almakta olanlara yapılan ödemeler ile 29 uncu maddesi ile değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin son fıkrasına göre Bağ-Kur tarafından ödenen aylıklarda dönem sonuna kadar yapılan artış oranının, aynı dönemin başında memur aylıklarında yapılan ortalama artış oranının altında kalması halinde, söz konusu ödemeleri aradaki fark kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir”

24. 4447 sayılı Kanun'un mezkûr maddesine dayanılarak çıkarılan ve 1/11/2002 tarihli ve 24923 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 30/10/2002 tarihli ve 2002/4847 sayılı Bakanlar Kurulu kararının ilgili kısmı şöyledir:

 “4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun geçici 4 üncü maddesine göre; 506 sayılı Kanunun ek 38 inci maddesine göre Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan gelir, emekli ve diğer aylık almakta olanlara yapılan ödemeler ve 1479 sayılı Kanunun 36. maddesinin son fıkrasına göre Bağ-Kur tarafından ödenen emekli ve diğer aylıklarda 1/1/2002-31/12/2002 tarihleri arasında yapılan artış oranı ile aynı dönemde memur aylıklarında yapılan artış oranından kaynaklanacak fark Aralık ayında hesaplanarak, söz konusu aylık ve ödemelere yansıtılır”

25. TTB Vakıf Tesis Senedi'nin "Emekli aylığının hesaplanması" kenar başlıklı 64. maddesi şöyledir:

"Emekli aylığı bağlanmasına hak kazanan üyeye (B) bendine göre göre tespit edilen göstergesinin alt sayı ile çarpımının %60'ı oranında ve aşağıdaki hükümler nazara alınarak emeklilik aylığı bağlanır.

(B) Emeklilik aylığının hesabına göre alınacak gösterge üyenin işten ayrıldığı tarihten önceki kesenek ödenmiş son 5 takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarına göre bulunacak ortalama yıllık kazanç tespit edilir"

26. TTB Vakıf Tesis Senedi'nin "Katsayı ve gösterge tablosu" kenar başlıklı ek 1. maddesi şöyledir:

"Gelir ve aylıkların hesaplanmasında katsayı esasına dayalı gösterge sistemi uygulanır. Vakfımızca bağlanan gelir ve aylıkların hesaplanmasında 657 sayı Devlet Kanuna tabi devlet memurlarının aylıklarına uygulanan katsayı uygulanır. Bağlanacak gelir ve aylıkların hesaplanmasında esas gösterge ve üst gösterge tabloları ÇSGB'nin teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca tespit edilir."

27. TTB Vakıf Tesis Senedi'nin ek 3. maddesinin (b) bendi şöyledir:

"Malüllük, yaşlılık ve ölüm halinde bağlanacak aylık Vakıf Tesis Senedinin 61, 64, 68. maddelerine göre hesaplanan ortalama yıllık kazancına ek 2. maddenin (A) ve (B) fıkralarının (b) bentleri, esas alınmak suretiyle aynı maddenin (A) ve (B) fıkralarının (b) bentleri, esas alınmak suretiyle aynı maddenin (A) ve (B) fıkralarının (c) bentlerine göre düzenlenecek birleştirilmiş gösterge tespit tablosunda eşit ayının karşılığı olarak tespit edilir. Tabloda eşit sayı yoksa en yakın sayı esas alınır."

28. TTB Vakıf Tesis Senedi'nin "Gelir ve aylıkların hesaplanması" kenar başlıklı ek 4. maddesi şöyledir:

"Üyenin gelir veya aylığı ek 3. maddeye göre tespit edilen gösterge sayısının katsayı ile çarpılması sonucu bulunan gelir veya aylık bağlamaya esas oranlarla çarpılması suretiyle hesaplanır. Katsayının değişmesi halinde değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yeni katsayı esas alınarak gelir ve aylıkları yeniden hesaplanır."

29. TTB Vakıf Tesis Senedi'nin ek 5. maddesinin (a) bendi şöyledir:

"İş kazaları ile meslek hastalıkları ve malullük, yaşlılık ve ölüm halinde gelir ve aylıklarda her ay sosyal yardım zammı olarak 10.418 TL ödenir. 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ek ve değişikliklerine göre bağlanan emekli, adi malullük, vazife malullüğü, dul ve yetim aylığı alanlara ödenen sosyal yardım zammında yapılacak değişiklikler, bu madde uyarınca ödenmekte olan sosyal yardım zammında aynı oranda yansıtılır. Bu ödemeler, Vakıftan gelir ve aylık ödenmesine imkan veren dosyalar esas alınarak yapılır."

B. Yargıtay İçtihadı

30. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 5/7/2011 tarihli ve E.2011/5073, K.2011/10241 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... 506 sayılı Yasanın Geçici 20. maddesinin (b) bendi "Bu personelin, iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm, eşlerinin analık, eş ve çocuklarının hastalık hallerinde, en az bu kanunda belirtilen yardımları sağlayacak," hükmünü içermekte olup davalı vakıf, mensupları yönünden zorunlu sosyal güvenlik kurumu niteliğindedir. Geçici 20. madde, 506 sayılı Yasanın tüm sistemi içinde değerlendirildiğinde görüleceği üzere, bu madde de sayılan sandıklar bağlı bulundukları kuruluşların personeli hakkında yasal düzenleme alanı içinde Sosyal Sigortalar Kurumu'nun yüklendiği görevleri, sağladığı hakları o düzeyin altına düşmemek üzere yüklenmiş sandıklar olup, görevleri ve en az yükümlülükleri yasa ile belirlenmiştir (YİBK 9.3.1983/1-1, RG 23.06.1983/18086). Bu husus, Vakıf Senedinin 4. maddesinde; "Vakfın gayesi: a) İş bu vakıf senedi hükümleri dairesinde üyelerin emeklilik, malullük, ölüm, hastalık, analık, iş kazaları ve meslek hastalıkları hallerinde eş ve çocukları ile üyenin geçindirmekle yükümlü bulunduğu ana ve babasının hastalıklarında, Sosyal Sigortalar Kanunları ile temin edilen yardımlardan az olmamak üzere hak sahiplerine yardımda bulunmak..." olarak da açıklanmaktadır.

25.02.2011 tarih 27857 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun 53. maddesi ile 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine eklenen yeni fıkra ile “Birinci fıkranın (b) bendinin uygulanmasında, yardımların sağlanması ve bağlanması yönünden alt sınırın belirlenmesinde muadil miktar karşılaştırması esas alınır. Ancak, gelir ve aylıkların artırılmasında 506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıkların artırımına ilişkin hükümler devir tarihine kadar uygulanmaz. 5510 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesinin onikinci fıkrasında yer alan sınırlama dâhilinde sandıkların kuruluş senetlerinde yer alan hükümler ve sandıkların uygulamaları saklıdır. Bu hüküm, yürürlüğe girdiği tarihten önceki artışlarda ve görülmekte olan davalar hakkında da uygulanır.” hükmünün öngörülmüştür. Maddenin açık hükmü karşısında, alt sınırın belirlenmesinde, Vakıf emeklisi ile emsal durumda bulunan SSK emeklisine ödenen yaşlılık aylığı miktarı ile Vakıf emeklisine Vakıf Senedindeki düzenlemelere göre ödenen yaşlılık aylığı miktarlarının karşılaştırılmasının yapılması, yapılacak karşılaştırma sonucu, SSK emeklisine ödenen aylığın Vakıf emeklisine ödenen aylıklardan fazla olması durumunda, davalı Vakıf yönünden yaşlılık aylığı miktarı konusunda ek yükümlülük doğacağından, aradaki farkın Vakıf emeklisine ödenmesi gerekecektir.

Mahkemenin, 4784 sayılı Kanunun açık hükmü ve gerekçesi karşısında, sosyal yardım niteliğindeki sosyal destek ödemesinin sadece kanunda belirtilen yasalar kapsamındaki sigortalılara uygulanacağının ve davalı Vakıf gibi, 506 sayılı Kanunun Geçici 20. maddesi kapsamındaki vakıf üyelerinin, madde uyarınca, 506 sayılı Kanun kapsamında bulunmadıklarının açık bulunmasına göre, bu konudaki istemin yerinde olmadığına ilişkin kabulü yerinde olmakla birlikte; 6111 sayılı Kanunun anılan hükmü ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek, yukarıda belirtildiği şekilde davacı ile emsal durumda olan SSK emeklisine ödenen yaşlılık aylığı miktarı ile davalı Vakıf tarafından ödenen aylık miktarları ay be ay karşılaştırılarak, fark aylık alacağının olup olmadığının belirlenmesi ile sonucuna göre karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunduğundan, yazılı şekilde davalı Vakfın bağladığı aylıklara yapılan artış oranlarının, SSK sigortalılarına bağlanan yaşlılık aylıklarına yapılan artış oranları ile karşılaştırılması suretiyle hesaplama yapan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir ..."

31. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 5/7/2011 tarihli ve E.2007/422, K.2011/5452 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... Mahkemenin, 4784 sayılı Kanunun açık hükmü ve gerekçesi karşısında, sosyal yardım niteliğindeki sosyal destek ödemesinin sadece kanunda belirtilen yasalar kapsamındaki sigortalılara uygulanacağının ve davalı Vakıf gibi, 506 sayılı Kanunun Geçici 20. maddesi kapsamındaki vakıf üyelerinin, madde uyarınca, 506 sayılı Kanun kapsamında bulunmadıklarının açık bulunmasına göre, bu konudaki istemin yerinde olmadığına ilişkin kabulü yerinde olmakla birlikte; 6111 sayılı Kanunun anılan hükmü ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek, yukarıda belirtildiği şekilde davacı ile emsal durumda olan SSK emeklisine ödenen yaşlılık aylığı miktarı ile davalı Vakıf tarafından ödenen aylık miktarları ay be ay karşılaştırılarak, fark aylık alacağının olup olmadığının belirlenmesi ile sonucuna göre karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunduğundan, yazılı şekilde davalı Vakfın bağladığı aylıklara yapılan artış oranlarının, SSK sigortalılarına bağlanan yaşlılık aylıklarına yapılan artış oranları ile karşılaştırılması suretiyle hesaplama yapan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir ..."

32. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 5/7/2011 tarihli ve E.2007/424, K.2011/54512 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... Mahkemenin, 4784 sayılı Kanunun açık hükmü ve gerekçesi karşısında, sosyal yardım niteliğindeki sosyal destek ödemesinin sadece kanunda belirtilen yasalar kapsamındaki sigortalılara uygulanacağının ve davalı Vakıf gibi, 506 sayılı Kanunun Geçici 20. maddesi kapsamındaki vakıf üyelerinin, madde uyarınca, 506 sayılı Kanun kapsamında bulunmadıklarının açık bulunmasına göre, bu konudaki istemin yerinde olmadığına ilişkin kabulü yerinde olmakla birlikte; 6111 sayılı Kanunun anılan hükmü ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek, yukarıda belirtildiği şekilde davacı ile emsal durumda olan SSK emeklisine ödenen yaşlılık aylığı miktarı ile davalı Vakıf tarafından ödenen aylık miktarları ay be ay karşılaştırılarak, fark aylık alacağının olup olmadığının belirlenmesi ile sonucuna göre karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunduğundan, yazılı şekilde davalı Vakfın bağladığı aylıklara yapılan artış oranlarının, SSK sigortalılarına bağlanan yaşlılık aylıklarına yapılan artış oranları ile karşılaştırılması suretiyle hesaplama yapan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir ..."

33. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 21/2/2011 tarihli ve E.2009/11380, K.2011/1389 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... Somut olayda uyuşmazlık 1.11.2002 tarihinde yürürlüğe giren 2002/4847 sayılı Bakanlar Kurul Kararını 1.1.2003 tarihinde yürürlüğe giren 2003/5146 sayılı Bakanlar kurulu Kararı ile baştan itibaren yürürlükten kaldırılmasına rağmen kararın yürürlükte olduğu 1.11.2002 - 1.1.2003 tarihleri arasındaki süre itibariyle davacı yararına uygulanıp Aralık 2002 maaşının bu karar uyarınca artırılıp artırılmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Bakanlar Kurulu Kararı düzenleyici bir işlemdir. Bir tür bir düzenleyici işlemin yürürlüğe girdikten bir süre sonra baştan itibaren kaldırılması durumunda yürürlükte kaldığı sürede davacı yararına kazanılmış hak oluşturup oluşturmayacağı konusunda öğreti ve yerleşik yargısal uygulamadaki görüş, bu durumda kazanılmış hak için yürürlükten kalkan önceki objektif hukuk kuralının ilgilisi olan kişi hakkında uygulanmış ve kişiselleşmiş olmasının gerekeceği yönündedir. Başka bir deyişle kazanılmış haktan söz edilebilmesi için bu hakkın yeni düzenlemeden önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması veya düzenleyici işlemin başlangıçta yöneldiği belirsiz sayıdaki kişileri hedef alma özelliği somutlaşarak bireysel işleme dönüşmesi gerekir. Dava konusu olayda, sonradan yürürlüğe giren 2003/5146 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlük tarihinden itibaren ortadan kaldırılan 2002/4847 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının davacı açısından kişiselleştiğini gösteren bir işlem yapıldığına ilişkin bir belge dosyada bulunmadığı halde mahkemece de bu yönde bir araştırma da yapılmadan davacı yararına kazanılmış hakkın doğduğu kabul edilerek sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur ..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 3/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu, TTB Emekli Sandığı Vakfı Tesis Senedi'ne göre hesaplanması gereken eski tam aylık ve eski kısmi aylıkların hatalı katsayı ve göstergelere göre hesaplanması nedeniyle ortaya çıktığı iddia olunan fark alacağının tahsili istemine ilişkin açtığı davanın haksız olarak reddedilmesinden yakınmaktadır. Başvurucu, bu kapsamda gerek emekliliğe sevk tarihinde bağlanan maaşın hatalı hesaplandığını gerek maaş bağlandıktan sonra yapılması gereken artışların yapılmadığını ve gerekse de her ay ödenmesi gereken sosyal yardım zammının 2008 yılından itibaren ödenmediğini, ödendiği süre boyunca da eksik ödendiğini ve yapılması gereken artışların yapılmadığını ileri sürmüştür.

36. Başvurucu ayrıca bilirkişi tarafından herhangi bir inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulmaksızın tarafına bağlanan emekli maaşının Vakıf Tesis Senedi'ne göre bağlandığı varsayımından yola çıkılarak rapor tanzim edildiğini iddia etmiştir. Başvurucuya göre yerel mahkeme tarafından karar verilirken şahsına ait maaş ile emsal SSK emeklisi maaşı karşılaştırması yapılmaksızın eksik incelemeyle hüküm tesisi yoluna gidilmiştir. Başvurucu son olarak mahkeme kararlarının yeterli gerekçe içermediğini ve geçmiş dönemlere ilişkin taleplerinin değerlendirilmediğini belirterek bu nedenlerle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Vakıf üyesi olması nedeniyle Vakıf Tesis Senedi'ne göre emeklilik aylığı hesaplanması gerekirken farklı bir hesaplama yapılması ve sosyal yardım zammının 2008 yılına kadar eksik ödendiği, 2008 yılından sonra ise ödenmediği yönündeki şikâyeti, özünde mülkiyet hakkına yapıldığı iddia edilen müdahaleye ilişkin olduğundan şikâyetin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

38. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).

39. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Meşru beklenti, makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir alacağın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37).

40. Anayasa’nın 35. maddesi kapsamındaki hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak zorundadır (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26). Anayasa'nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkının kamu görevlilerine farklı kadrolar arasındaki maaş farklarının belirli katsayılar üzerinden ödenmesi noktasında bir güvence sağlamadığı açıktır. Bununla birlikte bireyler ancak özlük haklarının ödenmesi konusunda kanuni düzenleme veya içtihatlarda yeterli dayanağın olması hâlinde bu yöndeki talepleri mülkiyet hakkı kapsamında kabul edilerek sağlanan güvencelerden yararlandırılabilir. Bu aşamada önemli olan husus, başvurucunun iddiasının kanuni düzenlemeler veya yargısal içtihatlar ile desteklenip desteklenmediği, böylece Anayasa'nın 35. maddesi kapsamındaki güvence hükmüne uygulama alanı sağlayacak yeterlilikte meşru beklenti oluşturup oluşturmadığıdır.

41. Kamu görevlilerinin, SGK'dan aylık alan emeklilerin veya vakıf ya da sandık gibi tüzel kişiliklerden emekli aylığı alan vatandaşların özlük haklarına ilişkin kazanılmış hakları bulunup bulunmadığını takdir etme, mevzuatı yorumlama ve değerlendirme görev ve yetkisi derece mahkemelerine aittir. Anayasa Mahkemesince derece mahkemelerinin yerine geçilerek mevzuatın nasıl uygulanması gerektiğinin saptanması bireysel başvurunun ikincilliği ilkesiyle bağdaşmaz.

42. Somut olayda TTB'den emekli olan başvurucu, Bankaya bağlı işyerinde çalıştığı süre içinde zorunlu olarak bu Bankanın emekli sandığını oluşturan Vakfın üyesi olmuş ve söz konusu Vakfa gereken sosyal sigorta primlerini ödemiştir. Başvurucu; Vakıf tarafından yaşlılık aylığının yanlış bağlandığını, bu kapsamda gerek emekliliğe sevk tarihinde bağlanan maaşın hatalı hesaplandığını, gerek maaş bağlandıktan sonra yapılması gereken artışların yapılmadığını gerekse de her ay ödenmesi gereken sosyal yardım zammının 2008 yılından sonra ödenmediğini, ödendiği süre boyunca eksik ödendiğini ve yapılması gereken artışların yapılmadığını ileri sürmüştür.

43. Yerleşik içtihada göre 5510 sayılı Kanun'un geçici 20. maddesinin beşinci, altıncı ve on ikinci fıkraları uyarınca sandıklarca ödenen aylıkların 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanun'a göre hesaplanacak aylıklardan fazla olması hâlinde farklar peşin değer hesabında dikkate alınacaktır. Aynı maddenin 13. fıkrasıyla da bu maddenin yayımı tarihinden önce 506 sayılı Kanun'un ek 36. maddesine göre devri gerçekleşmiş veya devam eden sandıklar için uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir. Vakıf Tesis Senedi'ne göre aylık hesaplaması yapılması için ihtiyaç duyulan üst gösterge tabloları, 4447 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi nedeniyle 31/12/1999 tarihinden sonrası için mevcuttur. Ayrıca 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri ile ortaya çıkan yeni maddi ve hukuki olgular gözetildiğinde başvurucu ile emsal durumda olan SSK emeklisine ödenen yaşlılık aylığı miktarı ile Vakıf tarafından ödenen aylık miktarları ay ay karşılaştırılarak fark aylık alacağının olup olmadığının belirlenmesi ile sonucuna göre karar vermek gerekmektedir (bkz. § 30).

44. Görüldüğü ve kısmen yukarıda da işaret edildiği üzere idarece TTB'den emekliliğe ayrılan başvurucu ya da başvurucu ile aynı konumda olan kişilere fiilen ödenecek aylığın hesaplanmasında uygulanacak yöntemin belirlenmesi, Vakıf Tesis Senedi'nde yer verilen metot için gerekli olan üst gösterge tablolarının nasıl kullanılacağı, 506 sayılı Kanun'un geçici 82. maddesinin kıyasen uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanacak ise hangi döneme kadar A aylığının, hangi dönemden sonra B aylığının hesaplama yönteminde kullanılacağı ve başvurucunun Vakfın SSK'ya devri esnasında intibakında bir eksiklik olup olmadığı hususlarını belirleme görev ve yetkisi derece mahkemelerine aittir. Anayasa Mahkemesince derece mahkemelerinin yerine geçilerek çatışan bu hükümlerden hangisinin uygulanması gerektiğinin saptanması bireysel başvurunun ikincilliği ilkesiyle bağdaşmaz.

45. Yargı makamları önünde özlük haklarına ilişkin olarak tesis edilen işlemlerin hukuka aykırı olduğunu ortaya koyamayan başvurucu, özlük haklarına dair iddiasını belirli bir kanun hükmüne ya da istikrarlı bir içtihada dayanmak suretiyle sunamamıştır. Aksine yerel mahkemenin tesis ettiği karar içeriğinin Yargıtay içtihatlarıyla uyumlu olduğu görülmektedir (bkz. §§ 30-32). Dolayısıyla başvurucunun meşru beklenti olarak nitelendirmeye yetecek somutlukta bir mülkün varlığını ispat yükümlülüğünü yerine getirdiğinden söz edilemeyeceğinden Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin korumadan yararlandırılmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

46. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi kapsamına giren korunmaya değer bir menfaatinin bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Celal Balabanlı [2.B.], B. No: 2017/24339, 3/11/2020, § …)
   
Başvuru Adı CELAL BALABANLI
Başvuru No 2017/24339
Başvuru Tarihi 23/5/2017
Karar Tarihi 3/11/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, emekli sandığı vakfından alınan aylığın yanlış hesaplanması ve eksik ödenmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Sosyal güvenlik Konu Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 506 Sosyal Sigortalar Kanunu ek 36
geçici 20
5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu geçici 20
5411 Bankacılık Kanunu 140
4447 İşsizlik Sigortası Kanunu geçici 4
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi