TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NEDİM BALTA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/26129)
Karar Tarihi: 21/7/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Raportör
Cafiye Ece YALIM
Başvurucu
Nedim BALTA
Vekili
Av. Ali PEHLİVAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayalı mahkûmiyet kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9.Ş. Kıraathanesinde uyuşturucu madde ticareti yapıldığına dair ihbar üzerine İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün talebi ile Bakırköy 6. Sulh Ceza Hâkimliğince (Hâkimlik) adli arama yapılmasına karar verilmiştir.
10. 7/3/2018 tarihli arama, Olay ve Yakalama Tutanağı'na göre polisler başvurucunun işletmecisi olduğu Ş. Kıraathanesine giderek kimlik kartlarını göstererek arama yapılacağını bildirmiş, başvurucunun polislere direnmesi üzerine başvurucu ve polisler arasında arbede yaşanmıştır. Polis tarafından takviye kuvvet talep edilmiş, takviye ekiplerin gelmesi ile başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler yakalanarak polis araçlarına alınmış ve bu sırada kahvehanede yapılan aramada çay ocağının yanında bulunan çekmecede poşet içinde 28 paket hâlinde 318 gram esrar ele geçirilmiştir.
11. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında soruşturma başlatılmış, yapılan soruşturma sonucunda ise başvurucunun uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) başvurucunun yargılaması yapılarak uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezasına mahkûmiyetine karar verilmiştir. Mahkemenin 20/2/2012 tarihli kararının gerekçesi şöyledir:
“...İncelenen dosya kapsamı, iddia, savunma, tanık beyanları, kolluk güçlerince düzenlenen 07.03.2008 tarihli arama ve el koyma tutanağı, Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesine ait arama kararı, ekspertiz raporu, Adli Tıp raporu ile dosya içerisinde bulunan diğer tüm bilgi ve belgeler hep birlikte değerlendirildiğinde; olay tarihinden önce kolluk güçlerine gelen bir ihbar mektubunda sanıklardan Nedim Balta'nın [başvurucu] işlettiği ve diğer sanık [M.S.]nın da ocakçı olarak çalıştığı [Ş.] Kıraathanesinin de içerisinde bulunduğu Z. İlçesi Y. M. bazı iş yeri ve sokaklarda uyuşturucu madde satıldığının yer ve mekan belirtilmek suretiyle ihbar edilmesi üzerine kolluk güçlerince gelen ihbar üzerine suça konu kahvede arama yapmak üzere mahkemeden usulüne uygun bir şekilde alınan arama kararına istinaden 07.03.2008 tarihinde saat 16:00 sıralarında suç ve suç delillerinin tespiti ve faillerinin yakalanabilmesi amacıyla arama yapmak üzere sanıkların işlettiği ve çalıştığı [Ş.] Kıraathanesinde arama için gittikleri ve iş yeri işleteni sanık Nedim'e mahkeme kararını göstererek arama yapacaklarını belirtmeleri üzerine sanık Nedim'in kahvede müşteri olarak bulunan yaklaşık 35-40 kişilik bir grupla birlikte kolluk güçlerine karşı koyup arama yapılmasına müsaade etmedikleri, gelen takviye kuvvetle birlikte kolluk güçlerinin sanığın da aralarında bulunduğu grup içerisinden bazı kişileri yakalayıp ortam sakinleştikten sonra mahallinde arama yaptıkları ve yaptıkları arama neticesinde sanık Nedim Balta'nın işlettiği, diğer sanık [M.S.]nın ocakçı olarak çalıştığı [Ş.] Kıraathanesinin çay ocağının yanında bulunan çekmece içerisinde siyah poşet içerisinde 28 paket beyaz kağıt içerisinde satışa hazır vaziyette daralı ağırlığı 228 gram gelen yeşil renkli ot halinde esrar olduğu tahmin edilen madde ile mavi poşet içerisinde daralı ağırlığı 90 gram gelen yeşil renkli ot halinde esrar olduğu tahmin edilen ve toplamda 318 gram gelen esrar maddesinin ele geçirilmiş olması ve bu maddelerin ele geçirildiği yerin müşterilerin kullanımı dışında olup, sanıkların tasarruf alanlarında kalan bir yer olması, ayrıca kahvede usulünce arama yapmak isteyen kolluk güçlerine mukavemet ederek bu maddelerin ele geçirilmesinin önlenmek istenmesi, ele geçen bu maddelerin kapalı bir çekmecede ve 28 ayrı paket halinde siyah ve mavi torbalar içerisinde zulalanmış halde bulunması, ele geçen uyuşturucu maddelerin sayısı, niteliği, ele geçiriliş şekli ile satışa hazır bir halde bulunması hususları hep birlikte göz önüne alındığında; kahve işleteni sanık Nedim ile çay ocağını işleten diğer sanık [M.]'ın birlikte suça konu ele geçen uyuşturucu maddeleri kahvede ticari amaçla bulundurarak sattıkları kanaatine varılmış, bu nedenle eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK.nun 188/3 maddesi gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar vermek gerekmiştir...”
12. Başvurucu Mahkemenin kararına karşı, arama kararının hukuka aykırı olduğunu, hukuka aykırı delile dayalı olarak mahkûmiyet kararı verildiğini belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 9. Ceza Dairesi (Daire) 5/4/2017 tarihinde mahkûmiyet kararının onanmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu 16/5/2017 tarihinde onama kararını öğrendiğini bildirmiştir.
14. Başvurucu 1/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 21/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Hakkaniyete Uygun Yargılama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucu; Cumhuriyet savcısı hazır bulunmaksızın yapılan aramada komşulardan ve ihtiyar heyetinden iki kişinin hazır bulundurulmadığını, arama sonrası ele geçirildiği iddia edilen uyuşturucu maddenin hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu, tek ve belirleyici bu delile dayalı olarak hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini, mahkûmiyet için kesin ve inandırıcı delil bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Bakanlık görüşünde; ele geçirilen uyuşturucu maddenin bulunduğu yerin çay ocağında bir çekmece olduğu, uyuşturucunun yirmi sekiz ayrı torba içinde paket hâlinde zulalanmış olarak bulunduğu, paketlerin sayısını ve niteliğini gözönüne alarak arama kararı sonucu ele geçen delillerin kabul edilebilirliğinin ve ispat gücünün gerekçeli kararda tartışıldığı, Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen arama kararının belirtilen adreslerdeki işyerlerinde ve bu adreslerdeki kişilerin üst ve eşya aramasına ilişkin olduğu, bu Mahkeme kararına dayalı olarak yapılan aramanın hukuka uygun olduğu, delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirme yetkisinin öncelikle derece mahkemesine ait olduğu, başvurucunun şikâyetinin özü itibarıyla mahkûmiyet kararına ve delil değerlendirmesine ilişkin olduğu, somut başvuruda delillerin kabul edilmesi ve değerlendirmesinde Mahkemenin keyfî davrandığına ilişkin hiçbir unsur olmadığı belirtilmiştir.
18. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, bireysel başvuru dilekçesindeki iddialarını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
20. Hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Dolayısıyla somut başvuruyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin rolü, derece mahkemelerince yapılan değerlendirmelerin ve varılan sonuçların hukuka uygunluğunu denetlemek değildir. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç, B. No:2014/4704, 01/02/2018, § 44).
21. Bununla birlikte kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde ediliş yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen ya da hukuka aykırı olduğu derece mahkemelerince tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabileceği dikkate alınmalıdır. Ceza muhakemesinde delillerin elde ediliş şekli ve mahkûmiyete dayanak alınma düzeyleri, yargılamanın bütününü hakkaniyete aykırı hâle getirebilir (Orhan Kılıç,§ 45).
22. Bu yönüyle Anayasa Mahkemesinin görevi, belirli delil unsurlarının hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğini tespit etmek değildir. Anayasa Mahkemesinin görevi, hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece mahkemelerince hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılıp kullanılmadığını ve bu hukuka aykırılığın bir bütün olarak yargılamanın adil olup olmamasına etkisini incelemektir (benzer yöndeki bir karar için bkz. Yaşar Yılmaz, B. No: 2013/6183, 19/11/2014, § 46).
23. Bu konuda değerlendirme yapılırken delillerin elde edildiği koşulların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurup doğurmadığının da dikkate alınması gereklidir (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542, 4/11/2014, § 61).
24. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 116. maddesinde, suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe mevcutsa şüphelinin veya sanığın işyerinin aranabileceği; aynı Kanun’un 119. maddesinin (4) numaralı fıkrasında ise Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulması gerektiği hükme bağlanmıştır.
25. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 31. maddesinde ise "geceleyin herkesin girip çıkabileceği lokanta, bar, pavyon, gazino, meyhane gibi yerler ile kıraathane ve oyun oynatılan benzeri yerlerin aranmasında tanık bulundurulmasının gerekmeyeceği" düzenlenmiştir.
26. Somut olayda kolluk görevlilerinin işyerinde arama yapmaları için gerekli hâkim kararı bulunmaktadır. Yönetmelik'in anılan hükmü dikkate alındığında kolluk kuvvetlerince hâkim kararına dayalı olarak yapılan arama işleminde arama tanığı bulundurulmaması işleminin ilk bakışta ve açıkça hukuka aykırılığından söz edilemeyecektir. Delillerin değerlendirilme yetkisi yargılamayı yapan mahkemelere aittir. Mahkeme alınan hâkim kararına dayalı olarak yapılan arama işleminin hukuka aykırılığına ilişkin herhangi bir saptamada bulunmamıştır. Başvurucu her ne kadar hukuka aykırı delil iddiasında bulunmuş ise de söz konusu delilin hukuka aykırı şekilde elde edildiği de ilk bakışta anlaşılamamaktadır.
27. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
28. Mahkemenin gerekçesi de gözetildiğinde iddia edilen hususların bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemediği ve bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren bir değerlendirmenin bulunmadığı kanaatine varılmış, hakkaniyete uygun yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiları
30. Başvurucu, yargılamanın makul sürede yapılmadığını iddia ederek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
31. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
32. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
33. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 26-36) kararında yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
34. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-36). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
35. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.