TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ELİF DURSUN DOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/26141)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 17/1/2020-31011
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Elif DURSUN
DOĞAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
EYİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gece vakti alkollü içecek satışı eyleminden ötürü
idari para cezası verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1979 doğumlu olup Balıkesir'in Edremit ilçesinde
ikamet etmektedir.
9. Başvurucu, Edremit ilçesine bağlı Zeytinli Mahallesi Atatürk
Caddesi'nde alkollü içecek satışı da yapan bir büfe işletmektedir.
10. Edremit İlçe Emniyet Müdürlüğü kolluk görevlilerince
16/8/2014 günü saat 01.40 civarı B.P., E.S. ve E.C.Ç. adlı kişilerin
başvurucunun işlettiği büfeden içinde bira bulunan siyah bir poşetle dışarı
çıktıkları tespit edilmiş; bunun üzerine tutanak düzenlenmiştir. Aynı gün saat
02.00'de düzenlendiği belirtilen söz konusu tutanak polis memurları ve adı
geçen üç kişi tarafından imzalanmış ancak anılan büfede işletmeci olarak
çalışan E.D. tarafından imzalanmamıştır.
11. İlçe Emniyet Müdürlüğü bu tutanağı Tütün ve Alkol Piyasasını
Düzenleme Kurumuna (TAPDK) göndermiştir. Başvurucunun savunması alındıktan
sonra Tütün ve Alkol Piyasasını Düzenleme Kurulu (Kurul) 8/6/2016 tarihinde
başvurucunun saat 22.00'den sonra alkollü içecek satışı yaptığı gerekçesiyle
30.454 TL tutarında idari para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu tutar 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamülleri
ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun’un 8. maddesinin (k) bendi ve
2014 yılı yeniden değerleme oranlarına göre belirlenmiştir. Kararda
başvurucunun gelir vergisi beyannamesine göre 2014 yılı dönemine ait kârının
42.507,38 TL olduğu belirtilmiştir.
12. Başvurucu bu idari para cezası kararına karşı 8/8/2016
tarihinde Edremit Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) nezdinde itirazda bulunmuştur.
Hâkimlik 24/11/2016 tarihinde itiraz başvurusunun görev yönünden reddine karar
vermiş ancak Uyuşmazlık Mahkemesinin 30/11/2015 tarihli uyuşmazlığın çözümünde
Sulh Ceza Hâkimliğinin görevli olduğu yönündeki kararı üzerine 12/12/2016
tarihinde görevsizlik kararını kaldırmıştır.
13. Hâkimlik 3/3/2017 tarihinde itirazı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde,
başvurucunun söz konusu işyerinin sahibi olduğu belirtilmiş ve olay tutanağına
göre kolluk görevlilerinin bu işyerinden çıkan kişilerin ellerindeki poşetlerde
bira olduğunun görüldüğüne vurgu yapılmıştır. Hâkimlik, her ne kadar kolluk
görevlilerince düzenlenen tutanak olay sırasında işyerinde bulunan E.D.
tarafından imzalanmamışsa da bu tutanağın kolluk görevlileri ve işyerinden
alkol aldığı belirtilen kişilerce imzalanmış olmasını yeterli görmüştür. Bu
tutanak karşısında başvurucunun savunmasına itibar edilmediğini belirten
Hâkimliğe göre eylemin işlendiği sabit olup başvurucunun itirazı hukuki
dayanaktan yoksundur.
14. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz Burhaniye Sulh
Ceza Hâkimliğince söz konusu kararda bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle
19/4/2017 tarihinde reddedilmiştir.
15. Nihai karar başvurucu vekiline 2/5/2017 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 31/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Mevzuat Hükümleri
17. 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler
İnhisarı Kanunu’nun 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile
yeniden düzenlenen 6. maddesinin beşinci fıkrasının üçüncü cümlesi şöyledir:
“Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri
arasında perakende olarak satılamaz.”
18. 4250 sayılı Kanun’un 6487 sayılı Kanun'un 3. maddesi ile
yeniden düzenlenen 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi şöyledir:
“Bu
Kanunun 6 ncı maddesinin;
...
e) Beşinci fıkrasındaki yasaklara aykırı
hareket edenlere, 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin
beşinci fıkrasının (k) bendinde öngörülen,
idari para cezası verilir.”
19. 4733 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“...
Tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler piyasasında Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığından gerekli izinleri
alarak veya almadan mal veya hizmet üreten, işleyen, ihraç veya ithal eden,
pazarlayan, alan veya satan gerçek ve tüzel kişilere aşağıda yazılı idarî
yaptırımlar uygulanır:
...
k) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin
tüketicilere satışını; internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik
ticaret araçları ya da posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapmak üzere satış
sistemi kuran veya faaliyette bulunanlara yirmibin
Yeni Türk Lirasından yüzbin Yeni Türk Lirasına kadar
idarî para cezası verilir. (Ek ikinci cümle: 13/2/2011-6111/175 md.) Satışın internet ortamında yapılması halinde, 4/5/2007
tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda öngörülen
usullere göre erişimin engellenmesine karar verilir ve bu karar hakkında da
anılan Kanun hükümleri uygulanır. "
20. 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 17.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) İdarî para cezası, maktu veya nispi
olabilir.
(2)
İdarî para cezası, kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle de
belirlenebilir. Bu durumda, idarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen
kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte göz
önünde bulundurulur.
...
(7)
İdarî para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için
4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi
hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak
uygulanır. Bu suretle idarî para cezasının hesabında bir Türk Lirasının küsuru
dikkate alınmaz. Bu fıkra hükmü, nispi nitelikteki idarî para cezaları
açısından uygulanmaz."
2. Anayasa Mahkemesi
Kararları
21. Anayasa Mahkemesinin 4/12/2015 tarihli ve 29552 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan 25/11/2015 tarihli ve E.2015/50,
K.2015/107 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...
4. Kanun'un 8. maddesinin beşinci fıkrasının
(a) bendinde, 4733 sayılı Kanun veya ilgili mevzuat gereğince Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından istenilen ticari faaliyetlerini gösterir
satış veya faaliyet raporlarını veya bilgi, belge ve numuneleri yazılı uyarıya
rağmen belirlenen süre içinde vermeyenlere, yanlış veya yanıltıcı bilgi veya
belge verenlere, gerekli tesis ve yerleri incelemeye açmayanlara ellibin Yeni Türk Lirasından ikiyüzellibin
Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmış olup
'...ellibin Yeni Türk Lirasından ikiyüzellibin
Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.' ibaresi itiraz konusu
kuralı oluşturmaktadır.
5. Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni
kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla
kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
6. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin
düzenlemelerde olduğu gibi kabahatler hukuku açısından da Anayasa'ya ve ceza
hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla hangi eylemlerin kabahat
sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın ağırlaştırıcı
ve hafifletici nedenlerinin, kusurluluğu azaltan ya da ortadan kaldıran
sebeplerin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir.
7. Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri,
hukuk devletinin önkoşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı
amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını,
bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de
yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını
gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de
idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık,
net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi
uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir. Bu bakımdan,
kanun metinlerinin, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle,
hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını
belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme
alınmış olması ve buna bağlı olarak, uygulanması öncesinde muhtemel etki ve
sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olması gereklidir.
8. İtiraz konusu kuralın da yer aldığı 4733
sayılı Kanun'un 8. maddesinin beşinci fıkrasının (a) bendinde, hangi eylemlerin
idari para cezasını gerektirdiği ve uygulanacak para cezasının alt ve üst
sınırı açıkça gösterilmiştir. Anılan kuralda gösterilen kabahatlerin işlenmesi
durumunda verilecek para cezasının miktarı öngörülebilir olup kuralda herhangi
bir belirsizlik söz konusu değildir.
9. İdarelerin, kanunlarla verilen görevleri
yerine getirirken alacağı kararların, her türlü olay ve olgu göz önünde
bulundurularak önceden hukuk kurallarıyla belirlenmesi mümkün olmadığı gibi kamu
hizmetlerinin ve toplumsal ihtiyaçların değişkenliği dikkate alındığında uygun
bir yöntem de değildir. Bu nedenle, idarelerin karşılaştıkları farklı durumlar
karşısında en uygun çözümü üretebilmeleri için takdir yetkisiyle donatılmaları
zorunludur. Takdir yetkisinin amacı, idareye farklı çözümler arasından uygun ve
yerinde olanı seçme serbestîsi tanımaktır.
10. İtiraz konusu kuralda yer alan idari para
cezasının verilmesini gerektiren eylemler kabahat niteliğindedir. 5326 sayılı
Kabahatler Kanunu'nun 17. maddesinde, kabahat karşılığında idari para cezası
uygulanırken hangi ölçütlerin esas alınacağı gösterilmiştir. Söz konusu
maddenin (2) numaralı fıkrasına göre, idarî para cezasının, kanunda alt ve üst
sınırı gösterilmek suretiyle belirlendiği durumlarda, idarî para cezasının
miktarı tespit edilirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru
ve ekonomik durumu birlikte göz önünde bulundurulacaktır. Kabahatler Kanunu'nda
öngörülen ölçütler gözetilerek uygulanacak olan itiraz konusu kuralın belirsizliği
ve öngörülemezliğinden söz edilemeyeceğinden, kuralda
hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesine
aykırılık bulunmamaktadır.
11. Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin
13.11.2014 tarihli ve E.2013/95, K.2014/176 sayılı kararında vurgulandığı üzere
idareye alt ve üst sınırlar arasında para cezasını belirleme konusunda takdir
yetkisi tanınması, idarenin 'keyfi' olarak hareket edebileceği anlamına
gelmemektedir. İdareye tanınan takdir yetkisinin, somut olayın özellikleri,
eylemin ağırlığı, oluşan zararın büyüklüğü gibi durumlar göz önünde
bulundurularak kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılması ve
işlenen fiil ile tayin edilecek ceza arasında adil bir dengenin gözetilmesi,
idarece cezanın alt sınırının üzerine çıkıldığında bunun nedenlerinin ortaya
konulması ve gerekçelerinin açıklanması zorunludur. Belirtilen hususların, söz
konusu para cezalarına karşı açılacak davalarda yargı yerlerince gözetileceği
de tabiîdir.
12. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2.
maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
..."
22. Anayasa Mahkemesinin 3/5/2016 tarihli ve 29107 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7/4/2016 tarihli ve E.2015/109,
K.2016/28 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...
14. Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasının
(a) bendinde, bayilerin lisanslarının devamı süresince, bayisi olduğu dağıtıcı
haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden akaryakıt ikmali yapmaları
yasaklanmış, itiraz konusu kuralla da yasaklanan bu eylemi gerçekleştiren
sorumluların sekiz yüz elli bin Türk Lirası idari para cezası ile
cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
15. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem
ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan,
yargı denetimine açık olan devlettir.
16. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin
düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin
kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın
ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun
koyucu takdir yetkisine sahiptir. Ancak kanun koyucu, kendisine tanınan takdir
yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı
ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
17. Hakkaniyet, 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu’nda düzenlenmiş olup hâkime takdir yetkisi tanınan durumlarda, hâkimin
bu takdir yetkisini somut olayın özelliklerine uygun olarak ve adalet ilkelerini
gözeterek kullanmasını ifade etmektedir. Hakkaniyet kavramı, hukukun genel bir
ilkesi olduğundan, anayasa yargısında da dikkate alınmalıdır. Kanun koyucu da
tıpkı mahkemeler gibi takdir yetkisi kullanırken hakkaniyeti gözetmekle
yükümlüdür.
18. Kanun koyucu, petrol piyasası
faaliyetlerinin sağlıklı ve düzenli şekilde yürütülebilmesi amacıyla bayilere,
bayisi olduğu dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden
akaryakıt ikmali yapmamalarına ilişkin getirdiği yükümlülüğün ihlal edilmesi hâlinde
itiraz konusu kuralla idari para cezası öngörmüş olup kural, kabahat sayılan
eylemin işlenmesini önlemeye yönelik 'caydırıcılık(
fonksiyonunu yerine getirmektedir.
19. Petrol piyasasında faaliyette bulunan
aktörlerin eylemlerinden dolayı petrol piyasasının bozulmaması ve piyasadaki
faaliyetlerin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı şekilde yürütülebilmesi amacıyla
bayilere bu şekilde yükümlülük getirilmesi ve bu yükümlülüğü ihlal eden
bayilerin idari para cezasıyla cezalandırılmaları kanun koyucunun takdir hakkı
kapsamında kalmaktadır. Bununla birlikte kanun koyucunun, takdir hakkı
kapsamında öngördüğü yaptırımın, adil ve hakkaniyete uygun olması
gerekmektedir.
20. Özel bir faaliyet alanında kamu düzenini
korumak veya belli bir sektörü düzenlemek amacıyla ilgili kanunlarda özel
olarak yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından verilen idari cezalar “regülatif cezalar” olarak ifade edilmektedir. Bağımsız
idari otoritelerden olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından özel
kolluk veya düzenleme yetkileri kapsamında verilen idari cezalar da bu
kategoriye girmektedir.
21. Regülatif idari
para cezalarının meblağları yüksek olduğundan muhatapları üzerinde çok ağır
sonuçlar doğurabilmekte olup bu idari para cezalarının çoğunlukla nispi veyahut
alt ve üst sınır gösterilmek suretiyle düzenlendiği görülmektedir.
22. İtiraz konusu kuralda bayilerin bağlı
bulundukları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden
akaryakıt ikmal etmeleri durumunda öngörülen idari para cezası'regülatif
idari para cezası' niteliğinde maktu olarak düzenlenmiştir. Bu cezada,
işletmelerin ekonomik büyüklüğü ve sınıfına ilişkin herhangi bir kademelendirme
yapılmadığı görülmektedir. Buna göre, tek pompa ile faaliyet gösteren ve idari
para cezası miktarı kadar yıllık cirosu bulunmayan bir akaryakıt istasyonu ile
büyük ölçekteki akaryakıt istasyonunu işletenler açısından yükümlülüğün ihlali
halinde verilecek ceza miktarı aynı olmakla birlikte, para cezasının miktarının
yüksek olması göz önüne alındığında tek pompa ile faaliyet gösteren ve cirosu
yüksek olmayan akaryakıt bayisi için verilen ceza daha ağır sonuçlar
doğurabilmektedir.
23. Diğer taraftan, bayilerin bağlı
bulundukları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden
akaryakıt ikmal etmeleri durumunda maktu idari para cezası ile
cezalandırılmalarının öngörülmesi nedeniyle, idari para cezası uygulanırken
fiilin işleniş şekli, diğer bir ifadeyle akaryakıtın ikmalinin ne şekilde
yapıldığı, failin kusur durumu başka bir ifadeyle bayinin fiili kasıtla veya
taksirle işleyip işlemediği ve ikmal edilen akaryakıtın miktarı gibi hususlarda
dikkate alınamamaktadır.
24. Bu itibarla bayilerin bağlı bulundukları
dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden akaryakıt
ikmal etmeleri hâlinde fiilin haksızlık içeriği, bayilerin kusur durumu dikkate
alınmadan, ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge
gözetilmeden, itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası
ile cezalandırılmaları, hukuk devletinin gereği olan 'adalet' ve 'hakkaniyet'
ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 8.
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine
aykırıdır. İptali gerekir.
...
28. Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasının
üçüncü cümlesinde bayilere sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini
pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetlerine devam etme yükümlülüğü
getirilmiş, itiraz konusu kuralla da bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlerin altı
yüz bin Türk Lirası idari para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına
alınmıştır.
29. Akaryakıt tüketicilerinin istedikleri
dağıtıcıya ait akaryakıt ürünlerine kolaylıkla ulaşmalarını sağlamak ve
dağıtıcıların kendi müşteri çevrelerine akaryakıt ürünlerini pazarlama noktasında
sıkıntı yaşamalarını önlemek amacıyla kanun koyucunun bayilere bu şekilde
yükümlülük getirmesi ve bu yükümlülüğü yerine getirmeyen bayileri idari para
cezası ile sorumlu tutması takdir hakkı kapsamında kalmaktadır. Bununla
birlikte kanun koyucunun, takdir hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın, adil ve
hakkaniyete uygun olması gerekmektedir.
30. İtiraz konusu kuralda, öngörülen idari
para cezası belli bir sektörü düzenlemek için öngörülmüş'regülatif
idari para cezası' niteliğinde olup maktu olarak düzenlenmiştir. Bu idari para
cezası maktu düzenlendiği için uygulanırken işlenen fiilin haksızlık içeriği,
bayinin kusur durumu bir başka deyişle fiilin kasten veya taksirle işlenip
işlenmediği hususları dikkate alınamadığı gibi bayilerin işletmelerinin ekonomik
büyüklüğü, cirosu, kârı gibi kriterler de değerlendirilememektedir. Buna göre,
tek pompa ile faaliyet gösteren ve uygulanan idari para cezası miktarı kadar
yıllık cirosu bulunmayan bir akaryakıt istasyonu ile büyük ölçekteki akaryakıt
istasyonunu işletenler açısından bu yükümlülüklerin ihlali halinde verilecek
ceza miktarı aynı olmakla birlikte para cezasının miktarının yüksek olması göz
önünde bulundurulduğunda tek pompa ile faaliyet gösteren ve cirosu yüksek
olmayan akaryakıt bayisi için verilen ceza daha ağır sonuçlar
doğurabilmektedir.
31. Bu itibarla bayilerin bağlı bulundukları
dağıtıcıya ait ürünleri pazarladıklarının anlaşılması için istasyonlarında
dağıtıcıya ait marka ve logoları bulundurmamaları hâlinde, işlenen fiilin
haksızlık içeriği, bayilerin kusur durumu dikkate alınmadan, ekonomik
büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge gözetilmeden, itiraz konusu
kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası ile cezalandırılmaları, hukuk
devletinin gereği olan 'adalet' ve 'hakkaniyet' ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 7.
maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan '… bayi, sözleşme
yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine
devam eder…' ibaresi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptali
gerekir.
..."
23. Anayasa Mahkemesinin 3/11/2016 tarihli ve 29877 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan 12/10/2016 tarihli ve E.2015/73,
K.2016/161 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...
13. Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasında
LPG taşıma faaliyeti yapmak için lisans alınmasının zorunlu olduğu düzenlenmiş,
itiraz konusu kuralla da LPG taşıma faaliyetinin lisans alınmaksızın yapılması
halinde sorumlulara beşyüzbin Türk Lirası idarî para
cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.
14.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu
hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan,
her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık
olan devlettir.
15. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin
düzenlemelerde olduğu gibi idarî yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin
kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın
ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun
koyucu takdir yetkisine sahiptir. Bununla birlikte kanun koyucunun, takdir
hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın, adil ve hakkaniyete uygun olması
gerekmektedir.
16. Kanun’un genel ve madde gerekçeleriyle
yasama sürecindeki tartışmalardan, kanun koyucunun, sıvılaştırılmış petrol
gazının (LPG) güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içinde kullanıcılara
sunulmasını, faaliyetlerin şeffaf, güvenli ve istikrarlı bir şekilde
sürdürülmesini ve bu kapsamda etkili bir denetim sisteminin kurulması ile
caydırıcı cezalar getirilmesini hedeflediği anlaşılmaktadır.
17. Kanun koyucunun, kamu can ve mal güvenliği
açısından tehlike arz eden LPG’nin teknik gerekliliklere ve mevzuata uygun
olarak güvenli bir biçimde taşınmasını sağlamak üzere bu faaliyet için lisans
alınmasını zorunlu kıldığı ve bu yükümlülüğün ihlali halinde uygulanacak
yaptırımı maktu idarî para cezası olarak belirlediği görülmektedir. Kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu fiilleri kabahat olarak belirlemesinin
ve bunun karşılığında idarî cezalar öngörmesinin, kamu yararını sağlamaya
yönelik olduğu açıktır.
18. Kanun’un 16. maddesinde, idarî para
cezasını gerektiren filler ağırlık derecelerine göre gruplandırılarak ihlalin
önemine göre farklı idarî para cezaları öngörülmüştür. Kanun koyucunun, LPG
piyasasında yürütülecek faaliyetler için lisans alınmasına Kanun’un diğer bazı
hükümlerine göre daha çok önem atfettiği ve cezaları, caydırıcılık fonksiyonunu
yerine getirebileceğini takdir ettiği maktu cezalar olarak düzenlediği
anlaşılmaktadır.
19. Kanunla yapılan düzenlemelerin etkili bir
şekilde hayata geçirilebilmesi bakımından, öngörülen yükümlülüklerin yerine
getirilmesini sağlamak ve yasaklanan fiillerin işlenmesini önlemek için hangi
tür ve ölçekte idarî yaptırım uygulanacağı kanun koyucunun takdir
yetkisindedir. Maktu olarak belirlenen idarî para cezaları, cezayı gerektiren
fiili işleyenlerin üzerinde, ekonomik durumlarına göre farklı etkiler
doğurabilirse de bu durumun adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık
oluşturduğu söylenemez. Kanun koyucunun, takdir yetkisine kapsamında fiilin
meydana getireceği neticeleri de dikkate alarak düzenlediği itiraz konusu
kuralda hukuk devleti ilkesi ile çelişen bir yön bulunmamaktadır.
20. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 3.
maddesinde yer alan LPG’nin 'taşınması' yönünden Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir."
...
23. Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasının
(4) numaralı bendinde, otogaz bayilerinin, otogaz istasyonlarında LPG tüpü dolumu ve satışı yapmamak,
LPG tüpü dolumuna yarayan hiçbir alet, makine ve
teçhizatı istasyon dâhilinde bulundurmamak ile yükümlü olduğu düzenlenmiş,
itiraz konusu kuralla bu yükümlülüğün ihlali halinde ikiyüzellibin
Türk Lirası idarî para cezası verilmesi öngörülmüştür.
24. Kanun koyucunun, LPG otogaz
satışı ile LPG tüpü satışı faaliyetlerini iki ayrı piyasa olarak düzenlediği,
kamu can ve mal güvenliği açısından tehlike arz eden bu faaliyetlerin her birine
özgü teknik düzenlemeler getirdiği, bu kapsamda otogaz
bayilerinde LPG tüpü satış ve dolumunu yasakladığı ve
bu yasağın ihlali halinde uygulanacak yaptırımı maktu idarî para cezası olarak
belirlediği görülmektedir. Kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu
fiilleri kabahat olarak belirlemesinin ve bunun karşılığında idarî cezalar
öngörmesinin, kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu açıktır.
25. 5307 sayılı Kanun’un, 5728 sayılı Kanun’un
569. maddesiyle değiştirilen 16. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer
alan 'Aşağıdaki hâllerde sorumlulara beşyüzbin Türk
Lirası idarî para cezası verilir:' ibaresinin 5307 sayılı Kanun’un 3.
maddesinde yer alan LPG’nin 'taşınması' yönünden incelenmesi bölümünde
belirtilen gerekçeler bu kural yönünden de geçerlidir.
26. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 7.
maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendi yönünden Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
...
29. Kanun’un 14. maddesinde, LPG dolum
tesislerinde ve otogaz istasyonlarında sorumlu müdür
bulundurulmasının zorunlu olduğu, 15. maddesinde ise LPG piyasasında görev
yapacak sorumlu müdürler, otogaz LPG dolum personeli
ve sayılan diğer personelin TMMOB (Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği)’a
bağlı ilgili meslek odası tarafından eğitime tâbi tutulacağı düzenlenmiş,
itiraz konusu kuralla da bu hükümlerin ihlali halinde ellibin
Türk Lirası idarî para cezası verilmesi öngörülmüştür.
30. Kanun koyucunun, kamu can ve mal güvenliği
açısından tehlike arz eden otogaz faaliyetlerinin
güvenli bir şekilde yapılması için birtakım teknik düzenlemeler öngördüğü, bu
kapsamda LPG otogaz istasyonlarında sorumlu müdür ve
yetkili personel çalıştırılmasını zorunlu kıldığı, bu zorunluluğun ihlali
halinde uygulanacak müeyyideyi maktu idarî para cezası olarak belirlediği
görülmektedir. Kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu fiilleri
kabahat olarak belirlemesinin ve bunun karşılığında idarî cezalar öngörmesinin,
kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu açıktır.
31. Kanun’un, 5728 sayılı Kanun’un 569.
maddesiyle değiştirilen 16. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan
'Aşağıdaki hâllerde sorumlulara beşyüzbin Türk Lirası
idarî para cezası verilir:' ibaresinin 5307 sayılı Kanun’un 3. maddesinde yer
alan LPG’nin “taşınması” yönünden incelenmesi bölümünde belirtilen gerekçeler
bu kural yönünden de geçerlidir.
32. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 14 ve
15. maddeleri yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
..."
24. Anayasa Mahkemesinin 22/12/2017 tarihli ve 30278 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanan 1/11/2017 tarihli ve
E.2017/132, K.2017/149 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...
8. Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının
(a) bendinin (3) numaralı alt bendinde, 9. maddede yer alan kısıtlamalara
uyulmaması halinde sorumlulara altıyüzbin Türk Lirası
idari para cezası verilmesi öngörülmüştür. Kanun’un 'Faaliyetlerin
kısıtlanması' başlıklı 9. maddesinin yedinci fıkrasında ise fabrika, şantiye,
nakliye filosu işletmeleri ve benzeri kendi ihtiyaçları için depolama imkânı ve
kendi araçlarına akaryakıt ikmal kapasitesi olan yerler hariç, araçlara
yapılacak akaryakıt ikmalinin bayilik lisansı ve yeterli donanımı olan
akaryakıt istasyonları dışında yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Kanun’un
19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin 'Aşağıdaki hallerde, sorumlulara altıyüzbin Türk Lirası idarî para cezası verilir'
bölümünün, bendin (3) numaralı alt bendinde yer alan 9. maddenin yedinci
fıkrası yönünden incelenmesi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.
...
10. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin
düzenlemelerde olduğu gibi hangi eylemlerin idari yaptırımlarla
cezalandırılmasının öngörüleceği, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve
ölçüsü, yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi
gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir. Bununla birlikte kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamında öngördüğü yaptırımın adil ve hakkaniyete
uygun olması gerekmektedir.
11. Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanun’un
amacının 'yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan temin olunan petrolün doğrudan
veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde
kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve
istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim
faaliyetlerinin düzenlenmesini sağlamak' olduğu belirtilmiştir. Kanun koyucunun
bu amaca ulaşılması için etkili bir denetim sisteminin kurulmasını ve caydırıcı
cezalar getirilmesini hedeflediği anlaşılmaktadır.
12. Kanun koyucu, akaryakıtın güvenli ve
ekonomik olarak rekabet ortamı içinde kullanıcılara sunulmasının sağlanması
için akaryakıt ikmalinin yapılmasını lisansa tabi tutmuştur. Kamu can ve mal
güvenliği açısından tehlike arz etmesi nedeniyle de lisansa tabi bu faaliyetin,
kendi araçlarına akaryakıt ikmal kapasitesi olan ve fabrika, şantiye nakliye
filosu işletmeleri ve benzeri kendi ihtiyaçları için depolama imkânı bulunan
yerlerin dışında, mevzuata uygun bir biçimde yeterli teknik donanımın bulunduğu
istasyonlarda yapılması zorunlu kılınmıştır. Bu zorunluluğun ihlal edilmesi
hâlinde uygulanacak yaptırım ise maktu idari para cezası olarak belirlenmiştir.
Kanun koyucunun kanunla yapılan düzenlemelerin etkili bir şekilde hayata
geçirilebilmesi bakımından öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesini
sağlamak ve yasaklanan fiillerin işlenmesini önlemek için maktu idari para
cezası öngörmesinin kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
13. Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasında,
idari para cezasını gerektiren filler ağırlık derecelerine göre
gruplandırılarak ihlalin önemine göre farklı idari para cezaları öngörülmüştür.
Anılan maddenin altıncı fıkrasında ise hangi hâllerde ikinci fıkrada verilen
cezaların artırılacağı düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında
bayiler için bir indirim düzenlemesine de yer verilmiştir. Kanun koyucu, petrol
piyasasında yürütülen faaliyetlerin kamu hizmeti niteliğini de göz önünde
tutarak cezaları, caydırıcılık fonksiyonunu yerine getirebileceğini takdir ettiği
maktu cezalar olarak düzenlemiştir.
14. Maktu olarak belirlenen idari para
cezaları, cezayı gerektiren fiili işleyenlerin üzerinde ekonomik durumlarına
göre farklı etkiler doğurabilirse de bu durumun adalet ve hakkaniyet ilkelerine
aykırılık oluşturduğu söylenemez. Kaldı ki itiraz konusu kuralın da yer aldığı
19. maddede farklı fiillere farklı idari yaptırımlar öngörüldüğü gibi idari
yaptırımların hangi hâllerde artırılması ve indirilmesi gerektiği de
düzenlenmiştir. Dolayısıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında fiilin
meydana getireceği neticeleri de dikkate alarak düzenlediği itiraz konusu
kuralda hukuk devleti ilkesi ile çelişen bir yön bulunmamaktadır.
15. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
..."
3. Yargıtay Kararları
25. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 8/1/2018 tarihli ve E.201713858,
K.2018/119 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Dosya kapsamına göre, kabahatli
hakkındaki idari para cezasına dayanak teşkil eden 04/11/2016 tarihli tutanak
altında gerek kabahatlinin gerekse olay saatinde işyerinde bulunan ortağı F.A.'nın imzasının bulunmadığı gibi F.A.'nın
imzadan imtina ettiğinin de belirtilmediği, tanık olarak ifadesine başvurulan
K. Ö.'un aldığı biraları başka bir işletmeden
almasını müteakip kabahatlinin işletmesine çerez almak için geldiğini,
kabahatlinin işletmesinden içki satın almadığını beyan ettiği, 5326 sayılı
Kabahatler Kanunu'nun 17/2. maddesinde yer alan '(2) İdarî para cezası, kanunda
alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle de belirlenebilir. Bu durumda, idarî
para cezasının miktarı belirlenirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile
failin susuru ve ekonomik durumu birlikte göz önünde
bulundurulur.' şeklindeki hüküm ile 04/11/2016 tarihli tutanak haricinde
kabahatlinin perakende alkollü içki satışı yapılamayan zaman diliminde alkollü
içki satışında bulunduğuna ilişkin başkaca bir delinin bulunmaması ve
kabahatlinin 2015 yılı gelir vergisine tabi kazancının 5.599,19 Türk lirası
olması da dikkate alındığında, işlenildiği iddia
olunan kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu
birlikte göz önünde bulundurularak verilen idari para cezasının hakkaniyete
uygun olmadığı gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine
karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya
atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
4250 sayılı kanunun 6/f fıkrası ve 7/1-e
bendine göre kabahatlinin 4733 sayılı Kanunun 8/5-k bendi gereğince idari
yaptırım cezası verilmesi gerektiği ancak vergi usul kanunu tebliğine göre
misli artırım uygulanmasının olmadığı ve idari para cezasının alt sınırın 20.000
TL, üst sınırının ise 100.000 TL olduğu buna göre idari para cezasının takdiri
gerekirken yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmakla;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun
yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu yönden yerinde görüldüğünden,
İzmir 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 20.06.2017 gün ve 2017/3181 değişik iş sayılı
kararının CMK.nun 309/4-a maddesi uyarınca
BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına08.01.2018 günü
oybirliğiyle karar verildi."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar
başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Kararları
27.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ilgili kararları
için bkz. Orhan Gürel (B. No:
2015/15358, 24/5/2018, §§ 27-32); Züliye Öztürk
(B. No: 2014/1734, 14/9/2017, §§ 33-37) Mohammed Kashet ve diğerleri ([GK], B. No:
2015/17659, 20/6/2019, §§ 31-35) başvuruları hakkında verilen kararlar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, ceza konusu eylemin kendisi tarafından
işlenmediğini ve bu eylemin işlendiğine dair her türlü şüpheden uzak yeterli
delil de bulunmadığı hâlde cezalandırılmasına karar verildiğini belirtmiştir.
Başvurucu, kolluk görevlileri tarafından düzenlenen tutanaktaki ifadelerin
gerçek dışı olduğunu ve itiraz üzerine yapılan yargılamada gece vakti alkollü
içecek satın aldığı belirtilen kişilerin tanık olarak dinlenmediğini
savunmuştur. Başvurucu, başvuru formunda önce ceza miktarının işletmenin tüm sermayesi kadar olduğunu
açıklamış; daha sonra ise bu cezanın
işletmenin tüm sermaye tutarından fazla olduğunu belirtmiştir.
Başvurucu sonuç olarak hukuk devleti ilkesinin, adil yargılanma ve mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
30. Anayasa’nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ileri sürdüğü Anayasa'nın 2.
maddesinde öngörülen hukuk devleti ilkesinin Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak
koruma alanında yer alan bireysel başvuruya konu bütün hak ve hürriyetlerin
korunması çerçevesinde dikkate alınması gereken genel ilkelerden biri olduğu
kuşkusuzdur. Diğer taraftan başvurucu adil yargılanma hakkının hangi
güvencelerinin ihlal edildiğini açık bir biçimde ortaya koyamadığı gibi
belirtilen şikâyetlerinin mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri
çerçevesinde incelenmesi de mümkün görülmüştür. Bu sebeple işbu bireysel
başvuruda belirtilen şikâyetler ile diğer ilke ve haklar yönünden ayrıca
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
32. Başvurucunun şikâyetlerinin özü, gece vakti alkollü içecek
satışı kabahatinden ötürü idari para cezası verilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Bu nedenle ihlal iddialarının
tümü mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
34. Somut olayda Kurul tarafından başvurucunun saat 22.00'den
sonra alkollü içecek satışı kabahatinden dolayı 30.454 TL tutarında idari para
cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. İdari para cezası ile
cezalandırma neticesinde başvurucudan tahsil edilen paranın başvurucunun mal
varlığına dâhil olduğu ve verilen idari para cezasıyla mal varlığında eksilmeye
yol açıldığı kuşkusuz olduğuna göre bu paranın başvurucu açısından mülk teşkil ettiği açıktır (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Orhan Gürel,
§ 43; Mohammed Kashet ve diğerleri, §
45).
b. Müdahalenin Varlığı ve
Türü
35. Başvurucuya saat 22.00'den sonra alkollü içecek satışı
nedeniyle idari para cezası verilmiştir. Buna göre müdahaleyle alkollü içecek
satışının belirli koşullar dâhilinde düzenlenerek kontrol edilmesi
amaçlanmaktadır. Bu durumda başvuru konusu olayda başvurucunun idari para
cezası ile cezalandırılması yoluyla yapılan müdahalenin sonuçları yanında
özellikle amacı dikkate alındığında başvurunun mülkün kamu yararına kullanılmasının
kontrol edilmesine ilişkin kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Orhan
Gürel, § 46; Mohammed Kashet ve diğerleri, §
46).
c. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
36. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
37. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının kamu yararı
amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına
müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin
genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No:
2014/1546, 2/2/2017, § 62).
i. Kanunilik
38. Başvuruya konu idari para cezası 4250 sayılı Kanun'un 6.
maddesinin beşinci fıkrasının üçüncü cümlesi, 7. maddesinin birinci fıkrasının
(e) bendi ve 4733 sayılı Kanun'un 8. maddesinin ikinci fıkrasının (k) bendi
hükümlerine göre verilmiş olup söz konusu Kanun hükümlerinin açık, ulaşılabilir
ve öngörülebilir mahiyette olduğu dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet
hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayalı olduğu kuşkusuzdur.
ii. Meşru Amaç
39. Başvuruya konu idari para cezasını gerektiren kabahat düzenlemesiyle
alkollü içecek satışı yapılması gece vakti belirli saatler dâhilinde
yasaklanmış ve belirlenen yeni hükümler çerçevesinde cezai müeyyideler tayin
edilmiştir. Nitekim Anayasa'nın 58. maddesinin ikinci fıkrasında devletin
gençleri alkol düşkünlüğü ve benzeri kötü alışkanlıklardan korumak için gerekli
tedbirleri alacağı hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucunun da bu anayasal ödev
çerçevesinde alkol kullanımının sınırlandırılması için alınan tedbirler
çerçevesinde söz konusu düzenlemeyi yaptığı anlaşılmaktadır. Kanunla yapılan
düzenlemelerin etkili bir şekilde hayata geçirilebilmesi bakımından, öngörülen
yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlamak ve yasaklanan fiillerin
işlenmesini önlemek çerçevesinde kamu makamlarının belirli bir takdir yetkisi
olup somut olayda da müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu
kabul edilmelidir.
iii. Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
40. Son olarak kamu makamlarınca başvurucuların mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı değerlendirilmelidir.
41. Ölçülülük ilkesi
elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt
ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
42. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Anayasa Mahkemesi müdahalenin orantılılığını değerlendirirken bir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate
alacaktır (Arif Güven, B. No:
2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
43. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı amacı ile
bireyin mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin sağlanabilmesi
için öncelikle malike, uygulanan tedbirlere karşı savunma ve itirazlarını etkin
biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması, söz konusu iddia ve savunmaların
makul biçimde karşılanması gerekmektedir (başvurucuya diğer unsurlar yanında
ayrıca etkin bir savunma hakkı tanındığından müdahalenin ölçülü görüldüğü kararlar
için bkz. Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, §§
75-95; Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu,
B. No: 2014/5167, 28/9/2016, §§ 74-89; buna karşılık aynı güvencenin yargılama
sürecinde sağlanmaması nedeniyle müdahalenin ölçüsüz görüldüğü kararlar için
bkz. Mahmut Üçüncü, B. No:
2014/1017, 13/7/2016, §§ 79-102; Arif Güven,
§§ 57-72).
44. Diğer taraftan mülkiyetten yoksun bırakma gibi ağır bir
sonuca yol açan bir yaptırım bakımından bireyin davranışları ile mülkiyetten
yoksun bırakmaya sebebiyet veren kabahat ya da suç eylemi arasında bir illiyet
bağı olduğu ortaya konmalıdır. Son olarak orantılılık incelemesi yapılırken
ilgili ekonomik menfaat ile suçun maddi konusu arasında mekanik bir değer
karşılaştırılması yapılması yeterli değildir. Suçun veya kabahatin hukuki ve
maddi konusu, toplumdaki etkisi, faile sağladığı yarar ve mülk sahibinin
kusurlu davranışının etkisi gibi hususlar da birlikte değerlendirilmelidir.
Bütün bu unsurlar her somut olay bakımından ve olayın özel koşulları
gözetilerek irdelenmelidir (Fatma Çavuşoğlu
ve Bilal Çavuşoğlu, §§ 85, 86).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
45. Somut olayda başvurucunun işlettiği büfenin olay günü saat
22.00'den sonra alkollü içecek satışı yaptığı kolluk görevlilerince tespit
edilmiş, bu tespit üzerine başvurucuya Kurul tarafından 4250 sayılı ve 4733
sayılı Kanun hükümleri uyarınca 30.454 TL tutarında idari para cezası
verilmiştir.
46. İdari para cezası uygulanmak suretiyle başvurucunun mülkiyet
hakkına yapılan müdahalenin yukarıda değinilen kamu yararı amacını
gerçekleştirmek bakımından elverişli
olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Başvurucuya adli bir ceza verilmediği, elkoyma veya müsadere benzeri bir yaptırımın uygulanmadığı,
kamu makamlarının idari para cezalarının belirlenmesi ile uygulanması alanında
belirli bir takdir yetkilerinin de olduğu ve müdahalenin gerekliliğini sorgulamayı zorunlu kılan
bir durumun söz konusu olmadığı değerlendirilmiştir.
47. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi
bakımından asıl önem taşıyan ölçüt orantılılıktır.
Öngörülen tedbirin maliki olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda
müdahalenin orantılı ve dolayısıyla ölçülü olduğundan söz edilemez. Bu durumda
uygulanan tedbirle başvuruculara aşırı ve orantısız bir yük yüklenip yüklenmediğinin
tespiti gerekmektedir.
48. Bu doğrultuda ilk olarak başvurucunun mülkiyet hakkına
yapılan müdahaleye karşı savunma yapamadığına veya itirazını etkin bir biçimde
ortaya koyamadığına dair bir şikâyetinin bulunmadığı görülmektedir. Nitekim
kendisini vekil ile temsil ettiren başvurucu gerek idari süreçte gerekse de
yargı sürecinde iki aşamalı bir biçimde iddia ve itirazlarını öne sürebilme
imkânı bulabilmiştir.
49. Başvurucu söz konusu kabahatin işlendiğine dair yeterli
delil bulunmadığı hâlde idari para cezası uygulandığından yakınmıştır. Ancak
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması kural olarak
ilk elden bu delillere ulaşma imkânı bulunan derece mahkemelerinin
takdirindedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkına müdahaleye yol açan
tedbirlerin keyfî veya öngörülemez biçimde uygulanmaması gerekmektedir. Aksi
takdirde mülkiyet hakkının etkin bir biçimde korunması mümkün olmaz. Bu sebeple
kamu makamlarınca başvurucunun eylemi ile yaptırıma yol açan kanuna aykırılık
arasında bağlantı olduğunu gösterir makul bir değerlendirme yapılmalıdır.
50. Olayda idari ve yargısal makamlar özellikle resmî bir belge niteliğindeki
kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağı esas alarak başvurucunun söz konusu
kabahati işlediği kanaatine varmışlardır. Bu tutanakta üç kişinin gece vakti
alkollü içecek satın aldığının görüldüğü tespitine yer verilmiş olup tutanak bu
kişilerce de imzalanmıştır. Buna göre başvurucunun aksini ispat eder nitelikte
bir delil de öne sürmediği dikkate alındığında söz konusu idari ve yargısal
süreçte varılan sonucun keyfî olduğu veya bariz bir takdir hatası içerdiği
söylenemez. Olayda başvurucu ayrı bir tanık bildirip de Hâkimlik tarafından bu
tanığın dinlenmediği yönünde bir şikâyette de bulunmamıştır.
51. Diğer taraftan başvurucunun alkollü içecek satışı yapan
büfenin faal işletmecisi olduğu tartışmasız olup derece mahkemelerinin
kararlarında eylem ile kabahat arasında uygun bir illiyet bağı olduğunu
gösterir yeterli gerekçe de bulunmaktadır. Başvurucu ise kendisine yeterli
imkân da tanındığı hâlde bu kanaatin aksini ispatlayan yeterli ve somut bir
delil sunamamıştır.
52. Başvurucu ayrıca verilen idari para cezasının aşırı
olduğundan yakınmıştır. Bu çerçevede başvurucu, başvuru formunda önce söz
konusu para cezası tutarının tüm sermayesi
kadar olduğunu ifade etmiş ancak aynı formda bu defa verilen cezanın tüm sermayesinden fazla olduğunu
belirtmiştir. Olayda Kurul tarafından kanunda öngörülen alt sınır üzerinden
30.454 TL tutarında idari para cezası uygulandığı ve Kurul kararında,
başvurucunun vergi beyannamesinde belirttiği yıllık kârına da yer verildiği
görülmektedir. Başvurucu ise bireysel başvuru kapsamında verilen cezanın
işletmesini ne ölçüde etkilediği yönünde somut bir bilgi veya belge ibraz
etmemiştir. Bu durumda şikâyete konu idari para cezası verilmesi yönündeki
müdahalenin -korunan hukuki menfaat ile karşılaştırıldığında- açık bir
orantısızlık içermediği anlaşılmıştır. Son olarak başvurucunun işlediği kabul
edilen kabahatin sonuçlarını öngörebilecek durumda olduğu ve şikâyet ettiği
müdahaleye ise kendi ağır kusuruyla yol açtığı dikkate alınmalıdır.
53. Bu durumda başvurucuya gece vakti alkollü içecek satışı
nedeniyle idari para cezası verilmesi şeklindeki mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında başvurucuya
şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir.
Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında
olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna
varılmıştır.
54. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.