TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SELAHADDİN AYDOĞDU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/80280)
Karar Tarihi: 23/10/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Fatma Gülbin ÖZCÜRE
Başvurucu
Selahaddin AYDOĞDU
Vekili
Av. Dursun KÜÇÜK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yerel yayın yapan bir televizyon kanalında yayımlanan ifadeleri nedeniyle başvurucunun cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. 2014-2015 yılları arasında Adana Demirspor Kulübü Başkanlığını yürüten başvurucu 23/6/2015 tarihinde kulübün yönetiminin seçileceği kongre öncesinde, başkan olarak yerel bir televizyon kanalında canlı yayına katılmıştır. Soru cevap şeklindeki programda başvurucuya 2012 yılında kulüp başkanlığı yapmış olan M.G.nin (müşteki) yeniden adaylığıyla ilgili görüşleri sorulmuştur.
9. Başvurucu; başkanlığı döneminde müştekinin kulübe zarar verdiği yönünde değerledirmelerde bulunmuş ve ifadelerine “Kulüp başkanları para çalmasın, kulüpler kendi kendine döner.” Şeklinde bir cümle kullanmıştır. Sunucu tarafından kendisine yöneltilen “Bu yönde bir tespitiniz mi var?” sorusu üzerine başvurucu; daha önce aynı televizyon kanalında yayına katılan müştekinin kulüpten olan alacağının faizini talep etmeyeceği yönünde açıklama yaptığını ifade ederek müştekinin sözünde durmadığını, 500.000 TL olan alacağını icra kanalı ile 587.000 TL olarak tahsil ettiğini belirtmiştir.
10. M.G.nin yapmış olduğu şikâyet sonucunda başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması için kamu davası açılmıştır
11. Başvurucu, Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yaptığı savunmasında televizyon programındaki açıklamalarında müştekinin kulüpten olan senede bağlı alacağını tahsil ederken icra yolunu kullanmasını eleştirdiğini belirtmiş; “Kulüp başkanları para çalmasın.” Şeklindeki ifadesinin ise genel ifade niteliğinde olduğunu ve müştekiyi hedef almadığını ileri sürmüştür.
12. Yargılamayı yapan Mahkeme 1/12/2016 tarihli kararında başvurucunun yerel yayın yapan televizyon kanalında canlı yayında kullandığı “ [M.G.] aday olsaydı ben de aday olacaktım. Vicdanen rahatsız olurdum. Bu kulübe zarar veren kim olursa olsun, önüne çıkarım. Ben [M.G.]nin kulübe zarar verdiğini düşünüyorum. Belgeler var, zaten ben anlamıyorum. Kulübe zarar vereceksin. Utanmadan gelip aday olacaksın. Ben böyle bir şey görmedim. Kulüp başkanları para çalmasın, kulüpler kendi kendine döner.” Şeklindeki ifadelerinin hakaret mahiyetinde olduğunu belirterek başvurucunun 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına kesin olarak karar vermiştir.
13. Mahkûmiyet kararı 2/12/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 30/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hakaret” kenar başlıklı 125. Maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden … veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyleişlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.”
…
B. Uluslararası Hukuk
16.İlgili uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu verildiği bir karar için Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 18-24) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 23/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu;
i. Öncelikle canlı yayında kullanmış olduğu ifadelerin hakaret niteliğinde kabul edilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini,
ii. Cezalandırmaya konu ifadelerin temelini oluşturan olayların tespiti amacı ile Türkiye Futbol Federasyonuna müzekkere yazılması talep etmesine karşın söz konusu müzekkere yazılmayarak adil yargılanma ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini,
iii. Hakaret suçu kapsamında neredeyse herkes hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılması (HAGB) kararı verilirken kendisi hakkında doğrudan ve kesin olarak adli para cezasına hükmedilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu tarafından eşitlik ilkesine aykırılık iddiası ileri sürülmüş ise de hangi nedene dayalı olarak ayrımcılığa uğradığı belirtilmemiştir.
B. Değerlendirme
19. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. Maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar…
Bu hürriyetlerin kullanılması,… başkalarının şöhret veya haklarının,… korunması … amaçlarıyla sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
21. Yerel bir televizyon kanalında canlı yayında kullanılan ifadeler nedeni ile başvurucu adli para cezasına mahkûm edilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğu belirlenmiştir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
22. Anayasa’nın 13. Maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, … yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, … demokratik toplum düzeninin … gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
23. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. Maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 26. Maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. Maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. Maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
24. 5237 sayılı Kanun’un 125. Maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
25. Başvurucunun adli para cezasına mahkûm edilmesine ilişkin kararın başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri Kavramı
26. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. İfade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
27. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68).
(b) Başkalarının Şöhret veya Haklarının Korunması
28. Anayasa’nın 26. Maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. Maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 44) Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 44).
(c) Çatışan Haklar Arasında Dengeleme
29. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında başvurucunun müdahale edilen ifade özgürlüğü ile başvurucunun ifadeleri nedeniyle davacının müdahale edilen şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir. (Nilgün Halloran, § 27; İlhan Cihaner (2), § 49). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün, kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin, ifadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin, tarafların ünlülük derecelerinin ile ilgili kişilerin önceki davranışlarının ve kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73).
30.Söz konusu değerlendirmelerde derece mahkemelerinin belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, bir kısıtlamanın ifade özgürlüğü ile bağdaşıp bağdaşmadığı hususuna karar vermede yetki sahibi olan iç hukuktaki son mercidir (Sinan Baran, B. No: 2015/11494, 11/6/2018, §37).
31. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken derece mahkemelerinin yerini almak değildir fakat söz konusu yargı mercilerinin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa’nın 26. Maddesi açısından doğruluğunu denetlemektir. Anayasa Mahkemesi, başvuru konusu olan müdahalenin gözetilen meşru amaçla orantılı olup olmadığını ve bunu haklı göstermek için ulusal makamlar tarafından ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli görünüp görünmediğini tespit edebilmek amacıyla söz konusu müdahaleyi davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (Sinan Baran, § 38).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
32. Anayasa Mahkemesi eldeki başvuruda ilk olarak şikâyet konusu ifadelerin sarf edildiği atmosferi gözönünde bulunduracaktır. Şikâyete konu demeç başvurucunun başkanı olduğu Adana Demirspor Kulubünün başkanlık ve divanının seçiminin yapıldığı kongre günü verilmiştir. Müşteki de 2012 yılında aynı spor kulübünün başkanlığını yapmıştır. Dolayısıyla başvuruya konu sözlerin belirli bir derecede gerilimli geçen seçim yarışı çerçevesinde dile getirildiğinin gözönünde alınması gerekir.
33. Gözönünde bulundurulması gereken diğer bir husus ise başvurucu tarafından kullanılan ifadelerin niteliğidir. Olayda başvurucunun canlı yayında verdiği mülakatta kullandığı “ …ben her zaman söylüyorum kulüp başkanları para çalmasın kulüpler kendi kendine döner…” şeklindeki ifade lafzi yorumla suç isnadı olarak nitelendirilebilir. Buna karşın başvurucu tarafından söylenen sözlerin ve yapılan konuşmaların tamamının söylendiği bağlamdan koparılmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). İlk olarak müştekiyi hedef alarak onu hırsızlıkla suçladığının kabul edilmesi başvurucunun sözlerine onun kastettiğinin ötesinde bir anlam yüklemek olacaktır. Öte yandan sözleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucu, müştekinin kulübe vermiş olduğu borç paraya karşı kulüpten aldığı senedi icra takibi yolu ile tahsil etmesini ve kulüpten anapara dışında ayrıca faiz de almasını eleştirmektedir.
34. Öte yandan dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilmesi önemlidir. Bu noktada maddi olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir (Meral Özata Özgürol, B. No: 2015/2326, 26/12/2018, § 46). Maddi olgular ispatlanabilse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır (Kadir Sağdıç, § 57; İlhan Cihaner (2), § 64). Ancak bir açıklamanın tamamen değer yargısından oluşması durumunda bile müdahalenin orantılılığı ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince desteklenip desteklenmemesine göre tespit edilmelidir. Çünkü somut unsurlarla desteklenmiyorsa değer yargısı ölçüsüz olabilir (Cem Mermut, B. No: 2013/7861, 16/4/2015, § 48).
35. Somut olaya dönersek gerçekten de müşteki tarafından söz konusu senedin tahsilinde icra yolunun tercih edildiği anlaşılmaktadır. Başvurucuya göre müşteki icra takibine başvurarak kulübün asıl alacaktan daha fazla para ödemesine sebebiyet vermiş ve kulüp müşteki tarafından zarara uğratılmıştır. Bu itibarla başvurucu tarafından ileri sürülen somut olguların tümüyle gerçek dışı olduğu ileri sürülemez. Öte yandan başvurucunun müştekiye yönelik değer yargısı niteliğindeki eleştirileri kimi somut unsurlarla desteklendiğinden ölçüsüz olduğu da değerlendirilmemiştir.
36. Bir haber veya yazının kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek ise kişinin söz konusu haber veya makalenin yayımlanmasına o kadar çok boyun eğmesi gerekir (İlhan Cihaner (2), § 74; Kadir Sağdıç, § 67). Bu doğrultuda kulübün eski başkanlarından olan müştekinin eylemlerinin yeni yönetimin seçileceği kongre sürecinde kulüp başkanı olan başvurucu tarafından değerlendirilmesi, anılan spor kulübünü takip eden bireyleri yakından ilgilendirir niteliktedir. Dolayısıyla başvurucunun konuşmasının kulüp kamuoyu gündeminin ilk sırasında yer alan seçim sürecinde yaşanan tartışmalara faydası yüksek bir katkı sunduğunda kuşku bulunmamaktadır.
37. Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında başvurucu tarafından mülakatta kullanılan değerlendirmelerin kabul edilebilir eleştiri sınırını aşmadığı, derece mahkemelerinin müştekinin itibarını koruma amacının başvurucunun ifade özgürlüğüne uygulanan sınırlamaların haklı çıkarılması için yeterli olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Derece mahkemelerince ifade özgürlüğünün korunması ile şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurulmamıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. Maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
39.Başvurucunun adil yargılanma hakkının bazı usule ilişkin güvenceleri ile eşitlik ilkesinin ihlaline ilişkin şikâyetlerinin de bulunduğu görülmekle birlikte ifade özgürlüğü yönünden ihlal bulunması nedeniyle bu şikâyetlerin ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
Yıldız SEFERİNOĞLU bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. Maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
41. 6216 sayılı Kanun’un 50. Maddesinin uygulanmasına ilişkin kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60) başvurusuna ilişkin karar.
42. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama ve 15.000 TL manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
43. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun katılmış olduğu televizyon programında kullanmış olduğu ifadeler nedeni ile adli para cezasına mahkûm edilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
44. Bu durumda ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun’un 50. Maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
45. Diğer taraftan somut olay bağlamında yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi ihlale yol açan yargılama sürecine muhatap olan başvurucunun bu sürede uğradığı bütün zararları gidermemektedir. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle ve yeniden yargılama suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 9.150 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 26. Maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Yıldız SEFERİNOĞLU’nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlüklerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2016/376, K.2016/826) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 9.150 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/10/2019 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Adana Spor Kulübü Başkanı olan, yeniden yapılacak kongre öncesinde yerel bir televizyon kanalında canlı yayına katılan Başvurucu'nun, daha evvel kulüp başkanlığı yapmış M.G.nin yeniden adaylığıyla ilgili görüşleri sorulması üzerine, M.G.nin başkanlığı döneminde kulübe zarar verdiği yönünde değerlendirmelerde bulunmuş ve devamında "Kulüp başkanları para çalmasın, kulüpler kendi kendine döner" şeklindeki ifadeleri nedeniyle M.G.nin şikayeti üzerine, bu ifadeler nedeni ile adli para cezasına mahkum edilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine dair çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Bireyin şeref ve itibarı, Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan "Manevi varlık" kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırısını önlemekte yükümlüdür.
Başvurucunun TV programındaki ifadeleri müştekiyi hedef alarak, kongre öncesi onu hırsızlıkla suçlamaktadır. Kişilerin manevi varlığını oluşturan şeref ve haysiyeti hiçe sayan, toplum nazarında küçük düşüren bu beyanların ifade hürriyeti olarak görmek mümkün değildir. Zira bu beyanlar eleştiri sınırlarını ziyadesi ile aşmış durumdadır.
Üye