TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DEVRİM ZENGİN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/26413)
|
|
Karar Tarihi: 9/7/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Hasan SARAÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Devrim ZENGİN
|
|
:
|
2. Eylem ZENGİN AYATA
|
|
:
|
3. Fikret ZENGİN
|
|
:
|
4. Mehmet Baki ZENGİN
|
|
:
|
5. Yaşiya KISAOĞLU
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Ebru ATICI SEVİNDİK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, göz yaşartıcı gaz kullanımı sonucu ölüm
meydana gelmesi ve ölümün etkili olarak soruşturulmaması nedeniyle yaşam
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 2/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
ile Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığından (Başsavcılık) temin edilen dosya
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Fikret Zengin 18/3/2012 tarihinde ölen H.Z.nin
eşi, diğer başvurucular ise çocuklarıdır.
A. H.Z.nin
Ölümü
9. 1955 yılında doğan H.Z. yeğeni Ş.Z. ile birlikte
İstanbul Kazlıçeşme'de düzenlenen Nevruz kutlamalarına katılmak üzere 18/3/2012
tarihinde evden çıkmışlardır. Aralarında H.Z.nin de olduğu katılımcılar alana
belli mesafe kala yürüyüşe geçmişlerdir. İstanbul Valiliğinin söz konusu
kutlamalara izin vermemesi nedeniyle güvenlik güçleri, aralarında H.Z. ile
yeğeninin de bulunduğu kalabalığa Topkapı minibüs durakları civarında biber
gazı kullanmak suretiyle müdahale etmiştir.
10. Güvenlik güçlerinin söz konusu müdahalesine ilişkin
olarak düzenlenen 12/4/2012 tarihli raporun ilgili kısımları şöyledir:
'' ...Partisi
İstanbul İl Yönetimi adına [M.T.]
başkanlığından oluşturulan (7) kişilik düzenleme kurulu tarafından 13 Mart
2012 pazar günü 10:00-17:00 saatleri arasında ilimiz Zeytinburnu ilçesi
Kazlıçeşme Meydanı'nda 'Nevruz Bayramı' konulu açık yer toplantısı düzenlemek
istenildiği, ...İstanbul Valiliği'nin ..sayılı Olurları gereği ertelendiği,,
buna rağmen grupların 18 Mart 2012 günü erken saatlerden itibaren ... miting
alanına gelecekleri ve Nevruz Kutlaması adı altında etkinlik yapacaklarının
öğrenilmesi üzerine ... planlama yapılmıştır.
....
2. [İ]limiz Fatih ilçesi Millet Caddesi girişinde
toplanan yaklaşık 100-150, Zeytinburnu İlçesi Akşemsettin durağında toplanan
yaklaşık 400-500, Zeytinburnu Stadı çevresinde toplanan yaklaşı 800,
Zeytinburnu Turan Caddesinde toplanan yaklaşık 150, Zeytinburnu Tren
İstasyonunda toplanan yaklaşık 400, ilimiz Fatih İlçesi Vatan Caddesinde
toplanan yaklaşık 50-60, İl Özel İdaresi Binası civarında toplanan yaklaşık
50-60, Fatih Kaymakarnlık binası çevresinde toplanan yaklaşık 280-300,
Zeytinburnu Yedikule Işıklan mevkiinde toplanan yaklaşık 150, Zeytinburnu
ilçesi Mevlevihane Caddesinde toplanan yaklaşık 50-60, Zeytinburnu ilçesinde
bulunan Honda Cem Bayii mevkiinde toplanan yaklaşık 60-70, ilimiz Güngören
ilçesi Davutpaşa Metro istasyonunda toplanan yaklaşık 30- 40 ve ilimiz
Bayrampaşa ilçesi Maltepe ışıklan mevkiinde toplanan yaklaşık 50-60 kişilik
gösterici gruplarıdır.
3, İlimiz Fatih ilçesi Millet Caddesi
girişinde toplanan yaklaşık 100-150 kişilik gösterici grubu çevreye ve görevli
personelimize karşı taş, sopa, soda şişesi, molotof kokteylli ve havai fişek
atarak, Akşemsettin durağında toplanan yaklaşık 400-500 kişilik gösterici
topluluğu otobüs ve tramvay duraklarının camlarını kırmak suretiyle,
Zeytinburnu Stadı civarında toplanan yaklaşık 800 kişilik gösterici topluluğu
İETT otobüs duraklarına, sivil araç ve iş yerlerine taş ve sapa atarak,
Zeytinburnu Tren İstasyonunda toplanan yaklaşık 400 kişilik gösterici topluluğu
sloganlar eşliğinde ellerindeki taş ve benzeri sert cisimleri görevli
personelimize atarak, İlimiz Fatih İlçesi Vatan Caddesi, il Özel İdaresi Binası
ve Fatih Kaymakamlığı çevresinde toplanan gösterici grupları; civardaki yolları
yaya ve araç ırafiğine kapatıp ellerinde bulunan taş, sopa ve molotof
kokteylierini kamu binalarina atarak, Zeytinburnu Yedikule Işıkları mevkiinde
toplanan yaklaşık 1500 kişilik gösterici topluluğu .....sloganlar eşliğinde
görevli personelimize karşı kaldırım taşı atarak, Zeytinburnu ilçesi
Mevlevihane Caddesinde toplanan 50-60 kişilik gösterici grubu görevli personelimize
ve araçlara karşı taş atarak, Zeytinburnu ilçesinde bulunan Honda Cem Bayii
mevkiinde toplanan yaklaşık 60-70 çevredeki yolları araç ve yaya trafiğine
kapatıp görevli personelimize karşı taşatarak ilirniz Güngören ilçesi Davutpaşa
Metro İstasyonunda toplanan yaklaşık 30-40 kişilik gösterici grubu görevli
personelimize taş atarak ilimiz Bayrampaşa ilçesi Maltepe ışıklan rnevkiinde
toplanan yaklaşık 50-60 kişilik gösterici grubu görevli personelimize taş
atarak fiili saldırılarda bulunmaya başlamışlardır.
4. 18 Mart 2012 Pazar günü saat 07.00
sıralarında Nevruz Kutlaması amacıyla Kazlıçeşme Meydanı civarında birçok yerde
gruplar toplanmaya başlamıştır. Gruplardan bir kısmı Topkapı Tramvay durağında
toplanmış ve Çapa istikametine doğru yürüyerek dağılmalarına izin verilmiştir.
Ancak, grup biraz ilerledikten sonra görevli personelimize karşı taş, cam şişe
ve bayrak sopaları ile fiili saldırıda bulunmaya başlamıştır. Saldırılara karşı
kalkanla savunma yapılmış, ancak saldırılan şiddetlenmesi üzerine Güvenlik Şube
Müdür Yardımcısı 4. Smıf Emniyet Müdürü [M.A.nın] talimatıyla gösterici gruba karşı uygun ve yeterli
oranda göz yaşartıcı gaz kullanılarak müdehale edilmiştir. Vatan Caddesi
üzerinde toplanan farklı bir grup ise; caddeyi araç ve yaya trafiğine kapatmıştır.
Bunun üzerine, Güvenlik Şube Müdür Yardımcısı 4. Sınıf Emniyet Müdürü [M.A.nın]
talimatıyla gösterici gruba karşı uygun ve yeterli oranda göz yaşartıcı gaz
kullanılarak müdahale edilmiş ve grup dağıtılmıştır. Gösterici grup
dağıtıldıktan sonra Edirnekapı Şehitliğinde yeniden toplanmış ve çevredeki
araçlara zarar vererek taşkınlık yapmaya başlamıştır, Bunun üzerine, gösterici
gruba dağılmaları yönünden ikazlar yapılmış fakat grubun yapılan uyarıları
dikkate almayıp taşkınlıklara devam etmesi üzerine, gösterici gruba karşı uygun
ve yeterli oranda göz yaşartıcı gaz kullanılarak müdahale edilmiş ve grup
dağıtılmıştır. Daha sonra, Zeytinburnu Akşemsettin Durağında toplanan yaklaşık
400-500 kişilik gösterici topluluğu; otobüs ve tramvay duraklarının camlarını
kırarak taşkınlık çıkarması üzerine topluluğa hitaben dağılmaları gerektiği
yönünde uyarılarda bulunulmuştur. Gösterici grubun; yapılan uyarılan dikkate
almaması üzerine, Güvenlik Şube Müdür Yardımcısı 4.Sınıf Emniyet Müdürü [M.A.nın]
talimatıyla gösterici gruba karşı uygun ve yeterli oranda göz yaşartıcı gaz
kullanılarak müdahale edilmiş ve grup dağıtılmıştır. Dağılan gösterici grubun,
Mevlana Caddesinde yeniden toplanıp ateş yakarak. çevreye zarar vermeye
başlaması üzerine, bir kez daha gösterici gruba karşı Güvenlik Şube Müdür
Yardımcısı 4.Sınıf Emniyet Müdürü [M.A.nın] talimatıyla uygun ve yeterli
oranda göz yaşartıcı gaz kullanılarak müdahale edilmiştir. Daha sonra,
Zeytinburnu Stadı civarında toplanan yaklaşık 800 kişilik gösterici topluluğu;
bölgedeki lETT duraklarına ve çevreye zarar verdikleri görülmüş ve dağılmaları
yönünde gerekli uyarılarda bulunulmuştur. Ancak, yapılan uyanlara rağmen
dağılmayıp taşkınlıklara devam eden topluluğa Çevik Kuvvet Şube Müdür
Yardımcısı 4.Sınıf Emniyet Müdürü [E.Ö.nün] talimatıyla uygun ye yeterli
oranda göz yaşartıcı gaz kullanılarak müdahale edilmiş ve grup dağıtılmıştır.
Zeytinburnu Trarnvay durağı istikametine kaçan gösterici grubu; yol üzerindeki
sivil araç iş yerlerine taş ve sopalar ile saldırarak zarar vermiştir. Bunun
üzerine, gösterici gruba Çevik Kuvvet Şube Müdür Yardımcısı 4.Sınıf Emniyet
Müdürü [E.Ö.nün] talimatıyla uygun ve yeterli oranda göz yaşartıcı gaz
kullanılarak bir kez daha müdahale edilmiştir. Bir süre sonra Zeytinburnu Turan
Caddesi üzerinde toplanan yaklaşık 150 kişilik gösterici grubun taş ve sopalar
ile civardaki araç ve iş yerlerine zarar yererek taşkınlık yapmaya başlaması
üzerine, gruba Çevik Kuvvet Şube Müdür Yardımcısı 4.Smıf Emniyet Müdürü [E.Ö.nün]
talimatıyla uygun ve yeterli oranda göz yaşartıcı gaz kullanılarak müdahale
edilmiş ve grup dağıtılmıştır.
...
6.
Çevik Kuvvet Yönetmeliği
Müdahale Esaslarına uygun yeterli oranda sırasıyla tazyikli su sıkılmak ve göz
yaşartıcı gaz kullanılmak suretiyle gösterici gruplara müdahale edilmiştir.
Yapılan müdahale neticesinde
Müdürlüğümüz kadrosunda görevli ... Polis Memuru ... sağ ayak tarak kemiğine
taş gelmesi sonucu tedavi için götürüldüğü Bayrampaşa Devlet Hastanesinden
almış olduğu rapor ile 32(Otuz iki) gün,....Polis Memuru ... sağ ayağının
üzerine taş gelmesi sonucu yaralanmış olup ilk tedavisi için götürüldüğü Bezmi
Alem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesinden almış olduğu rapor ile
3(Üç),....Polis Memuru ....sağ gözüne gelen taş sonucu yaralanmış olup ilk
tedavisi için götürüldüğü İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden almış olduğu
rapor ile 7 (Yedi) gün, ....Polis Memuru.... sol koluna taş isabet etmesi
sonucu yaralan olup ilk tedavisi için götürüldüğü İstanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesinden almış olduğu rapor 3 (üç) gün istirahatleri uygun görülmüştür.''
11. Müdahale sonrasında birbiri ile irtibatı kopan H.Z.
ve yeğeni Ş.Z. toplu taşıma ile evlerine dönmüşlerdir. Bir saat sonra bahçede
dolaşmak için dışarı çıkan H.Z. yanında yeğeni Ş.Z. varken birden yere
düşmüştür. Özel araç ile bir hastaneye acil olarak götürülmeye çalışılan H.Z.
yolda vefat etmiştir.
B. Başsavcılık
Tarafından Yapılan İşlemler
12. Başsavcılık tarafından derhâl bir soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda H.Z.nin ilk olarak götürüldüğü özel hastanenin
raporu temin edilmiştir. Raporun ilgili kısımları şöyledir:
''...Saat
15.30 sularında acil servisimize gelen 60 yaşlarında erkek şahsın yapılan
muayene sonrasında tansiyon:0, nabız:alınamadı, solunum yok, pupiller: [?] idi.
Hasta ex duhul olarak kabul edildi. CPR
uygulanmadı. Hasta morga kaldırıldı. Durumu bildirir geçici hekim raporudur.''
1. Ölü
Muayenesi İşlemi ve Otopsi, Adli Tıp Kurumunun İlk Raporu ve Diğer Araştırmalar
13. Başsavcılık talimatı ile ilgili emniyet müdürlüğünden
H.N.nin evinin olduğu yerde incelemeler yapılmış, krokiler çizilmiştir.
14. Başsavcılık tarafından 18/3/2012 tarihinde icra
edilen ölü muayenesi sonucunda düzenlenen aynı tarihli tutanağın ilgili
kısımları şöyledir:
''Bugün
18.03.2012 günü saat 17:25 sıralarında Yavuz Selim Polis Merkezi Amirliğinden
nöbetçi savcıyı cep telefonundan arayan görevlinin Arnavutköy Özel Hastanesine
bir erkek şahsın eks olarak getirildiğini, [k]alp krizinden şüphelenildiğini ancak bugün
Kazlıçeşme meydanındaki nevruz kutlamalarına katıldığı beyan edilen ölenin
polis tarafından kullanılan biber gazına maruz kaldığının yakınları tarafından
iddia edilmesi üzerine olayda şüphe görüldüğünü belirttiği, o anda bugün evinde
rahatsızlanılarak ölen [A.Ç.] isimli kişinin cesedi üzerinde ölü muayene
işlemlerinin yapılmakta olduğu ve tamamlanmasına müteakip Arnavutköy Özel
Hastanesine gelineceği, kimlik tanığı olarak ölenin bir yakının hastanede hazır
edilmesi, olay yeri olan hastanenin güvenlik önlemlerinin alınması talimatının
verilmesine müteakip saat 17:50'de ... ile... birlikte gelindi.
...
CESEDİN HARİCİ MUAYENESİNE GEÇİLDİ:
Cesedin beyaz örtüye sarılı vaziyette olduğu, üzerinde sadece desenli mavi
beyaz renkli bakser iç çamaşırı olduğu görüldü.Cesedin 1,80-1,85 boylarında,
55-60 yaşlarında, 85-90 kg ağırlığında, kısa siyah kır saçlı olduğu, saçlarının
frontal ve praietal bölgede büyük ölçüde dökülmüş olduğu, kısa siyah kır saçlı
olduğu, saçlarının frontal ve parietal bölgede büyük ölçüde dökülmüş olduğu,
bıyıklı ve iki üç günlük sakal [tı]raşlı olduğu, kahverengi gözlü ve sünnetli olduğu, ölü
katılığının henüz oluşmadığı ve ölü lekelerinin vücut arka yüz bası görmeyen
yerlerde oluşmuş olduğu, ağzından ve burnundan beyaz renkli muhtemelen mide
içeriği geldiği, başkaca harici travmatik lezyon olmadığı görüldü.
...
Kimlik Tanığı huzura alındı: ..[S.Z.]...Bana göstermiş olduğunuz
ceset amcam [H.Z.ye] aittir. ... Bugün saat 14.00-14.30 sıralarında
evimin önünde oturuyordum. Nevruz kutlamalarına kardeşim [Ş.Z.] ile
birlikte amcam [H.Z.] de katılmıştı. Ve kutlamalardan sonra eve
gelmişti. Bir saat kadar evde televizyon izlemişler[,] ben de
dışarıdaydım. Sonra dışarı çıktılar. Evimizin önünde çimenlikte gezdiler ve
kardeşimle birlikte bir kenara oturdular. Bir ara kardeşim bana seslenerek amcamın
fenalaştığını söyledi. Aramızda 10 m. kadar bir mesafe vardı. Hemen yanına
gittim. Ancak amcam vefat etti. Daha doğrusu hastaneye getirirken yolda öldü.
Bilgim ve görgüm bunlardan ibarettir...
Bu arada ölenle birlikte Kazlıçeşme
meydanındaki nevruz kutlamalarına katıldığı anlaşılan [Ş.Z.nin] de hazır olduğu
anlaşılmakla. Huzura alındı. ...[Ş.Z.]: Bugün sabah amcam [H.Z.]
İle birlikte Kazlıçeşme meydanındaki nevruz kutlamalarına katılmak için evden
çıktık. Nevruz alanına henüz yetişmeden polislerin biber gazına maruz kaldık.
Orada dağıldık. Amcamı kaybettim. Ve sonra amcamı telefonla aradım ve bana
geldiğini söyledi. Amcam yanıma geldiğinde kendisinden bir şey olup olmadığını
sordum. Bana arkasından bir polis tarafından darp edildiğini söyledi. Daha
sonra minibüsle evimize geldik. Amcamla altlı üstlü otururuz. Minibüsten
indiğimizde sıkıldığını ve üzerinde bir kırgınlık olduğunu söyledi. Eve geçtik
o kendi evine geçti ben de kendi evimde kaldım Sonra beni telefonla yanına
çağırdı. Bir saat kadar oturduk. Daha sonra evde sıkıldığını söyleyerek dışarı
çıktık. Evimizin bahçesindeki çimenlikte 15 dk. Kadar dolaştık. Sonra çömelerek
konuşuyorduk. Bir anda amca yere düştü. Hemen bahçede yakınımıza bulunan
ağabeyim [S.Z.yi] çağırdım. Komşularımız yanımıza geldiler kalp masajı
yaptık. Bir komşumuzun arabasını çağırdık ve Arnavutköy Özel Hastanesine
gelirken amcam [H.Z.] Bizim kucağımızda iken vefat etti dedi.
Ölenin bir hastalığı ve düzenli olarak
kullandığı ilaçları olup olmadığı soruldu.Amcam [H.Z.] bronşit hastası olup ilaç
raporu bulunmakta idi. Düzenli olarak her üç ayda bir bu raporlar ilaçlarını
alırdı. Fısfıs tabir edilen spreyi de sürekli üzerinde taşırdı. Bilgim ve
görgüm bunlardan ibarettir.
...Cesedin kesin ölüm sebebinin tespiti
amacıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi Başkanlığına
gönderilmesine... [karar
verildi.]''
15. İstanbul Adli Tıp Kurumunda (ATK) 19/3/2012 tarihinde
otopsi işlemi yapılmıştır. İşlem sonucunda düzenlenen 17/9/2012 tarihli raporda
dosyada bulunan tüm tıbbi ve adli belgelerinin birlikte değerlendirilmesi ve
ATK İhtisas Kurulundan görüş alınması gerektiği bildirilmiştir.
16. Bu görüş doğrultusunda belirlenen eksiklikler
giderildikten ve ATK'ya gönderildikten sonra düzenlenen 7/11/2012 tarihli
raporun sonuç kısmı şöyledir:
'' ...KOAH olduğu, 18/3/2012 günü
Kazlıçeşmede'ki nevruz kutlamalarına katılmak için gittikleri nevruz alanına
gelmeden biber gazına maruz kalıp darp edildiği, evine geldiği, evinde bir süre
oturduktan sonra sıkıldığını söyleyerek evinin bahçesine çıkıp gezerken yere
yığıldı, Özel Arnavutköy Hastanesine ex duhul getirildiği bildirilen ..[H.Z.] hakkında düzenlenmiş adli ve
tıbbi belgelerde bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde
1-Otopsisinde sol göz kapağı altı iç
kısmında 0,5x1 cm mor renkli ekimoz , sol zigomatik bölgede 3x3 cm lik alanda
şişlik , sol kaş 1/3 medial kısmının 4 cm yukarısında 2,5 cm çapında ekimoz,
sol omuz arka kısmında 6x4 alanında mor renkli ekimoz, sol kol orta arka
kısmında 7x5 cmlikmor renkli ekimoz , sağ kol 1/2 orta iç kısımda 0,5 cm
çapında mor renkli ekimozun altında derin kesi yapıldığında görülen 10x7 cm
ekimozun lokalizasyonları , özellikleri ve ağırlıkları ile kafa tasında kırık ,
kafa içi kanama , beyin doku harabiyeti , iç organ ve büyük damar lezyonu
oluşturmadığı cihetiyle müstakilen ölüm meydana getirir nitelikte olmadığı ,
2- Kimya İhtisas Dairesinin
raporuna göre; kanda alkol (etonol ve metanol ) bulunmadığı, kanda kaligrasyon
aralığının ( 5-200 NG/ML ) altında paracetamol bulunduğu, %0.1 COHb bulunduğu,
kanda biber gazı etken maddesi capsaisin ve diydrocapsaisin aranmış olup
bulunmadığı , idrarda parasetomol bulunduğu , pericard ve safra sıvılarında
sistematikte aranan maddelerin bulunmadığı , ak ciğer örneklerinde ( sağ üst
lob, sağ orta lob, sağ alt lob , sol üst lob, sol alt lob) biber gazı etken
maddesi capsaisin ve diydrocapsaisin aranmış olup bulunmadığı, kanda ve idrarda
sistematikte aranan maddelerin bulunmadığı , literatürde capsaisin ve
diydrocapsaisin maddelerine maruz kalan kişilerin temiz hava bulunan ortama
alınması ve orksijen tedavisi uygulanması durumunda 10-15 dk içinde vücuttan
elimine olduğunu bildirildiği dikkate alındığından; kişinin olay yerinde gaza
mağruziyetinin kabulü halinde de olay yerinde bulunduğu zaman ile ölümü
arasında geçen zaman nedeniyle ölüm sonrası otopsisinde alınan örneklerde bu
gazın bulunamayacağı,
3- Otopsisinde histopatolojik tetkikinde
Myokardda septum ve sol ventrükül serbest duvarda sübendu kardiyal alanda
yoğunlaşan gri-beyaz renkli fibrotik görünümlü alanlar , septum 1/3 üstte ve
subendukardiyal alanda yoğunlaşan nedbe , perivaskülerinterstisyel fibroris
alanları , hipertrofi bulguları subendokardiyalkronik iskemik değişiklikler ,
tespit edildiğine göre; kişide, KOAH ve kronik kalp damar hastalığı
bulunduğu ve kişinin ölümünün kalp damar hastalığı sonucu meydana gelmiş olduğu
, yakın mesafeden yoğun olarak capsain ve diydrocapsaisin gazını maruziyeti
olduğunun kabulü halinde bu maruziyetin de kendisinde mevcut KOAH ve kalpdamar
hastalığının aktif hale geçmesinde efor ve stres faktörüne ilave olarak etkili
olabileceği oy birliği ile mütalaa edilmiştir. ''
2. İfadeler
17. Başvuruculardan herhangi birinin ifadesine
başvurulduğuna dair bir belgeye rastlanmamıştır.
18. H.Z.nin yeğeni olan ve olay günü yanında bulunan
Ş.Z.nin 1/3/2013 tarihinde alınan ifadesi şöyledir:
''...[H.Z] benim öz amcamdır. Geçen yıl
yapılacak nevruz gösterilerine katılmak üzere başka tanıdıklarımızda olduğu
halde [H.Z] ile altlı üstlü oturduğumuzdan dolayı evden birlikte saat
09:00 gibi evden çıktık. BDP Arnavutköy binasına gittik. Bir süre orada
oturduktan sonra halk minübüsleriyle Topkapı'ya geldik. Münibüsten indikten
sonraZeytinburnuna gidentranway durağına doğru yürüdük. Tranvay durağına 20
metre kadar bir mesafe kalmıştı ki polisin girişi kesitiğini gördük. Bizim
amacımız tranway yolunu geçerek Zeytinburnu istikametine doğru gitmekti.
Polisler geri dönmemizi istediler.Biz belki 50-60 kişi idik. Ancak polisler çok
kalabalık olduğu için direnmeden geri dönemeye başladık. Eski Topkapı garajına
doğru normal şekilde yürürken polisler acele etmemizi istediler. Ben bir anda
biber gazı atıldı . Ve kargaşameydana geldi. Kullanılan biber gazı birebir
müdahalelerde kullanılan tüp gaz değildi. Özel aleti ile atılan ve düşerken
etkisini gösteren biber gazıydı . Bunun üzerine her birimiz etrafa kaçmaya
başladık. Amcam yaşlı olduğu için kendisini minübüslerin kapalı garajın
karşısındaki minübüs durağında beklemeye başladım ve amcamı telefonla aradım.
Amcam [H.Z] minübüs garajının içinde olduğunu söyledi ve garaja
gelmememi zira garajın içini polislerin sardığını söyledi. 10 dk kadar süre
sonra amcam yanıma geldi. Kendisine bir şey olup olmadığını sordum bana
minübüslerin kapalı garaja girişteki kapısında jopla sırtına vurduklarını ve
tekme attıklarını söyledi. Bunun üzerine daha fazla orada kalmamızın bir anlamı
kalmadığını anlayınca Bayrampaşa'ya doğru yürüdük. Bayrampaşa Vergi Dairesi'nin
yanından minübüsle Arnavutköy'e döndük. Sonra birlikte eve gittik. Amcam kendi
evine bende kendi evime geçtik. Yarım saat kadar sonra amcam beni eve çağırdı.
Birlikte oturduk sohbet ettik. Ben sıkıldığımı söyleyerek dışarı çıkacağımı
söyledim. Amcam da gelmek istediğini, çıkmak istediğini söyledi. Birlikte
evimizin bahçesinde gezindik. Ayakta konuşurken bir anda amcam yere yıkıldı.
Kafasını biraz kaldırmaya çalıştı tekrar yıkıldı. Gözleri parlamaya başlayınca
yakınımızda bulunan ağabeyim [S.Z.ye] seslendim. [H.nin] pozisyonunu
biraz düzeltip, hastaneye götürdük ancak daha yoldayken amcamın öldüğünü
anladık.'' dedi.
Tanığın 18.03.2012 günü [H.Z.nin] cesedi üzerinde yapılan ölü
muayenesi sırasında tanık olarak dinlendiği ve bu ifadesinde evlerinin
bahçesinde amcası ile biraz gezindikten sonra çömelerek konuştukları sırada
amcasının yere yıkıldığını beyan ettiği hatırlatılarak soruldu: Benim şimdiki ifadem
doğrudur yani amcam ile ayaktayken sohbetederken yere yıkıldı. Otopsi
sırasındaki ifademde olayın üzüntüsü ve heyecanı ile bu şekilde beyanda
bulunmuş olabilirim. dedi.
Tanığa kardeşi Selam[i]'nin de gösterilere katılmak üzere
kendileri ile birlikte gelip gelmediği soruldu: [S.Z.] bizimle
gösterilere gelmemiştir. dedi. ''
19. Olay gününde polisin müdahalesine dair beyanlarda
bulunan C.Ş. isimli kişinin ifadesi şöyledir:
''Geçen
yıl yapılacak olan nevruz gösterilerine katılmak üzere aralarında [H.Z] olduğu halde mahalleden bir çok
arkadaşım ile Kazlıçeşme Meydanı'na gitmek için yola çıktık . Ancak meydana
alınmadığımız için eski topkapı otogarının bulunduğu yere geldiğimizde meydana
kimse alınmadığı için güvenlik güçlerinin müdahalesi ile karşılaştık. Yani gaz
bombaları atılmaya başladı. Bizim minübüsten indiğimiz yer minübüslerin
durağının bulunduğu köprünün altındaki kapalı garajın hemen önüdür. Geldiğimiz
minübüs garaja girmediğinden inip garajın içinden geçerek Zeytinburnu
istikametine doğru yürümeye başladık. Henüz 20-30 metre kadar gitmiştik ki
polislerin o bölgede de önlem aldığını gördük ve müdahale ile
karşılaştık.Gösteriye katılmak için gittiğimiz arkadaşlarım farklı sokaklara
girmişti. Çok kısa bir mesafe sonra tekrar karşılaştık. [H.Z. ile] de bu
esnada karşılaştım. Daha doğrusu olay yerine biz belirttiğim arkadaşlarla halk
minibüsü ilegelmiştik. Minibüsten eski otogarın oradaki durağında indik meydana
doğru ilerlerken gaz bombalarının etkisiyle bir kargaşa oluştu birlikte
geldiğimiz arkadaşlar birbirimizden koptuk. Çok kısa bir süre sonra [H.Z] ile
karşılaştım. Ne olup bittiğini birbirimize sorduk. Ne yapacağımızı
değerlendirmek istedik. [H.Z] bana gaz bombasının kendisini berbat
ettiğini söyleyince geçmiş olsun dedim. [H.Z] devamla ; arkasında bir
polisin jopla vurduğunu, bir polisinde ayağına tekme vurarak '' yürü lan ''
dediğini söyledi. Bu esnada saat 11.00 - 11.30 sıralarıydı. Bir müddet etrafta
dinlendikten sonra gösteri alanına giremediğimizi anlayınca minibüsle
Arnavutköy'e geri döndük. [H.Z] rahatsız olduğunu söyleyerekeve gidip
dinlenmek istediğini söyledi bende işime koyuldum. Yaklaşık 1-2 saat sonra da [H.Z.nin]
ölü haberini aldım. dedi.
İfade sırasında hazır bulunan müştekiler
vekilinin isteği üzerine müdahale eden güvenlik güçlerinin resmi üniformalı
veya sivil giyimli olup olmadıkları soruldu: Ben sivil giyimli şahısların polis
olup olmadığını bilemem ancak bize müdahale eden polisler resmi üniformalıydı.
dedi. ''
3. Başvurucuların
Talepleri, Özel Vakıf Tarafından Düzenlenen Rapor, Diğer Yazışmalar, ATK'nın
Son Raporu ve Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar
20. Başsavcılık 30/3/2012 tarihli yazısıyla, olay yeri
inceleme raporları ile olayda kullanılan biber gazının içeriğinin formülasyonu
ile birlikte gönderilmesini talep etmiştir. Emniyet Müdürlüğü olaylarda
kullanılan gaz bombası ile iki gaz fişeğini ve içeriklerini 7/5/2012 tarihinde
göndermiştir.
21. Söz konusu MP-4L-CS uzun mesafeli fişeklerin kullanım
kılavuzunda şu bilgiler yer almaktadır:
''
Tasarım: MP-4L-CSFişeği tek kimyasalCS içerikli metal gövdeyi azami 132 metre
uzaklıktaki hedefe gönderebilecek ve sonrasında yaklaşık 25 saniye CS dumanı
yayılımı yapabilecek şekilde açık alanda kullanım için tasarlanmıştır.
...
Uygulama:
Bu fişek kanun uygulayıcı kuvvetlerin
toplumsal olayların kontrolünde kalabalığı dağıtmak için yüksek miktarda atılan
düşük etkili CS kimyasal maddesi olarak kullanılır. Gerçek menzil kalabalığın
önüne yerden sürekli ateş halinde 60+ metreden azam 137 metre uzaklıktaki
kalabalığa 40-45 derece açıyla atışa bağlı olarak değişmektedir. Bu fişek
sadece açık alanlar için kullanılmalıdır.
Uygun Açık Alan Kullanım İçin Taktiksel
Hususlar:
Her zaman kalabalığın dağılması için
kaçış yolları açmalısınız.
Her zaman rüzgarı arkanıza alarak atış
yapınız.
Ters esen rüzgara karşı veya diğer kanun
kuvvetlerinin etkilenmesine karşı her zaman gaz maskesi takılmalıdır.
Karşılıklı buluşmaya karşı her zaman
dikkatli olunmalıdır.
Etkilenen ve alandan uzaklaşamayan
şahıslara her zaman ilk yardım uygulanmalıdır.
Yangın olasılığından dolayı fişekler
bina içerisine atılmamalıdır.
Bu ürün sadece eğitimli ve yetkili kanun
uygulayıcı personel tarafından kullanılmalıdır.
Ciddi yaralanmalara veya ölümle
sonuçlanmaya karşı şahısların üzerine direk olarak yakın mesafeden atış
yapmayınız.''
22. Başvurucular vekili, insan hakları alanında
çalışmalar yürüten bir vakfa başvurarak ATK raporları da sunularak olay
hakkında kendileri de yeni bir rapor isteminde bulunmuşlardır. Başvurucular
H.Z.nin polis müdahalesi ve biber gazına maruz kaldığını iddia ettikleri yerin
fotoğraflarını çekmiş; ayrıca Başsavcılıktan olay yeri olan Topkapı minibüs
durağında olay günü ve saatinde görev yapan, biber gazının kullanımından
sorumlu olan personelin tespit edilmesi ve cezalandırılması talebinde
bulunmuşlardır.
23. Adli tıp uzmanı olduğu beyan edilen Prof. Dr. Ş.K.F.
ve Uz. Dr. Ü.Ü. tarafından hazırlanan raporun değerlendirme kısmında, H.Z.de
tarif edilen künt travmatik lezyonların büyüklüğü, derecesi ve özellikleri
dikkate alındığında bu hususların tamamının H.Z.nin düşmesi sırasında meydana
gelemeyeceği, lezyonların bir kısmının olay yerinde meydana gelen
müdahalelerden kaynaklanmış olabileceği, bunların ise doğrudan ölüme yol
açabilecek nitelikte olmadığı belirtilmiştir. Bu raporda ayrıca ATK raporunda
yer alan biber gazına maruz kalan kişilerin temiz havaya çıkarılması ve oksijen
tedavisi uygulanması durumunda biber gazının 10-15 dakika içinde vücuttan
elimine olduğu şeklindeki sonuca atıf yapılmış fakat bir kimyasalla
karşılaşmanın ölüm de dâhil olmak üzere bir dizi etkeni harekete geçirdiği
belirtilmiştir. Rapora göre göz yaşartıcı kimyasallara maruz kalındığında
kullanılan maddenin miktarı, buna ne kadar maruz kalındığı, ortamın nasıl
olduğu (açık veya kapalı alan vb.), maruz kalanların dakikadaki solunum
sayıları, kronik akciğer ve kalp hastalığı olup olmadığı, ortamın ısısı ve nemi
gibi çok sayıda faktör insan sağlığı üzerinde sonuçlar doğurmaktadır. Raporda,
H.Z.nin hikâyesi özetlenmiş, ardından kimyasalla karşılaşmasından sonraki bir
saat içinde fenalaşması ve yere yığılmasına dayanılarak ölümün olası sebebinin
solunum yetersizliği ve buna bağlı olarak gelişen komplikasyonlar (asidoz)
olduğunun düşünüldüğü belirtilmiştir. Buna neden olarak da kronik kalp damar ve
akciğer hastalığının aktif hâle gelmesi gösterilmiştir. Bu tespitlerden sonra
raporda ölüm ile kimyasal gaza maruz kalma arasında nedensellik ilişkisi
olduğuna karar verildiği ifade edilmiştir.
24. Başsavcılık 30/3/2012 tarihinde olay günü Zeytinburnu
ilçesi sınırlarında Kazlıçeşme Meydanı ve çevresindeki gösterilerdemeydana
gelen olaylara ilişkin olarak düzenlenen olay yeri inceleme raporu ve
eklerinin, Arnavutköy İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen olay yeri
tutanaklarının ve H.Z.nin ölmeden önce tedavi gördüğü bir sağlık kuruluşu
bulunup bulunmadığının araştırılması, bulunması hâlinde tedavi evraklarının
temini ve olaylarda kullanılan biber gazı içeriğinin formülasyonu ile birlikte
gönderilmesini talep etmiş ve temin edilen belgeleri ATK'ya göndermiştir.
25. Başvurucular, H.Z.nin ölümüne neden olan müdahale
nedeniyle İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü ile
polislerden şikâyetçi olmuş ve otopsi işlemi yapılmasına rağmen altı aydır
düzenlenmeyen raporun bir an önce temin edilmesi talebinde bulunmuşlardır.
26. Başvurucular 26/2/2013 tarihinde Başsavcılığa
müracaat ederek H.Z.ninhayatını kaybettiği yerin tespiti içim keşif
yapılmasını, tanıklar C.Ş. ile Ş.Z.nin ifadelerine başvurulmasını, haber
ajansları ile yazışmaların yapılarak olay günündeki müdahalenin görüntülerinin
temin edilmesini, ilgili minibüs duraklarının işletmecilerinden varsa kamera
kayıtlarının dosyaya intikalinin sağlanmasını ve söz konusu mahalde görevlendirilen
tüm polis memurlarının tespit edilmesi ile ifadelerine başvurulmalarını ve
sorumluların cezalandırılmalarını talep etmişlerdir.
27. Başsavcılık ayrıca başvurucular vekilinin yukarıda
verilen dilekçesinde belirttiği hususlara ilişkin olmak üzere olay yerinde
görevlendirilen personelin tespitini Emniyet Müdürlüğünden 26/4/2013 tarihinde
talep etmiş, ATK ile raporun temini hususunda yazışmalar yapmıştır.
28. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü 3/6/2013 tarihinde,
olay tarihinde görevlendirilen personel listesini ayrıca olay değerlendirme
raporunu Başsavcılığa bildirmiştir. On sekiz sayfadan ibaret olan görev
listesine göre gaz fişeklerinin kullanıldığı iddia edilen Topkapı tramvay
duraklarında 102 polis memuru görevlendirilmiştir.
29. Başsavcılık temin ettiği tüm belgelerden sonra dosya
hakkında ''olay günü [H.Z.nin] KOAH ve kalp damar hastalığı sonucu
öldüğü, ancak olay günüZeytinburnu Kazlıçeşme Meydanı'nda yapılacak olan
izinsiz nevruz kutlamalarına katılmak üzere gittiği, meydana varamadanEski
Topkapı otogarınınbulunduğu yerdeki halen minübüs durağı olarak kullanılan
yerde polis müdahalesi ile karşılaşıldığının tanık anlatımlarıyla anlaşıldığı
ve adli tıp raporunda da darp izlerinin de tespit edildiği , olay günü polis
müdahalesi sırasında gaz kullanılıp kullanılmadığı ve kullanılmış ise bu gazın[H.Z.nin]
mevcut hastalığına etki edip etmediğinin varsa izinsiznevruz kutlamaları ile
ilgili olarak Savcılığınızca yürütülen diğer soruşturmalarla birlikte
değerlendirilmesinde fayda ve zorunluluk bulunduğu'' gerekçesiyle 28/6/2013
tarihinde yetkisizlik kararı vermiştir.
30. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da olaylarla ilgili
olarak ilk usul işlemininBaşsavcılık tarafından yapılması nedeniyle yetkisizlik
kararı vermiştir. Her iki Başsavcılığın yetkisizlik kararı vermesi nedeniyle
ortaya çıkan uyuşmazlık, İstanbul Anadolu 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/9/2013
tarihinde Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararını
kaldırması ile son bulmuştur.
31. Başsavcılık, olay günü kullanılan biber gazının
H.Z.nin ölümüne neden olup olmadığı hususunda açıklayıcı ve ayrıntılı raporun
tanzim edilmesi için 10/1/2014 tarihinde İstanbul ATK Birinci Adli Tıp İhtisas
Kuruluna yazı yazmıştır. Bu yazı üzerine hazırlanan 22/1/2014 tarihli ayrıntılı
raporun ilgili kısımları şöyledir:
'' KOAH
olduğu, 18/03/2012 günü Kazlıçeşme’deki nevruz kutlamalarına katılmak için
gittikleri nevruz alanına gelmeden biber gazına maruz kalıp darp edildiği,
evine geldiği, evinde bir süre oturduktan sonra sıkıldığını söyleyerek evinin
bahçesine çıkıp gezerken yere yığıldığı, Özel Arnavutköy Hastanesine eks duhul
getirildiği bildirilen ...[H.Z.]
hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan:
....
İhtisas Kurulumuzun 07.11.2012 tarih,
2012/24656/3980 sayı ve 4294 karar sayılı raporunda (Gaziosmanpaşa Cumhuriyet
Başsavcılığı'nın tarih ve sor. sayılı yazısı ile ölüm nedeni sorulmuş olmakla)
sonuç olarak:
“1-Otopsisinde sol göz kapağı altı iç
kısmında 0,5x1 cm mor renkli ekimoz, sol zigomatik bölgede 3x3 cm lik alanda
şişlik,sol kaş 1/3 medial kısmının 4 cm yukarısında 2,5 cm çapında ekimoz, sol
omuz arka kısımda 6x4 cm lik alanda mor renkli ekimoz, sol kol orta arka
kısımda 7x5 cm lik mor renkli ekimoz, sağ kol 1/2 orta iç kısımda 0,5 cm
çapında mor renkli ekimozun altına derin kesi yapıldığında görülen 10x7 cm
ekimozun lokalizasyonları, özellikleri ve ağırlıkları ile kafatasında kırık,
kafa içi kanama, beyin doku harabiyeti, iç organ ve büyük damar lezyonu
oluşturmadığı cihetiyle müstakilen ölüm meydana getirir nitelikte olmadığı,
2-Kimya İhtisas Dairesinin raporuna
göre; kanda alkol (etanol ve metanol) bulunmadığı, kanda kalibrasyon aralığının
(5-200ng/ml) altında paracetamol bulunduğu, %0,1 COHb bulunduğu, kanda biber
gazı etken maddesi capsaisin ve dihydrocapsaisin aranmış olup bulunmadığı,
idrarda paracetamol bulunduğu, perikard ve safra sıvılarında sistematikte
aranan maddelerin bulunmadığı, akciğer örneklerinde (sağ üst lob, sağ orta lob,
sağ alt lob, sol üst lob, sol alt lob) biber gazı etken maddesi capcaisin ve
dihydrocapsaisin aranmış olup bulunmadığı, kanda ve idrarda sistematikte aranan
maddelerin bulunmadığı, literatürde capsain ve dihydrocapsaisin maddelerine
maruz kalan kişilerin temiz hava bulunan ortama alınması ve oksijen tedavisi
uygulanması durumunda 10-15 dakika içinde vücuttan elimine olduğunun
bildirildiği dikkate alındığında; kişinin olay yerinde gaza maruziyetinin
kabulü halinde de olay yerinde bulunduğu zaman ile ölümü arasında geçen zaman
nedeniyle ölüm sonrası otopsisinde alınan örneklerde bu gazın bulunamayacağı,
3-Otopsisinde histopatolojik tetkikinde
Myokardda septum ve sol ventrtikül serbest duvarda subendokardiyal alanda
yoğunlaşan gri-beyaz renkli fibrotik görünümlü alanlar, Septum l/3 üstte ve
subendokardiyal alanda yoğunlaşan nedbe, perivasküler-interstisyel fıbrozis
alanları, hipertrofı bulguları, subendokardiyal kronik iskemik değişiklikler,
tespit edildiğine göre; kişide, KOAH ve kronik kalp damar hastalığı bulunduğu
ve kişinin ölümünün kalp damar hastalığı sonucu meydana gelmiş olduğu, yakın
mesafeden yoğun olarak capsain ve dihydrocapsaisin gazına maruziyeti olduğunun
kabulü halinde, bu maruziyetin de kendisinde mevcut KOAH ve kalp damar
hastalığının aktif hale geçmesinde efor ve stres faktörüne ilave olarak etkili
olabileceği oy birliğiyle mütalaa olunur.” şeklinde kayıtlıdır.
SONUÇ:
KOAH olduğu, 18/03/2012 günü
Kazlıçeşme’deki nevruz kutlamalarına katılmak için gittikleri nevruz alanına
gelmeden biber gazına maruz kalıp darp edildiği, evine geldiği, evinde bir süre
oturduktan sonra sıkıldığını söyleyerek evinin bahçesine çıkıp gezerken yere
yığıldığı, Özel Arnavutköy Hastanesine eks duhul getirildiği bildirilen Şevket
oğlu 1955 doğumlu Hacı Zengin hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde
bulunan verilerle otopsi bulguları birlikte değerlendirildiğinde;
1-)Otopsisinde sol göz kapağı altı iç
kısmında 0,5x1 cm mor renkli ekimoz, sol zigomatik bölgede 3x3 cm lik alanda
şişlik,sol kaş 1/3 medial kısmının 4 cm yukarısında 2,5 cm çapında ekimoz, sol
omuz arka kısımda 6x4 cm lik alanda mor renkli ekimoz, sol kol orta arka
kısımda 7x5 cm lik mor renkli ekimoz, sağ kol 1/2 orta iç kısımda 0,5 cm
çapında mor renkli ekimozun altına derin kesi yapıldığında görülen 10x7 cm
ekimozun lokalizasyonları, özellikleri ve ağırlıkları ile kafatasında kırık,
kafa içi kanama, beyin doku harabiyeti, iç organ ve büyük damar lezyonu
oluşturmadığı cihetiyle müstakilen ölüm meydana getirir nitelikte olmadığı,
2-)Kimya İhtisas Dairesinin raporuna
göre; kanda alkol (etanol ve metanol) bulunmadığı, kanda kalibrasyon aralığının
(5-200ng/ml) altında paracetamol bulunduğu, %0,1 COHb bulunduğu, kanda biber
gazı etken maddesi capsaisin ve dihydrocapsaisin aranmış olup bulunmadığı,
idrarda paracetamol bulunduğu, perikard ve safra sıvılarında sistematikte
aranan maddelerin bulunmadığı, akciğer örneklerinde (sağ üst lob, sağ orta lob,
sağ alt lob, sol üst lob, sol alt lob) biber gazı etken maddesi capcaisin ve
dihydrocapsaisin aranmış olup bulunmadığı, kanda ve idrarda sistematikte aranan
maddelerin bulunmadığı, literatürde capsain ve dihydrocapsaisin maddelerine
maruz kalan kişilerin temiz hava bulunan ortama alınması ve oksijen tedavisi
uygulanması durumunda 10-15 dakika içinde vücuttan elimine olduğunun
bildirildiği dikkate alındığında; kişinin olay yerinde gaza maruziyetinin
kabulü halinde de olay yerinde bulunduğu zaman ile ölümü arasında geçen zaman
nedeniyle ölüm sonrası otopsisinde alınan örneklerde bu gazın bulunamayacağı,
3-)Otopsisinde histopatolojik tetkikinde
Myokardda septum ve sol ventrtikül serbest duvarda subendokardiyal alanda yoğunlaşan
gri-beyaz renkli fibrotik görünümlü alanlar, Septum l/3 üstte ve
subendokardiyal alanda yoğunlaşan nedbe, perivasküler-interstisyel fıbrozis
alanları, hipertrofı bulguları, subendokardiyal kronik iskemik değişiklikler,
tespit edildiğine göre; kişide, KOAH ve kronik kalp damar hastalığı bulunduğu
ve kişinin ölümünün kalp damar hastalığı sonucu meydana gelmiş olduğu, yakın
mesafeden yoğun olarak capsain ve dihydrocapsaisin gazına maruziyeti olduğunun
kabulü halinde, bu maruziyetin de kendisinde mevcut KOAH ve kalp damar
hastalığının aktif hale geçmesinde efor ve stres faktörüne ilave olarak etkili
olabileceği ancak kişinin biber gazına maruz kalıp kalmadığı, maruz kalmış ise
ortamdaki biber gazı yoğunluğu bilinmediğinden mevcut bulgularla kişinin ölümünde
biber gazı maruziyetinin etkisi olup olmadığı hususunda kesin bir değerlendirme
yapmanın mümkün olmadığı oy birliğiyle mütalaa olunur. ''
32. Başsavcılık bu rapora istinaden 26/8/2014 tarihinde
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları
şöyledir:
''Maktul
H.Z.nin ölümünün KOAH ve kemik damar hastalığı sonucu olduğunun, biber gazına
maruz kalıp kalmadığının, maruz kalmış ise de ortamdaki biber gazının yoğunluğu
bilinmediğinden mevcut belgelerle kişinin ölümünün biber gazı etkisinin kesin
bir şekilde değerlendirilemeyeceğinin Adli Tıp 1. İhtisas Kurulunun 12/01/2014
tarihli raporu ile tespit edildiği,
Yukarıda anlatılan olayda herhangi bir
kimseye atfedilebilecek bir suç unsuru bulunmadığından olay sebebiyle CMK'nın
172. maddesi gereğince KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA... [karar verildi.]''
33. Anılan karara yapılan itiraz İstanbul 2. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 14/1/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
34. İtirazın reddine dair kararın başvuruculara 3/5/2017
tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucular 31/5/2017 tarihinde başvurucular
bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
35. Anayasa Mahkemesi Özlem Kır (B. No: 2014/5097,
28/9/2016, §§ 22-27) kararında; 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve
Salâhiyet Kanunu’nun “Zor ve silah kullanma” kenar başlıklı 16.
maddesine, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kanunun
hükmü ve amirin emri” kenar başlıklı 24. maddesine, 5237 sayılı Kanun'un
"Sınırın aşılması" kenar başlıklı 27. maddesinin (1) numaralı
fıkrasına,5237 sayılı Kanun'un "Kasten yaralama" kenar
başlıklı 86. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmına, 5237 sayılı
Kanun'un "Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" kenar
başlıklı 87. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmına, 5237 sayılı
Kanun'un "Taksirle yaralama" kenar başlıklı 89. maddesinin (1)
ve (2) numaralı fıkrasının ilgili kısımlarına yer vermiştir. Ayrıca Anayasa
Mahkemesi Güven Boğa (B. No: 2014/17222, 3/7/2019, §§ 24-30)
kararında6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanun'un ilgili hükümlerine değinmiştir.
36. Anayasa Mahkemesi Ali Ulvi Atunelli (B. No:
2014/11172, 12/6/2018, §§ 25-27) ve Özlem Kır (aynı kararda bkz. §§
28-30) kararlarında; 30/12/1982 tarihli ve 17914 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği’nin 25. maddesinin ilgili
kısımlarına, İçişleri Bakanlığının yayımladığı 25/8/2011 tarihli Toplumsal
Olaylarda Görevlendirilen Personelin Hareket Usul ve Esaslarına Dair
Yönerge'nin 10. ve 12. maddelerinin ilgili kısımlarına, Emniyet Genel Müdürlüğü
tarafından 26/6/2013 ve 22/7/2013 tarihlerinde çıkarılan iki ayrı genelgeyle
daha ayrıntılı hâle getirilen, Emniyet Genel Müdürlüğünün Aralık 2008 tarihinde
hazırladığı Göz Yaşartıcı Gaz Silahları ve Mühimmatları Kullanım Talimatı'nın
ilgili bölümlerine yer vermiştir.
B. Uluslararası
Hukuk
37. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ilgili
maddeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) konuya ilişkin
içtihatları Ali Ulvi Atunelli (aynı kararda bkz. §§ 29-45) kararında yer
almaktadır.
38. Anayasa Mahkemesi Ali Rıza Özer ve diğerleri
([GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 47-51) ve Özlem Kır (aynı kararda
bkz. §§ 31-35) kararlarında; 13/1/1993 tarihli Kimyasal Silahların
Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların
İmhası ile İlgili Sözleşme’ye, Kolluk Görevlileri Tarafından Zor ve Ateşli
Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkelerin (Birleşmiş Milletler (BM) Suçun
Önlenmesi ve Suçluların Islahı Sekizinci Kongresi, Havana, 27/8/1990-7/9/1990,
BM, A/CONF.144/28/Rev.1, 1990, s. 112-115) ilgili bölümlerine, BM barışçıl
toplanma ve gösteri yapma özgürlüğü özel raportörü tarafından hazırlanan
raporun (BM İnsan Hakları Komisyonu A/HRC/20/27, 21/5/2012) 35. maddesine,
Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin
Önlenmesi Komitesinin (CPT) biber gazına ilişkin görüş ve tavsiyelerine
değinmiştir.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
39. Mahkemenin 9/7/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
40. Başvurucular, olay günü nevruz kutlamaları için
toplanan kalabalığa göz yaşartıcı gazla müdahale edildiği Emniyet Müdürlüğü
kayıtlarında yer almasına rağmen kullanılan gaz miktarının tespit
edilemediğini, gazın kullanma talimatı kılavuzunda açık alanda kullanılması
gerektiği yazılmış olmasına rağmen kapalı alan niteliğinde olan Topkapı minibüs
duraklarında kullanıldığını, olay yeri kamera kayıtlarının getirtilmediğini,
ilgili haber ajansları ile minibüs işletmelerinden tüm kayıtların temin
edilmediğini, olayla ilgili olarak şüpheli polis memurları ile bunların amiri
konumunda olan Emniyet Müdürü, Vali ve İçişleri Bakanı hakkında soruşturma
yürütülmediğini belirterek ölüm olayı nedeniyle Anayasa'nın 10., 17., 34 ve 36.
maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
soruşturmanın yeniden başlatılarak ilgililerin cezalandırılmasını talep
etmişlerdir.
B. Değerlendirme
41. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı
17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama,.....hakkına
sahiptir."
42. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, ...kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır."
43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların iddialarının özü, H.Z.nin ölüm sebebine dair Başsavcılık
tarafından başlatılan soruşturmanın etkisiz olduğun ilişkindir. Bu nedenle
başvuru, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının etkili
soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmiş; diğer ihlal
iddiaları yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. İçişleri
Bakanı ve İstanbul Valisi Yönünden
44. Başvurucular, olayla ilgili yaptığı suç ihbarında
İçişleri Bakanı ve İstanbul Valisi hakkında soruşturma yapılmasını talep
etmiştir.
45. Başsavcılık; diğer taleplerin yanında ileri sürülen
bu iddialar karşısında soruşturmanın herhangi bir evresinde bir değerlendirmede
bulunmamıştır. Başsavcılık bu kişiler hakkında herhangi bir değerlendirmede
bulunmaksızın genel olarak H.Z.nin ölümüne ilişkin olayı araştırmaya çalışmış
ve nihayetinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
46. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı
olarak Anayasa’nın 17. maddesini ihlal edecek biçimde bir muameleye tabi
tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay
hakkında etkili resmî bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Tahir
Canan, § 25). Ancak bu konuda bir soruşturmanın başlatılabilmesi için
öncelikle iddiaların uygun delillerle desteklenmesi gerekmektedir. İddia edilen
olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul, şüpheden uzak
kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve
tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de
oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma
yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394,
6/3/2014, § 28).
47. Başvurucuların bu başlıktaki iddialarının doğrudan
eylemi gerçekleştiren kolluk görevlilerine değil olayın siyasi sorumlusu
olduğunu ifade ettiği İçişleri Bakanı ile kolluk kuvvetlerine müdahale talimatı
veren İstanbul Valisi'ne yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
48. Kolluğun müdahalesinden dolayı cezalandırılması talep
edilen kolluk amirleri ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası gereğince devletin etkili bir soruşturma
yükümlülüğünden bahsedilebilmesi için öncelikle savunulabilir bir iddianın
ortaya konulması gerekmektedir. Savunulabilir bir iddianın esasını, hakkında
soruşturma yapılacak kişilerin mağdurun yaralanmasından ceza hukuku anlamında
sorumlu olabilme ihtimalinin ortaya konulması oluşturmaktadır (Hasan Fırat [GK],
B.No: 015/9496, 31/10/2019, § 54 ve ). Aksi takdirde devletin ceza hukuku
kapsamında sorumlu olmayan kişiler hakkında da makul kabul edilemeyecek bir
şekilde soruşturma yükümlülüğü altına sokulması söz konusu olacaktır (benzer
yöndeki değerlendirmeler için bkz. İbrahim Akan, B. No: 2014/10628,
16/11/2016, § 36; Bülent Barmaksız, B. No: 2014/9771, 21/9/2016, § 28; Elif
Güneş Yıldırım, B. No: 2014/12391, 5/4/2017, § 25; Onur Cingil (2),
B. No: 2014/2976, 9/5/2018, § 60; Gamze Elvan ve diğerleri, B. No: 2015/5718,
9/5/2019, § 60; Davut Yıldız, B. No: 2014/14147, 24/1/2018, § 33).
49. Başvurucular, olay günü yapılan müdahaleye ilişkin
olarak kolluk amirlerinin verdiği somut bir talimattan söz etmemiş; genel
olarak polisin müdahalesi sonucunda H.Z.nin göz yaşartıcı gaza ve fiziksel
saldırıya maruz kaldığını ileri sürmüşlerdir. Başvurucular, kolluk
görevlilerinin ölçüsüz müdahalede bulunduğu iddiası ile kolluk amirlerinin
talimatları arasında ceza hukuku bağlamında illiyet bağını gösteren
savunulabilir bir bilgi veya belge de ortaya koymamış; verilen emirlerin kolluk
görevlilerinin yetkisini aşacak ve suç oluşturacak nitelikte hareket etmelerine
yönelik olduğunu gösteren herhangi bir somut kanıt da gösterilmemiştir.
50. Bu açıklamalar ışığında başvurucuların yaşam hakkının
ihlal edildiği iddiaları yönünden İçişleri Bakanı ve İstanbul Valisi hakkında
soruşturma yapılmasını gerekli kılan nitelikte, kolluğun orantısız
müdahalesiyle verilen talimatlar arasında illiyet bağını gösterir hiçbir kanıt
unsuru bulunmadığı, dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamındaki iddiaların soyut ve temellendirilmemiş şikâyet niteliğinde olduğu
anlaşılmıştır.
51. Öte yandan Bakanlar Kurulu üyelerinin aldığı kararlar
sonucunda cezai sorumluluklarından bahsedilebilmesi ancak Anayasa'nın mülga
100. ve TBMM İçtüzüğü'nün 107. maddesindeki koşullar gerçekleştiğinde
mümkündür. Somut olay açısından toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında meydana
gelen ve Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilebilecek
olaylar açısından Bakanlar Kurulu üyelerinin her türlü kararından ötürü
soruşturulması gerektiği şeklinde bir pozitif yükümlülüğün olduğu söylenemez.
Zira ceza hukuku bağlamında kötü muamele yasağına aykırı fiillerin
cezalandırılması için illiyet bağının ortaya konulması gerekmektedir. Aksi
hâlde ortaya çıkan durum Başbakan ve bakanların uyguladıkları genel siyasetin
ve bakanlıkların görevleri ile ilgili şikâyetlerin Cumhuriyet başsavcılıkları
tarafından incelenmesi sonucuna yola açar ki TBMM'ye ait olan bu yetkinin
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından kullanılması mümkün değildir (Onur
Cingil (2), § 61).
52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Kolluk Görevlileri Yönünden
53. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını
kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı
nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu
olayda ölen kişi, başvuruculardan Fikret Zengin'in eşi, diğer başvurucuların
ise babasıdır. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik
bulunmamaktadır.
54. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. İlkeler
55. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif
yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, kasten ya da saldırı veya kötü muameleler
sonucu meydana gelen ölüm olaylarında sorumluların tespitine ve
cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar
yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, §§ 54, 55).
56. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkının usul boyutu
konusunda benimsediği genel ilkelere göre bir ceza soruşturmasının etkililiği
için;
i. Soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete
geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini
sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 57),
ii. Ceza soruşturmasının fiilen hesap verilebilirliği
sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması, ayrıca her
olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece
gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 58),
iii. Hukuk devletine bağlılığın sağlanması ve hukuka
aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin
engellenmesi amacıyla ceza soruşturmasının makul bir özen ve süratle
yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30) gerekir.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
57. Somut olayda Cumhuriyet Başsavcılığının ölüm olayı
hakkında kendiliğinden, ivedilikle bir soruşturma başlattığı ve başvurucuların
delil toplanmasına ilişkin taleplerini dile getirebildiği, kovuşturmaya yer
olmadığına dair karara itiraz edebildiği, soruşturmaya katılım konusunda
herhangi bir engelle karşılaşmadığı görülmüştür.
58. Bu tespitler sonrasında Başsavcılığın H.Z.nin ölüm
nedeninin tespit edilmesine yönelik olarak yaptığı işlemlerin incelenmesi gerekir.
59. Ölüm sebebinin kesin olarak belirlenebilmesi için
ceset üzerinde yapılan otopsi işleminden sonra düzenlenen raporun sonuç
kısmında ''...biber gazı etken maddesi capsaisin ve diydrocapsaisin aranmış
olup bulunmadığı,... ak ciğer örneklerinde ( sağ üst lob, sağ orta lob, sağ alt
lob , sol üst lob, sol alt lob) biber gazı etken maddesi capsaisin ve
diydrocapsaisin... bulunmadığı,....literatürde capsaisin ve diydrocapsaisin
maddelerine maruz kalan kişilerin temiz hava bulunan ortama alınması ve oksijen
tedavisi uygulanması durumunda 10-15 dk içinde vücuttan elimine olduğunu
bildirildiği dikkate alındığından; kişinin olay yerinde gaza mağruziyetinin
kabulü halinde de olay yerinde bulunduğu zaman ile ölümü arasında geçen zaman
nedeniyle ölüm sonrası otopsisinde alınan örneklerde bu gazın bulunamayacağı,
kişide, KOAH ve kronik kalp damar hastalığı bulunduğu ve kişinin ölümünün kalp
damar hastalığı sonucu meydana gelmiş olduğu, yakın mesafeden yoğun olarak
capsain ve diydrocapsaisin gazını maruziyeti olduğunun kabulü halinde bu
maruziyetin de kendisinde mevcut KOAH ve kalpdamar hastalığının aktif hale
geçmesinde efor ve stres faktörüne ilave olarak etkili olabileceği'' ifade
edilmiştir.
60. Başsavcılık bu rapordan sonra H.N.nin ölümüne olay
günü kullanılan biber gazının neden olup olmadığı hususunda açıklayıcı ve
ayrıntılı rapor tanzim edilmesi için yeni bir görüş istemesi üzerine düzenlenen
22/1/2014 tarihli raporun sonuç kısmında ise ''kişide, KOAH ve
kronik kalp damar hastalığı bulunduğu ve kişinin ölümünün kalp damar hastalığı
sonucu meydana gelmiş olduğu, yakın mesafeden yoğun olarak capsain ve
dihydrocapsaisin gazına maruziyeti olduğunun kabulü halinde, bu maruziyetin de
kendisinde mevcut KOAH ve kalp damar hastalığının aktif hale geçmesinde efor ve
stres faktörüne ilave olarak etkili olabileceği ancak kişinin biber gazına
maruz kalıp kalmadığı, maruz kalmış ise ortamdaki biber gazı yoğunluğu
bilinmediğinden mevcut bulgularla kişinin ölümünde biber gazı maruziyetinin
etkisi olup olmadığı hususunda kesin bir değerlendirme yapmanın mümkün olmadığı''belirtilmiştir.
61. Alınan her iki rapora bakıldığında H.Z.nin ölüm
nedeni hususunda bir belirsizliğin olduğu anlaşılmaktadır. İlk raporda KOAH ve
kronik kalp rahatsızlığı bulunan H.Z.nin ölümünde, yakın mesafeden yoğun olarak
atılan capsain ve diydrocapsaisin gazlarının söz konusu rahatsızlıkların aktif
hâle gelmesinde rol oynayabileceği belirtilmiş olmasına rağmen ikinci raporda
H.Z.nin bu gazlara maruz kalıp kalmadığı, kalmışsa bu gazın yoğunluğu bilinemediği
için ölüm nedeni hakkında bir belirlemenin yapılamadığı ifade edilmiştir.
62. Bu belirsiz karşısında tanık ifadelerinin önem
kazandığı anlaşılmaktadır. Buna göre olay günü H.Z. ile birlikte olan Ş.Z.nin
ifadesine göre güvenlik güçlerinin göstericilere müdahalesi sırasında göz
yaşartıcı gaz kullandığı, H.Z.nin de müdahale sırasında anılan maddelere maruz
kaldığı; bundan başka olay raporunda da (bkz. § 12) katılımcılara karşı göz
yaşartıcı gazların kullanıldığı anlaşılmaktadır.
63. Başsavcılık, bunlardan başka olay gününde kullanılan
materyalleri Emniyet Müdürlüğünden temin etmiştir. Söz konusu materyalin
kullanım kılavuzunda bazı uyarılar bulunduğu halde bu materyalin kimyasal
içerikleri ile etkileri üzerinde kriminal inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
64. ATK raporunda belirtildiği üzere olay günü aralarında
H.Z.nin de olduğu gruba yönelik olarak kullanılan göz yaşartıcı maddelerin
yoğunluğu hususunda Başsavcılık tarafından bir inceleme ve değerlendirme
yapılmamıştır. Bunun yanında söz konusu maddeleri kullanan personelin bu
kimyasal maddelerin kullanım kılavuzunda yer alan ilkelere göre hareket edip
etmediği, uyarıları dikkate alıp almadığı, ayrıca bunların kullanımı için bir
eğitime tabi tutulup tutulmadığı hususlarında herhangi bir araştırmanın yapılmadığı
anlaşılmıştır.
65. Ayrıca söz konusu müdahaleye ilişkin olarak -varsa-
görüntü kaydının Başsavcılık tarafından talep edilmediği anlaşılmaktadır. Bu
bağlamda söz konusu müdahalenin hukuka uygunluğu noktasında en büyük maddi
delilin Emniyet Müdürlüğünden temin edilmesi suretiyle H.Z.nin söz konusu yerde
bulunup bulunmadığı, bulunmuşsa söz konusu müdahaleye hangi ölçekte ve nasıl
maruz kaldığı hususunda bir belirlemenin yapılmadığı değerlendirilmiştir.
Başvurucular ayrıca söz konusu müdahaleye ilişkin olarak olayın en büyük maddi
delili olan görüntülerin ilgili haber ajanslarından ve ilgili minibüs
işletmelerinden temin edilmesi yönünde taleplerde bulunmuş iseler de
Başsavcılık tarafından bu hususta bir yazışma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
66. Bunların yanında başvurucuların, güvenlik güçlerince
yapılan müdahalenin kapalı alan olarak kabul edilmesi gereken bir yer olduğu
noktasındaki yoğun iddiaları karşısında olay yeri incelemesi veya keşif
işlemlerinin yapılmasına yönelik olarak herhangi bir girişimde bulunulmadığı
anlaşılmaktadır. Tanık ifadelerine göre söz konusu müdahale, Topkapı'da bulunan
ve kapalı olarak değerlendirilebilecek nitelikteki bir yerde yapılmıştır. Bu
sebeple başvurucuların bu iddiasının araştırılmamasının önemli bir eksiklik
olduğunun altı çizilmelidir.
67. Öte yandan olay yerinin net olarak belirlenip kapalı
alan olup olmadığı tespit edilerek güvenlik güçleri tarafından yapılan
müdahalede göz yaşartıcı gazın ne kadar kullanıldığının araştırılmamasının, bu
maddelerin usulüne uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenebilmesi
açısından herhangi bir kamu görevlisinin ifadesine başvurulmamasının, görüntü
kayıtlarının ilgili yerlerden temin edilerek H.Z.nin maruz kaldığı iddia edilen
müdahalenin gerekliliği ve ölçülülüğü noktasında belirlemeler yapılmamasının
devletin yaşam hakkı kapsamındaki makul özenle etkili soruşturma yapma
yükümlülüğüne aykırılık oluşturduğu değerlendirilmiştir.
68. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
69. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
70. Başvurucular, ihlalin tespiti ile yeniden soruşturma
başlatılması talebinde bulunmuşlardır.
71. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına
da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın
ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
72. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
73. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında
yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir. Buna göre
ihlalin Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının işlem ve eylemlerinden
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
74. Bu durumda yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden soruşturma başlatılarak Anayasa Mahkemesini ihlal
sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun
yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden soruşturma yapılmak üzere Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmesine (2015/1378 sayılı soruşturma dosyası) karar verilmesi gerekmektedir.
75. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İçişleri Bakanı ile İstanbul Valisi yönünden yaşam
hakkınınusul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kolluk görevlileri bakımından yaşam hakkının usul
boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir
örneğinin Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığına (2015/1378 sayılı soruşturma
dosyası) GÖNDERİLMESİNE,
D. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 9/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.