TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MÜBECCEL UNCU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/28124)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Mübeccel UNCU
|
Vekili
|
:
|
Av. Lütfullah GÜNAYDIN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru imar durumu özel spor alanı olarak değiştirilen
taşınmaz üzerindeki kısıtlılığın ağır bir külfete yol açtığı gerekçesiyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu Ankara'nın Mamak ilçesine bağlı Kıbrıs-İmar
mahallesinde bulunan 15.761 m2 yüz ölçümlü 39337 ada 1 parsel
sayılı taşınmazın 3733 payı ile yine aynı mahallede bulunan 50.000 m2 yüz ölçümlü 39414 ada 1 parsel sayılı
taşınmazın 3396 payının malikidir.
9. Mamak Belediye Meclisinin 28/12/2001 tarihli kararını
onaylayan Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 8/3/2002 tarihli kararıyla Kıbrıs-Güney Bayındır Revizyon İmar Planı'nda
bu taşınmazların imar durumu spor alanı
olarak belirlenmiştir.
10. Başvurucu taşınmazlarının uzun süredir kamulaştırılmadığını
belirterek 13/3/2012 tarihinde Mamak Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi
(Büyükşehir Belediyesi) ile Gençlik ve Spor Bakanlığı aleyhine Ankara 23.
Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası
açmıştır. Dava dilekçesinde taşınmazlardaki hisselerin kamulaştırma bedeli
talep edilmiştir.
11. Mamak Belediye Meclisi 2/5/2012 tarihinde bu taşınmazların
imar durumlarının özel spor tesis alanı
olarak değiştirilmesine karar vermiştir. Büyükşehir Belediye Meclisi 15/6/2012
ve 9/8/2012 tarihlerinde bu kararları onaylamıştır. Onaylama kararlarının
gerekçesinde özetle şu tespitlere yer verilmiştir:
i. Başvurucunun kullanım hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle dava
açtığı belirtilmiştir.
ii. Kamu ortaklık payı tarzında ayrılmış spor, sağlık, eğitim,
rekreasyon, ağaçlandırma gibi donatı alanları için kamulaştırmasız el atma
davaları açıldığı ve "bazı avukatlar
tarafından KOP hissedarlarından yetki toplamak suretiyle el koyma konulu
marjinal bir sektör oluşturulduğu" açıklanmıştır.
iii. İmar planının yürürlüğe girdiği tarihte belirlenen donatı
alanlarının kamu mülkiyetinde olanlar hariç maliklerince özel amaçlarla
kullanılabileceği veya maliklerince planlama ilke ve esaslarına uygun ortaklaşa
imar planı değişikliği sunulabileceği yönündeki plan notlarına atıf
yapılmıştır. Bu çerçevede ilgili belediyelerce sosyal donatı tesislerinin
uygulama imar planlarına ayrı ayrı özel
ibaresi işlenmek suretiyle Belediye Meclis kararına bağlanıp Büyükşehir
Belediyesi Başkanlığına sunumlarının Meclis kararına bağlandığı ifade
edilmiştir.
iv. Sonuç olarak taşınmazın imar durumunun özel spor alanı
olarak belirlenmesinin planlama ilke ve esasları açısından uygun olduğu
belirtilerek uygulama imar planındaki değişiklik onaylanmıştır.
12. Başvurucu 6/11/2012 tarihinde Mamak Belediyesi nezdinde bu
karara itiraz etmiştir. Belediye Meclisi 2/1/2013 tarihinde itirazı reddetmiş,
bu red kararı Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 12/3/2013 tarihinde
onaylanmıştır.
13. Başvurucunun açtığı tazminat davasında yapılan yargılama
sırasında görev itirazı 29/6/2012 tarihinde reddedilmiş, bunun üzerine
davalılar idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması talebinde
bulunmuşlardır. Danıştay Başsavcılığının talebi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi
4/2/2013 tarihinde, başvurunun kabulü ile görev itirazının reddine ilişkin
kararın "davanın taşınmaz bedelinin
tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden"
kaldırılmasına karar vermiştir.
14. Mahkeme, Uyuşmazlık Mahkemesinin kararını gerekçe göstererek
2/4/2013 tarihinde yargı yolu yönünden davanın reddine karar vermiştir.
15. Başvurucu bu defa 15/7/2013 tarihinde Ankara 3. İdare
Mahkemesinde tam yargı davası açmıştır.
16. Mahkeme 1/7/2012 tarihinde konusu kalmayan dava hakkında bir
karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde,
kesinleşmiş plan değişikliğiyle özel mülkiyete konu olabilecek şekilde kullanım
amacı getirildiği belirtilmiştir. Mahkemeye göre imar planından kaynaklanan
nedenlerle kamulaştırma yapılmasına gerek kalmadığı için tazminat ödenmesine
gerek bulunmamaktadır. Mahkeme bu sebeple davanın esası hakkında bir karar
verilmesine yer olmadığı sonucuna varmıştır.
17. Başvurucu kararı temyiz etmiş, Danıştay Altıncı Dairesi
18/8/2016 tarihinde temyiz isteminin görev yönünden reddine ve dosyanın Ankara
Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
18. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi
30/12/2016 tarihinde itirazı reddederek kararı onamıştır. Daire başvurucunun
karar düzeltme talebini de 12/5/2017 tarihinde reddetmiştir.
19. Nihai karar başvurucu vekiline 2/6/2017 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucu 30/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Hüseyin Ünal, B. No: 2017/24715, 20/9/2018, §§ 17-29 kararı.
22. Danıştay Altıncı Dairesinin 12/2/2015 tarihli ve
E.2011/2547, K.2015/763 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Dosyanın incelenmesinden, Ankara İli,
... İlçesinde bulunan, ... ada, ... parsel sayılı, 4177 m² yüzölçümlü Maliye
Hazinesi mülkiyetindeki taşınmazın, imar planıyla kreş alanı olarak ayrıldığı
ve Defterdarlık Milli Emlak Dairesi Başkanlığınca ... tarihinde Milli Eğitim
Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim Genel Müdürlüğüne tahsis edildiği, dava konusu
plan değişikliğiyle uyuşmazlığa konu taşınmazın 'Özel Eğitim Tesisi Alanı'na
dönüştürüldüğü, plan değişikliği yapılırken, yukarıda değinilen Yönetmelik
kapsamında imar planındaki durumu değişecek olan sosyal ve teknik altyapı
alanındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırımcı Bakanlık ve kuruluşların
görüşleri alınmadığı gibi plan değişikliğiyle ilgili olarak; plan ana
kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, teknik ve sosyal donatı dengesini
bozmayacak nitelikte, bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelerin ve kamu yararının
zorunlu kıldığı durumların ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır.
...
Bu itibarla, gerek yatırımcı kuruluşun
görüşünün alınmaması ve gerekse plan değişikliğini gerekli kılan bilimsel,
nesnel ve kamu yararına ilişkin gerekçelerin ortaya konulmaması nedeniyle tesis
edilen plan değişikliği işleminde hukuka uyarlık bulunmadığından işlemin iptali
gerekirken, aksi yaklaşımla davanın reddine karar veren Mahkeme kararında
mevzuata ve hukuka uyarlık görülmemiştir..."
23. Danıştay Altıncı Dairesinin 20/12/2016 tarihli ve
E.2016/13035, K.2016/9113 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Dosyanın incelenmesinden, Ankara İli,
...İlçesi, ...Mahallesi, 90224 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1992 tarihli imar
planında 'spor alanı' olarak ayrıldığı, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin
... tarihli ... sayılı kararı ile imar planı değişikliği yapılarak dava konusu
taşınmazın 'özel spor alanı' olarak belirlendiği, söz konusu değişikliğin
Ankara 5. İdare Mahkemesi'nin 09.10.2013 tarih ve E:2013/538, K:2013/1546
sayılı kararıyla iptaline karar verildiği ve anılan kararının Danıştay Altıncı
Dairesinin E:2014/226, K:2016/2237 sayılı kararı ile onandığı görülmektedir.
Öncelikle 01.08.2011 tarihinde Ankara 2.
Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açıldıktan sonra Ankara Büyükşehir
Belediyesince 2013 tarihli plan değişikliği yapıldığı, anılan planın iptal
edildiği ve iptal kararının onandığı hususu dikkate alındığında, artık dava
konusu taşınmazın plansız alana dönüştüğü; taşınmazda imar planında belirlenen
kullanımdan dolayı kamulaştırmayı gerektirir bir kısıtlılığın söz konusu
olmadığı ve tazminat verilmesi şartlarının oluşmadığı ortadadır. Bu sebeple her
ne kadar İdare Mahkemesince tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş ise de,
dava konusu taşınmaza ilişkin yeniden bir planlama yapılıp yapılmadığı hususu
araştırılmadan verilen kararda isabet bulunmamaktadır.
Bu durumda, plansız konumda bulunan taşınmaz
açısından veya dava konusu taşınmaza ilişkin yeni bir plan yapıldığı ve
taşınmazın yine kamusal kullanıma ayrılarak taşınmaz üzerindeki kısıtlılığın
devam ettiği hususunun tespiti halinde ise; yeni yasal düzenleme uyarınca İdare
Mahkemesince bu hususlar göz önünde bulundurularak yeniden bir karar verilmesi
gerekmektedir..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu hissedarı olduğu taşınmazların spor alanı olarak belirlenmesiyle imar
durumuna dair açtığı dava devam ederken bu defa taşınmazın özel spor alanı tesisi ilan edildiğini
belirtmiştir. Başvurucu taşınmazların niteliğinin tek başına özel olarak nitelendirilmesinin kamu
hizmetine ayrılma niteliğini değiştirmediğini, davalı belediyelerin söz konusu
hizmetin yerine getirilmesini özel kişilere yükletemeyeceğini ifade etmiştir.
Başvurucuya göre hiç kimse imar planıyla bir kamu hizmetini yerine getirmeye mecbur
edilemeyeceği gibi imar planı gereği yerine getirilmesi gereken bir kamu
hizmeti özel kişilere yükletilemez. Başvurucu ayrıca taşınmazlar üzerindeki
kısıtlılığın belirtilen imar durumu çerçevesinde devam ettiğinden yakınmıştır.
26. Başvurucu özellikle taşınmazların toplam yüz ölçümlerine
dikkati çekerek bir futbol stadyumu büyüklüğündeki bu alanda özel spor alanı tesis edilmesinin hayatın
olağan akışına aykırı olduğunu açıklamıştır.Başvurucu taşınmazların piyasa
değerinin azaldığını ve taşınmazlardan dilediği gibi yararlanamadığını, buna
rağmen açtığı tazminat davasının ise reddedildiğini belirterek mülkiyet
hakkının, adil yargılanma hakkının, hukuk devleti ve hukuki güvenlik
ilkelerinin, eşitlik ilkesinin ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini
öne sürmüş ise de benzer durumdaki kişiler arasında farklı muamele yapıldığı
iddiasını somut bir temele dayalı olarak kanıtlayamamıştır. Diğer taraftan
başvurucunun iddia ettiğinin aksine derece mahkemelerinin kararlarında yeterli
gerekçe de olduğu görülmektedir. Son olarak başvurucu adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de hangi güvence yönünden bu hakkın ihlal
edildiğini açık bir biçimde belirtmemiştir. Başvurucunun belirtilen şikâyetinin
ise esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiği anlaşıldığından
başvurucunun belirtilen şikâyetinin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
28. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir.
29. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir (İsmail Buğra İşlek, B.
No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
30. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi
için öncelikle hukuk sisteminde hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin
başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması
gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını
giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir
nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip
bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan
beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını
düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî
koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan
uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577,
16/2/2017, § 39).
31. Somut olayda başvurucunun hissedarı olduğu taşınmazlarının
imar durumu önce spor alanı olarak
belirlenmiş, bu taşınmazların kamulaştırılmaması üzerine başvurucunun açtığı
dava devam ederken bu defa söz konusu imar durumu özel spor alanı olarak değiştirilmiştir. Başvurucunun açtığı
tam yargı davası da derece mahkemelerince söz konusu taşınmazların özel
mülkiyete konu olacak şekilde kullanım amacının getirilmiş olduğu gerekçe gösterilmek
suretiyle reddedilmiştir.
32. Başvurucu ise taşınmazların imar durumlarının özel alana ayrılmış olmasının kısıtlılık
durumunu değiştirmediğinden yakınmaktadır. Başvurucu ihlal iddiasını özellikle
taşınmazın niteliği ve yüz ölçümü dikkate alındığında özel alan belirlemesinin hukuka aykırı
olduğu savına dayandırmaktadır. Bu durumda başvurucunun davalı belediyelerce
tesis edilen idari işleme karşı hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptal davası
açabileceği gözetilmelidir. Nitekim benzer olaylarda açılan iptal davalarının
incelendiği ve koşulları oluştuğu takdirde ilgili idari işlemlerin iptaline
karar verilebildiği görülmektedir (bkz. §§ 22-23). Dolayısıyla iptal davası
yolunun başarı şansı sunan etkin bir hukuk yolu olduğu açıktır.
33. Nitekim ancak böyle bir davada taşınmazların imar
durumlarının özel alana
dönüştürülmesinin plancılık ilkelerine ve hukuka uygun olup olmadığı
tartışılabilir. Başvurucunun bireysel başvuru kapsamında dile getirdiği
iddiaların ilk defa Anayasa Mahkemesi önünde tartışılması bireysel başvurunun
ikincillik ilkesine uygun düşmez. Ayrıca bu davada özel spor alanı olarak yapılan belirlemenin iptalinin mümkün
olamayacağı dikkate alınmalıdır. Hâlbuki başvurucunun taşınmazların imar
durumlarının özel alana dönüştürülmesi işlemini ancak bir iptal davasıyla öne
sürebileceği anlaşılmaktadır. Başvurucu ise özel spor alanına ayırma işlemine
idari itirazda bulunmuş ise de bu işleme karşı iptal davası açtığına dair
herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır. Başvurucu söz konusu yolun etkin
olmadığını da ortaya koyamamıştır.
34. Diğer taraftan başvurucunun açtığı tam yargı davasında
sadece taşınmazın kamulaştırma bedelinin tazmininin talep edildiği
gözetilmelidir. Buna göre başvurucu taşınmazlarının kamulaştırılması
zorunluluğundan bahisle kamulaştırma bedelinin ödenmesi gerektiğini öne
sürmektedir. Buna karşın başvurucu kamulaştırma bedeli dışında taşınmazın özel
spor alanı olarak belirlenmesi nedeniyle uğradığı zararların tazminini talep
etmemiştir. Bunun yanında başvurucunun ne bireysel başvuru kapsamında ne de
öncesindeki dava sürecinde kamu hizmetine ayrıldığı dönem itibarıyla
taşınmazlarında kısıtlılık bulunduğu süre için geçmişe dönük olarak uğradığı
zararların tazmini yönünde bir talepte bulunmadığı da belirtilmelidir.
35. Etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yollarına
başvurulmaksızın yapılan bireysel başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru
yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir. Sonuç olarak ihlale neden
olduğu ileri sürülen söz konusu iddiaya ilişkin olarak başvuru yolları usulünce
tüketilmemiştir.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.