TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET NURULLAH TERECE VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/31370)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mehmet Nurullah TERECE
|
|
|
2. Muhammed TERECE
|
|
|
3. Muhammed Mustafa TERECE
|
|
|
4. Muhammed Talha TERECE
|
Vekili
|
:
|
Av. Aladdin İRAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ihtiyati tedbirin uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tabloda numaraları
belirtilen başvuru dosyalarının 2017/31370 numaralı bireysel başvuru dosyası
ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Batman'ın Tilmerç, Tayyar ve Alkami köylerinde bulunan
muhtelif taşınmazlara ilişkin olarak başvurucular aleyhine Batman 1. Asliye
Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 14/10/2008 tarihinde muris muvazaası nedenine
dayalı tapu iptali ve tescili davası açılmıştır. Davayı açan diğer mirasçılar,
tapuda murisleri adlarına kayıtlı olan taşınmazların kız çocuklarına mirastan
pay kalmaması için devredildiğini, bu şekilde yapılan işlemlerin mirasçılardan
mal kaçırmaya yönelik ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
9. Davacı diğer mirasçıların talebi üzerine Mahkemece 31/10/2008
tarihinde uyuşmazlık konusu taşınmazların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi
amacıyla ihtiyati tedbir konulmasına ve Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere
yazılmasına karar verilmiştir.
10. Mahkeme, 3/12/2008 tarihli ve E.2008/559 sayılı dosyayı,
hukuki ve fiilî irtibat nedeniyle E.2008/527 sayılı dosya ile birleştirmiş,
yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmiştir.
11. Mahkeme 15/5/2009 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.
Kararda, Tayyar ve Alkami köylerinde bulunan taşınmazlar yönünden yapılan
incelemede taşınmazların 3. kişilerden alındığının açık olduğu ifade edilmiş,
Tilmerç köyünde bulunan taşınmazlar yönünden yapılan incelemede ise ortak
murisin kendine ait payları dava dışı yeğenlerine devrettiği belirtilmiştir.
Ayrıca kararda ihtiyati tedbire ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. Temyiz
edilen karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 16/3/2010 tarihli kararıyla
bozulmuştur.
12. Bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde
Mahkeme 13/6/2017 tarihinde eksik harcın yatırılmaması nedeniyle davanın
açılmamış sayılmasına karar vermiştir. Karar temyiz edilmeksizin
kesinleşmiştir.
13. Başvurucular, nihai kararın tebliği üzerine bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
14. Mahkemenin 13/11/2019 tarihli yazısından başvurucuların mal
varlığı yönünden uygulanan tedbirin 11/9/2017 tarihinde kaldırıldığı
anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. İbrahim Geçer (B. No: 2014/19056,
19/2/2019, §§ 19-31) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
17. Başvurucular ihtiyati tedbir sürecinin makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San.
ve Tic. Ltd. Şti. Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic.
Ltd. Şti. (B. No: 2014/17196, 25/10/2018) başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
20. Anayasa Mahkemesi muhtemel bir alacağın güvence altına
alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin
alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir
süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş
bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak söz konusu tedbirlerin
uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi
gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin diğer tarafının
haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz konusu tedbirin
başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye
yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda
Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti., § 79).
21. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için gerek kapsamı gerekse de süresi
itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale
teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam
etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü
görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının
ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi
hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının
tanındığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi
suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San.
ve Tic. Ltd. Şti., §§ 73-80).
22. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden
ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda başvurucuların
taşınmazlarının tapu kaydına 31/10/2008 tarihinde ihtiyati tedbir şerhi
konulmuş ve bu şerh ancak 11/9/2017 tarihinde kaldırılabilmiştir. Dolayısıyla
olayda mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbir sürecinin yaklaşık 8 yıl 10 ay sürdüğü
tespit edilmiştir. Bu tedbir süreci bir bütün olarak ele alındığında söz konusu
sürenin makul olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda mülkiyet hakkını sınırlandıran
tedbirin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği sonucuna
varılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
25. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
26. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018)kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir, Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
27. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
28. İncelenen başvuruda ihtiyati tedbirin makul olmayan bir süre
devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
29. Somut olayda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı ihtiyati
tedbirin kaldırılmasını gerektirmemektedir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi
mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılan tedbirin uzun sürmesine
ilişkin olarak tedbir sürecinde mülkiyet hakkının gerektirdiği ivediliğin ve
özenin gösterilmesi bakımından yargısal makamların sorumluluğu olduğuna dikkati
çekmektedir.
30. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvuruculara net 20.000 TL manevi
tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olmaları nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen -ekli tabloda
belirtilen- harçların, ayrıca 3.000
TL vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara müştereken net 20.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D.
Ekli tabloda belirtilen harçların BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,
E. 3.000 TL vekâlet
ücretinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Batman 1. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2010/765, K.2017/353) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
27/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.