TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADALET BAHADIR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/28144)
|
|
Karar Tarihi: 2/12/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Olcay ÖZCAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Adalet BAHADIR
|
|
|
2. Aydan BAHADIR
|
|
|
3. Ongan BAHADIR
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Hamdi Tahsin ULUS
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, usule ilişkin kazanılmış hakka aykırı karar
verilmek suretiyle kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 3/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. İkinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından 11/12/2019
tarihinde başvurunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası
yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna, makul sürede yargılanma hakkı dışındaki ihlal iddiaları yönünden
kabul edilebilirlik hususunun karara bağlanmasının Bölüm kararını gerektirmesi
nedeniyle Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. İzmir ilinde ikamet etmekte olan başvurucular, Trabzon
ili Vakfıkebir ilçesi Çamlık Sahil Mahallesi'nde bulunan 289 ada 1 parsel
sayılı 7.815,39 m² yüz ölçümlü taşınmazda paylı maliktir.
10. Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından
Karadeniz Sahil Yolu İyileştirme Projesi kapsamında başvurucuların hissedarı
olduğu taşınmazın 4.829,86 m²lik kısmının yol, inşaat ve emniyet sahası olarak
kullanılmak üzere kamulaştırılmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda İdare,
başvurucular ve diğer malikler aleyhine 3/8/2006 tarihinde kamulaştırma
bedelinin tespiti ve tescili istemiyle Vakfıkebir Asliye Hukuk Mahkemesinde
(Mahkeme) dava açmıştır.
11. Mahkeme 25/7/2007 tarihinde davanın kabulüne,
taşınmazın 4.829,86 m²lik kısmının yol olarak terkinine, kamulaştırma bedelinin
1.082.245,70 TL olarak belirlenmesine ve tespit edilen bedelin hisseleri
oranında taşınmaz maliklerine ödenmesine karar vermiştir.
12. Taraflarca temyiz edilen karar Yargıtay 5. Hukuk
Dairesince (Yargıtay Dairesi) 15/9/2008 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararında,
arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinin
yöntem olarak doğru olduğu belirtilmiştir. Ancak taşınmazın bir kısmının kıyı
kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle Hazine tarafından açılan davanın
neticesinin beklenmesi gerektiğini belirten Yargıtay Dairesi, kabule göre de
Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu (Komisyon) tarafından belirlenen
bedellere göre emsalin taşınmazdan 2 kat daha değerli olduğunun anlaşılmasına
rağmen taşınmazın sit alanında kaldığı gerekçesiyle emsalin taşınmazdan 3,25
kat daha değerli olduğunu kabul ederek değer biçen bilirkişi kurulundan bu
konuda ek rapor alınmadan eksik inceleme ile daha aza hükmedildiğini ifade
etmiştir.
13. Bozmaya uyan Mahkeme tarafından alınan 28/2/2012
tarihli bilirkişi ek raporu şu şekildedir:
i. Dava tarihi olan 2/8/2006 tarihine göre hesaplama
yapılmıştır. Taşınmaz sit alanında ve imar planında yeşil alanda kaldığından bu
hususlar rayiç değerinde düşüklük yaratır.
ii. Emsal taşınmaz Vakfıkebir ilçe merkezinde köşe başı
parseldir. Düz ve sağlam zemin yapısına sahip olup imarda bitişik nizam beş kat
yapılaşmaya müsaittir. Şehir merkezinde olduğundan bankalar, ticaret borsası ve
her türlü ticari ve ekonomik merkezlerle iç içedir. Dava konusu taşınmaz ise Vakfıkebir
ilçe merkezine yaklaşık 2-2,5 km uzaklıkta, Trabzon-Samsun devlet kara yoluna
yaklaşık 170 m mesafede ve ön cepheli bir taşınmazdır. Kuzeyden denize
sıfırdır. Etrafında yazlık evler ve toplu konut inşaatları bulunmaktadır.
iii. Belediye tarafından emsal taşınmazın dava
tarihindeki emlak vergisine esas arsa m² değeri hatalı olarak 125 TL
bildirilmiştir. Oysa emsal taşınmazın dava tarihindeki emlak vergisine esas
arsa m² değeri 170 TL'dir. Dava konusu taşınmazın ise dava tarihindeki emlak vergisine
esas arsa m² değeri 60 TL'dir. Diğer koşullar da dikkate alındığında emsalin
dava konusu taşınmazdan 3,25 daha değerli olduğu sonucuna varılmıştır.
14. İtirazlar nedeniyle Mahkemece 20/4/2012 tarihinde
yeniden taşınmaz üzerinde keşif yapılmıştır. Keşif sonrası düzenlenen 4/6/2012
tarihli bilirkişi heyeti raporu şu şekildedir:
i. Dava konusu taşınmaz Vakfıkebir ilçe merkezinde imar
planı içinde ve arsa vasıflı olup her türlü yol, su, itfaiye ve çöp gibi
belediye hizmetlerinden faydalanmaktadır. Şehrin ticari, ekonomik ve kültürel
bakımdan üstün merkezlerine kısmen yakın mesafededir. Taşınmaz Vakfıkebir ve
Beşikdüzü ilçe merkezlerine 2 km, Vakfıkebir devlet hastanesine 1 km ve
yüksekokullara 500 m mesafede seyrek yapılaşmanın bulunduğu alandadır. Taşınmaz
jeolojik ve topoğrafik olarak düz ve sağlam yapıdadır. İmar planında olduğu
gibi bırakılan kadastro parseli olup ticari değeri olan bölgeye yakın, kıyı
kenar çizgisine sınır ve sit alanı içerisindedir.
ii. Taşınmazın üzerinde 2006 yılına göre 43.950,56 TL ve
9.534,96 TL değerinde iki bina mevcuttur.
iii. Kemaliye mahallesinde bulunan arsa ve bina vasıflı
73 ada 6 parsel sayılı emsal alınan taşınmazın değeri dava tarihine göre 809,62
TL/m²dir. Emsal, daha merkezi konumda olması, ticari ve kültürel merkezlere
yakın olması, araç ve insan yoğunluğu daha fazla olan bölgede bulunması,
yapılaşma bakımından avantajlı olması hususları dikkate alındığında dava konusu
taşınmazdan 3,75 kat daha değerlidir. Buna göre dava konusu taşınmazın bedeli
215 TL/m²dir.
iv. Emsal taşınmazın dava tarihindeki emlak vergisine
esas arsa m² değeri 170 TL olup dava konusu taşınmazın emlak vergi değerinin 60
TL/m² olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda emsal taşınmazın dava konusu taşınmaza
üstünlük oranı 2,83'tür.
v. 7.815,39 m² yüz ölçümlü taşınmazın 4.829,86 m²si
kamulaştırıldığından kalan alanda %40 oranında değer kaybı meydana gelmiştir.
vi. Değer takdir komisyonu serbest alım satımları dikkate
almadan ve emsal tartışması yapmadan değer takdirinde bulunmuştur.
vii. Taşınmazın kamulaştırma değeri 1.170.315,92 TL (arsa
değeri 4.829,86 m²x215TL/m²=1.038.419 TL+kalan kısmın değer düşüklüğü
%40x911,75m²x215 TL/m²=78.410,5 TL+taşınmaz üzerindeki 1. yapının değeri
43.950,56 TL+taşınmaz üzerindeki 2. yapının değeri 9.534,96 TL) hesap
edilmiştir.
15. İtirazlar üzerine Mahkeme tarafından alınan 21/2/2013
tarihli bilirkişi ek raporu şu şekildedir:
i. Taşınmaz için düzenlenen ilk bilirkişi raporunda
emsalin dava konusu taşınmazdan 5 kat daha değerli olduğu belirtilerek dava
konusu taşınmazın değeri 154,92 TL/m² hesap edilmiştir. 8/1/2007 tarihli
bilirkişi raporunda emsalin dava konusu taşınmazdan 3,20 oranında daha değerli
olduğu belirtilerek dava konusu taşınmazın değeri 211 TL/m² hesap edilmiştir.
17/4/2007 tarihli bilirkişi raporunda ise emsalin dava konusu taşınmazdan 3,25
oranında daha değerli olduğu belirtilerek dava konusu taşınmazın değeri 213
TL/m² hesap edilmiştir. Mahkeme tarafından da 3,25 oranı benimsenerek karar
verilmiştir.
ii. Bozma sonrası ek rapor alınmış ancak yapılan
itirazlar üzerine yeniden yapılan keşif sonucunda da emsal taşınmazın dava
konusu taşınmazdan 3,75 kat daha değerli olduğu tespit edilerek dava konusu
taşınmazın değeri 215 TL/m² olarak hesap edilmiştir.
iii. Kamulaştırma dosyasında ve tapu iptali tescil
dosyalarında alınan bilirkişi raporlarında aynı emsal incelenmiş ve emsalin
dava konusu taşınmazdan 3,25-3,75 oranlarında daha değerli olduğu görüşlerine
yer verilmiştir.
iv. Belediye tarafından gönderilen 27/3/2007 tarihli
yazıda emsal taşınmazın emlak vergi değeri hatalı olarak 129,87 TL/m² olarak
bildirilmiştir. Dava konusu taşınmazın ise emlak vergi değeri 60 TL/m²
olduğundan emsal taşınmazın vergi değerine oranı (125/60) 2,08 olarak yani
Yargıtay Dairesi tarafından 2 kat diye ifade edilecek şekilde tespit
edilmiştir. Ancak daha sonra emsal taşınmazın vergi değerinin 170 TL/m² olduğu
bildirilmiştir. Hesaplama da bu oran kullanılarak yapılmıştır. Bu durumda emsal
taşınmazın dava konusu taşınmaza üstünlük oranı 2,83 (170 TL/m²/60 TL/m²)
olmaktadır.
v. Dava konusu taşınmazın değeri belirlenirken sadece sit
alanında bulunması gerekçe gösterilmemiştir. Taşınmazın değerine etki eden tüm
unsurların tamamı dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır.
16. Mahkeme 18/4/2013 tarihinde, 17/4/2007 tarihli ikinci
bilirkişi heyetinden alınan raporda belirlenen kamulaştırma bedeline göre
davanın kabulüne, taşınmazın 4.829,86 m²lik kısmının yol olarak terkinine ve
kamulaştırma bedelinin 1.082.245,70 TL olarak tespitine karar vermiştir.
17. Karar taraflarca temyiz edilmiş, Yargıtay Dairesi
23/9/2013 tarihinde sair temyiz itirazlarını reddetmiş ve kararı kısmen
bozmuştur. Bozma gerekçesi şöyledir:
i. Hazine tarafından
açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda taşınmazın 2.073,73 m²lik kısmının
kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptali ile
terkinine karar verildiği belirtilmiştir. Bu bölümün ne kadarlık kısmının
kamulaştırmaya konu edilen kısım içinde kaldığı hususunda bilirkişi kurulundan
ek rapor alınarak, bu bölüm bedeline hükmedilmemesi gerekirken, kamulaştırılan
kısmın tamamının bedeline hükmedilmesinin yerinde olmadığına vurgu yapılmıştır.
ii. 11/4/2013 tarihli
ve 6459 sayılı Kanun'un 6. maddesi ile 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu'nda yapılan değişiklik uyarınca dava dört ay içinde
sonuçlandırılamadığından tespit edilen kamulaştırma bedelinden acele elkoyma
kararı ile ödenen kısmın mahsubu sonucunda kalan bölümüne 2/12/2006 tarihinden
ilk karar tarihi olan 25/7/2007 tarihine kadar faiz işletilmesi gerektiği ifade
edilmiştir.
18. Başvurucular ve diğer davalılar tarafından yapılan
karar düzeltme istemi Yargıtay Dairesi tarafından 15/9/2014 tarihinde
reddedilmiştir.
19. Mahkeme bozmaya uymuş ve diğer bazı dosyalarda alınan
bilirkişi raporları ile ölçüm yönünden kısmen çelişki bulunduğu gerekçesiyle
yeniden keşif yapılmasına karar vermiştir. Yapılan keşif sonrası düzenlenen
bilirkişi raporunda kamulaştırılmasına karar verilen bölüm içerisindeki 620,36
m²lik kısmın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı tespit edilmiştir.
20. Mahkeme 7/5/2015 tarihinde davanın kabulüne,
taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında kalan toplam 4.209,50 m²lik kısmının
kamulaştırılmasına ve yola terkinine karar vermiştir. Ayrıca Mahkeme, kıyı
kenar çizgisi içerisinde kalan 620,36 m²lik kısım için fazladan ödenen
132.136,68 TL'nin başvurucular ve diğer davalılardan hisseleri oranında
alınarak İdareye ödenmesi gerektiğini belirtmiştir.
21. Yargıtay Dairesi 29/2/2016 tarihinde, tarafların
temyiz itirazlarının bozma ile kesinleşen yönlere ilişkin olduğunu ifade ederek
kararı onamıştır.
22. Başvurucular ve diğer davalılar tarafından yapılan
karar düzeltme istemi de Yargıtay Dairesi tarafından 3/5/2017 tarihinde
reddedilmiştir.
23. Nihai karar başvuruculara 6/6/2017 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
24. Başvurucular 3/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
25. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu’nun 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kamulaştırmanın satın alma usulü
ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve
belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki
diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer
asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin
tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci
fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına
tesciline karar verilmesini ister.
Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden
itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava
dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek
taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan
araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11.2.1959 tarihli ve 7201
sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat
suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de
tebliğ olunur.
Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak
meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile yapılacak tebligatta;
...
d) 14 üncü maddede öngörülen süre
içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine idari
yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası
açabilecekleri,
...
Belirtilir.
...
14 üncü maddede belirtilen süre içinde,
kamulaştırma işlemine karşı hak sahipleri tarafından idari yargıda iptal davası
açılması ve idari yargı mahkemelerince de yürütmenin durdurulması kararı
verilmesi halinde mahkemece, idari yargıda açılan dava bekletici mesele kabul
edilerek bunun sonucuna göre işlem yapılır.
Kamulaştırma işlemine karşı idari
yargıda iptal veya maddi hatalara karşı adli mahkemelerde açılacak düzeltim
davalarında hangi idareye husumet yöneltileceğinin davetiye ve ilanda açıkça
belirtilmemiş veya yanlış gösterilmiş olması nedeniyle davada husumet yanlış
yöneltilmiş ise, gerçek hasma tebligat yapılmak suretiyle davaya devam
olunur."
26. 2942 sayılı Kanun'un 11. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"15 inci madde uyarınca
oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın
bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de
dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;
a) Cins ve nevini,
b) Yüzölçümünü.
c) Kıymetini etkileyebilecek bütün
nitelik ve unsarlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,
d) Varsa vergi beyanını,
e) Kamulaştırma tarihindeki resmi
makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya
kaynağın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde
getireceği net gelirini.
g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden
önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,
h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve
yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,
ı) (Değişik: 19/4/2018-7139/27 md.) Bu
fıkrada belirtilen unsurlara göre tespit edilen arazi bedelinin yarısını
geçmemek ve her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla bedelin tespitinde
etkili olacak diğer objektif ölçüleri,
Esas tutarak düzenleyecekleri raporda
bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin
beyanını da dikkate alarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kabul edilen
değerleme standartlarına uygun, gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı
olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.
Taşınmaz malın değerinin tespitinde,
kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer
artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr
dikkate alınmaz.
..."
B. Uluslararası
Hukuk
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ek 1 No.lu
Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve
mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse,
ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası
hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin,
mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin
ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) davanın esasını
teşkil eden zararı giderecek tazminatın ulusal mahkemeler tarafından
hesaplanması gereken hâllerde kendini bu konuda karar vermeye yetkili
görmemektedir. Doğrusu AİHM kamulaştırılan yerin değerini belirleyecek ve buna
karşılık ödenecek tazminatın kriterlerini belirlemede kendini Türk
mahkemelerinin yerine koyamaz. Ne var ki somut olaydaki dava dosyası içeriğine
göre AİHM, başvurucunun ulusal mahkemelerce hükmedilen tazminat bedelinin
mülkün değeri ile makul bir bağlantı kurmadığını gösterebildiğini
gözlemlemektedir (Yıltaş Yıldız Turistik Tesisleri A.Ş./Türkiye, B. No:
30502/96, 24/4/2003, § 38).
29. Halil Göçmen/Türkiye (B. No: 24883/07,
12/11/2013) kararında ise kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının
ihlal edildiğine karar veren AİHM, derece mahkemelerince hükmedilen tazminatın
yeterliliğini de ölçülülük bağlamında tartışmıştır. AİHM bu bağlamda öncelikle
ulusal mahkemelerin yerine geçerek kamulaştırma bedelini belirleme gibi bir
görevinin bulunmadığını ancak mahkemelerin adil veya makul olmayan kararlar
verilmesini sağlamakla yükümlü olduğunu belirtmiştir. AİHM somut olayda kamulaştırmasız
el atma tazminatına ilişkin iki ayrı bilirkişi raporu bulunduğuna dikkat çekmiş
ve derece mahkemelerince yeterli bir gerekçe gösterilmeden daha az bir bedel
öngören raporun hükme esas alınmasının müdahaleyi ölçüsüz kıldığını
belirtmiştir (Halil Göçmen/Türkiye, §§ 37-43).
30. Öte yandan Tkachenko/Rusya (B. No: 28046/05,
20/3/2018) kararında AİHM, iç hukuktaki düzenlemelere aykırı olan bir
müdahalenin de hukukilik ölçütünü karşılamadığını kabul etmiştir. Bununla
birlikte herhangi bir usule aykırılığın müdahalenin hukukiliğiyle uyumsuz kabul
edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu bağlamda AİHM, hukukun doğru biçimde
uygulanması ve yorumlanması konusunda sınırlı bir yetkisi olduğunu ve ulusal
mahkemelerin yerine geçme gibi bir sorumluluğu olmadığını ancak bu kararların
açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatasından yoksun olmaması gerektiğini
vurgulamıştır (Tkachenko/Rusya, § 52). AİHM sonuç olarak somut olayda iç
hukukta öngörülen kamulaştırma usulüne aykırı davranıldığını tespit ederek
mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Tkachenko/Rusya, §§ 53-58).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
31. Mahkemenin 2/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
32. Başvurucular, Yargıtay Dairesi tarafından verilen ilk
bozma kararında taşınmazın emsale göre 2 kat daha değersiz sayılması gerekirken
3,25 kat daha değersiz sayılmasının doğru olmadığının ve taşınmazın kıyı kenar
çizgisinde kalan kısmının Hazine adına tescil edilecek olması nedeniyle kalan
kısımda oluşacak değer azalmasının hesap edilmesi gerektiğinin ifade edildiğini
ileri sürmüştür. Ayrıca Mahkeme tarafından bozmaya uyulmasına karar verildiğine
vurgu yapan başvurucular, usule ilişkin kazanılmış haklarına aykırı olarak
önceki kararın tekrar edildiğini belirtmiştir. Sonuç olarak başvurucular, usule
ilişkin kazanılmış hakka aykırı karar verilmek suretiyle kamulaştırma bedelinin
düşük belirlendiğini ileri sürerek Anayasa'nın 12., 14., 35., 40., 46., 125. ve
138. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğinden şikâyet
etmiştir.
B. Değerlendirme
33. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz.”
34. Anayasa'nın "Kamulaştırma" kenar
başlıklı 46. maddesi şöyledir:
"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu
yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla,
özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla
gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî
irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme
bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun
uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin
gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve
turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla
gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme
süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı
doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin
ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen
taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde
kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır. "
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların şikâyetlerinin özünün kamulaştırma bedelinin düşük
belirlenmesine yönelik olduğu dikkate alındığında ihlal iddialarının mülkiyet
hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Mülkün
Varlığı ile Müdahalenin Varlığı ve Türü
37. Somut olayda başvurucuların taşınmazı
kamulaştırılmıştır. Taşınmaz mal varlığının Anayasa’nın 35. maddesinde yer alan
mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olduğunda tereddüt bulunmamaktadır.
Başvurucuların taşınmazının mülkiyetinin kamulaştırma yoluyla Hazineye geçmiş
olmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Anayasa Mahkemesinin
çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması
mülkiyetten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve
Diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26,
21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
38. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
39. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız
bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi
için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca
ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife
Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
i. Kanunilik
40. Kamulaştırmanın usul ve esasları 2942 sayılı Kanun'da
düzenlenmiştir. Somut olayda, başvuruculara ait taşınmazın yol inşaatı ve
emniyet sahası tesis etmek amacıyla İdare kararıyla kamulaştırıldığı ve
kamulaştırma sürecinin 2942 sayılı Kanun’a göre sürdürülerek tamamlandığı
görülmektedir. Bu durumda mülkiyetten yoksun bırakma sonucuna yol açan
müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.
ii. Meşru Amaç
41. Somut olayda başvurucuların taşınmazı yol, inşaat ve
emniyet sahası yapılmak üzere kamulaştırılmıştır. Ulaşım ihtiyacının
karşılanması amacıyla yol, inşaat ve emniyet sahası yapılmasında kamu yararı
bulunduğu açıktır. Bu nedenle müdahalenin meşru bir amacının da bulunduğu
değerlendirilmiştir.
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
42. Ölçülülük ilkesi; elverişlilik, gereklilik ve
orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını,
gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani
aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını,
orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç
arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM,
E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012;
E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2016/16,
K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve
diğerleri, § 38).
43. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki
müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında
gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle
sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat
ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin
eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla
malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat
taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği
durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı
sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 59).
44. Kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona
erdirildiği hâllerde taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi orantılılık
ilkesinin gereğidir. Taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık gerektiren
bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman
mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetkisinde ve
görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi
Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda
bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de
bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile
ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden yapacağı tespit, orantılılık
incelemesinden ibarettir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No:
2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No:
2014/1964, 23/2/2017, § 52).
45. Mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu
durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz
edilebilmesi için derece mahkemelerin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli
gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün
iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını
ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların
yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması
gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
46. Somut olayda, İdare tarafından bedel tespiti ve
tescil istemiyle açılan dava sırasında yapılan keşif sonucu düzenlenen
17/4/2007 tarihli bilirkişi raporunda, emsal alınan taşınmazın dava konusu
taşınmazdan 3,25 oranında daha değerli olduğu tespit edilmiş ve dava konusu
taşınmazın değeri 213 TL/m² hesap edilmiştir. Mahkeme, bu hesaplamayı yerinde
görerek davayı kabul etmiş, kamulaştırma bedelinin 1.082.245,70 TL olarak
tespitine ve belirlenen bedelin hisseleri oranında taşınmaz maliklerine
ödenmesine karar vermiştir.
47. Tarafların temyizi üzerine Yargıtay Dairesi kararı
bozmuştur. Bozma kararında arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması
yapılarak değer biçilmesinin yöntem olarak doğru olduğu ancak taşınmazın bir
kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle Hazine tarafından
açılan davanın neticesinin beklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca Yargıtay
Dairesi, kabule göre de Komisyon tarafından belirlenen bedellere göre emsalin
taşınmazdan 2 kat daha değerli olduğunun anlaşılmasına rağmen taşınmazın sit
alanında kaldığı gerekçesiyle emsalin taşınmazdan 3,25 kat daha değerli
olduğunu kabul ederek değer biçen bilirkişi kurulundan bu konuda ek rapor
alınmadan eksik inceleme ile daha aza hükmedildiğini ifade etmiştir.
48. Başvurucular, uyulmasına karar verilen Yargıtay
Dairesinin bozma kararında emsalin taşınmazdan 2 kat daha değerli olduğunun
tespit edildiği hâlde Mahkemenin usule ilişkin kazanılmış hakka aykırı karar
vermek suretiyle kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiğini ileri
sürmektedirler.
49. Taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık
gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti
uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetkisinde ve
görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi
Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda
bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de
bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile
ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden yapacağı tespit, orantılılık
incelemesinden ibarettir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, § 49; Abdülkerim
Çakmak ve diğerleri, § 52).
50. Somut olayda, başvurucular lehine olduğu ileri
sürülen bozma kararı incelendiğinde, Yargıtay Dairesinin iki hususa işaret
ettiği görülmektedir. Bunlardan ilki, taşınmazın bir kısmının kıyı kenar
çizgisi içerisinde kalması nedeniyle bu hususta açılan davanın sonucunun
beklenmesi gerektiğine ilişkindir. Bir diğer husus ise, Komisyon tarafından
belirlenen bedellere göre emsalin taşınmazdan 2 kat daha değerli olduğunun
anlaşılmasına rağmen taşınmazın sit alanında kaldığı gerekçesiyle emsalin
taşınmazdan 3,25 kat daha değerli kabul edilmesidir. Bu son durumda Yargıtay
Dairesi, değer tespit hususunda çelişki bulunduğunu görmüş ve çelişkinin
giderilmesi için bilirkişi kurulundan bu konuda ek rapor alınmadan daha az
bedele hükmedilmesinin hatalı olduğunu vurgulamıştır. Dolayısıyla Yargıtay
Dairesi kararında başvurucuların ileri sürdüğünün aksine taşınmazın bedelinin
fazla olması gerektiğine yönelik bir tespit yer almamış, yalnızca Komisyon
tarafından yapılan hesaplamadan farklı ve daha düşük bir bedel tespit
edilmesinin gerekçesinin ortaya konulması istenilmiştir.
51. Bozma kararından sonra alınan bilirkişi raporlarında,
emsal taşınmaz yönünden belediyenin daha evvel dava tarihindeki emlak vergisine
esas değeri hatalı olarak 129,87 TL/m² olarak bildirdiği ancak bu değerin
gerçeği yansıtmadığı ve emsalin emlak vergisine esas değerinin 170 TL/m² olduğu
belirtilmiştir. Emlak vergisine esas değerlerine göre de emsal taşınmazın dava
konusu taşınmaza üstünlük oranı 2,83 olarak tespit edilmiştir. Ayrıca bilirkişi
raporlarında yalnızca emlak vergisine esas değer üzerinden değerlendirme
yapılamayacağına işaret edilmiş ve emsal karşılaştırması yapılarak taşınmaza
değer biçildiği ifade edilmiştir. Yargılama süreci incelendiğinde alınan bütün
bilirkişi raporlarında, emsal alınan taşınmazın ilçe merkezinde köşe başı
parsel olduğuna, düz ve sağlam zemin niteliğinde olup imarda bitişik nizam beş
kat yapılaşmaya müsait olduğuna, şehir merkezinde bankalar, ticaret borsası ve
her türlü ticari, ekonomik ve kültürel merkezlerle iç içe olduğuna, buna karşın
dava konusu taşınmazın ise ilçe merkezine yaklaşık iki, iki buçuk km uzaklıkta,
Trabzon-Samsun devlet kara yoluna yaklaşık 170 m mesafede ve ön cepheli
olduğuna, kuzeyden denize sıfır olup etrafında yazlık evler ile toplu konut
inşaatları bulunduğuna vurgu yapılmıştır. Bilirkişiler kök ve ek raporlarında
emsalin taşınmazdan 3,25-3,75 oranında daha değerli olduğunu belirtmiş ve bunun
nedeninin taşınmazların konum ile özelliklerindeki farklılıktan kaynaklandığını
ifade etmişlerdir. Mahkeme de emsalin taşınmazdan 3,25 oranında kıymetli olduğu
değerlendirmesi yapan 17/4/2007 tarihli bilirkişi raporunu kararına esas alarak
davayı kabul etmiştir.
52. Dolayısıyla taşınmazın değerinin düşük belirlendiğine
ilişkin mülkiyet hakkına yönelik şikâyetlerin derece mahkemelerince
değerlendirilerek kök ve ek raporlar alındığı, bu raporlarda da emsalin
taşınmazdan 3,25 oranında değersiz olarak belirlenmesine ilişkin yeterli ve
ilgili gerekçeye yer verildiği anlaşılmaktadır.
53. Sonuç olarak kamulaştırılan taşınmazın niteliklerine,
geometrik durumuna ve yüzölçümüne göre başvurucuların ileri sürdüğü ihlal
iddialarına konu müdahalenin yeterli ölçüde tazminat ödenmek suretiyle
giderildiği anlaşılmıştır. Bir başka deyişle başvuruculara ödenen bedel ile
ulaşılmak istenen kamu yararı arasında orantısızlık bulunduğuna veya adil
dengenin başvurucular aleyhine bozulduğuna ilişkin bir tespitte
bulunulamamıştır. Bu nedenlerle başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal
edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
54. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 2/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.