TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÜRFİ ÇETİNKAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/29275)
|
|
Karar Tarihi: 12/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Cafiye Ece YALIM
|
Başvurucu
|
:
|
Ürfi ÇETİNKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Hatip MERCAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anlatımları mahkûmiyete esas alınan gizli tanığın
duruşmada sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen ek bilgilere göre
olaylar özetle şöyledir:
9. X, X1, X2 muhbirlerin ihbarları doğrultusunda teknik ve
fiziki takip başlatılarak elde edilen deliller sonucunda başvurucunun da
aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
(DGM) Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır.
10. X1 muhbir başvurucunun
uyuşturucu madde kaçakçılığına ceza infaz kurumundan devam ettiğini, dışardaki
işlerini bacanağı T.D. aracılığıyla yürüttüğünü; farklı tarihte
verdiği ek bilgide ise başvurucunun ceza
infaz kurumundan çıktığını, 053... numaralı telefonu kullandığını, E.S.nin
başvurucu adına uyuşturucu madde imalatı yaptığını, 053... numaralı telefonu
kullandığını bildirmiştir. Muhbir tarafından verilen telefon
numaraları teknik takibe alınmış, şüpheliler hakkında da fiziki takipler
yapılmıştır.
11. Yapılan takiplerde E.S.nin T.D.den teslim aldığı baz
hâlindeki maddeyi, şüpheli S.Ç. vasıtasıyla Rize'nin Seslidere köyüne gönderip
İ.S. ve beraberindekilere eroin imalatı yaptırdığı, daha sonra da eroini
İstanbul'a getirip T.D.ye teslim ettiği anlaşılmıştır.
12. X2 muhbirin şüpheli N.K.nın şüpheli T.D. adına 34... plakalı
kamyonet ile uyuşturucu madde nakliyesi yaptığını bildirmesi üzerine N.K.nın
evi izlenmeye başlanmış, N.K.nın kamyoneti ile 5/11/2003 günü saat 11.00
sıralarında evinden hareket ederek Ankara istikametine doğru seyir hâlinde iken
kolluk görevlileri tarafından kamyoneti durdurulmuştur. Kamyonette yapılan aramada
daralı ağırlığı 505 kg olan eroin ele geçirilmiştir.
13. Ele geçirilen eroin maddesinin sahibi olduğu iddia edilen
başvurucu ve diğer şüpheliler Narkotik Şube Müdürlüğünce yapılan eş zamanlı
operasyonlarla yakalanmışlardır. Başvurucuya ait olduğu belirtilen evde yapılan
aramada güvenlik kameralarında bulunan kasetler incelenmiş, 18/8/2003 tarihinde
T.D.nin başvurucunun evine geldiği anlaşılmıştır.
14. Soruşturma devam etmekte iken İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının yaptığı bir başka soruşturmada şüpheli olan A.A.nın kolluk ve
Savcılık beyanlarında suça konu ve ele geçirilen ağırlığı 128, 217 g olan eroin
maddesinin başvurucu tarafından oluşturulan teşekkülden temin edildiğini
bildirdiği anlaşılmıştır.
15. Savcılık, başvurucunun da aralarında yer aldığı bazı
şüpheliler hakkında uyuşturucu madde imalatı ve nakli suçlarından
cezalandırılmaları talebiyle İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu
davası açmıştır. Başvurucunun Mahkemede yapmış olduğu savunması şöyledir:
"...Yüklenen suçları kabul etmiyorum.
Huzurda bulunan diğer sanıkları şahsen de ismen de tanımam. Ben bu suçları
işlemedim. Ancak bazı güçler ilgim olmayan bazı olayları bana yıkmak
istiyorlar. Şu anda hali hazırdaki vekaletnamem bulunan avukatlarımın dışında
bazı avukatlar var, ben İstanbul 3 nolu DGM de 86 ay tutuklu olarak
yargılandım. O dava sürerken cezaevine bazı avukatlar geldiler. Ben bunların
isimlerini şu anda vermiyorum. Bunların isimleri sizin dosyanızda vardır ek
dosya halindedir. Bu kişiler eğer on milyon dolar verirsen çıkarsın, yoksa biz
3 nolu DGM ye baskı yapıyoruz sen çıkamazsın dediler ve kendilerinin bazen
JİTEM bazen de MİT Adına geldiklerini söylüyorlardı Benim bu kadar param yok
ancak param olsa da ben bunları kırk kuruş para vermem. Sonuçta ben 25 Haziran 2003
tarihinde İst. 3 nolu DGM den tahliye oldum. Bu defa belirli güçler Medya
aracılığı ile hücuma geçtiler. Bütün gazetelerde 'Ürfi'nin şaibeli tahliyesi'
şeklinde başlıklar atıldı ve yazılarda benim o zamanki 3 DGM başkanına 3000
milyon vererek maça gönderdiğim iddia ediliyordu oysa bu başkan ile ne benim
ailem ne de avukatlarım duruşma dışında ne görüşmüştür ne konuşmuştur ne yemek
yemişlerdir ne de bir arada olmuşlardır. Aslında ben tahliyemin ertesi günü
yani 26 Haziran 2003 günü tekrar tutuklanmayı beklerken sağ olsunlar 4 ay
evimde kalmama müsaade ettiler. Ben de ne yapacaklar diye düşünürken 4 ay sonra
bu olayı bana yamadılar. Bakın burada X 1 ajandan söz ediliyor bu X 1 ajan güya
benim çiftliğime gelmiş bunun ismi yazılı değil ben X 1 ajan denilen kişinin
kim olduğunu biliyorum ve ben bu kişiye düşmanım. O kişinin benim çiftliğimin
içine çiftliğimin etrafına gelmesi mümkün değildir. Gelirse ben onu alnının
ortasından kurşunlarım. X 1 kişinin adınıileride gerekirse söylerim şu anda
söylemiyorum. Ancak X 2 muhbirin kim olduğunu bilmem. O da beni
ilgilendirmiyor. Firari sanık T.D. benim bacanağımdır. Ancak ben 4 yıldan beri
onunla konuşmuyorum. Aslında ben kardeşlerim ile konuşmuyorum. Benim
kardeşlerimden A.Ç. çete suçundan ceza aldı Şu anda Bolu cezaevindedir diğer
kardeşim E.Ç. firari olarak geziyor. Hatta E.Ç. Bakırköy 3 Ağır Ceza
Mahkemesinde adam yaralamaktan yargılanıyor, kaçaktır E.Ç. isimli kardeşim bana
ateş etmiştir. O yüzden yargılanıyor. Benim bacanağım T.D. benim konuşmadığım
kardeşlerimle iyi geçindiğinden ve onlarla işbirliği yaptığından ben bacanağım
T.D. ile görüşmüyorum fakat onun karısı olan baldızım gelip gider ona bir şey
demem ama T.D. gelemez iddianameyi okudum orada evimdeki 1 nolu kameradaki
görüntülerde T.D.ye benzeyen kişiden bahsediliyor bu da doğru değil. Benim
evimin etrafı 3.5-4 metre yükseklikteki duvarlar ile çevrilidir. gece ve gündüz
üçer tane bekçi vardır 1 nolu kamera bu bahçe duvarlarının dış tarafını
görüntüler. Bu nedenle duvarların dışı herkesin gelip geçtiği bir yoldur. Bu
nedenle 1 nolu kameradaki görüntülerin benim evime geldiği iddia edilemez. buna
rağmen ben 1 nolu kameradaki görüntüde T.D.nin olmadığını iddia ediyorum.
Bunlar yalandır iftiradır. Sonuç olarak bana yapılan bir komplodur..."
16. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 19/4/2007 tarihli kararı
ile başvurucunun örgüt faaliyeti kapsamında uyuşturucu madde imal etme suçundan
24 yıl hapiscezası ve 710.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına
hükmetmiştir.
17. Yargıtay 10. Ceza Dairesi (Daire) 27/3/2008 tarihli
kararıyla hükmün bozulmasına karar vermiştir.Yargıtay bozma kararında "kovuşturma aşamasında yöntemine uygun biçimde
dinlenmediği halde kolluk tarafından soruşturma aşamasında gizli tanık olarak
dinlenen muhbirlerin beyanlarının hükme esas alınamayacağını, başvurucunun
hukuki durumunun diğer delillere göre belirlenmesi ve lehe kanun
karşılaştırmasının yapılması gerektiğini" belirtmiştir.
18. Yargıtay bozma kararından sonra Mahkemece 2008/161 Esas
numarası ile kaydı yapılan dosya, başvurucu hakkında aynı Mahkemede 2008/165
Esas numarası ile görülmekte olan dosya ile olaylar arasında fiilî ve hukuki
irtibat bulunduğu değerlendirilerek birleştirilmiştir.
19. Mahkeme, Yargıtay bozma ilamına uyularak ana dosya
kapsamında yer alan X1, X2 muhbirler ile birleşen dosya kapsamında yer alan X
muhbirin gizli tanık olarak dinlenmesine karar vermiştir.
20. Mahkemece İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak
X, X1, X2 muhbirlerin 4/12/2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
58. maddesi ile 27/12/2007 tarihli 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu kapsamında
tanık olarak dinlenmesi için hazır edilmeleri istenmiştir. X ve X2 muhbir hazır
edilmiş ancak Mahkemece X1 muhbirin dinlenmesi amacıyla 2/2/2010, 6/5/2010,
8/10/2010, 25/1/2011, 3/5/2011 tarihli duruşmalarda verilen tüm ısrarlı ara
kararlara rağmenX1 muhbire ulaşılamamıştır.
21. X ve X2 muhbirler gizli tanık olarak duruşmada dinlenmiş,
başvurucu ve müdafii tarafından sorgulanmıştır. X muhbirin 8/10/2010 tarihli
duruşmada alınan beyanının ilgili kısımları şöyledir:
"...Ben
ilk edindiğim bilgilere göre T.D., Ürfi Çetinkaya[başvurucu] ve N.K.nın
isimlerini şifaen emniyete vermiştim. Operasyon yapılıp mal yakalandıktan sonra
da bu beyanımı yazılı olarak imzaladım. Şahıslar yakalandığı için bu beyanımda
doğruluk payı da varmış gibi düşündüm. Daha sonra yaptığım araştırmalarda T.D.
ve Ürfi Çetinkaya [başvurucu] ile ilgili bilgilerden emin olamadım. Bu hususta
Emniyete tekrar gelip beyanda bulunmadım. Bunların konumlarının araştırılması
benim işim değildir. Emniyetin işidir. T.D. ve Ürfi Çetinkaya'nın tam olarak
ilgisinin olup olmadığını bilmiyorum. Emin olmadığım için kimseyi suçlamak
istemiyorum. Ne o zaman ne de şimdi herhangi bir baskı, cebir, şiddet, tehdit
ve yönlendirme altında değilim. Operasyondan sonra T.D. ve Ürfi Çetinkaya'nın
tutuklandıklarını basından öğrendim..."
22. X2 muhbirin 25/1/2011 tarihli duruşmada alınan beyanının
ilgili kısımları şöyledir:
"...Benim Ürfi Çetinkaya'nın hakkında herhangi bir bilgim yoktur,
emniyette uyuşturucu maddenin Ürfi Çetinkaya'nınolabileceği şeklinde konuşuldu,
ancak benim bir bilgim yoktur.
...Benim ihbarım üzerine üst düzey
görevlilerce toplantı yapıldı, henüz eroin ele geçmemişti, büyük bir miktar
eroinden söz edilince bu yüksek miktarın arkasındaÜrfi
Çetinkaya'nınolabileceğinden söz edildi..."
23. Başvurucu tarafından 27/9/2011 tarihli oturumda X1 muhbirin
gizli tanık olarak dinlenmesinden vazgeçilmesi, beyanlarının hükme esas
alınmaması talep edilmiştir.
24. Mahkemece, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün X1 muhbir ile
irtibat kurulamadığından tanık olarak dinlenmek üzere Mahkemede hazır
edilemediğini bildirmesi üzerine "X1
gizli tanığın kendisine ulaşılıp dinlenilmesi mümkün bulunmadığı Emniyet
Müdürlüğünden gelen 22/07/2011 tarihli yazı içeriğinden anlaşıldığından
dinlenilmesinden vazgeçilmesine, soruşturma
aşamasındaki ifadesi ile bu tanık ile ilgili ihbar tutanaklarının
okunmasına" dair ara kararı verilmiştir.
25. Mahkeme 10/12/2013 tarihli kararıyla başvurucunun teşekkül
hâlinde uyuşturucu madde imal etme suçundan 24 yıl hapis cezası ve 121.587 TL
adli para cezası cezasına mahkûmiyetine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçeli
kararının ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:
"... yapılan fiziki takipte belirtildiği
gibi Florya b. restoran önünde sanık E.S.nin görüldüğü, R.nin adına kayıtlı
34... plakalı araçla 19.45 gibi buluşma yerine gelen sanık T.D.nin, kendi
aracından inerek, sanık E.S.nin kullandığı 34... plaka aracın direksiyonuna
geçtiği, beraber Avcılar istikametine doğru gittikleri, yolların yoğun olması
nedeniyle takipten vazgeçildiği, bunun üzerine 34... plakalı aracın park
edildiği yerde beklenilmeye başlandığı, aradan yaklaşık yarım saat geçtikten
sonra, 34... plakalı aracın geldiği, sanık T.D.nin araçtan inerek kendi aracına
bindiğinin görülmesi üzerine, yeni bir araç takibine başlandığı, sanık T.D.nin
Avcılar Beylikdüzü istikametinden Hadım köyü Durusu beldesinde bulunan sanık
Ürfi Çetinkaya'nın[başvurucu] çiftliğine 21.30'da geldiğinin görülerek takibe
son verildiği; ihbarda sanık Urfı'nin beraber hareket ettiği belirlenen sanıklar T.
ve E.nin birbiri ile telefonla irtibat kurdukları, fiziki takipte nereye
gittikleri belirlenemese de sanıkların birbirlerini tanıdıklarının, irtibat
halinde olduklarının belirlendiği, bu somut olguların, x muhbirin yaptığı tüm
bu ihbarları doğruladığı,
Yapılan takiplerin değerlendirilmesi
sonrasında sanık E.S.nin M.S. ve onunla bağlantılı şahıslar ile Rize ili
Madenli Kasabası Seslidere Köyünde eroin imalatı yaptırdığı, baz halindeki
maddeyi sanık T.D.den aldığı, eroin haline getirdikten sonra istanbul'a
getirerek T.D.ye teslim ettiği, nakliye işini ise S.Ç. tarafından kullanılan ve
Gaziantep ilinde zula yaptırılan 34... plaka sayılı kamyonet ile yaptıklarının
belirlendiği,
...Devam eden süreçte sanıklar arasında
uyuşturucu imaline ve ticaretine ilişkin sürekli telefon irtibatı yaptıklarının
tespit edildiği, yapılan telefon görüşmelerinde özellikle gizliliğe riayet
konusunda birbirlerini uyardıkları, şifreli olarak görüştükleri, takip edilen
şahısları dikkatli olmaları konusunda uyardıkları,
27.10.2003 tarihli muhbir müracaat
tutanağından anlaşılacağı üzere X2 muhbirin verdiği bilgiler ile, N.K.nin 34...
plakalı zulalı kamyonetinin olduğu, 34... plakalı aracı bulunan T. isimli şahsa
ait eroin maddesinin nakliyesini yaptığı, yoğun miktarda uyuşturucu maddenin
nakliyesini yapacağına dair ihbarda bulunduğu, yapılan araştırma neticesinde
ihbarda T. ismi diye geçen şahsın T.D. olduğunun anlaşılması üzerine, N.K.nin
de takibe alındığı, fiziki takip altında bulunan N.K.nin, 5.11.2003 günü
ikametinden çıkarak, ihbarda bahsi geçen 34... plakalı kamyonetine bindiği,
Ankara istikameti Fatih Sultan Mehmetköprüsünden Kavacık çıkışına yönelmesi
üzerine sanığın İstanbul dışına çıkmak üzere olduğu anlaşılarak ihbarın değerlendirilerek
narkotik ekipleri tarafından durdurulduğı yapılan aramada; kamyonetin kasasında
33 adet karton koli içersinde, her kolide 15 paket olmak üzere l'er kg.lık
preslenmiş 495 paket daralı ağırlığı 505 kg gelen eroin'in bulunarak zapt
edildiği,
...N.K.nin aşamalardaki ifadelerinde
kamyonetinde bulunan eroinin K. isimli şahsa ait olduğunu, bu şahsın teklifini
kabul ederek, kendisine verdiği 12 milyar ile uyuşturucuları taşıdığı kamyoneti
satın alarak, uyuşturucuları taşıdığını belirttiği, soruşturma aşamasında
fotoğraf teşhis tutanağında bulunan dört ayrı şahsa ait fotoğrafların
gösterilmesi neticesinde; "adına eroin maddesi nakliyesi yapmasını
isteyen, 34 ... plakalı aracı kullanan ve yakalanan eroin maddesini teslim eden
ismini K. olarak bildiği şahsın 3.sıradaki şahıs olduğunu "ifade ederek
teşhiste bulunduğu, bu 3. sıradaki fotoğrafın narkotik şube müdürlüğü
kayıtlarında T.D. olarak kaydının yapıldığı, ayrıca N.nin, K. isimli şahsın
34... plakalı aracı kullandığını, iletişim için 0 53...., 053....numaralı
telefonları verdiğini, bu telefon numaralarını arayarak bağlantı sağladıklarını
ifade ettiği gözetildiğinde, bu plakalı aracın iş bu soruşturma kapsamında
fiziki takip neticesinde T. D.'nin kullandığı araç olduğu, aşamalarda firari
olan T.D. yakalanarak hakkında kamu davası açılarak, iş bu dava dosyası ile
birleştirildiği, yargılama sürecinde N.K. ile T. D. yüzleştirildiğinde T.D. ile
görüşmediğini, fotoğrafını teşhis ettiği şahsın K. olduğunu, bu şekilde teşhis
ettiğini, aksini kabul etmediğini belirterek çelişkili ifadeler verdiği, ancak
bu şekildeki ifadesinin dahi kendi içinde çeliştiği kabul edilerek sanığın
sıcağı sıcağına teşhis yaptığı T.D.ile karşılaşınca açık açık ifade vermekten
çekindiğinin tespit edildiği, bu şekilde yapılan ihbar ile yakalanan uyuşturucu
maddenin ve şahısların örtüştüğü, ihbarda adı geçen şahısların birbirleri ile
irtibatının somutlaştırıldığı,
...Yapılan ihbarlar üzerine sanık Ürfi
Çetinkaya'nın talimatları doğrultusunda hareket eden sanık T.D.nin N.K.ya eroin
nakil ettirdiğine dair yapılan yeni ihbarın değerlendirildiği, neticede sanık
N.K.nın yüklü miktarda eroini sevk ederken yakalandığı, bu somut olgunun,
takibi yapılan diğer olayla bağlantısı anlaşılarak, soruşturmanın güvenliği
için tüm sanıkların suçüstü yakalanması amacıyla operasyon yapılmasına karar
verildiği. Bu bağlamda fiziki ve teknik takip altında bulunan sanıkların
yakalanması, takipte geçen eroinin imal edildiği yerler olarak tespiti yapılan
Danamandıra köyündeki çiftlik, Rize Seslidere köyünde eş zamanlı arama kararı
üzerine narkotik ekiplerinin harekete geçtiği:
...Yargılama aşamasında alman adli tıp
raporlarına göre dosyada bulunan telefon görüşmelerinin sanıklar T.D. ve E.S.
ye ait olduğunun belirlendiği,
Yargılama aşamasında dinlenen X2 nolu tanığın
alınan beyanlarında N.K.nın eroin nakli yapacağını duyduğunu ve bu şekilde
Narkotik Şube Müdürlüğüne ihbarda bulunduğunu, düzenlenen ihbar tutanağı ve
ifadesinin doğru olduğunu belirttiği, ayrıca sorulan sorular üzerine N.K.nın T.
isimli şahısın adamı olduğuna dair beyanlarda bulunduğu,
Dolayısı ile sanık Urif Çetinkaya'nın
beyanları, dosyada mevcut X muhbirlerin ihbar tutanakları,sanık T.D.nın Urfı
Çetinkaya'nın evine girip çıktığına dair fiziki takip tutanağı, daha önceden
hakkında kamu davası açılan A.A. isimli sanığın beyanlarında uyuşturucu maddeyi
sanık Urfı Çetinkaya liderliğinde kurulan örgütten aldığını beyan eder şekilde
" iyi ki erken davranıp o eroinleri almışız, Urfı Çetinkaya yakalanmış
yoksa eroini nereden bulacaktık" şeklindeki beyanlarını emniyette ve
24/11/2004 tarihli savcılık beyanında söylediği, X muhbir beyanları
doğrultusunda yapılan teknik ve fiziki takipler neticesinde N. K. tarafından
nakledilen uyuşturucu maddenin yakalandığı, Ürfı Çetinkaya'nın eroin imali ve
nakli işlerini T.D. vasıtasi ile yürüttüğü , gizliliği sağlamak amacı ile
telefon ile irtibat kurmadığı, T.D.nin de uyuşturucu imal işini E.S. isimli
sanık aracılığıyla ve daha önce haklarında verilen mahkumiyet kararı kesinleşen
diğer sanıklar aracılığı ile yürüttüğü, telefon görüşmelerinde gizliliğe son
derece riayet ettikleri, mümkün olduğunca yüz yüze görüşmemeye çalıştıkları,
emniyetteki bağlantıları aracılığıyla takip işlemlerinden haberdar oldukları,
Bu şekilde sanık Ürfı Çetinkaya'nın sanıklar
E.S. ve T.D. ile birlikte uyuşturucu maddelerden eroin imali ve ticareti yapmak
suçunu işledikleri sanıkların eylemleri açısından 5237 sayılı TCK'nun
hükümlerinin daha çok lehe bulunduğu anlaşılmakla, sanıklar Urfı Çetinkaya,
E.S. ve T. D.nin detayları iddianamelerde ve daha önceki mütalalarda
açıklandığı üzere örgüt faaliyeti çerçevesinde eroin imal ettirdikleri, daha
önce haklarında verilen mahkumiyet kararları kesinleşen sanıkların aldıkları
talimatlarla Rize ilindeki çiftlikte ve S.D.ye ait İstanbul ilindeki çiftlikte
eroin imalatı yaptıkları, ve imalat için malzeme temin ettikleri böylece
teşekkül halinde uyuşturucu imali yapmak suçunu işledikleri yargılama sonucu
elde edilen tüm delillerden sabit olmakla, sanıklar Ürfı Çetinkaya, T.D. ve
E.S. nin sabit görülen eylemleri nedeniyle mahkumiyetlerine dair hüküm kurmak
gerekmiştir..."
26. Başvurucu; X1 muhbirin kollukta yaptığı iddia edilen
ihbarların yer aldığı tutanaklar ve X1 muhbirin kollukta gizli tanık olarak
alınan beyanlarının mahkûmiyete esas alındığını, Mahkemenin mahkûmiyet kararını
münhasıran dayandırdığı X1 muhbire ulaşılamaması nedeniyle muhbirin duruşmada
dinlenemediğini, X1 muhbiri sorgulayamadığını belirterek temyiz kanun yoluna
başvurmuştur.
27. Daire 9/2/2017 tarihli kararı ile muhbirin açık kimlik ve
adresinin yeniden araştırılarak bulunması hâlinde usulüne uygun şekilde
dinlenmesi, sanığın atılı suçu işlediği bilgisine nasıl ulaştığının sorulması
ve soruşturmada görev alan kolluk görevlileri hakkında açılan kamu davasının
akıbetinin araştırılması gerektiği gerekçeleriyle mahkûmiyet hükmünü bozmuştur.
28. Dairenin bozma kararı üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı 29/3/2017 tarihli yazı ile 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi
gereği itiraz yoluna başvurmuştur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının
itirazının ilgili kısımları şöyledir:
"(...) 27.10.2003
tarihinde suç konusu 494 kilo 710 gram eroini (% 55 oranında 272 kilo 90 gram
500 miligram saf eroin ihtiva eden) naklederken yakalanan ve hakkındaki
mahkûmiyet kararı daha önce onanarak kesinleşen sanık N.K. eroinin sanık T.D.ye
ait olduğunu belirterek fotoğrafından teşhis etmiş nakliye ücreti olarak 50000
ABD doları aldığını yakalanmasaydı 50000 ABD doları daha alacağını
belirtmiştir.
./..
Hakkındaki mahkûmiyet kararı onanan sanık T.D.
ise atılı suçu kabul etmediğini sadece bacanağı olan sanık Ürfi Çetinkaya'yı
tanıdığını yaklaşık 3,5-4 yıldır görüşmediklerini ifade etmiştir. Sanık Ürfi
Çetinkaya ise sadece bacanağı olan sanık T.D.yi tanıdığını 1999 yılından beri
görüşmediğini, evine gelip gitmediğini, atılı suçlamayı kabul etmediğini
savunmuştur.
Dosya kapsamı itibariyle; sanık Ürfi
Çetinkaya'nın duruşmadaki "X1 ajan denilen kişinin kim olduğunu biliyorum
ve ben bu kişiye düşmanım, o kişinin benim çiftliğimin içine çiftliğimin
etrafına gelmesi mümkün değildir. Gelirse ben onu alnının ortasından
kurşunlarım, ilerde gerekirse adını söylerim, şu anda söylemiyorum"
şeklindeki beyanları,
Bacanağı olan diğer sanık T.D. ile 3-4 yıldır
görüşmediklerini, kendisine ait çiftliğe bacanağının gelmediğini savunmasına
rağmen aynı zamanda teknik takip altında bulunan sanık T.D. ile ilgili
düzenlenen 02.09.2003 tarihli fiziki takip tutanağı içeriğine göre sanık Ürfi
Çetinkaya'ya ait çiftliğe aynı gün saat 21.30'da girdiği tespit edilmiş olup
sanık T.D.nin oldukça yüksek miktardaki suç konusu uyuşturucu maddeyi tek
başına temin edip satamayacağının anlaşılması,
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2003/332
esas 2005/357 sayılı kararı ile uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûm
olan sanık A.A.nın Cumhuriyet savcılığı ve kolluk ifadelerinde; suç konusu
eroinin (net: 93 kilo 94 gr) suç tarihi olan 22.11.2003 gününden 15 gün önce
temin edildiğini, suç konusu eroinin sahibi olan ve aynı olay nedeniyle firari
olarak aranan C.Y.nin aynı suçtan dolayı birlikte mahkûm olan sanık M.A. ve
kendisine hitaben 'Ürfi Çetinkaya yakalanmış, iyi ki biz erken davranıp bu
eroinleri ondan almışız, yoksa eroini nereden bulacaktık' şeklindeki beyanı,
Birlikte değerlendirildiğinde; Mahkemenin
sanık Ürfi Çetinkaya hakkındaki mahkûmiyet kararının gerekçesi yerinde ve
yeterli olup hükmün onanması gerektiği..."
29. Daire 4/5/2017 tarihli kararı ile itirazı yerinde görerek
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Dairenin 9/2/2017
tarihli bozma kararının kaldırılmasına ve İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin
10/12/2013 tarihli hükmünün onanmasına karar vermiştir. Onama kararının ilgili
kısımları şöyledir:
"...Olay ve yakalama tutanağı, ele geçen
uyuşturucu miktarı, haklarında mahkûmiyet hükmü onanarak kesinleşen diğer sanık
savunmaları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın uyuşturucu
madde imal etme suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından
itirazın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
...
3- Sanık hakkında hükmün incelenmesi:
Yargılama sürecindeki
işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve
savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip
tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak
kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin
saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği
anlaşıldığından; sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının
reddiyle re'sen de temyize tabi olan hükmün ONANMASINA,.."
30.
Başvurucu, nihai karardan 14/7/2017 tarihinde haberdar olduğunu beyan ederek
17/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
31. 5271 sayılı Kanun'un 58. maddesinin (2) ve (3) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(2)Tanık olarak dinlenecek kişilerin
kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir
tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler
alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve
vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması
için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
tarafından muhafaza edilir.
(3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi,
tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü
önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa;
hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir.
Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı
saklıdır.”
32. 5271 sayılı Kanun'un "Duruşmada
okunmasıyla yetinilebilecek belgeler" kenar başlıklı 211.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi şöyledir:
" a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş
veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,
...
Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce
yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu
belgeler okunabilir.
33. 5726 sayılı Kanun'un "Haklarında
koruma tedbiri kararı alınan tanıkların dinlenmelerinde uygulanacak
usuller" kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre,
haklarında tedbir kararı alınan tanıkların duruşmada dinlenmesi sırasında Ceza
Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uygulanır.
(2) Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasına mahkemece karar verilmesi hâlinde,
dinleme sırasında tanığın görüntü veya sesi değiştirilerek tanınması
engellenebilir.
(3) Tanığın, duruşma salonunda fiziksel
görünümünü engelleyecek tarzda mahkemece tayin ve tespit edilecek bir usule
göre, dinlenmesine de karar verilebilir.
...
(5) Tanığın üçüncü fıkra hükmüne göre
dinlenmesi hâlinde, Ceza Muhakemesi Kanununun 201 inci maddesinin
uygulanmasında, tanığa sorulacak soruların bu Kanun kapsamında tanık hakkında
uygulanan tedbirlerle orantılı ve amaca uygun olması gerekir. Bu amaçla, hâkim,
sorulan soruların tanığa sorulmamasına karar verebilir veya tanığı dinlerken
dolaylı dahi olsa tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soruların sorulmasına izin
vermez.
...
(8) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerine göre, hakkında tedbir uygulanan tanığın beyanı
tek başına hükme esas teşkil etmez.
...
(10) Bu madde hükümleri, savunma hakkını
kısıtlayacak şekilde uygulanamaz."
34. 5726 sayılı Kanun'un 4. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre haklarında
tanık koruma tedbiri uygulanabilecek kişiler şunlardır:
a) Ceza muhakemesinde tanık olarak dinlenenler
ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı
maddesine göre tanık olarak dinlenen suç mağdurları.
b) (a) bendi hükümlerine göre dinlenenlerin
nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın
hısımlığından üstsoy veya altsoyu, ikinci derece dahil kan veya ikinci derece
dahil kayın hısımları ve evlatlık bağı bulunanlar ile yakın ilişki içerisinde
olduğu kişiler.
(2) Tanık koruma tedbirleri, birinci fıkrada
sayılanların kendilerinin veya bu Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden
bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi bir tehlike içinde bulunması ve
korunmalarının zorunlu olması halinde uygulanabilir."
35. 5726 sayılı Kanun'un 6. maddesinin (4) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bu madde hükümlerine göre;
a) Tanık koruma kararının alınmasında; korunan
kişi veya yakınlarının karşı karşıya kaldığı tehlikenin ağırlığı ve ciddiliği,
soruşturma ve kovuşturma konusu suçun önemi, tanığın yapacağı açıklamalar,
alınacak tedbirin yaklaşık maliyeti, tanığın psikolojik durumu ve benzer
mahiyetteki diğer özellikler de göz önünde bulundurulur.
b) Yapılacak istemlerde, mutlaka gerekçe gösterilir
ve karara dayanak olabilecek hukukî ve fiilî nedenlere de yer verilir.
36. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/3/2017 tarihli ve
E.2016/7026, K.2017/3341 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Somut olayda, mahkemece tanığın
kimliğinin neden gizlendiği hususunda gerekçe yer almakta olup; gizli tanığın
beyanları soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından, kovuşturma
aşamasında ise mahkeme tarafından alınmıştır. Gizli tanık, oturum arasında
sanıklara ve müdafilerine haber verilmeksizin mahkemece dinlenilmiştir. Bununla
birlikte, ilk derece mahkemesi, dinlemeden önce sanıklara ve müdafilerine gizli
tanığa sormak istedikleri hususları bildirmeleri için uygun süre vermiş, ayrıca
daha sonra mahkemece tespit olunan gizli tanık beyanlarını da duruşmada
okumuştur. Sanıklar ve müdafileri gizli tanık beyanlarını kabul etmemişler ve
gizli tanığın kendilerinin bulunduğu duruşmada kimliği gizlenerek dinlenilmesi
yönündeki taleplerinde ısrar etmişlerdir.
Eldeki davada verilen hükümlerde, gizli tanık
beyanlarının belirleyici delil olmadığı anlaşılmaktadır. Sanıklara isnat edilen
eylemlerin gizli tanık beyanı dışında delillere dayandığı sabittir. Hükümlerin
dayanağı olan maddi vakıalar ile sanıklar arasındaki bağlantı, gizli tanık
beyanı ile sağlanmamıştır.
Mahkeme, sanıkların ve müdafilerinin savunma
haklarını korumak amacıyla sanıklara ve müdafilerine gizli tanığa sormak
istedikleri hususları bildirmeleri için yedi günden az olmayan yeterli bir süre
vermiş ve daha sonra da tespit ettiği gizli tanık beyanlarını duruşmada
okumuştur.Tanık, mahkeme tarafından dinlenildiğinden, tanığın reaksiyonları
mahkeme tarafından gözlemlenebilmiştir. Mahkeme, tanığın kimliğinin neden
gizlendiği hususunda, yeterli ve ikna edici bir gerekçeye yer vermiş, tanığın menfaatleri
ile sanıkların adil yargılanma ölçütleri içerisinde yer alan haklarını adil bir
şekilde dengelemiş olup, hükümlerini de
belirleyiciölçüdegizlitanıkifadesinedayandırmamıştır. Bu nedenler ilesanıklar
müdafilerinin mahkemece sanıkların ve kendilerinin hazır bulunmadığı duruşmada
gizli tanık beyanlarını tespit etmiş olması hukuka aykırı görülmemiştir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
37. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bir suç ile itham edilen herkes
aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
(...)
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya
çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet
edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;"
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
38. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre gizli tanık
anlatımlarının hükme esas alınmış olması, her koşulda Sözleşme’yle bağdaşmaz
değildir. Sözleşme’nin 6. maddesi her ne kadar tanıkların ve özel olarak
tanıklık için çağrılan mağdurların menfaatlerinin dikkate alınmasını açıkça
gerektirmese de bu kişilerin -yaşamları, özgürlük ve güvenlikleri gibi- genel
olarak Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına giren birçok menfaatleri de tehlikeye
girebilir. Tanıkların ve mağdurların bu tür menfaatleri, Sözleşme’nin maddi
hükümleri tarafından korunmaktadır. Bu durumlarda Sözleşme’nin 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının (d) bendi ile 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
birlikte ele alınması suretiyle sanık menfaatleri ile tanık menfaatlerinin
yargı makamları tarafından uygulanan usullerle yeterince dengelenmesi gerekir (Doorson/Hollanda, B. No: 20524/92,
26/03/1996, §§ 69, 70, 72).
39. Bu hâllerde kimliği gizlenen kişinin ön yargılı, düşmanlıkla
hareket eden veya güvenilmez biri olup olmadığını sınama ya da
söyleyeceklerinin inandırıcılığı üzerine şüphe çekebilme imkânından savunmanın
yoksun kalabilmesi de söz konusudur. Diğer taraftan kimliği gizlenen kişilerin
duruşmada hazır bulunmaması yargılamayı yapan hâkimlerin bu kişilerin hâl ve
tavırlarını gözlemlemesini, böylece bu kişilerin güvenilirliği hakkında kendi
izlenimini oluşturmasını da engeller. Bu hususta AİHM, alınacak olan ifadenin
güvenilirliğini adil ve uygun olarak değerlendirmeye imkân tanıyan usule
ilişkin önlemleri de içeren yeterli dengeleyici faktörlerin bulunması
gerektiğini belirtmektedir (Al-Khawaja
veThery/Birlesik Krallık [BD], B. No: 26766/05 ve 22228/06,
15/12/2011, § 147; Ellis, Simms ve Martin/Birlesik
Krallık (k.k.), B. No: 46099/06 ve 46699/06, 10/4/2012, § 78;Pesukıc/İsviçre, B. No: 25088/07,
6/12/2012, § 45).
40. AİHM, duruşma salonunda bulunmayan tanıkların durumu ile
gizli tanıkların durumunun benzer olduğunu kabul etmektedir (Ellis, Simms ve
Martin/Birleşik Krallık, § 74, 75). Bu nedenle mahkeme önünde sözlü olarak
ifade vermesi için çağrılan gizli tanıkların bulunduğu bir yargılamanın
adilliğini değerlendirirken AİHM, ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için
makul gerekçelerin olup olmadığını incelemektedir. İkinci olarak gizli tanık
ifadesinin verilecek hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığını
değerlendirmektedir. Üçüncü olarak hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli
tanığın ifadesine dayanması durumunda yargılamaları detaylı incelemelere tabi
tutmaktadır (Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık, §§ 119, 147;
Pesukıc/İsviçre, § 45; Balta ve Demir/Türkiye, B. No: 48628/12, 23/6/2015, §
39).
41. AİHM, bu üç kriterin varlığı hâlinde gizli tanık ifadelerine
dayanılması durumunda dahi adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar
vermektedir (Ellis, Simms ve Martin/Birleşik
Krallık, § 89).
42. AİHM'e göre kanıtın
tekliğinden sanık aleyhine tek kanıtın olması, kanıtın belirleyiciliğinden ise davanın
sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan belirleyici kanıt olması
anlaşılmalıdır. Bu bağlamda diğer kanıtlar ne kadar güçlü olursa gizli tanığın
ifadesinin belirleyici olma ihtimali o kadar azalır (Ellis, Simms ve Martin/Birleşik Krallık, § 77). Bu bakımdan
gizli tanığın verdiği ifadenin mahkûmiyet kararının tek nedeni veya belirleyici
unsuru olduğu durumlarda usul işlemleri en detaylı incelemelere tabi
tutulmalıdır. Verilen ifadenin güvenilirliğinin uygun bir şekilde
değerlendirebilmesi için usule ilişkin güçlü teminatlar da dâhil olmak üzere
taraflar arasında dengeleyici unsurların varlığından emin olunmalıdır (Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık, §
147).
43. Tanığın sanığa saldığı korkudan yararlanması mağdur ve tanık
haklarına aykırıdır. Bu şekilde hareket eden sanık Sözleşme'nin 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının (d) bendi çerçevesindeki haklarından feragat etmiş
sayılır. Pek çok olayda korku sanığın ve onunla ilişkili olanların şöhretinden
kaynaklanmaktadır. Yerel mahkeme ilk olarak korkunun nesnel temelleri olup
olmadığını, ikinci olarak nesnel temellerin kanıtlarla desteklenip
desteklenmediğini belirlemek için uygun soruşturmaları yapmak zorundadır (Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık, §§
122, 123, 124).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
44. Mahkemenin 12/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
45. Başvurucu; X1 muhbirin soruşturma aşamasında gizli tanık
olarak verdiği beyanlarının esas alınarak hüküm kurulduğunu, gizli tanığı sorgulama
imkânı tanınmadığını, X1 muhbir tutanaklarının sahte olduğunu, hukuka aykırı
delil oluşturulduğunu belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
46. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında (kapatılan) İstanbul
10. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/12/2013 tarihli kararıyla uyuşturucu madde imal
etme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulurken somut deliller olarak yakalama,
arama-el koyma, fiziki takip, iletişim tespit, fotoğraf teşhis tutanakları, ekspertiz
raporları ile diğer sanıkların aşamalardaki beyanlarına dayanıldığı
bildirilmiş; Yargıtay 10. Ceza Dairesinin ise karar düzeltme yoluyla 4/5/2017
tarihinde, olay ve yakalama tutanağı, ele geçen uyuşturucu miktarı, haklarında
mahkûmiyet hükmü onanarak kesinleşen diğer sanık savunmaları, tanık beyanları
ve tüm dosya kapsamını başvurucunun mahkûmiyetine yeterli görerek anılan yerel
mahkeme kararını onadığı, başvurucunun mahkûmiyetinin belirleyici dayanağının
sadece duruşmada dinlenemeyen gizli tanık X1 olmadığı belirtilmiştir.
47. Bakanlık ayrıca, başvurucunun Mahkeme huzurundaki "X 1 ajan denilen kişinin kim olduğunu biliyorum
ve ben bu kişiye düşmanım. O kişinin benim çiftliğimin içine çiftliğimin
etrafına gelmesi mümkün değildir. Gelirse ben onu alnının ortasından
kurşunlarım. İleride gerekirse adını söylerim, şu anda söylemiyorum."
şeklindeki beyanı ve bu beyana Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 9/2/2017 tarihli
kararının muhalefet şerhi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında
yer verildiği, itirazın kabul edilerek başvurucunun mahkumiyetinin onandığının
anlaşıldığı, başvurucunun X1 isimli gizli tanığı tanıdığını, X1 ile düşman
olduklarını ifade ettiğini ve Mahkeme huzurunda kendisini ölümle tehdit
ettiğini, yargılamaya konu suçların mahiyeti ile başvurucunun Mahkeme
huzurundaki tavrının gizli tanığın duruşmaya katılmaması için makul gerekçeler
olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir.
48. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu beyanda bulunmuştur.
Başvurucu; mahkûmiyet hükmünün belirleyici dayanağının gerçekte var olmayan X1
muhbire atfen düzenlenen tutanaklar olduğunu, diğer delillerin kendisiyle
ilgili olmadığını, X1 muhbirin duruşmada sorgulanamadığını belirtmiştir.
B. Değerlendirme
49. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma
hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
50. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
51. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
52. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır.
Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde bir suç ile
itham edilen herkesin iddia tanıklarını sorguya çekme hakkının olduğu
belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının tanık sorgulama hakkını
da kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Serdar
Batur, B. No: 2014/15652, 24/5/2018, § 41).
53. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için
kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya
konması gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla birlikte eğer bir mahkûmiyet,
sadece veya belirleyici ölçüde sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında
sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen
ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Sözleşme'nin 6. maddesindeki
güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur. Olayın tek tanığı varsa ve
sadece bu tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık, duruşmada
dinlenmeli ve sanık tarafından sorgulanmalıdır. Bu tanığın sanığın
sorgulamadığı bir dönemde alınan önceki ifadesine dayanılarak mahkûmiyet kararı
verilemez (Atila Oğuz Boyalı, B.
No: 2013/99, 20/3/2014, § 46).
54. Bir sanığın hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması
sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların
beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın
yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle sanık, aleyhindeki tanık
beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama
ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini huzurda sınayabilecek (test
edebilecek), tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu
sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilecek ve yargılama makamının
uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil savunmanın
argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, § 55).
55. Bazı olaylarda tanığın kim olduğunun sanıklar tarafından
bilinmesi, tanığın kendisi veya yakınları için tehlike doğurabilir. Tanıklık
yapacak olanların misillemeye uğramaktan korkmak için haklı sebepleri
bulunabilir. Ayrıca örgütlü suçla mücadelede tanığın kimliğinin gizli tutulması
hafife alınamaz. Örgütlü suçlardaki artış, bazı tedbirlerin alınmasını
gerektirebilir. Bu nedenle bir tanığın kimliği saklı tutulmuşsa savunma
tarafının ceza yargılamalarında normal koşullarda bulunmayan zorluklarla karşı
karşıya kalabileceği de gözönünde bulundurulmalıdır (Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015, § 57).
56. Nitekim kamu görevini yerine getirerek verdiği bilgiler
dolayısıyla tanığın kendisinin veya tanıklığı nedeniyle yakınlarının ya da
mallarının korunmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Zira korunamayan ve
kendisinin veya yakınlarının hayatından endişe duyan bir tanığın -ceza alacak
bile olsa- bildiklerini anlatması mümkün olamayabilecektir. Buna göre kamu
görevini yerine getiren tanığın verdiği bilgiler dolayısıyla zarara uğramaması
için gerekli tedbirleri almak da devletin sorumluluğundadır (AYM, E.2008/12,
K.2011/104, 16/6/2011).
57. Bununla birlikte tanıklar tarafından duyulan her türlü
korku, onların kimliklerinin saklı tutulmasına ve duruşmada tarafların
huzurunda dinlenmemesine gerekçe yapılmaz. Böylesi bir durumda duyulan korkunun
objektif nedenlere dayanıp dayanmadığı ve somut temellerinin bulunup bulunmadığı
ortaya konulmalıdır. Nitekim bu gereklilikler ilgili kanunlarda da
belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 58. maddesi uyarınca tanık olarak
dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları
açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa kimlikleri gizli tutulabilecektir.
Aynı şekilde tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka
türlü önlenemeyecekse ya da maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike
oluşturacaksa hâkim hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı
dinleyebilecektir. 5271 sayılı Kanun, böylelikle hem tanığın kimliğinin gizli
tutulması hem de duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olan kişilerin
yokluğunda tanığın dinlenmesi için ağır bir tehlikenin varlığını aramaktadır.
5276 sayılı Kanun da ağır ve ciddi bir tehlikenin var olması hâlinde bu tür
tedbirlere başvurma imkânını öngörmektedir (Serdar
Batur, § 46).
58. Anayasa Mahkemesi; somut norm denetimi kapsamında AİHM
kararlarına da atıfta bulunmak suretiyle verdiği bir kararında, muhakemenin bir
bütün olarak adil olması şartıyla sanıktan gelecek haksız müdahalelerden
korunması için yeterli sebep mevcutsa tanığın kimliğinin gizli tutulmasının
mümkün olabileceğini, açık celse dışında verilen bu tarz ifadelerin ancak
savunma için tanığın ve ifadesinin inanılırlığını ve güvenilirliğini sorgulama
fırsatını teminat altına alan telafi edici önlemlerin sağlanması gerektiğini,
savunma hakkı üzerindeki kısıtlamaların asgaride tutulmuş olması ve bu
kısıtlamaların tanığın korunmasını sağlamak için lüzumlu olması gerektiğini,
sanığın çıkarlarının ona karşı ifade veren tanığın çıkarlarıyla dengelenmesinin
zorunlu olduğunu belirtmiştir (AYM, E.2008/12, K.2011/104, 16/6/2011).
59. Bu durumda ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul
gerekçelerin olup olmadığının ve ikinci olarak gizli tanık ifadesinin verilecek
hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığının değerlendirilmesi
gerekir. Gizli tanık beyanının mahkeme kararının dayandığı belirleyici delil
olduğu bu şekilde tespit edildikten sonra üçüncü olarak savunma tarafına
dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği de
belirlenmelidir. Hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine
dayanması durumunda yargılama detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Eğer
sanık veya müdafii tarafından güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması
amacıyla sorgulanmamış tanık delili, mahkeme kararının dayandığı esas veya
belirleyici delil ise ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş
ise adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (Baran Karadağ, §§ 68, 72).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
60. Somut olayda başvurucunun teşekkül hâlinde uyuşturucu madde
imal etme suçundan mahkûmiyetine karar verilmiştir. Başvurucu, beyanları hükme
esas alınan X1 muhbirin kovuşturma aşamasında dinlenememesi nedeniyle
sorgulanamadığını iddia etmiştir.
61. Mahkemece 2/2/2010 tarihinde X muhbirlerin 5726 sayılı Kanun
çerçevesinde gizli tanık olarak dinlenmesi için Emniyet Müdürlüğüne yazı
yazılarak hazır edilmesi istenmiştir. X ve X2 muhbirler duruşmada hazır
edilerek gizli tanık olarak dinlenmiş, başvurucunun X ve X2 muhbirleri
sorgulaması sağlanmıştır. X1 muhbirin ise dinlenmek üzere duruşmaya
getirtilmesi talebi Mahkemece 6/5/2010, 8/10/2010, 25/1/2011, 3/5/2011 tarihli
oturumlarda yinelenmesine rağmen Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen yazı
cevabında X1 muhbir ile irtibat kurulamadığından hazır edilemeyeceği
bildirilerek yerine getirilememiştir. Mahkeme, X1 muhbirin duruşmada gizli
tanık olarak dinlenmesi amacıyla makul bir çaba göstermiştir.
62. Başvurucu, savunma yaptığı sırada ölümle tehdit ettiği X1
muhbirin dinlenmesinden vazgeçilmesini değişik oturumlarda Mahkemeden talep
etmiştir.
63. Mahkeme X1 muhbirin duruşma sırasında dinlenmesi için makul
çaba sarf etmiş ancak X1 muhbir ile irtibat kurulamadığı Emniyetçe
bildirilmiştir. Mahkeme başvurucunun ve diğer sanıkların da talebiyle X1
muhbirin dinlenmesinden vazgeçerek dosyada mevcut diğer delillere göre hüküm
kurmuştur. Mahkemece gizli tanığın dinlenmesi yönünde çaba gösterildiği, tanık
sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğünün
yerine getirildiği konularında şüphe bulunmamaktadır.
64. Başvurucu ayrıca başvuru formunda X1 isimli muhbirin var
olmadığını öne sürmektedir. Buna karşılık başvurucu, Mahkemeye verdiği
savunmasında X1 muhbirin kim olduğunu bildiğini beyan etmiştir. Bu iki beyan
arasında açık bir çelişki bulunsa da bu aşamada X1 muhbirin duruşmada
dinlenmemiş olmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip
zedelemediği hususu inceleneceğinden başvurucunun X1 muhbirin var olmadığı
yolundaki iddiasına yönelik daha ileri bir inceleme yapılmasına ihtiyaç
bulunmamaktadır. Bu bağlamda öncelikle X1 muhbirin gizli tanık olarak verdiği
ifadesinin tek veya belirleyici delil olup olmadığına bakılmalıdır.
65. Gerekçeli karar incelendiğinde Mahkemenin dosyada mevcut X
muhbirlerin ihbar tutanakları ile beyanlarını, sanık T.D.nin başvurucunun evine
girip çıktığına dair fiziki takip tutanağını, bir başka dosyada sanık olarak
yargılanan A.A. isimli sanığın beyanlarında uyuşturucu maddeyi başvurucu
liderliğinde kurulan örgütten aldığını beyan eden "İyi ki erken davranıp o eroinleri almışız, Urfı Çetinkaya
yakalanmış yoksa eroini nereden bulacaktık?" şeklindeki emniyette
ve savcılıktaki beyanlarını, X muhbir beyanları doğrultusunda yapılan teknik ve
fiziki takipler neticesinde N.K. tarafından nakledilen uyuşturucu maddenin
yakalanmasınıdeğerlendirdiği anlaşılmaktadır.
66. Mahkeme ayrıca mahkûmiyet kararında; başvurucunun ve T.D.nin
uzun süredir birbirleri ile görüşmediklerini, aralarında husumet olduğunu
belirtmelerine rağmen başvurucunun evinde yapılan aramada güvenlik
kameralarında bulunan kasetlerin incelenmesinde 18/8/2003 tarihindeT.D.nin
başvurucunun evine geldiğinin anlaşıldığını, ayrıca 2/9/2003 tarihinde de sanık
T.D.nin sanık E.S. ile görüştükten sonra yine başvurucunun çiftliğine
gittiğinin yapılan fiziki takip
ile anlaşıldığını, her ne kadar başvurucu kamera görüntülerindeki kişinin T.D.
olmadığını iddia etmişse de görüntüdeki kişinin T.D. olduğuna dair rapor
bulunduğunu, bu hâliylebaşvurucunun T.D. ve dolayısıyla diğer sanıklarla
irtibat hâlinde olduğunun tespit edildiğini, X muhbirin ihbarlarının böylece
doğrulandığını, ihbarlar ile yakalanan uyuşturucu maddenin örtüştüğünü
belirtmiştir.
67. Mahkeme gerekçesinde bu deliller çerçevesinde başvurucunun
eroin imali ve nakli işlerini T.D. aracılığı ile yürüttüğü, gizliliği sağlamak
amacı ile telefon ile irtibat kurmadığı, T.D. ile yüz yüze görüştüğü, T.D.nin E.S.
isimli sanık ve daha önce haklarında verilen mahkûmiyet kararı kesinleşen diğer
sanıklar aracılığı ile uyuşturucu imal ettiği kanaatine vardığını belirtmiştir.
68. Başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı; sanıkların
savunmalarına, ihbar tutanaklarına, fiziki takip, yakalama, arama-el koyma,
iletişim tespit, fotoğraf teşhis tutanaklarına, ekspertiz raporlarına, diğer
sanıkların aşamalardaki beyanlarına ve gizli tanık beyanlarına dayanılarak
ilgili hukuk kuralları da yorumlanmak suretiyle verilmiştir.
69. Sonuç olarak hükmün büyük ölçüde gizli tanık beyanlarına
dayanmadığı ve başvurucunun da X1 muhbirin gizli tanık olarak duruşmada okunan
beyanlarına karşı yeterli ölçüde savunma yapma imkânının bulunduğu dikkate
alındığında X1 muhbirin duruşmada dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın
hakkaniyetine zarar vermediği sonucuna ulaşılmıştır.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun adil yargılanma hakkı
kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.