TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GROSERİ GIDA VE İHTİYAÇ MADDELERİ TİCARET VE
SANAYİ LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/29989)
|
|
Karar Tarihi: 19/4/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 14/6/2018-30451
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Groseri Gıda ve İhtiyaç Maddeleri
Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Hasan
ERZİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gerekçeli istinaf dilekçesine rağmen incelemenin
yalnızca kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucuya ait işyerinde reyon sorumlusu olarak çalışan işçi
M.A. 5/5/2014 tarihli noter ihtarnamesi ile fazla çalışma, genel tatil, dinî ve
millî bayram tatili ile yıllık izin ücretinin ödenmediği iddiasıyla iş akdini
feshetmiştir.
9. İşçi M.A. 9/5/2014 tarihli dilekçesinde; işçi alacaklarının
ödenmemesi nedeniyle iş akdini haklı nedene dayalı olarak feshettiğini
belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 200 TL kıdem
tazminatı, 1.000 TL fazla mesai ücreti, 50 TL genel tatil ücreti ve 50 TL
yıllık izin ücreti olmak üzere toplam 1.300 TL'nin başvurucudan tahsiline karar
verilmesini talep etmiştir.
10. Davacı işçi 6/4/2016 tarihli dilekçesiyle kıdem tazminatı
alacağını 7.393,13 TL veyıllık izin ücreti alacağını
434,94 TL olarak ıslah etmiştir. Adana 4. İş Mahkemesi yapmış olduğu yargılama
sonunda 28/12/2016 tarihli kararla davanın kabulüyle 7.593,13 TL kıdem
tazminatı, 1.000 TL fazla mesai ücreti, 50 TL genel tatil ücreti ve 484,94 TL
yıllık izin alacağının davalı başvurucudan tahsiline karar vermiştir.
Mahkemenin gerekçeli kararında özetle, yapılan yargılamada toplanan delillere
göre davacı işçinin 1/2/2009 ile 27/4/2014 tarihleri arasında başvurucuya ait
işyerinde hizmet akdine bağlı olarak çalıştığı ve iş akdinin bir kısım işçilik
alacağının ödenmemesi nedeniyle haklı olarak feshedildiği belirtilmiştir.
28/12/2016 tarihli duruşma zaptında taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen
karara karşı tefhimden itibaren sekiz gün içinde istinaf yoluna gidilebileceği
hatırlatılmıştır.
11. Başvurucu vekili 30/12/2016 tarihinde Gaziantep Bölge Adliye
Mahkemesine (BAM) gönderilmek üzere bir dilekçe sunmuştur. Başvurucu vekilinin
süre tutum dilekçesi olarak vasıflandırdığı dilekçede 28/12/2016 tarihli
kararın Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olması nedeniyle istinaf kanun
yoluna başvurulduğu ve gerekçeli kararın tebliğine kadar istinaf süresinin
durdurulmasının talep edildiği belirtilmektedir.
12. Başvurucu 4/1/2017 tarihinde istinaf karar harcı ile istinaf
kanun yoluna başvurma harcını yatırmıştır.
13. Gerekçeli karar başvurucu vekiline 17/2/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir. Başvurucu 2/3/2017 tarihinde, ilk derece mahkemesi kararındaki
usul ve esasa ilişkin hukuka aykırılıkları belirten istinaf nedenlerini içerir
dilekçesini sunmuştur.
14. Gaziantep BAM 9. Hukuk Dairesi 16/5/2017 tarihli kararla
istinaf başvurusunun süresinde yapılmasına rağmen istinaf nedenlerini içeren
dilekçe, süresinde verilmediğinden yalnızca kamu düzeni ile sınırlı olarak
inceleme yapılabileceğine hükmetmiştir. Gaziantep BAM 9. Hukuk Dairesi, kamu
düzeni ile sınırlı olarak yapmış olduğu inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi
kararında kamu düzenine aykırı bir husus bulunmadığından istinaf başvurusunun
esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
15. Nihai karar 20/6/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu 11/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Mevzuat
1. Kanun Hükümleri
16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 341. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1)
İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati
haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine
verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(...)
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda
temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya
başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına
giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye
mahkemelerine başvurulabilir."
17. 6100 sayılı Kanun’un ''İstinaf
dilekçesi'' kenar başlıklı 342. maddesi şöyledir:
"(1)
İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı
kadar örnek eklenir.
(2)
İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Başvuran ile karşı
tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve
adresleri.
b) Varsa kanuni temsilci
ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Kararın hangi
mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.
ç) Kararın başvurana
tebliğ edildiği tarih.
d) Kararın özeti.
e) Başvuru sebepleri ve
gerekçesi.
f) Talep sonucu.
g) Başvuranın veya varsa
kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.
(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve
imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması
durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp,
355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.
18. 6100 sayılı Kanun’un ''Başvuru
süresi'' kenar başlıklı 345. maddesi şöyledir:
''(1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki
haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye
başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri
saklıdır.''
19. 6100 sayılı Kanun’un
''İncelemenin kapsamı'' kenar başlıklı 355. maddesi şöyledir:
"(1)İnceleme,
istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge
adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.''
20. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 30/1/1950 tarihli ve 5521
sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İş mahkemelerince verilen nihaî kararlara
karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Şu kadar ki, para ile değerlendirilemeyen
dava ve işler hakkındaki kararlar hariç, miktar veya değeri üç bin Türk
lirasını geçmeyen davalar hakkındaki nihaî kararlar kesindir. (1)
İstinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze
karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise
tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Bölge adliye mahkemesinin para ile
değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri
kırk bin Türk lirasını geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ
tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir."
21. 25/10/2017 tarihinde yürürlüğe giren 12/10/2017 tarihli ve
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun
''Yargılama usulü ve kanun yolları'' kenar başlıklı 7. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"(1)
İş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır.
(...)
(3) 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince
verilen kararlar hakkında da uygulanır.
(4) Kanun yoluna başvuru süresi, ilamın
taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar."
22. 7036 sayılı Kanun'un
''Geçmiş hükümleri'' kenar başlıklı geçici 1. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"(1) Mülga 5521 sayılı Kanun gereğince
kurulan iş mahkemeleri, bu Kanun uyarınca kurulmuş iş mahkemeleri olarak kabul
edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar,
açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur.
(...)
(4) İlk derece mahkemeleri tarafından bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki
kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir."
2. Yargı Kararları
23. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 22/1/2018 tarihli ve
E.2015/23941, K.2018/247 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8.
maddesi gereğince iş mahkemesinin nihai kararları 8 gün içinde temyiz
edilebilmekte olup 06.07.2015 tarihinde tebliğ edilen karara karşı yasal süre
geçtikten sonra 16.07.2015 günü temyiz yoluna başvurulmuştur. Şu duruma göre,
davada 8 günlük temyiz süresi geçtiğinden, O hâlde, 01/06/1990 tarih ve 1989/3
E. - 1190/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da gözönünde tutularak davacının temyiz dilekçesinin süre
aşımı yönünden reddi cihetine gitmek gerekmiştir.''
24. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16/10/2017 tarihli ve
E.2017/3653, K.2017/15699 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"D) İstinaf Dairesi Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan
inceleme sonunda, karara karşı davalı vekilinin 8 günlük istinaf başvurusu
süresi içerisinde istinaf başvurusunu yapmadığından ve ilk derece mahkemesinin
kararında kamu düzenine aykırılık da bulunmadığı anlaşıldığından başvurusunun
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 352. maddesi gereğince başvuru talebinin
reddine karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
F) Gerekçe
6100
sayılı HMK.’un 342. maddesinde istinaf yoluna
başvurulduğunda, istinaf başvuru nedenleri ve gerekçesinin gösterilmesi
gerekir. Ancak aynı madde uyarınca başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan
kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar
bulunmasa bile-ki uyuşmazlıkta süresinde istinaf nedenleri ve gerekçesi bulunmamaktadır-
reddolunmayıp, 355 nci
madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılmalıdır. Anılan 355. maddeye göre ise
'İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu
resen gözetir'. Kanunun 352. maddesinde ise Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf
başvuru yolunun ön incelemesi düzenlenmiş ve 'Bölge adliye mahkemesi hukuk
dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir
dairece yapılması gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde
yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin
veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle
gerekli karar verilir. Bu düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.
İstinaf yoluna süresinde başvurulmuş, ancak istinaf nedenleri ve gerekçeleri
bildirilmemiş ise kamu düzenine aykırılık yönünden inceleme yapılacak, yok ise
istinaf sebebi de bildirilmediği gerekçesi ile esastan reddine karar
verilecektir. Somut uyuşmazlıkta davalı taraf tefhim edilen kısa karardan sonra
süresinde istinaf yoluna başvurmuş, ancak istinaf nedenlerini belirmemiş,
süresi geçtikten sonra dilekçe ile belirtmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince 342
ve 355. maddeleri gözden kaçırılarak usulden ret kararı verilmesi usule
aykırıdır.''
25. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 31/10/2017 tarihli ve
E.2017/19842, K.2017/17025 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8.
maddesinin 2. fıkrasında “İstinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı
verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği
tarihinden itibaren sekiz gündür” düzenlemesi bulunmaktadır.
İlk derece mahkemesince gerekçesi açıklanmamış
bir hükmün HMK kapsamında tefhim edilmiş bir hüküm olamayacağı ve gerekçeli
karar tebliğ edilmeden istinaf kanun yoluna başvurma süresinin başlamayacağı
yönündeki Bölge Adliye Mahkemesi’nin kabulü usul ve yasaya
uygundur.''"5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinin 2.
fıkrasında “İstinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî
kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden
itibaren sekiz gündür” düzenlemesi bulunmaktadır.
İlk derece mahkemesince gerekçesi açıklanmamış
bir hükmün HMK kapsamında tefhim edilmiş bir hüküm olamayacağı ve gerekçeli
karar tebliğ edilmeden istinaf kanun yoluna başvurma süresinin başlamayacağı
yönündeki Bölge Adliye Mahkemesi’nin kabulü usul ve yasaya uygundur.''
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
26 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme
tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına sahiptir..."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine
erişim hakkından söz etmese de -maddede kullanılan terimler bir bütün olarak
bağlamıyla birlikte dikkate alındığında- mahkemeye erişim hakkını da garanti
altına aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı Sözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında mündemiçtir. Bu çıkarsama, sözleşmeci
devletlere yeni yükümlülük yükleyen genişletici bir yorum olmayıp 6. maddenin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin lafzının Sözleşme'nin amaç ve
hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek birlikte okunmasına
dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleme'nin 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını
mahkeme önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).
28. AİHM; adil yargılanmanın bir unsurunu teşkil eden mahkemeye
erişim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devletin düzenleme yapmasını
gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul etmektedir. Ancak
AİHM, bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini hakkın özünü zedeleyecek
şekilde ve genişlikte kısıtlamaması, zayıflatmaması gerektiğini ifade
etmektedir. AİHM'e göre meşru bir amaç taşımayan ya
da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık
ilişkisi kurmayan sınırlamalar Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasıyla uyumlu olmaz (Sefer Yılmaz ve
Meryem Yılmaz/Türkiye, B. No: 611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013,
§ 19; Edificaciones March Gallego
S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34).
29. AİHM; mahkemeye erişim hakkının doğası gereği hakkın
devletin düzenleme yapmasını gerektirdiğini, bu düzenlemelerin zaman ve yer
itibarıyla topluluğun ve bireylerin ihtiyaç, imkânlarına göre değişebileceğini,
bu nedenle Sözleşmeci devletlerin bu konuda takdir hakkına sahip olduklarını
kabul etmektedir (Ashingdane/Birleşik Krallık, B. No: 8225/78,
28/5/1985, § 57; García Manibardo/İspanya,
B. No: 38695/97, 15/2/2000, § 36).
30. AİHM, yasal yollara başvuru için süre ve usul kuralları
öngörülmesinin amacının "adaletin iyi yönetimi"ni
güvenceye bağlamak ve hukuki güvenlik ilkesini sağlamak olduğunu hatırlatmakta;
bunun yanında yargısal başvurulara ilişkin usullerin, özellikle tebligat
sistemi ışığında uyulması gereken başvuru sürelerinin hesaplanmasının
Sözleşme'nin 6. maddesinin gerektirdiği şekilde mahkeme hakkının etkililiğini
güvence altına alacak nitelikte olması zorunluluğuna vurgu yapmaktadır. AİHM'e göre başvurucunun kamu otoritelerinin menfaati ile
kendi menfaati arasında adil denge tesis eden tutarlı bir sisteme güvenebilme
imkânına ve özellikle haklarına doğrudan müdahale teşkil eden ilgili idari
işleme itiraz edebilecek açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olması önem
taşımaktadır (Geffre/Fransa (k.k.),
B. No: 51307/99, 23/1/2003).
31. AİHM, dava hakkını süre koşuluna bağlayan iç hukuk
hükümlerinin yorumlanmasının öncelikli olarak kamu otoritelerinin ve özellikle
mahkemelerin görevi olduğunu belirtmekte; kendi rolünün bu yorumun etkilerinin
Sözleşme ile uyumlu olup olmadığının tespitiyle sınırlı olduğunu ifade
etmektedir. Süre sınırı getiren kuralların uygun adalet yönetiminin güvence
altına alınması amacına dayandığına işaret eden AİHM, bu kuralların veya
bunların uygulanmasının ilgililerin ulaşılabilir başvuru yollarına
müracaatlarını engelleyecek mahiyette olmaması gerektiğini değerlendirmektedir.
AİHM, bu bağlamda her bir olayın somut başvuru yolunun özellikleri ışığında ve
Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının amaç ve hedefleri çerçevesinde
değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmektedir (Eşim/Türkiye, § 20).
32. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava
açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun
yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da
içerir (Bayar ve Gürbüz/Türkiye,
B. No: 37569/06, 27/11/2012, § 42).
33. AİHM'e göre temyiz için öngörülen
süre sınırlarına ilişkin kurallar, adaletin iyi yönetimini ve bilhassa hukuki
belirlilik ilkesine riayet edilmesini sağlamayı hedefler. Bu kuralların
uygulanması beklenir. Ancak söz konusu kurallar veya bu kuralların uygulanması,
davacıların mevcut bir başvuru yolundan faydalanmalarına engel teşkil etmemelidir.
Ayrıca 6. madde istinaf veya temyiz mahkemeleri bakımından uygulanırken ilgili
yargılama sürecinin özel koşullarına bağlı kalınmalı ve ulusal yasal düzende
yapılan yargılamaların bütünlüğü ile temyiz mahkemesinin bu yargılamalardaki
rolü dikkate alınmalıdır. Usulen temyize ilişkin kabul edilebilirlik koşulları,
sıradan bir temyize kıyasla daha katı olabilir (Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §§ 32, 33).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 19/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu; ilk derece mahkemesinin kararından sonra süresi
içinde istinaf başvurusunda bulunduğunu ve gerekçeli kararın tebliğinden sonra
6100 sayılı Kanun'da öngörülen iki haftalık süre içinde istinaf nedenlerini
belirtir dilekçeyi sunduğunu, dolayısıyla istinaf nedenlerinin incelenmesi
gerektiğini iddia etmiştir. Başvurucu, hukuka uygun olarak yapmış olduğu
istinaf başvurusunu inceleyen Gaziantep BAM 9. Hukuk Dairesinin mevzuatta
düzenlenmemiş olmasına rağmen gerekçeli kararın tebliğinden sonra sekiz günlük
bir süre ihdas ederek istinaf nedenlerini incelemekten kaçındığını ve aynı
Mahkemenin bu karara aykırı olarak verdiği başka kararlar bulunduğunu da
belirterek hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
36. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun istinaf nedenlerinin Gaziantep
BAM tarafından süre aşımı nedeniyle incelenmediği yönündeki iddialarının
mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve
Müdahalenin Varlığı
39. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan
AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim
hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd.
Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).
40. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
41. Somut olayda, ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan
istinaf başvurusundaki başvurucu tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri
süre aşımı gerekçesiyle reddedilip istinaf incelemesi kamu düzeni ile sınırlı
olarak yapıldığından mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu
görülmektedir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
42. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz."
43. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
44. Bu sebeple müdahalenin somut başvuruya ilişkin olarak
Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, haklı
bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
45. Başvurucunun ilk derece mahkemesi kararına karşı yaptığı
istinaf başvurusunun yalnızca kamu düzenine ilişkin hususlar nedeniyle
değerlendirilip başvurucu tarafından ileri sürülen istinaf nedenlerinin süre
aşımı nedeniyle incelenmemesinin 6100 sayılı Kanun'un 345. maddesi yollamasıyla
karar tarihinde yürürlükte bulunan 5521 sayılı mülga Kanun'un 8. maddesine
dayalı olduğu görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye
erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu
anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
46. İstinaf nedenlerinin açıkça belirtilmesi zorunluluğu
taraflarca istinaf dilekçelerinin ciddiyetle ele alınması, istinaf
mahkemelerinin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve böylece önem taşıyan
nitelikli başvurular üzerinde yoğunlaşmasını temin etmeye yöneliktir. İstinaf
nedenlerinin belirtilmesi zorunluluğu en genel ifadesiyle hukuk devleti
ilkesinin bir gereği olan adaletin iyi yönetimi ve yargılamaların makul süre
içinde tamamlanmasını hedeflemekte olup anayasal açıdan meşru bir amaca
dayalıdır.
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
47. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13.
maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye
erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir.
Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya fiilî sınırlamalar
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan
Şen, § 52).
48. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk
devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun
gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir.
Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla
sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına
geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
49. Ölçülülük ilkesi; öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen
amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, ulaşılmak istenen amaç bakımından
müdahalenin zorunlu olmasını ve bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak
istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade
etmektedir. Öngörülen tedbirin kişiyi olağan dışı ve aşırı bir yük altına
sokması durumunda müdahalenin ölçülü olduğundan söz edilemez (AYM, E.2011/111,
K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2014/176,
K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015; E.2016/16, K.2016/37,
5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
Müdahalenin ölçülülüğü değerlendirilirken ilgili yasal düzenlemelerle birlikte
somut olayın koşulları ve başvurucunun tutumu da gözönünde
bulundurulmalıdır (Ahmet Ersoy ve diğerleri,
B. No: 2014/4212, 5/4/2017, § 50).
50. Yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi
kılınması tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemez. Öte yandan kanun
koyucunun kanun yollarına başvuruda ilk derece mahkemesinde dava açmaktan daha
farklı ve daha katı koşullar öngörmesi mümkündür. Ancak bu koşullar
belirlenirken tarafların kanun yollarına başvurabilmelerindeki bireysel yarar
ile hedeflenen amaç arasında makul bir denge kurulmalıdır.
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
51. Bu kapsamda gereksiz başvuruların engellenerek istinaf
başvuru sayılarının azaltılması ve başvurularda kalitenin artırılması amacıyla
istinaf nedenlerinin açıkça belirtilmesi zorunluluğu öngörülmesinin ulaşılmak
istenen hedef bakımından elverişsiz olduğu ya da gerekli olmadığı söylenemez.
Son olarak mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığı
hususu da incelenmelidir.
52. İlk derece mahkemesinin tefhim edilen kısa kararında gerekçe
bulunmamasına rağmen kanun yoluna başvurma süresinin başladığı hâllerde süreyi
kaçırmak istemeyen taraflar, gerekçeli kararın açıklanmasını beklemeden kanun
yoluna başvurma iradesini ortaya koyan dilekçeler sunmakta olup anılan
dilekçeler uygulamada süre tutum isteği olarak adlandırılmaktadır. Nitekim
başvurucu da kısa kararın tefhiminden sonra kanunda öngörülen sekiz gün içinde
süre tutum dilekçesini sunmuş ve istinaf yolu için öngörülen harçları Mahkeme
veznesine yatırmıştır.
53. Başvurucu tarafından sunulan süre tutum dilekçesinin
içeriği, istinaf yoluna gidileceğini ortaya koyan iradeden ibaret olup
gerekçeli karar henüz açıklanmadığından istinaf nedenlerini içermesi
beklenemez. Yargıtay içtihatlarında istikrarlı olarak süre tutum isteminde
bulunulması hâlinde temyiz isteğinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren
işleyeceği belirtilmektedir. Öte yandan Yargıtay, BAM'ların
fiilen göreve başlamasından sonra hükmün gerekçesiyle birlikte tehfim edilmediği hâllerde istinaf süresinin gerekçeli
kararın tefhiminden itibaren işleyeceğini kabul etmektedir (bkz. §§ 24, 25).
54. Somut olayda başvurucu, ilk derece mahkemesi kararına karşı
süresinde istinaf yoluna gitmiştir. Tefhim edilen kısa kararın gerekçe
içermemesi nedeniyle süre tutum dilekçesinde istinaf nedenlerini belirtme
imkânının bulunmadığı açıktır. Bu husus esas olarak Gaziantep BAM tarafından da
kabul edilmiş ve başvurucunun istinaf nedenlerini içermeyen süre tutum
isteğinin istinaf yoluna başvurabilmek için yeterli olduğuna işaret edilmiştir.
Ancak başvurucu gerekçeli kararın tebliğinden on üç gün sonra 2/3/2017
tarihinde istinaf nedenlerini belirtir dilekçesini Mahkemeye sunduğundan
Gaziantep BAM, istinaf nedenleri süresi içinde bildirilmediğinden 6100 sayılı
Kanun'un 355. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararında kamu düzenine
aykırılık bulunup bulunmadığı yönünden yapmış olduğu sınırlı incelemeyle
başvurucunun istinaf isteğini reddetmiştir.
55. Başvurucu, esas olarak sekiz günlük kanuni süre içinde süre
tutum dilekçesi vermiş olması nedeniyle istinaf nedenlerini herhangi bir süre
kısıtlaması olmadan ileri sürebileceği iddiasıyla istinaf incelemesinin eksik
olduğunu ileri sürmektedir. İstinaf dilekçesinin şekli ve içeriği ile hangi
süre içinde bu yola gidilebileceği ilgili kanunda açıkça düzenlenmiştir. Öte
yandan kanun yoluna başvurma süresinin tefhimle başladığı durumlarda mahkemenin
kısa kararında gerekçe bulunmadığı takdirde sürenin gerekçeli kararın
tebliğinden itibaren başlayacağı da Yargıtay içtihatlarında tereddüte
yer vermeyecek şekilde kabul edilmektedir. Hâl böyle iken derece mahkemeleri
süre tutum dilekçesiyle istinaf yoluna gitme iradesini ortaya koyan
başvurucunun lehine olarak istinaf nedenlerini sunabilmesi için sekiz günlük
süreyi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlatmış, ne var ki başvurucu
anılan süre içinde istinaf nedenlerini belirtmemiştir.
56. İstinaf Mahkemelerinin daha etkin ve nitelikli çalışmaları
bakımından istinaf dilekçelerinin istinaf nedenlerini içermesi zorunluluğu
öngörülmüştür. Öte yandan kanun yoluna başvurma iradesini ortaya koyan süre
tutum dilekçesinin ilgili yargı yerine verilmesinden sonra bu dilekçenin
kişinin iradesine bırakılmadan belirli bir süre içinde verilmesi gerektiği
şeklinde derece mahkemeleri yorumunun aşırı şekilci (katı) olmadığı gibi
mahkemeye erişimi aşırı derece zorlaştırmadığı ya da imkânsız hâle getirmediği
anlaşılmaktadır.
57. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.