TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ORHAN GÜREL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/15358)
|
|
Karar Tarihi: 24/5/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 19/6/2018-30453
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Orhan GÜREL
|
Vekili
|
:
|
Av. Özgün ÖZTUNÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bildirim ve izin koşuluna uyulmadan yurt dışına
döviz çıkarılması kabahatinden dolayı idari para cezası verilmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/9/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, S. İnşaat Taahhüt Turizm Tekstil Gıda San. ve Tic.
A.Ş.nin (Şirket) ortağı ve Yönetim Kurulu başkanıdır.
Türkmenistan'da yoğun olarak faaliyet gösteren bu Şirket, inşaat işleri yanında
tıbbi ve ortopedik ürünlerin perakende ticareti ile de iştigal etmektedir.
10. 22/8/2014 tarihinde saat 21.45'te başvurucunun yanında büyük
bir miktar parayla yurt dışına çıkacağı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Atatürk
Havalimanı Şube Müdürlüğüne ihbar edilmiştir. Aynı gün saat 23.55'te başvurucu,
Türkmenistan'ın Aşkabat şehrine gidecek olan uçağa binmeden önce durdurulmuş ve
başvurucunun yanında taşıdığı valizde 245.000 ABD doları bulunduğu tespit
edilmiştir.
11. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı 12/9/2014 tarihinde
başvurucunun 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkında Kanun'un 3. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 267.123 TL tutarında idari
para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde,
başvurucunun 1567 sayılı Kanun'un 1. maddesinde yazılı kıymetleri izinsiz
olarak yurttan çıkardığı vurgulanmıştır. İdari para cezasının miktarı 1567
sayılı Kanun'un 3. maddesinin altıncı fıkrasına göre eylem tarihi olan
22/8/2014 tarihindeki döviz satış kuru esas alınarak belirlenmiştir. Bunun
yanında eylem yurt dışına çıkış işlemi tamamlanmadan gümrük sahasında meydana
geldiğinden eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı gerekçesiyle idari para cezası
rayiç bedelin yarısı oranında indirilmiştir. Kararda, on beş gün içinde
ödenmesi durumunda idari para cezasının dörtte üçünün tahsil edileceği
belirtilmiştir.
12. Başvurucu 17/9/2014 tarihinde idari para cezası olarak
200.342,25 TL tutarında ödeme yapmıştır. Başvurucu 18/9/2014 tarihinde Bakırköy
3. Sulh Ceza Hâkimliğinde idari para cezasına itiraz etmiştir.
13. Başvurucu; itiraz dilekçesi ekinde, yeminli mali müşavir
tarafından düzenlenmiş 17/9/2014 tarihli Özel Amaçlı Değerlendirme Raporu'nu
ibraz etmiştir. Bu raporun ilgili kısmı özetle şöyledir:
i. Şirket; Türkmenistan'da otel, spor okulu ve hastane inşaatı
işleri ile uğraşmakta ve Türkmenistan'a medikal ürünlerin ihracı işlemlerini
gerçekleştirmektedir. Bu ticarete ve düzenlenen hak edişlere istinaden
Türkmenistan resmî makamları tarafından Şirketin Türkiye'deki banka hesaplarına
para transferi yapılmaktadır.
ii. Görünmeyen işlemlere ilişkin genelge hükümlerine göre
taahhüt işlemleri, görünmeyen işlemler kapsamındadır.
iii. Şirket, Türkmenistan resmî makamları tarafından banka
hesabına aktarılan dövizlerden 245.000 ABD dolarını görünmeyen işlemler
kapsamında yurt dışına çıkarmak istemiştir.
14. Başvurucu, itiraz dilekçesi ekinde bir bilimsel mütalaa da
ibraz etmiştir. 5/2/2015 tarihli mütalaada özetle şu hususlara yer verilmiştir:
i. Olayda kabahatin maddi unsuru, Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenmiş olan miktardaki -yani 5.000 ABD doları veya eşitini aşan- dövizin
yolcu üzerinde yurt dışına çıkarılmasıdır.
ii. Ancak Bakanlar Kurulunun 7/8/1989 tarihli ve 32 sayılı
kararına göre Türkiye'de yerleşik kişiler, görünmeyen
işlemler çerçevesinde bankalardan satın aldıklarını tevsik etmek
kaydıyla 5.000 ABD doları veya eşitini aşan miktardaki dövizi beraberlerinde
yurt dışına çıkarabilirler.
iii. Başvurucu, Türkmenistan devletinin büyük inşaat projelerini
yürütmektedir. Şirketin oradaki işçilerine ödenmek üzere yurt dışına götürülmek
istenen dövizin Türkmenistan Hükûmetince gönderildiği de belgelenmiştir.
iv. Eylemin işlenmesi sırasında kabahat tanımındaki maddi unsuru
bilmeyen kişi kasten hareket etmiş sayılmaz. Olayda başvurucu, yanındaki
dövizin görünmeyen işlemler kapsamında serbestçe yurt dışına çıkarılabileceği vesadece gideceği ülkede yapacağı bildirimin yeterli olduğu
düşüncesiyle hareket etmiştir. Buna göre yasak
hatasına düşen başvurucu yanındaki paranın meşru kaynağı ve sevk
sebebi dolayısıyla eyleminin kabahat oluşturduğunun bilincinde değildir.
15. Hâkimlik tarafından konu hakkında gümrük alanında uzman bir
bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişi raporuna göre;
i. Kabahatin oluşması için öncelikle yurt dışına çıkarılması
izne bağlı dövizin izin alınmaksızın ihraç edilmesi veya buna teşebbüs edilmesi
gerekli ve yeterlidir.
ii. Başvurucu tarafından sonradan sunulan belgeler, izin
alınması sırasında gösterilmesi ve izin verilmesi için gerekli belgeler
niteliğindedir. Bu belgelerin kabahat fiili oluştuktan sonra ibraz edilmesi,
izin alınmadan yurt dışına döviz çıkarmaya teşebbüs fiilini kanuna uygun hâle
getirmez.
iii. Kanun gereği yabancı para ihracında özel izin belgesi
arandığından olayda kabahat fiilinin unsurları gerçekleşmiştir. Bir nevi
tazminat niteliği taşıyan söz konusu idari yaptırımın amacı Hazinenin
uğrayacağı zararları ödetmek ve devletin ekonomik çıkarlarını korumaktır.
iv. Sonuç olarak başvurucunun yurt dışına çıkarmak üzereyken
yakalanan dövizin rayiç bedelinin yarısı oranında idari para cezası ile
cezalandırılması hukuka uygundur.
16. Sulh Ceza Hâkimliği 20/2/2015 tarihinde bilirkişi raporunu
hükme esas alarak itirazın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Her ne kadar itiraz eden vekili
tarafından alınan bilimsel mütalaada kabahatlinin 'yasak hatası'na
düştüğü, meblağın 32 sayılı kararın 4/f fıkrasının 1. cümlesinde belirtilen
'görünmeyen işlemler' cinsinden olduğu belirtilmiş ise de;
alınan mütalaa Hakimliğimizce hukuka uygun görülmemiştir, zira görülmeyen
işlemler çerçevesinde bulundurulan belgenin dahi yurt dışına çıkarılırken
tevsik edilmesi gereklidir. Bu itibarla bilirkişi [N.T.] tarafından düzenlenen
rapordaki bilgi ve veriler Hakimliğimizce hükme esas alınmıştır. Bilirkişi
raporunda belirtildiği üzere ve Hakimliğimizde oluşan kanıya göre sonradan
itiraz eden vekili tarafından sunulan bilgi ve belgelerin izin alınması
sırasında ve izin verilmesi için ibraz edilmesi gerekli belgeler niteliğinde
olduğu, bu belgelerin kabahat fiili oluştuktan sonra ibraz edilmesinin izin
alınmadan yurt dışına döviz çıkarmaya teşebbüs şeklindeki fiili hukuka uygun
hale getirmeyeceği kanısına varılmıştır. Kaldı ki Türkmenistan sınırları
içerisinde Türkmenistan Devletine ait ihale yoluyla yapılan inşaat işlerinden
kaynaklanan işçi ücretleri alacağının Türkiye'ye banka yoluyla havale
edildikten sonra izin alınmaksızın ve işçi ücretlerini ödemek amacıyla yeniden
Türkmenistan'a götürülmesine Hakimliğimizce bir anlam verilememiştir."
17. Başvurucu bu karara itiraz etmiş, Bakırköy 4. Sulh Ceza
Hâkimliği aynı gerekçelerle 16/7/2015 tarihinde itirazın reddine karar
vermiştir. Kararda, yedi gün içinde itiraz edilebileceği belirtilmiştir.
18. Başvurucu bu defa Bakırköy 5. Sulh Ceza Hâkimliğine itirazda
bulunmuştur. Ancak 5. Sulh Ceza Hâkimliği 13/8/2015 tarihinde karar verilmesine
yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin
kararının kesin olduğu belirtilerek bu sebeple itirazın incelenemeyeceği
vurgulanmıştır.
19. Bu karar başvurucu vekiline 25/8/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Başvurucu 1/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 1567 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
"Kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım
ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan
mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin ve ticari senetlerle
tediyeyi temine yarıyan her türlü vasıta ve
vesikaların memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve tahdidine ve
Türk parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Bakanlar
Kurulu salahiyetlidir."
21. 1567 sayılı Kanun’un 3. maddesinin ikinci ve altıncı
fıkraları şöyledir:
"Fiil, 1 inci maddede yazılı kıymetlerin
izinsiz olarak yurttan çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise
21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre
suç veya kabahat oluşturmadığı takdirde kişi; eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli
kadar, teşebbüs halinde bu bedelin yarısı kadar idarî para cezası ile
cezalandırılır."
"Kabahatin konusunu yabancı para
oluşturması halinde, idarî para cezasının hesaplanmasında fiilin işlendiği
tarih itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bu paraya ilişkin 'döviz
satış kuru' esas alınır."
22. 11/8/1989 tarihli ve 20249 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Bakanlar Kurulunun "Türk
Parasının Kıymetini Koruma Hakkında" 7/8/1989 tarihli ve 32 sayılıkararının 4. maddesinin ilgili kısmının ilk hâli
şöyledir:
"d) Türkiye'de yerleşikkişiler
yurt dışına çıkışlarında, beraberlerinde 3.000 ABD Doları veya eşitine kadar
döviz çıkarabilirler . Bu miktarın üzerinde döviz
çıkarılabilmesi, ancak kendilerine bankalarca döviz verildiğinin tevsiki
kaydıyla mümkündür. Dışarıda yerleşik kişiler ile Türkiye'de yerleşik
sayılmakla birlikte yurt dışında çalışan Türk uyruklu kişiler, yurda
girişlerinde beyan etmiş olmak kaydıyla, 3.000 ABD Doları veya eşitini aşan
miktarlardaki dövizlerini beraberlerinde yurt dışına serbestçe çıkarabilirler."
23. 20/6/1991 tarihli ve 20907 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Bakanlar Kurulunun 12/6/1991 tarihli ve 91/935 sayılı kararı ile 32
sayılı kararın ilgili kısmı şu şekilde değiştirilmiştir:
"f) Yolcular 5.000 ABD Doları veya
eşitine kadar efektifi beraberlerinde yurtdışına çıkarabilirler.
Dışarıda yerleşik kişiler ile Türkiye'de
yerleşik sayılmakla birlikte yurtdışında çalışan Türk uyruklu kişiler, yurda
girişlerinde beyan etmiş olmak, Türkiye'de yerleşik kişiler ise görünmeyen
işlemler çerçevesinde bankalar ve özel finans kurumlarından döviz satın
aldıklarını tevsik etmek kaydıyla 5.000 ABD Doları veya eşitini aşan
miktarlardaki efektifi beraberlerinde yurtdışına serbestçe,
çıkarabilirler."
24. 11/6/2015 tarihli ve 29383 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Bakanlar Kurulunun 14/4/2015 tarihli ve 2015/7603 sayılı kararı ile
32 sayılı kararın ilgili kısmı şu şekilde değiştirilmiştir:
"f) 10.000 Avro veya eşitini aşan
efektifin yurt dışına çıkarılması Bakanlıkça belirlenecek esaslar dahilinde yapılır."
25. 3/7/1991 tarihli ve 20918 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının I-M sayılı Genelgesinin
Uygulanmasına Dair Genelge'ninilgili kısmı şöyledir:
"...Görünmeyen İşlemler, ithalat, ihracat
gibi mal hareketini doğuran işlemler ile sermaye akımları dışında kalan, ancak
bu konulara dolaylı olarak bağlı bulunan sosyal, ekonomik ve kişisel
ilişkilerin değişik aşamasını içine alan işlemleri ve ödemeleri
kapsamaktadır...
A- TİCARET VE ENDÜSTRİ
...
A-4 Taahhüt İşleri
..."
26. Hazine Müsteşarlığının Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında
32 sayılı karara ilişkin 2008/32-34 sayılı tebliğinin 4. maddesine 30/12/2015
tarihli ve 29578 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
tebliğ ile şu fıkralar eklenmiştir:
"(2) Yolcu beraberi yapılan 10.000 Avro
veya eşitini aşan döviz çıkışlarında gümrük idarelerine Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı tarafından yayımlanan nakit beyan formu ile beyanda bulunulur.
(3) Yolcu beraberi yapılan 10.000 Avro veya
eşitini aşan döviz çıkışlarında beyanda bulunulmaması veya yanlış ya da
yanıltıcı beyanda bulunulduğunun tespiti halinde söz konusu değerler gümrük
idaresince muhafaza altına alınır ve durum şüpheli kabul edilerek Mali Suçları
Araştırma Kurulu Başkanlığına bildirilir. Ayrıca, gümrük idarelerince Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin
birinci fıkrası uyarınca işlem yapılabilmesini teminen
Cumhuriyet Savcılıklarına bildirimde bulunulur."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası
Sözleşmeler
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar
başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
28. 30/1/2003 tarihli ve 4800 sayılı Sınıraşan
Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun ile onaylanması uygun bulunan 15/11/2000 tarihli Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi'nin 7. ve 12. maddelerinin ilgili kısımları şöyledir:
"Madde 7:
2. Taraf Devletler, meşru sermayenin
dolaşımını herhangi bir şekilde engellemeksizin, bilginin yerinde kullanımını
temin etmek kaydıyla, nakdin ve parasal değeri haiz her türlü evrakın sınırlan
içindeki dolaşımının denetlenmesi ve izlenmesi için makul önlemlerin
uygulanmasını göz önüne alacaklardır. Bu tür önlemler kişi ve kuruluşların
önemli miktarda nakdin ve parasal değeri haiz her türlü evrakın sınırötesi nakline ilişkin bildirimde bulunmaları
zorunluluğunu içerebilir.
Madde 12:
1. Taraf Devletler, iç hukuklannın
elverdiği en geniş biçimde aşağıdakilerin müsaderesinin sağlanması için gerekli
önlemleri alacaklardır:
(a) Bu Sözleşmede belirtilen suçlardan elde
edilen gelir veya değeri bunlara tekabül eden malvarlığı;
(b) BuSözleşmede belirtilmişsuçlarda kullanılmış veya kullanılması amaçlanan
malvarlığı, malzeme, teçhizat veya diğer araç-gereçler.
2. Taraf Devletler, muhtemel bir müsadere
amacıyla, bu maddenin 1. fıkrasında bahsedilen herhangi bir malın tespitinin,
izlenmesinin, dondurulmasının veya el konulmasının sağlanması için gerekli
önlemleri alacaklardır."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı ve Diğer Yüksek Mahkeme Kararları
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Ismayilov/Rusya (B. No: 30352/03, 6/11/2008) kararına konu olayda
Bakü’de annesinden intikal eden evini satan başvurucu, yanında taşıdığı para
miktarını (21.348 ABD doları) gümrük makamlarına eksik (48 ABD doları)
bildirmiştir. Rusya kanunlarına göre ise 10.000 ABD doları üzerindeki para
miktarı gümrüğe bildirilmelidir. Başvurucu hakkında bildirim yükümlülüğüne
uymama suçundan şartlı tahliye koşuluyla altı ay hapis cezası ve ayrıca el
konulan paranın tamamının müsaderesine karar verilmiştir. AİHM, müsadere
tedbiriyle ilgili istikrarlı yaklaşımına değinmiş ve müdahalenin mülkiyetten
yoksun bırakma içerse dahi Sözleşme'ye ek 1 No.lu
Protokol'ün 1. maddesinin ikinci paragrafı kapsamında mülkiyetin kullanımının
kontrolü mahiyeti taşıdığını belirtmiştir (Ismayilov/Rusya, §§ 28-30).
30. AİHM, kamu yararı bakımından korunan hukuki menfaatin ise
gümrük makamlarına bildirim yükümlülüğüne uyulmasını sağlamak olduğunu
vurgulamıştır (Ismayilov/Rusya, § 33). AİHM; başvurucuya herhangi
bir suç isnadında bulunulmadığını ve olayda müsadere tedbirinin kara paranın
aklanması, terörizmin finansmanı, uyuşturucu kaçakçılığı, vergi kaçırma veya
başka suç faaliyetleri kapsamında uygulanmadığı tespitlerine yer vermiştir.
Buna göre belirli bir miktarın üzerinde nakit parayı yanında taşıyan başvurucu,
sadece gümrük makamlarına yanında taşıdığı bu parayı eksik bildirmekten dolayı
sorumlu tutulmuştur. AİHM, bildirilmeyen paranın meşru yollardan elde
edildiğini ve bu paranın bildirilmemesinin kamuya olan zararının ise oldukça az
olduğunu vurgulamıştır. Bununla birlikte müsadere tedbirinin sadece zararın
tazmini amacıyla uygulandığı değil aynı zamanda caydırıcı ve cezalandırıcı bir
yönünün de bulunduğu kabul edilmiştir. Ancak olayda başvurucunun zaten bildirim
yükümlülüğüne uymadığı için şartlı tahliye koşuluyla hapis cezası aldığına
dikkat çekilmiştir. AİHM'e göre yalnızca bildirim
yükümlülüğüne uymamasından dolayı başvurucu ceza da almışken ayrıca müsadere
uygulanması ölçüsüz olup başvurucuya aşırı ve olağan dışı bir külfet
yüklemektedir (Ismayilov/Rusya, §§ 37, 38).
31. AİHM, başka başvurularda da benzer şekilde yurda girerken
veya yurttan çıkarken yolcu yanında taşınan paranın gümrük makamlarına
bildirilmemesi nedeniyle idari veya adli yaptırımlar uygulanmasına rağmen buna
ek olarak ayrıca söz konusu paranın da bütünüyle müsadere edilmesinin ölçüsüz
bir müdahale olduğunu kabul ederek mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır (Boljevic/Hırvatistan, B. No: 43492/11, 31/1/2017,
§§ 37-46; Gabric/Hırvatistan, B. No: 9702/04, 5/2/2009, §§
31-40).
32. Avrupa Birliği Adalet Divanı ise gümrük makamlarına
bildirmeme fiili sebebiyle bildirime konu nakit paranın %60'ı tutarında para
cezası verilmesinin yaptırımla amaçlanan sonuçlar ile karşılaştırıldığında
ölçülü olmadığı sonucuna varmıştır (Chmielewski, C-255/14, 16/7/2015).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 24/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu, verilen idari para cezasının miktarı itibarıyla
orantısız olduğundan yakınmıştır. Başvurucu; idari para cezasına itirazı
üzerine derece mahkemelerince konusunda uzman olmayan bir bilirkişiden rapor
aldığını, bilirkişi raporuna yaptığı itirazın değerlendirilmediğini ve mütalaa
ile bilirkişi raporu arasındaki çelişkilerin giderilmediğini belirtmiştir.
Başvurucu, Mahkemeye ibraz ettiği mütalaada da belirtildiği gibi cezaya konu
edilen paranın görünmeyen işlemler kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini
ve yasak hatasına düştüğünü vurgulamıştır. Başvurucu ayrıca Sulh Ceza
Hâkimliğince verilen karara karşı yine aynı dereceli bir mahkemede itiraz
edilebilmesinden yakınarak Mahkeme kararının yine aynı dereceli bir mahkeme
tarafından incelenmesinin olayda ayrıca etkili bir başvuru yolunun da bulunmadığını
gösterdiğini, bu gerekçelerle iki dereceli yargılanma, etkili başvuru, adil
yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, başvurucuya idari para cezası dışında
bir yaptırım uygulanmadığına dikkat çekilmiştir. Bakanlık ayrıca söz konusu
para cezasının fiilin teşebbüs aşamasında kalmış olması nedeniyle gümrük
makamlarına bildirilmeyen paranın yarısı tutarında belirlendiğine vurgu
yapmıştır. Bakanlığa göre bu alanda kamu makamlarına tanınan takdir yetkisi
dikkate alındığında müdahaleyle başvurucuya aşırı bir külfet yüklendiği
söylenemez.
36. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki beyanlarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
37. Anayasa’nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
39. Başvurucu, itirazının aynı derecedeki mahkeme tarafından
incelendiğinden bahisle iki dereceli yargılanma hakkı ve buna bağlı olarak
etkili başvuru hakkının ihlal edildiğinden yakınmakla birlikte belirtilen
şikâyetler benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından
müteaddit defa incelenmiştir. Buna göre Sözleşme’ye
ek 7 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma
hakkı tanınmış ise de başvuruya konu ihlal iddiası tarihi itibarıyla anılan
Protokol yürürlüğe girmemiştir. Dolayısıyla ceza mahkemesi nezdinde iki
dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası, o tarih itibarıyla
Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi
birinin kapsamına girmemektedir (Benzer yöndeki karar için bkz. Mahir Akarsu, B. No: 2012/1096, 20/2/2014,
§§ 42-45). Bu sebeple işbu bireysel başvuruda belirtilen şikâyetler yönünden
ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
40. Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü, yurt
dışına bildirimsiz döviz çıkarılması kabahatinden ötürü idari para cezası
verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Bu
nedenle başvurucunun belirtilen ihlal iddialarının tümü mülkiyet hakkı
kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
42. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet
hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal
varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu
bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve
gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve
fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet
hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve
diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
43. Somut olayda Cumhuriyet Başsavcılığınca 12/9/2014 tarihinde,
başvurucunun yurt dışına bildirim yapmaksızın döviz çıkarmaya teşebbüs
kabahatinden dolayı 267.123 TL tutarında idari para cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiş ve başvurucu bu tutarın dörtte üçüne tekabül
eden 200.342,25 TL cezayı 17/9/2014 tarihinde ödediğinden idari para cezası
infaz edilmiştir. İdari para cezasına hükmedilmesi neticesinde başvurucudan
tahsil edilen, belirtilen tutardaki paranın başvurucunun mal varlığına dâhil
olduğu ve verilen idari para cezasıyla başvurucunun mal varlığından eksilmeye
yol açıldığı kuşkusuz olduğuna göre bu paranın başvurucu açısından mülk teşkil ettiği açıktır.
b. Müdahalenin Varlığı ve
Türü
44. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence
altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve
yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği
gibi kullanma, onun semerelerinden yararlanma ve ondan tasarruf etme olanağı
verir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B.
No: 2013/817, 19/12/2013, § 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma, mülkün
semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden
herhangi birinin sınırlanması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No:
2014/1546, 2/2/2017, § 53).
45. Anayasa’nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas eden
diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa'nın mülkiyet hakkına
müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa'nın
35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu
belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl
yararlanma hakkına yer verilmiş, ikinci fıkrasında da mülkten
barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin
ikinci fıkrasında, genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda
sınırlanabileceği belirlenmekle aynı zamanda mülkten
yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir.
Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına
aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını
kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı
maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel
hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma
ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, §§ 55-58).
46. Başvurucuya dövizin yurt dışına çıkarılmasına yönelik
bildirimde bulunma ve izin alma yükümlülüklerine uymadığı için idari para
cezası uygulanmıştır. Dolayısıyla müdahaleyle dövizin nakit olarak yurda giriş
ve yurttan çıkışlarının düzenlenerek kontrol edilmesi amaçlanmaktadır. Bu durumda
başvuru konusu olayda başvurucunun idari para cezası ile cezalandırılması
yoluyla yapılan müdahalenin sonuçları yanında özellikle amacı dikkate
alındığında başvurunun mülkün kamu yararına kullanılmasının kontrol edilmesine
ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
c. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
47. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
48. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).
i. Kanunilik
49. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi
gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit
edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması,
müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun
hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye
İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, §§ 44-47).
50. Somut olayda yurt dışına çıkarken yanında taşıdığı dövizi
gümrük makamlarına bildirmediği ve gümrük makamlarından izin almadığı
gerekçesiyle başvurucuya idari para cezası verilmiştir. 1567 sayılı Kanun'un 1.
maddesi gereği olay tarihi itibarıyla yürürlükte olan 91/935 sayılı Bakanlar Kurulu
kararına göre yolcular ancak 5.000 ABD doları veya eşitine kadar efektifi
beraberlerinde yurt dışına çıkarabilirler. Bunu aşan miktarlardaki dövizin yurt
dışına çıkarılabilmesi ise belirli koşullara tabi tutulmuştur. Buna göre
dövizin görünmeyen işlemler çerçevesinde bankalar ve özel finans kurumlarından
satın alındığı tevsik edilmelidir. Dolayısıyla 5.000 ABD dolarını aşan dövizin
nakit olarak yurt dışına çıkarılması için bildirim ve izin koşulunun
öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Nitekim 1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin ikinci
fıkrasında, Bakanlar Kurulunca öngörülen koşullara aykırı olarak dövizin
izinsiz bir şekilde yurttan çıkarılması fiili, idari para cezasını gerektiren
bir kabahat olarak düzenlenmiştir. Bu fıkrada, teşebbüs hâlinde ceza miktarının
rayiç bedelin yarısı olarak belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Aynı
maddenin altıncı fıkrasında ise kabahatin konusunu yabancı paranın oluşturması
hâlinde idari para cezasının hesaplanmasında fiilin işlendiği tarih itibarıyla
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bu paraya ilişkin döviz satış kurunun esas
alınacağı belirtilmiştir.
51. Dolayısıyla başvuruya konu idari para cezası, 1567 sayılı
Kanun'un 3. maddesinin ikinci ve altıncı fıkralarına göre verilmiş olup söz
konusu Kanun hükümlerinin açık, ulaşılabilir ve öngörülebilir mahiyette olduğu
dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuna
dayalı olduğu kuşkusuzdur.
ii. Meşru Amaç
52. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı
ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı kavramı,
mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılması
imkânı vermekle bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının
kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir
sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §
53).
53. Somut olay bakımından yurt dışına çıkarılacak dövizin gümrük
makamlarına bildirimi ve izin yükümlülüğünün getirilmesinin ülke parasının
değerinin korunmasının kontrol edilmesi bakımından gerekli görüldüğü
anlaşılmaktadır. Bunun yanında kara paranın aklanması, uyuşturucu kaçakçılığı,
terörizmin finanse edilmesi veya organize suç, vergi kaçakçılığı ya da diğer
ciddi mali suçların işlenmesi için büyük miktarda nakit kullanılabileceği
dikkate alındığında devletin yurt dışına nakit para alışverişini ve bu kapsamda
dövizin sınır ötesine çıkarılmasını takip etme ve denetleme yetkisi
bulunmaktadır. Kaldı ki söz konusu izleme ve denetleme, aynı zamanda Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesi gibi devlete bu konuda yükümlülükler yükleyen uluslararası
sözleşmelerin de bir gereğidir (bkz. § 28). Somut olayda olduğu gibi kişilere
gümrük makamlarına bildirim ve izin yükümlülüğünün getirilmesi yurt dışına
çıkarılacak veya yurt dışından getirilecek belirli bir miktarı aşan dövizin
bilinebilmesini ve tespit edilebilmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla bildirim ve
izin yükümlülüğüne uyulmamasının kabahat olarak görülerek başvurucunun
cezalandırılmasında gerek ülke parasının korunması gerekse de belirtilen
suçlarla mücadele edilebilmesi bakımından kamu yararı mevcut olup müdahalenin
meşru bir amaç taşıdığı kuşkusuzdur.
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
54. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına
yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek
için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
55. Ölçülülük ilkesi
elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt
ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).
56. Ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Müdahalenin ölçülülüğünü değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate
alacaktır (Arif Güven, B. No:
2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
57. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı amacı ile
bireyin mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin sağlanabilmesi
için öncelikle malike, uygulanan tedbirlere karşı savunma ve itirazlarını etkin
biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması, söz konusu iddia ve savunmaların
makul biçimde karşılanması gerekmektedir (Başvurucuya diğer unsurlar yanında
ayrıca etkin bir savunma hakkı tanındığından müdahalenin ölçülü görüldüğü
kararlar için bkz. Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, §§
75-95; Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu,
B. No: 2014/5167, 28/9/2016, §§ 74-89. Buna karşılık aynı koşulun yargılama
sürecinde sağlanmaması nedeniyle müdahalenin ölçüsüz görüldüğü kararlar için
bkz. Mahmut Üçüncü, B. No:
2014/1017, 13/7/2016, §§ 79-102; Arif Güven,
§§ 57-72).
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
58. Başvurucuya idari para cezası verilmesinin belirli bir
miktarı aşan dövizin nakit olarak yurt dışına çıkarılmasının bildirime ve izne
tabi tutulması koşulunu sağlamaya yönelik olduğu dikkate alındığında
müdahalenin söz konusu kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğunda
şüphe bulunmamaktadır. İkinci olarak başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin gerekli olup olmadığı irdelenmelidir. Olayda başvurucunun fiili suç
olarak düzenlenmemiş ve adli bir yaptırım öngörülmemiştir. Buna göre
başvurucunun fiilinin kabahat olarak düzenlenerek yalnızca idari para cezası
uygulandığı dikkate alındığında müdahalenin gerekli olmadığı söylenemez.
59. Son olarak orantılılık yönünden ise öncelikle başvurucuya
idari para cezası kararına karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde
ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı değerlendirilmelidir.
Başvurucu, idari para cezası verilmesine ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığının
kararına karşı 3. Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde itirazda bulunmuştur. Sulh Ceza
Hâkimliği, gümrük konusunda uzman bir bilirkişiden rapor almıştır. Bilirkişinin
emekli gümrük müdürü olduğu dikkate alındığında başvurucunun bilirkişinin
yeterli uzmanlığının bulunmadığı yönündeki iddiası temelden yoksundur. Sulh
Ceza Hâkimliğinin 20/2/2015 tarihli kararı incelendiğinde başvurucunun ibraz
ettiği belge ve deliller ile bilimsel mütalaa ve mali müşavir raporunun incelenmiş
olduğu, başvurucunun iddia ve itirazlarının ise ilgili hukuk kuralları
yorumlanarak karşılandığı görülmektedir. Ayrıca başvurucunun sözlü olarak
dinlenilmesi yönünde bir talebinin de olmadığı dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla
mülkiyet hakkına idari para cezası uygulanmak suretiyle yapılan müdahaleye
karşı başvurucunun etkin bir biçimde itiraz edebilme olanağı bulduğu ortadadır.
60. Diğer taraftan mülkiyet hakkının ihlali iddiasına konu
dövizin başvurucu tarafından nakit olarak yurt dışına çıkarılmak istenirken ele
geçirildiği, kamu makamlarınca tespit edilmiş bir olgudur. Nitekim başvurucu da
bu olguları inkâr etmemektedir. Buna göre başvurucu 245.000 ABD doları
tutarındaki dövizi nakit olarak yurt dışına çıkarmak istemiş ancak bu hususta
önceden gümrük makamlarına bir bildirimde bulunmamış ve izin almamıştır.
Başvurucuya bu sebeple 1567 sayılı Kanun'un 3. maddesinin ikinci ve altıncı
fıkralarına göre idari para cezası verilmiştir.
61. Başvurucu, Bakanlar Kurulu kararına göre görünmeyen işlemler
çerçevesinde bankadan satın aldığı parayı yurt dışına çıkarması serbest olduğu
için kendisine idari para cezası verilemeyeceğini iddia etmektedir. Başvurucu,
bu itirazını derece mahkemeleri önünde de ileri sürmüş; derece mahkemeleri ise
Bakanlar Kurulu kararında belirtilen koşulun gerçekleşmesi hâlinde dövizin yurt
dışına çıkarılabilmesinin bildirim ve izin yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığını
belirterek başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Buna göre 1567
sayılı Kanun'un 3. maddesi ile Bakanlar Kurulu kararının yorumuna dayanan
derece mahkemelerinin söz konusu kararlarının keyfî veya öngörülemez nitelikte
olduğu söylenemez.
62. Başvuru konusu olayda kamu makamlarınca başvurucuya herhangi
bir suç isnadında bulunulmadığı gibi başvurucunun yanında taşıdığı dövizin kara
paranın aklanması, terörizmin finansmanı, uyuşturucu kaçakçılığı veya başka suç
faaliyetlerinde kullanıldığı ya da herhangi bir suçtan elde edildiği gibi bir
iddia da söz konusu değildir. Bu bağlamda idari para cezası verilmesiyle
korunan hukuki menfaat yalnızca gümrük makamlarına bildirim ve izin
yükümlülüğüne uyulmasını sağlamaktır. Ayrıca başvurucu, yanında taşıdığı dövizi
meşru yollardan elde ettiğini belirterek buna ilişkin makbuz ve belgeleri de
ibraz etmiştir. Bu sebeple başvurucunun yöntemince bildirimde bulunması
durumunda yanındaki dövizi yurt dışına çıkarabilmesi de mümkündür. Nitekim
başvurucunun bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığı tespit edilememiş olsaydı
devletin sadece ilgili tutarın yurt dışına çıkarıldığı bilgisinden mahrum
kalmış olacağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun yanında taşıdığı
dövizi gümrük makamlarına bildirmemesinin Türk parasının korunması anlamında
zararının fazla olmadığı söylenebilir.
63. Ancak şikâyete konu kabahatin düzenlenmesinin amacı sadece
kamunun zararının tazmini olmayıp aynı zamanda benzeri başka eylemlerin
gerçekleşmesini caydırıcı ve cezalandırıcı bir yönü de bulunmaktadır. Başvurucu
ise idari para cezası verilmesine ilişkin müdahaleye kendi kusuruyla yol açmış
olup ilgili Kanun hükmü dikkate alındığında yurt dışına izinsiz döviz
çıkarılması şeklindeki fiilin sonuçlarının öngörülebilir nitelikte olduğu
açıktır. Şikâyete konu yaptırımın uygulanması yukarıda da değinildiği üzere
uluslararası sözleşmelerin bir gereği olarak suçla mücadele bakımından
bildirimsiz ve izinsiz nakit akışının kontrolü bakımından ayrı bir önem
taşımaktadır. Bunun yanında devletin idari para cezalarının düzenlenmesi ve
uygulanması alanında geniş bir takdir yetkisinin olduğu da dikkate alınmalıdır.
Kaldı ki olayda başvurucuya idari para cezasının dışında herhangi bir adli veya
idari yaptırım uygulanmamış, parasının ayrıca kısmen veya tamamen müsaderesi ya
da mülkiyetinin kamuya geçirilmesi yoluna da gidilmemiştir. Nihayet olayda
başvurucunun parasının tamamı tutarında bir idari para cezası uygulanmamıştır.
Buna göre idari para cezası, fiilin teşebbüs aşamasında kaldığı gerekçesiyle
başvurucunun yurt dışına çıkarmak istediği dövizin rayiç değerinin yarısı
oranında uygulanmış ve rayiç değer fiilin gerçekleştiği tarihteki döviz satış
kuruna göre belirlenmiştir.
64. Bu durumda başvurucuya yurt dışına izinsiz döviz çıkarılması
nedeniyle idari para cezası verilmesi şeklindeki mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin, içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında başvurucuya
şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir.
Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken
adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
65. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.