TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİNE ATILĞAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/30873)
|
|
Karar Tarihi: 11/3/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Emine ATILĞAN
|
|
|
2. İbrahim ÖNER
|
|
|
3. Mehmet KAYA
|
|
|
4. Bedri BÜDÜN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Ziver AKSEL
|
|
|
Av. Rudi SÜMER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, arsa vasfını haiz taşınmazın bir bölümü üzerinden
kamulaştırma yapılmaksızın yol geçirilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tabloda numaraları
belirtilen başvuru dosyalarının 2017/30873 numaralı başvuru dosyası ile
birleştirilmesine, incelemenin 2017/30873 numaralı başvuru dosyası üzerinden
yapılmasına ve diğer dosyaların kapatılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucular Emine Atılğan, İbrahim Öner, Mehmet Kaya ve
Bedri Büdün, sırasıyla 1930, 1955, 1950 ve 1958 doğumlu olup Batman'ın Gercüş
ilçesinde ikamet etmektedir.
9. Başvurucuların Batman'ın Gercüş ilçesi Pınarbaşı ve
Bağlarbaşı mahallelerinde bulunan taşınmazlarının bir kısmı üzerinden
kamulaştırma yapılmadan 2012 yılında yol geçirilmiştir.
10. Başvurucular muhtelif tarihlerde Karayolları Genel Müdürlüğü
aleyhine Gercüş Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el atma
nedeniyle tazminat davası açmışlardır. Başvurucular dava dilekçelerinde; arsa
vasfında olan taşınmazlarının değerli bir muhitte yer aldığını, taşınmazlarının
yol geçirilen kısmı üzerinden tasarruf imkânlarının kısıtlandığını, arsa
vasfında olan taşınmazları üzerinde imar-inşa çalışmaları yapamadıklarını,
taşınmazlarının değerinde ciddi anlamda değer düşüklüğü oluştuğunu ve tazminat
ödenmesi gerektiğini belirtmişlerdir.
11. Davalı idare ise savunmasında, taşınmazın arsa olarak
değerlendirilmemesi ve davaların reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
12. Mahkemece muhtelif tarihlerde bilirkişilerle birlikte
mahallinde keşif yapılmıştır. İnşaat ve ziraat mühendisi üç bilirkişi
tarafından hazırlanan raporlarda öncelikle emsal alınması gereken satış bedeli
tespit edilmeye çalışılmıştır.
13. Bilirkişi raporlarında özetle;
i. Emsal teşkil ettiği değerlendirilen taşınmazın daha gelişmiş
ya da az gelişmiş bir mahallede bulunması, şehir merkezine daha yakın bir
mesafede olması ve konut alanının içinde yer alması, emsal taşınmazın piyasada
gördüğü rağbet ve satış kabiliyeti dikkate alınarak başvurucuların
taşınmazlarının değerinin emsal taşınmaza nazaran az ya da çok olduğu
belirtilmiştir.
ii. Taşınmazların bir bölümünün yola cepheli hâle gelmesiyle bir
değer artışı meydana geldiği, buna karşın alanın küçülmesi sonucu yapılaşmanın
kısıtlanması nedeniyle değerlerinin azaldığı belirtilmiştir. Raporda bu değer
artış ve azalma oranlarının karşılaştırılması neticesinde bir değer artışı ya da
azalması olduğu kanaati ifade edilmiştir.
iii. Sonuç olarak taşınmazlar ile emsallerinin birbirleriyle
mukayeseleri ile bedelin tespitinde etkili olabilecek diğer objektif unsurlar
(taşınmazların cinsi, nevi, yüz ölçümü, geometrik yapısı, kamulaştırma tarihinden
önce yapılmış emsal satış bedelleri) göz önüne alınarak ödenmesi gereken
tazminat miktarları belirlenmiştir.
14. Mahkeme muhtelif tarihlerde davaların kabulü ile
kamulaştırmasız el atma tazminatının davalı idareden alınarak başvuruculara ödenmesine,
el atılan kısmın başvurucular adına olan tapu kaydının iptali ile Karayolları
Genel Müdürlüğü lehine tapuda yol olarak terkinine karar vermiştir.
15. Kararların temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire)
muhtelif tarihlerde Mahkeme kararlarını onamıştır. Nihai kararlar başvuruculara
tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucular, nihai kararın tebliği üzerine bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz.
Şevket Karataş (GK), B. No: 2015/12554, 25/10/2018, §§ 20-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 11/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
19. Başvurucular taşınmazlarına kamulaştırmasız el atıldığından
yakınarak, maliki oldukları taşınmazdan yol geçirilmesi nedeniyle kendilerine
bir tazminat ödenmediğini ifade etmişlerdir. Başvuruculara göre Anayasanın 13.,
35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu'nda belirlenmiş süreçler takip edilmeden mülkiyetlerinde
bulunan taşınmazlara kamulaştırmasız olarak el atılmıştır. Başvurucular,
idarelere resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle
bir uygulamanın taşınmaz sahipleri için öngörülemeyen ve hukuki olmayan
müdahale riski taşıdığını vurgulamış ve kamulaştırmasız el atma nedeniyle
tazminat davası açmak zorunda bırakıldıklarını, bunun ise mülkiyet hakkı
ihlalini de aşan bir sonuca yol açtığını belirtmişlerdir. Başvurucular sonuç
olarak bu nedenlerle adil yargılanma ve mülkiyet hakları ile kamulaştırma
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa'nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular adil yargılanma hakkının da
ihlal edildiğini belirtmekte iseler de kamulaştırmasız el atmaya ilişkin
belirtilen şikâyetlerinin esas itibarıyla ilgili olduğu mülkiyet hakkının
ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Somut olayda başvurucuların taşınmazlarına kamulaştırma
yapılmaksızın el atılmış ve başvurucuların açtığı davalarda yargı kararıyla
taşınmazların idare lehine tapuda yol olarak terkinine hükmedilmiştir.
Başvuruculara ait taşınmazlardan kamulaştırma yapılmaksızın yol geçirilmesi
mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmekle birlikte bu müdahalenin mülkten yoksun
bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
24. Olayda idare, ilgili yargılama sürecinden de anlaşılacağı
üzere başvurucuların taşınmazlarına kamulaştırmasız olarak el atmıştır.
Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 2942 sayılı Kanun'da
belirlenmiş süreçler takip edilmeden başvurucuların mülkiyetinde bulunan
taşınmazlara kamulaştırmasız olarak el atıldığı yargı kararıyla da sabittir.
25. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında
kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin, kanuni bir dayanağı
bulunmadığından mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436,
6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No:
2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve
diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015).
26. Somut olayda da anılan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir
durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak başvurucuların söz konusu taşınmazlarına
yapılan kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri ile
2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet
hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine
ulaşılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir."
29. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat
talebinde bulunmuşlardır.
30. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018)kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir, Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
31. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
32. İncelenen başvuruda kamulaştırmasız el atma nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin
idarenin eyleminden kaynaklandığı anlaşılmıştır.
33. Kamulaştırmasız el atma uygulaması Anayasa'nın 13. ve 35.
maddeleri yanında doğrudan 46. maddesine aykırı olarak mülkiyet hakkının
ihlaline yol açan çok önemli bir sorundur. 5/1/1961 tarihli ve 221 sayılı Amme
Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis
Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. maddesi ile 9/10/1956 tarihine
kadar; 2942 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi ile de 9/10/1956 ile 4/11/1983
tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atma uygulamalarının tasfiyesi amacıyla
düzenlemeler yapılmıştır. Buna rağmen 4/11/1983 tarihi sonrasında da idarelerce
kamulaştırmasız el atma uygulamasına başvurulduğu gözlemlenmektedir.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi temel bir hak olarak güvence altına alınan
mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet veren kamulaştırmasız el atma
uygulamasının ülkemizde yapısal bir sorun teşkil ettiğine dikkati çekmektedir.
34. Buna karşın derece mahkemelerince yalnızca kamulaştırma
bedelinden ibaret olan maddi tazminata hükmedilmesi ve manevi tazminat gibi
başka yaptırımların uygulanmaması idarelerin olağan kamulaştırma usulüne
başvurmak yerine kamulaştırmasız el atma uygulamasını tercih etmesine yol
açmaktadır. Hâlbuki kanuni bir dayanağı bulunmayan kamulaştırmasız el atma
uygulaması, Anayasa'nın öngördüğü mülkiyet hakkının korunmasının
gerekliliklerini de içermediğinden olağan kamulaştırma usulünün bir alternatifi
olamaz. Nitekim 1/3/2014 tarihli ve 28928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Bakanlar Kurulu Kararı'na ekli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin
Önlenmesine İlişkin Eylem Planı'nda da idarelerin kamulaştırmasız el atma
yoluna başvurmalarının önlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması
öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi kamulaştırmasız el atma uygulamasına son
verilmesi bakımından öngörülen bu tedbirlerin ve düzenlemelerin
gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır.
35. Sonuç olarak başvurucuların maddi zararları giderilmiş olsa
dahi Anayasa'nın doğrudan sözüne aykırı olduğu ve kanuna dayalı olmadığı tespit
edilen kamulaştırmasız el atma suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
yukarıda değinildiği üzere yapısal bir sorun teşkil ettiği dikkate alınmalıdır.
Buna göre Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline yol
açıldığının bilinerek idari anlamda gerekli tedbirlerin alınması ve benzeri
nitelikte yeni ihlallere yol açılmaması için kararın bir örneğinin taşınmaza el
atan sorumlu idare olan Karayolları Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Ulaştırma
ve Altyapı Bakanlığına da gönderilmesi gerekir.
36. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucuların uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvuruculara müştereken net 6.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen -ekli tabloda
belirtilen- harçların ayrı ayrı, ayrıca 3.000
TL vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara müştereken net 6.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, başvurucuların maddi tazminat talebinin REDDİNE,
D. Ekli tabloda belirtilen harçların başvuruculara AYRI AYRI
ÖDENMESİNE,
E. 3.000 TL vekâlet
ücretinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Karayolları Genel Müdürlüğünün
bağlı olduğu Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için Gercüş Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2016/32, K.2016/100, E.2016/44, K.2016/110, E.2016/35,
K.2016/111, E.2016/21, K.2016/106) GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.