TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FESİH ÇAĞLAYAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/31971)
|
|
Karar Tarihi: 16/12/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 25/2/2021-31406
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
Fesih ÇAĞLAYAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun yaptığı bazı sosyal medya
paylaşımlarının işçi ile işveren arasındaki güven ilişkisini bozduğu
gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesinin bazı anayasal
hakları ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Darbe teşebbüsüne karşı koyan güvenlik
görevlileri ile bu teşebbüse tepki göstermek üzere sokaklara çıkan sivillere
uçaklar, helikopterler, tanklar, diğer zırhlı araçlar ve silahlarla saldırılmış;
bu saldırılar sonucunda toplam 251 kişi hayatını kaybetmiş; binlerce kişi de
yaralanmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmiştir. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç ile FETÖ/PDY'nin yapısına
ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri
([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-46) kararında yer almaktadır.
9. 1976 doğumlu olan başvurucu 2004 yılından beri
Gaziantep Şehitkamil Belediyesinde (Belediye/işveren) işçi olarak
çalışmaktadır.
10. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün akabinde başvurucu
hakkında Şehitkamil Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğünce 20/7/2016 tarihinde bir
tutanak düzenlenmiştir. Tutanağa göre başvurucu, sosyal medya paylaşımlarında
devletin icraatlarıyla ve terörle mücadele faaliyetleriyle ilgili, ahlak ve iyi
niyet kuralları ile bağdaşmayan, devletin haysiyet ve vakarını kıran asılsız
ihbar ve isnatlarda bulunmuş; bir kamu kurumunda çalışması nedeniyle temsil
ettiği işverenin güvenini kötüye kullanmış, doğruluk ve bağlılıkla uymayan
davranış sergilemiştir. Tutanağın akabinde Belediye 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanunu'nun "İşverenin haklı nedenle derhâl fesih hakkı"
kenar başlıklı 25. maddesinin (II) numaralı fıkrasının (b) ve (e) bentlerine
dayanarak başvurucunun ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışlarda
bulunduğunu kabul etmek suretiyle iş sözleşmesini aynı gün feshetmiştir.
11. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshi sonrasında
22/11/2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete'de 677 sayılı Olağanüstü Hâl
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (677
sayılı KHK) yayımlanmıştır. 677 sayılı KHK'nın 1. maddesinin (ç) bendinde
belirtilen ekli (4) sayılı listede başvurucunun da ismine yer verilmiş ve
böylece başvurucu kamu görevinden 677 sayılı KHK hükmü gereğince çıkarılmıştır.
12. Başvurucu; feshin geçersizliğinin tespitine ve işe
iadesine karar verilmesi talebiyle Belediye aleyhine 27/7/2016 tarihinde dava
açmıştır. Gaziantep 4. İş Mahkemesinde (Mahkeme) yapılan yargılama sonucunda
21/12/2016 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde
öncelikle 4857 sayılı Kanun'a göre işverenin iki şekilde iş sözleşmesini
feshedebileceği, bunlardan birinin haklı sebeple fesih olduğu, bu fesih türünde
iş sözleşmesinin herhangi bir süreye bağlı olmaksızın derhâl feshedilebileceği
ve savunma alınması zorunluluğunun bulunmadığı ifade edilmiştir.
13. Genel açıklama sonrasında Mahkeme 20/7/2016 tarihli
fesih bildiriminde başvurucunun ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan
davranışları nedeniyle iş sözleşmesinin feshedildiğini, fesih bildiriminin
yazılı olarak yapıldığını ve bir sebep gösterildiğini belirtmiştir. Bundan
sonra Mahkeme, başvurucu hakkında Belediye Fen İşleri Müdürlüğünce düzenlenen
tutanağa değinmiş (bkz. § 10); tutanağın ekinde tespitleri doğrulayan
bilgi ve belgelerin bulunduğunu ifade etmiştir.
14. Mahkeme daha sonra Belediyenin bir kamu kurumu
olduğunu, yapılan feshin 4857 sayılı Kanun'un 25. maddesinin (II) numaralı
fıkrasının (b) ve (e) bentlerine dayanılarak yapıldığını, başvurucunun
Belediyede çalışırken ahlak ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmayan, Belediyenin
güvenini kötüye kullanarak doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda
bulunduğunu belirtmiş ve feshin haklı nedenle gerçekleştiğini kabul etmiştir.
Bu açıklamalar sonrasında Mahkeme bu defa başvurucunun 677 sayılı KHK ile de
kamu görevinden çıkarıldığını, bu hukuki düzenlemeyi denetleme yetkisine sahip
olmadığını ifade etmiştir.
15. Başvurucu, anılan karara karşı 25/1/2017 tarihli
dilekçesiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Gaziantep Bölge Adliye
Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi (Daire) 3/3/2017 tarihli kararıyla istinaf
başvurusunun esastan reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Davacının imzalayarak tebellüğ
ettiği 20/07/2016 tarihli fesih bildiriminde; 4857 sayılı İş Kanunu'nun
işverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı başlıklı 25. maddesinin II.
fıkrasının (b) ve (e) bentleri gereğince, davacının ahlak ve iyi niyet
kurallarına uymayan davranışları nedeniyle 20/07/2016 tarihi itibarıyla iş
sözleşmesinin feshedildiğinin belirtildiği; davacının çalıştığı Fen İşleri
Müdürlüğü tarafından 20/07/[2016]
tarihli tutanak düzenlendiği, tutanakta; davacının işvereni aleyhinde, sosyal
paylaşım sitesinde, devletin icraatlarıyla ve terörle mücadele faaliyetleriyle
ilgili olarak, ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak, devletin haysiyet
ve vakarını kıracak şekilde asılsız ihbar ve isnatlarda bulunduğu, devlet
kurumunda çalışması nedeniyle temsil ettiği işverenin güvenini kötüye kullandığı,
doğruluk ve bağlılıkla uymayan davranışta bulunduğunun tespit edildiği
belirtilip, yapılan bu tespitle ilgili bilgi ve belgelerin tutanağa eklendiği;
davacının sosyal medyada yaptığı paylaşımları gösteren evrakların da yer aldığı
görülmüştür.
Öte yandan İşe iade davası devam ederken
22/11/2016 tarihinde 29896 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
677 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1-çmaddesinde belirtilen ekli (4) sayılı
listede belirtilen kamu görevinden çıkartılanlar listesinde davacının da
isminin belirtildiği anlaşılmaktadır.
...
...davanın reddine ilişkin verilen ilk
derece mahkemesi kararındaki değerlendirmenin dosyadaki delil durumuna göre,
20/07/2016 tarihinde yapılan feshin 4857 sayılı Kanunun25/II-b-e maddesi
kapsamında haklı fesih mahiyetinde olması; feshin 4857 sayılı Kanun'un25 nci
maddesinin(II) numaralı bendine dayalı olarak yapılması nedeniyle aynı
kanunun19/2 maddesi uyarınca davacı işçiden savunma alınma zorunluluğu olmadığından,
fesihten önce savunma alınmamış olmasının sonuca etkili olmaması nedeni ile
davanın reddine ilişkin Mahkemenin kararının isabetli olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan
istinaf itirazları yerinde görülmemiştir."
16. Daire kararı başvurucu tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 13/6/2017 tarihli kararıyla temyiz taleplerinin
reddine ve kararın onanmasına karar verilmiştir. Nihai karar 28/7/2017
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 28/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
18. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. C.A.
(3) [GK], B. No: 2018/10286, 22/5/2019, §§ 37-78.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 16/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu, suç teşkil etmeyen ve başkalarının
paylaşımlarını beğenmekten ibaret olan paylaşımlarının iş sözleşmesinin feshine
gerekçe yapılamayacağını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca yargılamaya konu
paylaşımların on binlerce kişi tarafından paylaşılan ve yüz binlerce kişi
tarafından beğenilen yasal paylaşımlar olduğunu, işverenle ve yaptığı işle
hiçbir alakasının olmadığını iddia etmiştir. Tüm bu nedenlerle başvurucu; adil
yargılanma, özel hayata ve aile hayatına saygı ve çalışma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde, derece mahkemelerinin hangi
nedenlerin haklı ve geçerli fesih nedeni oluşturduğuna ilişkin yorum ve değerlendirmesinin
mevzuata uygun olup olmadığını denetlemenin Anayasa Mahkemesinin görevi
kapsamında bulunmadığı belirtilmiştir. Bu açıklama sonrasında Bakanlık,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların mahkemelerce delillerin
değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğunu, derece
mahkemelerinin kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir hususun da bulunmadığını belirtmiş ve başvurucunun iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğunu ifade etmiştir. Öte yandan Bakanlık,
başvurucu hakkındaki tedbirlerin olağanüstü hâl (OHAL) döneminde alınması
nedeniyle yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınması
gerektiğini vurgulamıştır.
22. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel
hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
1. Genel İlkeler
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı,
48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
59. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine
başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine
dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer.
Zikredilen kurallara göre başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine
eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle
ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No:
2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19; Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın
İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, [GK], B. No: 2014/12727,
25/5/2017, § 19; Mustafa Akaydın, B. No: 2015/14800, 8/1/2020, § 21).
24. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği
takdirde Anayasa Mahkemesi, başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu
gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı
konusunda Anayasa Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından ortaya
konulan somut bilgi ve belgelerin niteliğine bağlıdır. Başvurucunun
başlangıçta, başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için
başvuru formu ve eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli
açıklamaları yapması zorunludur (Veli Özdemir, § 23; Ünal Yiğit,
§ 22).
25. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda,
başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri
vardır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun soyut şekilde birtakım Anayasa
hükümlerine atıfta bulunmasının iddiaların ispatlandığı anlamına gelmeyeceğini
birçok kez vurgulamıştır. Bundan başka başvurucunun başvuru formunu özenle
doldurmak, ihlal iddiasının dayanağı olan tüm olayları göstermek, başvuruyu aydınlatacak
ve hükmün esasını etkileyecek argümanları destekleyici tüm belgeleri başvuru
dilekçesine ekleme, bir bilgi veya belge elde edilememişse bunun da nedenlerini
açıklama yükümlülüğü olduğunu belirtmiştir (Sabah Yıldızı Radyo ve
Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, §§
22-26; Mustafa Akaydın, § 23).
2. İlkelerin
Olaya Uygulanması
26. Eldeki olayda Belediye, başvurucunun iş sözleşmesini
ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışlar nedeniyle feshetmiştir. Bu
davranışların niteliği ise başvurucunun bağlı bulunduğu Belediye Fen İşleri
Müdürlüğünce tutulan tutanakta açıklanmıştır. Tutanağa göre başvurucu 15 Temmuz
darbe teşebbüsü sonrasında tutanağın ekinde yer alan bazı sosyal medya
paylaşımlarında bulunmuş, bu paylaşımlarla devletin genel iş ve işlemleri ve
terörle mücadele bağlamında yapmış olduğu faaliyetleri ile ilgili olarak asılsız
isnatlarda bulunmuş, bu şekilde devletin vakarını kırmıştır. Bundan başka,
tutanakta başvurucunun bu paylaşımlarla devlet ile arasındaki güven ilişkisine
aykırı davrandığı, işverene bağlılıkla bağdaşmayan davranışlar sergilediği
tespitine yer verilmiştir.
27. Fesih işlemi daha sonra Mahkeme tarafından
denetlenmiştir. Öncelikle Mahkeme, Belediyenin devlet teşkilatı içinde yer alan
kamu tüzel kişiliği haiz bir kurum olduğu tespitini yapmıştır. Daha sonra
Mahkeme 4857 sayılı Kanun'a göre işçinin işveren hakkında şeref ve haysiyet
kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunmasının ve işverenin güvenini kötüye
kullanmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar yapmasının haklı fesih
nedeni olduğunu, bu gibi eylemlerde bulunulmasının ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir. Bu açıklamalar sonrasında Mahkeme,
başvurucunun eylemlerinin bu kapsamda kaldığını belirterek feshin haklı nedenle
yapıldığını kabul etmiştir.
28. Başvurucunun bu karara karşı istinaf yoluna
başvurması üzerine bu kez Daire somut olay hakkında bir değerlendirme
yapmıştır. Daire öncelikle başvurucu hakkındaki fesih bildirimine ve tutanağa
ayrıntılarıyla değinmiş, daha sonra mahkeme kararını açıklamıştır. Açıklamalar
sonrasında Daire, feshin 4857 sayılı Kanun'a göre gerçekleşen bir haklı fesih
olduğunu belirtmiş; başvurucunun işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı
asılsız ihbar ve isnatlarda bulunduğunu, işverenin güvenini kötüye kullanmak
gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar gerçekleştirdiğini kabul etmiştir.
29. Başvurucu suç teşkil etmeyen ve başkalarının
paylaşımlarını beğenmekten ibaret olan sosyal medya paylaşımlarının iş
sözleşmesinin feshine gerekçe yapıldığını, bu nedenle çeşitli anayasal
haklarının ihlal edildiğini savunmuştur. Ancak başvurucu herhangi bir şekilde
paylaşımlarının içeriğine ilişkin değerlendirme yapmamış, paylaşımlarına dair
herhangi bir bilgi ya da belgeyi de başvuru formuna eklememiştir. Oysa ilk
derece mahkemesinin kararında işyeri dosyasında başvurucunun iş akdinin feshine
sebep olan paylaşımların tümünün tutanağa bağlanarak kayıt altına alındığı
açıkça ifade edilmiştir.
30. Öte yandan başvurucu, idarenin ve derece
mahkemelerinin tespitlerinin doğru olmadığına ilişkin iddiasını da soyutluktan
çıkarabilmiş değildir. Bireysel başvuruya konu yapılan mesele paylaşımların suç
oluşturup oluşturmadığı değil paylaşımların haklı feshe dayanak alınmasının
anayasal hakları ihlal edip etmediğidir. Bu durum karşısında idarenin ve derece
mahkemelerin yapılan paylaşımların niteliğine ilişkin yaptığı
değerlendirmelerin yerinde olmadığı noktasında başvurucunun bir açıklama yapma
yoluna gitmediği, paylaşımların suç teşkil etmediğini belirtmekle yetindiği
anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle mevcut başvurunun koşullarında başvurucu, yapmış
olduğu paylaşımların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını ve iş sözleşmesinin
feshinin anayasal haklarının adil olmayan bir şekilde kısıtlanması anlamını
taşıdığını ispat edebilmiş değildir.
31. Önemle belirtilmelidir ki bireysel başvuru
incelemesinde Anayasa Mahkemesinin görevi başvurucunun başvuru formunda ileri
sürdüğü gerekçelerle sınırlı bir incelemeyi kapsamaktadır. Başvurucunun
bireysel başvuru formunda mağduriyetini gösteren açıklamaları yapmaması ve/veya
mağduriyetine dayanak olarak ileri sürdüğü hususları delillendirmemesi
durumunda Anayasa Mahkemesi başvurucu yerine geçerek delil toplama ve ihlal
iddialarını gerekçelendirme görev ve yükümlülüğüne sahip değildir (Mustafa
Akaydın, § 27).
32. Sonuç olarak başvurucu; ihlal iddiasına ilişkin
delillerini sunma ve bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü
yerine getirmemiş, bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını
temellendirememiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Sabah
Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim
Şirketi, § 25).
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
Engin YILDIRIM ve Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe
katılmamışlardır,
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Engin YILDIRIM ve Celal Mümtaz AKINCI'nın
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 16/12/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Gaziantep Şehitkamil Belediyesinde işçi olarak çalışan
başvurucu hakkında, işvereni 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20/7/2016
tarihinde bir tutanak düzenlemiştir. Bu tutanakta, başvurucunun sosyal medya
paylaşımlarında devletin icraatlarıyla ve terörle mücadele faaliyetleri ile
ilgili, ahlak ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmayan, devletin haysiyet ve
vakarını kıran asılsız ihbar ve isnatlarda bulunduğu, bir kamu kurumunda
çalışması nedeniyle temsil ettiği işverenin güvenini kötüye kullanarak doğruluk
ve bağlılıkla uymayan davranışlar sergilediği iddia edilmiştir. Tutanağın
akabinde işveren başvurucunun ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan
davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25.maddesinin
II.fıkrasının (b) ve (e) bendlerine dayanarak aynı gün iş sözleşmesini
feshetmiştir. Başvurucunun 22/11/2016 tarihli 667 sayılı OHAL KHK’sını 1.
maddesinin (ç) bendinde ekli (4) sayılı listede ismi olduğundan bu KHK hükmü
gereğince kamu görevinden çıkartılmıştır.
2. Başvurucunun işe iade edilmesi talebiyle ilgili İş
Mahkemesinde açtığı dava reddedilmiştir. Mahkeme kararında Belediyenin
düzenlediği tutanağa değinerek, tutanağın ekinde tespitleri doğrulayan bilgi ve
belgelerin bulunduğuna işaret etmiş, başvurucunun belediyede çalışırken ahlak ve
iyiniyet kuralları ile bağdaşmayan, işveren belediyenin güvenini kötüye
kullanarak doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunduğunu belirtmiş ve
feshin haklı nedenle gerçekleştiğini kabul etmiştir. Mahkemenin bu kararı Bölge
Adliye Mahkemesince de benimsenerek, başvurucunun istinaf başvurusu
reddedilmiş, bu kararın temyizi üzerine karar ilgili yargıtay dairesince de
onanarak kesinleşmiştir.
3. Başvurucu, paylaşımlarının başkalarının paylaşımlarını
beğenmekten ibaret olduğunu savunmuş ancak paylaşımlarıyla ilgili herhangi bir
bilgive belge sunmamış ve içeriğine ilişkin bir açıklama yapmamıştır.
4. Başvurucunun paylaşımları belediyenin başvurucunun iş
sözleşmesini haklı fesih olarak sona erdirmesinin temel dayanağını
oluşturmaktadır. Derece mahkemelerinin kararları incelendiğinde başvurucunun
paylaşımlarına yer verilmediği, sadece belediyece düzenlenen tutanağa atıf
yapıldığı görülmektedir. Başvurucunun hangi paylaşımının ne şekilde “ahlak ve
iyiniyet kuralları ile bağdaşmayan, işveren belediyenin güvenini kötüye
kullanarak doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olduğu” ortaya
konulabilmiş değildir. Bu yönüyle derece mahkemelerinin kararlarının ilgili ve
yeterli gerekçe içerdiği söylenemeyecektir.
5. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesinin
görevi başvurucunun başvuru formunda ileri sürdüğü gerekçelerle sınırlı bir
incelemeyi kapsamaktadır. Başvuru formunda mağduriyetini gösteren açıklamaları
yapmaması ve/veya dayanak olarak ileri sürdüğü hususları delillendirmemesi
durumunda Anayasa Mahkemesi başvurucu yerine geçerek delil toplama ve ihlal
iddialarını gerekçelendirme görev ve yükümlülüğüne sahip değildir.(Mustafa
Akaydın, P. 27).
6. Mahkememizin içtihadı bu yönde olmakla beraber,
başvurucunun iş sözleşmesinin feshine dayanak oluşturan paylaşımların derece
mahkemelerince yeterince incelenip incelenmediği, başvurucunun hangi
paylaşımlarının sakıncalı görülerek “ahlak ve iyiniyet kuralları ile
bağdaşmayan, işveren belediyenin güvenini kötüye kullanarak doğruluk ve
bağlılığa uymayan davranışlar olduğu” ve iş aktinin feshi için yeterli ve
gerekli görüldüğü karardan anlaşılamamaktadır. Başvurucuya uygulanan yaptırımın
ifade özgürlüğünü ihlal edip etmediğini gösterme yükümlülüğü derece
mahkemelerine aittir. Derece mahkemelerinin bu yükümlülüklerini yerine
getirmedikleri durumlarda başvurucunun bunları bireysel başvuru dilekçesinde
belirtmemesinden bahisle şikayetinin temellendirilmediğini söylemek hak ve
nesafete uygun düşmemektedir.
7. Olayda süreç başvurucunun paylaşımlarıyla başlamıştır.
Sosyal medya paylaşımları sebebiyle işveren Belediye başvurucunun iş akdini
feshetmiş, başvurucu da feshin haksızlığını ileri sürerek dava açmıştır. Bu
durumda feshin haklılığını ispat külfeti davalı Belediye’ye aittir. Derece
mahkemesi, açılan davayı reddettiğine göre Belediye’nin hangi haklı sebeplerle
(sakıncalı paylaşımlarla) iş aktini feshettiğini ve dolayısıyla da kendisinin
açılan davayı reddettiğini gerekçesiyle birlikte kararında gösterme zorunluluğu
bulunmaktadır. İşveren (idare) ve mahkeme karşısında güçsüz ve korunmaya muhtaç
durumda olan işçiden; “senin hangi paylaşımların sebebiyle iş aktin feshedildi
bunları ispatla ve temellendir.” demek, delil sunma ve ispat etme yükümlülüğünü
tersine çevirerek haksız, adaletsiz ve hukuka aykırı bir sonuca ulaşılmasına
neden olur.
8. Somut başvurunun koşulları bağlamında başvurucunun
paylaşımlarının neler olduğu, bu paylaşımların hangilerinin ne sebeple “ahlak
ve iyiniyet kuralları ile bağdaşmayan, işveren belediyenin güvenini kötüye
kullanarak doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” olarak değerlendirildiği
delil yerinde ve kararda gerekçeleriyle gösterilmeden ve tartışılmadan,
başvurucuya, “şikayetini temellendiremedin” denilerek ispat külfetinin tersine
çevrilmesi suretiyle ulaşılan sonuca katılmıyoruz. Feshin haklılığını ispat
öncelikle işveren belediye ve akabinde de mahkemelere aittir. Bu gereklerin
yerine getirilmemesi nedeniyle başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğini, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi için yeniden
yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerektiğini düşündüğümüzden, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun bulunması
yönündeki çoğunluk görüşüne katılmadık.
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|