TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAMİYET SÜRÜCÜ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/32292)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Hamiyet SÜRÜCÜ
|
Vekili
|
:
|
Av. Öznur AKIN ÖZKAPLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, işe iade istemiyle açılan davanın karar
verilmesine yer olmadığına dair bir hükümle sonuçlanması nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 21/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel
Başvurudan Önceki Süreç
8. Başvurucu, En-Ka Temizlik San. ve Tic. Ltd. Şti.nin
işçisi olarak Van Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Çocuk Evleri
Koordinasyon Merkezi Müdürlüğünde (Kurum) çocuk bakım elamanı olarak
çalışmaktayken hakkında yapılan güvenlik soruşturması kapsamında terör
örgütleri ile irtibatı, iltisakı, örgütlere mensubiyeti ve aidiyeti olduğu
gerekçesiyle 5/5/2017 tarihinde iş akdi feshedilmiştir.
9. Başvurucu 11/5/2017 tarihli dilekçesiyle iş akdinin
geçerli bir nedene dayanılmadan feshedildiğini belirterek asıl işveren ve alt
işveren aleyhine işe iade istemiyle dava açmıştır.
10. Van 1. İş Mahkemesi 19/7/2017 tarihli karar ile kamu
kurumu niteliğindeki bir işyerinde işçi statüsüyle çalışmakta olan başvurucunun
iş sözleşmesinin 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) hükümlerine dayalı
olarak feshedildiği ve 2/1/2017 tarihli ve 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri
İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında KHK hükümleri uyarınca davayı inceleme
yetkisinin Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonuna (OHAL Komisyonu) ait
olduğu gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına ve dosyanın OHAL
Komisyonuna gönderilmesine kesin olarak karar vermiştir.
11. Nihai karar 24/7/2017 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 21/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel
Başvurudan Sonraki Süreç
12. Başvurucu, karara karşı 22/11/2017 tarihinde istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
13. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
(Daire) 22/3/2018 tarihli kararıyla istinaf başvurusunu reddetmiştir. Daire
gerekçesinde; Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas
yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, karar verilmesine yer olmadığına yönelik
verilen karara ilişkin süresinde istinaf talebinde bulunulmadığı gibi
yargılamanın yenilenmesi şartlarının da oluşmadığı, dosyanın gönderilmesine
karar verilen OHAL Komisyonunun görevsiz olduğuna karar vermesi durumunda
dosyanın mahkemesine iadesine karar verebileceğini belirterek istinaf talebini
reddetmiştir.
14. OHAL Komisyonunun 6/6/2018 tarihli kararında,
başvurucu hakkında KHK kapsamında herhangi bir işlem tesis edilmediği,
dolayısıyla OHAL Komisyonunca yapılacak işlem bulunmadığı belirtilerek dosyanın
Mahkemeye iadesine karar verilmiş, dosya ile ilgili olarak Mahkemece herhangi
bir işlem yapılmamıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun
Hükümleri
15. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 30/1/1950 tarihli
ve 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesi şöyledir:
"İş Kanununa göre işçi sayılan
kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında
istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri
arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan
hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş
mahkemeleri kurulur.''
16. 12/10/2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri
Kanunu'nun 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) İş mahkemeleri;
a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler,
854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci
Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile
işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya
kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
...
ilişkin dava ve işlere bakar."
17. 22/5/2003 tarihli 4857 sayılı İş Kanunu'nun
''İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı'' kenar başlıklı 25.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına
uymayan haller ve benzerleri:
a) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu
sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar
kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek,
yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni
yanıltması.
b) İşçinin, işveren yahut bunların aile
üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya
davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı
asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.
c) İşçinin işverenin başka bir işçisine
cinsel tacizde bulunması.
d) İşçinin işverene yahut onun ailesi
üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş
yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri
kullanması.
e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye
kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi
doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.
f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla
hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir
suç işlemesi.
g) İşçinin işverenden izin almaksızın
veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki iş günü veya bir ay içinde
iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç iş günü
işine devam etmemesi.
h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu
görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması
yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı
olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri
otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba
uğratması."
18. 4857 sayılı Kanun'un ''Derhal fesih hakkını
kullanma süresi'' kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"24 ve 25 inci maddelerde
gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya
işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu
çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı
iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra
kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık
süre uygulanmaz.''
19. 4857 sayılı Kanun'un ''Sözleşmenin feshinde usul''
kenar başlıklı 19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini
açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır.''
20. 4857 sayılı Kanun'un ''Feshin geçerli sebebe
dayandırılması'' kenar başlıklı 18. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''Otuz
veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan
işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin
yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin
gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.''
21. 667 sayılı KHK'nın 4. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Terör örgütlerine veya Milli
Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı
yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;
...
f) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu ile bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinde
belirtilenler hariç diğer mevzuata tabi her türlü kadro, pozisyon ve statüde
(işçi dahil) istihdam edilen personel, ilgili kurum veya kuruluşun en üst
yöneticisi başkanlığında bağlı, ilgili veya ilişkili bakan tarafından
oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgisine göre ilgili bakan onayıyla kamu
görevinden çıkarılır,
g) Bir bakanlığa bağlı, ilgili veya
ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi
dahil) istihdam edilen personel, birim amirinin teklifi üzerine atamaya yetkili
amirin onayıyla kamu görevinden çıkarılır."
22. 685 sayılı KHK'nın 1. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Anayasanın 120 nci maddesi
kapsamında ilan edilen ve 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararıyla onaylanan olağanüstü hal kapsamında, terör örgütlerine veya
Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti,
aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari
işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis
edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere
Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuştur.''
23. 685 sayılı KHK'nın geçici 1. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Bu dosyalar hakkında yargı
mercilerince karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların yaptıkları
masrafların üzerlerinde bırakılmasına dosya üzerinden kesin olarak karar
verilir, vekâlet ücretine hükmedilmez. Bu dosyalar, yeni bir başvuru şartı
aranmaksızın incelenmek üzere Komisyona gönderilir.”
2. Yargısal Kararlar
24. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28/3/2018 tarihli ve
E.2017/24765, K.2018/6824 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Davacı, davalı işyerinde
çalışırken FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakının bulunduğu
şüphesiyle 667 sayılı KHK’nın 4. maddesinin 1. fıkrasının g bendi gereğince işten
çıkartılmıştır. Aynı KHK’nın 4. maddesinin 2. fıkrasının ise '1. fıkra uyarınca
görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan
veya dolaylı olarak görevlendirilemezler' hükmüne yer verilmiş ise de fesih
işlemine karşı yargı yolu açık olduğuna göre yargı makamları işten çıkartılmış
olan işçinin FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakına dair delil durumunu
değerlendirerek sonucuna göre karar vermelidir.
Somut olay bakımından davacının FETÖ/PDY
ile irtibat ve iltisakı bakımından dosyaya 667 sayılı KHK’nın 4. maddesinin 1.
fıkrasının g bendindeki usule göre işten çıkarıldığı hususu dışında hiçbir
delil sunulamamış, ayrıca davacı hakkında adli veya idari soruşturma da
yapılmamıştır. Açıklanan delil durumuna göre davacının FETÖ/PDY ile irtibat ve
iltisaklı olduğuna dair somut hiçbir delil gösterilemediğinden davanın kabulü
gerekirken işverenin feshinin geçerli olduğunu kabul eden Bölge Adliye Mahkemesi
kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.''
25. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 20/10/2017 tarihli ve
E.2017/43277, K.2017/25144 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Davacının iş sözleşmesinin feshi
667 sayılı KHK'nın 4. maddesi doğrultusunda davalı işverence oluşturulan
komisyon kararıyla davalı idare tarafından gerçekleştirilmiştir.
Davacı işçi 4857 sayılı İş Kanunu
hükümleri çerçevesinde çalışmış olmakla iş sözleşmesinin 29.07.2016 tarihindeki
feshinde İş Kanunu'nun 18. ve devamı maddeleri hükümleri uygulanmalıdır.
Somut olayda davacının iş akdinin
feshine neden olan bilgi ve belge işverence tam olarak ibraz edilememiştir.
Davacının iş akdinin feshine dayanak objektif değerlendirmelerin neler olduğu,
hangi bilgi ve belgelerin feshe gerekçe yapıldığı davalı Kurumdan
araştırılmalı; ayrıca davacı hakkında mevcut ise adli ya da idari soruşturma
evrakları, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın Terörle
Mücadele, Kaçakçılık, Organize Suçlar ve İstihbarat ile ilgili birimlerinden ve
Bilgi Teknolojileri Kurumundan varsa davacı ile ilgili bilgi ve belgeler ile
yine Bank Asyaya açılmış mevduat hesapları, hesap hareketleri ve bankacılığa
ilişkin işlemler olup olmadığı sorulmalı, tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek
sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Eksik incelemeyle yazılı gerekçe ile davanın
reddi hatalı olup bozmayı gerektirir.''
B. Uluslararası
Hukuk
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının, medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir
mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının açık bir biçimde mahkeme veya yargı
merciine erişim hakkından söz etmese de -maddede kullanılan terimler bir bütün
olarak bağlamıyla birlikte dikkate alındığında- mahkemeye erişim hakkını da
garanti altına aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir (Golder/Birleşik
Krallık [GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM'e göre mahkemeye
erişim hakkı Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mündemiçtir. Bu
çıkarsama, Sözleşmeci devletlere yeni yükümlülük yükleyen genişletici bir yorum
olmayıp 6. maddenin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin lafzının
Sözleşme'nin amaç ve hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek
birlikte okunmasına dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını
mahkeme önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik
Krallık, § 36).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
29. Başvurucu; görevinden OHAL KHK'ları ile ihraç
edilmediğini, güvenlik araştırması sonucuna göre iş akdinin feshedildiğini,
dolayısıyla OHAL Komisyonuna başvuru şartlarını taşımadığı hâlde Mahkemenin
davayı incelemeden dosyayı OHAL Komisyonuna gönderdiğini, Mahkemenin davanın
esasını çözümlemeden bu şekilde karar vermesi nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
30. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına
sahiptir.”
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun temel iddiasının davanın esası hakkında karar verilmemesine
yönelik olması nedeniyle başvuru, mahkemeye erişim hakkı kapsamında
incelenmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
32. Başvuru konusu dava sürecinde Mahkemenin dosyayı OHAL
Komisyonuna gönderdiği, Komisyonun da herhangi bir karar vermeden dosyayı
Mahkemeye iade ettiği anlaşılmış ise de Mahkemenin 19/7/2017 tarihli kararı
nihai karar niteliğinde olduğu gibi Komisyonun iadesinden sonra Mahkemenin
herhangi bir işlem yapmadığı, dolayısıyla bireysel başvuru açısından başvuru
yollarının tüketildiğinin kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı ve Hakkın Kapsamı
34. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel
Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No:2014/13156, 20/4/2017,
§ 34).
35. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve
özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan
en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından
görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden
faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının
tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının
sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olamaz (Mohammed Aynosah, B.
No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
36. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
37. Öte yandan Anayasa'nın 36. maddesinin ikinci
fıkrasında hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda adil yargılanma hakkı, koşulları
bulunduğu takdirde kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığın esasının
incelenmesini isteme güvencesini de sağlar.
38. Somut olayda başvurucunun işe iade istemli davasının
esası hakkında bir inceleme yapılmaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkına
yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
39. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan
mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması
mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
40. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
41. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde 36. maddesinin ihlalini teşkil
edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma
(meşru amaç) ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir
42. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin
ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî
müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin
en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014, § 60).
43. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî
manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun
adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere
müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan
düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına
bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün
bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
44. Somut olayda Van Aile ve Sosyal Politikalar İl
Müdürlüğü bünyesinde alt işverene bağlı olarak çalışan başvurucunun işe iade
istemiyle açmış olduğu davada OHAL Komisyonunun görevli olduğu gerekçesiyle
karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
45. Mahkemenin dayanmış olduğu 685 sayılı KHK'nın ilgili
maddesinde terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu
gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan KHK hükümleri
ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karar vermek
üzere bir inceleme komisyonunun kurulduğu belirtilmektedir. Anılan KHK'nın
yürürlüğe girmesinden sonra benzer uyuşmazlıkların temyiz mercii Yargıtay 9. ve
22. Hukuk Daireleri, doğrudan KHK ile iş akdi feshedilenler hariç olmak üzere
KHK'nın verdiği yetkiye dayalı olsa bile idari tasarrufla iş akdi
feshedilenlerin açmış olduğu işe iade davalarının esastan inceleneceğine dair
kararlar vermiştir (bkz. §§ 24, 25).
46. İş mahkemeleri, karar tarihinde yürürlükte bulunan
5521 sayılı mülga Kanun -ve aynı zamanda bu Kanunu yürürlükten kaldıran 7036
sayılı Kanun- hükümlerine göre işçi sayılan kişilerle işveren arasındaki iş
sözleşmesine veya 4857 sayılı Kanun'a dayanan uyuşmazlıkların çözümü için
kurulmuş mahkemelerdir. 685 sayılı KHK'nın 1. maddesinde OHAL Komisyonunun
yetkisinin başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde
kararname hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvurularla sınırlı
olduğu herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıkça düzenlenmiş ve
Yargıtay uygulamalarında da KHK'ya dayalı hukuki işlemle tesis edilen fesih
işlemlerinin yargısal denetime tabi olduğu net bir şekilde ifade edilmiştir (Ahmet
Özdoğan, B. No: 2017/26326, 9/1/2019, § 45).
47. Buna göre somut olayda ilk derece mahkemesinin OHAL
Komisyonunu işaret ederek önüne gelen uyuşmazlığın esası hakkında inceleme
yapmadan yargılamayı sona erdirmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna
varılmıştır.
48. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
50. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini istemiş ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
51. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili
hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
52. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
53. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
54. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun işe iade istemiyle
açmış olduğu davada idari bir organın görevi kapsamında kaldığı gerekçesiyle
karar verilmesine yer olmadığı yönünde karar verilmesinin mahkemeye erişim
hakkını ihlal ettiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
55. Bu durumda mahkemeye erişim hakkına yönelik ihlalin
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Van 1. İş Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
56. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Anayasa'nın 36. maddesinde
güvenceye bağlanan mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Van 1. İş Mahkemesine
(E.2017/499-K.2017/792) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Erzurum Bölge Adliye
Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.