logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Sezen Özlem [2.B.], B. No: 2017/32437, 24/6/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SEZEN ÖZLEM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/32437)

 

Karar Tarihi: 24/6/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Murat GÜVEN

Başvurucu

:

Sezen ÖZLEM

Vekili

:

Av. Yavuzhan VAROL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/8/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

B. Başvurucuya İlişkin Süreç

10. Asker (albay) olarak görev yapmakta olan başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında 6/7/2017 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınmıştır.

11. Başvurucunun ifadesi 11/7/2017 tarihinde Başsavcılık tarafından alınmıştır. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde eğitim ve çalışma hayatı boyunca FETÖ/PDY ile hiçbir ilişkisi olmadığını, darbe teşebbüsü sırasında yurt dışında görev yaptığını ve örgüt üyesi olduğuna dair hakkında yapılan şikâyeti kabul etmediğini beyan etmiştir.

12. Başsavcılık 11/7/2017 tarihinde tutuklanması istemiyle başvurucuyu Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucunun sorgusu Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinde 11/7/2017 tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.

13. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Benim bu yapı ile hiç bir alakam yoktur. Ben bu zamana kadar normal görevimi yaptım. Kanunların bana emrettiği görevler dışında hiç bir kimseden emir almadım ve uygulamadım. Aleyhime beyanda bulunan kişi benim lisedeki sınıf arkadaşımdır, 20 yıla yakındır kendisi ile hiç görüşmedim, aramda herhangi bir husumette bulunmamaktadır. Neden aleyhime böyle bir beyanda bulundu anlamış değilim. Kendisinin aleyhime olan beyanlarını kabul etmiyorum. Teşhisini de kabul etmiyorum."

14. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği 11/7/2017 tarihinde, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... şüpheli Sezen Özlem'in üzerine atılı bulunan 5237 sayılı TCK'nın 314/2 maddesince silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren dosyada mevcut teşhis tutanağı, tanık beyanı ve yakalama tutanakları ile tüm dosya kapsamındaki somut delillere göre soruşturmanın henüz tamamlanmadığı, şüpheli hakkında delillerin henüz toplanmadığı, şüpheliye isnat edilen suça ilişkin yasada düzenlenen ceza miktarına göre de şüphelinin kaçma ve delilleri karartma ihtimallerinin mevcut olduğu, açıklanan nedenlerle adli kontrol uygulamasının da yetersiz kalacağı, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK 100/2-11 maddesi hükmündeki suçlardan olması da değerlendirilerek CMK’nın 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelinin CMK.nun 101 maddeleri uyarınca tutuklanmasına ... [karar verildi.]"

15. Başvurucu 14/7/2017 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 21/7/2017 tarihinde tutuklama kararının yerinde olduğu gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.

16. Başvurucu, itirazın kesin olarak reddedildiğine dair kararı 14/8/2017 tarihinde öğrendiğini bildirmiş ve 22/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Başsavcılık 23/8/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır. FETÖ/PDY'ye ilişkin genel açıklamaların yer aldığı iddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hukuka aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna değinilmiş; sonrasında başvurucuya yöneltilen suçlamaya ilişkin olgulara yer verilmiştir.

18. İddianamede, başvurucunun örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Haklarında soruşturma bulunan Z.K. ve Ö.B. ile başvurucu arasında para transferi gerçekleşmiştir.

ii. Darbe teşebbüsüne katılması sebebiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ihraç edilen P. Yzb. Y.Y. tarafından 2001, 2002 ve 2003 yıllarında; P. Kur. Alb. M.Ş.E. tarafından 2008 ve 2009 yıllarında; Mu. Kur. Yb. M.S.S. tarafından 2010 ve 2012 yıllarında; Tümg. İ.T. tarafından 2010 yılında başvurucuya 100 tam sicil notunun verildiği tespit edilmiştir.

iii. Tanık M.M. başvurucunun örgütle bağı olduğuna dair beyanda bulunmuştur. M.M.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Sezen Özlem 1990-1993 yılları arasında Edirne Lisesinde okuduğumuz yıllarda benim sınıf ve dershane arkadaşımdı, Bulgar göçmenidir. Kendisi lise birinci sınıftayken o tarihlerde cemaat şimdi FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne ait FED dershanesine birlikte gittik, 1993 yılında girdiği ÖSYM birinci basamak sınavına girerek yüksek bir puan aldı ancak ikinci basamak sınavına hazırlanmayı, dershaneye gitmeyi ve bizimle ders çalışmayı bıraktı, kendisine neden bıraktığını sorduğumda bana 'Askeriye'ye gireceğim.' cevabını verdi. Ben kendisine gittiği dershanenin örgüte ait olduğunu bildiğim için seni askeriyeye almazlar dediğimde; üç yıl boyunca gittiği FED dershanesinde resmi kaydının olmadığını söyledi. FED Dershanesi daha sonra FEM adını aldı. Üniversite ikinci basamak sınavına girerek İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Matematik Bölümünü kazandı ancak gitmedi, bir süre sonra da irtibatımız koptu, arkadaşlarımdan ve çevremden askeriyeye girdiğini öğrendim. Sezen Özlem lisede okurken ve dershaneye giderken ailesinin Edirne'de ikamet etmesine rağmen cemaat evlerine gidip gelmekteydi, 2-3 kez birlikte bu evlerden birine gittik, evlerde dershane hocalarımız olduğu için gitmiştik, bu evlerde bize ders çalıştırıldı ve maklube yemeği yediğimizi hatırlıyorum. Sezen Özlem ile 1993 yılından itibaren irtibatım koptu, kendisinin nerede olduğunu ne iş yaptığını bilmiyorum. Fotoğrafı gösterilmesi halinde teşhis yapabilirim."

19. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:

" ... şüphelinin Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla kurulmuş ve bu amacı gerçekleştirmek için silahlı eylemler ile cebir ve şiddete başvuran FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile iltisakı, irtibatı ve aidiyeti olduğu, yine şüphelinin yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan eylemlerde bulunmak suretiyle örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, bu şekilde şüphelinin üzerine atılı suçu işlemiş olduğu ... [FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu anlaşılmıştır]."

20. Başvurucu; soruşturma aşamasındaki savunmasında, FETÖ/PDY'ye ait okul ya da dershaneye gitmediğini, tanık olarak beyanda bulunan kişiyi hatırlamadığını ve beyanlarının doğru olmadığını ifade etmiştir.

21. Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme)8/9/2017 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve Mahkemenin E.2017/64 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

22. Mahkeme 18/10/2017 tarihli duruşmasında başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

23. Kovuşturma aşamasında istenen belgelerde -Adli Tıp Kurumunun 6/12/2019 tarihli raporuna göre- başvurucuya ait dijital materyalde ByLock isimli sohbet uygulamasına ait dosya kalıntıları tespit edildiği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun kendi adına kayıtlı telefon hattının on yedi defa ankesörlü sabit hatlardan arandığı, başvurucu ankesörlü hattan arandığında; hakkında örgüt üyeliğinden soruşturma bulunan S.B. ve M.Ç.yle de aynı sabit hattan aranmak suretiyle irtibat kurulduğu tespit edilmiştir.

24. Mahkeme 5/2/2020 tarihli kararıyla terör örgütüne üye olma suçundan başvurucuyu 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm etmiştir.

25. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla istinaf aşamasında derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

26. İlgili hukuk için bkz. Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56.

27. Ayrıca Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 13/11/2019 tarihli ve E.2018/5526, K.2019/6842 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Yukarıda açıklanan özellikler doğrultusunda, bir asker şahsın; örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaata ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağında kuşku yoktur.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 24/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

29. Başvurucu; üzerine atılı suç ile bir ilgisinin bulunmadığını, suç işlediğine dair hiçbir delilin olmadığını, hakkındaki tanık beyanının tamamen asılsız olduğunu, buna rağmen keyfî bir şekilde tutuklanmasına karar verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Bakanlık görüşünde öncelikle başvurucu hakkında verilen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu ve bu sonuca varılmasının keyfî ve temelsiz olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca başvurucu hakkında Başsavcılık tarafından hazırlanan iddianamede başvurucu ile ilgili tanık beyanlarına yer verildiği, bu nedenle tutuklamanın hukuki olduğu belirtilmiştir.

31. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

B. Değerlendirme

32. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

33. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

34. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

35. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olması iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

36. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

2. Genel İlkeler

37. Genel ilkeler için bkz. Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 47-53.

3. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

39. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

40. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama ve tutukluluğa itirazın reddi kararlarında suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiş (bkz. § 14) fakat buna ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.

41. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun şüpheli para transferlerinde bulunduğu, darbe teşebbüsü nedeniyle ihraç edilen amirlerinden 100 tam sicil notu aldığı ve bir tanığın başvurucunun örgüt üyesi olduğu yönünde verdiği beyana dayanıldığı görülmüştür (bkz. §§ 17-19).

42. Başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararında -kovuşturma başladıktan sonra ele geçen belgelerde- başvurucunun dijital materyallerinde FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki iletişimi sağladığı ifade edilen ByLock uygulamasına ait kalıntılar olduğu, ayrıca örgütün sivil yöneticilerinin sabit (büfe, ankesör vb.) hatlardan örgüt mensubu TSK personeliyle irtibat kurarak personele toplantı günlerine ilişkin bilgiler aktardıkları, bu şekilde başvurucunun da on yedi kez arandığının tespit edildiği belirtilmiştir (bkz. § 23).

43. Anayasa Mahkemesi Abdurrahman Yemiş (B. No: 2017/29347, § 48) kararında -soruşturma mercilerince belirtilen- FETÖ/PDY imamlarının mahrem hizmetler sınıfındaki kişilerle -özellikle askerlerle- olan iletişimlerini ankesörlü veya kontörlü telefonlar üzerinden arama veya çağrı bırakma şeklinde sürdürdükleri ve bu kapsamda başvurucu Abdurrahman Yemiş'in de böyle aranmış olmasına yönelik suçlamayı kuvvetli belirti olarak kabul etmiştir. Nitekim Yargıtay da FETÖ/PDY imamlarının mahrem hizmetler sınıfındaki kişilerle ankesörlü veya sabit telefon hatları üzerinden iletişim kurduğuna yönelik yapılan tespitin -belirli koşullar altında- kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak kabul edilebileceğine işaret etmiştir (bkz. § 27). Somut olayda da başvurucu albay rütbesiyle görev yapan bir askerdir. Bu çerçevede başvurucunun telefonunun büfe, iddia bayisi ve market gibi yerlerden 2013 yılı içinde birçok kez arandığı, ayrıca 16/10/2013 tarihinde başvurucunun bir büfeden aranmasından hemen sonra aynı yerden S.B. isimli bir askerî öğrencinin ardışık olarak arandığı, 20/10/2013 tarihinde başvurucunun aynı büfeden aranmasından hemen sonra bu kez M.Ç. isimli askerî personelin ardışık olarak arandığı tespit edilmiştir. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

44. Açıklanan gerekçelerle sivil imam oldukları değerlendirilen kişilerle sabit telefondan yapılan aramaların bulunmasının somut olayın koşullarına göre başvurucu hakkında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.

45. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.

46. Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalmasının söz konusu olabileceğini ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi ayrıca FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânının ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimalinin normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazla olduğuna dikkat çekmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).

47. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2), [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

48. Somut olayda Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin bulunması nedeniyle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacak olmasına, işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olarak kanunlarda öngörülen yaptırımın ağırlığına dayanıldığı görülmektedir (bkz. §14).

49. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma şüphesine ve delillere etki edilmesi ihtimaline yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

50. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

51. Anayasa Mahkemesince daha önce de ifade edildiği üzere terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

52. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

54. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 24/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Sezen Özlem [2.B.], B. No: 2017/32437, 24/6/2020, § …)
   
Başvuru Adı SEZEN ÖZLEM
Başvuru No 2017/32437
Başvuru Tarihi 22/8/2017
Karar Tarihi 24/6/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
271
2797 Yargıtay Kanunu 46
3713 Terörle Mücadele Kanunu 5
3
2
1
5237 Türk Ceza Kanunu 314
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 268
101
161
153
141
109
108
105
104
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 10
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi