logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Şahin Öncü [1.B.], B. No: 2017/26001, 22/7/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ŞAHİN ÖNCÜ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/26001)

 

Karar Tarihi: 22/7/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI

Başvurucu

:

Şahin ÖNCÜ

Vekili

:

Av. Veysel KAVAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yakalanma esnasında hukuka aykırı kuvvet kullanımı neticesinde yaralanma meydana gelmesi ve buna ilişkin olarak yapılan ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/5/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. 1992 doğumlu olan başvurucu, beyanına göre olay tarihinde Diyarbakır Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi olup Mardin'in Kızıltepe ilçesinde yaşamaktadır.

9. Bir siyasi partinin seçim çalışmasına katılmak amacıyla Hakkâri'de bulunduğunu belirten başvurucu, yapılan ihbar üzerine bir konutta kolluk görevlilerinin arama yapmak istediği esnada konutun mutfak penceresinden kaçtığı iddiasıyla sokakta yakalanarak 9/12/2015 tarihinde gözaltına alınmıştır.

10. 9/12/2015 tarihli tutanakta; Hayri (K) kod adlı PKK/KCK terör örgütü üyesinin -başvurucu olduğuna dair teşhis tutanağı bulunmaktadır- eylem hazırlığı yaptığına ilişkin istihbarat çalışması neticesinde şüphelinin bulunduğu konutta arama yapılacağı esnada kırmızı kazak ve kot pantolonlu, 1.80-1.85 cm boylarında, esmer bir kişinin arama yapılacak binanın 1. kat arka mutfak penceresinden atlayarak yere yuvarlandığı, akabinde dur ihtarı yapılıp havaya iki kez ateş edilmesine rağmen kaçmaya çalışırken yerlerin buzlu olması nedeniyle tekrar düştüğü ve üzerindeki silahı düşürdüğü, sonrasında havanın karanlık olmasından faydalanarak izini kaybettirdiği, şüpheli şahsın aranması çalışmalarına başlandığı belirtilmiştir.

11. Başvurucu hakkında düzenlenen Yakalama Tutanağı'nda başvurucunun yakalanmasına ilişkin ayrıntılı bilgi olmadığı anlaşılmaktadır. Tutanağın altında bir kolluk görevlisinin sicili ve imzası bulunmaktadır.

12. Terör örgütü üyesi olduğu şüphesiyle Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığında (Savcılık) müdafii ile birlikte alınan ifadesinde başvurucunun yakalanırken ve gözaltında tutulduğu süre boyunca darbedilerek işkenceye maruz kaldığını beyan etmesi üzerine Savcılıkça kolluk görevlileri hakkında soruşturma başlatılmıştır.

13. Başvurucunun şüpheli olarak Savcılıkta verdiği ifadenin ilgili kısmı şöyledir:

"...Ben göz altına alındığım ilk gün Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde o gün görevli olan yaklaşık 10 farklı personel tarafından darba maruz kaldım, maruz kaldığım eylemler neticesinde burnum kırıldı, gözlerim morardı, sağ şakağımda bere izleri oluştu, sağ kolumda halen şişlikler var, sağ diz kapağımın hafif üzerinde de şişlik meydana geldi, söz konusu yaralanmaların tekme, yumruk, tokat ve silah dipçiğinin kafama vurulması neticesinde meydana geldi

...

Hakkari çarşı merkezinde biraz oyalandıktan sonra [Ş.nin] evinin önünden geçerken polis memurlarını [Ş.nin] evinin tam önünde görünce bir anlık refleks ve heyecan ile kaçmaya başladım, üzerimde başıma gelebilecek kötü olaylardan kendimi koruma amaçlı olarak ruhsatsız şekilde bulundurduğum ve ... [İ.] olarak bilinen şahıstan satın aldığım tabanca olması nedeniyle kaçmaya başladım, kaçtığım sırada tabancanın belimden düştüğünü farkettim, tabancanın benim üzerimden düştüğünü polislerin görüp görmediğini bilmiyorum, yolda kaçarken tarafıma ait herhangi bir cep telefonu olmadığı için yoldan bir gence bana bir taksi çağırmasını söyledim, bunu söylerken özellikle bir taksici ismi belirtmedim, uzaktan gelen bir ışık gördüm ve bu ışığın benim için çağrılan taksi olduğu düşüncesiyle araca doğru yöneldim, ancak yöneldiğim araç polis aracıymış, polis aracı yaklaşırken benim için çağrılan takside geldi, bana yaklaşarak benim 2-3 metre yakınıma kadar gelmişti, ancak bu sırada polis ekipleri araçlarından çıkarak beni yakaladılar

..."

14. Başvurucu12/12/2015 tarihinde sulh ceza mahkemesi kararıyla tutuklanmıştır.

15. Başvurucu hakkında, gözaltına alınırken ve gözaltı süresi boyunca adli muayene raporları alınmıştır. Alınan üç adli muayene raporundaki tespitler -okunabildiği ölçüde- şöyledir:

-9/12/2015 tarihli rapor

"Darp edildiğini ifade ediyor. Yüzüne ve dizine darbe aldığını ifade ediyor. Genel durumu iyi. Batın rahat. Nörolojik muayene doğal. Yüzünde sağ zigoma (elmacık kemiği) üstünde 2 cm hematom (kanama). Burunda hematom ve krepitasyon (çıtırdama). Septal hematom (burun kanaması) yok. Boyunda sağ yanında iki adet sajital (ok şeklinde önden arkaya doğru) yönde 3'er cmlik ekimoz (morluk). Sırtta sağ iliak (kalça kemiğinin üst kısmına yakın olan kemik) kanadın 10 cm üstünde 2 cmlik ekimoz. Sağ diz üstünde femur distalinde (uzağında) 1 cmlik şişlik. Eklem hareketi doğal. Sağ dirsek ve ön kolda minimal abrazyon (sıyrık). Sol omuz ön yüzde 1 cmlik sütur (dikiş) eski yara. Çekilen grafide nazal (burun) fraktür (kırık). Ağrı kesici ve buz uygulama. KBB (Kulak Burun Boğaz)Polikliniği kontrolü önerildi. Mevcut haliyle hayati tehlikesi yoktur. Durumu bildirir geçici hekim raporudur. "

-10/12/2015 tarihli rapor

"Genel durumu iyi. Aktif yeni şikayeti yok. Burunda septal hematom yok. Dünkü muayeneye ek olarak belirgin yeni ekimoz, iz yok. Dünkü çekilen grafide görüntü alanına girmediğinden PA AC (akciğer) grafisi tekrarlandı. Omuzda belirtttiğim eski sütur izi altına uyan gölgede 0,5 cmlil metalik cisim görüldü. AC ile ilgili acil patoloji yok. Mevcut haliyle hayati tehlikesi yoktur. KBB tarafından da görüldü. Burun içi krem, buz önerildi. Durumu bildirir geçici hekim raporudur."

-11/12/2015 tarihli rapor

"Hastada yeni oluşan darp cebir izi, yara izine rastlanmadı."

16. Başvurucu hakkında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 7/1/2016 tarihli adli tıp raporunun sonuç kısmı şöyledir:

"Hastanın yaklaşık 1 ay önce güvenlik görevlileri tarafından darp edilmesi sonucu meydana geldiğini ifade ettiği ve nazal kemikte kırığa sebep olan yaralanmasının,

-Kişinin vücuduna acı verecek ve sağlığını bozacak nitelikte olduğu,

-BTM ile giderilebilecek nitelikte olmadığı,

-Mevcut yalanmaların hayatı tehlikeye sokacak mahiyette olmadığı,

-Duyulardan veya organlardan birinin işlevinin zayıflamasına veya yitirilmesine neden olmadığı,

-Yüzde sabit iz niteliğinde olmadığı,

-Konuşma yeteneğinde sürekli zorluğa veya kayba neden olacak nitelikte lezyon tanımlanmadığı,

-Çocuk yapma yapma yeteneğinde kayba neden olacak nitelikte bir lezyon tanımlanmadığı,

-Yaralanmanın sebep olduğu nazal kemik kırığının yaşam fonksiyonları üzerine etkisinin hafif derecede olduğu..."

17. Savcılık, Van M Tipi Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum) tutuklu bulunan başvurucunun şikâyetinin Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla alınması için Kuruma müzekkere yazmış ise de başvurucunun SEGBİS aracılığıyla ifade vermek istemediğine dair dilekçesi Savcılığa gönderilmiş, bu nedenle Savcılık başvurucunun ayrıca beyanına başvurmamıştır.

18. Savcılıkça başvurucu hakkında terör örgütü üyesi olma suçu şüphesiyle yürütülen soruşturma dosyası celbedilerek incelenmiştir.

19. Savcılık 10/3/2016 tarihinde Hakkâri İl Emniyet Müdürlüğü bir kısım görevlisi hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

" ...

Tüm soruşturma kapsamı Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığının ... soruşturma dosyası da göz önüne alınarak adli muayene raporu ile birlikte değerlendirildiğinde müştekinin bulunduğu evde arama yapılması öncesinde pencereden atlamak sureti ile yakalanmamak amacı ile firar ettiği, firar eden müştekinin atlama sırasında rapora konu yaralanmaları yaşamış olabileceği, müştekinin gerek silah taşıması gerekse pencereden atlayarak firar edecek kapasitesinin birlikte değerlendirilmesi karşısında söz konusu yaralanmaların daha önceden meydana gelen yaralanmalar olabileceği gibi kolluk görevlileri tarafından göz altına alınması sırasında güvenlik güçlerinin kasıtlı olmayan ve müdahalenin doğasında var olan zorlamanın ötesinde bir yaralanmanın meydana geldiğinin kabulünün mümkün olmadığı, işkence iddiasının ise müştekinin göz altında geçirdiği süre ve göz altında geçirilen birimlerde yer alan dijital kayıt imkanları karşısında iddianın dayanaksız olduğu, meydana gelen yaralanmaların ise müştekinin firarı sırasında kendi kendine yaralanması sonucu meydana gelmiş olabileceği gibi daha önce bilinmeyen nedenler ile de meydana gelmiş olabileceği anlaşıldığından,

Açıklanan nedenlerle;

kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına, ..."

20. Başvurucu tarafından Savcılık kararına yapılan itiraz Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliğince (Hâkimlik) 15/4/2016 tarihinde kabul edilerek soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Tüm dosya kapsamının incelenmesinde, müşteki Şahin Öncü hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda şüpheli hakkında yürütülen (...) sayılı soruşturma dosyası ile birlikte değerlendirilerek müştekinin pencereden atladığının ve yaralanmaların bu şekilde gerçekleşmiş olabileceğinin belirtildiği ancak bu hususta dosyada bir belgenin bulunmadığı dolayısıyla Hakkari C. Başsavcılığınca yürütülen (...) sayılı soruşturma dosyasında yer alan müştekinin pencereden atladığına ilişkin var olan tüm bilgi ve belgelerin (olay tutanakları vs) dosyaya ibraz edilmesi gerektiği, ayrıca ifadesinin alındığı kollukta bulunan kamera kayıtlarının da istenerek dosya içerisine alınması gerektiği anlaşılmıştır

5271 sayılı CMK'nın 173/3 maddesi uyarınca Hakimliğimizce karar verilebilmesi için soruşturmanın genişletilmesine gerek görüldüğünden aşağıda belirtilen eksik hususların tamamlanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından Hakkari C. Başsavcılığı'ndan talepte bulunulmasına karar vermek gerekmiş ve açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde karar verilmiştir

HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle,

1.- (...) soruşturmanın genişletilmesine,

-Olaya ilişkin olarak kolluktan kamera kayıtlarının talep edilmesi

-Hakkari C. Başsavcılığınca yürütülen (...) sayılı soruşturma dosyasında müştekinin pencereden atladığına ilişkin var olan tüm bilgi ve belgelerin (olay tutanakları vs) dosya içeriğine konulması..."

21. Savcılık, başvurucunun gözaltında bulunduğu süre içinde kaldığı nezarethaneyi gösterir kamera kayıtlarını ilgili emniyet müdürlüğünden 26/5/2016 tarihinde istemiş ancak kamera sisteminin 25 gün kayıt yaptığı tespit edilerek istenen tarihlere ait görüntü kaydının olmadığı 11/11/2016 tarihinde Savcılığa bildirilmiştir.

22. Başvurucunun şüpheli olarak hakkında yürütülen soruşturma dosyasındaki ilgili belgelerin birer sureti Hâkimlik kararı doğrultusunda, şikâyetçi olduğu başvuru konusu soruşturma dosyasına alınmıştır.

23. 7/4/2017 tarihinde Savcılıkça, belirtilen eksiklikler tamamlandıktan sonra soruşturma dosyasıitirazın yeniden değerlendirilmesi amacıyla Hâkimliğe gönderilmiştir.

24. Hâkimlik 10/4/2017 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Ret gerekçesi şöyledir:

"Hakkari İl Emniyet Müdürlüğünün 09/12/2015 tarihli tutanağında olay günü mağdurun bulunduğu evde arama yapılması öncesinde yakalanmamak için evin mutfağının penceresinden atladığı esnada yere düşerek yuvarlandığı, dur ihtarlarına rağmen durmayarak koşmaya devam ettiği esnada yerlerin buzlu olması nedeniyle kapaklanarak tekrar yere düştüğü, mağdurun bu sırada üzerinde bulunan silahı düşürdüğü, yine toparlanarak gecenin karanlığından yararlanmak ara sokaklarda izini kaybettirdiği, mağdurun şüpheli olarak alınan beyanlarının da tutanakla örtüştüğü, mağdurda meydana gelen yaralanmaların ilgili kolluk görevlileri tarafından yapıldığı yönünde mağdurun soyut beyanının dışında başkaca bir delilin olmadığı, ayrıca olay hakkında etkin soruşturma yapılarak toplanması gereken tüm deliller toplanarak kararda tartışıldığı, bu bağlamda toplanan ve karar yerinde açıklanan deliller çerçevesinde Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdiri ile gösterilen gerekçe dikkate alındığında Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığının 10/3/2016 tarih 2015/2871 soruşturma 2016/321 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu vicdani kanısına varılarak karara karşı yapılan vaki itirazın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. "

25. İtirazın reddi kararı başvurucuya 14/4/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 10/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

26. İlgili ulusal hukuk için bkz. Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, §§ 24-30.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 22/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

28. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

29. Başvurucu; gözaltında bulunduğu süre boyunca yoğun işkenceye maruz kaldığını, buna ilişkin şikâyetini Savcılıkta dile getirdiğini, yakalama esnasında burnu kırıldığı gibi vücudunun birçok yerinde de darp izi olduğunu, gözaltında kaldığı son gün hakkında düzenlenen sağlık raporunda sağ kol ön yüzde yeni bir morarma olduğunun tespit edildiğini, gözaltına ilişkin kamera kayıtlarının silinmesinin şüphe oluşturduğunu, buna karşın yapılan soruşturma sonunda kolluk görevlileri hakkında kovuşturma yapılmamasına karar verildiğini belirtmiş ve bu nedenlerle kötü muamele yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

30. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

31. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun adil yargılanmaya ilişkin şikâyetleri kötü muamele yasağının soruşturma yükümlülüğü kapsamında kaldığından başvurunun sadece kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

33. Kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri dikkate alınarak maddi ve usul boyutları bakımından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Devletin negatif yükümlülüğü bireyleri işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutmama sorumluluğunu içerirken pozitif yükümlülüğü hem bireyleri bu tür muamelelerden korumayı (önleyici yükümlülük) hem de etkili bir soruşturma yoluyla sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını (soruşturma yükümlülüğü) içermektedir. Kötü muamele yasağının maddi boyutu, negatif yükümlülük ile önleyici yükümlülüğü kapsamakta; pozitif yükümlülüğün alanında kalan soruşturma yükümlülüğü ise usul boyutunu oluşturmaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 75; Mehmet Şah Araş ve diğerleri, B. No: 2014/798, 28/9/2016, § 64; Mustafa Rollas, B. No: 2014/7703, 2/2/2017, § 49).

34. Bu doğrultuda kural olarak başvurucunun kolluk görevlilerince aşırı güç kullanıldığı ve darbedildiği yönündeki iddiası devletin negatif yükümlülüğü kapsamında kaldığından kötü muamele yasağının maddi boyutu altında incelenmelidir. Başvurucunun söz konusu eylem nedeniyle Savcılıkça yapılan ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sonuçlanan soruşturmanın etkisiz olduğu yönündeki şikâyeti ise kötü muamele yasağının usul boyutu çerçevesinde incelenmelidir. Somut olayın koşulları itibarıyla değerlendirme, birlikte yapılacaktır.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

36. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 80).

37. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).

38. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).

39. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün bir de usul boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak, kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110). Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).

40. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplaması gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır. Bu kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).

41. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı, tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).

42. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil Danışman, § 99).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Başvurucu, kolluk görevlilerinin bir konutta arama yaptığı esnada yanında bulunan ruhsatsız tabancası nedeniyle korktuğunu ve görevlilerden kaçarken yakalandığını beyan etmiştir. Kolluk tarafından tutulan tutanakta ise başvurucunun arama yapılan evde olduğu ve mutfak penceresinden atlamak suretiyle kaçarken yakalandığı belirtilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun kolluk görevlilerinden kaçarken yakalandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

44. Savcılık, başvurucunun mutfak penceresinden atlaması ve koşarken iki kez düşmesine bağlı olarak veya daha öncesinde yaralanmış olabileceğini, ayrıca kolluk tarafından güç kullanılmış ise de söz konusu gücün zor kullanma yetkisi dışında kalacak şekilde görevlilerin kasıtlı davranışlarının bulunmadığını tespit ederek soruşturma yürütülen İl Emniyet Müdürlüğü bir kısım görevlisi hakkında kovuşturma yapılmamasına karar vermiştir.

45. Öncelikle belirtilmelidir ki başvurucu yakalandıktan hemen sonra -gözaltına alınırken- hakkında alınan adli rapora göre başvurucunun burun kemiği kırılmış, yüzü ile vücudunun çeşitli yerlerinde ve farklı ebatlarda morluk ve sıyrıklar tespit edilmiştir. Başvurucunun kaçarken yakalandığı, dolayısıyla kendiliğinden kolluğa teslim olmadığı sabittir. Olayın oluş şekli ve başvurucudaki yaralanmanın ağırlığı dikkate alındığında başvurucunun polislerce darbedildiği iddiası savunulabilir niteliktedir.

46. Bu durumda bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddianın varlığı hâlinde olayın aydınlatılarak sorumluların belirlenmesini ve gerekirse cezalandırılmasını sağlamaya elverişli, etkili bir soruşturmanın yapılması gerekmektedir.

47. Etkili soruşturmanın temel şartlarından biri, şikâyetçinin soruşturmaya katılımının sağlanmasıdır. Somut olayda Savcılık tarafından başvurucunun soruşturmaya katılımının sağlanması, bu kapsamda şikâyet ve delillerinin tespit edilmesi amacıyla SEGBİS aracılığıyla beyanının alınması istenmiş; beyanını SEGBİS aracılığıyla vermek istememesi nedeniyle başvurucu, soruşturma makamlarınca şikâyetçi sıfatıyla dinlenmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyeti ayrıntılı olarak tespit edilmemiş ve şikâyetine ilişkin delilleri sorulmamıştır. Başvurucunun bulunduğu yer soruşturma makamları tarafından talimatla ifadesinin tespiti yoluna gidilmemesinin nedeni ise soruşturma dosyasından anlaşılamamıştır.

48. Öte yandan yakalamaya ve olay yerine ilişkin olarak düzenlenen 9/12/2015 tarihli tutanakta imzası bulunan kolluk görevlilerinin tanık veya şüpheli sıfatıyla beyanları Savcılıkça alınmamış, başvurucuyu yaraladığı iddia edilen görevlilerin kimlikleri dahi tespit edilmemiştir. Başvurucunun şikâyeti ayrıntılı olarak alınmadığından kendisini yaraladığını iddia ettiği polisleri teşhis edip edemeyeceği bu aşamada bilinmemektedir.

49. Olayın meydana geliş koşulları kapsamında başvurucu kendi teslim olmadığından kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilen yakalama sonrasında başvurucuda tespit edilen bir yaralanma söz konusudur. Başvurucunun burun kemiğinin kırılmasına kaçarken kendisinin sebep olmuş olabileceği veya olay öncesinde yaralanmasının bulunma ihtimalini değerlendiren Savcılık, ayrıca kolluk tarafından güç kullanımı mevcutsa güç kullanma sınırının aşılmadığı sonucuna ulaşarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiş, itiraz makamınca bu değerlendirme yeterli görülmüştür. Bu hâlde soruşturma makamının gerekçesinde başvurucunun tam olarak hangi sebeple yaralandığının ortaya konmadığı anlaşılmaktadır. Sadece bazı ihtimallerin varlığını açıklayan soruşturma makamının maddi gerçeğe ulaştığına dair bir değerlendirmesinin bulunmadığı görülmektedir.

50. Diğer taraftan başvurucunun gözaltına alındığı ilk günden itibaren kolluk görevlilerince kendisine işkence uygulandığı iddiasıyla ilgili olarak Savcılık, başvurucunun tutulduğu tarihte nezarethaneyi gösteren görüntüleri kolluk makamlarından talep etmiş ise de söz konusu talebin olaydan yaklaşık altı ay sonra yapılması nedeniyle görüntü kayıtlarına ulaşılamamıştır. Başvurucu, gözaltından çıkarıldığı tarihte Savcılıkta verdiği ifadede kötü muamele şikâyetini dile getirmiş; şikâyeti üzerine görevliler hakkında ceza soruşturması başlamıştır. Ancak kayıt süresi nedeniyle görüntüler 25 gün saklanmasına rağmen bu süre içinde kayıtların celbedilmeyerek 6 ay gibi uzun bir süre sonra Savcılıkça istenmesi ve bu süre içinde görüntülerin kaybolması hususu da dikkate değerdir.

51. Tüm bu eksiklikler birlikte değerlendirildiğinde soruşturmanın kötü muamele iddialarının gerektirdiği derinlikte yürütülmediği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak başvurucuya karşı kötü muamele oluşturduğu iddia edilen eylemlere yönelik maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği tespit edilmiştir.

52. Bununla birlikte somut olayda başvurucu, yakalanma esnasında kolluk memurlarınca yaralandığını ileri sürmüş; Olay Yeri Tutanağı'nda ise evde arama yapılırken başvurucunun birinci kattan atlayıp yerde yuvarlandığı, ardından kaçarken yerlerin buzla kaplı olması nedeniyle birkaç kez düştüğü belirtilmiştir.

53. Başvurucunun yakalandıktan sonra gözaltına alınırken vücudunun değişik yerlerinde morluk ve sıyrıkların bulunduğu, burun kemiğinin kırık olduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar başvurucunun burun kemiğinde kırık meydana gelmesiyle ilgili olarak tutanakta bir açıklama bulunmamakta ise de alınan ilk sağlık raporunda burun kanamasının olmadığına ilişkin gözleme yer verildiği ve kırığın röntgen çekimiyle tespit edilebildiği dikkate alındığında başvurucunun burnunun kırılmasının -kendi eylemleri sonucu veya kolluğun güç kullanımıyla- kamu görevlilerince fark edilmemesinin olası olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun yaralanmasının nasıl oluştuğuna ilişkin olarak başvuru dosyasında yeterli bilgi bulunmadığı anlaşılmıştır.

54. Önemle belirtmek gerekir ki yakalama sırasında güç kullanımı mevcutsa yakalanan kişilerde oluşan yaralanmaların ne şekilde meydana geldiği ile bu durumda kullanılan gücüngerekli ve orantılı olduğunu ispat yükümlülüğü kamu makamlarına aittir. Başvuru konusu olayda kolluk görevlilerinin yakalama esnasında güç kullandığına ilişkin bilgi Olay Yeri ve Yakalama Tutanağı'nda yer almadığı gibi Savcılık kararında da bu yönde bir tespit bulunmamaktadır. Soruşturma dosyasında yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan eksiklikler nedeniyle kolluk görevlilerinin güç kullandıkları hususunda bir belirliliğin bulunmadığı, bu hususta farklı sonuca ulaşmayı gerektiren bir delilin başvuru dosyasına yansımadığı anlaşılmaktadır.

55. Öte yandan başvurucu, gözaltı süresince ağır işkenceye maruz kaldığını iddia etmiş ise de gözaltında bulunduğu sürece ilişkin olarak alınan adli raporlarda başvurucuda yeni darp ve cebir izi bulunmadığı tespit edilmiş, kaldığı nezarethaneyi gösterir kamera kayıtlarına ulaşılamamıştır.

56. Bu durumda başvuru formu ve ekleri ile soruşturmadaki delillerin başvurucunun iddialarını kötü muamele yasağının maddi yönünden incelemeye imkân vermediği değerlendirilmiştir.

57. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

c. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

59. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden soruşturma yapılması ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

60. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

61. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

62. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67; Mehmet Doğan, §§ 58, 59).

63. Başvuruda, güvenlik güçleri tarafından orantısız güç kullanılmasına yönelik etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının usul boyutuyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığının işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır.

64. Bu durumda kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

65. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kötü muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

66. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

F. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Şahin Öncü [1.B.], B. No: 2017/26001, 22/7/2020, § …)
   
Başvuru Adı ŞAHİN ÖNCÜ
Başvuru No 2017/26001
Başvuru Tarihi 10/5/2017
Karar Tarihi 22/7/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yakalanma esnasında hukuka aykırı kuvvet kullanımı neticesinde yaralanma meydana gelmesi ve buna ilişkin olarak yapılan ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı İhlal Manevi tazminat, Yeniden soruşturma

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2559 Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 16
5237 Türk Ceza Kanunu 24
25
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 161
164
172
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi