TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NAZAN BOZKURT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/32895)
|
|
Karar Tarihi: 13/1/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Nazan BOZKURT
|
Vekili
|
:
|
Av. Selçuk KOZAAĞAÇLI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol
tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Olaylara
İlişkin Arka Plan Bilgisi
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde bir askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde
son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169,
20/6/2017, §§ 12-25).
9. Olağanüstü hâl döneminde alınan tedbirlerden biri de "terör
örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî
Güvenlik Kurulunca [MGK] karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu"
değerlendirilen kişilerin Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında toplanan Bakanlar
Kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile kamu
görevinden çıkarılmasıdır. Bu kapsamda darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma
olan FETÖ/PDY'nin yanı sıra diğer terör örgütleri ile ilgisi nedeniyle de çok
sayıda kamu görevlisinin ihraç edildiği bilinmektedir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 56-60).
10. Öğretmen olarak görev yapmakta olan S.Ö. 3/10/2016
tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında KHK ile devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK'ca
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği,
mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu
görevinden çıkarılmıştır. Akademisyen olan N.G. de hakkındaki 3/10/2016 tarihli
görevden uzaklaştırma tedbirinin ardından 2/1/2017 tarihli ve 679 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK ile aynı
gerekçeyle kamu görevinden çıkarılmıştır.
11. Bu süreçte N.G. 9/11/2016 tarihinde Ankara'da Yüksel
Caddesi'nde oturma eylemi yapmaya başlamıştır. S.Ö. de 23/11/2016 tarihinden
itibaren bu oturma eylemine katılmıştır. Bu kişiler 11/3/2017 tarihinde,
görevlerine iade edilmeleri amacıyla açlık grevi başlattıklarını
açıklamışlardır.
12. N.G. ve S.Ö. tarafından başlatılan oturma eylemi ve
sonrasındaki açlık greviyle ilgili olarak kamuoyunda yoğun tartışmalar olmuş ve
konu uzun süre güncelliğini korumuştur.
13. Öte yandan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen bir soruşturma sonucunda düzenlenen 2/5/2017 tarihli iddianameyle
S.Ö. ve N.G.nin de aralarında olduğu üç şüphelinin silahlı terör örgütü
(DHKP/C) üyesi olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından
cezalandırılmaları istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası
açılmıştır. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi 23/5/2017 tarihinde iddianamenin
kabulüne karar vermiş ve E.2017/137 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması
başlamıştır.
14. Diğer taraftan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen bir diğer soruşturma kapsamında S.Ö. ve N.G. silahlı terör örgütüne
üye olma ve 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu'na muhalefet suçlarından tutuklanmaları istemiyle 23/5/2017 tarihinde
Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiş, Hâkimlik aynı tarihte bu
kişilerin tutuklanmasına karar vermiştir. Başsavcılık tarafından düzenlenen
24/5/2017 tarihli iddianameyle S.Ö. ve N.G.nin silahlı terör örgütü (DHKP/C)
üyesi olma, terör örgütünün propagandasını yapma ve 2911 sayılı Kanun'a
muhalefet suçlarından cezalandırılmaları istemiyle Ankara 19. Ağır Ceza
Mahkemesinde yeni bir kamu davası açılmıştır. Mahkeme 5/6/2017 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/161 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte ayrıca davanın E.2017/137
sayılı dosya ile birleştirilmesine ve yargılamaya bu dosya üzerinden devam
olunmasına da karar vermiştir.
B. Başvurucuya
İlişkin Süreç
15. Başvurucu, Nüfus Müdürlüğünde memur olarak görev yapmakta
iken 23/1/2017 tarihli ve 683 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında KHK ile devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna MGK'ca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör
örgütlerine üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu
gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmıştır.
16. Başvurucu da şubat ayından itibaren Yüksel
Caddesi'nde oturma eylemi yapmaya başlamıştır.
17. Diğer taraftan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca söz
konusu oturma ve açlık grevi eylemleri ile DHKP/C (Devrimci Halk Kurtuluş
Partisi/Cephesi) terör örgütünün bağlantısının bulunduğu değerlendirilerek
-aralarında başvurucunun da olduğu- bazı kişiler hakkında yürütülen bir diğer
soruşturma kapsamında başvurucu 7/7/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır.
18. Başvurucu, müdafii huzurunda 9/7/2017 tarihinde
Savcılıkta ifadesini vermiştir. Başvurucuya ifadesi sırasında sorulan sorular
ve başvurucunun cevapları şöyledir:
"Soruldu: DHKP/C terör örgütü
açık alan memur yapılanması Devrimci Memur Hareketi (DMH) içerisinde faaliyet
gösterdiği iddia edilen OHAL uygulamaları kapsamında KHK ile meslekten ihraç
edilmeleri nedeniyle İlimizde Yüksel Caddesi üzerinde S.Ö. ve N.G.nin eylemlere
başladığı, bu eylemleri zaman içerisinde terör örgütünün ölüm orucu şeklindeki
eyleme dönüştürülmesi nedeniyle şahısların tutuklanmaları üzerine, sizin diğer
şüphelilerle birlikte Ankara’da söz konusu eylemleri devam ettirdiğiniz
anlaşılmakla; Bu eylemleri devam ettirmenizdeki amaç nedir?
Ben ihracımla ilgili tüm kurumlara
başvurdum ancak olumlu veya olumsuz herhangi bir dönüş olmadı, Şubat 2017
tarihinden itibaren Yüksel Caddesinde işimi geri istemek amacıyla benim gibi
KHK kapsamında ihraç edilen ve işin isteyen diğer insanlar ile birlikte eylem
yapmaya başladım. Bu eylem sırasında yapılan basın açıklamalarına katılıyorum.
Açlık grevinde değilim, amacım işini istemektir. Yüksel Caddesini eylem yeri
olarak seçmemin nedeni benim gibi ihraç edilen ve işini isteyen insanların
eylem yapmasıdır. Ayrıca başka yerlerde de örneğin Dikmen Caddesi Toplum
Sağlığı Merkezi önünde, İşkur önünde yapılan eylemlere de katıldım. Enerji
Bakanlığı önünde yapılan eylemde gözaltına alındım. 2911 sayılı yasaya
muhalefet etmekten hakkımda işlem yapıldı.
Soruldu: KEC ve DMH ile olan
bağlantınızı açıklayınız? Bahse konu oluşumlardaki konumunuz nedir?
Benim KEC ya da DMH ile herhangi bir
irtibatım yoktur. Emniyetteki ifademde bana ihraç edildikten sonra geçimimi
nereden sağlandığı, DHKP/C örgütünden mi para aldın gibi sorular yöneltildi.
Benim çalıştığım dönemdeki maaş hesap kartımda 2600 TL bulunuyordu, şimdi ise
-2600 TL bulunuyor. Banka borcumu ailem ödemeye çalışıyor, herhangi bir yerden
para almam da söz konusu değildir.
Soruldu: Yüksel Caddesindeki yapmış
olduğunuz eyleme katılmanız konusunda kimden talimat aldınız?
Ben bu konuda nerede eylem var ise ben
orada eyleme katılıyorum, Yüksel Caddesi üzerinde süreklilik arz eden bir eylem
olduğu için katılıyorum. Nerede işimi istiyorum diyen varsa ben de oradaki
eyleme gitmeye çalışıyorum.
Soruldu: DHKP/C terör örgütü ile
irtibatınız var mıdır? Hakkınızda bu kapsamda açılmış bir dava bulunmakta
mıdır?
Benim DHKP/C terör örgütü ile bir
irtibatım yoktur. 2001 yılında üniversite iken Gençlik Derneklerinin
düzenlediği bir YÖK protestosuna katıldığım için Ankara Sıhhıye'de gözaltına
alındım. Önce Toplantı Yürüyüş Suçundan işlem yapıldı daha sonra hakkımda
soruşturma DHKP/C terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak olarak değiştirildi.
Bu yargılamadan ben beraat ettim, ceza almadım, sabıkam da yoktur. Bundan 6 yıl
sonra memur oldum.
Soruldu: DHKP/C terör örgütünün
fikirleri ve görüşleri doğrultusunda yayın yapan, Emperyalizme ve Oligarşiye
Doğru Yürüyüş dergisi ve bu dergiye ait sosyal medyanın sizlere destek vererek sahiplenmesinin
amacı nedir?
Ben ve benim gibi ihraç edilenlerin
yapmış olduğu bu eylemi birçok basın kuruluşu, örneğin Hürriyet, Milliyet, Star
haber yapmıştır. Uluslararası yayın kuruluşları BBC, Fransa Devlet Televizyonu
ve birçok başka ülkenin devlet televizyonları haberleştirmiştir. Bu dergi ve
sosyal medya hesapları bizi haber yapmış olabilir.
Soruldu: Sosyal medya hesabınızda
yapmış olduğunuz paylaşımların amacı nedir?
Benim Nazan Bozkurt isimli facebook
hesabım vardır, bu hesaptaki paylaşımları ben yaptım. Burada yapmış olduğumuz
eylem bittikten sonra Çevik Kuvvet polisi A.K. hocaya plastik mermi ile
karşılık vermesi bana da aynı şekilde plastik mermi ile karşılık verilmesi
üzerine bu paylaşımı yaptım.
Soruldu: Yüksel Caddesinde yapmış
olduğunuz eylemlerde atmış olduğunuz sloganların DHKP/C Terör örgütünün yayın
organı Emparyalizme ve Oligarşiye Karşı Yürüyüş Dergisinde belirtilen sloganlar
olduğu görülmüş, bu sloganları tespit ederken DHKP/C terör örgütünün ya da bu
örgütün yayın organı Yükseliş isimli derginin etkisinde kaldınız mı? Gözaltına
alınma işlemi ve sonrasında örgütsel tavır takınarak görevli memurlara
direnmenizin ve örgütsel slogan atmanızın amacı nedir?
Biz İşimizi geri istiyoruz, Emekçiyiz
haklıyız kazanacağız, N. S. işe geri alınsın, zafer direnen emekçinin olacaktır
gibi bu tarz bütün meydanlardan atılan sloganları attık. Bu sloganları herhangi
bir yerden alıntı yaparak atmadık. İşimi geri istediğim için bu sloganları
attım.
Ayrıca şunu belirtmek isterim. N. ve
S.nin DHKP/C terör örgütü üyesi diye iddia edilmekte, bizim de bu örgüte üye
olduğumuz iddia edilmekte, bu kişilerin hakkında devam eden bir yargı dosyası
vardır, emniyet kendisini hakim yerine koyarak bu kişileri örgüt üyesi olduğunu
iddia etmiştir.
Soruldu: İkametinizde yapılan aramada
terör örgütünün fikir ve görüşleri doğrultusunda yayınlar ele geçirilmiştir.
Bunlar size mi aittir? ikametinizde bulundurmanızın amacı nedir?
Aramada ele geçirilen dergi ve kitaplar
bana aittir. Emperyalizme ve Oligarşiye Yürüyüş Dergisini yapmış olduğumuz
eylemlerde benimle ilgili haber çıkması nedeniyle aldım ve okudum.
Üzerime atılı suçlamaları kabul
etmiyorum, herhangi bir örgüt üyesi değilim, işimi geri istiyorum, ayrıca bu
ile ilgili Cumhuriyet Başsavcılığınız çağırsaydı gelirdik, emniyette bize
işkence yaptılar. Başkaca bir diyeceğim yoktur."
19. Başvurucu ifadesinin alınmasının ardından Savcılıkça
silahlı terör örgütüne üye olma ve terör örgütünün propagandasını yapma
suçlarından konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol altına alınması
istemiyle Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
20. Başvurucu; Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgusunda Savcılıktaki ifadesini tekrar ettiğini, atılı suçları kabul
etmediğini, kaçmasını gerektirecek bir durumun bulunmadığını, adli kontrol
talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
21. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği 10/7/2017 tarihinde
konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol tedbiri talebinin reddine ve
başvurucunun haftanın belirli günleri karakola gelip imza atması şeklinde adli
kontrole tabi tutulmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Her ne kadar şüpheliler hakkında
CMK109/3-j maddesi gereğince konutu terk etmemek adli kontrol tedbirine
hükmedilmesi talep edilmiş ise de, mevcut delil durumu dikkate alınarak CMK
109/3-j maddesindeki konutu terk etmemek adli kontrol tedbirinin bu aşamada
ölçülü olmayacağı kanaatine varıldığından C. Başsavcılığının bu yöndeki
talebinin reddine, şüphelilerin üzerilerine atılı suçun niteliği, mevcut delil
durumu dikkate alınarak CMK 109/3-b ve devamı maddesindeki adli kontrol
hükmünün bu aşamada ölçülü olacağı anlaşılmakla şüpheliler hakkında ayrı ayrı
adli kontrol uygulanmasına,
Adli kontrol olarak şüphelilerin,
haftanın her Pazartesi ve Cuma günü gün içerisinde saat:08:00-22:00 arasında
ikametgahının bağlı bulunduğu karakola müracaat ederek ilde bulunduğunu
belirterek beyanının tutanakla tespitine, ilgili karakol amirliğine bu konuda
Cumhuriyet Başsavcılığınca bilgi verilmesine, Adli kontrolün soruşturma sonuna
kadar devam etmesine, şüpheliler Adli kontrole uymadıkları taktirde CMK 112/1
maddesince tutuklama kararı verilebileceğinin ihtarına ... [karar verildi.]"
22. Savcılık 10/7/2017 tarihinde atılı suçun vasıf ve
mahiyeti ile kaçma şüphesinin varlığına atıf yapmış; adli kontrol tedbirinin
yetersiz kalacağını, başvurucunun konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol
altına alınmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek Ankara 4. Sulh Ceza
Mahkemesinin kararına itiraz etmiştir.
23. İtirazı inceleyen Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği
10/7/2017 tarihinde Savcılığın talebinin kabulüne ve başvurucunun terör örgütü
üyesi olma ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından konutu terk
etmemek suretiyle adli kontrol altına alınmasına itiraz yolu açık olmak üzere
dosya üzerinden karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Şüpheliler ... Nazan Bozkurt'un
üzerine atılı terör örgütüne üye olmak ve terör örgütü propagandası yapmak
suçlarından CMK'nın 109/3-j maddesi uyarınca konutu terk etmemek suretiyle adli
kontrol altına alınmasına ... Ankara 6.Sulh Ceza Hakimliğine itirazı mümkün
olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi."
24. Başvurucu, müdafii aracılığıyla 14/7/2017 tarihinde
bu karara itiraz etmiştir.
25. Başvurucu bireysel başvuru dilekçesinde Ankara 5.
Sulh Ceza Hâkimliği kararının itiraza tabi olmadığını belirterek bu karar
üzerine 10/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
26. İtirazı inceleyen Ankara 6. Sulh Ceza hâkimi
25/7/2017 tarihinde başvurucu hakkında ilk kararı veren Ankara 4. Sulh Ceza
Hâkimliğinde de görevli olduğunu belirterek itirazın değerlendirilmesi için
dosyanın Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar vermiştir.
27. Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği 25/7/2017 tarihinde
Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince verilen kararın kesin olduğunu belirterek
karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
28. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 24/8/2017 tarihli
iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve terör
örgütünün propagandasını yapma suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu
davası açılmıştır. İddianamede suçlamaya esas alınan olgular şöyle
özetlenebilir:
- İddianamede 1997 yılında düzenlenen ilk kurultay
sonrası DHKP/C mensubu/sempatizanı devlet memurları tarafından kurulduğu
değerlendirilen Devrimci Memur Hareketi (DMH) isimli yapılanmanın son süreçte
DHKP/C terör örgütü adına 2010 yılı itibarıyla Kamu Emekçileri Cephesi (KEC)
adı altında faaliyetlerini sürdürdüğü belirtilmiştir.
-DHKP/C terör örgütünün memur alan yapılanması olan DMH
(Devrimci Memur Hareketi) içinde faaliyet gösterdiği iddia edilen ve olağanüstü
hâl kapsamında yayımlanan KHK’lar ile meslekten ihraç edilmelerinin akabinde
Ankara’da açlık grevine başlayan N.G. ve S.Ö. isimli şahısların terör örgütünün
açık alan yapılanmalarının desteği ile eylemlerine aralıksız devam ettikleri,
bu eylemlerin hak arama talebinden çıkarak terör örgütünün eleman devşirme
çalışmalarına dönüştüğü, müzahir kitleyi bir arada tuttuğu ileri sürülmüştür.
-N.G. ve S.Ö. isimli şahıslardan ayrı ve adı geçen
şahısların eylemlerine benzer olarak başvurucu tarafından da Ankara’da
eylemlerin yapıldığı ileri sürülmüştür.
- Açlık grevi/oturma eylemi/basın açıklaması eylemlerine
katılan şüpheli şahısların faaliyetlerinin Kamu Emekçileri Cephesi (KEC) adı
altında yapıldığı, yapılan bu eylemlerin DHKP/C terör örgütünün yayın organları
tarafından sahiplenildiği belirtilmiştir. Bu kapsamda;
i. DHKP/C terör örgütünün yayın organı olduğu iddia
edilen Yürüyüş dergisinde kazanılmış bölge olarak görülen Yüksel Caddesi’ndeki
eylemlere destek mahiyetinde çağrılar yapıldığı, eylemler esnasında kullanılan
sloganların örgüt sloganı olarak sahiplenildiği belirtilmiştir.
ii. DHKP/C terör örgütünün görüş ve fikirleri
doğrultusunda internet üzerinden yayın yapan Halkınsesi TV ve KEC'in sosyal
medya hesaplarından şüphelilerin yakalanarak gözaltına alınmaları akabinde
sahiplenildiği ileri sürülmüştür.
iii. 8/7/2017 tarihinde İstanbul'da "Ankara’daki
Gözaltılar Serbest bırakılsın! Mücadeleyi Engelleyemezsiniz" ibareli
Halk Cephesi imzalı pankart asılarak şüpheli şahısların DHKP/C terör örgütü
tarafından sahiplenildiği belirtilmiştir. Halk Cephesi isimli oluşumun DHKP/C
terör örgütünün alt yapılanması olduğu yönünde Yargıtay 9. Ceza Dairesince
karar verildiği ileri sürülmüştür.
iv. 8/7/2017 tarihinde İstanbul'un Okmeydanı semtinde
"Direnenlere Saldırmaktan Vazgeçin İrademizi Sınamayın"
ibareli DHKC/Dev-Genç imzalı pankart asılarak gözaltında bulunan şüpheli
şahısların DHKP/C terör örgütünün silahlı kanadı DHKC tarafından sahiplenildiği
ve devlet görevlilerinin tehdit edildiği, konuyla ilgili örgüte müzahir
internet sitesinde tehditkâr bir bildiri yayımlandığı belirtilmiştir.
- İddianameye göre başvurucunun da yer aldığı
şüphelilerin bu eylemlerdeki amacının DHKP/C terör örgütünün açık alan
yapılanması KEC'in talimatları doğrultusunda sözde kazanılmış bölge
olarak görülen Yüksel Caddesi'ni kaybetmemek, N.G. ve S.Ö.nün taleplerini kabul
ettirmek, kamuoyu oluşturmak ve şahısların tutuklanmalarını protesto etmek
olduğu değerlendirilmiştir.
- İddianamede başvurucunun adresinde yapılan aramada
DHKP/C terör örgütünün yayın organıolduğu ileri sürülen "Bağımsızlık Demokrasi
Sosyalizm İçin Yürüyüş" isimli derginin 281., 481., 496., 495.
(yasaklama ve toplatma kararı bulunduğu), 254., 255. sayılarına, DHKP/C terör
örgütünün yayın organı olduğu ileri sürülen "Emperyalizme ve Oligarşiye
Karşı Yürüyüş" isimli derginin 18. sayısına, Tavır yayınlarına ait
A.K.nın yazdığı "Canan ve Zehra" isimli kitaba (yasaklama ve
toplatma kararı bulunduğu), "Ne Kitaplar" yayınlarına ait
"And Dağlarından Anadolu’ya Devrimci Müzik Geleneği ve Sıyrılıp
Gelen-Grup Yorum" isimli kitaba, Boran yayınlarına ait "Büyük
Direniş-1 122 Şehit" isimli kitaba (yasaklama ve toplatma kararı
bulunduğu), Boran yayınlarına ait "Kızıldere Destanı" isimli
kitaba el konulduğu belirtilmiştir.
-İddianamede sonuç olarak şüphelilerin sürdürdükleri
eylemlerin DHKP/C terör örgütüne özgü bir eylem olduğu, söz konusu eylemlerin
ülke genelinde örgütün organizesinde bir kampanya şeklinde yürütüldüğü, ülke
genelinde yapılan eylemlerin örgüte müzahir internet sitelerinde
sahiplenildiği, şüphelilerin eylemlerinin terör örgütünün talimatıyla yapıldığı
ve bu nedenle şüphelilerin DHKP/C terör örgütü içinde faaliyet yürütmek
suretiyle bu örgütün üyesi oldukları ve örgüt adına zincirleme şekilde terör
propagandası yaptıkları ileri sürülmüştür.
29. Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi 8/9/2017 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/48 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
30. Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi 19/10/2017 tarihli
duruşmada başvurucu hakkında verilen konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol
kararının kaldırılmasına, başvurucunun her hafta cumartesi günü ikametgâhına en
yakın karakola imza vermek suretiyle adli kontrol altına alınmasına karar
vermiştir.
31. Savcılık 22/1/2020 tarihli duruşmada esas hakkındaki
mütalaasını sunmuştur. Savcılık, mütalaasında iddianamedeki hususları
yinelemiştir. Savcılık 22/1/2020 tarihli duruşmada esas hakkındaki mütalaasını
sunmuş ve mütalaasında iddianamedeki hususları yinelemiştir.
32. Dava ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
33. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Esra
Özkan Özakça, [GK] B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 36-52.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 13/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucu; Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından
mevcut delil durumu dikkate alınarak konutu terk etmeme tedbirine başvurulması
talebinin reddedilmesine rağmen itiraz üzerine Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince
yineaynı delil durumu gerekçe gösterilerek bu tedbire başvurulmasının çelişkili
olduğunu, kişi özgürlüğünü ciddi derecede sınırlayan bu tedbirin hiçbir hukuki
dayanağının bulunmadığını, açlık grevinde bulunduğu sırada bu tedbire
başvurulmasının ölçülü olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Başvurucu ayrıca Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin
verdiği karara karşı Cumhuriyet savcısının yaptığı itirazın duruşmasız olarak
değerlendirildiğini, itiraz üzerine hakkında daha ağır bir karar verildiğini,
kendisinin itirazının ise sonuçsuz kaldığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Bakanlık görüşünde; başvuruya konu koruma tedbirinin
kanuni bir dayanağının olduğu, bu tedbire başvurucunun duruşmalara gelmesini ve
yargılamanın bir an önce bitirilmesini sağlamak amacıyla başvurulduğu ifade
edilmiştir. Bakanlığa göre tedbir kararı verilmeden önce başvurucunun
dinlenilmesi, delillere karşı diyeceklerinin başvurucuya sorulması ve
sonrasında itiraz imkânı sağlanmasından dolayı başvurucu usule ilişkin
güvencelerden yararlanmıştır.
38. Bakanlık ayrıca adli kontrol tedbirlerinin
tutuklamaya göre kişi özgürlüğünü daha az kısıtladığına ve kişi
tutuklanmaksızın muhakemenin yapılabilmesini sağladığı için tutuklama yerine
geçmek üzere ihdas edildiğine dikkat çekmiştir. Bakanlık, tutuklamaya
alternatif bir koruma tedbiri olan adli kontrolün bu özelliği ile tutuklamaya
ancak istisnai hâllerde başvurulması kuralının işlerlik kazanmasına katkıda
bulunduğuna değinmiş; dolayısıyla başvurucuya isnat edilen suçun kanunlarda
öngörülen cezasının ağırlığı dikkate alındığında onun yargı sürecine katılımını
sağlamak için tutuklama tedbirine göre daha hafif olan söz konusu tedbire
hükmedilmesinin -derece mahkemelerinin geniş takdir payı da düşünüldüğünde-
elverişli ve gerekli bir tedbir olduğunu değerlendirmiştir.
B. Değerlendirme
39. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği"
kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu itibarla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinde güvence
altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
41. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik veya olağanüstü
hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla,
durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya
tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı
tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda
da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama
hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan,
düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz;
suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya
kadar kimse suçlu sayılamaz."
42. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü
bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya
konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme, Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
43. Anayasa Mahkemesi Esra Özkan Özakça kararında
olağanüstü hâl döneminde DHKP/C terör örgütüyle bağlantılı bir suç dolayısıyla
uygulanan konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin hukukiliğinin
incelenmesinde Anayasa'nın 15. maddesini dikkate almıştır. Buna göre inceleme
sırasında öncelikle tedbirin Anayasa'nın başta 13. ve 19. maddeleri olmak üzere
ilgili maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek
ve aykırılık saptanması hâlinde Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Esra Özkan Özakça,
§§ 64-66). Eldeki başvuruda da anılan karardaki değerlendirmeden ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
44. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
45. Anayasa Mahkemesi Esra Özkan Özakça kararında;
konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin kişilerin fiziksel
özgürlük alanını yalnızca ikamet ettiği konutun içiyle sınırlandırması,
elektronik kelepçe takılmak suretiyle infazının söz konusu olması, gün boyunca
kesintisiz olarak devam etmesi ve tedbir şartlarının ihlali hâlinde kişi
hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasına karar verilebilmesi nedeniyle
anılan tedbirin -niteliği, uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla- hareket
serbestisi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat
hürriyetine nazaran oldukça ileri bir boyutta olduğu ve kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna ulaşmıştır (Esra Özkan
Özakça, §§ 68-76). Eldeki başvuruda da anılan karardaki değerlendirmeden
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
i. Genel
İlkeler
46. Genel ilkeler için bkz. Esra Özkan Özakça, §§
78-84.
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
47. Başvurucu, terör örgütü üyesi olma ve terör örgütünün
propagandasını yapma suçlarından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesi uyarınca adli kontrol tedbirine tabi
tutulmuştur. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin
kanuni dayanağı bulunmaktadır.
48. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan adli kontrol
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce ön
koşul olan "suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti" bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
49. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri
incelendiğinde başvuruya konu tedbirin dayanağını oluşturan suçlamaların
temelinde, olağanüstü hâl döneminde alınan tedbirler kapsamında- devletin millî
güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK'ca karar verilen yapı, oluşum veya
gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut
bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle KHK ile kamu görevinden çıkarılması
üzerine Yüksel Caddesi'nde gerçekleştirilen oturma eylemlerinin olduğu
görülmektedir. Soruşturma mercileri; başvurucunun da dâhil olduğu bazı kişiler
tarafından gerçekleştirilen bu eylemlerin esasen DHKP/C terör örgütünün emir ve
talimatları doğrultusunda örgütün amacına hizmet etmek ve propagandasını yapmak
maksadıyla gerçekleştirildiğini ileri sürmüş ve başvurucuya da ifadesi
sırasında bu yönde sorular yöneltmiştir (bkz. § 18).
50. Bu bağlamda yöneltilen suçlamalara ilişkin olarak
soruşturma mercilerince DHKP/C ile bağlantılı olduğu değerlendirilen
oluşumların faaliyetlerine, başvurucunun S.Ö. ve N.G. tarafından -kamu
görevinden çıkarılmaları sonrasında- başlatılan oturma eyleminin ve
sonrasındaki açlık grevinin bir hak arama yolu olmaktan çıkarak terör örgütünün
amaçlarına hizmet eden bir faaliyete dönüşmesine, başvurucunun da sonradan
dâhil olduğu bu eylemlerin DHKP/C terör örgütünün yayın organları tarafından
sahiplenilmesine, bu kapsamda bir dergide, internet üzerinden yayın yapan bir
televizyon kanalında ve sosyal medya hesaplarında açıklamalar yapılmasına ve
mesajlar paylaşılmasına, ayrıca bazı gösterilerde pankartlar taşınmasına
değinildiği görülmektedir (bkz. § 28).
51. Belirli koşullarda ifade özgürlüğünün görünümlerinden
biri olarak kabul edilebilecek olan oturma veya açlık grevinde bulunma
eylemlerinin başlı başına bir suç konusu edilmemesi gerektiği açıktır. Bununla
birlikte bu eylemlerin icra edilmesinin terörle bağlantılı bir faaliyet
olduğuna ilişkin olguların bulunması ya da eylemler sırasında terör örgütünün
cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerine yönelik övgü, meşrulaştırma ya da
teşvik etme niteliğinde davranışlar sergilenmesi durumunda bu tür faaliyetlerin
suç olarak değerlendirilmesi söz konusu olabilir (Esra Özkan Özakça, §
89).
52. Bu bağlamda başvurucunun suça konu edilen ve
dolayısıyla hakkındaki konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin dayanağını
oluşturan oturma ve açlık grevi eylemlerinin DHKP/C terör örgütünün
talimatlarıyla ve bu örgütün amaçları doğrultusunda gerçekleştiğine dair
soruşturma mercilerince dayanılan olgular genel olarak bu örgüt ile bağlantılı
olduğu değerlendirilen bazı platformlarda söz konusu eylemlerin savunulması ve
desteklenmesidir. Buna karşılık başvurucunun bu eylemleri örgütsel bir ilişki
içinde gerçekleştirdiğine veya bunun başvurucu bakımından örgütsel bir tavır
olarak sergilendiğine yönelik olarak soruşturma belgelerinde somut bir olguya
veya tespite yer verilmemiştir. Yine suçlamaya dayanak olarak gösterilen yayın
ve açıklamaların yapılmasına başvurucunun ne şekilde bir katılımının olduğu da
belirtilmemiştir (benzer yönde bkz. Esra Özkan Özakça, § 90).
53. Başvurucu; Yüksel Caddesi'ndeki oturma eylemine
katılmasının kamu görevinden çıkarılması dolayısıyla gerçekleştiğini, bu
eylemlere temel olarak işten çıkarılmasını protesto etmek, ihraç edilen ve
işini isteyen diğer insanlara destek olmak amacıyla katıldığını, bunu bir hak
arama yolu olarak seçtiğini ifade etmektedir. Somut olayın koşullarında
başvurucunun eylemleri değerlendirilirken olayların gelişiminin gözardı
edilmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda soruşturma mercilerince yapılan
tespitlere göre kamu görevinden çıkarılan kişilerden N.G. 9/11/2016 tarihinde
anılan yerde oturma eylemi yapmaya başlamış, S.Ö. de 23/11/2016 tarihinden
itibaren bu oturma eylemine katılmıştır. Bu süreçte kendisi de kamu görevinden
çıkarılan başvurucunun bu eylemlere katıldığı yönünde bir tespit ve iddia
bulunmamaktadır. Başvurucu kendisinin de meslekten ihraç edilmesi üzerine şubat
ayında oturma eylemlerine iştirak etmiştir.
54. Başvurucuda ele geçirilen kitap ve dergilerin
içerikleri hakkında bir değerlendirme yapılmamış, dergi içeriğinde yer alan
açıklamaların ve yazıların hangi sebeplerle terörizmi, terörü ve şiddeti
meşrulaştırdığı, övdüğü ya da bunları teşvik ettiği ortaya konulmamıştır. Öte
yandan bir kısmı hakkında yasaklama ve toplatma kararı bulunduğu ileri sürülen
yayınların savunulması ya da propagandası amaçlanmadıkça salt bu yayınların
bulundurulmasının kuvvetli suç şüphesi oluşturmadığını belirtmek gerekir. Somut
olayda da başvurucunun bu yayınları savunduğu ya da terör örgütünün
propagandası amacıyla kullandığı gösterilememiştir.
55. Bu itibarla eldeki belgelere göre somut olayda
başvurucu yönünden suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin soruşturma
makamlarınca yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.
56. Anayasa Mahkemesince varılan bu sonuç karşısında
konutu terk etmeme tedbiri bakımından meşru bir amacın bulunup bulunmadığının
veya bu tedbirin ölçülü olup olmadığının incelenmesine gerek görülmemiştir.
Yine söz konusu tedbirin esasına ilişkin olarak hak ihlalinin bulunduğunun
tespit edilmiş olması nedeniyle tedbire hükmedilirken duruşma yapılmadığına ve
tedbire yönelik itirazın incelenmediğine yönelik şikâyetlerin de ayrıca
incelenmesine gerek olmadığı değerlendirilmiştir.
57. Açıklanan gerekçelerle suç işlediğine dair kuvvetli
belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında konutu terk etmeme tedbirinin
uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak olağan
dönemde Anayasa'nın 19. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna
varılmıştır.
58. Bununla birlikte anılan tedbirin Anayasa'nın
olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve
sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığının
incelenmesi gerekir.
4. Anayasa'nın
15. Maddesi Yönünden
59. Somut olayda Anayasa Mahkemesince soruşturma
makamlarının suç işlediğine dair belirtileri somut olgularla ortaya koymadan
başvurucu hakkında anılan tedbire başvurdukları sonucuna varılmıştır. Bu itibarla
Anayasa'nın olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin
kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesinin
başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik olarak Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru
kılmadığı değerlendirilmiştir (benzer yönde bkz. Esra Özkan Özakça, §§
97-103).
60. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa'nın 15. maddesiyle
birlikte değerlendirildiğinde de- başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin
üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.
5. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
61. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
62. Başvurucu, uygun görülen bir tazminata hükmedilmesi
talebinde bulunmuştur.
63. Başvuruda, konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol
tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucu hakkındaki davada
konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri 19/10/2017 tarihinde sona
ermiştir. Dolayısıyla bu yönüyle ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
tazminat ödenmesi dışında yapılması gereken bir hususun bulunmadığı
anlaşılmaktadır.
64. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.600 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin
hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin
hukuka aykırı olması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında
güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE
Kadir ÖZKAYA'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 25. Ağır Ceza
Mahkemesine (E.2017/48) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 13/1/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvuru, konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin
hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
Mahkememiz çoğunluğu tarafından başvurucu hakkında
uygulanan konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin hukukiliği bağlamında
kuvvetli suç belirtisinin bulunmadığı gerekçesiyle Anayasa'nın 19. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki terörle bağlantılı suçlara
ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi ve
özellikle kişilerin kaçmalarının engellenmesinde tutuklama tedbiri ile konutu
terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri dışındaki koruma tedbirlerinin
yetersiz kalabileceği akılda tutulmalıdır. Ayrıca terör suçlarından soruşturulan
kişilerin bu örgütlerin yapısı ve bağlantıları dolayısıyla yurt dışına
kaçmasının ve yurt dışında barınmasının diğer kişilere göre daha kolay olduğu
göz önüne alınmalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yıldırım Ataş,
B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 60; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272;
Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 78, 79).
Bunun yanı sıra terör suçlarının
soruşturulması/kovuşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya
bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve
güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve
suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden
olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz.
Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214).
Başvurucu hakkındaki somut olayı belirtilen çerçeve
içerisinde değerlendirdiğimde,08.10.2020 günlü ve 2017/32052 başvuru numaralı
kararda kullandığım karşı oyda belirttiğim nedenlerle başvurucu hakkında
uygulanan konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin anayasaya uygun
olduğu kanaatine ulaşmaktayım.
Bu nedenle başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE ilişkin karara iştirak edemedim.