TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ AKAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/33784)
|
|
Karar Tarihi: 15/12/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 2/2/2021-31383
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Olcay ÖZCAN
|
Başvurucu
|
:
|
Ali AKAY
|
Vekili
|
:
|
Av. Serdal BAYTAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; hak sahipliğinin tespiti açısından idareye
başvuru tarihinden geriye doğru altmış günü kapsayacak şekilde hüküm
kurulmaması nedeniyle mülkiyet hakkının, diğer personele icap nöbeti ücreti
ödenmesine rağmen bazı uzman doktorlara ödenmemesi nedeniyle de mülkiyet hakkı
bağlamındaki ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 23/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi
Beyin ve Sinir Cerrahisi Ana Bilim Dalında 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu hükümlerine tabi uzman doktor olarak görev yapmaktadır
(22/2/2018 tarihli ve 7100 sayılı Kanun'un 2., 13. ve 29. maddeleri uyarınca
yükseköğretim kurumlarına tahsis edilen okutman, uzman, çevirici, eğitim-öğretim
planlamacısı kadroları kaldırılarak bunların yerine öğretim görevlisi kadrosu
ihdas edilmiş olup başvurucunun kadrosu da öğretim görevlisi kadrosuna
dönüşmüştür.).
9. Başvurucu, uzman doktor olarak olağan mesaisine ek
olarak tuttuğu nöbetlere ilişkin hak kazandığı nöbet ücretlerinin ödenmesi
(icap nöbeti dâhil) talebiyle 29/2/2016 tarihinde Ege Üniversitesi Rektörlüğüne
(İdare) başvuruda bulunmuştur. İdare, başvuruya cevap vermemiştir.
10. Başvurucu, cevap verilmemek suretiyle zımnen
reddedilen idari işlemin iptali istemiyle 17/5/2016 tarihinde İzmir 1. İdare
Mahkemesinde (Mahkeme) İdare aleyhine dava açmıştır. Bu davada başvurucu
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında istihdam
edilen uzman hekimlere nöbet ücreti ödenmekteyken 2547 sayılı Kanun'a tabi
uzman hekimlere nöbet ücretinin ödenmemesinin eşitlik ilkesi ile angarya
yasağına aykırı olduğunu ve Danıştay Sekizinci Dairesinin 29/9/2015 tarihli
kararında nöbet ücretinin ödenmesi gerektiğinin ifade edildiğini ileri sürmüş;
ödenmeyen nöbet ücretlerinin yasal faizi ile ödenmesini istemiştir.
11. Mahkeme 1/3/2017 tarihinde davanın kabulüne, dava
konusu işlemin iptaline, ödenmeyen nöbet ücretlerinin İdareye başvuru
tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine
karar vermiştir. Kararın gerekçesinde özetle;
i. Başvurucunun haftalık çalışma saatleri dışında uzman
hekim olarak nöbet tuttuğu ve İdarenin başvurucunun iş gücünden yararlandığı
belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun 2547 sayılı Kanun'un 50/d maddesine göre
görev süresi dolduğuna ve hizmetine gerek görülerek aynı Kanun'un 33. maddesine
göre görev süresinin uzatıldığına işaret edilerek 657 sayılı Kanun'un 33.
maddesi uyarınca izin suretiyle kullanılmayan her bir nöbet saati için uzman
tabipler için belirlenen orandaki gösterge rakamının aylık katsayısı ile
çarpılması suretiyle hesaplanacak nöbet ücretinin Anayasa'nın 18. ve 55.
maddeleri uyarınca ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir.
12. Taraflar, verilen karara karşı istinaf yoluna
başvurmuştur. İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare
Mahkemesi) 22/6/2017 tarihinde başvurucunun istinaf isteminin reddine, İdarenin
istinaf isteminin nöbet ücretine ilişkin kısım yönünden reddine, icap nöbetine
ilişkin kısım yönünden kabulüne ve icap nöbet ücretine ilişkin kısım yönünden
davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde özetle;
i. Başvurucunun nöbet ücretinin İdareye başvuru
tarihinden geriye doğru altmış günlük süreyi kapsayacak şekilde ödenmesi
gerektiğini ileri sürdüğü ancak Mahkemenin başvurucunun istemine bağlı kalarak
karar verebileceği ve başvurucunun nöbet ücretinin İdareye başvuru tarihinden
geriye doğru altmış günlük süreyi kapsayacak şekilde ödenmesi yönünde bir
talebinin bulunmadığı belirtilmiştir.
ii. Ödemeleri düzenleyen 11/10/1983 tarihli ve 2914
sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu ve 2547 sayılı Kanun'da söz konusu
personele nöbet ücreti ve icap nöbeti ücreti adı altında bir ödeme yapılacağına
ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği ifade edilmiştir. Ayrıca 2914 sayılı
Kanun'un 20. maddesindeki bu Kanun ve 2547 sayılı Kanun'da hüküm bulunmayan
hâllerde 657 sayılı Kanun'un uygulanacağı şeklindeki düzenlemenin kanunlarda
açıklık bulunmayan verilen hakların kullanılmasıyla ilgili konulara ilişkin
olduğu belirtilerek yükseköğretim elemanlarının tüm parasal hakları 2914 sayılı
kanun ve 2547 sayılı Kanun'da düzenlendiğinden 657 sayılı Kanun veya diğer
kanunlarda verilen parasal haklardan faydalandırılmasının mümkün olmadığına
vurgu yapılmıştır.
iii. 657 sayılı Kanun kapsamında sayılan bir parasal
haktan madde hükmünde açıkça sayılanların yararlanabileceği, 657 sayılı
Kanun'un 5947 sayılı Kanun'la değişik ek 33. maddesinde düzenlenen nöbet ve
icap nöbeti ücretinden ise maddede açıkça sayılan memurlar ile sözleşmeli personel
ve 2547 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (e) bendinde belirtilenlerin (tıpta
uzmanlık eğitimi yapanlar) yararlanabileceği, aynı maddede yer alan gösterge
tablosunda da kimlerin nöbet ve icap nöbeti ücretinden yararlanacaklarının
oranlar itibarıyla sayıldığı vurgulanarak madde kapsamında öğretim elemanları
sayılmadığından yorum yoluyla bu haktan yararlandırılmalarının hukuken mümkün
olmadığı ifade edilmiştir.
13. Nihai karar başvurucu vekiline 3/8/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 23/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
15. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Tevfik İlker
Akçam, B. No: 2018/9074, 3/7/2019, §§ 15-30.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 15/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Hak
Sahipliğinin Tespiti Açısından İdareye Başvuru Tarihinden Geriye Doğru Altmış
Günü Kapsayacak Şekilde Hüküm Kurulmaması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu, benzer duruma ilişkin olarak Danıştay
Sekizinci Dairesince verilen 12/4/2016 tarihli kararda İdareye başvuru
tarihinden önceki altmış günü kapsayacak şekilde nöbet ücreti ödenmesi
gerektiğinin hükme bağlandığını ancak açtığı davada bu karara uygun hüküm
kurulmayarak hak sahipliğinin başlangıcının hatalı tespit edildiğini belirtmiş
ve bu nedenle ücrette adaletin sağlanması, adil yargılanma ve mülkiyet hakları
ile eşitlik ilkesi, zorla çalıştırma ve angarya yasağının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
18. Somut olayda başvurucu, mesaisine ek olarak tuttuğu
nöbetlere ilişkin olarak hak kazandığı nöbet ücretlerinin ödenmesi talebiyle
29/2/2016 tarihinde İdareye başvurmuş ve İdare bu başvuruya cevap vermemiştir.
Başvurucunun zımnen reddedilen işlemin iptali istemiyle açtığı davaya ilişkin
dilekçesinde idari işlemin iptalini ve ödenmeyen nöbet ücretlerinin yasal faizi
ile ödenmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Mahkeme 1/3/2017 tarihinde davanın
kabulüne, dava konusu işlemin iptaline, ödenmeyen nöbet ücretlerinin İdareye
başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya
ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu bu kararı nöbet ücretinin İdareye başvuru
tarihinden geriye doğru altmış günlük süreyi kapsayacak şekilde ödenmesi
gerektiği gerekçesiyle istinaf yoluna başvurmuştur. Bölge İdare Mahkemesi,
Mahkemenin başvurucunun istemine bağlı kalarak karar verdiğini ve başvurucunun
nöbet ücretinin İdareye başvuru tarihinden geriye doğru altmış günlük süreyi
kapsayacak şekilde ödenmesi yönünde bir talebinin bulunmadığını ifade ederek
istinaf istemini reddetmiştir.
19. Başvurucunun iptalini istediği idari işlemde geriye
yönelik nöbet ücretlerinin ödenmesini talep ettiği açıktır. Mahkeme de bu
talebe uygun olarak ödenmeyen nöbet ücretlerinin İdareye başvuru tarihinden
itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine karar
vermiştir. Bu durumda ödenecek faiz yönünden İdareye başvuru tarihi esas
alınmış ancak alacaklar açısından geriye yönelik bir başlangıç tarihi tespit
edilmemiştir. Bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının başvurucunun aleyhine
olduğu sonucuna varılamayacağı gibi mahkeme kararını icra edecek olan İdarenin
doğrudan 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun
hükümlerini dikkate almayacağı da ileri sürülemez. Bireysel başvuru formunda
ilk derece mahkemesi kararı sonrası kendisine ödeme yapıldığını ifade eden
başvurucu, bu ödemelerin hak sahibi olduğunu ileri sürdüğü dönemden daha kısa
bir dönemi kapsadığına yönelik bir iddia ileri sürmemiş ve buna ilişkin bir
bilgi ya da belge sunmamıştır. Dolayısıyla söz konusu iddiaların
temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İcap Nöbeti
Ücretinin Ödenmemesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkı İle Bağlantılı Olarak Anayasa'nın
10. Maddesinde Güvence Altına Alınan Ayrımcılık Yasağının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu; olağan mesaisi yanında tuttuğu icap nöbeti
ücretlerinin ödenmediğini, 657 sayılı Kanun'a tabi uzman hekimlere bu ödemenin
yapıldığını ve emeğinden karşılıksız yararlanıldığını ifade etmiştir. Başvurucu
657 sayılı Kanun'a tabi personel ile 2547 sayılı Kanun'a tabi tıpta uzmanlık
öğrencilerine nöbet ücreti ödenirken 2547 sayılı Kanun'a tabi olarak çalışan
uzman doktorlara nöbet ücreti ödenmemesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu
iddia etmektedir. Sonuç olarak başvurucu bu gerekçelerle ücrette adaletin
sağlanması, adil yargılanma ve mülkiyet hakları ile eşitlik ilkesi, zorla
çalıştırma ve angarya yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
22. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Anayasa
Mahkemesi tarafından 3/7/2019 tarihli kararda ortaya konmuştur (Tevfik İlker
Akçam, §§ 34-59). Buna göre her ne kadar başvurucu; ücrette adaletin
sağlanması ve adil yargılanma hakkının, zorla çalıştırma ve angarya yasağının
da ihlal edildiğini ileri sürmüşse de başvurucunun şikâyetleri ilgili olduğu
mülkiyet hakkı bağlamında, ayrımcılık yasağı iddiası kapsamında incelenmiştir.
23. Anayasa Mahkemesince 2547 sayılı Kanun hükümlerine
tabi uzman doktor olarak görev yapan başvurucuya tuttuğu acil, yoğun bakım ve
icap nöbetlerine ilişkin olarak 657 sayılı Kanun'un ek 33. maddesinde yer alan
hüküm gerekçe gösterilerek nöbet ücretleri ödenmediği hâlde anılan Kanun hükmü
uyarınca başvurucu ile aynı şekilde yataklı tedavi kurumları, seyyar
hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri ve 112 Acil sağlık hizmetlerinde
haftalık çalışma süresi dışında normal, acil veya branş nöbeti tutarak bu nöbet
karşılığında kurumunca izin kullanmasına müsaade edilmeyen 657 sayılı Kanun'a
tabi memurlar ve sözleşmeli personel ile 2547 sayılı Kanun'a tabi tıpta
uzmanlık öğrencilerine nöbet ücreti ödendiği belirtilmiştir. Ayrıca 7/5/1987
tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun ek 9. maddesi
uyarınca Sağlık Bakanlığı ile üniversitelerce birlikte kullanılan sağlık
tesislerinde nöbet tutan öğretim üyelerine de nöbet ücreti ödenmesine ilişkin
bir düzenleme olduğu ifade edilmiştir (Tevfik İlker Akçam, §§ 43, 48).
24. Anayasa Mahkemesi 2547 sayılı Kanun'un 3. maddesinde
öğretim elemanları olarak sayılan öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve
araştırma görevlilerinin nöbet hizmetine tabi olmaları durumunda nöbet ücreti
alıp alamayacaklarına ilişkin bir düzenleme yapılmadığına ve başvurucunun nöbet
tuttuğu, bunun yanı sıra icap nöbeti de tuttuğu yani İdarenin başvurucunun iş
gücünden uzman doktor olarak yararlandığı ancak 657 sayılı Kanun'un ek 33.
maddesinde sayılan kişilerden olmadığı gerekçesiyle nöbet ücretinden
yararlandırılmadığına vurgu yapmış ve aynı sağlık kuruluşlarında nöbet hizmetine
tabi olup nöbet ücretine hak kazanan kişilerin karşılaştırma yapmaya müsait
olacak şekilde benzer durumda olduklarının açık olduğunu tespit ederek
diğer sağlık personeline nöbet ücreti ödenip 2547 sayılı Kanun'a tabi olarak
çalışan uzman doktorlara ödenmemesinin farklı muamele teşkil ettiğine
işaret etmiştir (Tevfik İlker Akçam, §§ 44, 47, 49).
25. Kamu personeli hakkında yerine getirilen hizmetin
şartları ile mali hakların belirlenmesine ilişkin farklı düzenlemelerin
yapılmasının söz konusu olabileceğine değinilen bu kararda; aynı nitelikte kamu
hizmeti veren ve uzman doktorların da dâhil olduğu 657 sayılı Kanun'a tabi
personel ile 2547 sayılı Kanun'a tabi tıpta uzmanlık öğrencilerine, ayrıca
Sağlık Bakanlığı ile üniversitelerce birlikte kullanılan sağlık tesislerinde
nöbet tutan 2547 sayılı Kanun'a tabi öğretim üyelerine nöbet ücreti ödenirken
üniversite hastanelerinde 2547 sayılı Kanun'a tabi olarak çalışan uzman
doktorlara nöbet ücreti ödenmemesinin nesnel ve makul bir gerekçeye
dayandırılmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığı görüldüğüne, ayrıca
müdahalenin nesnel ve makul bir gerekçeye dayandığı yolunda bir tespite
ulaşılmasını gerektiren somut bir verinin bulunmadığına değinilmiştir. Anayasa
Mahkemesi bu gerekçelerle kamu otoritesinin ortaya çıkardığı farklılığın
başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik ayrımcı bir muameleye yol açtığı sonucuna
varmıştır (Tevfik İlker Akçam, §§ 56, 57).
26. Somut olayda da anılan ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenlerle 2547 sayılı Kanun'a tabi
olarak uzman doktor olarak çalışan başvurucuya tuttuğu icap nöbeti ücreti
ödenmeyerek 657 sayılı Kanun'a tabi uzman doktorlar ile 2547 sayılı Kanun'a
tabi uzman doktorlar arasında nöbet ücreti yönünden bir farklılık yaratıldığı
dikkate alındığında bu durumun mülkiyet hakkına yönelik ayrımcı bir muameleye
yol açtığı anlaşılmaktadır. Buna göre olayda objektif ve makul bir gerekçe
gösterilmeden mülkiyet hakkına yapılan ayrımcı müdahale nedeniyle başvurucuya
aşırı bir külfet yüklenmesine yol açılmıştır. Dolayısıyla başvuru konusu olayda
mülkiyet hakkı bağlamında ayrımcılık yasağının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkıyla bağlantılı
olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence alınan ayrımcılık yasağının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
28. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL maddi ve
50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
30. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
31. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
32. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine
ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
33. İncelenen başvuruda mülkiyet hakkı bağlamında
ayrımcılık yasağının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin
İdarenin uygulamasından ve mahkeme kararında kanun hükümlerine ilişkin yapılan
yorumdan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
34. Bu durumda mülkiyet hakkı bağlamında ayrımcılık
yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise
bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı
verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal
kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu
sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir Bölge
İdare Mahkemesi 5. İdare Dava Dairesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekmektedir.
35. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hak sahipliğinin tespiti açısından idareye başvuru
tarihinden geriye doğru altmış günü kapsayacak şekilde hüküm kurulmaması
nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İcap nöbeti ücretinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet
hakkı ile bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına
alınan ayrımcılık yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkı ile bağlantılı
olarak ayrımcılık yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdare Dava
Dairesine (E.2017/1510 ve K.2017/1366) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 15/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.