TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÖKHAN ATEŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/32699)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Gökhan ATEŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Suat TATAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ihalenin feshi davasının aktif husumet
yokluğundan reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 16/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. T.K. Sanayi ve Ticaret A.Ş. hakkında verilen iflas
kararı gereği İstanbul Anadolu 3. İcra Dairesince yürütülen takip dosyasında,
müflis Şirketin pay sahibi olduğu İstanbul'un Sarıyer ilçesi sınırlarında
bulunan bir taşınmazın satışına karar verilmiştir.
7. Başvurucu; söz konusu taşınmazdaki arsa payının
taşınmazların 18/6/2015 tarihinde yapılan satışlarında usulsüzlük olduğunu,
icra dosyasından ihale yoluyla satışa sunulan bir taşınmazın ihalesine katılmak
için ihalenin yapılacağı taşınmazın adresine gittiğini ancak satış memurlarının
gelmediğini, orada bulunan kişilerle buna ilişkin tutanak tuttuğunu, satış
memurlarının ise sonradan gelmiş gibi satış yaptıklarını ve böylece ihaleye
fesat karıştırıldığını, idare memurlarının satış mahalline gitmediklerini ve bu
şekilde ihaleye fesat karıştırıldığını ileri sürerek yapılan ihalelerin iptali
için ihalenin feshi davası açmıştır. Başvurucunun dava dosyası, başka davacılar
tarafından aynı konuda açılan diğer iki dava ile birleştirilmiştir. Birleşen
dosyalardan bir tanesinde davadan feragat dilekçesi verilmesi nedeniyle bu
dosya yönünden 30/7/2015 tarihli duruşmada tefrik kararı verilerek dosya ayrı
bir esasa kaydedilmiştir.
8. İstanbul Anadolu 3. İcra Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme)
17/9/2015 tarihli kararıyla başvurucunun açtığı ihalenin feshi davasının
reddine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, ihalenin feshi nedenlerinin
oluşmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
9. Hüküm başvurucu tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay
12. Hukuk Dairesinin 4/10/2016 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır. Kararın
gerekçesinde; ihalenin feshi isteminde bulunan başvurucunun takipte taraf
olmadığı gibi ihaleye katılıp pey de sürmediği, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanunu'nun 134. maddesinde belirlenen tapudaki ilgili sıfatının
da bulunmadığının dosya kapsamı ile sabit olduğu, başvurucunun ihalenin feshi
talebinde bulunmasına yasal imkân olmadığı ve aktif husumet ehliyeti
bulunmadığı, işin esasına girilmeden davanın reddi gerekirken işin esasının
incelenerek hüküm tesisinin yerinde olmadığı, sonucu doğru olan mahkeme
kararının onanması gerektiği açıklanmıştır.
10. Diğer yandan başvurucu, iflas idare memuru
olarak görev yapan görevliler ile ihale alıcısı ve müflis Şirket yetkilileri
hakkında görevi kötüye kullanmak suretiyle ihaleye fesat karıştırma suçunu
işledikleri iddiasıyla şikâyetçi olmuştur. İstanbul Anadolu Cumhuriyet
Başsavcılığının 18/1/2017 tarihli kararı ile başvurucunun da müştekisi olduğu
aynı konuda başka soruşturma dosyalarında kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verildiği ve bu soruşturma dosyasında da başvurucunun zarara uğradığı
hususunda kesin ve yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilmiştir. Karara başvurucu tarafından yapılan itiraz
İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 30/3/2017 tarihli kararı ile
reddedilmiştir.
11. Başvurucu 16/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 2004 sayılı Kanun'un "İhalenin neticesi ve
feshi'' kenar başlıklı 134. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“İhalenin feshini, Borçlar Kanununun
226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen
alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye
iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden
şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler ...''
B. Uluslararası
Hukuk
13. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,...
bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına
sahiptir..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu; ihale yetkililerinin ihale saatinde satış
mahallinde bulunmadığını, satışa konu edilen gayrimenkullerin bulunduğu yere
gitmeksizin dosya üzerinden satışı gerçekleştirdiklerini, tutulan tutanakların
sahte olduğunu, derece mahkemelerinin ilgililerhakkındaki davada yeterli
araştırma yapmadan, tanıklar dinlenmeden, MOBESE kayıtları celp edilmeden,
keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan, ilgili kişiler hakkındaki görevi
kötüye kullanma ve resmî belgede sahtecilik suçlarından yapılan ceza soruşturma
dosyasının sonucu beklenmeden, eksik inceleme ile gerekçesiz olarak açmış
olduğu davanın reddedilmesi nedeniyle hak arama hürriyetinin, gerekçeli karar
hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvuru formu ve eklerine göre başvurucunun temel iddiası dava konusu
ihale sürecine katılmak istemesine rağmen bunun sahte işlemlerle engellenmesi
ve buna yönelik ceza soruşturma süreci beklenmeden husumet yokluğu nedeniyle
davanın reddine karar verilmesinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
hususuna dayanmaktadır.Başvurucunun iddiası husumet yokluğu nedeniyle davanın
reddine karar verilerek uyuşmazlığın esasının Mahkemece incelenmemesine yönelik
olduğundan iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı
yönünden incelenmesi gerekir.
17. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti"
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
18. Öncelikle Anayasa'nın 36. maddesinin uygulanabilir
olup olmadığının tartışılması gerekir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı, suç isnadına bağlı yargılamaların yanında
bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili
yargılamalarda da uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
medeni meselelerde uygulanabilmesi için ilk olarak ortada hukuk düzeni
tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir
hakkın bulunması gerekir. İkinci olarak bu hakka ilişkin ilgili kişinin
menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Öte yandan bu uyuşmazlık
ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından
belirleyici bir nitelik arz etmelidir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B.
No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28).
19. İflas yoluyla takip, mahkeme tarafından iflasına
karar verilen borçluya ait taşınır ve taşınmaz tüm mal varlığı ve hakların icra
yoluyla paraya çevrilerek alacağın tahsil edilmesini sağlayan bir süreçtir.
2004 sayılı Kanun'un 241. ila 245. maddelerinde iflas masasına giren malların
satış usulü düzenlenmiş; kural olarak satışın açık arttırma ile yapılacağı,
alacaklıların karar vermesi hâlinde pazarlık suretiyle de satış yapılabileceği
belirtilmiştir.
20. 2004 sayılı Kanun'un 134. maddesinin ikinci
fıkrasında sayılan kişilerin icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale
tarihinden itibaren yedi gün içinde ihalenin feshini isteyebilecekleri
belirtilmiştir. Anılan kuralda ihalenin feshini isteme hakkına sahip olanlar
arasında "pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler" de
sayılmıştır. Buna göre pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenlerin ihalenin
feshini isteme hakkını haiz oldukları anlaşılmaktadır.
21. Somut olayda başvurucu, hukuka aykırı olduğunu ileri
sürerek ihalenin feshi talebinde bulunmuştur. Ancak başvurucunun yaptığı
şikâyet, ihaleye iştirak etmediği ve pey sürmediği belirtilerek husumetten
reddedilmiştir. Pey sürme ihalenin feshini talep edebilmenin ön koşulu
olduğuna göre bu şartı yerine getirmediği derece mahkemelerince kabul edilen
başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesi anlamında bir hakkının bulunmadığı
düşünülebilir. Ancak başvurucunun iddiası ilanda açıklanan tarihte ve yerde
herhangi bir ihalenin yapılmadığı ve bu suretle pey sürme hakkının elinden
alındığı olduğundan bu durumda pey sürmemiş olması sebebiyle
başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında bir hakkının bulunmadığı
sonucuna ulaşılamaz. Başvurucunun iddiasına göre yapılmış bir ihale
bulunmamaktadır ki pey sürmemekle kusurlandırılabilsin. Somut olayın özel
koşullarında, başvurucunun ihalenin feshini isteme hakkını haiz olabilmesi için
pey sürdüğünü ispatlamış olmasını aramanın 2004 sayılı Kanun'un 134. maddesinin
ikinci fıkrasındaki hakkın varlığını anlamsız kılacağı değerlendirilmiştir.
Netice itibarıyla başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında bir hakkının
bulunduğu kanaatine varılmıştır.
22. Ayrıca bu hakkın medeni nitelikte olduğu
hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Son olarak somut olayda açılan dava
ihalenin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını tespite elverişli olduğu ve
dolayısıyla başvurucunun medeni hakkı yönünden belirleyici olduğu
görülmektedir. Bu itibarla mevcut davanın Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında
kaldığı değerlendirilmiştir.
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "...adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel
Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, §
34).
24. Somut olayda davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle
reddine karar verilmek suretiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına
müdahalede bulunulduğu açıktır.
25. 2004 sayılı Kanun'un 134. maddesinin ikinci
fıkrasında ihalenin feshini isteyebilecekler sınırlı bir biçimde sayılmıştır.
Buna göre ihalenin feshini isteyebilecekler alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki
ilgililer ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler ile sınırlandırılmıştır.
Derece mahkemelerinin kabulüne göre başvurucu bu kişilerin arasına
girmemektedir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin husumetten reddedilmesinin
kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
26. Aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın Mahkemece
reddine karar verilmesinin amacının ilgili hakla alakası bulunmayan kişilerin
dava açmalarının önlenmesi suretiyle mahkemelerin gereksiz yere meşgul
edilmesinin ve ihalenin yapılmasında menfaati bulunanların haklarının
sürüncemede kalmasının önüne geçilmesi olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla
somut olaydaki müdahalenin meşru bir amaca dayandığı değerlendirilmektedir.
27. Son olarak müdahalenin ölçülü olup olmadığı
incelenmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık
olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik
ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca
daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık
ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul
bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111,
K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127,
22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §
38).
28. Başvuru konusu dava ve ceza soruşturması süreci
birlikte incelendiğinde, Mahkeme ve özellikle usulsüz işlem yaptıkları ileri
sürülen icra memurları ile ilgili ceza soruşturması süreci sona erdikten sonra
verilen Yargıtay karar düzeltme kararı ve bu kapsamda atıf yapılan onama
kararındaki değerlendirmelere göre başvurucunun ihaleye katılıp pey sürmemesi
nedeniyle davanın aktif husumet yokluğundan reddedilmesine karar verilmiştir.
Başvurucu, ihaleye pey sürerek iştirak etme hakkının elinden alındığını iddia
etmektedir. Mahkeme sahtecilik ile ilgili değerlendirme yapamayacağını
belirtmektedir. Sahtecilik iddiasının ceza soruşturması ile ortaya konabileceği
gözetildiğinde mahkeme kararının keyfî olmadığı anlaşılmaktadır.
Ceza soruşturmasında da bu yönde somut bir bilgi veya belgeye ulaşılamadığı
görülmektedir. Bu koşullarda başvurucunun sahtecilik iddiasını
temellendirebildiği söylenemeyecektir. Sonuç olarak davanın husumet yokluğundan
reddedilmesinde açık bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.