TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
K.Ö. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/34068)
|
|
Karar Tarihi: 28/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
K.Ö.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iletilmek istenilen faksa sakıncalı olduğu
gerekçesiyle el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, Samsun E
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunmaktadır.
10. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu)
15/5/2017 tarihinde, başvurucunun çocuğuna iletmek istediği faksta bulunan
çizimin sakıncalı olduğuna karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; faks
içeriğinde bulunan arabanın arka tekerleğinde bulunan ay yıldız, ön
tekerleğinde bulunan "6" rakamı
ve kaputtaki "H"
işaretinin birleştirilince şifre olma ihtimalinin yüksek olduğu
değerlendirilmesine yer verilmiştir.
11. Başvurucu anılan karara karşı Samsun İnfaz Hâkimliğine
(İnfaz Hâkimliği) yaptığı itirazında; ailesine birer gün arayla üç faks
ilettiğini, bunlardan birinin eşinin doğum gününü kutlamak için yaptığı çiçek
resmi, diğer ikisinin ise beş yaşındaki kızının kendisi için istediği gül resmi
ile iki yaşındaki kardeşi için istediği araba resminden ibaret olduğunu,
Disiplin Kurulu tarafından sadece araba resminin sakıncalı bulunduğunu
belirtmiştir. Telefon kayıtları incelendiğinde kızının kardeşi için araba
çizimi istediğinin tespit edilebileceğini, anılan araba çiziminin İnfaz
Kurumunun kütüphanesinden aldığı Yeni
Başlayanlar İçin Çizim adlı kitapta bulunan, çizimi kolay olduğu
için tercih ettiği bir araba modelinin kopyası olduğunu ve kitaptaki resim ile
kendi çizdiği araba karşılaştırıldığında bir şifreleme olmadığının görüleceğini
vurgulamıştır. Başvurucu ayrıca, resimde bulunan ay yıldızı ülkesini oğluna
sevdirmek için çizdiğini belirterek, resmin orjinalinde de "H" harfi ile "6" rakamına benzetilebilecek
şekillerin mevcut olduğunu ifade etmiştir.
12. İnfaz Hâkimliği 9/6/2017 tarihinde itirazın reddine karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde; ilgili mevzuat hükümleri ve Disiplin Kurulu
kararı hatırlatıldıktan sonra Disiplin Kurulu kararının yerinde olduğunun
anlaşıldığı belirtilmiştir.
13. Başvurucu tarafından anılan karara itiraz edilmiştir. Samsun
2. Ağır Ceza Mahkemesi 11/8/2017 tarihinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve
yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine hükmetmiştir.
14. Nihai karar 15/8/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 25/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 28/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
18. Başvurucu uzun
süredir tutuklu olması nedeniyle bireysel başvuru harç ve masraflarını
karşılayacak gelirinin olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Haberleşme
Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu; sakıncalı bulunan çizimin İnfaz Kurumunun
kütüphanesinden aldığı Yeni Başlayanlar İçin
Çizim adlı kitaptaki bir araba resminin kopyası olduğunu, şifre
olabileceği düşünülen işaretlerin resmin aslında da bulunduğunu belirtmiştir.
Anılan kitabı aldığının kütüphane kaydından anlaşılacağını, ancak itiraz
dilekçesinde belirtmesine rağmen İnfaz Hâkimliğince kitabın incelenmediğini,
çocuğuna göndermek istediği basit bir resmin şifre kabul edilmesinin haksızlık
olduğunu vurgulayan başvurucu, haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Başvurucu ayrıca kamuya açık belgelerde kimlik bilgilerinin gizli
tutulmasını talep etmiştir.
21. Bakanlık görüşünde; Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır
Ceza Mahkemesi kararlarında ilgili ve yeterli gerekçelerin bulunduğu, anılan
kararların açık bir keyfîlik içermediği, kararlardaki tespit ve sonuçların
yasanın uygulanması niteliğinde olduğu vurgulanarak başvuru konusu uygulamanın
Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı
belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun haberleşme hürriyetinin ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçları ile ceza infaz kurumunun
düzeni, güvenliği ve suçun önlenmesi meşru amacı temelindeki kamu yararı
arasındaki denge gözetilerek sınırlandırıldığı ifade edilmiştir. Öte yandan
başvurucu hakkında verilen kararların olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı bir zamanda verilmiş olduğu dikkate alındığında Anayasa'nın 15.
maddesi kapsamında inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir.
22. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında; sakıncalı
görülen resmin bir kitaptan kopyalandığını, Bakanlığın çizim üzerinde
"H" ve "6" rakamının olduğunu kabul eden beyanlarının kabul
edilemeyeceğini, anılan şekillerin arabanın havalandırma kanallarının gölgesi
olduğunu belirtmiştir. Kamu görevlisinin çizim üzerindeki bir şekle vereceği
anlamın onun hayal gücünün sınırlarına bağlı olduğunu, bu durumun keyfiliğe ve
takdir yetkisinin genişlemesine neden olacağını ifade eden başvurucu ayrıca,
resmin kaynağına ilişkin savunmalarının dikkate alınmamasının da adil bir
yargılama yapılmadığını gösterdiğini vurgulamıştır.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme
hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
25. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak
"Haberleşme hürriyeti"
kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme
hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş
hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça;
haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
26. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların
gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili
kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla
öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından
öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
27. Disiplin Kurulu, başvurucunun gönderdiği mektubun sakıncalı
olduğunu değerlendirerek el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan
işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir
müdahalede bulunulduğu açıktır.
28. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 37-46) kararında, somut olayda da uygulanan 13/12/2004
tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un
68. maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi
ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik
ölçütünü karşıladığı tespiti yapılmıştır. Öte yandan haberleşme hürriyetinin
düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama
sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak
verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü
fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı
kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir" denilerek bu
kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla
sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122,
K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın
22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu
kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa,
B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
30. Somut olayda Disiplin Kurulunca faksın alıkonulma sebebi
olarak, iletilmek istenen resimde bulunan bazı işaretlerin şifre olabileceği
ihtimali gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun mektubunun denetlenmesi
suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması,
suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin
sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine
ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna
varılmıştır (Ahmet Temiz, §§
47-51).
31. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları
tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre
demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru
amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı,
sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan
bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.
32. Ayrıca ceza infaz kurumu yetkilileri, mektup gönderme ve
almanın infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile
bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak
dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve
bunun için onlara uygun desteği vermelidir (Musa
Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
33. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan
Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun
tamamında ya da bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68.
maddesinde yer verilen sebeplerden en az birini içermesi, özellikle ceza infaz
kurumunun ilgili kurulları tarafından da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi
gerekmektedir.
34. Öte yandan özellikle suç işlenmesinin önlenmesi, kamu
düzeninin korunması ile ceza infaz kurumunun güvenliğini sağlama ve terör
örgütleri ile mücadele amaçları doğrultusunda terör örgütüne üye olma suçundan
hükümlü veya tutuklu olanların yazışmaları ile ilgili daha geniş sınırlamalar
getirmenin mümkün olduğu vurgulanmalıdır.Ancak bu sınırlamanın temel hak ve
özgürlüğü tamamen ortadan kaldıran ya da kullanılmasını imkânsız hâle getiren
nitelikte olmaması gerekir.Bu kapsamda özellikle örgüt üyelerinin yazışmalarda
kullandıkları ve ilk bakışta bir anlam ifade etmeyen, sadece muhatabının
anlamlandırabileceği özelliğe sahip şekillerin, kısaltmaların, çizimlerin ve
kelimelerin şifre kabul edilerek yazışmalarda kullanılmasının yasaklanmasının
suç işlenmesinin önlenmesi ve terör örgütleri ile mücadele amaçları kapsamında
zorunlu bir tedbir olmadığı söylenemez. Ancak hükümlü veya tutuklunun şifreli
bir dil kullanarak örgütsel haberleşme sağladığına yönelik tespitin, gönderen
ile muhatap ve yazışma içeriği bir bütün halinde değerlendirilerek, yeterli bir
gerekçeyle açıklanması gerekir.
35. Somut olayda, başvurucunun oğluna iletmek istediği faksın
iki bölümden oluştuğu, faksın bir bölümünde bir araba resminin çizildiği, diğer
bölümünde ise oğluna özlemini dile getiren cümleler yazıldığı anlaşılmıştır.
Disiplin Kurulu kararında faksı gönderen, muhatap ve yazışmanın içeriği bir
bütün hâlinde değerlendirilerek bir araba çiziminden ibaret iletinin sadece
muhatabının anlayabileceği bir özelliğe sahip olduğu, örgütsel haberleşme
amacıyla yazıldığı hususlarının somut olarak ortaya konulamadığı görülmüştür.
Öte yandan araba çiziminde bulunduğu iddia edilen ve şifre olarak
değerlendirilen harf ile rakamın kaynağına ilişkin olarak başvurucunun itiraz
merciine açıklamada bulunmasına rağmen, İnfaz Hâkimliğinin ilgili kitabı
getirterek bir değerlendirme yapmadığı gibi başvurucunun diğer esaslı
itirazlarına ilişkin ilgili ve yeterli bir gerekçe de açıklamadığı
anlaşılmaktadır.
36. Bu kapsamda başvuruya konu mektuba yönelik müdahalede,
mektuba özgü, kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak
ortaya konulmadığı sonucuna varılmış; başvurucuya gönderilen mektuba el
konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan
hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda
demokratik bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı
kanaatine varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
c. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
38. Başvurucu, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılarak
mektubun muhatabına gönderilmesini ve 100.000 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
39. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri, B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
40. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
41. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile
İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin
ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal
düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali
ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel
başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı
verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda
herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar
kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek
devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine
getirmektir.
42. İncelenen başvuruda haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır. Ulaşılan ihlal sonucunun Samsun İnfaz Hâkimliği
tarafından verilen haberleşme hürriyetine ilişkin güvenceleri gözetmeyen ve bu
bağlamda yeterli ve ilgili gerekçe içermeyen karardan kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
43. Bu durumda haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme
içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin
ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması
gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal
sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun
yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Samsun İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
44. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
haberleşme hürriyetinin ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 2.000 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Kararın bir örneğin haberleşme hürriyetine yönelik ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Samsun
İnfaz Hâkimliğine (E.2017/335, K.2017/341) GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, fazlaya
ilişkin talebin REDDİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.