TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ BAŞVURUSU (3)
|
(Başvuru Numarası: 2017/34087)
|
|
Karar Tarihi: 13/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M.Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Meral DANIŞ BEŞTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mesut BEŞTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, infaz hâkimliğine yapılan şikâyetin esasa
girilmeden reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı etkili
başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 21/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, 26. dönem Adana milletvekili olarak görev
yapmaktayken terör örgütü üyesi olma suçu kapsamında Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının 27/1/2017 tarihli kararıyla gözaltına alınmıştır. Başvurucu,
tutuklanma istemiyle adliyeye sevk edilmiş ve Diyarbakır 5. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 30/1/2017 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
10. Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulan
başvurucu 2/2/2017 tarihinde Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz
Kurumu) nakledilmiştir.
11. Başvurucu; Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz
Hâkimliği) avukatı aracılığıyla sunduğu 20/3/2017 tarihli şikâyet dilekçesinde,
tutuklu olan başka bir milletvekili ile birlikte kaldığını, havalandırma
boşluklarında bulunan güvenlik kameralarının kaldığı odanın içini gördüğünü
ileri sürmüştür. Başvurucu, kameralar aracılığıyla oda ve havalandırmadan
oluşan yaşam alanının sürekli bir şekilde kayıt altına alındığını, bu alanların
kayıt yapılmasına ilişkin bir zorunluluğun bulunmadığını, kayıt nedeniyle
tecrit koşullarının oluştuğunu, özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini
iddia etmiş; oda ve havalandırmanın kamera ile kayıt altına alınmasına ilişkin
uygulamanın sona erdirilmesini talep etmiştir.
12. Şikâyet hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından İnfaz Hâkimliğine sunulan görüşte; 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 8. maddesine
dayanılarak kapalı ceza infaz kurumlarının tamamının ortak kullanım alanlarına
kamera yerleştirildiği, bu suretle genel ve kısmi aramalarda, sayım saatlerinde
veya oda ve koğuş içinde meydana gelen asayişi bozan olaylara müdahale
sırasında ortak yaşam alanlarına giren kurum personelinin kural dışı
davranışlarının mevcut olup olmadığının izlendiği ifade edilmiştir. Ayrıca
kamera sistemi ile insansız hava aracı veya drone türü hava araçları ile
havalandırmalardan gerçekleştirilebilecek olası kimyasal ya da biyolojik
saldırıların kısa sürede tespit edildiği belirtilmiştir. Havalandırma
bahçelerindeki kameraların banyo, tuvalet ve ranzaların bulunduğu istirahat
alanlarında bulunmadığı, bu kısımlarda kayıt yapılmadığı, kayıt uygulamasının
belirtilen gerekçeler çerçevesinde havalandırma bahçesi ile sınırlı tutulduğu,
havalandırmaya açılan odanın veya koğuş kapısının da kameranın görüş alanında
olduğu, bu suretle havalandırmaya ve barınma odası ya da koğuşa giriş-çıkış
yapanların görüntülendiği belirtilmiştir. Görüşte; havalandırma bahçelerinde
bulunan kameraların kurulup kurulmamasında ceza infaz kurumlarının
inisiyatifinin olmadığı, kamera sisteminin kanunun verdiği yetki kapsamında
ceza infaz kurumlarının ve mahpus güvenliğinin sağlanması amacıyla kurulduğu,
kameraların kurumların inşası sırasında öngörülen donatılardan olduğu ve
elektronik denetim ve gözetim kapsamında değerlendirilmesi gerektiği
vurgulanmıştır. Bu kapsamda Ceza İnfaz Kurumunca mahpuslara yönelik tesis
edilen bir işlemin bulunmadığı ileri sürülmüş, kameraların kaldırılması
talebiyle yapılan şikâyetin görev ve süre yönünden esasa girilmeden reddine
karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
13. İnfaz Hâkimliği 7/4/2017 tarihli kararıyla, şikâyet
başvurusunu içeren dilekçenin esasına girilmeden reddine karar vermiştir.
Kararın gerekçesinde, başvurucunun tutulduğu Ceza İnfaz Kurumunun havalandırma
bahçesinde bulunan kameraların 5275 sayılı Kanun'un 8. maddesinde belirtilen
düzenleme doğrultusunda gerek mahpusların gerekse ceza infaz kurumlarının
güvenliği için alınmış tedbirlerden olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir.
Kararda, başvurucunun talep ettiği konunun 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı
İnfaz Hâkimliği Kanunu kapsamında infaz hâkimliklerinin görev alanına girmediği
ve anılan Kanun'un 6. maddesinin birinci fıkrası gereğince şikâyet dilekçesinin
esasa girilmeden reddedildiği ifade edilmiştir.
14. Söz konusu karara karşı başvurucu tarafından yapılan
itiraz, Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 28/4/2017 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Kararda, İnfaz Hâkimliğince verilen kararın gerekçesinde
mevzuata ve usule aykırı bir yönün bulunmadığı belirtilmiştir.
15. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla
yapılan sorgulamaya göre başvurucu 21/4/2017 tarihinde tahliye edilmiştir.
Ayrıca Silivri Ağır Ceza Mahkemesince verilen itirazın reddine ilişkin kararın
tebligat işlemleri gerçekleştirilmemiştir.
16. Başvurucu, nihai kararı UYAP vasıtasıyla 1/8/2017
tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
17. Başvurucu 21/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 5275 sayılı Kanun'un "Kapalı ceza infaz
kurumları" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"Kapalı ceza infaz kurumları, iç ve
dış güvenlik görevlileri bulunan, firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya
fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları kapalı tutulan, ancak
mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış
çevre ile temasın olanaklı bulunduğu, yeterli düzeyde güvenlik sağlanmış ve
hükümlünün gereksinimine göre bireysel, grup hâlinde veya toplu olarak
iyileştirme yöntemlerinin uygulanabileceği tesislerdir."
19. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliklerinin
görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Hükümlü ve tutukluların ceza
infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri,
barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin
sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve
tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem
veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı,
müşahadeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil
ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere
ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
...
4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri
izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve
tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri
raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar
vermek.
..."
20. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğine
şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"Ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla
ilgili faaliyetlerin ya da Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin
infazına ilişkin verdiği kararların kanun veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı
olduğu gerekçesiyle bu karar, işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten
itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde
şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya
infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz
kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği
dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine
gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana
verilir.
Şikâyet yoluna, kendisi ile ilgili olmak
kaydıyla hükümlü veya tutuklu ya da eşi, anası, babası, ayırt etme gücüne sahip
çocuğu veya kardeşi, müdafii, kanunî temsilcisi veya ceza infaz kurumu ve
tutukevi izleme kurulu başvurabilir.
Şikâyet yoluna başvurulması, verilen
kararın, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak,
infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkansız sonuçların doğması ve karar, işlem
veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi
durumunda karar, işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar
verebilir."
21. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğince
şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
"Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede
yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı
dışında kalan bir karar, işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan
kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden
reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o
mercie gönderir."
B. Uluslararası
Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel
ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir."
23. Sözleşme'nin "Etkili başvuru hakkı" kenar
başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak
ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası
için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci
önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir."
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin
13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin ulusal düzeyde korunması için
etkili bir başvuru yolunun var olması gerektiğini belirtmektedir. AİHM'e göre
Sözleşme'nin 13. maddesi yetkili ulusal makamlar tarafından Sözleşme kapsamına
giren bir şikâyetin esasının incelenmesine izin veren ve uygun bir telafi
yöntemi sunan bir iç hukuk yolunun sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca bu
hukuk yolunun teoride olduğu kadar pratikte de etkili bir yol olması
gerekmektedir (İlhan/Türkiye [BD], B. No: 22277/93, 27/6/2000, § 97; Kudla/Polonya
[BD], B. No: 30210/96, 26/10/2000, § 157; Özpınar/Türkiye, B. No:
20999/04, 19/10/2010, § 82).
25. AİHM, etkili başvuru hakkının Sözleşme çerçevesinde savunulabilir
nitelikteki bir şikâyetin etkili bir şekilde mahkemelerce incelenmesini ve
öngörülen yolun uygun bir telafi imkânı sunmaya elverişli olmasını güvence
altına aldığını vurgulamaktadır (Kudla/Polonya, § 157;
Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan, B. No: 11379/03, 10/2/2011, § 35). AİHM, iç
hukuktaki düzenlemelerin başvuruculara bu anlamda asgari güvenceleri içerecek
şekilde yeterli bir hukuk yolu sunup sunmadığını irdelemektedir (Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan,
§ 36).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
26. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu;
i. Tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundaki
odasını da kapsayan yaşam alanının kameralar aracılığıyla kayıt altına
alındığını, söz konusu uygulama nedeniyle sürekli bir gözetim altında
tutulduğunu, kanuni bir dayanağı bulunmayan ve keyfiliğe dayanan bu uygulamanın
insan onurunu zedelediğini, gayriahlaki ve hukuka aykırı olduğunu, günlük
yaşamını doğrudan etkilediğini ve tecrit koşullarının oluşmasına neden olduğunu
iddia etmiştir.
ii. Kamera sistemiyle yaşam alanının izlenmesi ve kayıt
altına alınmasına ilişkin uygulamayı İnfaz Hâkimliğine sunduğu dilekçe ile
şikâyet ettiğini, kameraların kaldırılmasını talep ettiğini ancak şikâyet
konusunun infaz hâkimliğinin görev alanına girmediği gerekçesiyle dilekçesinin
hukuka aykırı şekilde esasa girilmeden reddedildiğini belirtmiştir.
iii. 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesi gereğince hükümlü ve
tutukluların ceza infaz kurumlarına kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri,
barındırılmaları konularında gerçekleştirilen işlem veya faaliyetlere ilişkin
şikâyetleri incelemenin ve karara bağlamanın doğrudan infaz hâkimliklerinin
görev alanında olduğunu vurgulamıştır.
iv. Şikâyet dilekçesinin esasa girilmeden reddedilmesinin
mevzuata açıkça aykırı olduğunu, ayrıca mevzuat gereği zorunlu olmasına rağmen
şikâyet başvurusunun görevli merciye gönderilmesine karar verilmediğini, bu
yönüyle de İnfaz Hâkimliğince verilen kararın çelişki içerdiğini iddia
etmiştir.
v. Anayasa'nın 36. maddesinin ikinci fıkrasına göre
mahkemelerin kendi görev ve yetkisi içindeki dava ve işlere bakmaktan
kaçınamayacağını, İnfaz Hâkimliğinin yaklaşımının mahkemeye erişimi ve hak
arama hürriyetini engellediğini ileri sürmüştür.
vi. Devletin özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil
eden hukuka aykırı durumun sonlandırılması için gerekli hukuk yollarını
mevzuatta düzenlemesi ve etkili şekilde uygulaması gerektiğini ancak somut
olayda şikâyet dilekçesinin esasa girilmeden reddedilmesi yönünde karar
verilmekle yetinildiğini, etkili bir hukuk yolu gösterilmediğini, bu yönüyle
özel hayata saygı hakkının korunması konusunda üstlenilmesi gereken pozitif
yükümlülüklerin yerine getirilmediğini ifade etmiştir.
vii. Netice itibarıyla temel haklarının korunması ve
hukuka aykırılığın tespit edilerek giderilmesi konusunda etkili, ciddi ve sonuç
alıcı hukuk yollarının işletilmediğini ve yol gösterilmediğini, bu nedenlerle
işkence ve kötü muamele yasağının, özel hayata saygı hakkının, mahkemeye erişim
hakkının, adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiştir.
28. Bakanlık görüşünde;
i. 5275 sayılı Kanun'un 8. maddesine dayanılarak ceza
infaz kurumlarındaki havalandırma bahçelerinde kamera bulundurulduğu, söz
konusu kameraların sadece havalandırma bahçesi ile havalandırma bahçesine
açılan oda kapılarının görüntüsünü aldığı, bu kameraların banyo, tuvalet ve
ranzaların yer aldığı istirahat alanlarının görüntüsünü almadığı
belirtilmiştir.
ii. Havalandırma bahçelerinde bulunan kameraların genel
ve kısmi aramalar ile sayım saatlerinde veya oda içinde meydana gelen
istenmeyen olaylara istinaden müdahale için ortak yaşam alanlarına giren kurum
personelinin kural dışı davranışlarının olup olmadığının izlenmesine, insansız
hava araçları veya drone türü hava araçları ile havalandırmalardan
gerçekleştirilebilecek olası kimyasal veya biyolojik saldırılara kısa sürede
müdahale edilmesine imkân sağladığı ifade edilmiş ve başvurucunun özel hayatına
saygı hakkına yönelik herhangi bir müdahalenin bulunmadığı, bu konuda derece
mahkemelerince açıklanan gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu ileri
sürülmüştür.
iii. Şikâyet dilekçesinin esasa girilmeden reddedildiği,
dilekçenin görevli yargı merciine gönderilmediği, bu suretle etkili başvuru hakkının
ihlal edildiği iddiası hakkında ise Anayasa'nın 125. maddesi gereğince idarenin
işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun denetlenmesi amacıyla bu konuda idare
mahkemesine iptal davası açılabileceği ancak başvurucu tarafından bu yola
başvurulmadığı, dolayısıyla ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya
da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmediği ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
29. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar
başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ...saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz.”
30. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri"
kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak,
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
31. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin
korunması" kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:
"Anayasa ile tanınmış hak ve
hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma
imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin
hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek
zorundadır.
Kişinin, resmî görevliler tarafından
vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin
edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16).
33. Somut olayda Ceza İnfaz Kurumundaki kamera sisteminin
başvurucunun kaldığı odayı da kayıt altına alacak şekilde kurulduğu, bu suretle
yaşam alanının izlendiği ileri sürülerek kameraların kaldırılması talebiyle
İnfaz Hâkimliğine yapılan şikâyet başvurusu, şikâyet konusunun infaz
hâkimliklerinin görev alanına girmediği gerekçesiyle esasa girilmeden
reddedilmiştir. Söz konusu sürece ilişkin olarak başvurucunun temel iddiası
özel hayatın gizliliğini ihlal eden kamera sisteminin kaldırılması talebiyle
yaptığı şikâyet başvurusu hakkında etkili, ciddi ve sonuç alıcı şekilde bir
çözüm imkânı sunulmadığına ilişkindir. Bu kapsamda başvurucunun iddialarının
öncelikle Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkıyla
bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili
başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
34. Bakanlık tarafından somut olayda başvuru yollarının
tüketilmediği ileri sürülmüş ise de idari yargı yolunun etkili başvuru yolu
olduğu konusunda emsal kabul edilebilecek nitelikte kararın gösterilmediği ve
İnfaz Hâkimliğince idari yargının görevli olduğu konusunda herhangi bir
açıklamanın yapılmadığı dikkate alındığında başvuru yollarının tüketildiği
sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
35. Anayasa'nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine
bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Bu genel nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine
yönelen, zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Bunun yanında
Anayasa'nın 5. maddesinde bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması
için gerekli şartların hazırlanması, devletin temel amaç ve görevlerinden biri
olarak sayılmaktadır. Bu düzenlemeler ışığında devletin bireylerin özel
hayatına saygı haklarına keyfî olarak müdahale etmemenin yanında üçüncü
kişilerin anılan hak ve özgürlüklere karşı saldırılarını önlemekle yükümlü
kılındığı, bu bağlamda pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu söylenebilir (Ali
Çığır, B. No: 2015/19298, 8/5/2019, § 32; Erol Kumcu, B. No: 2015/18988,
9/5/2019, § 32; U.B., B. No: 2015/3175, 10/10/2019, § 33).
36. Söz konusu yükümlülükler, yakın tehlikelere karşı
kişilerin özel hayatlarının korunmasını ve devam eden saldırıların
durdurulmasını sağlayabilmelidir. Ayrıca müdahalenin kaynağı olan işlemler,
eylemler veya ihmaller konusunda kişilere etkili bir karşı çıkma ve oluşan
zararların tazmin edilebilmesi için telafi etme imkânı tanımalıdır. Bu imkân
ise ancak etkili bir başvuru yolunun mevcut olması ile mümkündür.
37. Etkili başvuru hakkı, anayasal bir hakkının ihlal
edildiğini ileri süren herkese, hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını
inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini
engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama)
elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânının sağlanması
olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47).
38. Anayasa Mahkemesi, manevi zararların ağırlıkta olduğu
ihlal iddialarında -kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı ve özel
hayata saygı hakkı kapsamında- hukuki tazmin yolunu başarı şansı sunabilecek
kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olarak kabul etmiştir (Işıl Yaykır,
B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 44; Aslı Kırmızı Demirseren, B. No: 2013/5680,
15/4/2014, § 41; Gülşin Oral, B. No: 2013/6129, 16/9/2015, § 47; Sümeyye
Örnek, B. No: 2014/11091, 7/6/2017, § 26). Ancak müdahalenin kim tarafından
gerçekleştirildiğine, müdahalenin devam edip etmediğine ve özel düzenlemelerin
öngörülüp öngörülmediğine göre ihlal iddialarının tespit edilmesi, ihlalin
giderilmesi konusunda başarı şansı sunan hukuki yollar farklılaşabilmektedir.
Bu noktada etkili hukuki yolların bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve etkili
olabilecek hukuk yollarına başvurulması durumunda bu yolun pratikte de etkili
şekilde işletilip işletilmediğinin irdelenmesi önem arz etmektedir.
39. Mahpusların yerleştirilmeleri, barındırılmaları,
bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması, dışarı ile iletişim kurmaları gibi
birçok temel konuda kamu makamlarının tasarrufu bulunmakta; özellikle ceza
infaz kurumlarınca gerçekleştirilen işlemler, eylemler ya da ihmaller doğrudan
mahpusların tutulma koşullarını ve yaşam standartlarını etkilemektedir.
Mahpusların temel hak ve hürriyetlerini ihlal edecek mahiyette olabilecek bu
tür işlem, eylem ya da ihmaller konusunda muhataplarınca şikâyetlerin ileri
sürülmesi, itirazlarda bulunulması ve hukuka aykırılıkların tespit edilerek
kaldırılması konusunda hukuki yollara başvurulması doğaldır. Devletin mahpusların
yaşam koşullarına makul öngörüden daha fazla müdahale edilmesini önleyecek ve
müdahale edildiği takdirde giderim sağlayacak etkili hukuki başvuru yollarını
hayata geçirmesi ve bu yolları işlevsel kılması gerekir.
40. Bu anlamda ceza infaz kurumlarındaki birtakım
uygulamaların temel hak ve hürriyetlere müdahale teşkil ettiği ve kaldırılması
gerektiği konusunda ileri sürülecek iddiaların esasının incelenmesine imkân
sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının
olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanması bakımından bir
gerekliliktir.
41. Tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlerine
yönelen hukuka aykırı müdahalelerin giderilmesi amacıyla öngörülen infaz
hâkimliklerine şikâyet yoluyla başvurma imkânının mevzuatta yer alması yalnız
başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması
gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut
olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir
nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi,
koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı
makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir.
42. Ayrıca mahpusların temel hak ve hürriyetlerine
müdahale teşkil eden eylem, işlem ya da ihmallerin hukuka uygunluğunun
denetlenmesine olanak sağlayan düzenlemelerin herhangi bir yargı merciine
başvurma imkânını ortadan kaldıracak şekilde dar yorumlanmaması ve etkili bir
yargısal koruma sağlama konusunda yargı makamlarınca temel hak ve özgürlükleri
önceleyen bir yaklaşım içinde olunması etkili başvuru hakkının gereklerinin
sağlanması açısından önem arz etmektedir.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
43. Başvuru özetle Ceza İnfaz Kurumundaki yaşam alanının
izlendiği ileri sürülerek kameraların kaldırılması talebiyle İnfaz Hâkimliğine
yapılan şikâyet başvurusunun hukuka aykırı şekilde esasa girilmeden
reddedilmesi ve şikâyet dilekçesinin görevli merciye gönderilmemesi
nedenleriyle ihlal iddialarının dile getirebileceği etkili bir başvuru yolunun
bulunmamasına, bir başka deyişle mevcut yargısal sistemin etkili şekilde
işletilmemesine ilişkindir.
44. İnfaz hâkimliklerinin kuruluş, görev, çalışma esas ve
usullerini düzenleyen 4675 sayılı Kanun'un 1. maddesinde infaz hâkimliklerinin
ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında
yapılan işlemlere veya bunlarla ilgili faaliyetlere ya da Cumhuriyet savcısının
ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararlara yönelik
şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak, ceza ve güvenlik tedbirlerinin
infazına ilişkin hâkim veya mahkeme tarafından verilmesi gerekli kararları
almak, işleri yapmak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek
üzere kuruldukları belirtilmiştir. Aynı Kanun'un 4. maddesinde ise hükümlü ve
tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri,
yerleştirilmeleri, barındırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin
şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak infaz hâkimliklerinin görevlerinden
biri olarak sayılmıştır. Yine Kanun'un 5. maddesinde ceza infaz kurumlarında
hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili
faaliyetlerin kanun veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle
şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabileceği hüküm altına alınmıştır.
Son olarak 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinde infaz hâkimliğinin görev ve yetki
alanı dışında kalan bir karar, işlem veya faaliyete karşı şikâyette bulunulması
durumunda infaz hâkimi tarafından başvuru dilekçesinin esasına girilmeden
şikâyetin reddedileceği, şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görev
alanı içinde ise şikâyet dilekçesinin o merciye gönderileceği düzenlenmiştir.
45. Ceza infaz kurumlarındaki işlem, eylem ya da ihmallerin
tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlerine müdahale oluşturduğu
iddiasıyla infaz hâkimliklerine yapılan şikâyet başvurularında yargı
makamlarının yapacakları yorum temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlayan
etkili başvuru yolunun bulunup bulunmadığının saptanmasında kilit rol
oynamaktadır. Dolayısıyla kurum güvenliği ile tutuklu ve hükümlülerin
güvenliğinin sağlanması amacıyla Ceza İnfaz Kurumunda kurulduğu açık olan
kamera sisteminin başvurucunun yaşam alanını kaydettiği konusunda ileri sürülen
iddiaların da bu kapsamda ele alınması ve bir yargı merciince incelenmesi
başvurucuya etkili bir başvuru yolunun sağlanması açısından önemlidir.
46. Somut olayda başvurucunun özel hayatının izlendiği ve
kayıt edildiğine yönelik şikâyetleri, şikâyet konusunun 4675 sayılı Kanun'da
düzenlenen infaz hâkimliklerinin görev alanına girmediği gerekçesiyle derece
mahkemelerince esasa girilmeden reddedilmiştir.
47. Başvurucunun şikâyet ettiği hususun hangi nedenlerle
infaz hâkimliklerinin görev alanında değerlendirilmesi gerektiğine dair somut
ve ikna edici gerekçeler ileri sürdüğü görülmektedir. Ancak derece
mahkemelerince bu hususların dikkate alınmadığı, kameraların odanın iç kısmını
kaydettiğine ilişkin iddia konusunda bir inceleme ve araştırma yapılmadığı,
kamera sisteminin doğru şekilde kurulup kurulmadığı, doğru yer ve açıda bulunup
bulunmadığı konusunda bir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Yine
savunulabilir nitelikteki iddialara dayanan şikâyet konusunun 4675 sayılı
Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve infaz hâkimliklerine
mahpusların hak ve hürriyetlerinin korunması adına geniş bir görev alanı
tanıyan düzenlemenin kapsamına hangi nedenlerle girmediği hususunda derece
mahkemelerince ikna edici açıklamalarda bulunulmadığı görülmektedir.
48. Ayrıca 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinde yer alan ve
şikâyet konusu hakkında görevli olmadığına karar veren infaz hâkimliklerince
şikâyetin görevli merciye gönderilmesi konusunda emredici hüküm içeren
düzenlemenin derece mahkemelerince dikkate alınmadığı, başka bir anlatımla
görevsiz olunduğu konusunda karar verilmesine rağmen şikâyet dilekçesinin
görevli merciye gönderilmediği ve şikâyetin esasa girilmeden reddine karar
verilmekle yetinildiği anlaşılmaktadır. Derece mahkemelerinin bu yaklaşımı da
başvurucunun savunulabilir nitelikteki iddialarının incelenmesine ve etkili bir
hukuk yolunun işletilmesine engel olmuştur.
49. Başvurucunun İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyet
başvurusunun 4675 sayılı Kanun kapsamında olmadığı yönünde verilen kararın bu
yönüyle ilgili ve yeterli gerekçeler içermediği, başvurucunun iddialarının
incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı
anlaşılmaktadır. Derece mahkemelerince verilen kararların dayanağı olarak
gösterilen ilgili mevzuatın başvuruya konu işlemin hukuka ve Anayasa'ya uygun
olup olmadığının denetlemesini yasaklamadığı da dikkate alındığında derece
mahkemelerince ortaya konulan bu yaklaşım, temel hak ve hürriyetlerin ihlal
edildiğine yönelik şikâyetin etkili bir şekilde incelenmesine imkân
sağlamamıştır. Neticede başvurucuya, özel hayata saygı hakkı kapsamında
olduğunu ileri sürdüğü müdahalenin ortadan kaldırılması talebiyle
başvurabileceği ve asgari güvenceleri içeren, pratikte de işleyen etkili bir
hukuk yolunun sunulmadığı sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkıyla
bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
51. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
52. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve
100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
54. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
55. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
56. İncelenen başvuruda özel hayata saygı hakkı ile
bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
İhlalin, özel hayata saygı hakkı bağlamındaki iddiaların incelenmesi konusunda
başvurucuya etkili bir hukuk yolu imkânı sunmayan derece mahkemelerinin
kararlarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
57. Ancak başvurucunun tahliye olduğu, dolayısıyla
iddialarıyla ilgili olarak yargı mercileri tarafından bir karar
verilebilmesinin artık mümkün olmadığı dikkate alındığında yargılamanın
yenilenmesi yönünde bir hüküm kurulamayacaktır.
58. Öte yandan somut olay bağlamında ihlalin tespit
edilmesinin başvurucunun uğradığı manevi zararların giderilmesi bakımından
yetersiz kalacağı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılabilmesi için etkili başvuru hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
takdiren net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç
ile 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı etkili başvuru
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan
etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 257,50 TL harç ile 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için Silivri 2. İnfaz
Hâkimliğine (E.2017/1501, K.2017/1831) GÖNDERİLMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.