TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYFER ATALAY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/34828)
Karar Tarihi: 3/6/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Fatma Burcu NACAR YÜCE
Başvurucu
Ayfer ATALAY
Vekili
Av. Anıl BARLAS
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi kapsamında kapatılan vakfa ait taşınmazla ilgili olarak Vakıflar Genel Müdürlüğüne karşı açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesi dolayısıyla mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/9/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar verilmiştir. OHAL 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
10. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 22/7/2016 tarihinde kararlaştırılan 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan KHK ile millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı belirlenen vakıflar da kapatılmıştır.
11. Başvurucu 7/6/2007 tarihinden önceki süreçte İstanbul ili Küçükçekmece ilçesinde yer alan taşınmazda bulunan bağımsız bölümün malikidir. Binanın yıkılarak yeniden inşası gündeme geldiğinde tapu kayıtlarında anılan bağımsız bölümün Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil edildiğini, öncesinde ise taşınmazın 7/6/2007 tarihinde Merve Eğitim ve Kültür Vakfına hibe edilmiş olduğunu öğrendiğini belirtmiştir. Başvurucu, katıldığı dinî toplantılarda ismini A. olarak bildiği bir kadının fakir fukaraya yardımda bulunmak amacıyla tapuda kendisine imza attırdığını ancak bunu bağış iradesi ile yapmadığını ifade etmiştir. Başvurucu; lehine devir yapılan Merve Eğitim ve Kültür Vakfının 667 sayılı KHK'nın 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca kapatıldığını, tapu işlemleri sırasında dinî duygularının sömürülerek iradesinin zayıflatıldığını, yapılan işlemin bağışlama niteliğinde olduğunu sonradan öğrendiğini belirterek bağıştan rücu hukuki nedenine dayalı olarak 12/6/2017 tarihinde tapu iptali ve tescili davası açmıştır.
12. Küçükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 27/7/2017 tarihli kararında, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın kesin olarak reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; 3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK'nın 16. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalıyla bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dâhil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında KHK'nın 5. maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verileceğinin hükme bağlandığı belirtilmiştir. Somut davanın 675 sayılı KHK'nın yürürlük tarihinden sonra 12/6/2017 tarihinde açıldığı, çekişmeli taşınmazın bağışlandığı Vakfın KHK ile kapatılan vakıflardan olduğu, bu sebeple anılan Vakfın taraf olduğu işlemler dolayısıyla açılan davalara ilişkin olarak KHK'nın 16. maddesindeki düzenleme karşısında davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
13. Başvurucunun istinaf talebi Mahkemenin 7/9/2017 tarihli ek kararı ile kanun yolu açık olmak üzere reddedilmiştir.
14. Mahkemenin gerekçeli kararı 18/8//2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 15/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
15. 667 sayılı KHK'nın "Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen;
...
c) Ekli (III) sayılı listede yer alan vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri,
(2) Kapatılan vakıfların her türlü taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal varlığı, alacak ve hakları, belge ve evrakı Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devredilmiş sayılır. Kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarının sağlık uygulama ve araştırma merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz olarak devredilmiş sayılır, bunlara ait taşınmazlar tapuda resen Hazine adına, her türlü kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir. Birinci fıkrada sayılanların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazineden bir hak ve talepte bulunulamaz. Devire ilişkin işlemler ilgili tüm kurumlardan gerekli yardımı almak suretiyle ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.
..."
16. 670 sayılı KHK'nın "Devir işlemlerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan varlık);her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(4) Birinci fıkra kapsamında tespite konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden itibaren başlar.
...''
17. 675 sayılı KHK'nın "Dava ve takip usulü" kenar başlıklı 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(2) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.
(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz."
18. 675 sayılı KHK'nın "Dava ve takip usulü" kenar başlıklı 16. maddesi 6/2/2018 tarihli ve 7082 sayılı Kanun'un 8/3/2018 tarihli ve 30354 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucu aynen kanunlaşmıştır.
19. 670 sayılı KHK'nın "Devir işlemlerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesi 8/2/2018 tarihli ve 7091 sayılı Kanun'un 8/3/2018 tarihli ve 30354 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucu aynen kanunlaşmıştır.
20. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ''Aldatma'' kenar başlıklı 36. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir"
21. 6098 sayılı Kanun'un "İrade bozukluğunun giderilmesi" kenar başlıklı 39. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.''
2. Yargı Kararları
22. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 1/11/2016 tarihli ve E.2016/211, K.2016/183 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dava kıdem ve yıllık izin alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Şifa Üniversitesi'nin 23/7/2016 tarihli olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlere ilişkin KHK'nin 2.maddesi gereğince kapatıldığı, taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir.
....29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 675 sayılı olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlere ilişkin KHK’nın dava ve takip usulü başlıklı 16/3 maddesindeki düzenlemede '..20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ülke genelinde ilan edilen OHAL kapsamında yürürlüğe konulan KHK'ler gereğince kapatılan kurum, kuruluş.. sahibi gerçek ve tüzel kişiler veya kapatılma yada resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davaların dava şartının bulunmaması nedeni ile davanın reddine karar verileceği' denilmekte olup emredici düzenleme karşısında yerel mahkemenin kararının usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacının istinaf başvurusunun duruşmasız usulden reddine karar verilmesine gerektiği kanaatine varılmıştır.
23. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 17/5/2017 tarihli ve E.2017/475, K.2017/480 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece, 675 sayılı KHK'nın 16/1. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.
Öncelikle her ne kadar mahkemece kesin olarak karar verilmiş ise de 675 sayılı KHK'nın 16/1. maddesi uyarınca verilecek kararlar kesin olup aşağıda açıklanacağı üzere işbu dava, 675 sayılı KHK'nın 16/1. maddesi kapsamında kalmadığından karara karşı kanun yolunun açık olduğu sonucuna varılmış ve işin esasına geçilmiştir.
675 sayılı KHK'nın 16/1. maddesi hükmünde, kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davaların, dava şartı yokluğundan reddedileceği düzenlenmiş olup, işbu dava ise belirtilen tarihten sonra 26/10/2016 tarihinde açıldığından mahkemece, 675 sayılı KHK'nın 16/1. maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bununla birlikte yukarıda belirtilen kurum ve kuruluşlar ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden sonra açılan davalara ilişkin düzenleme ise aynı KHK'nın 16/3. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hüküm, '20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.' şeklinde olup eldeki davada, 17/8/2016 tarihinden sonra açıldığından 675 sayılı KHK'nın 16/3. maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde KHK'nın 16/1. maddesi uyarınca davanın reddi doğru olmamış ise de davanın reddine ilişkin karar sonucu itibariyle doğru görüldüğünden gerekçesi düzeltilmek suretiyle yeniden aşağıdaki şekilde esas hakkında hüküm kurulmuştur.
B. Uluslararası Hukuk
24. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine erişim hakkından söz etmese de -maddede kullanılan terimler bir bütün olarak bağlamıyla birlikte dikkate alındığında- mahkemeye erişim hakkını da garanti altına aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir (Golder/Birleşik Krallık [GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mündemiçtir. Bu çıkarsama, Sözleşmeci devletlere yeni yükümlülük yükleyen genişletici bir yorum olmayıp 6. maddenin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin lafzının Sözleşme'nin amaç ve hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek birlikte okunmasına dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını mahkeme önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 3/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; tapuda adına kayıtlı taşınmazını iradesi fesada uğratılarak bağışlamış gibi devrettiğini, esasen bu yönde bir iradesi olmadığını, durumu kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmak isteyen müteahhitten öğrendiğini ve hemen tapu iptali ve tescili davası açtığını, Mahkemece 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince davanın usulden reddine kesin olarak karar verildiğini, davanın esasını inceletme olanağı bulamadığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
29. Başvurucunun şikâyetinin özü, KHK hükmüne dayanılarak davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesi ve bu suretle davanın esasını inceletme imkânının tanınmaması olduğundan buna ilişkin şikâyetler mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
30. Başvuru konusu davada Mahkeme 675 sayılı KHK'nın 2. maddesi gereğince karara karşı kanun yolunun kapalı olduğunu, kararın kesin olarak verildiğini belirtmiştir. Her ne kadar hükmün dayanağı olan 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, ret kararının kesin olarak verileceğine ilişkin bir düzenleme yer almamaktaysa da Mahkemenin anılan hükmün (1) numaralı fıkrasına göre kararın kesin nitelikte olacağını belirtmesi ve mahkemelerin kıyasen bu hüküm gereğince benzer davalarda kararları kesin olarak vermeleri karşısında başvurucunun ek karara karşı kanun yoluna başvurmaması makul karşılanmıştır. Bu açıdan başvurucunun olağan başvuru yollarını tükettiği kabul edilmiştir.
31. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
32. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
33. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
34. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için ilk olarak ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması gerekir. İkinci olarak bu hakka ilişkin ilgili kişinin menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Öte yandan bu uyuşmazlık ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından belirleyici bir nitelik arz etmelidir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28).
35. Bireylerin iradelerinin fesada uğratılarak bir hukuksal işlemde bulunmak zorunda bırakılmaları ve kişilerin bu işleme karşı dava açabilmesi 6098 sayılı Kanun kapsamında koruma altına alınmıştır. Somut olayda başvurucu iradesinin fesada uğratıldığı iddiasıyla tapu iptali ve tescili davası açmıştır. Başvurucunun gerçekten iradesinin fesada uğratılıp uğratılmadığı ve bu suretle taşınmaz tescil işleminin hukuksal dayanaktan yoksun olup olmadığı hususu uyuşmazlığın esasını oluşturmaktadır. Bu yönüyle dava, daha önce başvurucunun mülkiyetinde olan taşınmazın kendisine iadesini temin edebilecek niteliktedir. Bu durumda bireysel başvuru konusu davanın başvurucunun medeni hak ve yükümlülükleri yönünden belirleyici bir nitelik taşıdığı ve adil yargılanma hakkının tüm güvencelerinin bu davada uygulanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
36. Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017 §§ 187-191) kararında, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır.
37. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 21/7/2016 tarihinde OHAL ilan edilmesine karar vermiş; daha sonra da OHAL birçok kez uzatılmıştır. OHAL ilanı nedenlerinin başında darbe teşebbüsü gelmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 224, 226). OHAL ilanı ile darbe teşebbüsünden kaynaklanan tehlikenin yanı sıra bu teşebbüsün arkasında olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY'den kaynaklanan tehdit ve tehlikenin de bertaraf edilmesinin amaçlandığı görülmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 48, 229). Nitekim darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmanın FETÖ/PDY olduğuna ilişkin olarak kamu makamlarınca ve soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmeler olgusal temellere dayanmaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 216).
38. Bu itibarla OHAL ilanına sebebiyet veren olaylar kapsamında kapatılmasına karar verilen bir vakfa karşı alacaklı olduğu iddiasıyla herhangi bir hukuk yoluna başvuru hakkının olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin başta Anayasa'nın 13. ve 36. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).
39. Bireysel başvuruya konu olan somut davadaki meselenin OHAL KHK'sı hükümlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Yani başvurucunun mahkemeye erişememe meselesi doğrudan OHAL KHK'sı hükümleriyle alakalı olduğundan bireysel başvurunun inceleme usulü ile ilgili olarak bu çerçevede bir değerlendirme yapılması gerektiği açıktır.
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
40. Somut davada başvurucunun iddiasına göre adına kayıtlı taşınmaz 7/6/2007 tarihinde hile ile Vakfa bağışlanmış gibi gösterilerek Vakıf adına tapuda tescil edilmiştir. Başvurucu bu durumu öğrendikten sonra 12/6/2017 tarihinde anılan davayı açmıştır.
41. Başvurucunun bağıştan rücû nedenine dayanarak açtığı tapu iptali ve tescili davasında Mahkeme 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (3) numaralı fıkrasına ve 670 sayılı KHK'nın 5. maddesine göre dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar vermiştir. Anılan KHK'lar 7082 ve 7091 sayılı kanun hükümlerine göre kanunlaşmıştır.
42. Somut olayda başvurucunun davasının dava şartı yokluğu gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma (meşru amaç) ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
43. Başvurucunun iradesi dışında gayrimenkulün bağışlandığını belirttiği Vakıf, OHAL ilanından sonra 667 sayılı KHK ile kapatılmış ve tüzel kişiliği sonlandırılmıştır. 17/8/2016 tarihinde yürürlüğe giren 670 sayılı KHK'nın 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, kapatılan vakıfla ilgili her türlü tasarrufta bulunmaya Vakıflar Genel Müdürlüğünün yetkili olduğu belirtilmiş, aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında ise hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle Vakıflar Genel Müdürlüğüne müracaat edileceği belirtilmiştir. 29/10/2016 tarihinde yürürlüğe giren 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı KHK'nın 5. maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Anılan düzenlemelerde idari başvurunun reddedilmesi halinde idare mahkemesine dava yolunun açık olduğu da belirtilmiştir.
44. 670 ve 675 sayılı KHK'ların ilgili hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden kapatılan kurumlardan hak iddia edenlerin Vakıflar Genel Müdürlüğüne başvurmalarının bir ön şart olarak düzenlendiği ve söz konusu başvuru yapılmadan dava açılmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu şartın daha sonra çıkarılan 7082 ve 7091 sayılı Kanun hükümlerinde de yer aldığı gözetildiğinde kanunilik koşulunun gerçekleştiği görülmektedir.
45. Anayasa Mahkemesinin kararlarında belirtildiği üzere dava açmadan önce idari başvuru koşulunun getirilmesinin idarenin işlemlerini gözden geçirmesine ve gerekirse düzeltmesine olanak sağlanarak uyuşmazlıkların yargı mercileri önüne gelmeden idare tarafından çözümlenmesine imkân tanıma amacına hizmet ettiği anlaşılmaktadır. Anayasa'nın 141. maddesiyle davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi yargıya verilmiş olup bu görevin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça uyuşmazlıkların çözümü için alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi, yargıya ilişkin anayasal kuralların etkililiğinin sağlanması bakımından gerekli görülebilir (AYM, E.2013/85, K.2013/95, 22/9/2010). Yukarıda belirtildiği gibi OHAL döneminde FETÖ/PDY ile irtibatlı görülen birçok kurum kapatılmıştır. Bu kurumlardan hak iddia etme potansiyelindeki birçok kişinin doğrudan mahkemelere başvurması halinde mahkemelerin işlemez hale gelme ihtimaline binaen dava açmadan önce anılan genel müdürlüğe başvuru şartı getirilmesinin yargılamanın makul sürede bitirilmesi amacına hizmet ettiğini söylemek mümkündür.
46. Öte yandan başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olması gerekir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
47. Somut olayda başvurucu müdahalenin ölçülülüğü noktasında herhangi bir iddia ileri sürmediği de gözetildiğinde müdahalenin anılan meşru amaca ulaşmak için elverişli ve gerekli olduğu ayrıca başvurucuya yüklenen külfet yönünden de orantılı olduğu sonucuna varılmaktadır.
48. Somut olayda başvurucu, idari başvuruda bulunmadan hukuk mahkemesinde doğrudan dava açmıştır. Bir başka deyişle KHK ile getirilen (ve daha sonra kanunlaşan) düzenlemede öngörülen dava şartını yerine getirmemiştir. Başvurucu her ne kadar buna gerekçe olarak, söz konusu gayrimenkulün iradesi dışında vakfa devredildiğini öğrendiği tarihte 670 ve 675 sayılı KHK'larda öngörülen 60 günlük idari başvurma süresinin geçtiğini dolayısıyla idareye başvurmanın etkili olmayacağını ileri sürmüş ise de idareye kabul edilebilir ve makul gerekçelerle sonradan öğrenilen olguya dayalı olarak yapılmış bir başvuru olmadan idarenin bunu reddedeceği ön kabulünün varsayımsal bir çıkarım olmaktan öteye geçmeyeceği değerlendirilmiştir.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Anayasa'nın 15. Maddesi Yönünden
50. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'da öngörülen güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
51. Başvurucu; dava konusu taşınmazdan yoksun kaldığını belirterek Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
52. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
53. Somut olayda başvurucu yukarıda açıklandığı üzere mülkiyet hakkı kapsamındaki iddialarını 7091 sayılı Kanun'un (670 sayılı KHK) 5. maddesinin (4) numaralı fıkrasına göre ilgili idare, akabinde görevli ve yetkili mahkeme nezdinde dile getirebileceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucu, idari ve yargısal yolları usulüne uygun bir şekilde tüketmeden ihlal iddialarını bireysel başvuru konusu yapmıştır.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.