TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÜNAL KURŞUN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/35484)
|
|
Karar Tarihi: 15/1/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ali Rıza SÖNMEZ
|
Başvurucu
|
:
|
Günal KURŞUN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hülya GÜLBAHAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, akademisyen olan başvurucu hakkında uygulanan
yakalama, gözaltına alma ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluğa ilişkin kararların bağımsız ve
tarafsız olmayan sulh ceza hâkimliklerince verilmesi, tutukluluk
incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltı ve tutukluluk süreçlerindeki bazı
uygulamalar nedeniyle kötü muamele yasağının; avukatıyla görüşmesinin
sınırlandırılması ve bu görüşmenin mahremiyetine riayet edilmemesi nedenleriyle
de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza
Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanlığında öğretim üyesi olarak görev
yapmakta iken 29/10/2016 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 675 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile kamu görevinden ihraç edilmiştir. Başvurucu ayrıca başvuru
formunda İnsan Hakları Gündemi Derneğinin ve İnsan Hakları Ortak Platformunun
üyesi olduğunu belirtmiştir.
9. Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından silahlı terör
örgütlerine (FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C) yardım etme suçunu işlediği
değerlendirilen başvurucunun da aralarında bulunduğu on kişi hakkında
soruşturma başlatılmıştır.
10. Adalar Sulh Ceza Hâkimliği 26/8/2016 tarihli kararı ile
başvurucu hakkındaki soruşturma dosyasına ilişkin olarak "soruşturmanın amacını tehlikeye
düşürebileceği" gerekçesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca başvurucunun
müdafiinin dosya içeriğini incelemesinin ve belgelerden örnek almasının kısıtlanmasına
karar vermiştir.
11. 5271 sayılı Kanun'un 119. maddesi uyarınca gecikmesinde
sakınca bulunan hâl kapsamında Cumhuriyet savcısının emri ile arama ve el koyma
kararı verilmiş olup anılan soruşturma çerçevesinde başvurucu, İstanbul
Büyükada'da bir otelde yapılan toplantı sırasında 5/7/2017 günü gözaltına
alınmıştır.
12. Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı 1/7/2016 tarihli ve 6723
sayılı Kanun'un ilgili hükümleri gereğince soruşturma işlemlerinin İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülmesi gerektiğini belirterek
soruşturma dosyasını 6/7/2017 tarihli fezleke ile Başsavcılığa gönderilmiştir.
13. Başvurucu, soruşturma işlemlerinin yürütüldüğü İstanbul
Emniyet Müdürlüğüne getirilerek 17/7/2017 tarihine kadar burada gözaltında
tutulmuştur. Başvurucu, aynı gün müdafilerinin huzurunda verdiği polis
ifadesinde sorulan tüm sorulara ve suçlamalara karşı susma hakkını
kullanmıştır.
14. Başvurucu ifadesi alınmak üzere 17/7/2017 tarihinde
Başsavcılıkta hazır edilmiştir. İfade alma tutanağında, başvurucuya isnat
edilen suçların okunup anlatıldığı belirtilmiştir. Bu sırada başvurucunun
müdafileri de hazır bulunmuştur.
15. Başsavcılık aynı tarihte
başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber örgüt adına faaliyette
bulunarak yardım etme suçundan tutuklanması istemiyle İstanbul 10. Sulh Ceza
Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.
16. Başsavcılığın talep yazısı, sorgu işlemi öncesinde Hâkimlik
tarafından başvurucuya okunmuştur. Ayrıca sorgu tutanağında, başvurucuya isnat
edilen suçların okunup anlatıldığı da belirtilmiştir. Sorgu sırasında
başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
17. Başvurucu, Hâkimliğin 18/7/2017 tarihli kararıyla anılan
suçtan tutuklanmıştır. Bu kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
" ... tüm dosya kapsamından, gizli tanık
ifadesi, yazışma içerikleri, HTS kayıtları, teşhis tutanakları nazara alınarak
üzerine atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, atılı
suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırı değerlendirildiğinde,
kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu, bu nedenle bu aşamada adli kontrol
hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı, bu doğrultuda tutuklamanın
ölçülü olduğu kanaatine varılarak CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına
... [karar verildi.]"
18. Başvurucu, müdafii aracılığıyla 18/7/2017 tarihinde
tutuklama kararına itiraz etmiştir.
19. İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliğince 1/8/2017 tarihinde
"İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin
kararının usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle itirazın
kesin olarak reddine karar
verilmiştir. Anılan kararın başvurucuya tebliğ edildiği tarih dosya kapsamından
anlaşılamamaktadır.
20. Başvurucu, tutuklamaya itirazın reddi kararı sonrasında
müdafii aracılığıyla 17/8/2017 havale tarihli dilekçesi ile Hâkimlikten bir kez
daha tahliye talebinde bulunmuştur. İtiraz ve tahliye talebine ilişkin
dilekçede incelemenin duruşmalı olarak yapılması da istenmiştir.
21. İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği 18/8/2017 tarihinde, dosya
üzerinden yaptığı incelemede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar
vermiştir. Anılan kararın başvurucuya tebliğ edildiği tarih ile bu karara
itiraz edilip edilmediği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
22. Başsavcılık 15/9/2017 tarihinde, başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar verilmesi talebinde bulunmuştur. İstanbul 5. Sulh Ceza
Hâkimliği 18/9/2017 tarihli kararı ile "kuvvetli
suç şüphesini gösteren somut delillerinin bulunduğu ve tutuklama nedenlerinin
ortadan kalkmadığı" gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar vermiştir.
23. Anılan karar, başvurucuya 22/9/2017 tarihinde tebliğ edilmiş
olup bu karara itiraz edilip edilmediği dosya kapsamından tespit edilememiştir.
24. Başvurucu 13/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
25. Başsavcılığın 4/10/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun
anılan suçu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza
mahkemesinde dava açılmıştır.
26. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 17/10/2017
tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/100 sayılı dosya
üzerinden kovuşturma başlamıştır.
27. Mahkemece 25/10/2017 tarihinde yapılan birinci duruşmada
başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir. Anılan dava, bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla Mahkemenin E.2017/100sayılı dosyasında derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
28. İlgili hukuk için bkz.
Vedat Demir (B. No: 2017/7295, 29/5/2019, §§ 23-28) başvurusuna
ilişkin karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 15/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Yakalama ve Gözaltı
Tedbirinin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde hakkında yakalama ve
gözaltı tedbiri uygulanması ile on üç gün boyunca gözaltında kalmasına rağmen
kendisine yönelik herhangi bir adli işlem yapılmaması nedenleriyle Anayasa'nın
19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde öncelikle 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esastan
inceleme yapılacak olması durumunda ise Bakanlık; gözaltı süresinin neden
uzatıldığına ilişkin olarak soruşturma mercilerince somut gerekçeler ortaya
konulduğunu, ayrıca başvurucu ile birlikte dokuz şüphelinin daha gözaltında
bulunması, şüphelilere yüklenen suçun özelliği, delillerin toplanmasındaki
güçlük gibi sebeplere de gözaltı kararında değinildiğini, olağanüstü hâl
döneminde uygulamaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olayda
başvurucunun gözaltı süresinin makul olduğunun değerlendirildiğini ifade
etmiştir.
32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.
b. Değerlendirme
33. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince
düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
34. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet
Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631,
17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve
Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
35. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir
hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun hukuka aykırı olarak
yakalanarak gözaltına alındığı ve gözaltı süresinin makul olmadığı iddialarıyla
ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
37. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi ve somut deliller bulunmadan
hukuken geçersiz bir tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma ve kaçma
şüphesi olmadığı hâlde koşulları oluşmadan verilen tutuklama kararı nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Bakanlık görüşünde öncelikle 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esastan
inceleme yapılacak olması durumunda ise Bakanlık; başvurucu hakkında uygulanan
tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında
incelenmesi gerektiğini, tutuklama kararının gerekçesinden başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillere
dayanıldığının anlaşıldığını, başvurucunun katıldığı iddia edilen söz konusu
toplantı ile ilgili olarak soruşturma makamlarının yaptığı tespitler,
toplantıya katılanların gizlilik içinde hareket ederek telefonlarını
kapatmaları, başvurucunun bu toplantının organizatörü olması, toplantıya
katılanlar arasında bulunan yabancı uyruklu şahısların ülkemiz aleyhine
faaliyette bulunma ihtimalleri, toplantıya katılan şahısların terör örgütlerine
yakın isimlerle bağlantıları, başvurucunun hesap hareketlerinde devletin millî
güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya
gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı bulunduğu gerekçesi ile
kapatılan dernekler listesinde bulunan Batı (Rojova) Yardımlaşma ve Dayanışma
Derneği ve Roboski İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneği isimli kurumlara
maddi destekte bulunduğuna yönelik tespitler ile tutuklamaya dair verilen
kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî
olduğunun savunulamayacağını ifade etmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucunun insan
hakları savunucularının korunmasına yönelik uluslararası sözleşmelerden doğan
yükümlülüklerin ihlal edildiği iddiasının insan hakları savunucularının
korunmasına yönelik olarak spesifik anlamda gerek Anayasa'da gerekse Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nde herhangi bir hüküm bulunmaması nedeniyle Anayasa
Mahkemesinin konu bakımından yetkisi kapsamında bulunmadığını ileri sürmüştür.
39. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.
b. Değerlendirme
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.
41. Tutukluluk nedeniyle yapılan bireysel başvurunun temel
amacı, özgürlükten yoksun bırakmanın hukuka aykırı olduğunun ya da devamını
haklı kılan sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığında buna
bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen
hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve kişi serbest kalabilecektir.
Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı sağlamak amacıyla
yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla
tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013,
§ 30).
42. Somut olayda başvurucu 18/7/2017 tarihinde tutuklanmış olup
tutuklama kararına itirazı 1/8/2017 tarihinde reddedilmiştir. Bununla birlikte
başvurucu hakkında sonrasında da tutukluluğun devamına dair kararlar verildiği
ve başvurucunun bu kararlara itiraz ettiğini ortaya koymadığı görülmektedir. Bu
bağlamda bireysel başvuruya konu edilen tutukluluğun devamı kararına karşı da
itiraz yolu tüketilmemiştir.
43. Özellikle daha önce birçok kez tutukluluğun devamı kararlarına
itiraz edilmiş ve sonuç alınamamışsa somut olayın koşulları gözetilerek en son
verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemesi dolayısıyla başvuru
yollarının tüketilmediği gerekçesiyle başvurunun reddedilmemesi de mümkündür (Serdar Ziriğ [GK], B. No: 2013/7766, 2/7/2015, § 27).
44. Sonuç olarak başvuru konusu olay dikkate alındığında, ilk
tutuklama kararı dışındaki tutukluluğun devamı kararlarına karşı bireysel
başvuruda bulununcaya kadar itiraz yoluna gittiğini ortaya koyamayan başvurucu yönünden
başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını gerektiren bir
durumun olmadığı görülmektedir.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Bağımsız ve Tarafsız Hâkim İlkelerine Aykırı Olduğuna İlişkin
İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
46. Başvurucu, tutukluluğa ilişkin karar veren sulh ceza
hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız mahkeme güvencesini sağlamadığını ileri
sürmüştür.
47. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
48. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim
güvencesini sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları ve
tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten
yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle
getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet
Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97).
49. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarına ilişkin
olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme
Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına ilişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
51. Başvurucu, tutukluluğa yaptığı itirazın ve tutukluluk
incelemesinin duruşma yapılmaksızın incelendiğini ve bu durumun etkili
başvuru/itiraz hakkını engellediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
52. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
53. Anayasa Mahkemesi Aydın
Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 326-359)
kararında; 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsü ve sonrasında ilan
edilen olağanüstü hâl döneminde ortaya çıkan koşulları dikkate alarak darbe
teşebbüsü, FETÖ/PDY ve terörle ilgili suçlardan dolayı tutuklanan kişilerin
tutukluluk incelemelerinin belirli bir süre duruşmasız olarak yapılmasının
Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasıyla bağdaşmasa da olağanüstü yönetim
usullerinin benimsendiği dönemde temel hak ve özgürlüklerin güvence rejimini
düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında meşru görülebileceğini
belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi, Erdal
Tercan ([GK], B. No:
2016/15637, 12/4/2018) kararında bu kapsamda yaptığı incelemede darbe
teşebbüsünden sonraki süreçte darbe teşebbüsü, teşebbüsün arkasındaki yapılanma
olan FETÖ/PDY veya terörle bağlantılı suçlardan tutuklanan kişilerin tutukluluk
incelemelerinin on sekiz aya kadar hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının
olağanüstü hâl döneminde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmediği
sonucuna varmıştır (Erdal Tercan,
§ 246).
54. Somut olayda başvurucunun 18/7/2017 tarihinde
tutuklanmasının ardından 25/10/2017 tarihinde
(tutuklandıktan üç ay yedi gün sonra) ilk kez hâkim huzuruna çıkarak
savunmasını yaptığı görüldüğünden tutuklama konusu suçun niteliği ve
tutukluluğun hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın devam ettirildiği süre dikkate
alındığında anılan karardaki sonuçtan ayrılmayı ve farklı bir değerlendirme
yapmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarına ilişkin
olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına
İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
56. Başvurucu; dosyada gizlilik kararı olduğu için tutukluluğa
etkili bir şekilde itiraz etme hakkını kullanamadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
57. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
58. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime yönelik
olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum
bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini birçok
kararında incelemiştir. Bu kararlarda, öncelikle yakalanan veya tutuklanan
kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki iddiaların
bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat edilen
suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu bağlamda
başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları bilip
bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve
diğerleri, §§ 168-176; Hidayet
Karaca, §§ 105-107; Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257).
59. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin
kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa ilişkin
dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde
başvurucunun tutukluluğuna temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar
olduğu, bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğu, tutukluluk
durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı
görülmektedir.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
61. Başvurucu; gözaltında bulunduğu sürede 24 saat sönmeyen
florasan ışığı altında, 5-6 m² genişliğinde ve sadece iki yatağın sığabildiği
bir hücrede dört kişi ile birlikte kaldığını, kendisine su dışında başka bir
içecek verilmediğini, verilen gıdaların da yetersiz olduğunu, kaldığı yerin
temiz olmadığını, burada temel insani ihtiyaçlarını gidermesinin engellendiğini
belirterek insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi tutulma yasağının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
62. Başvurucu ayrıca tutuklu olarak kaldığı ceza infaz
kurumundaki uygulamaların da insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele niteliğinde
olduğunu, bu bağlamda ceza infaz kurumuna ilk girişte kurum görevlileri
tarafından çıplak bir şekilde aranmasının yanı sıra tek kişilik odada
barındırıldığını, mektup almasının veya göndermesinin engellendiğini, ceza
infaz kurumu spor salonunu ve berberini kullanması yönünde dilekçeyle
bildirdiği taleplerinin karşılanmadığını, oğlunun fotoğraflarının
verilmediğini, hükümlü/tutuklu diğer mahpuslarla ceza infaz kurumu içinde
görüşmesinin kısıtlandığını, tüm bunların kendisini örselemek, aşağılamak ve
baskı altına almak amacıyla yapıldığını iddia etmiştir.
63. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
64. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
65. Somut olayda gözaltı sürecindeki kötü muamele iddialarına
ilişkin olarak başvurucu, genel olarak gözaltında iken kamu görevlileri
tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını ve insani olmayan gözaltı
koşullarında kasti bir şekilde tutulduğunu ileri sürmektedir. Bu bölümdeki
iddialar bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun yakalandığı andan
itibaren kamu görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduğundan şikâyetçi
olduğu görülmektedir. Başvurucu, gözaltında tutma koşullarının yetersizliğinden
bahsetmişse de bu kapsamda maruz kaldığını ileri sürdüğü kötü muamelenin kamu
görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden mi yoksa salt tutulma koşullarından mı
kaynaklandığını açıkça belirtmemiştir. Dolayısıyla söz konusu iddiaların
Anayasa Mahkemesince doğrudan incelenebilmesi için yeterli bilgi ve belge
bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda somut olayın koşullarının başvurucunun
anılan iddialarının kamu görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden kaynaklanıp
kaynaklanmadığına dair adli ve/veya idari bir soruşturmayla ortaya konması
gerekmektedir.
66. Ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin
şikâyetler yönünden ise ilgili mevzuat (Mehmet
Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, §§ 12-18) gereğince
başvurucunun iddialarını iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü
muameleye derhâl son verilmesini isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin
bulunduğu görülmektedir.
67. Başvurucu, ceza infaz kurumunda uğradığını iddia ettiği kötü
muamele yasağı kapsamındaki uygulamalara ilişkin olarak İnfaz Hâkimliği
nezdinde şikâyet başvurusunda bulunduğunu ileri sürmüş ise de başvuru formuna
ekli Silivri 1. İnfaz Hâkimliğinin 29/9/2017 tarihli kararında sadece Ceza
İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığınca verilen koğuş yerleştirme
kararına yönelik değerlendirme yapılarak ret kararı verildiği, anılan ret
kararına karşı ağır ceza mahkemesine itiraz başvurusunda bulunulduğuna dair bir
bilginin sunulmadığı görülmektedir. Başvurucunun kendisine yönelik yapıldığını
belirttiği uygulamalarla (bkz. § 62) ilgili olarak infaz hâkimliğine şikâyette
bulunduğuna ve/veya burada verilecek karara karşı da ağır ceza mahkemesi
nezdinde itiraz yolunu tükettiğine ilişkin bir bilgi veya belgeye yer
verilmemiştir. İlgili hükümler kapsamında başvurucu, şikâyetlerini öncelikle
yetkili bu yargısal mercilere iletip tutulma yeri ve koşulları sebebiyle kötü
muameleye maruz bırakıldığını ileri sürebilecek ve bu koşulların en kısa
zamanda uygun hâle getirilmesini isteyebilecekken bu yollara başvurmamıştır
(benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Mehmet
Baransu, § 30). Ayrıca yine başvuru konusu olayda başvurucunun kötü
muamele niteliği oluşturabilecek çıplak arama yapıldığı iddiasına yönelik
Cumhuriyet başsavcılığına şikâyette bulunduğuna ve/veya burada verilecek karara
karşı da sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz yolunu tükettiğine ilişkin bir
bilgi veya belgeye yer verilmemiştir. Başvurucunun şikâyetleri dikkate
alındığında iddiasının aksine mevcut başvuru yollarının ulaşılabilir,
şikâyetleri açısından telafi imkânını haiz ve bir çözüm sağlayabilecek
nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir sebep bulunmadığından
başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını gerektiren bir
durumun da olmadığı görülmektedir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Didem Tütenk, B. No: 2013/7525, 10/6/2015,
§§ 40, 41; Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 250, 251).
68. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini ve varsa bu konudaki
kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve
çözüme kavuşturmasını beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
69. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
70. Başvurucu; avukatıyla görüşmesinin teknik cihazlarla kayıt
altına alındığını, bu görüşme sırasında infaz koruma memurunun hazır
bulundurulduğunu, avukatıyla görüşmesine kısıtlama getirildiğini belirterek
savunma hakkını yeterince kullanamadığını ileri sürmüştür.
71. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
72. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
73. Somut olayda UYAP üzerinden yapılan inceleme sonucunda ihlal
iddialarına konu olan davanın bireysel başvuruyu inceleme tarihi itibarıyla ilk
derece mahkemesi nezdinde derdest olduğu, bu anlamda işlemleri devam eden
yargılama açısından hukuk sisteminde mevcut yargısal yollar tüketilmeksizin
bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
74. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yakalama ve gözaltının hukuka aykırı olması dolayısıyla
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız hâkim
ilkelerine aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
15/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.