TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RABİYA HATUN BEDİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/35569)
|
|
Karar Tarihi: 18/6/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucu
|
:
|
Rabiya Hatun BEDİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Alaaddin İNAL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, aile bireyleri tarafından kasten yaralanma
neticesinde gebeliğin sona ermesine rağmen sorumlular hakkında yapılan
şikâyetin etkili bir şekilde soruşturulmayarak kovuşturmaya yer olmadığına
karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 3/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. 1995 doğumlu olan başvurucu, olay tarihinde yaklaşık 3
aylık evli ve 7 haftalık hamile olup eşinin ailesiyle birlikte yaşamaktadır.
8. Eşinin evde olmadığı 1/3/2017 tarihinde, başvurucunun
telefonla uzun görüşmesi nedeniyle başvurucu ile başvurucunun eşinin dedesi
M.D. (1938 doğumlu) arasında tartışma yaşanmıştır.
9. Başvurucunun anlatımına göre tartışma esnasında M.D.
başvurucuya sinkaflı küfür etmiş, bunun üzerine başvurucu evde bulunan ziynet
eşyalarını alarak annesiyle birlikte kendi ailesinin evine gitmek istediği için
M.D. başvurucuya yumruk atmış, yumruğun etkisiyle başvurucu merdivenlerden
yuvarlanarak düşmüştür. Başvurucu ayrıca kayınvalidesi A.D. tarafından
iteklenmiştir. Yaşanan bu olaydan bir gün sonra rahatsızlanarak hastaneye giden
başvurucu düşük yaparak bebeğini kaybetmiştir.
10. Beyhekim Devlet Hastanesinde (Hastane) doktor G.G.
tarafından düzenlenen 2/3/2017 tarihli -saat 14.50- epikriz raporunda,
başvurucunun "gebelik durumu, bir başka şahıs tarafından darp,
vurulma, tepilme, bükülme, ısırılma veya tırmalanma, düşük tehdidi"
tanı kodlarıyla tedavisinin yapılmış olduğu belirtilmiştir.
11. Soruşturma dosyasında bulunan, aynı doktor tarafından
düzenlenmiş 2/3/2017 tarihli genel adli muayene raporunda; başvurucunun eşinin
babaannesi ve dedesi tarafından darbedildiği şikâyetiyle hastaneye başvurduğu
belirtilmiş, düşük yaptığı, vücudunda darp ve cebir izi olmadığı gözlemine yer
verilmiştir.
12. Başvurucunun şikâyeti üzerine Konya Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmış, başvurucunun eşi M.D.,
kayınvalidesi A.D. ve eşinin dedesi M.D. şüpheli olarak tespit edilerek bu
kişilerin savunmaları alınmıştır. Şüpheliler, üzerilerine atılı suçlamaları
kabul etmemiştir.
13. Başvurucunun annesi P.B. olaya tanık olmuştur. P.B.
damadının ailesinin kızıyla tartıştığını, kızının kendisiyle gelmek istemesi
üzerine eşinin dedesi M.D.nin "Altınları vermem."
diyerek kızına saldırdığını ve sinkaflı küfür ettiğini, kızının yere düştüğünü,
A.D.nin de kızını silkeleyip ona bağırdığını belirtmiş; olay sonrasında kendi
evlerine geldiklerini, ertesi gün kızının rahatsızlanması üzerine Hastaneye
gittiklerinde kızının düşük tehlikesi olduğunun söylendiğini ifade etmiştir.
14. Savcılık tarafından başvurucu hakkında alınan sağlık
raporları doğrultusunda bilirkişi görüşü talep edilmiş, Adli Tıp Kurumu Konya
Adli Tıp Şube Müdürlüğünce (ATK) hazırlanan 17/4/2017 tarihli raporda "tariflenen
gebelik kaybının 01/03/2017 tarihli künt travmatik eylemle somut illiyet bağı
bulunup bulunmadığı, herhangi bir travmatik eylem olmaksızın spontan
abortusların mümkün olup olmadığı" hususlarında düzenlenecek olan ayrıntılı
tıbbi raporun temini hâlinde görüş verilebileceği bildirilmiştir.
15. ATK raporu doğrultusunda doktor G.G. tarafından
yeniden ayrıntılı rapor hazırlanmış, genel adli muayene raporundaki gözlemler
tekrar edilerek başvurucunun yaptığı düşüğün travma veya başka bir nedene bağlı
olup olmayacağının tıbben tespit edilemeyeceği bildirilmiştir.
16. Kolluk tarafından yapılan araştırma sonucunda
düzenlenen 7/3/2017 tarihli Görgü ve Tespit Tutanağı'nda olay yerinin iki katlı
müstakil ev olduğu, birinci kat ile ikinci kat arasında üzerine halı serili
merdiven bulunduğu, iddia edilen olaya ilişkin delil veya olay yerini gösteren
kamera bulunmadığı belirtilmiştir.
17. 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca başvurucunun otuz gün
süreyle önlem amaçlı korunmasına karar verilmiştir.
18. Yapılan soruşturma sonunda Savcılıkça 31/5/2017
tarihinde şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...müştekinin aldırılan doktor
raporunda vücudunda herhangi bir darp cebir izine rastlanılmadığının
belirtildiği; çocuk düşürme olayı ile ilgili olarak Konya Beyhekim Devlet
Hastanesince düzenlenen raporda müştekinin düşük yaptığının tespit edilmiş olup
bunun travma ya da başka bir nedene bağlı olup olmadığının tıbben
söylenemeyeceğinin belirtildiği, müştekinin vücudunda darp cebir izi olmadığı
ve rapor da dikkate alındığında şüphelilerin atılı suçları işlediklerine dair
ve dava açmayı gerektirir yeterli delil elde edilemediği..."
19. Savcılık kararına karşı başvurucu tarafından yapılan
itiraz, Konya 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiş; anılan karar
başvurucuya 21/9/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 3/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 18/6/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
22. Başvurucu; çocuğunu kaybetmesiyle sonuçlanan kasten
yaralama olayı ile ilgili açılan soruşturmada delilerin toplanmadığını, dosyaya
ibraz edilen epikriz raporunun Savcılıkça dikkate alınmadığını, olaydan sorumlu
kişilerin cezasız kaldığını iddia ederek Anayasa'nın 2., 17. ve 36.
maddelerinde korunan yaşam ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurudaki iddiaların Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında ileri sürüldüğü sonucuna
varılmıştır.
24. Yetkili adli makamların şikâyetleri hakkında gerekli
araştırmaları yapmadığı yönünde başvurucunun adil yargılanma hakkı ile
bağlantılı olarak ileri sürdüğü iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutuna
ilişkindir.
25. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
26. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve
görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve
adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır."
27. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan
maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü
fıkrada da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm
altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014,
§ 80).
28. Anayasa’nın 17. maddesi Anayasa'nın 5. maddesiyle
birlikte değerlendirildiğinde devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını
engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Anılan yükümlülük, devletin
kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini idari ve yasal mevzuat aracılığıyla
koruma hususundaki pozitif yükümlülüğünü oluşturmaktadır.
29. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu
çerçevesinde bireyin Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye
tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay
hakkında etkili bir resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 110; Tahir Canan, § 25).
30. Ancak bir soruşturmanın başlatılabilmesi için
öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her
türlü makul, şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt
yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen
birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde
bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No:
2013/394, 6/3/2014, § 28).
31. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur
olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta
bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delil sunmaları
gerektiğini belirtmek gerekir. Mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara
dayanmayan, yetersiz açıklamaları, iddialarının deliller ile desteklenmemesi
hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman
ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü muamelenin
gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve
dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması
gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir
dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu
olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma
yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini
söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018,
§§ 45, 46).
32. Başvurucu, aile bireyleri tarafından darbedilmesi
sonucu gebeliğinin sonlanarak bebeğini kaybettiğini iddia etmiş ve soruşturma
makamlarına başvurmuştur. Savcılıkça olay yerinde bulunan kişiler tanık olarak
dinlenmiş, başvurucu hakkında sağlık raporları alınarak bilirkişiden görüş
istenmiştir.
33. Başvurucu hakkında olaydan bir gün sonra düzenlenen
adli muayene raporuna göre başvurucunun vücudunda darp ve cebir izine
rastlanmamıştır. Başvurucunun düşük yaptığı tereddütsüz ise de aynı doktor
tarafından daha sonra yazılı olarak açıklandığı üzere başvurucunun gebelik
kaybının sebebi tıbben belirlenememiştir. Ayrıca başvurucunun iddiaları tanık
beyanıyla da tam olarak doğrulanmamıştır. Olay yerinde bulunan başvurucunun
annesi, başvurucunun merdivenlerden düştüğünü ifade etmesine karşın bu olayın
şüpheliler tarafından gerçekleştirildiğini beyan etmemiştir. Öte yandan aynı
tanık, şüpheli dedenin başvurucuya saldırdığını söylemiş ancak saldırı şeklini
somutlaştıran bir olguya dayanmaksızın sadece saldırı olduğunu belirtmekle
yetinmiştir.
34. Üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirildiği iddia
edilen kötü muamele kapsamındaki eylemlerin meydana geldiğine dair somut
kanıtların sunulmaması durumunda bireyler, etkili soruşturma yürütülmesine
yönelik haklı bir beklentiye giremeyeceklerdir.
35. Somut olayda Savcılık derhâl soruşturma başlatarak
başvurucunun iddialarını araştırmış, olayın gerçekleştiğine dair somut bir
delile ulaşamadığından şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar vermiştir. Başvurucu hakkında alınan epikriz raporunun tanı kısmında
başvurucunun darbedildiğinin tespit edildiği ileri sürülmüş ise de bu rapor ile
adli muayene raporunun aynı tarihte, aynı doktor tarafından düzenlenmiş olması
dikkate alındığında adli raporda başvurucunun darbedildiğine dair emare
olmadığının açıkça belirtilmesi karşısında epikriz raporunda geçen "bir
başka şahıs tarafından darp, vurulma, tepilme, bükülme, ısırılma veya
tırmalanma, düşük tehdidi" şeklindeki soyut ve genel ibarenin şikayet
kodlaması niteliğinde olduğu ve tıbbi gözleme dayanmadığı değerlendirilerek
adli raporun epikriz raporuna Savcılıkça üstünlük tanınması makul bulunmuştur.
Ayrıca Anayasa Mahkemesinin Savcılık kararında ulaşılan sonucun aksini
düşünmesini gerektiren herhangi bir bulgu başvuru dosyasına yansımamıştır.
36. Tüm bu tespitlere göre başvuruya konu şiddet olayına
ilişkin ileri sürülen somutlaştırılmamış iddialar ile bu iddiaları
desteklemeyen sağlık raporları birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun
üçüncü kişiler tarafından kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin olarak
savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı değerlendirilmiştir.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/6/2020
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.