TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VELİ ACU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/35779)
|
|
Karar Tarihi: 21/7/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Veli ACU
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Özlem YILMAZ
|
|
|
Av. Hülya GÜLBAHAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yakalama, gözaltına alma ve tutuklama tedbirlerinin
hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluğa
ilişkin kararların bağımsız ve tarafsız olmayan sulh ceza hâkimliklerince
verilmesi, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın
yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltı ve
tutukluluk süreçlerindeki bazı uygulamalar nedeniyle kötü muamele yasağının;
avukatla görüşmenin sınırlandırılması ve bu görüşmenin mahremiyetine riayet edilmemesi
nedenleriyle adil yargılanma hakkının; telefonla görüşme hakkının kısıtlanması
nedeniyle de haberleşme hürriyetinin ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı Gaziantep
ofisinde çalışmaktadır. Başvurucu aynı zamanda İnsan Hakları Gündemi Derneği
Yönetim Kurulu üyesi ve İnsan Hakları Ortak Platformu üyesidir.
10. Silahlı terör örgütlerine [Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel
Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY), PKK/KCK ve DHKP/C] yardım etme suçunu işlediği
değerlendirilen başvurucunun da aralarında bulunduğu on kişi hakkında Adalar
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır.
11. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
119. maddesi uyarınca gecikmesinde sakınca bulunan hâl kapsamında, Cumhuriyet
savcısının emri ile arama ve elkoyma kararı verilmiş olup anılan soruşturma
kapsamında başvurucu, İstanbul Büyükada'da bir otelde yapılan toplantı
sırasında 5/7/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Adalar Sulh Ceza Hâkimliği 26/8/2016 tarihli kararı ile
başvurucu hakkındaki soruşturma dosyasına ilişkin olarak "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebileceği"
gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca başvurucunun müdafiinin dosya içeriğini incelemesinin ve belgelerden
örnek almasının kısıtlanmasına karar vermiştir.
13. Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma işlemlerinin
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülmesi gerektiğini
belirterek soruşturma dosyasını 6/7/2017 tarihli fezleke ile anılan
Başsavcılığa göndermiştir.
14. Başvurucu, soruşturma işlemlerinin yürütüldüğü İstanbul
Emniyet Müdürlüğüne getirilerek ilk ifadesinin alındığı 17/7/2017 tarihine
kadar burada gözaltında tutulmuştur.
15. Başvurucu ifadesi alınmak üzere 17/7/2017 tarihinde
Başsavcılıkta hazır edilmiştir. İfade alma tutanağında, başvurucuya isnat
edilen suçların okunup anlatıldığı belirtilmiştir. Bu sırada başvurucunun
müdafileri de hazır bulunmuştur.
16. Başsavcılık aynı tarihte
silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber örgüt adına faaliyette bulunarak
yardım etme suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu İstanbul 10. Sulh Ceza
Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.
17. Başsavcılığın talep yazısı, sorgu işlemi öncesinde Hâkimlik
tarafından başvurucuya okunmuştur. Ayrıca sorgu tutanağında, başvurucuya isnat
edilen suçların okunup anlatıldığı da belirtilmiştir. Sorgu sırasında
başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
18. Başvurucu, Hâkimliğin 18/7/2017 tarihli kararıyla anılan
suçtan tutuklanmıştır.
19. Başvurucu müdafii aracılığıyla 24/7/2017 tarihinde tutuklama
kararına itiraz etmiştir.
20. İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliğince 1/8/2017 tarihinde
"İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin
kararının usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle itirazın
kesin olarak reddine karar verilmiştir.
21. Başvurucu 2/8/2017 tarihinde, ceza infaz kurumunda uygulanan
kısıtlamalar nedeniyle İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur. Silivri İnfaz Hâkimliği
25/8/2017 tarihinde on beş günlük süre verilmesine rağmen usulüne uygun
vekâletname sunulmadığı gerekçesiyle ağır ceza mahkemesine itiraz yolu açık
olmak üzere dilekçenin reddine karar vermiştir. Başvurucu daha sonra 4/10/2017
tarihinde yeni bir dilekçe ile İnfaz Hâkimliğine başvurmuş ancak bu dilekçesi
ile ilgili bir karar verilmediğini ileri sürmüştür.
22. Başvurucunun tutukluluk hâli 18/9/2017 tarihinde incelenmiş
ve itiraz yolu açık olmak üzere tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
23. Başvurucu 16/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
24. Başsavcılığın 4/10/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun
silahlı terör örgütlerine (FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C) yardım etme suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde
dava açılmıştır.
25. İddianamede; şüphelilerle ilgili olarak terörizmin
finansmanı ve casusluk suçları yönünden tefrik kararı verildiği, başka bir
soruşturma evrakı üzerinden bu soruşturmaya devam edildiği, müsnet suç
açısından delillerin toplanmış olması, şüphelilerin bu suçtan tutuklu
bulunması, tutuklu bulundukları suç yönünden usul ekonomisi ile makul sürede
yargılanma haklarını teminen kamu davası açılması cihetine gidildiği
belirtilmiştir.
26. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 17/10/2017
tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/100 sayılı dosya
üzerinden kovuşturma başlamıştır.
27. Mahkemece 25/10/2017 tarihinde yapılan birinci duruşmada başvurucunun
tahliyesine karar verilmiştir.
28. Savcılık 27/11/2019 tarihinde esas hakkındaki mütalaasını
sunmuştur. Esas hakkındaki mütalaada başvurucunun silahlı terör örgütlerine
(FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C) yardım etme suçundan cezalandırılması talep edilmiştir.
Mütalaada ayrıca başvurucu hakkında uluslararası casusluk ve terörizmin
finansmanı suçlarında yürütülen tahkikat sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verildiği belirtilmiştir.
29. Anılan davada İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi 3/7/2020
tarihinde başvurucunun beraatine karar vermiştir.
30. Beraat kararına karşı savcılıkça istinaf yoluna
başvurulmuştur. İstinaf incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
31. İlgili hukuk için bkz.
Vedat Demir, B. No: 2017/7295, 29/5/2019, §§ 23-28.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 21/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Yakalama ve Gözaltı
Tedbirinin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde hakkında yakalama ve
gözaltı tedbiri uygulanmasıyla on üç gün boyunca gözaltında kalmasına rağmen
kendisine yönelik herhangi bir adli işlem yapılmaması nedeniyle Anayasa'nın 19.
maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde öncelikle 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esastan
inceleme yapılacak olması durumunda ise Bakanlık; gözaltı süresinin neden
uzatıldığına ilişkin olarak soruşturma mercilerince somut gerekçelerin ortaya
konulduğunu, ayrıca başvurucu ile birlikte dokuz şüphelinin daha gözaltında
bulunması, şüphelilere yüklenen suçun özelliği, delillerin toplanmasındaki
güçlük gibi sebeplere de gözaltı kararında değinildiğini, olağanüstü hâl
döneminde uygulamaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olayda
başvurucunun gözaltı süresinin makul olduğunun değerlendirildiğini ifade
etmiştir.
35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.
b. Değerlendirme
36. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince
düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur
(Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
37. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet
Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim
Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
38. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir
hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun hukuka aykırı şekilde
yakalanarak gözaltına alındığı ve gözaltı süresinin makul olmadığı iddialarıyla
ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
40. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi ve somut deliller bulunmadan
hukuken geçersiz bir tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma ve kaçma
şüphesi olmadığı hâlde koşulları oluşmadan verilen tutuklama kararı nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu ayrıca tutuklanmasının Anayasa'da öngörülen meşru amaçlarla değil
insan hakları savunucularının cezalandırılması ve sindirilmesi amacıyla
gerçekleştirildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkıyla birlikte
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 18. maddesinin ihlal edildiğini
iddia etmiştir. Başvurucu; tutuklu olması nedeniyle doğum yapacak olan eşinin
yanında olamadığını, eşinin de riskli gebelik nedeniyle kendisini ziyaret
edemediğini belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
41. Bakanlık görüşünde öncelikle 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esastan
inceleme yapılacak olması durumunda ise Bakanlık; tutuklamaya dair verilen
kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî
olduğunun savunulamayacağını ifade etmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucunun insan
hakları savunucularının korunmasına yönelik uluslararası sözleşmelerden doğan
yükümlülüklerin ihlal edildiği iddiasının insan hakları savunucularının
korunmasına yönelik olarak spesifik anlamda gerek Anayasa'da gerekse AİHS'te
herhangi bir hüküm bulunmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesinin konu bakımından
yetkisi kapsamında bulunmadığını ileri sürmüştür.
42. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.
b. Değerlendirme
43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü,
tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkının ihlal edildiği şikâyeti de tutuklamanın doğal sonucu olduğundan
tutuklamanın hukuki olmadığı şikâyeti kapsamında görülmüştür. Dolayısıyla
başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
44. Bununla birlikte bireysel başvuru yoluyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilmek için ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem
ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16,
17).
45. Somut olayda başvurucu 18/7/2017 tarihinde tutuklanmış olup
tutuklama kararına itirazı 1/8/2017 tarihinde reddedilmiştir. Bununla birlikte
başvurucu hakkında sonrasında da tutukluluğun devamına dair kararlar verildiği
ve başvurucunun bu kararlara itiraz ettiğini ortaya koymadığı görülmektedir. Bu
bağlamda bireysel başvuruya konu edilen 18/9/2017 tarihli tutukluluğun devamı
kararına karşı da itiraz yolu tüketilmemiştir.
46. Özellikle daha önce birçok kez tutukluluğun devamı
kararlarına itiraz edilmiş ve sonuç alınamamışsa somut olayın koşulları
gözetilerek en son verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemesi
nedeniyle başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle başvurunun
reddedilmemesi de mümkündür (Serdar Ziriğ [GK], B. No: 2013/7766, 2/7/2015, § 27).
47. Buna karşılık başvuru konusu olay dikkate alındığında, ilk
tutuklama kararı dışındaki tutukluluğun devamı kararlarına karşı bireysel
başvuruda bulununcaya kadar itiraz yoluna gittiğini ortaya koyamayan başvurucu
yönünden başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını gerektiren
bir durumun olmadığı görülmektedir.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Bağımsız ve Tarafsız Hâkim İlkelerine Aykırı Olduğuna İlişkin
İddia
a. Başvurucunun İddiaları
49. Başvurucu, tutukluluğa ilişkin karar veren sulh ceza
hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız mahkeme güvencesini sağlamadığını ileri
sürmüştür.
50. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
51. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim
güvencesini sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları ve
tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten
yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle
getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231,
17/5/2016, §§ 64-78, 94-97).
52. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarına ilişkin
olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme
Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına ilişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
54. Başvurucu, tutukluluğa yaptığı itirazın ve tutukluluk
incelemesinin duruşma yapılmaksızın incelendiğini ve bu durumun etkili
başvuru/itiraz hakkını engellediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
55. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
56. Anayasa Mahkemesi Aydın
Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 326-359)
kararında; 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsü ve sonrasında ilan
edilen olağanüstü hâl döneminde ortaya çıkan koşulları dikkate alarak darbe
teşebbüsü, FETÖ/PDY ve terörle ilgili suçlardan dolayı tutuklanan kişilerin
tutukluluk incelemelerinin belirli bir süre duruşmasız olarak yapılmasının
Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasıyla bağdaşmasa da olağanüstü
yönetim usullerinin benimsendiği dönemde temel hak ve özgürlüklerin güvence
rejimini düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında meşru görülebileceğini
belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi, Erdal
Tercan ([GK], B. No:
2016/15637, 12/4/2018) kararında bu kapsamda yaptığı incelemede darbe
teşebbüsünden sonraki süreçte darbe teşebbüsü, teşebbüsün arkasındaki yapılanma
olan FETÖ/PDY veya terörle bağlantılı suçlardan tutuklanan kişilerin tutukluluk
incelemelerinin on sekiz aya kadar hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın
yapılmasının olağanüstü hâl döneminde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal
etmediği sonucuna varmıştır (Erdal Tercan,
§ 246).
57. Somut olayda başvurucunun 18/7/2017 tarihinde
tutuklanmasının ardından 25/10/2017 tarihinde
(tutuklandıktan üç ay yedi gün sonra) ilk kez hâkim huzuruna çıkarak
savunmasını yaptığı görüldüğünden tutuklama konusu suçun niteliği ve
tutukluluğun hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın devam ettirildiği süre dikkate
alındığında anılan karardaki sonuçtan ayrılmayı ve farklı bir değerlendirme
yapmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarına ilişkin
olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına
İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
59. Başvurucu, dosyada gizlilik kararı olduğu için tutukluluğa
etkili bir şekilde itiraz etme hakkını kullanamadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
60. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
61. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime yönelik
olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum
bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini birçok
kararında incelemiştir. Bu kararlarda, öncelikle yakalanan veya tutuklanan
kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki iddiaların
bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat edilen
suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu bağlamda
başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları bilip bilmediği
dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve diğerleri, §§
168-176; Hidayet Karaca, §§
105-107; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri,
B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257).
62. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin
kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa ilişkin
dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde
başvurucunun tutukluluğuna temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar
olduğu, bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğu, tutukluluk
durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı
görülmektedir.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
64. Başvurucu; gözaltında bulunduğu sürede 24 saat sönmeyen
florasan ışığı altında, 5-6 m² genişliğinde ve sadece iki yatağın sığabildiği
bir hücrede dört kişi ile kaldığını, kendisine su dışında başka bir içecek
verilmediğini, verilen gıdaların da yetersiz olduğunu, kaldığı yerin temiz
olmadığını, burada temel insani ihtiyaçlarını gidermesinin engellendiğini
belirterek insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi tutulma yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
65. Başvurucu ayrıca tutuklu olarak kaldığı ceza infaz
kurumundaki uygulamaların da insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele niteliğinde
olduğunu, bu bağlamda ceza infaz kurumuna ilk girişte kurum görevlileri
tarafından çıplak bir şekilde aranmasının yanı sıra tek kişilik odada
barındırıldığını, mektup almasının veya göndermesinin engellendiğini, ceza
infaz kurumu spor salonunu ve berberini kullanması yönünde dilekçeyle
bildirdiği taleplerinin karşılanmadığını, oğlunun fotoğraflarının
verilmediğini, hükümlü/tutuklu diğer mahpuslarla ceza infaz kurumu içinde
görüşmesinin kısıtlandığını, tüm bunların kendisini örselemek, aşağılamak ve
baskı altına almak amacıyla yapıldığını iddia etmiştir.
66. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
67. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
68. Somut olayda gözaltı sürecindeki kötü muamele iddialarına
dair başvurucu, genel olarak gözaltında iken kamu görevlileri tarafından kötü
muameleye maruz bırakıldığını ve insani olmayan gözaltı koşullarında kasti bir
şekilde tutulduğunu ileri sürmektedir. Bu bölümdeki iddialar bir bütün olarak
değerlendirildiğinde başvurucunun yakalandığı andan itibaren kamu
görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduğundan şikâyetçi olduğu
görülmektedir. Başvurucu, gözaltında tutma koşullarının yetersizliğinden bahsetmişse
de bu kapsamda maruz kaldığını ileri sürdüğü kötü muamelenin kamu
görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden mi yoksa salt tutulma koşullarından mı
kaynaklandığını açıkça belirtmemiştir. Dolayısıyla söz konusu iddiaların
Anayasa Mahkemesince doğrudan incelenebilmesi için yeterli bilgi ve belge
bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda somut olayın koşullarının başvurucunun
anılan iddialarının kamu görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden kaynaklanıp
kaynaklanmadığına dair adli ve/veya idari bir soruşturmayla ortaya konması
gerekmektedir.
69. Ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin
şikâyetler yönünden ise ilgili mevzuat (Mehmet
Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, §§ 12-18) gereğince
başvurucunun iddialarını iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü
muameleye derhâl son verilmesini isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin
bulunduğu görülmektedir.
70. Başvurucu, ceza infaz kurumunda uğradığını iddia ettiği kötü
muamele yasağı kapsamındaki uygulamalara ilişkin olarak İnfaz Hâkimliği nezdinde
şikâyet başvurusunda bulunduğunu ileri sürmüşse de Silivri 1. İnfaz
Hâkimliğinin 25/8/2017 tarihli ret kararına karşı ağır ceza mahkemesine itiraz
başvurusunda bulunulduğuna dair bir bilginin sunulmadığı görülmektedir. Ayrıca
yine başvuru konusu olayda başvurucunun kötü muamele niteliği oluşturabilecek
çıplak arama yapıldığı iddiasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılığına
şikâyette bulunduğuna ve/veya burada verilecek karara karşı da sulh ceza
hâkimliği nezdinde itiraz yolunu tükettiğine ilişkin bir bilgi veya belgeye yer
verilmemiştir. Başvurucunun şikâyetleri dikkate alındığında iddiasının aksine
mevcut başvuru yollarının ulaşılabilir, şikâyetleri açısından telafi imkânını
haiz ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün
kılan bir sebep bulunmadığından başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna
tanınmasını gerektiren bir durumun da olmadığı görülmektedir (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Didem Tütenk,
B. No: 2013/7525, 10/6/2015, §§ 40, 41; Mehmet
Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 250, 251).
71. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini ve varsa bu konudaki
kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve
çözüme kavuşturmasını beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
72. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
73. Başvurucu; avukatıyla görüşmesinin teknik cihazlarla kayıt
altına alındığını, bu görüşme sırasında infaz koruma memurunun hazır
bulundurulduğunu, avukatıyla görüşmesine kısıtlama getirildiğini belirterek
savunma hakkını yeterince kullanamadığını ileri sürmüştür.
74. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
75. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
76. Somut olayda UYAP üzerinden yapılan inceleme sonucunda ihlal
iddialarına konu olan davanın bireysel başvuruyu inceleme tarihi itibarıyla ilk
derece mahkemesi nezdinde derdest olduğu, bu anlamda işlemleri devam eden
yargılama açısından hukuk sisteminde mevcut yargısal yollar tüketilmeksizin
bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
77. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Telefonla Görüşme
Hakkının Kısıtlanması Nedeniyle Haberleşme Hürriyetinin ve Aile Hayatına Saygı
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
78. Başvurucu; tutuklu olarak bulunduğu süre boyunca telefonla
görüşme hakkının iki haftada bir olacak şekilde haksız yere
sınırlandırıldığını, eşiyle 10 dakika görüşebildiğini belirterek haberleşme
hürriyetinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
79. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, haberleşme hürriyetinin ve aile hayatına
saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu
bölümdeki iddialarının bu kapsamında incelenmesi gerekir.
80. Anayasa Mahkemesince 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca terör
suçlarından tutuklu bulunan kişilerin olağanüstü hâlin devamı süresince
telefonla haberleşme hakkından ancak on beş günde bir ve ilgili bentte sayılan
kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere faydalanabileceklerine
ilişkin uygulama aile hayatına saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti kapsamında
incelenmiştir (Bayram Sivri, B.
No: 2017/34955, 3/7/2018, § 40).
81. Bu çerçevede olağanüstü hâl koşullarının gerektirdiği kamu
düzeninin korunması ihtiyacı ile infaz kurumunun güvenliğini ve disiplinini
sağlama amacı doğrultusunda -isnat edilen suçun ağırlığı da dikkate alınarak-
başvurucunun aile fertleriyle olan ilişkisinin sürdürülmesini engellemeyen
telefonla haberleşme hakkının sınırlandırılması şeklindeki söz konusu
müdahalede kamu makamları tarafından güdülen meşru amaç ile başvurucunun
bireysel yararı arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik toplumda
gerekli olan müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna
varılmıştır (Bayram Sivri, § 71).
82. Somut olayda, başvurucunun şikâyeti yönünden anılan karardan
ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
83. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yakalama ve gözaltının hukuka aykırı olması dolayısıyla
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız hâkim
ilkelerine aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Telefonla görüşme hakkının kısıtlanması dolayısıyla
haberleşme hürriyetinin ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
21/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.