logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nazlı Sabırlı ve diğerleri [2.B.], B. No: 2017/29503, 21/7/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NAZLI SABIRLI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/29503)

 

Karar Tarihi: 21/7/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Eşref Uğur ŞENOL

Başvurucular

:

1. Nazlı SABIRLI

 

 

2. Serdar SABIRLI

 

 

3. Serpil USLU

Başvurucular Vekili

:

Av. Hasan UŞEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, özel parselasyon sonucu yol olarak terk edilen taşınmaza kamulaştırma işlemi yapılmaksızın el konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 30/6/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Bursa'nın Osmangazi ilçesi Soğanlı köyünde bulunan 118 ve 124 parsel numaralı taşınmazlar tapuda N.S. isimli kişi adına kayıtlı iken bu kişi tarafından iki taşınmaz birleştirilerek özel parselasyon işlemi yaptırılmıştır.

9. Tapu kaydına göre başvurucuların murisi S.S. 118 parsel numaralı taşınmazın 108/7430 hissesini 28/8/1980 tarihinde resmî satış yoluyla edinmiştir. Bu taşınmaza ilişkin tapu kaydında murisin payının tamamının yola terk edildiği şerhi bulunmaktadır. Ancak bireysel başvuru formu ve ekleri ile dava dosyasından bu şerhin hangi tarihte konulduğu anlaşılamamaktadır.

10. 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'un 10. maddesinin (b) bendi uyarınca 1987 yılında kadastro müdürlüğünce imar uygulaması yapılmıştır.

11. Başvuru formu ekinde yer alan tapu ve fen memurları ile bilirkişiler tarafından imzalanan ''Tutanaktır'' başlıklı tarihsiz belgede, başvurucuların murisine ait hissenin özel parselasyon işleminde yola terk edilen hisselerden olması nedeniyle bu imar uygulaması kapsamında resen terkin edildiği belirtilmiştir.

12. Başvurucu Nazlı Sabırlı, murisinin satın aldığı taşınmaz hissesine karşılık gelen kısmın yukarıda belirtilen imar uygulaması ile yola terk edildiği, yol olarak terkin edilen bu kısma tazminat ödenmeksizin fiilen de el konulduğunu belirterek 7/11/2008 tarihinde Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmıştır.

13. Diğer başvurucular da aynı Mahkemede 5/3/2009 tarihinde kamulaştırmasız el atma davası açmışlardır. Her iki dava birleştirilerek yargılamaya devam edilmiştir. Mahkeme 27/1/2011 tarihinde davanın kabulüne karar vermiş ve başvurucular lehine 54.000 TL tazminata hükmetmiştir.

14. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 23/3/2012 tarihinde hükmü bozmuştur. Kararda 2981 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (b) bendi uyarınca yapılan imar uygulaması sonucu oluşan parsellerde başvurucuların murisinin adının bulunmadığı vurgulanmıştır. Diğer taraftan taşınmazın özel parselasyon yapılarak birçok kişiye satıldığı iddiasının söz konusu satışların ne şekilde yapıldığı, zeminde fiilen alıcılara yer gösterilerek bir paylaşma yapılıp yapılmadığı, bu işlemler sırasında fiilen yola terklerin olup olmadığı, murise ait payın yol olarak bırakılan kısma mı yoksa özel parsele mi girdiği hususlarının araştırılması gerektiği belirtilmiştir.

15. Mahkemece bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Mahallinde yapılan keşifte tanıklar dinlenmiştir. Keşfe katılan fen bilirkişisinin 22/10/2012 tarihli raporunda şu hususlara değinilmiştir;

i. Özel parselasyona dayalı satışların yer gösterilerek yapıldığı, bu taşınmazdan pay alan hissedarların da yapılaşmada kendi hisselerini aşmadıkları belirtilmiştir.

ii. Başvurucuların murisine de özel parsel olarak ayrılan kısımdan yer satıldığı, satış sırasında yer gösterildiği ancak bu hisseye bina yapılmadığı ifade edilmiştir.

iii. Sonuç olarak özel parselasyon sonucu oluşan sokakların satıcıya kalan hisselerden terk edildiği davaya konu taşınmaz hissesinin yola terk edilen kısımda olmadığı kanaatine varıldığı vurgulanmıştır.

16. Mahkeme 11/12/2012 tarihinde bilirkişi raporunda belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar vermiştir. Temyiz edilen karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesince 26/6/2014 tarihinde bozulmuştur. Kararda, özel parselasyon sonucu oluşan özel kullanımda kalan parsellerden birinin başvurucuların murisine satıldığı iddiasına ilişkin fen bilirkişisinin soyut beyanları dışında somut bir bilgi ya da belgenin dosyada olmadığı vurgulanmıştır. Diğer taraftan kök taşınmaz 118 parsel numaralı taşınmazın tapu kaydında da murisin payının tamamen yola terk edildiğine dair şerhin mevcut olduğu ifade edilmiştir. Sonuç olarak hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yolun 2981 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (b) bendi uyarınca resen terkin edilmiş olduğu ve4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 35. maddesi hükmü uyarınca bu yer için eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamayacağı, bu nedenle davanın reddi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucuların karar düzeltme istemleri de 16/12/2014 tarihinde aynı Daire tarafından reddedilmiştir.

17. Mahkemece bozma kararına uyulmuş ve bozma kararında belirtilen gerekçelerle başvurucuların davasının reddine 2/4/2015 tarihinde karar verilmiştir.

18. Başvurucular tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesince 15/9/2015 tarihinde onanmıştır. Başvurucuların karar düzeltme istemi Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2/5/2017 tarihli kararıyla reddedilmesi üzerine karar kesinleşmiştir.

19. Nihai karar 1/6/2017 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucular 30/6/2017 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. 2981 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (b) bendinin ilgili kısmı şöyledir:

''...

Bu tespit sırasında özel parselasyon planında görülen veya hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yol, meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha vs hizmetlere ayrılan yerler ile bunlara ilişkin hisseler bedelsiz olarak resen tapudan terkin; okul, ibadet yeri ve benzer kamu hizmetlerine ayrılan yerler ise, bedelsiz olarak ilgili idareler adına tespit ve tescil edilir...''

22. 2942 sayılı Kanun'un 35. maddesi şöyledir:

''İmar mevzuatı gereğince düzenlemeye tabi tutulan parsellerden düzenleme ortaklık payı karşılığı olarak bir defaya mahsus alınan yol, yeşil saha ve bunun gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan yerlerle, özel parselasyon sonunda malikinin muvafakatı ile kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış bulunan yerler için eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamaz ve karşılığı istenemez.''

23. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.''

24. 4721 sayılı Kanun'un 1023. maddesi şöyledir:

''Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.''

25. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 214. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.''

26. 6098 sayılı Kanun'un 217. maddesi şöyledir:

''Satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa, satış sözleşmesi kendiliğinden sona ermiş sayılır ve alıcı satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir:

1. Satılandan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünlerin değeri indirilerek, ödemiş olduğu satış bedelinin faizi ile birlikte geri verilmesini.

2. Satılanı elinden alan üçüncü kişiden isteyemeyeceği giderleri.

3. Davayı satıcıya bildirmekle kaçınılabilecek olanlar dışında kalan bütün yargılama giderleri ile yargılama dışındaki giderleri.

4. Satılanın tamamen elinden alınması yüzünden doğrudan doğruya uğradığı diğer zararları.

Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının satılanın elinden alınması yüzünden uğramış olduğu diğer zararları da gidermekle yükümlüdür.''

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 21/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

28. Başvurucular, murislerinden kendilerine intikal eden taşınmaz hissesinin özel parselasyon işlemi sonucunda yol olarak terk edilen kısımda değil özel parsel alanında kaldığını savunmuşlardır. Başvurucular, kadastro müdürlüğünce bu hissenin tamamının resen yola terk edilmesi sonucunda mülkiyet haklarının; açmış oldukları davanın yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan reddedilmesi nedeniyle de hak arama hürriyetlerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

29. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucuların temel şikâyetlerinin üçüncü bir kişiden tapuda satın aldıkları taşınmaz hissesinin tamamının özel parselasyon işleminde yol olarak terk edildiği gerekçesiyle bedelsiz olarak tapudan terkin edilmesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiasına yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucuların bütün şikâyetleri mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir.

31. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir.

32. Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

33. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39).

34. Başvuru konusu olayda yol olarak terkin edilen taşınmaz tapuda başvurucuların murisi adına kayıtlı olduğundan mülkün varlığında bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu taşınmaz hissesinin yol olarak terkin edilmesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Bu müdahalenin ise mülkten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.

35. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Başvuru konusu olayda derece mahkemelerince uyuşmazlık konusu taşınmazın özel parselasyon işlemi ile kamuya terk edilen yerlerden olması nedeniyle 2942 sayılı Kanun'un 35. maddesi gereğince taşınmazın karşılığı bedelin istenemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu itibarla ulaşılabilir, öngörülebilir ve belirli olduğu açık olan söz konusu kanun hükmüne dayanan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.

36. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir (Nusrat Külah,B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §§ 53, 56; Yunis Ağlar, B. No: 2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29). Somut olayda özel parselasyon işlemi sonucunda taşınmazın yol olarak terkin edilen kısmından idarece fiilen yol geçirilmesinin kamusal hizmetlerin gerekliliği nedeniyle kamu yararı amacına dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

37. Somut olayda başvuruya konu taşınmaz N.S. isimli kişi adına tapuda kayıtlı iken bu kişi tarafından özel parselasyon işlemi yaptırılmak suretiyle üçüncü kişilere hisseli olarak satıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucuların murisi de bu taşınmazın 108/7430 hissesini 28/8/1980 tarihinde resmî satış yoluyla edinmiştir. Bu taşınmaza ilişkin tapu kaydında murisin payının tamamının yola terk edildiğine ilişkin şerh bulunduğu görülmektedir.

38. Başvurucular, murislerinin satın almış olduğu hissenin özel parselasyon işlemi sonucunda yol olarak terk edilen kısımda olmadığını ileri sürmektedirler. Başvuruculara göre murislerinin satın aldığı hisse özel parsel alanında kalmakta iken kadastro müdürlüğünce yapılan hatalı imar uygulaması sonucunda bu hissenin tamamı yol olarak terkin edilmiş ve fiilen de yol olarak kullanılmaktadır. Ancak başvurucular bu iddialarını derece mahkemeleri önünde ispat edememişlerdir. Derece mahkemelerince, satışa konu olan 118 parsel sayılı kök taşınmazın tapu kaydında başvurucuların murisine ait payın tamamının yola terk edildiğine ilişkin şerh olduğu, başvurucuların bu şerhin aksine yönelik iddialarını somut bilgi ve belge ile ispat edemedikleri sonucuna varıldığı görülmektedir.

39. Derece mahkemelerinin aksi ispat edilemeyen kabulüne göre başvurucuların murisinin satın aldığı hisse özel parselasyon işlemi sonucunda yola terk edilen kısımda kalmaktadır. Buna göre yol olarak kamu hizmetine terk edilen taşınmazın imar uygulaması sonucunda terkin edilmesinin öngörülemez olmadığı kabul edilmelidir. Ancak başvurucuların murisi bu taşınmazı özel parselasyon yapılmasından daha sonraki bir tarihte tapuda yapılan resmî işlemle satın almıştır. Bu durumda resmî satış işlemi sırasında tapu kayıtlarından satın alınan hissenin durumunun özellikle yola terk edilip edilmediğinin anlaşılabilir olması önem arz etmektedir. Başvuru formu ve ekleri ile dava dosyasında tapu kayıtlarından bu durumun anlaşılabilir olup olmadığına yönelik bir bilgi de yer almamaktadır.

40. Somut olayda başvurucuların temel şikâyetinin tapu kayıtlarına göre maliki oldukları taşınmazın bedelsiz olarak tapudan terkin edilmesi ve tazminat ödenmemesine yönelik olduğundan başvurucuların belirtilen şikâyetleri yönünden etkili bir başvuru yolunun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

41. 4721 sayılı Kanun'un 1023. Maddesinde ''tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı'' belirtilmiştir. Aynı Kanun'un 1007. maddesinde de ''tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı'' hüküm altına alınmıştır. Buna göre başvurucuların murislerinin tapuda satış işlemi ile edindiği taşınmaz hissesinin satış işlemi öncesinde yola terk edilen kısımda kaldığının tapu sicilinden anlaşılamaması durumunda tapu sicilinin tutulmasında sorumluluğu bulunan Hazineye karşı tazminat davası açarak tapu kaydının terkin edilmesinden kaynaklanan zararlarının tazmin edilmesi talebinde bulunabilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Böyle bir durumda parselasyon planında yol olarak belirlenen taşınmazın idare tarafından yol olarak kullanılmasındaki kamu yararı amacı ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil denge ancak başvuruculara tazminat ödenmesi veya zararın başka yollarla telafi edilmesi şartıyla sağlanabileceğini belirtmek gerekir. Bu bağlamda 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesine dayalı olarak Hazine hasım gösterilerek açılabilecek tazminat davasının etkili ve erişilebilir olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.

42. Diğer taraftan satış sözleşmesinin yapılmasından önce var olan bir hak dolayısıyla tapu kaydının iptal edildiği de dikkate alındığında başvurucuların 6098 sayılı Kanun'un 214. maddesi gereğince hukuken sorumluluğu bulunan taşınmazı satana karşı dava açarak zararının giderilmesi talebinde bulunma hakkı da bulunmaktadır. Nitekim aynı Kanun'un 217. maddesinde böyle bir durumda satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa satış sözleşmesinin kendiliğinden sona ermiş sayılacağı ve alıcının satıcıdan maddenin devamında belirtilen istemlerde bulunabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla başvurucuların satış sözleşmesinin diğer tarafı olan satıcıya karşı da zararının giderilmesi istemiyle açabileceği etkili ve erişilebilir bir dava yolu olduğunu belirtmek gerekir.

43. Sonuç olarak başvurucular tarafından bahsedilen hukuk yollarına müracaat edildiğine dair herhangi bir bilgi veya belgenin bireysel başvuru dosyasına sunulmadığı görülmektedir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında uğranılan zararların giderilmesi şikâyetleri yönünden başvuru yollarının usulünce tüketildiği söylenemez. Dolayısıyla etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan bu hukuk yollarına başvurulmaksızın yapılan başvurunun incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 21/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Nazlı Sabırlı ve diğerleri [2.B.], B. No: 2017/29503, 21/7/2020, § …)
   
Başvuru Adı NAZLI SABIRLI VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2017/29503
Başvuru Tarihi 30/6/2017
Karar Tarihi 21/7/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, özel parselasyon sonucu yol olarak terk edilen taşınmaza kamulaştırma işlemi yapılmaksızın el konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı İmar Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2981 İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar KanunuBir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun 10
2942 Kamulaştırma Kanunu 35
4721 Türk Medeni Kanunu 1007
1023
6098 Türk Borçlar Kanunu 214
217
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi