TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
RAMAZAN ÖZÇELİK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/35818)
Karar Tarihi: 20/10/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
Başvurucu
Ramazan ÖZÇELİK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle 1/10/2016 tarihinde tutuklanmış ve Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir.
10. Bir kısım hükümlü ve tutuklunun odalarda kalan kişi sayısının azaltılması ve temizlik hususundaki taleplerini içerir başvurusu hakkında İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı tarafından "yapılacak herhangi bir işlemin olmadığı" gerekçesiyle 7/6/2017 tarihinde karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
" Ceza İnfaz Kurumumuz İdaresince zaman zaman ilgili mercilere gerekli bilgilendirme yapılarak başka ceza infaz kurumlarına hükümü ve tutuklu naklinin yapılmasına sağlamaya çalıştığı, bilindiği üzere hükümlü ve tutuklu sevk işlemleri ile, ceza infaz kurumunun kapasitesini belirleme durumunun Kurumumuz İdaresince görev alanına girmediği, ayrıca koğuş ve odaların temizliğinin sağlanması mevzuatımız gereği hükümlü ve tutuklularca sağlanması gerektiği, Kurumumuz İdaresince koğuş ve odalar dışında kalan alanların temizliği sağlanmaktadır.
Yukarıda izah edilen nedenlerle koğuş ve odaların mevcudunun kalabalık olması konusunda Kurumumuz İdaresi üzerine düşen görevi yerine getirdiği, temizlik konusunda hükümlü ve tutuklularında gayretli olması gerektiği..."
11. Başvurucu tutulmakta olduğu odada kalan kişi sayısının fazlalığı nedeniyle koşulların uygun olmadığını iddia ederek anılan İdare ve Gözlem Kurulu kararına karşı Karşıyaka İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) başvurmuştur. Hâkimlik 20/6/2017 tarihli kararı ile başvurucunun talebini reddetmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra İzmir ili içerisindeki FETÖ/PDY terör örgütü mensubu şüphelilerin tutuklanarak Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, Ceza İnfaz Kurumunda barındırılan hükümlü ve tutuklu sayısının mevcut kapasite üzerine çıkmış olması, FETÖ/PDY, PKK/KCK gibi terör örgütü mensubu hükümlü ve tutukluların kurumda barındırılmasından dolayı terör örgütü mensubu hükümlü ve tutukluların gruplandırılarak belirlenen koğuş ve odalarda cezalarının infazının sağlanmasının gerektiği, Ceza İnfaz Kurumu koğuş ve odalarda barındırılan hükümlü ve tutuklu mevcudunun fazla olduğu, bu nedenle kurum tarafından zaman zaman diğer kurumlara nakiller yapıldığı,
...
Ceza İnfaz Kurumunda barındırılan hükümlü ve tutukluların, barındırıldıkları koğuş, oda ve ortak etkinlik alanlarının temizliğini kendilerinin yapmakla mükellef olduğu, Ceza İnfaz Kurumu Kantininde ihtiyaç duydukları temizlik malzemelerini temin edebilecekleri,
Ceza İnfaz Kurumu İdaresince zaman zaman ilgili mercilere gerekli bilgilendirmenin yapılarak başka ceza infaz kurumlarına hükümlü ve tutuklu naklinin yapılmasının sağlanmaya çalışıldığı, bilindiği üzere hükümlü ve tutuklu sevk işlemleri ile, ceza infaz kurumunun kapasitesini belirleme durumunun kurum idaresinin görev alanına girmediği, ayrıca koğuş ve odaların temizliğinin mevzuat gereği hükümlü ve tutuklularca sağlanmasının gerektiği, kurum idaresince koğuş ve odalar dışında kalan alanların temizliğinin sağlandığı, koğuş ve odaların mevcudunun kalabalık olması konusunda kurum idaresinin üzerine düşen görevi yerine getirdiği, temizlik konusunda hükümlü ve tutuklularında gayretli olması gerektiği, belirtilen konularda ceza infaz kurumunca yapılacak herhangi bir işlemin olmadığı yönünde karar verildiği verilen kararın yasa ve yönetmeliklere uygun olduğu anlaşılmakla itirazın reddine,
Ancak yeterli ranza bulunmaması sebebiyle yerde yatma itirazlarının yerinde olduğu tutuklu ve hükümlülerin yerde yatmak zorunda bırakılamayacakları anlaşıldığından bu konudaki itirazın kabulüne"
12. Başvurucunun da aralarında bulunduğu tutuklu ve hükümlüler ile İnfaz Kurumu -Savcılık aracılığıyla- Hâkimlik kararına itiraz etmiştir. Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 2/8/2017 tarihli kararıyla başvurucunun itirazı reddedilmiş, İnfaz Kurumunun -Savcılık- itirazı ise kabul edilerek İnfaz Hâkimliğinin kararı kısmen iptal edilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 14 kişilik 62 oda, 8 kişilik 8 oda, 1 kişilik 18 odadan olmak üzere 950 kişilik olarak planlanmasına rağmen 14 kişilik odalar kapasitesini aşarak 22-23 kişiye ulaştığı, bu durum nedeniyle 33 m2'lik alana sahip olan odalarda ilave olarak koyulacak yatak, yemek, yemek masası, buzdolabı vb. araç ve gereçlere yer kalmadığı, koğuş ve koğuş odalarda ek ranza koyacak yer olmadığından dolayı hükümlü ve tutukluların yer yatağında yatırılarak koğuş ve odalarda barındırıldığı, Ceza İnfaz Kurumunda yeterli ranza bulunduğu ancak İzmir ve çevre illerde tutuklanan şahısların Ceza İnfaz Kurumuna nakillerinin yapıldığından dolayı koğuş ve odalarda sevk, tahliye olan hükümlü ve tutuklulardan boşalan ranzalara yerde yatan hükümlü ve tutukluların koğuş ve odaları değiştirilerek ranzada yatmalarının sağlandığı, kurum idaresinin bu konuda üzerine düşen görevi yerine getirdiği, koğuş ve odalarda kalan hükümlü ve tutuklu sayısının eşit bir şekilde dağılımının sağlandığı, Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü ve tutukluların gruplandırılması Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliğinin 22. maddesi hükümleri doğrultusunda yapıldığından dolayı Karşıyaka İnfaz Hakimliğinin kararının uygulanması durumunda yapılan sınıflandırmanın hükmünün kalmayacağı, farklı suç grubundaki hükümlü ve tutukluların aynı koğuşta kalmasına neden olabileceği, bu durumunda ceza infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürebileceği dosya içeriğinden anlaşılmakla, Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü C.Savcılığının itirazının kabulüne, Ceza İnfaz Kurumu İdaresince zaman zaman ilgili mercilere gerekli bilgilendirmenin yapılarak başka ceza infaz kurumlarına hükümlü ve tutuklu naklinin yapılmasının sağlanmaya çalışıldığı, bilindiği üzere hükümlü ve tutuklu sevk işlemleri ile ceza infaz kurumunun kapasitesini belirleme durumunun kurum idaresinin görev alanına girmediği, ayrıca koğuş ve odaların temizliğinin mevzuat gereği hükümlü ve tutuklularca sağlanmasının gerektiği, kurum idaresinde koğuş ve odalar dışında kalan alanların temizliğinin sağlandığı, koğuş ve odaların mevcudunun kalabalık olması konusunda kurum idaresinin üzerine düşen görevi yeterince getirdiği, temizlik konusunda hükümlü ve tutuklularında gayretli olması gerektiği, belirtilen konularda ceza infaz kurumunca yapılacak herhangi bir işlemin olmadığı anlaşıldığından tutuklular [A.K.], [S.B.], Ramazan Özçelik, [Y.Ş], [M.K.], [A.G.], [Z.E.] ve [Y.Ş.nin] itirazlarının reddine Karşıyaka İnfaz Hakimliğinin ... kararının iptaline "
13. Nihai karar, başvurucuya 7/9/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 6/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan başvurucunun tutulma koşullarına ilişkin ayrıntılı bilgi talep edilmesi üzerine İnfaz Kurumu tarafından gönderilen yazılı cevaplar ile Bakanlıkla yapılan yazışma sonucuna göre;
i. Başvurucu tutuklanarak İnfaz Kurumuna geldiği tarihten itibaren resmî kapasitesi 14 kişi olan odalarda kalmıştır. Bu odalarda havalandırma (bahçe kısmı), ortak yaşam alanı ve yatakhane bulunmaktadır. Odanın ortak yaşam alanı 8,24 m², tuvalet ve lavabo bölümü 10,08 m², koğuş bahçeleri 34,68 m² ve yatakhane 44,88 m² olup oda toplamda 107,88 m²dir. Başvurucunun bu odalarda en fazla kişi ile kaldığı tarihler 3/10/2016 ile 6/11/2018 tarihleri arası olup toplamda yirmi beş kişi barınmaktadır. İnceleme tarihi itibarıyla başvurucu, yirmi üç kişiyle birlikte kalmaktadır.
ii. Koğuş ve odaların bahçe kapıları kış aylarında sabah 07.00 ile akşam 16.40 arasında, yaz aylarında ise sabah 07.00 ile akşam saat 19.00 arasında açık tutulmaktadır. Başvurucu bu sürede havalandırma hakkından yararlanmaktadır.
iii. Koğuşlarda ranzada yatamayan hükümlü ve tutuklular yer yatağından (mekan yatak) faydalanmakta, sevk veya tahliye olan hükümlü ve tutuklulardan boşalan ranzalara yer yatağında yatan hükümlü ve tutukluların koğuş ve odaları değiştirilerek yatmaları sağlanmaktadır. Başvurucunun barındırıldığı odada yapılan incelemede kendisine ait dolabının bulunduğu tespit edilmiştir.
iv. Başvurucu, Kurumda bulunduğu süreler içinde avukatı ve yakınları ile çok sayıda açık ve kapalı görüş gerçekleştirmiştir.
v. Başvurucunun Kurumda bulunduğu süreler içinde süreli ve süresiz yayınlardan faydalanma hakkını kullanabildiği anlaşılmıştır. Bu kapsamda İnfaz Kurumunda bulunduğu süre içinde başvurucunun talep ettiği kitaplar tarafına verilmiş, başvurucu farklı tarihlerde Kurum kütüphanesinden 35 kitap almıştır. Ayrıca ulusal bir gazeteye başvurucunun abonelik işlemleri yapılmıştır.
vi. Hükümlü ve tutuklular, 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 83. maddesi gereği barındırıldıkları koğuş, oda ve ortak etkinlik alanlarının temizliğini kendileri yapmakta olup İnfaz Kurumu kantininden temizlik malzemelerini temin edebilmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Mehmet Hanifi Baki, B. No: 2017/36197, 27/6/2018, §§ 14-27.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 20/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
18. Başvurucu, tutuklu olması nedeniyle bir gelire sahip olamadığını belirterek adli yardım talep etmiştir. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kabul Edilebilirlik Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, İnfaz Kurumundaki tutulma koşullarından şikâyet etmiş; bu bağlamda tutulduğu odanın kalabalık olduğunu, ranza sayısının yetersizliği nedeniyle dönüşümlü olarak yerde uyumak zorunda bırakıldığını, Hâkimlikçe yerde yatma uygulaması iptal edilmesine rağmen İnfaz Kurumunca kararın uygulanmadığını iddia etmiştir.
20. Başvurucu ayrıca İnfaz Kurumunca temizlik yapılmadığı gibi temizlik malzemesi de verilmediğini, hükümlü ve tutukluların kendi imkânlarıyla malzeme alarak temizlik yaptıklarını, tutulan kişi sayısının fazla olması nedeniyle yapılan temizliğin yetersiz kaldığını belirtmiş; tutulma koşullarından psikolojik olarak etkilendiğini ve depresyon ilacı (antidepresan hap) kullandığını ifade ederek kötü muamele yasağı ile eşitlik ilkesi, masumiyet karinesi ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık, İnfaz Kurumunda tutulduğu koğuşlarda başvurucuya yeterli alanın düştüğünü, kendisine ait yatağının bulunduğunu, yeterli havalandırma, hijyen ve sosyalimkânlarının sağlandığını belirterek başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
22. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formunda dile getirdiği şikayetleri yinelemiş; yirmi iki kişi kaldıkları odada on altı ranza bulunduğunu, dolayısıyla altı kişinin dönüşümlü olarak yerde yatmaya devam ettiğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerini dile getiriş biçimi dikkate alındığında iddialarının özünün tutulduğu Ceza İnfaz Kurumundaki koşulların kötü muamele yasağını ihlal ettiğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun eşitlik ilkesi, masumiyet karinesi ve etkili başvuru hakkı ile ilişkilendirerek ileri sürdüğü iddiaları da Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan söz konusu yasak kapsamında incelenmiştir.
24. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
25. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
26. Diğer taraftan Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi bir sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi de benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).
27. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan bazı uygulamalar, ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90). Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip olunan haklar sınırlanabilir. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar veya tutuklular için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, §§ 35, 36)
28. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Ceza infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, §§ 37, 39).
29. Yukarıda ifade edilen tüm hususlara ilave olarak bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olmasının gerektiği ifade edilmelidir.Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23).
30. Başvurucu, İnfaz Kurumundaki tutulma koşullarından şikâyet etmektedir. Başvurucunun şikâyetlerinin özünü özellikle kalabalık odada tutulması, bu nedenle zaman zaman yerde yatmak zorunda kalması ile temizliğin yeterli olmaması oluşturmaktadır. Başvurucunun tutulma koşullarının kötü muamele olarak nitelendirilmesi bakımından aranan eşiğin aşılıp aşılmadığına yönelik yapılacak değerlendirme koşulların bütün olarak incelenmesi sonucuna bağlı olmakla birlikte koşullar incelenirken özellikle başvurucunun şikâyetleri dikkate alınacaktır.
31. Başvurucu, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen askerî darbe teşebbüsünden yaklaşık üç ay sonra tutuklanarak İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Aynı dönemde darbe teşebbüsü nedeniyle ülke genelinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması ile bağlantılı olduğu değerlendirilen kişiler hakkında soruşturma başlatılıp bu soruşturmalar kapsamında pek çok kişi hakkında tutuklama tedbiri uygulandığı bilinen bir gerçektir. Bu gerçek karşısında ceza infaz kurumlarının kapasiteleri artırılmış, yeni infaz kurumları faaliyete geçirilerek hükümlü ve tutukluların barınma koşullarının iyileştirilmesi yönünde tedbirler alınmıştır.
32. Darbe teşebbüsünden itibaren geçen yaklaşık dört yıllık sürede anılan terör örgütü ile ilgili soruşturmaların devam ettiği, buna bağlı olarak gözardı edilmeyecek sayıda kişinin tutuklanarak ceza infaz kurumlarına yerleştirildiği gözlemlenmektedir. Bu olağan dışı şartlar altında başvurucunun tutulduğu odanın her birey için -mevcudun en fazla olduğu hâl dikkate alınmıştır- mutfak ve açık havalandırma alanları gibi ortak yaşam alanları ile birlikte 4,29 m²lik kullanım alanının bulunması nedeniyle Mehmet Hanifi Baki kararındaki kıstaslar doğrultusunda yeterli standartlara sahip olabildiği sonucuna varılmıştır.
33. Bakanlık tarafından doğrulanmamış ise de başvurucu, odadaki kalabalık nedeniyle yeterli sayıda ranza bulunmadığından tutuklandığı tarihten beri diğer tutulanlarla dönüşümlü olarak yerdeki yatakta uyumak zorunda kaldığını ileri sürmüştür.
34. Bu mesele, Anayasa Mahkemesince daha önce Mehmet Hanifi Baki kararında incelenmiştir. Anılan kararda, kendisine tahsis edilen yatağın yer veya ranza olup olmadığına bakılmaksızın tek başına, temiz bir yatakta uyuma imkânı bulunan başvurucunun uyuma koşullarının kötüleştiğine ilişkin şikâyetinin de olmaması gözetilerek zaman zaman kendisine ayrılmış yerdeki yatakta uyuyup ranzadaki yataklarda uyuyamamasının başvurucunun üzerinde ağır bir bedensel ve ruhsal yük oluşmadığı değerlendirilmiştir. Başvuruya yansıyan olgular bakımından söz konusu karardan farklı sonuca ulaşmayı gerektiren bir husus saptanmamıştır.
35. Diğer taraftan hükümlü ve tutukluların yaşadıkları odaların temizliğinin infaz kurumunca yapılmamasının tek başına kötü muamele olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. İnfaz kurumunun idari işleyişine ilişkin düzenlemelerde odaların temizliğinden odalarda kalan bireylerin sorumlu olduğunun belirtilmesi karşısında bu kişilerin ihtiyaç duydukları malzemelere ulaşma sıkıntılarının bulunmaması veya en azından bu yönde şikâyet olmaması da gözetilerek süregelen uygulamanın anayasal sorun oluşturmadığı değerlendirilmiştir.
36. Ayrıca temizliğin sadece İnfaz Kurumunda tutulan bireylerce yapılması nedeniyle yetersiz görülmesinin başvurucuda yarattığı rahatsız olma etkisinin dışındaki sonuç somut olarak ortaya konulmamıştır. Bu durumda İnfaz Kurumundaki hükümlü ve tutukluların bulundukları odalar dışındaki kısımların temizliğinin Kurum idaresi tarafından yapıldığı da nazara alındığında oda temizliklerinin Kurumda tutulan kişilerce yapılması şeklinde devam eden uygulamanın kötü muamele olarak nitelendirilmeyeceği değerlendirilmiştir.
37. Sonuç olarak İnfaz Kurumu tutulma koşulları ayrı ayrı ve başvurucu üzerindeki toplu etkileri hesaba katıldığında söz konusu asgari eşik derecesinin aşılmadığı sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 20/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.