TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERCAN GÜN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/36164)
|
|
Karar Tarihi: 10/2/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Duygu KALUKÇU
|
Başvurucu
|
:
|
Ercan GÜN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet Köksal BAYRAKTAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluğun
makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının;
tutuklamaya konu suçlamaların ifade özgürlüğü ve basın hürriyeti kapsamındaki
eylemlere ilişkin olması nedeniyle de ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 6/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun tutuklamanın hukuki olmadığı ve
makul süreyi aştığı şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kabul edilemezlik
kararı verilmiş, anılan iddialar yönünden ise kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Agos gazetesinin kurucusu ve genel yayın yönetmeni
olan Hrant Dink 19/1/2007 tarihinde İstanbul'da uğradığı silahlı saldırı sonucu
hayatını kaybetmiştir.
10. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması
(FETÖ/PDY) ile bağlantılı olması nedeniyle kapatılan Zaman gazetesinde 1996
yılında muhabirliğe başlayan başvurucu, cinayetin gerçekleştiği 19/1/2007
tarihinde FOX TV (TGRT FOX) muhabiri iken soruşturma işlemlerinin başlatıldığı
tarihte FOX TV haber müdürü olarak görev yapmıştır.
11. Hrant Dink cinayeti ile ilgili olarak bir kısım kamu
görevlisinin eylemi gerçekleştirecek potansiyel şüphelileri ve sonrasında
eylemi gerçekleştirenleri bildikleri hâlde FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda
öldürme eylemini engellemedikleri, aksine suça iştirak ettikleri, cinayet
sonrasında yine örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda kamuoyu algısı
oluşturmak için saldırganın/failin elinde Türk bayrağı varken fotoğraf ve
görüntülerini alarak medyadaki işbirlikçileri aracılığıyla yayınladıkları
iddiasıyla başvurucu ile birlikte 51 kişi hakkında İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır.
12. Anılan soruşturma kapsamında başvurucu hakkında
2/8/2016 tarihinde gözaltı tedbiri uygulanmış; 23/8/2016 tarihinde başvurucunun
müdafi eşliğinde emniyette ifadesi alınmıştır. Başvurucu ifadesinde özetle 1996
yılından 2007 yılına kadar Zaman gazetesinde çalışmakta iken İstanbul Emniyet
Müdürlüğünde şube muhabiri olarak görev aldığını, 2007 yılında FOX TV (TGRT
FOX) haber editörü olarak göreve başladığını ve gözaltı tarihi itibarıyla haber
müdürü olarak meslek hayatına devam ettiğini, şube müdürleri de dâhil birçok
emniyet personelini gazeteci olduğu için tanıdığını, benzer şekilde dosyanın
diğer şüphelilerinden E.D. ve B.K. gibi pek çok kişiyi de gazetecilik geçmişi
nedeniyle tanıdığını beyan etmiştir. Başvurucu devamla emniyet muhabirliği
yaptığı dönemde gazetecilere ayrılan büroda emniyet görevlileri tarafından
kendilerine bilgi aktarımında bulunulduğunu, kendilerinin de zaman zaman
randevu alıp şube müdürleriyle ve emniyet amirleriyle görüşmeler yaptıklarını
belirtmiştir. Cinayetin gerçekleştiği gün bütün ekiple birlikte TGRT FOX TV'nin
Yenibosna'daki hizmet binasında olduğunu ifade eden başvurucu; diğer bütün
gazeteciler gibi kendisinin de pek çok kişiyle telefon görüşmesi yaptığını,
bunların arasında muhtemelen Hürriyet, Sabah, Bugün, Show TV, Zaman, Kanal D
vb. kuruluşlarda görev alan onlarca kişinin yer aldığını, görüşmelerin
araştırma ve bilgi alma amaçlı yapıldığını, sonrasında canlı yayın ekibi ile
birlikte cinayetin gerçekleştiği Şişli ilçesine gittiklerini, bütün yayını
cinayete ayırdıklarını ve yayından sonra da ikametgâhına geçtiğini ifade
etmiştir.
13. Başvurucu ifadesinde ayrıca 22/1/2007 tarihinde,
cinayet zanlısı O.S.nin Samsun Emniyet Müdürlüğünde Türk bayrağı önünde ve
yanında emniyet personeli varken çekilen ve Doğan Haber Ajansına (DHA) bağlı
gazetede yayımlanan fotoğrafı ile ilgili olarak DHA'nın bu fotoğrafı kimden ne
şekilde temin ettiğini bilmediğini, kendisinin bu fotoğrafı ilk defa 23/1/2007
tarihinde Star gazetesinde yayımlandığında gördüğünü, fotoğrafın DHA'dan temin
edildiğini ise sonradan öğrendiğini dile getirmiştir. Başvurucu, O.S.nin bayrak
önünde çekilen görüntülerine ilişkin olarak söz konusu görüntülerin TGRT FOX TV
hizmet binasına kargo aracılığıyla ve kendi adına geldiğini, göndericiye
ilişkin hiçbir bilginin olmadığını, bunun aslında normal bir durum olduğunu,
nitekim Hürriyet gazetesi yazarı E.Ö.nün de köşesinde bu görüntülerin kendisine
geldiğini ifade ettiğini belirtmiştir. Başvurucu; bu tip büyük haberlerde bazı
gazetecilerin seçildiğini, mesela E.Ö.nün, S.Ö.nün de bunlar arasında olduğunu,
bu kapsamda kendisinin de öncesinde yaptığı haberler ses getirdiği için bu
klasmanda bir gazeteci olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, görüntüye ait haber
metnini yazarken yanında yayın yönetmeni, editörler ve haber koordinatörünün de
bulunduğunu hatta haber metninin bu kişiler tarafından kaleme alındığını,
görüntülerin jandarmada değil de emniyette çekildiği bilgisine sahip
olmadıklarını, bu nedenle haber metninde görüntülerin jandarmada çekildiği
bilgisinin verildiğini ancak bunun bir hatadan kaynaklandığını, kasıtlı olarak
yapılmadığını, nitekim sonrasında da haberde bu doğrultuda düzeltme yapıldığını
söylemiştir. Başvurucu, DHA'nın basına servis ettiği fotoğraf karesinin,
kendisinin ana haber bülteninde yayımladığı video görüntüsünden alıntı olduğunu
sonradan öğrendiğini, DHA'nın bu görüntüyü nereden temin ettiğini bilmediğini
ifade etmiştir.
14. Söz konusu görüntülerin kendisine gelmesinin akabinde
ertesi gün kameraman arkadaşıyla birlikte O.S.nin bahsi geçen fotoğrafı ile
alakalı haber yapmak amacıyla Samsun'a gittiklerini de ifade eden başvurucu,
Samsun'a gitmek için herhangi bir kişiden talimat almadığını, Samsun'a
gittiğinde TGRT FOX TV tarafından daha önceden ayarlanan bir otelde
konakladığını, O.S.nin yakalandığı Samsun Otogarı'nda ve Samsun İl Emniyet
Müdürlüğünde çekim yapmayı planladıkları için öncesinde kameraman arkadaşıyla
birlikte buraları keşfe çıktıklarını belirtmiştir. Başvurucu -Samsun'da
bulunduğu esnada Samsun İl Jandarma Komutanlığı ile yaptığı görüşmeye ilişkin
olarak sorulan bir soruya cevaben- esasında Samsun İl Emniyet Müdürlüğü ile
görüşmek için randevu talep ettiğini ancak talebinin kabul edilmediğini, bu
sebeple jandarmadan bu görüntüleri temin ettiği algısı oluşturarak polisin
kendisini araştırmasını ve kendisiyle irtibata geçmesini istediği için aramayı
gerçekleştirdiğini, göstermelik olarak arama yaptığı, nitekim İstanbul'a
döndüğünde de istihbarat şubede o dönem çalışan emniyet amirinin kendisine
"Sen kendini akıllı mı zannediyorsun, niçin jandarmayı aradığını
biliyoruz." dediğini, kendisinin de cevap olarak "Gazetecinin
faaliyetlerini araştıracağınıza cinayeti çözün." dediğini, bu konuşma
gerçekleştiğinde yanında gazeteciler T.A. ve E.K.nın da olduğunu söylemiş;
bunun dışında jandarmadan herhangi bir bilgi belge, fotoğraf ya da görüntü
almadığını, jandarmayı araması konusunda da kimseden talimat almadığını ifade
etmiştir. Başvurucu, bahse konu video ve fotoğrafların Samsun İl Emniyet
Müdürlüğünde çekildiğini ve bu çekimin hem polis hem de jandarma tarafından yapıldığını
sonradan çekim basına yansıyınca öğrendiğini, çekim yapan kolluk görevlilerinin
ismini bilmediğini belirtmiştir.
15. Başvurucu son olarak örgüte (FETÖ/PDY) karşı bakış
açısının ODA TV soruşturmalarından sonra değişmeye başladığını, kumpas
operasyonların yapıldığını ve bu yapının illegal bir nitelik taşıdığını böylece
anlamaya başladığını hatta alakasız birçok kişinin ve dâhi gazeteci
arkadaşlarının Ergenekon soruşturması adı altında gözaltına alınmak
istendiği durumlarda bu operasyonları yapan T.E. ve A.F.Y. gibi şahıslarla
tartışmalar yaşadığını, bu yüzden operasyonları yapan bir kısım emniyet
personelinin kendisini dışladığını ifade etmiştir. Başvurucu FETÖ/PDY ile
herhangi bir bağlantısının olmadığını, illegal yapılanma içinde bulunmadığını,
darbe girişiminde bulunan TSK mensupları ile de hiçbir bağlantısının
olmadığını, darbe girişiminde bulunulduğu gece evinde olduğunu, askerî bir
hareketlilik olduğunu sosyal medyadan öğrendiğini, istihbarat şefini arayıp
muhabirleri hazırlayıp yayın için havalimanı, köprü vb. yerlere gitmelerini
söylediğini, haber spikeri G.T.ye özellikle siyah bir elbise giydirdiklerini,
sonra da Cumhurbaşkanı'nın ve diğer siyasilerin açıklamalarını yayına
verdiklerini, bu arada santralin askerî şahıslar tarafından aranarak korsan
bildirinin yayımlanmasının talep edildiğini ancak bu talebi kesinlikle kabul
etmediklerini, nitekim o gece de sosyal medya hesabından bu alçaklığı Yunan
askerinin bile yapmayacağını belirterek bunu yapanlara hitaben "Allah
belanızı versin" şeklinde paylaşımlarda bulunduğunu belirtmiştir.
16. Başvurucu, Başsavcılık tarafından silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 24/8/2016 tarihinde İstanbul
3. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Başvurucu, sorgu sırasında müdafii
huzurunda yaptığı savunmasında emniyetteki anlatımlarına benzer beyanlarda
bulunmuştur.
17. Başvurucu, İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgusunun ardından 25/8/2016 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...şüpheli Ercan GÜN'ün olay
tarihinde cinayetin faili olarak yakalanan O.S.nin görüntülerini cinayetle
askeri ilişkilendirmeye yönelik algı oluşturulacak şekilde yayınladığı, bu
doğrultuda şüpheli O.S.nin bahse konu fotoğrafları verdiği olay mahalline
gitmesine rağmen Ergenekon yargılamalarına yönelik algı oluşturmaya matuf
olarak maksatlı bir şekilde fotoğrafın çekildiği yerin Jandarma olduğunu
belirtmesi, firari olan ve tutuklu bulunan birçok FETÖ-PDY terör örgütü
mensuplarıyla irtibatları ve bu irtibatların FETÖ-PDY terör örgütü
mensuplarınca oluşturulan 17- 25 Aralık kumpas soruşturmaları, MİT tırlarının
durdurulmasıyla Türkiye Cumhuriyetinin ve Hükümetinin uluslararası alanda
teröre yardım ettiği algısını oluşturmaya yönelik, sonuçları 15 Temmuz darbe
girişiminde de görülen ihanet hareketinden sonra devam ettirmesi, dosya
arasında bulunan HTS raporları, baz ve sinyal bilgileri değerlendirme
raporları, cinayetin öncesinde ve sonrasındaki hareket tarzları göz önüne
alındığında müsnet silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlendiklerine dair
kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve şüphelilerin üzerine atılı Silahlı Terör
Örgütüne Üye Olma suçu yönünden CMK.100 ve devamı maddeleri uyarınca AYRI
AYRI TUTUKLANMALARINA... [karar
verildi.]"
18. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 13/4/2017 tarihli
iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. İddianamenin başvurucu ile
ilgili kısmı şöyledir:
"Terör örgütünün amaçları
doğrultusunda;
Samsun Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğünde 20/01/2007 tarihinde göz altına alınan O.S.nın eline, Samsun İl
Jandarma Komutanlığı görevlilerince deyim yerindeyse zorla, ısrarla Türk
Bayrağı tutuşturularak görüntülerinin kayda alındığı, görüntülerin bir kısmının
terör örgütüyle iltisaklı şüpheli Ercan GÜN tarafından terör örgütünün amaçları
doğrultusunda yine terör örgütü ile iltisaklı medya kuruluşlarınca servis
edildiği anlaşılmıştır.
O.S.nın; 'Yapılan plan gereği öldürülen
Hrant DİNK'in cesedinin başında Türk Bayrağı açacaktım, çevrenin kalabalık
olması ve öldürülmekten korktuğum için üzerimde taşıdığım Türk Bayrağını
açamadan kaçmak zorunda kaldım' şeklindeki ifadesi dikkate alındığında, kamuoyu
etkisi ve algısı yaratabilmek amacıyla O.S.nın maktulün başında korkusundan
açamadığı Türk Bayrağı Samsun TEM Şube Müdürlüğünde eline tutuşturularak zorla
açtırılmıştır.
Samsun TEM Şube Müdürlüğünde O.S.nın
fotoğraf ve video kamera çekimleri Samsun İl Emniyet Müdürlüğü ve Samsun İl
Jandarma Komutanlığı görevlilerince yapılmış, görevlilerce tetikçi O.S.ye zorla
Türk Bayrağı açtırılmış, ayrıca Atatürk'ün vatan toprağı kutsaldır, kaderine
terkedilemez sözünün yer aldığı üzerinde Türk Bayrağı bulunan poster önünde de
fotoğrafları çekilmiş, bu fotoğraflar daha sonra FETÖ/PDY Terör örgütünce Hrant
DİNK cinayeti ile hedeflenen algının yaratılabilmesi amacıyla medya
kuruluşlarına servis edilmiştir.
Hedeflenen algının oluşturulmasından
sonra FETÖ/PDY Terör örgütünün amacı doğrultusunda asker ve emniyet
bürokrasisini hedef alan tasfiyeye dönük soruşturmalara başlanmıştır.
...
1996 yılında FETÖ/PDY Terör örgütü ile
iltisaklı olduğu nedeniyle kapatılan Zaman gazetesinde 1996 yılında muhabirliğe
başlayan şüpheli Ercan GÜN halen Foks TV Haber müdürü olarak çalışmaktadır.
Şüphelinin Hrant DİNK cinayetinin
işlendiği 19/01/2007 günü FETÖ/PDY Terör örgütü üyeleri A.Y., M.F.M. ve E.D.
ile cinayet sonrası yoğun telefon irtibatları bulunmaktadır.
Şüpheli Ercan GÜN, 31/01/2007 tarihinde
yukarıda isimleri belirtilen irtibatlı olduğu FETÖ/PDY Terör örgütü
mensuplarınca Samsun iline gönderilmiş, Samsun ilinde bulunduğu sırada
kullanımındaki cep telefonundan Samsun İl Jandarma Komutanlığı santral
numarasını aramış, bir süre görüştükten sonra cep telefonunu kapatarak Jandarma
görevlileri ile gizli bir buluşma gerçekleştirdiği algısını yaratmış, daha
sonra tekrar İstanbul iline dönmüştür.
O.S.nın beyanına göre 'Hrant DİNK'in
cesedi başında öldürülmekten korktuğu için açamadığı Türk Bayrağı', Terörle
Mücadele Şube Müdürlüğünde Jandarma ve Emniyet görevlilerince zorla eline
tutuşturularak açtırılmış görüntüler alınmıştır.
Sonradan savcılığa teslim edilen
görüntüler 10 dakika 20 saniye olmasına rağmen, Samsun İl Emniyet Müdürlüğü
İstihbarat Şube Müdürlüğünce, Network üzerinden başında A.F.Y.'nin bulunduğu
İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne gönderilen görüntüler 44
saniyedir.
Soruşturmanın tutuklu şüphelisi Ercan
GÜN 30/01/2007 tarihinde Zaman Gazetesinde halen yurt dışında kaçak olarak
bulunan FETÖ/PDY'nin medya tetikçileri E.D., A.Y. ve M.F.M. ile FETÖ/PDY içinde
emniyet mensuplarının örgütsel konumda 'abi'liğini yapan halen yurt dışında
kaçak olarak bulunan Av. H.İ.K. ile buluşmuş, kendisine haber olarak
yayınlayacağı görüntüler burada verilmesine rağmen, görüntülerin Samsun İl
Jandarma Komutanlığında çekildiği algısı yaratılması için 31/01/2007 tarihinde
Samsun iline gönderilmiştir.
Kendi beyanına göre; Samsun ilinde
bulunduğu sırada kullanımındaki cep telefonundan, Samsun İl Jandarma
Komutanlığı santral numarasını aramış, bir süre görüştükten sonra cep
telefonunu kapatarak Jandarma görevlileri ile gizli bir buluşma yaptığı,
görüntüleri jandarma görevlilerinden aldığı algısını oluşturmuş, daha sonra
İstanbul'a geri dönmüştür.
Tutuklu şüpheli Ercan GÜN'ün
yayınlandığı görüntüler Samsun İl Emniyet Müdürlüğünün İstihbarat Daire
Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne network üzerinden gönderdiği 44 saniyelik
görüntülerdir.
Samsun İl Jandarma Komutanlığı ve
Jandarma Genel Komutanlığınca Hrant DİNK cinayeti tetikçisi O.S.nın fotoğraf ve
görüntüye alma işlemlerinin Samsun İl Jandarma Komutanlığına bağlı birimlerde
yapılmadığının 24/01/2007 tarihinde kamu oyuna açıklanmasına rağmen;
Bu görüntülerin Samsun İl Jandarma
Komutanlığında çekilmiş gibi şüpheli Ercan GÜN tarafından 01/02/2007 tarihinde
yayınlanmasıyla, Hrant DİNK cinayetinin arkasında ulusalcılar olduğu algısı
yaratılarak Ergenekon operasyonlarının zemini oluşturulmuş, Hrant DİNK
cinayetinin medya tetikçiliği oluşturulan kumpasla başarıyla yerine
getirilmiştir.
...
Şüpheli Ercan GÜN C.Başsavcılığımızda
alınan ifadesinde;
Soruşturmaya konu, 01/02/2007 tarihinde
yayınladığı görüntülerin kendisine çalıştığı TGRT-FOX TV hizmet binasına
30/01/2007 tarihinde kargo ile geldiği,
31/01/2007 tarihinde Zaman hizmet
binasında E.D., A.Y., M.F.M. ile yaptığı görüşmenin, 07/01/2007 tarihinde Zaman
gazetesindeki işinden ayrılması nedeniyle oluşan kıdem tazminatı alacağı ile
ilgili olduğu yolunda savunmada bulunmuştur.
Kayyuma devredilen Feza Gazetecilik
Anonim Şirketinden şüphelinin savunmasına esas Kıdem tazminatı bordrosu, ilişik
kesme formu, sigortalı işe giriş ve işten ayrılma bildirgesi soruşturma dosyasına
getirilmiştir.
12/01/2007 tarihli, şüpheli Ercan GÜN,
İnsan Kaynakları direktörü İ.Y. ve Mali İşler Genel Müdür yardımcısı Ş.K.nın
imzalarını taşıyan kıdem tazminatı bordrosu içeriğine göre 17.578,23 TL olarak
hesaplanan net kıdem tazminatının 12/01/2007 tarihi itibariyle şüpheli Ercan
GÜN'ün nakten aldığı, tazminat miktarına ve alacağının bulunduğuna dair itirazı
kayıt şerh düşmediği tespit edilmiştir.
Dolayısıyla şüpheli Ercan GÜN'ün,
30/01/2007 tarihinde, Samsun iline gönderilmeden 1 gün önce Zaman gazetesi
hizmet binasında E.D., M.F.M., A. Y. ile tazminat alacağına dair görüşme
yaptığı yolundaki savunmasının da gerçeği yansıtmadığı tespit edilmiştir.
Şüpheli Ercan Gün'ün soruşturmaya konu
44 saniyelik görüntü kargo ile bana gönderildiği, bu konuyu genel yayın
toplantısında D.Ş., K.T., Ö.V., E.E. ve K.Y. ile görüştük yolundaki savunmasına
elde edilen delil durumuna göre gerçeği yansıtmaması nedeniyle itibar
edilmemiş, isimleri geçen şahıslar bu aşamada dinlenmemiştir.
Suç tarihinde Samsun İl Emniyet
Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü olan...F.Y., Başsavcılığımızda alınan
10/04/2007 tarihli ifadesinde; 25/01/2017 Star gazetesinde Atatürk'ün 'Vatan
toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez' sözü önünde O.S.nın çekilmiş tek
kare fotoğrafı yayınlandıktan sonra, 27/01/2007 tarihinde aynı zamanda devrem
olan İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü A.F.Y. beni telefonla
arayarak 'devrem bu yakalamayla ilgili elinizde bilgi, belge, görüntü ne varsa
gönderin' dedi. Network üzerinden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube
Müdürlüğüne bizim kendi görüntümüzü ve o ana kadar temin ettiğimiz bilgi ve
belgeleri üst yazı ile gönderdik.
01/02/2007 tarihinde Fox tv de akşam ana
haber bülteninde bizim şubemizden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube
Müdürlüğüne gönderilen 44 sn'lik görüntünün Ercan Gün tarafından Samsun
otogarda Jandarma tarafından çekilen görüntüler anonsuyla yayınlandığını
gördük.
Fox tv de görüntüler yayınlandıktan bir
kaç gün sonra İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü A.F.Y. beni network
üzerinden telefonla arayarak bana 'devrem görüntülerde sivil olan kişinin
bizden olduğunu neden söylemedin' diyerek sitem etti. Bahsettiği kişi Güvenlik
Şube Müdürlüğü vekili Y.K.dı. Ben de kendisine görüntülerde polis var mı yok mu
sormadın, ben de böyle bir şey söyleme gereği duymadım dedim' şeklinde beyanda
bulunmuştur."
19. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/112 sayılı
dosyası üzerinde görülmekte olan yargılamanın yine aynı Mahkemedeki E.2016/32
sayılı dosya ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle 2/6/2017 tarihinde
birleştirilmesine karar verilmiş, yargılamanın E.2016/32 sayılı dosya üzerinden
devamına hükmedilmiştir.
20. Devam eden kovuşturma sürecinde başvurucu hakkında
3/8/2017 tarihli karar ile tutukluluğun devamına hükmedilmiş, başvurucu tarafından
bu karara karşı yapılan itiraz ise İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin
23/8/2017 tarihli kararı ile kesin olmak üzere reddedilmiştir. Nihai karar
başvurucuya 6/9/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 6/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
22. Öte yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından başvurucu hakkında 2015/48932 sayılı soruşturmanın akıbetine yönelik
olarak Mahkeme tarafından araştırma yapılmıştır. Bu araştırmanın neticesinde
7/12/2017 tarihli duruşmaya gelen evraklarda, başvurucunun ByLock programını
kullananlar listesinde olduğunun tespit edildiği, ayrıca aleyhine tanık beyanı
bulunduğu belirtilmiş ve söz konusu belgeler başvurucuya okunarak başvurucunun
savunması alınmıştır.
23. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 14/3/2019 tarihli
duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Sanık hakkında cezalandırılması
talep edilen iddianameye konu sevk maddesi (TCK 220/7 del. 314/2) ve sanığın
tutuklulukta geçirdiği süre nazara alınarak, CMK 102/2 fıkrasında belirtilen
olağan tutukluluk süresinin tamamlanmış olması, ayrıca İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 2015/48932 Soruşturma sayılı dosyasından da 'TCK 314/2 -
Silahlı Terör Örgütü Üyeliği' suçundan 02/11/2017 tarihinden beri tutuklu
olması nedeniyle bu aşamadan sonra dosyamız nezdinde tutukluluk süresinin
uzatılmasında zorunlu bir halin bulunmaması gözetilerek, sanığın tutuklu
bulunduğu suçtan TAHLİYESİNE... [karar verildi.]"
24. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tahliye
kararına itiraz edilmiş, itirazı değerlendiren İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi
18/3/2019 tarihli kararıyla itirazın kabulüne ve başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma suçu yanında Anayasa'yı ihlal suçundan da tutuklanmasına
karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Ercan GÜN hakkında 309/1-2,
220/7 delaletiyle 314/2 ve TMK 5/1 maddelerinden dava açıldığı, sanık Muharrem
DEMİRKALE hakkındaki soruşturma dosyasında 93 ve 94 numaralı klasörde HTS
tespit ve değerlendirme tutanağı, diğer sanıklarla telefon irtibatının
bulunduğuna ilişkin tespit ve değerlendirme tutanağı ve sanık Ercan GÜN
hakkındaki soruşturma dosyasında bulunan 82 numaralı klasörde tespit ve
değerlendirme tutanağı, HTS kayıtları, baz istasyonu iletişim ve inceleme
tutanakları değerlendirildiğinde, atılı suçların CMK.nın 100 ve devamı
maddelerinde belirtilen katalog suçlardan bulunması, atılı suçun vasıf ve
mahiyeti, delilleri karartma tehlikelerinin devam ettiği anlaşılmakla
TUTUKLANMALARINA... [karar
verildi.]"
25. 18/3/2019 tarihli tutuklama kararının UYAP'a
işlenmediği ve başvurucunun müdafi yokluğunda tutuklanmasına karar verildiği
gerekçesiyle 12/4/2019 tarihinde müdafi eşliğinde beyanlarının alındığı ve
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin tutuklama müzekkerelerinden başvurucunun
tahliyesine, sadece silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına
karar verildiği anlaşılmıştır. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...itiraz mercii olan İstanbul 15.
Ağır Ceza Mahkemesince tahliye öncesindeki tutukluluk durumları adı geçen
sanıklar aleyhine genişletilerek, itirazın kapsamı dışına taşar nitelikte bir
kabul yapıldığı (daha evvel tutuksuz bulundukları ve itiraza konu edilmeyen
suçlarla ilgili de tutuklama kararı verildiği), tutuklama müzekkerelerinin UYAP
sistemine işlenmediği ve tutuklama kararının müdafii yokluğunda yapılan sorgu
neticesinde verildiği anlaşılmakla... İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin
18.03.2019 tarihli 2019/341 D. İş sayılı kararı uyarınca tutuklu bulundukları
tüm suçlardan TAHLİYELERİNE,
...Ercan GÜN hakkındaki soruşturma
dosyasında bulunan 82 numaralı klasörde tespit ve değerlendirme tutanağı, HTS
kayıtları, baz istasyonu iletişim ve inceleme tutanakları değerlendirildiğinde,
atılı suçların CMK.nın 100 ve devamı maddelerinde belirtilen katalog suçlardan
bulunması, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, delilleri karartma tehlikelerinin
devam ettiği
Şeklinde izah olunan tutuklama
gerekçeleri, İstanbul C.Başsavcılığının Ercan Gün ile ilgili soruşturmasına
yansımış ve dosyaya gönderilmiş olan bylock tespit ve değerlendirme tutanağı
ile ... kesinleşen itiraz mercii karar içeriğine göre tutuklama tedbirinin
atılı suçlara ilişkin bu aşamada zorunluluk teşkil ettiği gözetilerek,
...yalnızca 'Silahlı Terör Örgütüne Üye
Olma' suçundan (5237 sayılı TCK'nın 314/2) ayrı ayrı TUTUKLANMALARINA... [karar verildi.]"
26. Başvurucu hakkında ayrıca İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından 2015/48932 sayılı dosya üzerinden yürütülen soruşturma
kapsamında da işlem başlatılmış ve İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/11/2017
tarihli kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...7 Şubat MİT Krizi' olarak
konuyla ilgili tanık olarak ifadesine başvurulan kumpasın yaşandığı 2012 yılı
İstanbul güvenlik şube müdürü olan Y.D.nin verdiği beyanında; 'Ben 7 Şubat MİT
Kumpası olayının yaşandığı dönemde İstanbul il Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube
Müdürü olarak görev yapmaktaydım. 7 Şubat kumpası yaşanıp dönemin MİT Müsteşarı
ifadeye çağrıldıktan sonra ben durumdan rahatsız oldum, geçmişten tanıdığım
Zaman gazetesi Emniyet Muhabirliği yapan ve daha sonra Fox TV haber muhabiri
olan FETÖ üyesi olduğunu bildiğim Ercan GÜN'e bu durumu sordum, kendisi de bana
'MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması olayının Amerika'da FETÖ Lideri Fetullah
GÜLEN'in de dahil olduğu 12 kişilik bir istişare heyetinden geçtikten sonra,
Fethullah GÜLEN'in talimatı ile bizzat gerçekleştiğini söyledi, yine bu
konuşmamızda Ercan GÜN bana söz konusu istişarede 3 kişinin MİT Müsteşarının
ifadeye çağrılmaması yönünde oy kullandığını, Fetullah GÜLEN'in de içerisinde
yer aldığı 9 kişinin ise MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması yönünde oy
kullandığını söyledi, ben bu 12 kişilik heyette kimlerin yer aldığını
bilmiyorum. Ercan GÜN ile aramızda geçen bu konuşmadan sonra aklımdaki soru
işaretlerini gidermek amacıyla o dönem FETÖ terör örgütünün Marmara Emniyet
İmamı olan gerçek ismini bilmediğim ancak görsem teşhis edebileceğim ARİF Kod
adlı kişi ile görüştüm ve bu durumu kendisine sordum, o da bana Ercan GÜN'ün
söylediklerini doğrulayarak, Fethullah GÜLEN'in önce kararsız kaldığını, daha
sonra dosya sağlam mı? diye sorduğunu, sağlam denilmesi üzerine ise kumpas
operasyonuna onay verdiğini söyledi. Benim bildiğim kadarıyla Arif Kod adlı
şahıs avukattı, ancak gerçekte avukatlık yapıp yapmadığını bilmiyorum, bu şahıs
bütün Marmara Bölgesinin Emniyet İmamıydı. Benim Bu konuda talimatın bizzat Fethullah
GÜLEN tarafından gönderildiğine ilişkin bilgilerim Ercan GÜN ile ve yine Arif
Kod adlı şahıs ile yapmış olduğum görüşmelerde kendilerinin bana
söylediklerinden ibarettir, başka herhangi bir yerde bu konu hakkında bana
gelen bir bilgi olmadı, benim MİT Kumpasının FETÖ tarafından
gerçekleştirildiğini düşünmeme sebep olan şey o dönem FETÖ'nün MİT'e kurumsal
olarak soğuk bakmasıyla ilgiliydi. Ben örgütün bu kuruma soğuk baktığını
bildiğim için olayı öğrenir öğrenmez bu işi gerçekleştirenlerin FETÖ terör örgütü
olduğunu anladım ve bu nedenle Ercan GÜN ile görüştüm' şeklinde beyanlarda
bulunduğu, şüphelinin kardeşi M.G. adına kayıtlı ... numaranın ... 2014/8/11
ilk tespit tarihi ... ALLIANCE YAPIM LTD. ŞTİ. adına kayıtlı ... numaranın ...
2014/12/31 ilk tespit tarihli olarak FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütü
mensuplarının kullandığı bylock programı kullandığı, bylock hts verilerinde
2521 Adet Bylock sunucuları erişim log kaydının bulunduğu, log kayıtlarının
1213 Tanesinin Baz İstasyonu Bilgisinin şüphelinin eski haber müdürü olarak
çalıştığı FOX TV Stüdyoları civarı olduğu, şüphelinin Bank Asya hesabında 15
Temmuz 2014 itibarıyla (109.266,12 TL) ... artış olduğu, ayrıca eşi adına
bulunan hesabında 15 eylül 2014 itibarıyla 40 ila 50 bin TL artış olduğu,
kardeşi H.G. adına 28 Şubat 2014 itibarıyla 50 bin TL civarında artış olduğu,
şüphelinin kullanımında bulunan ... numaralı hattın HTS incelemesinde; toplamda
71 adet Bylock kaydı bulunan telefon numarası ve (40) adet FETÖ PDY şüphelisi
olarak işlem görmüş kişi ile irtibatlı olduğunun tespit edildiği ... şüphelinin
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün kullandığı 'bylock' isimli programı
kullandığı, bu program üzerinden gelen emir ve talimatları uyguladığı,
hiyerarşik yapı içerisinde yer aldığı ... Bylock isimli programı aktif ve yoğun
bir şekilde kullandığının tespit edildiği, tüm dosya kapsamında anlaşıldığı
üzere şüphelinin FETÖ/PDY üyesi olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesinin
bulunduğu, FETÖ/PDY örgütünün bilindiği üzere 15.07.2016 tarihinde kanlı bir
darbe teşebbüsünde bulunduğu ... buna göre şüphelinin eylemleri ve bağlantıları
dikkate alındığında FETÖ/PDY örgütü üyesi olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesi
ve delillerin bulunduğu, şüpheli hakkında uygulanması talep olunan tutuklama
tedbirinin ölçülü ve orantılı bir tedbir olduğu, adli kontrol hükümlerinin
uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından şüphelinin CMK'nun 100. Ve
devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde
hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeye
istinaden;
1-) Şüpheli ERCAN GÜN'ün üzerine atılı
Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan; atılı suçun niteliği, mevcut delil
durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin varlığı, atılı
suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırı, atılı suçun katalog suçlardan
olması nazara alınarak bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının
yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK'nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca
şüphelinin TUTUKLANMASINA... [karar verildi.]"
27. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 10/5/2019 tarihinde
soruşturma dosyasının başvurucu yönünden tefrikine ve 2019/83738 numarasına
kaydedilmesine karar vermiştir.
28. Başsavcılığın 2019/83738 numarasına kayden devam eden
soruşturmanın neticesinde 14/5/2019 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası
açılması ve açılan davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/32 sayılı
dosyası ile birleştirilmesi talep edilmiştir. İddianamede bu suçlamaya esas
alınan olgular şöyle özetlenebilir:
- Başvurucu tarafından kullanıldığı iddia edilen
telefonda ByLock tespit edilmiştir. Tespitin yapıldığı GSM numarasının Bank
Asyaya, kolluk birimlerine ve bir kısım özel firmaya başvurucu tarafından
iletişim bilgisi olarak beyan edildiği, program içeriklerinde yapılan
incelemede başvurucunun bu programı 8/11/2014 ile 4/7/2015 tarihleri arasında
kullandığı, mesaj içeriklerinde de örgütsel jargonla bu yöndeki faaliyetlere
dair mesajlaşmaların mevcut olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca başvurucunun alınan
savunmasında kendisinin kullandığını beyan ettiği ancak kardeşi M.G. adına
kayıtlı GSM hattı üzerinden de ByLock isimli programı İD tespit edilemeyen
biçimde 11/8/2014 ile 24/9/2014 tarihleri arasında kullandığı, yine bu GSM
numarasının da kolluk birimlerine iletişim bilgisi olarak beyan edildiği tespit
edilmiştir.
- HTS kayıtlarına göre 2008-2015 yılları arasında örgütün
üst düzey yönetiminde bulunan kişilerle başvurucunun irtibatının olduğu tespit
edilmiştir.
- Başvurucunun Bank Asya hesabında Temmuz 2014 itibarıyla
109.000 TL kadar artışın olduğu tespit edilmiştir.
- Kamuoyunda 7 Şubat MİT krizi dosyası olarak
bilinen soruşturma dosyası kapsamında bilgisine başvurulan Y.D., MİT
Müsteşarı'nın ifadeye çağrılması olayına yönelik olarak örgütün tepe
yönetiminde yer alan kişilerin toplantı yaptıkları bilgisini ve yine bu
toplantının detaylarına ilişkin bilgiyi başvurucudan öğrendiğini belirtmiştir.
29. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 17/5/2019 tarihinde
iddianamenin kabulüne, davanın E.2019/109 sayılı dosyaya kaydına ve yine aynı
Mahkemenin E.2016/32 sayılı dosyasında birleştirilmesine karar vermiştir.
30. E.2016/32 ve E.2019/109 sayılı dosyaların
birleştirilmesinden sonra 24/5/2019 tarihinde yapılan değerlendirmede,
başvurucunun her iki dosyada da aynı suçtan (silahlı terör örgütüne üye olma)
tutuklu olduğu değerlendirilerek bu nedenle 12/4/2019 tarihli tutuklama
müzekkeresinden tahliyesine karar verilmiştir.
31. Başvurucu hâlen İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin
2/11/2017 tarihli ve 2017/483 Sorgu sayılı tutuklama müzekkeresine istinaden
tutuklu olarak yargılanmaktadır.
32. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 7/7/2017,
8/12/2017, 3/8/2017, 6/10/2017, 8/12/2017, 2/2/2018, 16/3/2018, 17/5/2018,
12/6/2018 tarihli duruşmalarda başvurucunun tahliye talepleri incelenmiş ve
tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. Kararların gerekçesinin ilgili
kısmı şu şekildedir:
"Mevcut delil durumu, iletişim
kayıtları, güvenlik kamerası kayıtları, kolluk görevlilerince düzenlenen HTS
kayıtları ve görüntü kayıtlarına ilişkin tespit tutanakları, Trabzon İl
Jandarma Komutanlığının 05/05/2016 tarihli yazısı ekinde gönderilen 20/01/2007
tarihli ihbar evrakı ve görev sonuç raporu, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı ve
İstanbul İl Jandarma Komutanlığına ait personel ve araç görevlendirilmesine
dair kayıtlar Samsun İl Jandarma Komutanlığı ve Samsun İl Emniyet Müdürlüğünün
personel görevlendirmesine dair kayıtları, BYLOCK kullanımına dair tespit
yazısı (...), Feza Gazetecilik AŞ. kayıtları (Ercan Gün), tanık anlatımları ve
sanık savunmaları itibariyle kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir
olguların bulunması, sanıkların üzerilerine atılı suçların tutuklama
nedenlerinin yasal karine olarak varsayıldığı suçlardan oluşu, sanıklara
yüklenen suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma
kuşkusunu somutlaştırması, yüklenen eylemlerin niteliği ve yoğunluğu da dikkate
alındığında suçlarının sübutu halinde sanıklara verilmesi muhtemel ceza veya
güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü oluşu, yüklenen bir kısım
suçların ağır cezalık işlerden oluşu, sürdürülen tutuklama tedbirinin orantılı
oluşu, tutuklama koşullarında değişiklik bulunmaması, tüm bu nedenlerle
sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim
sağlanamayacak oluşu hususlarına nazaran CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince
....TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA...[karar verildi.]"
33. Mahkemenin 24/5/2019, 13/6/2019, 6/9/2019,
28/11/2019, 20/2/2020, 12/5/2020, 9/7/2020, 16/9/2020, 8/1/2021, 20/1/2021 tarihli
duruşmalarında da başvurucunun tutukluluk durumu incelenmiş ve tahliye
taleplerinin reddine karar verilmiştir. Kararların gerekçesinin ilgili kısmı şu
şekildedir:
"Tutuklu sanıklar ... ve Ercan Gün
hakkında yapılan incelemede; sanık Ercan Gün'ün silahlı terör örgütüne üye olma
(TCK 314/2) suçu yönünden dosya içerisinde bulunan ByLock tespitine ilişkin
evraklar, Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin tespitler, tanık Y.D.nin aleyhe
beyan ve ifadeleri .... UYAP bilgi havuzundan tespit edilerek dosyaya birer
örneği alınmış aleyhe ortaya konan ifadeler ... sanıkların tutuklu bulundukları
suçların cezalarının ağırlığı ve tutuklama nedeni kanunen var sayılan katalog
suçlardan olması ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak kuvvetli suç şüphesini
ortaya koyan somut olguların mevcudiyetini sürdürmesi, bir kısım tanık
beyanlarının halen tamamlanamamış olması sebebiyle tanıklar üzerinde baskı
kurulması riskinin bertaraf edilebilmesi, sanıkların hukuki durumlarında
değişiklik olmaması, yargılamanın geldiği aşama ve isnat olunan suçların
ağırlığı gereği adli kontrol tedbirlerinin yeterli olmayacağı ve tutuklama
tedbirinin atılı suçlara ilişkin uzatılmasının bu aşamada ölçülü olduğu
değerlendirildiğinden sanıkların 5271 sayılı CMK'nın 100, 101, 102 maddeleri
uyarınca TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA...[karar verildi.]"
34. Yargılamaya ilişkin olarak 14/12/2020 tarihli
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki mütalaası dosyaya ibraz
edilmiştir. Savcılığın mütalaasının başvurucu ile ilgili kısmı şu şekildedir:
"Sanık, Hrant Dink cinayetinin
işlendiği süreç öncesinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün yayın organı Zaman
gazetesinde, sonrasında TGRT-FOX kanalı muhabir olarak görev yaptığı,
Samsun Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğünde 20.01.2007 tarihinde göz altına alınan O.S.nin eline, Samsun İl
Jandarma Komutanlığı görevlilerince Türk Bayrağı tutuşturularak görüntülerinin
kayda alındığı, görüntülerin bir kısmının sanık Ercan Gün tarafından FETÖ/PDY
Silahlı Terör Örgütü'nün amaçları doğrultusunda medya kuruluşlarınca servis
edildiği,
Sonradan teslim edilen görüntüler 10:20
dk olmasına rağmen, Sanık Ercan Gün'ün yayınlandığı görüntüler Samsun İl
Emniyet Müdürlüğü'nün, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C
Şube Müdürlüğü'ne network üzerinden gönderdiği 44 saniyelik görüntüler olduğu,
görüntülerin network üzerinden gönderildiği dönemde sanık A.F.Y.nin Emniyet
Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü olduğu, sanık Ercan
Gün'ün 30.01.2007 tarihinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü yöneticileri sanıklar
E.D., A.Y. ve M.F.M. ile görüştüğü, sonrasında görüntüler Samsun İl Jandarma
Komutanlığında çekildiği algısı yaratılması için 31.01.2007 tarihinde Samsun
iline gittiği, döndükten sonra FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün amaçları
doğrultusunda söz konusu görüntüleri 01/02/2007 tarihinde yayınlayarak, Hrant
Dink cinayetinin arkasında ulusalcılar olduğu algısı yaratılarak Ergenekon
operasyonlarının zemini oluşturulmuş,
Sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör
Örgütü'nün üst yönetiminde yer alan şahıslarla 2008-2015 yılları arasında yüzün
üzerinde görüşmesinin olduğu tespit edilmiş,
Y.D.nin Cumhuriyet Başsavcılığı'mızda
vermiş olduğu 22.09.2017 tarihli ifadesinde özetle; FETÖ üyesi olduğunu bildiği
Ercan Gün'e bu durumu sorduğunu, Ercan Gün'ün kendisine 'MİT Müsteşarının
ifadeye çağrılması olayının Amerika'da FETÖ Lideri Fetullah Gülen'in de dahil
olduğu 12 kişilik bir istişare heyetinden geçtikten sonra, Fetullah Gülen'in
talimatı ile bizzat gerçekleştiğini' söylediğini, yine bu konuşmalarında Ercan
Gün'ün kendisine 'söz konusu istişarede 3 kişinin MİT Müsteşarının ifadeye
çağrılmaması yönünde oy kullandığını, Fetullah Gülen'in de içerisinde yer
aldığı 9 kişinin ise MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması yönünde oy
kullandığını' söylediğini' beyan etmiş,
Sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün
gizli haberleşme programı (bkz. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/443 Esas,
2017/4758 sayılı ilamı) olan Bylock isimli programı kullandığı tespit edilmiş,
Sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün
finansal amaçları için kurduğu ve kullandığı BankAsya bankasında hesabının
bulunduğu görülmüş,
Sanığın yargılanan tüm eylemleri
neticesinde;
Her ne kadar üzerine atılı suçlamaları
yargılama aşamasında kabul etmemiş ise de sanığın beyanının üzerine atılı
suçtan kurtulmaya yönelik olduğu değerlendirilmiş, sanığın FETÖ/PDY Silahlı
Terör Örgütü'nün amaçları doğrultusunda O.S.'ın Samsun İl Emniyet Müdürlüğü TEM
Şube Müdürlüğünde çekilen görüntülerini yayınlayarak, FETÖ/PDY Silahlı Terör
Örgütü'nün cinayet üzerinde ki amacını gerçekleştirmeye çalıştığı ve üzerine
atılı suçları işlemiş olduğu anlaşılmakla,
Sanığın 5237 sayılı TCK'nın 309/2,
314/2, 53/1, 58, 220/3 yollamasıyla 3713 sayılı kanunun 3/1 delaletiyle 5/1
maddelerince AYRI AYRI CEZALANDIRILMASINA,
...
Kamu adına talep ve mütalaa
olunur."
35. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
36. İlgili hukuk için bkz. Şahin Alpay [GK], B.
No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 55-64.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
37. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
38. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
deliller bulunmadan gazetecilik faaliyetleri ve temel hakların kullanımı
niteliğinde olan eylemleri nedeniyle tutuklandığını, tutuklama kararında
tutuklama nedenlerinin gösterilmediğini, tutuklamaya dayanak kuvvetli şüpheye
neden olacak bir delilin dosya kapsamında yer almadığını, soyut ithamlar içeren
fiillerin dosyaya delil olarak girdiğini ileri sürmüştür.
39. Bakanlık görüşünde; başvurucunun tutuklandığı suçlar
bakımından, tutuklama kararını veren mahkemelerce kuvvetli suç şüphesini
gösteren ve somut delil olarak kabul edilen hususların tutuklama gerekçesinde
açıkça gösterildiği, bu gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî
olduğunun savunulamayacağı ifade edilmiştir.
40. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı genel olarak
başvuru formunda ileri sürdüğü hususları tekrar etmiştir.
b. Değerlendirme
41. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
42. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik veya olağanüstü
hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla,
durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya
tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı
tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda
da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya
kadar kimse suçlu sayılamaz."
43. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve
güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
44. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetinin özü, tutuklamanın hukuki olmadığına
ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu kısımdaki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Uygulanabilirlik
Yönünden
45. Anayasa Mahkemesi (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK],
B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191) kararında, olağanüstü yönetim
usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel
başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve
özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre
olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel
başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin
olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi
uyarınca yapılacaktır.
46. Anayasa Mahkemesi darbe teşebbüsüyle bağlantılı
suçlardan uygulanan tutuklama tedbirlerinin ve -doğrudan teşebbüsle bağlantılı
olmasa bile- teşebbüsün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY ile bağlantılı
suçlardan uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukukiliğinin incelenmesinde
Anayasa'nın 15. maddesinin dikkat alınacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 237-241; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158,
26/7/2017, §§ 56, 57).
47. Somut olayda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirine konu suçlamaların bu kapsamda olması nedeniyle bu tedbirlerin hukuki
olup olmadığının incelenmesi de Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında
yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının
başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan
güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde
ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı
değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).
ii. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı
anlaşılan bu iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
iii. Esas
Yönünden
(1) Genel
İlkeler
49. Genel ilkeler için bkz. Zafer Özer, B. No:
2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
50. Somut olayda başvurucu, darbe teşebbüsünün
arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla
İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğince yürütülen soruşturma kapsamında silahlı
terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca 25/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır.
Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır.
51. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
52. Başvurucu hakkında tutuklama kararı verilirken Hrant
Dink cinayetinin faili olarak yakalanan O.S.nin görüntülerini, cinayet ile
askerî makamları ilişkili göstermek amacıyla kasıtlı olarak yayımladığı ve
haberi bilinçli olarak yanlış aktardığı, FETÖ/PDY mensubu olduğu
değerlendirilen birçok kişiyle irtibatının bulunduğu ve bu irtibatını darbe
teşebbüsünün sonrasında da devam ettirdiği hususlarına dayanılmıştır. Nitekim
iddianamede de benzer iddialara değinilmiş ve basına "Dink Jandarma"
soruşturması olarak yansıyan soruşturma kapsamında söz konusu görüntülerin
örgüt tarafından başvurucuya sızdırıldığı, örgütün emir ve talimatları
doğrultusunda başvurucu tarafından organize ve kasıtlı bir şekilde jandarmaya
mal edilmek suretiyle haberleştirildiği hususlarına yer verilmiştir.
53. Başvurucu bu iddiaları reddederek kasıtlı bir durumun
bulunmadığını ileri sürmektedir. Buna karşılık soruşturma mercilerinin
tespitlerine göre basına yansıyan O.S.ye ait görüntüler, başvurucu adına posta
yoluyla kanalın hizmet binasına gelmiş, bunun akabinde ertesi gün başvurucu
Zaman Gazetesinde örgütün üst düzey yönetiminde bulunan kişilerle görüşmüş,
sonrasında da Samsun'a geçerek burada jandarmadaki bir kısım yetkililerle gizli
bir görüşme gerçekleştirmiş ve yaklaşık bir hafta öncesinde Samsun İl Jandarma
Komutanlığı tarafından fotoğrafın emniyette çekildiği açıklaması yapıldığı
halde aksi yönde haber metni oluşturmak suretiyle yayın gerçekleştirmiştir.
Soruşturma mercilerinin Hrant Dink cinayetinin FETÖ/PDY ile bağlantısına dair
iddia, tespit ve değerlendirmeleri de dikkate alındığında başvurunun cinayet
sonrasında yaptığı haberler ile bu haberlerin hazırlanışı ve kurgulanışına
yönelik belirlemelerin tutuklamaya karar veren yargı mercilerince anılan terör
örgütüyle bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabul
edilmesinin keyfi ve temelsiz olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.
54. Ayrıca soruşturma mercilerince ifadesi alınan ve
ilgili dönemde İstanbul il emniyet müdürlüğü güvenlik şube müdürü olarak görev
yapmakta olan tanık Y.D.; 2012 yılında gerçekleşen MİT Müsteşarı'nın ifadeye
çağrılması olayını FETÖ/PDY üyesi olduğunu bildiği başvurucuya sorduğunu,
başvurucunun kendisine bu olayın Amerika'da FETÖ Lideri Fetullah Gülen'in de
dahil olduğu 12 kişilik bir istişare heyetinden geçtikten sonra bizzat Fetullah
Gülen'in talimatıyla gerçekleştiğini söylediğini, başvurucunun ayrıca söz konusu
istişarede 3 kişinin MİT Müsteşarı'nın ifadeye çağrılmaması yönünde oy
kullandığını, Fetullah Gülen'in de içerisinde yer aldığı 9 kişinin ise MİT
Müsteşar'ın ifadeye çağrılması yönünde oy kullandığını belirttiğini, bu
bilginin söz konusu dönemde FETÖ/PDY'nin Marmara Emniyet İmamı olan Arif Kod
adlı kişi tarafından da doğrulandığını söylemiştir. Bu bağlamda anılan tanık
beyanının da başvurucu ile FETÖ/PDY arasındaki örgütsel ilişkiye işaret eden
bir olgu olarak kabulü gerekir.
55. Öte yandan devam eden kovuşturma sürecinde dosyaya
giren tutanaklardan başvurucunun ByLock kullanıcısı olduğu da tespit
edilmiştir. Anayasa Mahkemesi ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne
alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere
elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY
ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini
belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267; M.T. [GK],
2018/10424, 4/6/2020). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine
karar veren hâkimliklerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock
uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri
itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk
Selçuk Özdemir, § 74, Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456,
26/12/2017, § 57). Nitekim Anayasa Mahkemesi M.T. kararında ByLock ile
ilgili içtihadını geliştirmiş ve sonuç olarak ByLock uygulamasının
oluşturulması, kullanım şekli ve yöntemi, içindeki şifreleme teknikleri,
program içindeki kullanıcı ve grup adlarının niteliği, bu uygulama vasıtasıyla
yapılan iletişimin içeriği gibi hususlarla ilgili olarak kolluk birimleri ve
kamu makamları tarafından yapılan -ve yargı organlarınca da kabul edilen-
tespitler, bu bağlamda ByLock'a ilişkin ulaşılan bilgi ve belgeler ile
programın özelliklerinin FETÖ/PDY'nin örgütlenme biçimiyle neredeyse tümüyle
örtüşmesi, bir kısım ByLock kullanıcısının ifadeleri, söz konusu programı
kullandığı tespit edilen kişilerin önemli bir bölümünün FETÖ/PDY ile
bağlantılarının bulunduğuna işaret eden diğer olgu ve delillerin bulunması,
kişilerin bu uygulamayı kullanıp kullanmadıklarının tam bir hukuki kesinlik
içinde belirlenmesine yönelik olarak yargı makamlarınca inceleme ve
araştırmalar yapılması gibi olgular bir bütün olarak dikkate alındığında Aydın
Yavuz ve diğerleri kararında ifade edilen değerlendirmelerden ve ulaşılan
sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmadığını ifade etmiştir (ayrıntı
için bkz. M.T., §§ 97-116).
56. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı
edilmemelidir.
57. Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsü sonrasında
teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalmasının söz konusu
olabileceğini ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi ayrıca FETÖ/PDY ile bağlantılı
kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânının ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimalinin normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazla olduğuna dikkat
çekmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir,
§§ 78, 79).
58. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı
terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No:
2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170,
16/11/2017, § 148).
59. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki
genel koşullar ve Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği
birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına
atfen- kaçma şüphesine ilişkin tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu
söylenebilir.
60. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
61. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin
-özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran
Duran, § 64). Özellikle FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve
niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her
kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet
temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer
ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 350).
62. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri ve isnat
edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de
gözönüne alındığından başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü
olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının
keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın
hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
64. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin, bu hakka dair Anayasa'da (13. ve
19. maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
2. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
65. Başvurucu; tutukluluk süresinin makul olmadığını,
tahliye talebi ve itiraz dilekçelerinde ileri sürülen iddiaları incelenmeden,
ilgisiz ve yetersiz gerekçelerle taleplerinin reddedildiğini belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
66. Bakanlık görüşünde; bireysel başvuru tarihinden sonra
başvurucu hakkında kimi suçlara ilişkin tahliye kararı verildiği, dolayısıyla
tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesi kapsamında açılacak davada incelenebileceği belirtilmiştir.
67. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında ilk
tutukluluk ve buna bağlı devam eden tutukluluk durumunun yanı sıra ayrı bir
soruşturma kapsamında hakkında tesis edilen 2/11/2017 tarihli tutukluluk
kararını da dosyaya dâhil etmiş ve tutukluluğun bu karar üzerinden devam etmesi
nedeniyle makul süreyi aştığını beyan etmiştir.
b. Değerlendirme
68. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Buna göre somut olayda
başvurucunun iddialarının özünün ilgili ve yeterli olmayan gerekçelerle
tutukluluğun devam ettirilmesine ve tutukluluğun makul süreyi aşmasına ilişkin
olduğu değerlendirilmiş, bu şikâyet Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası
kapsamında incelenmiştir.
i. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
69. Başvuruya konu olayda, başvurucu İstanbul 3. Sulh
Ceza Hâkimliğinin 25/8/2016 tarihli kararı ile tutuklanmış, İstanbul 14. Ağır
Ceza Mahkemesinin 14/3/2019 tarihli duruşmasında ise bu karardan tahliyesine
karar verilmiş ancak tahliye kararına İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından yapılan itirazın neticesinde İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesince
18/3/2019 tarihinde itirazın kabulüne ve başvurucunun silahlı terör örgütüne
üye olma suçu dışında Anayasa'yı ihlal suçundan da tutuklanmasına karar
verilmiştir. Ayrıca 18/3/2019 tarihli tutuklama kararının UYAP'a işlenmediği ve
müdafi yokluğunda başvurucunun tutuklanmasına karar verildiği gerekçesiyle 12/4/2019
tarihinde müdafi eşliğinde beyanlarının alındığı ve İstanbul 15. Ağır Ceza
Mahkemesinin tutuklama müzekkerelerinden başvurucunun tahliyesine, sadece
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verildiği
anlaşılmıştır. Bireysel başvuru tarihinden yaklaşık bir ay sonra başvurucu
hakkında ayrıca yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul 5. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 2/11/2017 tarihli ve 2017/483 Sorgu sayılı kararı ile silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin birleştirme kararından sonra 24/5/2019
tarihinde yapılan değerlendirmede, başvurucunun her iki dosyadan da aynı suçtan
(silahlı terör örgütüne üye olma) tutuklu olduğu değerlendirilerek bu nedenle
12/4/2019 tarihli tutuklama müzekkeresinden tahliyesine karar verilmiştir.
Başvurucu hâlen İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/11/2017 tarihli ve
2017/483 Sorgu sayılı tutuklama müzekkeresine istinaden tutuklu olarak
yargılanmaktadır.
70. Başvurucunun başvuruya konu yaptığı İstanbul 3. Sulh
Ceza Hâkimliğinin 25/8/2016 tarihli kararından tahliye edildiği anlaşılmış ise
de anılan tahliye kararının aynı yargılamada iki tutuklama kararının varlığı
nedeniyle verildiği, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutukluluğunun devam ettiği, dosyanın ilk derece mahkemesi önünde derdest
olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla bireysel başvuruya konu suç bakımından
başvurucunun tutukluluğunun devam ettiği sonucuna varılmış ve 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açılması yolunun somut
olayın koşullarında bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gerekmediği
değerlendirilmiştir.
71. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
ii. Esas
Yönünden
(1) Genel
İlkeler
72. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan [GK],
2016/15637, 12/4/2018, §§ 190-200.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
73. Başvurucu, 2/8/2016 tarihinde gözaltına alınmış
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 25/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır.
Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucunun tutukluluk durumu
devam etmektedir. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tutukluluğu
devam eden başvurucunun suç isnadına bağlı tutulma süresi 4 yıl 6 ay 8 gündür.
74. 5271 sayılı Kanun'un 102. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin
en çok iki yıl olduğu belirlendikten sonra zorunlu hâllerde gerekçesi
gösterilerek bu sürenin uzatılabileceği belirtilmiştir. Kanun'da bu uzatma
süresinin toplam üç yılı geçemeyeceği ifade edilmiştir. Böylelikle uzatma
süreleri dâhil toplam tutukluluk süresi azami beş yıl olabilecektir (Hamit
Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 40). Bununla birlikte 15/8/2017 tarihli
ve 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname'nin 141. maddesiyle -1/2/2018 tarihli ve 7078 sayılı
Kanun'un 136. maddesiyle de aynen kabul edilerek yasalaşmıştır- anılan fıkraya
eklenen son cümle ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
İkinci Kitap, Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümü'nde
tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
kapsamına giren suçlarda uzatma süresinin beş yılı geçemeyeceği düzenlenmiştir.
Anılan suçlara ilişkin olarak kanun koyucu azami tutukluluk süresini 7 yıla
çıkarmıştır. Dolayısıyla bu tutukluluk bakımından kanunda öngörülen azami
tutukluluk süresinin aşıldığının kabulü mümkün değildir (Metin Güneş (2),
B. No: 2018/17593, 10/3/2020, § 34).
75. Başvurucu, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki
yapılanma olduğu bilinen FETÖ/PDY üyesi olduğu suçlaması ile İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştır.
Soruşturma mercileri bu örgütün Hrant Dink cinayetiyle de bağlantılı olduğuna
dair bazı olgular tespit etmişlerdir. Başvurucu da bu olayla ilgili soruşturma
kapsamında örgütsel ilişki çerçevesinde bazı eylemlerde bulunmakla
suçlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi tutuklamanın hukukiliği bağlamında yaptığı
incelemede başvurucu yönünden anılan örgütle bağlantılı suçlamalar için
kuvvetli suç belirtisinin mevcut olduğu sonucuna varmıştır. Başvurucunun isnat
edilen suç yönünden kuvvetli suç şüphesi altında olduğu sulh ceza hâkimlikleri
ve ağır ceza mahkemesi tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça
belirtilmiştir. Buna göre başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğun devamı
kararlarında atıf yapılan ve/veya soruşturma/kovuşturma dosyasında bulunduğu
ifade edilen delillerin içeriği dikkate alındığında tutukluluğun ön şartı olan
suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğuna ilişkin olarak anılan
kararların ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmiştir.
76. Öte yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza
mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan
tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamalar incelendiğinde
başvurucu hakkında dosyaya giren delillere, bu kapsamda kaçma şüphesine,
delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına, isnat edilen suçun 5271 sayılı
Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği
tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, suça göre tutuklama
tedbirinin ölçülü/orantılı olmasına, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz
kalacağına dayandığı görülmektedir.
77. Başvurucu, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen
askerî bir darbe teşebbüsünün akabinde teşebbüsün arkasında yer aldığı ileri
sürülen FETÖ/PDY terör örgütüne üye olma suçlamasıyla tutuklanmıştır. Bu
durumda başvurucu yönünden tutuklama nedenlerinin devam edip etmediğinin
değerlendirilmesinde FETÖ/PDY'nin özelliklerinden kaynaklanan etkenlerin yanı
sıra 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında ortaya çıkan koşulların da gözardı
edilmemesi gerekir.
78. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların
toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin
örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26), darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler
kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç
oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı
sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında
doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye mensubiyet nedeniyle
ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında
soruşturma/kovuşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve adli süreçlerin güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir
(Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §
271; Selçuk Özdemir, § 78).
79. Öte yandan bu durumun, doğrudan darbe teşebbüsü ile
bağlantılı olmasa dahi FETÖ/PDY ile bağlantılı diğer suçlara ilişkin soruşturma
ve kovuşturmalar için de geçerli olduğu söylenebilecektir. Zira FETÖ/PDY'nin
yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası
ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak
soruşturmaya/kovuşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt
dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk
Özdemir, §§ 78, 79).
80. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma sonunda başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan cezalandırılması istemiyle iki farklı soruşturma yürütülmüş ve kamu
davası açılmıştır. Başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen örgütün
özellikleri, bu örgütün yapılanmasının boyutu ve faaliyetlerinin niteliği, bu
türdeki soruşturmaların yürütülmesinin diğer soruşturmalara göre zorluğu da
dikkate alındığında soruşturmalardan birinin yaklaşık dokuz ayda, diğerinin ise
yaklaşık bir buçuk yılda tamamlandığı ve ardından kamu davası açıldığı
anlaşılmıştır. Yargılamayı yapan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucuya
atılı suç ile bağlantısı olduğu değerlendirilen yargılamalar yönünden birçok
defa birleştirme kararı verildiği, 78 sanıklı yargılamada düzenli aralıklarla
toplam 110 duruşma yapıldığı, bu duruşmalarda sanıkların, katılanların ve
tanıkların dinlendiği, diğer delillerin toplandığı görülmektedir. Bu itibarla
genel olarak soruşturmanın ve davanın yürütülmesinde savcılık ve derece
mahkemelerince hareketsiz kalınan bir dönem olmadığı gibi yargılamada
özensizlik gösterildiği de tespit edilmemiştir.
81. Başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin
kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin
belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması, soruşturma/kovuşturma
sürecinin zor ve karmaşık olması, soruşturma/kovuşturmanın yürütülmesinde bir
özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate alındığında yaklaşık 4 yıl 6 aylık
tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
82. Nitekim Anayasa Mahkemesi benzer nitelikteki
başvurulardan Ömer Köse (B. No: 2017/34237, 23/10/2019, § 76)
başvurusunda 5 yıl 2 ay 3 günlük tutukluluk süresinin, Metin Güneş (B.
No: 2018/17593, 10/3/2020, § 46) başvurusunda 4 yıl 11 aylık tutukluluk
süresinin ve Erkan Ünal (B. No: 2019/39894, 8/7/2020, § 53) başvurusunda
ise 5 yıl 11 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varmıştır.
83. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. İfade ve
Basın Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
84. Başvurucu, gazetecilik faaliyeti kapsamında kalan
eylemleri nedeniyle tutuklanmasının ifade ve basın özgürlüklerini ihlal
ettiğini iddia etmiştir.
85. Bakanlık görüşünde, başvurucunun ifade ve basın
özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu
belirtilmiştir.
86. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundakine benzer açıklamalarda bulunmuştur.
2. Değerlendirme
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
87. Başvurucun tutuklanmasına neden olan suçlama
olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren olaylarla ilgilidir. Bu itibarla
tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri üzerindeki etkisinin
incelenmesi, Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme
sırasında müdahalenin başta Anayasa'nın 13., 26. ve 28. maddeleri olmak üzere
diğer maddelerde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242).
b. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
88. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
c. Esas
Yönünden
89. Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve
basın özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma
hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken
öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi
aşıp aşmadığını değerlendirmekte; daha sonra tutuklamanın hukukiliğine ya da
tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak
diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem
Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; Hidayet
Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 111-117; Mehmet
Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 157-164; Günay Dağ
ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Mehmet
Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 105-116; Mustafa
Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 120-134; Kemal
Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal
Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan,
B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894,
2/1/2014, §§ 60-74).
90. Somut olayda başvurucunun tutuklanmasının hukuki
olmadığı iddiası incelendiğinde başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden
şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama
nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği
sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate
alındığında başvurucunun yalnızca ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemleri
nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı
bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
91. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. ve 28.
maddeleri bağlamındaki ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
92. Buna göre başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da bu hakka dair (26. ve 28.
maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin
olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin
olarak Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
3. Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına
alınan ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 10/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.