TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ASİYE KARAASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/36555)
|
|
Karar Tarihi: 10/2/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Asiye KARAASLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, düşük riski bulunmasına karşın gözaltında
gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 25/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu, eski hâkim olup 18/7/2016 tarihinde
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçu
isnadıyla gözaltına alınmıştır. Üç gün gözaltında kalan başvurucu, Büyükçekmece
Çocuk Şube Müdürlüğünün bekleme salonunda tutulmuştur.
11. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde Büyükçekmece Devlet
Hastanesine götürülmüş, burada saat 11.30 sıralarında düzenlenen Hasta Müşahade
Formu'na göre başvurucunun düşük tehlikesinin olduğu tespit edilmiştir.
12. Aynı gün Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi
tarafından düzenlenen adli muayene raporunda kasık ağrısı olan başvurucunun
kanamasının olmadığı, kanama olması hâlinde hastanede acil kontrol gerekeceği
ve kontrol amacıyla yatışının uygun olacağı, aksi durumda üç gün sonra kontrol
önerildiği, genel durumun iyi olduğu ve mevcut şartlarda yatış ve gözlem
gerekmediği belirtilmiştir.
13. Büyükçekmece Adliyesinde ifadesi alınan başvurucu,
hamile olması ve sağlık durumu gözetilerek 20/7/2016 tarihinde adli kontrol
şartıyla serbest bırakılmıştır.
14. Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi tarafından
28/7/2016 tarihinde düzenlenen raporda; başvurucunun 9 hafta 2 gün ile uyumlu,
tekil fetüs kalp aktivitesi izlenmeyen gebeliği olduğu, tıbbi tahliyesinin
gerektiği belirtilmiştir. Bunun üzerine 1/8/2016 tarihinde Kanuni Sultan
Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kalp atışı olmayan fetüs için kürtaj
yapılmıştır.
15. Başvurucu 21/12/2016 tarihinde, gözaltına alındığı
tarihte gebe olduğunu, düzenli olarak vurulması gereken iğneler bulunduğunu,
bunların uygulanması için her gün hastaneye götürüldüğünü, araba yolculukları
ve gözaltındaki tutma koşulları nedeniyle gebeliğinin riske girdiğini, yapılan
muayenelerde düşük riski tespit edilmiş ve yatak istirahati önerilmiş olmasına
karşın açığa alınan hâkim ve savcılarla ilgili talimat nedeniyle yatış
yapamayacağının kendisine söylendiğini, gebelik için uygun olmayan gözaltı
şartlarında sandalye üzerinde beklediğini veya sandalyeleri birleştirerek
uzanmak zorunda kaldığını, bu koşullarda bulunmaması gerektiğini doktorlara
söylemesine rağmen kendisine rapor verilmediğini, gözaltında ve sonrasında
yaşadıklarından dolayı bebeğinin kalp atışlarının durduğunu belirterek emniyet
görevlileri ve muayene eden doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
16. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
13/1/2017 tarihinde, başvurucunun gözaltına alındıktan sonra nezarethanede
değil Büyükçekmece Çocuk Büro Amirliğinin bekleme odasında tutulduğu, mevcut
rahatsızlığı sebebiyle başvurucunun isteği üzerine gerek Büyükçekmece Devlet
Hastanesine gerekse Özel Medilife Hastanesine başvurusunun sağlandığı,
kendisine tıbbi destek verildiği, reçete ve ilaçlarının temin edildiği, başvurucunun
şikâyetçi olduğu görevlilerin ve kurumların başvurucuya yönelik olarak kasten
işledikleri bir suç ve suç unsurunun tespit edilemediği gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
17. Bakırköy 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/9/2017 tarihli
kararıyla başvurucunun itirazı reddedilmiştir. Söz konusu karar başvurucuya
25/9/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 25/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 18/7/2019 tarihli
kararıyla başvurucu hakkında üzerine atılı FETÖ/PDY'ye üye olma ve anayasal
düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarını işlediğine dair kamu davası
açılmasını gerektirir nitelikte delil elde edilemediği gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun "Gözaltı" kenar başlıklı 91. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"(1) Yukarıdaki maddeye göre
yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın
tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir...
(2) Gözaltına alma, bu tedbirin
soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini
gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır.
(3) Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin
toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet
savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün
süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması
emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir."
21. 5271 sayılı Kanun’un "Gözaltı İşlemlerinin
Denetimi" kenar başlıklı 92. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Cumhuriyet başsavcıları veya
görevlendirecekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevlerinin gereği olarak,
gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma
odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini,
gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetler; sonucunu
Nezarethaneye Alınanlar Defterine kaydederler."
22. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma
Yönetmeliği’nin 4., 9., 25. ve 26. maddelerinin ilgili kısmı şöyledir:
"Madde 4 - …
Gözaltına alma: Kanunun verdiği yetkiye göre,
yakalanan kişinin hakkındaki işlemlerin tamamlanması amacıyla, yetkili hâkim
önüne çıkarılmasına veya serbest bırakılmasına kadar kanunî süre içinde
sağlığına zarar vermeyecek şekilde özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanıp
alıkonulmasını,
…
ifade eder.
...
Madde 9 – ...
Gözaltına alınanlardan herhangi bir
nedenle sağlık durumu bozulanlar ile sağlık durumundan şüphe edilenler, derhâl
hekim kontrolünden geçirilerek gerekiyorsa tedavileri yaptırılır. Bu durumdaki
kişilerden kronik bir rahatsızlığı olanların, istekleri hâlinde varsa kendi
hekimi nezaretinde resmî hekim tarafından muayene ve tedavi edilmeleri
sağlanır.
...
Madde 25 - Nezarethaneler en az 7
metrekare genişliğinde, 2,5 metre yüksekliğinde ve duvarlar arasında en az 2
metre mesafe olacak şekilde düzenlenir. Yeterli doğal ışıklandırma ve
havalandırma imkânları sağlanır. Ancak, şüpheli sayısının çokluğu sebebiyle
nezarethane imkânlarının yetersiz olması durumunda, nezarethaneler için
öngörülen fizikî şartlara sahip başka yerler de kullanılabilir.
Nezarethanelerde gözaltına alınan
kişilerin yatmaları ve oturmaları için yeteri kadar sabit ve dayanıklı oturma
yerleri bulundurulur.
Mevsim ve gözaltı yerlerinin maddî
şartları da dikkate alınarak, geceyi gözaltında geçirecek şahıslar için yeterli
miktarda battaniye ve yatak temin edilir.
Tuvalet, banyo ve temizlik
ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli tedbirler alınır.
Nezarethane girişine, onaylanmış
nezarethane talimatı asılır.
İç ve dış emniyeti sağlanmış, özel
surette hazırlanmış, teknik donanımlı, bağımsız yerlerin ifade alma odası
olarak kullanılmasına özen gösterilir.
Mevcut nezarethane ve ifade alma
odalarının standartlara uygun hâle getirilmesi bütçe imkânları çerçevesinde
sağlanır.”
...
Madde 26 – Nezarethane ve ifade alma
odalarının standartlara uygunluğunu sağlamak amacı ile kolluk kuvvetlerinin
yetkili birimleri tarafından denetleme yapılır.
Cumhuriyet başsavcıları veya
görevlendirecekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevlerinin gereği olarak,
gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma
odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini,
gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetler; sonucunu
Nezarethaneye Alınanların Kaydına Ait Deftere kaydederler.
Yetkili ve görevli mercilerin mevzuatta
öngörülen denetim yetkileri saklıdır."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu; gözaltında maruz kaldığı koşullar ile
düşük tehlikesinin tespit edilmesine karşın önlem alınmayarak bebeğini
kaybetmesine sebebiyet verilmesi nedeniyle yaşam hakkı, maddi ve manevi
varlığın korunması hakkı, kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı, kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, ayrımcılık yasağı ve etkili başvuru hakkının
ihlal edildiğini sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde; başvurucunun gözaltına alındığı
ilk günden beri gebeliği sebebiyle kullanması zorunlu olan ilaç ve iğnelerin
temin edilerek sağlık görevlileri tarafından tatbikinin sağlandığı, ağrısı
olduğu yönündeki şikâyetleri sebebiyle emniyet görevlileri tarafından aynı gün
içinde birden fazla kez hastaneye götürüldüğü ve gerekli muayenelerin
yaptırıldığı, başvurucu hakkında düzenlenen raporlarda yatarak tedavi olmasına
gerek görülmediğinin belirtildiği, gebe olduğu gözönünde bulundurularak
nezarethane koşullarında değil gözaltı süresi boyunca Çocuk Şube Amirliğinin
bekleme odasında tutulduğu, somut olayın özellikleri dikkate alınarak asgari eşiğin
aşılıp aşılmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık,
etkili soruşturma yürütülmediğine ilişkin iddia yönünden ise başvurucunun
iddiasının savunulabilir bir iddia kriterini taşımadığı yönünde görüş
bildirmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında düşük
riski tespit edilmesine karşın yatak ve istirahat imkanı tanınmadığını, bekleme
odasında tutulduğuna ilişkin Bakanlık cevabının bunun en büyük delili olduğunu
beyan etmiş; ayrıca bireysel başvuru dilekçesindeki beyanlarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
27. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
28. Anayasa'nın "Devletin temel amaç ve
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, Türk
milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti
ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16).
30. Anayasa Mahkemesi daha önce Zeki Kartal (B.
No: 2013/2803, 21/1/2016) kararında ceninin yaşam hakkına ilişkin hukuki durumu
değerlendirmiştir. Bu kararda ceninin yaşam hakkı süjesi olduğu konusunda
olumlu veya olumsuz bir sonuca varılmamıştır. Bununla birlikte tıbbi ve hukuki
durumu dikkate alındığında ceninin annenin vücut bütünlüğünden ayrı
düşünülemeyeceği kuşkusuzdur. Annenin sağlığını ve vücut bütünlüğünü koruyan
hükümler dolaylı olarak cenini de korumaktadır (Zeki Kartal, § 77).
Mevcut dosyadaki ihlal iddiaları başvurucunun düşük riski bulunmasına karşın
gözaltında maruz bırakıldığı koşullar ile önlem alınmayarak bebeğini kaybetmesine
sebebiyet verilmesine ilişkindir. Anılan iddiaların tamamının kötü muamele
yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
32. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Maddenin üçüncü
fıkrasında; kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı
düzenlenmiştir. Anılan fıkrayla özel olarak insan onurunun korunması
amaçlanmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §
80).
33. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ile Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi istisna öngörmemekte; işkence,
insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak
mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa'nın
15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka
bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme'nin
15. maddesi kapsamında da benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına
ilişkin herhangi bir istisna öngörülmemiştir (Ali Rıza Özer ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 74).
34. Ancak bir ceza veya muamelenin insanlık dışı
ya da aşağılayıcı olarak nitelendirilebilmesi için belirli bir yasal
muamele veya ceza ile bağlantılı ızdırap veya aşağılamanın kaçınılmaz
unsurlarının ötesine geçmesi gerekmektedir (Cem Özen, B. No: 2014/1328,
29/9/2016, § 55).
35. Anayasa’nın 17. maddesi özgürlüğünden yoksun
bırakılan kişinin içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde
olmasını da koruma altına almaktadır. Tutma yöntemi ve bu süreçteki
davranışların, kişileri özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan
kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma
sokmaması gerekir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 39). Bu
çerçevede bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul
edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).
36. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, söz konusu
kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya
muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini
yüklemektedir. Dolayısıyla yetkililerce bilinen ya da bilinmesi gereken bir
kötü muamelenin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirlerin alınmaması
durumunda devletin sorumluluğu ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 82).
37. Bu çerçevede özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilere
devletin gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu
yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin
yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma, ağır
veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmiş olması, belirtilen
sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış
olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın
kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele
düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede
kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da
dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016,
§ 44).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
38. İncelemeye konu olayda başvurucu, gözaltına
alındığında yaklaşık üç aylık gebedir. Başvurucunun gözaltına alındığı sırada
düşük riski bulunduğuna ilişkin bir iddiası ya da bu konuda sunduğu bir rapor
bulunmamaktadır. Başvurucu gözaltına alındıktan sonra gerek tutulduğu koşullar
gerek reçeteli iğnesinin uygulanması için hastaneye götürülüp getirilmesi
sırasında gebeliğinin riske girdiğini ileri sürmektedir. Başvurucu serbest
bırakıldıktan sekiz gün sonra hakkında düzenlenen raporda bebeğin kalp atışının
bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
39. Başvurucunun gözaltında tutulma süresi üç gün olup
nezarethane koşullarında tutulmamış, gebelik durumu gözetilerek emniyet
müdürlüğünün bekleme salonunda tutulmuştur.
40. Başvurucunun üç günlük gözaltı süresince sağlık
hizmetlerine erişiminin sağlandığı ve reçetelerinin temin edildiği
anlaşılmaktadır. Sağlık kuruluşu tarafından düzenlenen 19/7/2016 tarihli
raporda üç gün sonra kontrol önerilmiş, mevcut koşullarda başvurucunun
hastaneye yatışının gerekli olmadığı belirtilmiştir. Başvurucu her ne kadar
sağlık personelinin hastaneye yatış yapılmaması yönünde talimat alması
nedeniyle yatış önermediğini ileri sürmekte ise de bu iddiasını destekleyen bir
veri bulunmaktadır.
41. Başvurucu, raporun alınmasından bir gün sonra gebelik
durumu da gözetilerek 20/7/2016 tarihinde serbest bırakılmıştır. Serbest
bırakılmasının akabinde üç gün sonrası için önerilen kontrol muayenesine gidip
gitmediği yönünde başvurucu bilgi sunmamıştır. Başvurucunun bebeğinin kalp
atışının ne zaman durduğu net olmamakla birlikte buna ilişkin tespitin
başvurucu serbest bırakıldıktan sekiz gün sonra yapılmış olması karşısında
yaşanan kayıp ile gözaltı koşulları arasında bağlantı kurulmasının zorlaştığı
söylenebilecektir.
42. Tüm bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde
başvurucunun özel tıbbi durumu dikkate alınarak gözaltında tutma koşullarının
belirlendiği ve üç gün sonunda yine gebelik durumu gözetilerek serbest
bırakıldığı, gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğünün yerine getirildiği,
başvurucunun maruz kaldığı koşulların özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu
olan kaçınılmaz elem seviyesinin ötesine geçmediği sonucuna ulaşılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edilmediği
sonucuna varılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 10/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.