TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NURİ BATTALOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/36644)
|
|
Karar Tarihi: 28/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Kamber Ozan TUTAL
|
Başvurucu
|
:
|
Nuri BATTALOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa Hakan BATTALOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşıma ruhsatının iptal edilmesi sonucu silahlara el
konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Emekli hâkim olan başvurucu 1947 doğumlu olup Kırıkkale'de
ikamet etmektedir.
9. Başvurucuya ait taşıma ruhsatlı 76136301 ve BB70919 seri
numaralı iki adet silah ile 14/8/2004 tarihinde bir düğün yerinde havaya ateş
edildiği iddiasıyla başvurucu ve başvurucunun oğlu hakkında ceza soruşturması
başlatılmıştır. Ceza soruşturması aşamasında bahsi geçen silahlar adli emanete
alınmıştır.
10. Sulakyurt Cumhuriyet Başsavcılığının 9/9/2005 tarihli
iddianamesiyle; başvurucunun 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu'nun 170. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca, oğlunun
ise 5237 sayılı Kanun'un 170. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi ve
10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanun'un 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca diğer
şüphelilerle birlikte cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır.
11. Sulakyurt Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 18/4/2007 tarihli
kararı ile, silahların başvurucu tarafından olayda kullanıldığı ve başvurucunun
bu silahları oğluna rızasıyla verdiği hususlarında delil elde edilemediğini
belirterek mahkûmiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden
başvurucunun beraatine, başvurucunun oğlunun ise atılı suçlardan
cezalandırılması ile cezaların ertelenmesine hükmetmiştir. Mahkeme, geçerli
belgenin ibrazı hâlinde silahların başvurucuya teslimine karar vermiştir.
12. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesi,
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun, hükümden sonra
yürürlüğe giren 23/1/2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesiyle
değişik231. maddesindeki koşulların varlığı hâlinde hükmün açıklanmasının geri
bırakılması (HAGB) yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması için sair
yönleri incelenmeksizin hükmün bozulmasına 4/6/2009 tarihinde karar vermiştir.
13. Mahkeme bozma kararına uyarak 24/2/2010 tarihinde
başvurucunun oğlu ve diğer sanıklar hakkında HAGB kararı vermiştir. Kararda,
iki silahın başvurucuya iadesine ilişkin olarak bir önceki karardaki hüküm
tekrarlanmıştır. Sanıkların, HAGB kararına karşı yaptıkları itiraz bir üst
mahkemece 12/4/2010 tarihinde reddedilmiştir.
14. Kırıkkale Valiliğinin (Valilik) 14/2/2012 tarihli ve 1121
sayılı işlemi ile başvurucuya ait 76136301 ve BB70919 seri numaralı silahlar
ile birlikte yine başvurucuya ait D511260 seri numaralı silah olmak üzere üç
adet silah hakkında geçici elkoyma kararı verilmiştir. Söz konusu işlemde
1/6/1991 tarihli ve 20888 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) 16. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (b) bendi ile aynı maddenin (4) numaralı fıkrası
gereğince başvurucunun oğlu hakkında verilen HAGB kararına ilişkin süre sonuna
kadar söz konusu silahların emanete alınacağı ve kamu davasının düşürülmesine
dair kararın ibrazı hâlinde başvurucunun silah ruhsat işlemlerinin yürürlükteki
mevzuat hükümlerine göre değerlendirileceği belirtilmiştir. Silahlar Emniyet
Müdürlüğü emanetine teslim edilmiştir.
15. Başvurucu işlemin iptali ve silahların iadesi için dava
açarak ceza davasından beraat ettiğini, mahkeme kararı ile silahların iade
edildiğini, ayrıca elkoymaya konu D511260 seri numaralı silahı olaydan üç yıl
sonra satın aldığını belirtmiştir. Kırıkkale İdare Mahkemesi 14/9/2012
tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... davacıya ait silahlar ile suç
işleyen davacının oğlu hakkında verilen cezalarla ilgili olarak hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de; beş yıllık denetim
süresi içerisinde ilgilinin kasten işlenebilen bir suç işlemesi halinde,
verilen hükmün açıklanabilecek olduğu dolayısıyla da davacıya ait silahları
kullandığından bahisle ceza alan davacının oğlu hakkındaki denetimin devam
ettiği açık olduğundan davacıya ait ruhsatlı üç adet silahın (Hükmün
Açıklanmasının Geri Bırakılması sonrasındaki beş yıllık denetim süresi
doluncaya kadar) geçici olarak emanete alınmasına ilişkin işlemde hukuka
aykırılık bulunmamaktadır."
16. Başvurucu kararı temyiz etmiştir. Danıştay Onbeşinci Dairesi
11/6/2013 tarihinde hükmün değişik gerekçeyle onanmasına karar vermiş ve
20/2/2014 tarihinde karar düzeltme talebini de reddetmiştir. Onama kararının
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...davacının oğlunun davacıya ait
silahlarla; ruhsatsız silah taşımak ve korku, kaygı veya panik yaratabilecek
tarzda silahla ateş etmek suçlarını işlediği ve cezalandırıldığı, dolayısıyla
davacının silahının muhafazasındaki ihmal ve kusuru neticesi başkaları
tarafından bir suç işlenmesine neden olduğu açık olduğundan, hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi, davacının oğlu hakkındaki
mahkumiyet kararı davacıya ait silah ruhsatlarının iptalini
gerektirmektedir."
17. Başvurucunun oğlu, beş yıllık sürenin dolduğunu belirterek
hakkındaki HAGB kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Kırıkkale Ağır Ceza
Mahkemesi, denetim süresi içerisinde hiçbir suç işlenmediği gerekçesiyle 5271
sayılı Kanun'un 231. maddesinin (10) numaralı fıkrası uyarınca açıklanması geri
bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşmesine 9/6/2015 tarihinde
kesin olarak karar vermiştir.
18. Başvurucu, HAGB kararının ortadan kaldırılarak ceza
davasının düşmesi üzerine, emanetteki üç silahın iadesini Valilikten talep
etmiştir. Başvurucunun talebi 11/5/2016 tarihli ve 62709/1149 sayılı işlemle reddedilmiştir.
Söz konusu işlemde, Yönetmelik'in 16. maddesinin (b) bendi gereğince Valiliğin
13/2/2012 tarihli Oluru ile üç silahın ruhsatının iptal edildiği ve buna karşı
açılan iptal davasının temyiz incelemesinden de geçerek reddedildiği,
dolayısıyla silahların iade edilmeyeceği belirtilerek silahların altı ay
içerisinde silah taşımaya veya bulundurmaya hak kazanan kişilere devredilmesi
gerektiği ifade edilmiştir.
19. Başvurucu bu karara karşı, yürütmenin de durdurulmasını
talep ederek iptal davası açmıştır. Kırıkkale İdare Mahkemesi 30/11/2016
tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...davacının oğlunun davacıya ait
silahlarla; ruhsatsız silah taşımak ve korku, kaygı veya panik yaratabilecek
tarzda silahla ateş etmek suçlarını işlediği ve cezalandırıldığı, dolayısıyla
davacının silahının muhafazasındaki ihmal ve kusuru neticesi başkaları
tarafından bir suç işlenmesine neden olduğu açık olduğundan, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ve davacı tarafından bu süre
içerisinde hiç bir suç işlemediği gerekçesiyle davanın düşmesine karar verilmiş
olsa bile davacının oğlu hakkındaki mahkumiyet kararı davacıya ait silah
ruhsatlarının iptalini gerektirmektedir.
Nitekim Danıştay 15.Dairesi E:2012/12390, K:2013/4296
sayılı benzer kararında davacının denetim süresi içerisinde olup olmadığına
veya bu süreyi geçirip geçirmediğine bakmaksızın; başkasının suç işlemesine
sebep olduğu gerekçesiyle mahkeme tarafından davanın reddi yolunda verilen
kararın gerekçesini bahsedilen gerekçeyle düzelterek onamıştır."
20. Bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu da Ankara Bölge
İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesi tarafından 13/4/2017 tarihinde kesin
olarak reddedilmiştir.
21. Nihai karar 4/5/2017 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
22. Başvurucu vekili 30/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“(5) Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlâlin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi
içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde
ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme,
öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek
talebi kabul veya reddeder.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 28/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; hakkındaki ceza yargılaması sonucunda beraat
etmesine ve silahların iadesine hükmedilmesine rağmen, mesleği gereğince
verilen taşıma ruhsatının haksız olarak iptal edilmesiyle silahlarına
elkonulduğunu, elkoymaya neden olayda ihmali veya kusurunun olmadığını, ayrıca
olaydan sonra satın aldığı üçüncü silaha da elkonulduğunu belirtmiştir. Başvurucu
silahlara usulsüz elkonulması nedeniyle emekli hâkim olarak kendini koruma
imkânını kaybettiğini ve mahkemenin iade kararının kamu makamlarınca
uygulanmadığını ifade ederek diğer haklarla birlikte mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
26. Öte yandan başvurucu vekili, başvurucunun geçirdiği bypass ameliyatı ve devam eden tedavi
nedeniyle süresinde başvuru yapılamadığını belirterek mazeretin kabul
edilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
27. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekir. Başvurucu mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir
mazereti nedeniyle süresi içinde başvurusunu yapamadığı takdirde mazeretinin
kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde ve mazeretini belgeleyen
delillerle birlikte bireysel başvuruda bulunabilir.
28. Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5)
numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı
mazeret hâllerinin haklı olup olmadığını olayın özelliklerini dikkate
alarak değerlendirmektedir (Yasin Yaman,
B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 21).
29. Temsilci veya avukat aracılığıyla yapılan bireysel
başvurularda, bu kişilerin haklı mazeretlerinin bulunması hâlinde mazeretin
kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde yapılan başvuruların süresinde
yapılmış olduğunun 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile
İçtüzük’ün 64. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği kabul edilmesi gerekir (Ramazan Sönmez, B. No: 2013/6325,
15/4/2014, § 22).
30. Somut olayda bireysel başvuru vekil aracılığıyla
yapılmıştır. Başvurucu vekili, nihai kararın tebliğinden iki gün sonra kalp
krizi geçiren müvekkilinin bypass ameliyatı olduğunu ve tedavi sürecinin devam
ettiğini belirtmiştir. Başvurucu vekili; epikriz formu, reçete, kardiyografi
raporu, biyokimya test sonuçları, laboratuvar sonuçları, radyoloji raporu ve
muayene ücret ödemesine ilişkin belgeler sunmuştur.
31. Derece mahkemelerindeki tüm yargılama sürecinde başvurucu
vekil ile temsil edilmiş, nihai karar başvurucunun vekiline tebliğ edilmiş,
bireysel başvuru da vekil aracılığıyla yapılmıştır. Başvurucu vekilinin
başvurunun süresinde yapılamamasına neden olduğunu iddia ettiği mazeretin
kendisi ile ilgisi olmayan, başvurucu ile ilgili bir mazeret olduğu
görülmektedir. Kaldı ki, mazerete dair sunulan belgeler incelendiğinde
başvurucunun 13/5/2017 tarihinde hastaneden taburcu edildiği anlaşılmaktadır.
Buna karşılık başvurucu taburcu edildikten sonra bireysel başvuru yapılmasına
engel olabilecek hâli gösterir nitelikte bir belge de sunulmamıştır.
32. Sonuç olarak, vekil aracılığıyla yapılan bireysel başvuruda
vekilin haklı mazereti dikkate alınsa da somut olayda vekilin ve taburcu
olmasından sonra başvurucunun bireysel başvuru yapmasına engel olabilecek bir
mazeretinin belgelendirilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda nihai kararın
başvurucu vekiline 4/5/2017 tarihinde tebliğ edilip bireysel başvurunun ise
30/10/2017 tarihinde yapılması karşında süre aşımı bulunduğu sonucuna
varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
28/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.