logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mahir Birgül [2.B.], B. No: 2017/37181, 13/10/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MAHİR BİRGÜL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/37181)

 

Karar Tarihi:13/10/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M.Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI

Başvurucu

:

Mahir BİRGÜL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda çıplak arama yapılması ve hukuka aykırı kuvvet kullanımı neticesinde yaralanma meydana gelmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlâl edildiğine ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/11/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

9. 1986 doğumlu olan başvurucu, hükümlü olarak ceza infaz kurumunda tutulmaktadır.

10. Başvurucu 21/11/2016 tarihinde Edirne F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Bandırma 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) nakledilmiştir. İnfaz Kurumuna alınırken başvurucunun üstü infaz görevlilerince aranmak istenmiştir.

11. Başvurucunun anlatımına göre infaz görevlilerinin kendisini çıplak olarak aramak istemeleri üzerine başvurucu, arama yapılmasına direnmiş; infaz görevlileri zor kullanarak başvurucunun kıyafetlerini çıkarmak suretiyle başvurucuyu aramış, bu esnada arama kabinine giren bir infaz görevlisi başvurucuyu darbederek yaralamıştır.

12. Aynı tarihte İnfaz Kurumu Hekimliği tarafından başvurucu hakkında sağlık raporu düzenlenmiştir. Alınan sağlık raporunda başvurucunun sağ bacağında yaklaşık 1 cm çapında morluk ile yüzünün sağ tarafında 1 cm çapında kızarıklık olduğu, yaralanmanın basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek düzeyde olduğu tespiti yer almaktadır.

13. Başvurucu 23/11/2016 tarihli dilekçesiyle işkence suçunu işledikleri iddiasıyla infaz görevlileri hakkında Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) şikâyette bulunmuştur.

14. Savcılıkça soruşturma başlatılarak başvurucunun şikâyet ve delilleri tespit edilmiştir. Başvurucunun Savcılıkça alınan ifadesi şöyledir:

"Olay günü biz Edirne F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'ndan ring aracıyla herhangi bir yere uğramaksızın kuruma geldiğimiz halde kurum girişinde arama odasına alındım. İKM'ler [infaz koruma memurları] çıplak arama dayattılar, buna karşı olduğumu, uygulamanın insanlık onuruna aykırı olduğunu gerekirse slogan atacağımı söyledim ancak kıfayetlerimi çıkartacaklarını söylediler. Ben engel olmadım kıyafetlerimi çıkartıp arama gerçekleştirdiler. Odadaki 2 İKM memurunun bana karşı bir eylemi olmadı. Ben slogan atarken bu sırada kabine giren [E.] isimli İKM doğrudan gelip bana yumruk attı, [E.nin] eylemine devam etmesine diğer iki İKM engelledi. Bu şekilde arama gerçekleştirildi, ben ideolojik olarak çıplak aramaya karşıyım, bu şekilde bana çıplak arama yapan 2 infaz koruma memuru ile bana yumruk atan [E.] isimli İKM'den şikayetçiyim."

15. Başvurucunun kendisini darbettiğini iddia ettiği infaz görevlisi E.A.nın şüpheli olarak savunması Savcılık tarafından alınmıştır. Üzerine atılı suçlamayı kabul etmeyen E.A.nın savunması şöyledir:

"Olay günü Edirne ilinden sevk gelen pkk terör örgütü üyesi hükümlülerin kuruma kabulleri esnasında İKM'lerin başındaydım ve üst aramalarına da katılıyordum. Gelen hükümlüleri sırayla ring aracından indirip kimlik kontrolleri yapıldıktan sonra, kuruma kabulü için üst araması yapılmak üzere arama kabine alıyorduk ve üst aramalarını yaptıktan sonra bir diğer hükümlüye geçiyorduk. Hükümlülerin iddia ettikleri gibi üst aramalarını yaptıkları esnada ne ben nede diğer görevli arkadaşlar darp eylemlerinde bulunmadı. Hatta sevk sırasında Türkçe bilmeyen bir hükümlü için bizzat Kürtçe bilen bir İKM bulundurdum ve işlemlerde sıkıntı yaşamasını önledim. Olay günü asıl sıkıntı hükümlülerin üst aramasını yaptırmak istememeleri ve çıplak arama olarak kabul etmeleri sebebiyle bize arama yaptırmamak için direnmeleri yüzünden olmuştur, üst araması sırasında kıyafetlerini çıkarmayan hükümlülerin, zor kullanma yetkimize göre önce üst kısım ardından alt kısım olarak kıyafetlerini çıkarıp aramalarını yaparız, ancak tamamen çıplak şekilde değil, üstlerinde iç çamaşırları ve atletleri kalacak şekilde yapmaktayız, kuruma kabullerde yaptığımız arama tüzük ve yönetmelikler gereğidir. Ben ve İKM arkadaşlar görevimizi yaptık, zor kullanma yetkimizi aşmadık."

16. Başvurucu dışında üst araması yapılan diğer yirmi beş hükümlü ve tutuklu da Savcılık tarafından soruşturmaya dâhil edilerek bu kişilerin şikâyetleri tespit edilmiştir. Şikâyetçiler genel olarak çıplak aramadan şikâyet etmiş ancak aramanın ayrıntılarını dile getirmemişlerdir. Şikâyetçilerin çoğu darbedildiğini iddia etmiş, diğerleri ise darp olayının yaşanmadığını beyan etmiştir.

17. Savcılık, olay günü arama sırasında görevli olan yirmi altı infaz görevlisinin -E.A. dışındaki- kimliklerini tespit ederek bu kişileri soruşturmaya dâhil etmiş ve şüpheli olarak beyanlarını almıştır. Şüpheli infaz görevlileri genel olarak suçlamayı kabul etmemişlerdir. Görevlilerden bir kısmı arama öncesi, bir kısmı arama kabininde, bir kısmı ise arama sonrasında görevlendirildiklerini belirtmiş; hükümlü ve tutuklulardan bir bölümünün devamlı slogan atarak infaz görevlilerini kışkırtmaya çalıştığını ifade etmişlerdir. Arama kabininde görevli olanlar, mahkûmların ilk önce ayakkabısının, daha sonra üst kıyafetinin çıkartılarak arama yapıldığını, mahkûmların üst kıyafetlerini giydikten sonra bu kez alt kıyafetlerinin -çoğunlukla pantolon- çıkartılarak aramanın tamamlandığını, alt kıyafetlerini giymelerinin ardından odalarına götürüldüklerini beyan etmiş, arama sırasında üst ve alt iç çamaşırlarının kesinlikle çıkarılmadığını, çıplak aramanın yapılmadığını ifade etmişlerdir. Şüpheli görevliler ayrıca aramaya direnen kişilerin kollarından tutulmak suretiyle kıyafetlerinin zorla çıkarıldığını, zor kullanma esnasında yaralama eyleminin gerçekleşmediğini, mevzuata uygun arama yapıldığını ileri sürmüşlerdir.

18. İnfaz Kurumunda şikâyete konu aramanın yapıldığı alanları gösteren kamera görüntüleri soruşturma makamınca celbedilerek görüntüler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Görüntülerde ses kaydı olmadığı belirtilen 13/3/2017 tarihli CD Tutanağı'na göre, toplam 13 saat 34 dakika 30 saniyeden oluşan görüntüler üzerinde yapılan inceleme sonucunda slogan attıkları değerlendirilen üç hükümlünün ağızları kapatılması ve bu kişilerin olay yerinden uzaklaştırılması suretiyle infaz görevlilerince yapılan müdahale dışında herhangi bir eylem tespit edilmediği açıklanmıştır. Görüntülerde ayrıca hükümlü veya tutukluların darp edildiğine ilişkin bir durumun gözlemlenmediği belirtilmiştir.

19. Savcılıkça 19/7/2017 tarihinde infaz görevlileri hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheli İnfaz koruma memurlarının kurumun güvenligi, düzeni ve disiplininden sorumlu oldukları, mağdur/müştekilerin kurum kabulünde yapılan aramalarının Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 46. ve 129. Maddeleri kapsamında şüphelilerin görevleri dahilinde bulunduğu, görevleri sırasında yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif fiziki direnme gibi olayların varlığı halinde aynı tüzüğün 22/8. Maddesi uyarınca zor kullanma yetkilerinin olduğu, müştekilerin alınan adli muayene raporları nazara alındığında, görevi kötüye kullanma ve zor kullanma yetkisinin kullanılmasında sınırın aşılması suçlarının yasal unsurları itibariyle oluşmadığı, diğer taraftan şüphelilerin üzerlerine atılı hakaret suçuna ilişkin olarak, müştekilerin kamu tanıklarının anlatımı ve sair delillerle desteklenmeyen soyut iddiaları haricinde, şüpheli görevliler hakkında kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte, her türlü şüpheden uzak ve somut delillerin elde edilemediği tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmakla;

Şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına, "

20. Başvurucunun Savcılık kararına itirazı kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle Bandırma Sulh Ceza Hâkimliğinin 27/9/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. İtirazın reddi kararı, başvurucuya 31/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

21. Başvurucu 1/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

22. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

 (3) Kasten yaralama suçunun;

...

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

...

İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."

23. 5237 sayılı Kanun’un “Görevi yaptırmamak için direnme” kenar başlıklı 258. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

24. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Kuruma alınma ve kayıt işlemleri” başlıklı 21. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

" Haklarında kesinleşmiş hapis cezasını içeren mahkûmiyet ve ödenmeyen adlî para cezalarının hapse çevrilmesine ilişkin karar bulunanlar, Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emriyle ceza infaz kurumuna gönderilirler. Üstleri ve eşyaları arandıktan sonra kabul odalarına konulur..."

25. 5275 sayılı Kanun'un “Kurumların iç güvenliği” kenar başlıklı 33. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Kurumların iç güvenliği, Adalet Bakanlığına bağlı infaz ve koruma görevlileri tarafından sağlanır. İç güvenlik görevlileri, gerektiğinde dış güvenlik görevlileri ile işbirliği yapar.”

26. 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü) "Arama, güvenlik tatbikatı ve sayım" kenar başlıklı 46. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

 (2) Hükümlünün üzerinde, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum en üst amirinin gerekli görmesi hâlinde, çıplak olarak veya beden çukurlarında aşağıda belirtilen usullere göre arama yapılabilir.

a) Çıplak arama, hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde ve kimsenin görmemesini sağlayacak tedbirler alınarak gerçekleştirilir,

b) Arama sırasında önce bedenin üst kısmındaki giysiler çıkarttırılır, bedenin alt kısmındaki giysiler üst kısmındaki giysiler giyildikten sonra çıkarttırılır. Bu giysiler de mutlaka aranır,

c) Çıplak arama sırasında bedene dokunulmaması için gerekli özen gösterilir. Aranan kişinin beden çukurlarında bir şeyin bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin bulunması hâlinde öncelikle, hükümlüden madde veya eşyanın kendisi tarafından çıkartılması istenir, aksi hâlde bunun zor kullanılarak gerçekleştirileceği bildirilir. Beden çukurlarındaki arama, cezaevi tabibi tarafından yerine getirilir,

d) Çıplak olarak arama, mümkün olan en kısa süre içinde bitirilir.

 (3) Beden ve üst aramaları aynı cinsiyetten güvenlik ve gözetim görevlileri tarafından yapılır.

...

 (9) Arama ve sayımlar sırasında insan onuruna saygı esastır."

27. İnfaz Tüzüğü'nün "Güvenlik ve gözetim servisi" başlıklı 22. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

"İnfaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memuru, kurumun güvenliğini bozan firara teşebbüs, isyan, rehin alma, saldırı, yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif fiziki direnme gibi olaylar ile 5237 sayılı Kanunun 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ortaya çıktığında kurum en üst amirinin izni ile zor kullanabilir. Acil hâllerde tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla izin alınmaksızın da zor kullanılabilir. Durumu derhâl en üst amire iletir. Zor kullanan personel gerekenden fazla kuvvet kullanamaz."

B. Uluslararası Hukuk

28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."

29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 3. maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamış; terörle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerin Sözleşme'yle yasaklandığını belirtmiştir. AİHM, kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi hiçbir istisnaya yer vermediği içtihatlarını da hatırlatmıştır (Selmouni/Fransa, B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119).

30. Öte yandan bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunun söylenebilmesi için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması beklenir ( Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007, §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).

31. AİHM, sağlıklı olarak gözaltına alınan bir kişinin serbest bırakıldığı sırada yaralanmış olması hâlinde bu yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda geçerli bir açıklama getirmenin devletin yükümlülüğünde olduğunu belirtmiştir (Selmouni/Fransa, § 87). AİHM aynı prensibin özgürlüklerinden yoksun olan ve ceza infaz kurumu yönetiminin kontrol ve sorumluluğunda bulunan, ceza infaz kurumunda tutulan kişiler için de uygulanacağını belirtmektedir. AİHM'e göre ceza infaz kurumundaki bir kişi üzerinde fiziksel güce başvurulması -bu kişinin kendi eylemi kesinlikle gerekli kılmadığı sürece- insan onuruna zarar verir ve prensip olarak Sözleşme'nin 3. maddesini ihlal eder (Satık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 31866/96, 10/10/2000, § 54).

32. AİHM, içtihatlarında çıplak arama konusunu da ele almakta; ceza infaz kurumu güvenliğini sağlamak, suç işlenmesini ya da düzenin bozulmasını engellemek amacıyla çıplak arama yapılmasının gerekli olabileceğini kabul etmektedir (Van Der Ven/Hollanda, § 60). Ancak somut olayın şartları açısından bu uygulamanın üzüntü ve aşağılama duygusunu artırabileceği, bu yönüyle kamu otoritelerinin hükümlü/tutukluların onurunu zedelemeyecek şekilde uygun davranmaları gerektiği değerlendirilmektedir (Van Der Ven/Hollanda, §§ 61, 62; Valašinas/Litvanya, B. No: 44558/98, 24/7/2001, § 117; Iwańczuk/Polonya, B. No: 25196/94, 15/11/2001, § 59; Frerot/Fransa, B. No: 70204/01, 12/6/2007, §§ 38-47; Pawel Pawlak/Polonya, B. No: 13421/03, 30/10/2012, § 141).

33. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya, § 131; Tepe/Türkiye, B. No: 31247/96, 21/12/2004, § 48). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

35. Başvurucu, ceza infaz kurumunda çıplak aramaya zorlanması ve infaz görevlisi tarafından darbedilmesine rağmen buna ilişkin şikâyetinin etkili soruşturulmayarak sorumluların cezalandırılmadığını iddia etmiş; kendisine direnme nedeniyle disiplin cezası verilmesine rağmen infaz görevlilerine ceza verilmediğini belirterek Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan işkence yasağı ile Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

36. Bakanlık görüşünde, ceza infaz kurumlarının güvenliğinin sağlanması amacıyla ilgili mevzuatta düzenlendiği yönteme uyularak arama yapılması halinde ihlâlin oluşmayacağı belirtilmiş, somut olayda usulüne uygun yapılan aramaya direnen başvurucuya direncinin kırılması amacıyla zor kullanma yetkisi kapsamında orantılı müdahalede bulunulduğu açıklanarak ayrıca bu olaya ilişkin tüm delillerin toplanması ve ona göre sonuca ulaşılması nedeniyle yürütülen soruşturmanın etkili olduğu ifade edilmiştir.

B. Değerlendirme

37. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

38. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri " kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının tamamının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Çıplak Aramaya İlişkin İhlal İddiası Yönünden

40. Çıplak arama yapılması hükümlü ve tutuklular açısından tek başına kötü muamele yasağını ihlal eden bir durum olarak değerlendirilemez. Nitekim bu tür bir aramayla ceza infaz kurumlarının güvenliğinin sağlanması, hükümlü ve tutukluların kurum içinde kendilerine, diğer hükümlü/tutuklara ve infaz koruma memurlarına zarar verecek veya suç oluşturacak uyuşturucu maddelerin, kesici ve delici aletlerin sokulmasının engellenmesi amaçlanmaktadır (Turan Günana (5), B. No: 2013/5545, 15/12/2015, §§ 64, 65).

41. 5275 sayılı Kanun'un 21. maddesi ceza infaz kurumlarına yerleştirilen hükümlü ve tutukluların kuruma giriş işlemleri esnasında üst aramalarının yapılacağını düzenlemiştir. İnfaz Tüzüğü'nün 46. maddesi de aramanın ayrıntılarını belirleyerek çıplak arama uygulamasının koşullarını ve uygulanma biçimini ortaya koymuştur.

42. Bununla birlikte çıplak arama usulü ve sıklığı kötü muamele yasağının ihlal edilmesine sebebiyet verebilir. Çıplak arama usulünün beraberinde getirdiği kaçınılmaz rahatsızlık seviyesini aşacak şekilde yapılan uygulamanın bireyin aşağılanması ya da küçük düşmesine sebebiyet vermesi hâlinde kötü muamele yasağının ihlal edilmesi sonucunu doğurabilecektir.

43. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23).

44. Anayasa Mahkemesince çıplak arama ile ilgili daha önce incelediği benzer başvurularda (Mehmet Bayraktar B.No: 2014/2316, 15/2/2017; Elif Kaya B.No: 2014/266, 6/4/2017), hükümlü veya tutukluların aynı cinsiyetten personel tarafından arandığı, çok sık arama yapılarak aramanın rencide etme uygulamasına dönüşmediği, başkalarının karşısında arama yapılmadığı gibi aramaya ilişkin somut uygulama koşulları irdelenerek bu kapsamdaki şikayetlerin açıkça dayanaktan yoksun olduğu değerlendirilmiştir.

45. Somut olayda başvurucu, çıplak arama yapılmasından şikâyetçi olmuştur. Ancak başvurucu; çıplak aramanın usulü, süresi veya uygulanmanın onurlarını zedeleyecek seviyeye ulaştığı yönünde ayrıntı dile getirmemiştir. Diğer taraftan infaz görevlileri, aramanın bireylerin iç çamaşırlarının çıkarılmayarak sadece üst kıyafetlerinin kısım kısım çıkarılarak tamamlandığını ifade etmişlerdir. Ayrıca aramanın arama kabinlerinin içinde yapıldığı kamera kayıtlarına yansımıştır. Dolayısıyla başvurucunun hemcinsi olan iki infaz görevlisi tarafından başka bir kişinin ya da kameranın bulunmadığı kapalı bir ortamda, üzerinde iç çamaşırı kalacak şekilde soyularak arandığı anlaşılmaktadır.

46. Bu durumda şikâyet konusu aramanın çıplak arama olarak nitelendirilmesi hususunda tereddüt bulunmakla birlikte başvurucunun çıplak olarak arandığı kabul edilse dahi başvuruya yansıyan olgulardan dolayı arama tedbirin başvurucuya uygulanışının aramanın beraberinde getirdiği rahatsızlık seviyesini aşacak şekilde olduğunun tespit edilmesi mümkün görünmemektedir. Sonuç olarak başvuru konusu aramanın kötü muamele yasağı bakımından aranan asgari eşik seviyesine ulaşmadığından bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Hukuka Aykırı Kuvvet Kullanımı İddiası Yönünden

48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan hukuka aykırı kuvvet kullanımı iddiası yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Kötü Muamele Yasağının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Genel İlkeler

49. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

50. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).

51. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).

52. Aynı şekilde bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır. Muamelenin heyecanın yükseldiği ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83).

53. Tutuklu ve hükümlüler ceza infaz kurumu yönetiminin sorumluluk ve kontrolüne tabidirler. Özgürlüklerinden yoksun bulunan bu kişilerin kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia etmeleri durumunda vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü devlete aittir (Serdar Avci, B. No: 2015/19474, 9/1/2020, § 56; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95; S.D. B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89-91).

54. Anayasa'nın 17. maddesi ceza infaz kurumunda güvenliği sağlamak, düzeni korumak ve suç işlenmesini önlemek için güç kullanımını yasaklamamaktadır. Ancak bu kapsamda sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir. Ayrıca kişinin kendi davranışından veya tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu neviden fiiller prensip olarak kötü muamele yasağını ihlal edecektir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

55. Başvurucu, nakledilerek getirildiği İnfaz Kurumuna giriş işlemleri sırasında çıplak arama yapılmak istenmesi nedeniyle direndiğini, bunun üzerine arama kabinine giren bir infaz görevlisinin yumruk vurmak suretiyle kendisini yaraladığını ifade etmiştir.

56. Giriş işlemleri kapsamında başvurucunun İnfaz Kurumu Hekimliğinde alınan raporunda sağ bacağında yaklaşık 1 cm'lik morluk ile yüzünde 1 cm'lik kızarıklık olduğu tespit edilmiştir.

57. Başvurucu, infaz görevlilerinin arama yapmasına direndiğini ve bu nedenle zor kullanıldığını kabul etmiştir. Diğer taraftan şüpheli infaz görevlileri, slogan atıp kışkırtıcı davranışları olması nedeniyle başvurucunun ağzını kapattıklarını ve zor kullanarak arama işlemini gerçekleştirdiklerini ifade etmiştir. İnfaz görevlilerinin bu ifadeleri kamera görüntüleriyle doğrulanmıştır.

58. Bu durumda başvurucunun aranmak istememesi nedeniyle direnmesi neticesinde zor kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kurum içinde disiplin ve güvenliğin sağlanmasına yönelik her türlü tedbirin alınması gerektiği konusunda şüphe yoktur. Başvurucunun İnfaz Kurumuna girerken üzerinde sakıncalı eşyaların bulunup bulunmadığının kontrolü açısından üzerindeki kıyafetler çıkarılarak yapılan arama yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere makul bir tedbir olarak değerlendirilmiştir. Başvurucunun söz konusu tedbire direnmesi nedeniyle somut olayda infaz görevlilerince zor kullanmasının bu bağlamda kaçınılmaz hâle geldiği anlaşılmaktadır.

59. Bu aşamadan sonra kötü muamele yasağının ihlâl edilmemesi bakımından kullanılan gücün orantılı olması şartı aranmaktadır. Aramaya direnen başvurucunun yaralanma şekli ve ağırlığı dikkate alındığında başvurucunun direncinin kırılması amacıyla kullanılan gücün orantısız olduğu sonucuna ulaşılması zor görünmektedir.

60. Her ne kadar başvurucu arama kabininde bir infaz görevlisinin kendisini hukuka aykırı kuvvet kullandığını soruşturma makamındaki ifadesinde dile getirmiş ise de soruşturma makamlarınca başvurucunun söz konusu iddiasını destekleyen yeterli delil olmadığı değerlendirilmiştir. Savcılıkça ulaşılan sonuçtan farklı düşünmeyi gerektiren bir delilin başvuru dosyasına yansımadığı dikkate alındığında infaz görevlilerinin zor kullanma dışında başvurucuya fiziksel müdahalelerini ortaya koyan bir olgunun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

61. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

b. Kötü Muamele Yasağının Usul Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Genel İlkeler

62. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

63. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde -Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, § 25).

64. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114). Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak, özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).

65. Yürütülecek ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma, cezalandırma hakkı veya tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 77).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

66. Başvurucu, infaz görevlilerinin kötü muamelesine maruz kalmasına rağmen ceza soruşturmasının etkili yürütülmediğinden şikâyet etmektedir.

67. Başvurucu hakkında olay günü İnfaz Kurumu Hekimliği tarafından sağlık raporu düzenlenerek başvurucunun yaralanması tespit edilmiştir. Başvurucunun şikâyeti üzerine infaz görevlileri hakkında derhâl ceza soruşturması başlatılarak şüphelilerin savunması tespit edilmiş, kamera görüntüleri temin edilerek bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Dolayısıyla Savcılık tarafından makul özenle delillerin toplandığı, olayın aydınlatılması bakımından ciddiyetle araştırma yapıldığı söylenebilmektedir.

68. Öte yandan başvurucu her ne kadar etkili soruşturma yapılmadığını ileri sürmekteyse de toplanması gerektiği hâlde Savcılıkça toplanmayan belirli somut bir delilden bahsetmemektedir. Hangi delilin şikâyet konusu olayı aydınlatıcı niteliğinin olup olmadığı hususunda soruşturma makamlarının tam takdir yetkilerinin bulunmasının yanı sıra şikâyetçiler tarafından ancak somut olarak bildirilen delillerin toplanılması hususundaki beklentileri meşru kabul edilebilecektir. Dolayısıyla başvuru konusu olayda, gerektiği hâlde Savcılıkça toplanmayan herhangi bir delilin varlığı başvurucu tarafından ortaya konulamamıştır.

69. Bir diğer husus, toplanan delillerin soruşturma ve yargı makamlarınca değerlendirilmesi ve soruşturmanın tamamlanma süresidir. Savcılık, infaz görevlileri hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiş; anılan karar itiraz üzerine Sulh Ceza Hâkimliğince incelenerek kararda sorun görülmemiştir.

70. Etkili soruşturmada yükümlülüğü, soruşturma makamlarınca ulaşılan sonucun delillerin nesnel analizine dayanmasını gerektirmekle birlikte devlete mutlaka üçüncü kişilerin yargılanmaları veya cezalandırmaları ödevini yüklememektedir. Bu bağlamda yukarıda kötü muamele yasağının maddi boyutu yönünden incelenmesi kısmında yapılan ayrıntılı değerlendirmeler doğrultusunda Savcılıkça elde edilen delillerin hukuki olarak yorumlanmasında Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında korunan hakkı zedeleyecek mahiyette bir değerlendirmenin yapılmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca on ay süren soruşturmanın makul sürede tamamlanmış olduğu değerlendirilmiştir.

71. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Çıplak aramaya ilişkin kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Hukuka aykırı güç kullanımına ilişkin kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin tahsilinin başvurucunun mağduriyetine neden olacağı anlaşıldığından 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Mahir Birgül [2.B.], B. No: 2017/37181, 13/10/2020, § …)
   
Başvuru Adı MAHİR BİRGÜL
Başvuru No 2017/37181
Başvuru Tarihi 1/11/2017
Karar Tarihi 13/10/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda çıplak arama yapılması ve hukuka aykırı kuvvet kullanımı neticesinde yaralanma meydana gelmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlâl edildiğine ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Çıplak/detaylı arama İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 86
258
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 21
33
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 46
22
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi