logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Resul Şahin [2.B.], B. No: 2017/39057, 13/10/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RESUL ŞAHİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/39057)

 

Karar Tarihi: 13/10/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M.Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Mustafa EKİM

Başvurucu

:

Resul ŞAHİN

Vekili

:

Av. Cafer YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltı sürecinde kolluğun fiziki saldırılarına maruz kalınması ve bu eylemlerle ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/12/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).

11. 1992 doğumlu olan başvurucu, jandarma astsubay olarak görev yapmaktayken darbe teşebbüsü sonrasında Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığınca (Savcılık) yürütülen bir soruşturma kapsamında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan 6/9/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. Başvurucu 6/9/2016-19/9/2016 tarihleri arasında gözaltında kalmıştır. Gözaltı giriş ve çıkışında başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporlarına göre başvurucunun vücudunda herhangi bir darp veya cebir bulgusuna rastlanmamıştır.

13. Başvurucu gözaltındayken 9/9/2016 tarihinde müdafii huzurunda ifadesini vermiştir.

14. 19/9/2016 tarihinde Afyonkarahisar Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir. Başvurucu hakkında açılan kamu davası sonucunda Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/12/2017 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verilmiş ve hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Başvurucu hakkındaki bu hüküm kesinleşmiştir. Başvurucu hükümle birlikte serbest bırakılmıştır.

15. Başvurucu müdafii tutukluluğa itiraz için vermiş olduğu 13/10/2016 tarihli dilekçesinde başvurucunun gözaltında işkence gördüğünden bahsetmiş ve tutukluluk hâlinin sona erdirilmesini talep etmiştir. Bu dilekçe içeriğinde toplanması gereken herhangi bir delilden söz edilmemiş ve ekinde herhangi bir belge sunulmamıştır. Bu dilekçeye istinaden ceza soruşturması başlatıldığına dair bir kayıt da mevcut değildir.

16. Başvurucu; gözaltına alındığı tarihten yaklaşık yedi ay sonra 31/5/2017 tarihinde Savcılığa suç duyurusunda bulunarak gözaltında tutulduğu sırada kolluk personeli tarafından darbedildiğini, hakaret ve tehditlere maruz kaldığını ileri sürmüştür. Savcılık bu dilekçeye istinaden soruşturma işlemlerine başlamıştır. Bununla birlikte başvurucu 17/8/2017 tarihinde aynı iddialarla bir kez daha suç duyurusunda bulunmuştur. Savcılık soruşturma dosyalarını birleştirerek tek dosya üzerinden soruşturmaya devam etmiştir.

17. Başvurucu şikayet dilekçelerinde özetle 6/9/2016 tarihinde gözaltına alındığını, gözaltındayken Terörle Mücadele Şubesinde görevli üç polis memuru ve bir başkomiser tarafından suçlamaları kabul etmesi için darbedildiğini, jopla dövüldüğünü, üstünün çıkarıldığını, cinsel uzuvlarına vurulduğunu, bu durumun kötü muamelede bulunan kişilerce telefonla kayıt altına alındığını, bu kişilerin tehdit ve hakaretlerine maruz kaldığını ileri sürmüştür.

18. Savcılıkça başvurucunun gözaltında tutulduğu nezarethane/kapalı spor salonundaki kamera kayıtlarının temini için 6/6/2017 tarihinde müzekkere yazılmıştır. Bu müzekkereye Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğü 7/6/2017 tarihli yazıyla cevap vermiştir. Söz konusu yazıda başvurucunun gözaltında bulunduğu İl Emniyet Müdürlüğü binasında bulunan nezarethane kamera kayıtlarının takip eden yedi gün içinde silinmiş olmasından ve kapalı spor salonunda kamera sistemi bulunmadığından kamera kayıtlarının temin edilemediği belirtilmiştir.

19. Soruşturma kapsamında Savcılıkça başvurucuya ait gözaltı giriş ve çıkış adli muayene raporları ile ifade ve sorgu tutanaklarının dosyaya dâhil edildiği görülmüştür. Başvurucunun müdafii huzurunda vermiş olduğu ifadede ve sorgusu sırasında kolluk tarafından kendisine kötü muamelede bulunulduğuna dair bir beyanının mevcut olmadığı anlaşılmıştır.

20. Savcılık, soruşturma sonucunda görevi kötüye kullanma ve işkence yapma suçlarından 20/9/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Savcılık ayrıca başvurucu hakkında iftira suçundan soruşturma yapılmak üzere dosyanın bir suretini Müracaat Savcılığına göndermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Müşteki Resul ŞAHİN'in gözaltına alındığı 06.09.2016 tarihinde iddia ettiği şekilde insanlık dışı hareketlere maruz kalması nedeniyle durumunu ifade aşamasında avukatına, rapor aldırılmak üzere götürüldüğü Afyonkarahisar Devlet Hastanesinde muayenesini yapan doktora, mevcutlu olarak getirildiği gün Cumhuriyet Başsavcılığımıza veya çıkartıldığı Sulh Ceza Hakimliğinde Hakime açıklamamış olması, bu durumu yaklaşık 9 ay sonra 31.05.2017 ve 17.08.2017 tarihlerinde şikayet konusu yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, alınan doktor raporlarında dar[p] cebir izine rastlanılmamış olması, yapılan araştırma ve inceleme sonucunda müştekinin iddialarının ciddi bulgu ve belgelere dayanmadığı, soyut iddiada kaldığı,

Resul Şahin'in FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgüt üyelerince insan haklarının ihlal edildiği propagandası yapılarak Devletimizi Uluslararası kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmak, Terör Örgütü soruşturmalarını sulandırmak ve Terörle Mücadele edilmesinin önüne geçmek için örgütsel faaliyetler çerçevesinde şikayetçi olduğu kanaatine Resul Şahin'in iddiaları hakkında KAMU ADINA KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,

..."

21. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, Afyonkarahisar Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 6/11/2017 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

22. Başvurucu 7/11/2017 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 5/12/2017 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

23. Başvurucu hakkında iftira suçundan açılan kamu davası inceleme tarihi itibarıyla Afyonkarahisar 4. Asliye Ceza Mahkemesinde devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

24. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar"

25. 5271 sayılı Kanun'un 172. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucu 9/9/2016 günü saat 03.00 sıralarında gözaltına alındığından tutuklanıp ceza infaz kurumuna konulduğu tarihe kadar sistematik olarak ileri derecede işkenceye maruz kaldığını ileri sürmüştür. Başvurucu; şüphelilerin ifadelerine ve bildirdiği tanıkların beyanlarına başvurulmaması nedeniyle şikâyetleri hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olmadığını iddia etmiştir.

28. Bakanlık görüşünde; başvurucunun tutuklandıktan dokuz ay sonra, özen yükümlülüğüne aykırı olarak suç duyurusunda bulunduğu, gözaltında bulunduğu sırada 9/9/2016 tarihinde avukatla görüşmesinin temin edilmesine, kolluk ifadesinin avukat eşliğinde alınmasına, Sulh Ceza Hâkimliği sorgusunun da avukat eşliğinde yapılmasına rağmen kötü muamele iddiasına ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadığı belirtilmiştir. Başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporları içeriğinde başvurucunun muayenesinde herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmadığı ifade edilmiş; meydana geldiği iddia edilen kötü muamele eylemine ilişkin iddiaların gerçekliğini ortaya çıkarabilecek soruşturma işleminin yerine getirildiği ancak herhangi bir emareye ulaşılamadığı, bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu görüşü bildirilmiştir.

29. Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurucu vekili;

i. Başvurucunun iftira suçundan yargılanmakta olduğu davada tanık sıfatıyla dinlenilen M.S., M.D. ve F.Ö.nün beyanlarını dosyaya sunmuştur. Söz konusu tanıklar işkence eylemini görmediklerini fakat başvurucudan polisler tarafından darbedildiğini öğrendiklerini ve ifade sonrası başvurucunun yüzünün ve gözünün kızarmış vaziyette olmasından işkenceye uğradığını anladıklarını beyan etmiştir.

ii. Olay tarihinde sadece başvurucuya değil -tanık olarak ifade veren M.S., M.D. ve F.Ö. ifadelerinden anlaşılacağı üzere- birçok kişiye gözaltında işkence ve kötü muamelede bulunulduğunu, olağanüstü hâl sebebiyle hakları ağır şekilde ihlal edilen başvurucunun ve diğer şahısların ağır insan hakkı ihlalini ne kendisini muayene eden doktora ne savcıya ne de hâkime söyleyebildiğini belirtmiştir.

iii. İşkenceye ilişkin ifadeler dikkate alındığında işkence uygulayan kamu görevlilerinin yukarıda belirtilen makamlara başvurucu ile birlikte geldiklerini, bu nedenle başına aynı onur kırıcı durumların gelmemesi için başvurucunun işkence ve kötü muameleyi yetkililere beyan edemediğini ifade etmiştir.

iv. Soruşturma kapsamında alınan raporların İstanbul Protokolü'ne uygun düzenlenmediğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

30. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

31. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

32. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

33. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).

34. Anayasa’nın 17. maddesi Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete ayrıca kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Anılan yükümlülük, devletin kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini idari ve yasal mevzuat aracılığıyla koruma hususundaki pozitif yükümlülüğünü oluşturmaktadır.

35. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).

36. Bir şikâyet söz konusu olmadığında bile kötü muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).

37. Bu noktada kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94).

38. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).

39. Bir soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).

40. Aynı şekilde bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır. Muamelenin heyecanın yükseldiği ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83; Özge Özgürengin, B. No: 2014/5218, 19/4/2018, § 49; Ali Ulvi Altunelli, B. No: 2014/11172, 12/6/2018, § 56).

41. Anayasa Mahkemesi, asgari eşik seviyesini aştığı varsayılan kötü muamele iddialarında öncelikle bu konudaki kanıtlama sorununu ele almaktadır. Burada kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin -ispat külfetinin devlete geçtiği durumlar istisna olmak üzere- kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delil sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, § 45).

42. Mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri, müdafilerinden farklı iddiaları ileri sürmeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, § 46).

43. Kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürüldüğünde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).

44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

45. Adil yargılanma hakkı ilkelerinden biri olan müdafi yardımından yararlanma hakkının şüpheli veya sanığın gözaltında bulunduğu durumlarda bu kişilerin kötü muameleye uğramalarına karşı temel güvencelerden birisini oluşturduğu şüphesizdir. Somut olayda başvurucunun 9/9/2016 tarihinde müdafi yardımından yararlandığı, başka bir ifadeyle ileri sürdüğü kötü muamele iddialarını delillendirme imkânı bulduğu görülmektedir. Başvurucu gözaltında görüştüğü müdafiine kolluk kuvvetleri tarafından darbedildiği iddiasını anlatmadığını kabul etmektedir. Bununla birlikte başvurucu, aynı tutumunu kolluk ifadesi sırasında ve 19/9/2016 tarihinde çıkarıldığı sulh ceza hâkimi önünde de sürdürmüş; kötü muameleye uğradığına yönelik her hangi bir beyanda bulunmamıştır (bkz. §§ 13, 14).

46. Gözaltı giriş ve çıkışta başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporlarında başvurucunun vücudunda herhangi bir darp veya cebir izinin yer almadığı görülmektedir. Başvurucu gözaltı çıkışında kendisini muayene eden doktora herhangi bir şikâyetinin olmadığını dile getirmiştir. Başvurucu böylelikle kötü muameleye karşı temel güvencelerden başka biri olan doktora muayene olma hakkından yararlanmayarak iddiasını delillendirme imkânından faydalanmamıştır.

47. Başvurucu kötü muameleye maruz kaldığı iddiasını ilk olarak olayların gerçekleştiğini iddia ettiği tarihten bir ay sonra müdafii aracılığıyla tutukluluğa itiraz için vermiş olduğu 13/10/2016 tarihli dilekçesinde dile getirmiştir. Bu dilekçede herhangi bir kolluk personeli adından, rütbesinden ya da olaya tanıklık etmesi muhtemel kimselerden bahsetmemiştir. Kamu makamları tarafından bu dilekçeye istinaden herhangi bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Ceza soruşturmasının başvurucunun 31/5/2017 tarihli suç duyurusuyla başladığı görülmektedir.

48. Tüm bu tespitlere göre iddiaya konu kötü muamele olayına ilişkin olarak gözaltı tarihinden yaklaşık bir ay sonra ileri sürülen, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerle uyumlu olmayan iddialar, kötü muamele iddialarını desteklemeyen sağlık raporları, başvurucunun bu sağlık raporlarına ilişkin olarak hiçbir aşamada bir itiraz ileri sürmemiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

49. Etkili soruşturma yükümlülüğünün ancak kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya konulması hâlinde söz konusu olacağına ilişkin ilkeler hatırlandığında başvurucunun hiçbir aşamada itiraz etmediği sağlık raporlarının iddiaları doğrulamadığı soruşturma makamları tarafından dikkate alınarak başkaca delil toplanmamış olması ya da soruşturmaya geç başlanmış olması etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlali olarak değerlendirilemeyecektir.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Resul Şahin [2.B.], B. No: 2017/39057, 13/10/2020, § …)
   
Başvuru Adı RESUL ŞAHİN
Başvuru No 2017/39057
Başvuru Tarihi 5/12/2017
Karar Tarihi 13/10/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltı sürecinde kolluğun fiziki saldırılarına maruz kalınması ve bu eylemlerle ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 160
172
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi