TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Y.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/37742)
Karar Tarihi: 18/6/2020
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Volkan SEVTEKİN
Başvurucu
Y.Ş.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklunun başka bir ceza infaz kurumuna resen nakil işlemi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinden sonra beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında silahlı terör örgütüne [Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)] üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçları kapsamında yürütülen soruşturma sürecinde Ankara Batı 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 21/7/2016 tarihli kararıyla tutuklanmış ve Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) konulmuştur.
A. Başvurucunun Başka Ceza İnfaz Kurumuna Naklinden Önceki Süreç
10. Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun (Kurul) 28/7/2016 tarihli kararı ile 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca FETÖ/PDY'ye üye olma ve darbeye kalkışma suçlarından tutuklu olarak barındırılan kişilerin eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derecede kayın hısımları, vasisi veya kayyumu ile ceza infaz kurumlarındaki yoğunluk ve güvenlik nedeniyle iki haftada bir kapalı görüş ve telefonla on beş günde bir on dakikayı geçmemek üzere görüşme yapabilecekleri kararlaştırılmıştır.
11. Başvurucu 2/3/2017 tarihli dilekçesinde; 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in (Ziyaret Yönetmeliği) 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasına eklenen,18/8/2016 tarihli ve 29805 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren (e) bendi uyarınca idare ve gözlem kurulu kararıyla iki ayda bir yaptırılması gereken açık görüş hakkından yararlandırılmadığını belirterek açık görüş yapma imkânının sağlanması ve yaptırılmayan açık görüşlerinin telafi edilmesi, ayrıca kapalı görüş hakkından haftada bir yararlandırılması taleplerinde bulunmuştur.
12. Başvurucunun şikâyetine konu talepleri Ankara Batı İnfaz Hâkimliğinin (İnfaz Hâkimliği) 15/3/2017 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararda, ceza infaz kurumlarındaki yoğunluklar dikkate alındığında uygulamanın mevzuata ve infaz kurumu kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir.
13. İnfaz Hâkimliğinin 16/3/2017 tarihli ek kararında ise 28/7/2016 tarihli Kurul kararı hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve başvurucunun iki ayda bir açık görüş yaptırılması yönündeki talebinin kabulüne karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, açık görüşlerin iki ayda bir yaptırılmasının gerektiği ancak bu hususta Kurul tarafından bir karar verilmediğinden bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır.
14. Başvurucunun anılan karara itirazı Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 13/4/2017 tarihli kararı ile kısmen kabul edilmiş ve İnfaz Hâkimliğinin kararının kısmen kaldırılmasına, 28/7/2016 tarihli Kurul kararının iptaline, başvurucunun en geç iki ayda bir açık olmak üzere haftada bir kapalı görüş imkânından faydalandırılmasına oyçokluğuyla kesin olarak hükmedilmiştir. Anılan karar 5/5/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
15. UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) 13/9/2017 tarihli (gizli ibareli) Ankara ve Tarsus Cumhuriyet Başsavcılıklarına gönderdiği yazıda, Ceza İnfaz Kurumunda silahlı terör örgütüne (FETÖ/PDY) üye olma suçundan tutuklu bulunan ve aralarında başvurucunun isminin de yer aldığı toplam yüz kişinin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Zorunlu nedenlerle nakil" kenar başlıklı 56. maddesi ile 5/6/2015 tarihli ve 167 No.lu Genelge'nin 17. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Tarsus 3 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakillerinin uygun görüldüğünün bildirildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu yazının ardından başvurucu 16/9/2017 tarihinde Tarsus 3 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
B. Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumundan Naklinden Sonraki Süreç
16. Başvurucu; İnfaz Hâkimliği ile Genel Müdürlüğe hitaben yazdığı 18/9/2017 tarihli dilekçelerinde, hakkındaki ceza soruşturmasının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olması ve ailesinin de Ankara'da yaşıyor olması sebepleriyle nakil işleminin iptal edilerek yeniden Ankara'da bulunan bir ceza infaz kurumuna sevkinin sağlanması talebinde bulunmuştur.
17. İnfaz Hâkimliğinin 22/9/2017 tarihli yazısı ile ceza infaz kurumlarında tutuklu olarak bulunan kişilere ait sevk ve nakil taleplerine ilişkin olarak hâkimliklerce yapılacak bir işlem olmadığı belirtilerek başvurucunun dilekçesi işlemsiz şekilde iade edilmiştir. İlgili yazı 28/9/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
18. Ayrıca başvurucu 29/9/2017 tarihinde İnfaz Hâkimliğine yazdığı yazı ile 18/9/2017 tarihli dilekçesini işleme koymayan personel hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
19. Başvurucu daha sonra Ağır Ceza Mahkemesine hitaben yazdığı 4/10/2017 tarihli dilekçesiyle, nakil işleminin iptaline ilişkin şikâyetinin İnfaz Hâkimliği tarafından işleme konulmaması nedeniyle itiraz başvurusunda bulunmuştur. Başvurucu itiraz dilekçesinde, İnfaz Hâkimliğinin talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar vermesi gerekirken şikâyetinin işleme konulmaması suretiyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
20. İnfaz Hâkimliğinin 6/10/2017 tarihli yazısında bu defa başvurucunun itiraz ve suç duyurusu talepli dilekçeleri değerlendirilmiştir. Gereksiz yere gönderilen dilekçelerle Hâkimliğin meşgul edilmemesi uyarısında bulunulan ve başvurucuya 18/10/2017 tarihinde tebliğ edilen İnfaz Hâkimliğinin ilgili yazısı şöyledir:
"T.C. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 18/6/2012 tarihli ve Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi ve Nakil İşlemleri başlıklı 151 No'lu Genelgesi gereğince; hükümlü veya tutukluların başka ceza infaz kurumlarına sevklerinde yetki ceza infaz kurumunun bağlı bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığı veya T.C. Adalet Bakanlığı yetkili olduğundan, bu konuda Hâkimliğimize ait yetki bulunmadığı, şikâyet ve suç duyurusu merciinin Cumhuriyet savcılığı olduğundan şikâyetini Cumhuriyet savcılığına yapmasının gerektiği nedenleri ile tutukluların dilekçeleri yazımız ekinde işlemsiz olarak gönderilmiştir."
21. Diğer yandan Ankara'da bulunan ceza infaz kurumlarına başvurucunun nakil talebi, ceza infaz kurumlarının kapasitelerinin dolu olması gerekçe gösterilerek Genel Müdürlüğün 16/10/2017 tarihli yazısıyla reddedilmiştir. Anılan yazı 24/10/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
22. Başvurucu 15/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
23. Anayasa Mahkemesinin 22/11/2019 tarihli yazısı ile Ağır Ceza Mahkemesinin 13/4/2017 tarihli kararından başvurucunun yararlanıp yararlanmadığı ve nakil öncesinde yaptığı açık ve kapalı görüşlere ilişkin bilgi ve belgeler Ceza İnfaz Kurumundan talep edilmiştir. 25/11/2019 tarihli cevap yazısında; başvurucunun iki haftada bir yaptırılan kapalı görüşlerden söz konusu mahkeme kararı sonrasında haftada bir kez kapalı görüş, ayda bir kez açık görüş -ve bayram açık görüşü- şeklinde yararlandığı belirtilmiştir. Başvurucunun bu süre zarfında aile fertleriyle (eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşi ve kayınbabası) 18/5/2017, 6/6/2017, 29/6/2017, 15/8/2017 ve 3/9/2017 tarihlerinde açık görüş; 25/4/2017, 9/5/2017, 23/5/2017, 30/5/2017, 13/6/2017, 4/7/2017, 11/7/2017, 18/7/2017, 25/7/2017, 1/8/2017, 8/8/2017, 22/8/2017, 29/8/2017 ve 12/9/2017 tarihlerinde kapalı görüş yaptığı anlaşılmaktadır.
24. UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden başvurucunun 1/8/2018 tarihinde Tarsus 3 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edildiği anlaşılmaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
25. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin kuruluşu" kenar başlıklı 2. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"İnfaz hâkimlikleri, Adalet Bakanlığınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak, yargı çevresinde ceza infaz kurumu ve tutukevi bulunan ağır ceza mahkemeleri ile coğrafî durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak ilçe asliye ceza mahkemeleri nezdinde kurulur. İnfaz hâkimliğinin yetki alanı, kurulduğu yer ağır ceza veya asliye ceza mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlıdır."
26. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimlerinin görevi" kenar başlıklı olay tarihinde yürürlükte olan 4. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"İnfaz hakimliklerinin görevleri şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahadeye tabi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamak.
..."
27. 4675 sayılı Kanun’un "İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı olay tarihinde yürürlükte olan 5. maddesinin ilgili bölümleri şu şekildedir:
"Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
28. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hakimliğince şikayet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir."
29. 5275 sayılı Kanun’un "Zorunlu nedenlerle nakil" kenar başlıklı 56. maddesi şu şekildedir:
"Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilirler."
30. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şu şekildedir:
"Bu Kanunun;... nakiller, disiplin nedeniyle nakil, zorunlu nedenlerle nakil, hastalık nedeniyle nakil, nakillerde alınacak tedbirler,... konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76 ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
31. 5275 sayılı Kanun gereğince Genel Müdürlük tarafından hazırlanan 5/6/2015 tarihli ve 167 No.lu Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler konulu Genelge'nin "Zorunlu nedenlerle nakil" kenar başlıklı 17. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlü ve tutuklular, yargı çevresi dışında Bakanlıkça belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilecektir."
32. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"1. İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından
açılan tam yargı davaları, [...]"
33. 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1 No.lu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin "Ceza ve Tevkifleri Genel Müdürlüğü" başlıklı 43. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendi şu şekildedir:
"(1) Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri şunlardır:
...
Hükümlü ve tutukluların sevk ve nakil işlerini yürütmek, ..."
B. Yargı İçtihatları
34. Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 22/10/2018 tarihli ve E.2018/595, K.2018/593 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
''5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”un 53. ve devamı maddelerinde “Hükümlülerin Nakilleri”nin nasıl olacağı ve uygulanacak kurallara yer verilmiş; hükümlülerin, kendi istekleri veya toplu sevk, disiplin, asayiş ve güvenlik, hastalık, eğitim, öğretim, suç ve yargılama yeri nedenleriyle başka bir kuruma nakledilebilecekleri; hükümlülerin kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilmeleri için aranan koşulların ve prosedürün ne olduğu; kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlülerin, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilecekleri hükümlerine yer verilmiş;
Ceza infaz kurumlarının yönetimine, ceza ve güvenlik tedbirlerinin ne şekilde yerine getirileceğine ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla ve 1721 sayılı Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun, 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 121 inci maddesi hükümlerine dayanılarak hazırlanmış olan “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük”ün 163. madde ile başlayan Sekizinci Kısmında Hükümlülerin Nakilleri hususlarına yer verilmiş; 164. maddenin 3. Fıkrasında; hükümlülerin nakil işlemleriyle ilgili esas ve usullerin Bakanlık tarafından belirleneceği ifade edilmiş; Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan Genelgelerde de, hükümlü ve tutukluların nakil işlemleriyle ilgili usul ve esasların nasıl olacağı gösterilmiştir.
Konuya ilişkin mevzuat hükümleri ile somut olay birlikte irdelendiğinde, hükümlülerin yerleştirileceği ceza infaz kurumlarını belirleme görevinin Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne ait bulunduğu; bu bağlamda hükümlülerin, farklı gerekçeli nakil taleplerinin de aynı birim tarafından değerlendirildiği; davalı idarenin bu görevini bir yargı faaliyeti olarak değil idari işlem veya eylem olarak yürüttüğü; dolayısıyla davacının kalacağı ceza infaz kurumunun belirlenmesi, bu nedenle yapılan nakil işlemleri ile idarenin uygulamalarından kaynaklandığı iddia edilen uyuşmazlığın idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Bu itibarla, kamu hizmetini yürütmekle görevli kılınmış kamu kurumunun, anılan hizmetin yürütülmesi sırasında tesis ettiği işlemin iptali istemiyle açılan davanın görülmesi ve kamu hizmetinin yöntemince yapılıp yapılmadığının tespitinin, idari yargı yerinin görevine girdiği sonucuna varılmıştır..."
35. Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 28/1/2019 tarihli ve E.2018/886, K.2019/52 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''...Konuya ilişkin mevzuat hükümleri ile somut olay birlikte irdelendiğinde, hükümlülerin (olayımızda tutuklunun) yerleştirileceği ceza infaz kurumlarını belirleme görevinin Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne ait bulunduğu; bu bağlamda farklı gerekçeli nakil taleplerinin de aynı birim tarafından değerlendirildiği; davalı idarenin bu görevini bir yargı faaliyeti olarak değil idari işlem veya eylem olarak yürüttüğü; Bakanlık işleminin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünün 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendi hükmü uyarınca idari yargı yerinin görev alanına girdiği açıktır...."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 18/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
37. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
39. Başvurucu, hakkında uygulanan nakil işlemine karşı İnfaz Hâkimliğine yapmış olduğu şikâyetin işleme konulmaması ve buna yönelik itiraz dilekçesinin de hükümlü ve tutukluların başka infaz kurumlarına sevklerinde yetkinin ceza infaz kurumunun bağlı bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığı veya Bakanlıkta olduğundan bahisle ilgili mahkemeye ulaştırılmayarak hukuka aykırı bir şekilde işlemsiz iadesine karar verilmesi nedenleriyle hak arama hürriyetinin ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca ailesinin yaşadığı Ankara'ya yaklaşık 450 km mesafede bulunan bir ceza infaz kurumuna nakledilmesi suretiyle ailesiyle görüş yapma imkânının fiilen engellenmesi, en geç iki ayda bir açık olmak üzere haftada bir kapalı görüş imkânı sağlayan Ağır Ceza Mahkemesi kararının uygulanmaması ve talebinin Genel Müdürlük tarafından gerekçesiz olarak reddedilmesi nedenleriyle manevi varlığını koruma ve aile hayatına saygı hakları ile kötü muamele ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Bakanlık görüşünde, hükümlü ve tutukluların sevk ve nakil işlemlerine ilişkin ilgili mevzuat ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına yer verilerek farklı illerdeki ceza infaz kurumları arasındaki nakil konusunda karar verme yetkisinin Genel Müdürlüğe ait olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle başvurucunun İnfaz Hâkimliğine sunduğu 18/9/2017 ve 29/9/2017 tarihli dilekçelerine konu olan Ceza İnfaz Kurumundan nakline ilişkin taleplerinde yetkili ve görevli makamın İnfaz Hâkimliği olmadığı, bu kapsamda İnfaz Hâkimliğinin başvurucunun talepleri hakkında yetkili ve görevli olmadığı yönündeki tespitinin kanuna uygun olduğunun değerlendirildiği açıklanmıştır. Diğer yandan başvurucunun 18/9/2017 tarihinde nakil işleminin iptali ve Ankara'da bulunan bir ceza infaz kurumuna sevkinin sağlanması talebiyle Genel Müdürlüğe yaptığı başvurusunun 16/10/2017 tarihinde Genel Müdürlük tarafından reddedildiği hatırlatılmıştır. Bireysel başvuru dilekçesi ve eklerinde başvurucunun anılan bu idari karara karşı idari yargı merciinde iptal ve/veya tam yargı davası açtığına ilişkin bir bilgi veya belge olmadığının tespit edildiği belirtilerek mevzuat hükümleri ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları doğrultusunda idari ve yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden bireysel başvuruda bulunulduğu ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan nakil suretiyle ailesinin yaşadığı yerden uzaklaşması ve bu kapsamda ailesiyle yapılabilecek açık/kapalı görüş imkânının zorlaştığı -kısıtlandığı- iddiasıyla ilgili olduğundan buna göre bir inceleme yapılmıştır. Başvurucunun görüşme hakkını ortadan kaldırmayan ve yakınlarıyla olan ilişkisini sürdürmeyi engellemeyen söz konusu nakil uygulamasına yönelik tüm iddialarının aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
42. Diğer yandan başvurucu, Ağır Ceza Mahkemesinin kararının uygulanmaması amacıyla nakil işleminin gerçekleştirildiğini ve bu şekilde ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun bu iddiasının ele alınabilmesi için başvurucu ile benzer durumdaki kişilere farklı uygulama yapıldığının ortaya konulması gerekir. Ancak aralarında başvurucunun da bulunduğu aynı suçtan tutuklu toplam yüz kişinin naklinin gerçekleştirildiği, ayrıca başvurucunun başka bir ceza infaz kurumuna nakledildiği tarihe kadar yakınlarıyla beş kez açık görüş ve on dört kez kapalı görüş yaptığı, bu süre zarfında Ağır Ceza Mahkemesinin kararından yararlandırıldığı -söz konusu kararın uygulandığı- anlaşılmaktadır (bkz. § 23). Diğer bir ifade ile eş değer ya da benzer konumdaki mahpuslara imtiyazlı muamele yapıldığının kanıtlanamadığı dikkate alındığında eşitlik ilkesi yönünden herhangi bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
43. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
45. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
46. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
47. Somut olayda başvurucu farklı ildeki bir ceza infaz kurumuna nakledilmesi işlemine karşı şikâyeti hakkında yetkili ve görevli makamın her ne kadar İnfaz Hâkimliği olduğunu iddia etmiş ise de mevzuat uyarınca İnfaz Hâkimliğinin yetki alanının kurulduğu yer ağır ceza veya asliye ceza mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlı olduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 25). Öte yandan ilgili mevzuat ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları birlikte değerlendirildiğinde yargı çevresi dışında bir başka ceza infaz kurumuna nakil işleminde Bakanlığın yetkili olduğu ve Genel Müdürlük tarafından yerine getirilen bu görevin bir yargı faaliyeti olarak değil idari işlem veya eylem olarak yürütüldüğü tespit edilmiştir. Bu kapsamda idari yargının görev alanına giren nakil işleminin iptali isteminin idari yargı yerinde dava edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır (bkz. §§ 26-35).
48. Başvurucunun nakil işleminin iptal edilerek yeniden Ankara'da bulunan bir ceza infaz kurumuna sevkinin sağlanmasına ilişkin dilekçelerinin işleme konularak 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesine göre taleple ilgili bir karar verilmemiş olması eleştirilecek bir durum olsa da somut olay bağlamında İnfaz Hâkimliğinin uygulamasının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içerdiği söylenemez. Nitekim İnfaz Hâkimliğinin başvurucunun dilekçelerinin işleme konulmamasına dair yazısında, nakil konusunda Hâkimliğin yetkili bulunmadığı belirtilerek yetkili ve görevli makam başvurucuya bildirilmiştir (bkz. § 20).
49. Diğer yandan başvurucunun nakil talebi Genel Müdürlükçe 16/10/2017 tarihinde reddedilmiş ve bu ret yazısı 24/10/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmişse de başvuru yolları tüketilmeden 15/11/2017 tarihinde doğrudan bireysel başvuruda bulunulmuştur. Bununla birlikte İnfaz Hâkimliğince dilekçelerin işleme konulmaması durumunun başvurucunun şikâyetlerinin değerlendirileceği ve nakil işleminin iptaline yönelik olarak açılacak idari bir davanın süresi ile ilgili ya da başvurucu açısından başka bir hak kaybına sebep olabilecek olumsuz etkisinin olmadığı anlaşılmaktadır.
50. Somut olayın koşulları bir bütün olarak değerlendirildiğinde ileri sürülen aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi kapsamında açılacak iptal davasında incelenmesi mümkündür. Ancak Genel Müdürlüğün -ceza infaz kurumlarının kapasitelerinin dolu olması gerekçesiyle- nakil talebini reddetmesi üzerine etkili kabul edilebilecek olağan bir başvuru yolu olan iptal davasının başvurucu tarafından açılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun şikâyetlerini yetkili idari ve yargısal mercilere süresinde iletip iddialarının öncelikle bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve çözüme kavuşturulması bakımından üzerine düşen gerekli özeni göstermediği sonucuna varılmıştır. Öte yandan olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile de bağdaşmamaktadır.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.