TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ASİYE PEHLEVAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/37952)
|
|
Karar Tarihi: 15/1/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 12/3/2020-31066
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Asiye PEHLEVAN
|
|
|
2. Mehmet Turgut POYRAZ
|
|
|
3. Meltem POYRAZ
|
|
|
4. Mustafa POYRAZ
|
|
|
5. Sezen Özlem EKE
|
Vekili
|
:
|
Av. Mübeccel PINARLIDAĞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ana taşınmazın bir bölümünün özel parselasyon
sonrasında bedel ödenmeksizin yol vasfıyla tapudan terkin edilmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının; davanın reddiyle birlikte aleyhe yargılama giderleri ve
vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuru Konusu Olayın
Arka Planı
6. Başvurucular 17/8/2017 tarihinde vefat eden Hüseyin Poyraz'ın
mirasçılarıdır.
7. Bursa'nın Karacabey ilçesi Kurşunlu köyünde bulunan 19.175 m2 yüz ölçüme sahip 27 numaralı parsel 20/12/1969 tarihinde
tapulama nedeniyle muris adına tescil edilmiştir. Taşınmaz 13/6/1970 tarihinde
özel parselasyona tabi tutularak 36, 37, 38 ve 39 numaralı parsellere revizyon
görmüştür. Bu parsellerden 16.375 m2lik 39 numaralı parsel 4/7/1970
tarihinde yeniden özel parselasyona tabi tutulmuş ve neticesinde 40 ila 55
numaralı toplam on altı parsel oluşmuştur.
8. Özel parselasyon sonucu oluşan 52 ve 53 numaralı parseller
davalı Karacabey Belediye Başkanlığı (Belediye) tarafından üzerine asfalt
dökülmek suretiyle yol olarak kullanılmaktadır.
B. Başvuruya Konu
Yargılama Süreci
9. Başvurucuların murisi 28/9/2006 tarihinde, adına kayıtlı
bulunan 52 ve 53 numaralı parsellere Belediye tarafından el atılarak yol hâline
getirildiği iddiasıyla fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 6.000 TL alacak
talebiyle dava açmıştır. Muris 25/3/2011 tarihinde talebini 131.600 TL olarak
ıslah etmiştir.
10. Davalı Belediye 17/10/2006 tarihli karşı dava dilekçesiyle
asıl davanın zamanaşımından reddine vemuris adına tescil edilen her iki
parselin de yol vasfıylakamuya terk edilen yerlerden olması nedeniyle tapudan
terkinine karar verilmesini istemiştir.
11. Başvurucuların murisi, bu arada 52 ve 53 numaralı
parsellerin on yılı aşkın bir süreden beri yol olarak kullanılması nedeniyle fazlaya
ilişkin haklarını saklı tutarak 6.000 TL tutarında ecrimisil istemiyle Belediye
aleyhine yeni bir dava açmıştır. Aralarındaki fiilî ve hukuki bağlantı
nedeniyle davalar birleştirilmiştir.
12. Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 2/5/2013 tarihinde
131.600 TL kamulaştırma bedeli karşılığında 52 ve 53 numaralı parsellerin
tapusunun iptaliyle yol olarak terkinine, birleşen davanın kısmen kabulüyle
4.000 TL ecrimisil bedelinin murise ödenmesine ve karşı davanın reddine karar
vermiştir. Mahkeme, tapuda arsa vasfıyla muris adına kayıtlı taşınmazların
muris tarafından yola terk edildiğine dair imzalı bir beyanının bulunmamasını
esas almıştır.
13. Hüküm, davalı Belediye vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi (Daire) 1/4/2014 tarihinde hükmü bozmuştur. Daire,
27 numaralı parselin ifrazından oluşan 39 numaralı parselin ifrazı sırasında
dava konusu 52 ve 53 numaralı parsellerin diğer parsellere ulaşımı sağlamak
üzere yol olarak bırakıldığı saptamasında bulunmuştur. Daire, bu saptamadan
hareketle özel parselasyon sırasında yol ve meydan vasfı ile kamunun ortak
kullanımına terk edilen yerlerin tapuda kişiler adına kayıtlı olmasının hukuki
bir sonuç doğurmayacağı kanaatine varmıştır.
14. Mahkeme, bozma kararına uymuş; 10/7/2014 tarihinde asıl ve
birleşen davaların reddi ile karşı davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkeme 52
ve 53 parsel sayılı taşınmazların tapudan iptaliyle yol olarak terkini yönünde
hüküm kurmuştur. Mahkeme ayrıca aynı karar ile davalı Belediye lehine üç ayrı dava
için ayrı ayrı maktu vekâlet ücretine karar vermiş, başvurucuları yargılama
giderlerinden sorumlu tutmuştur.
15. Temyiz edilen hüküm, Dairenin 14/5/2015 tarihli kararı ile
onanmış ve karar düzeltme isteği de aynı Yargıtay 5. Dairesinin 11/10/2017 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
16. Nihai karar 3/11/2017 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucular 21/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 35.
maddesi şöyledir:
''İmar mevzuatı gereğince düzenlemeye tabi
tutulan parsellerden düzenleme ortaklık payı karşılığı olarak bir defaya mahsus
alınan yol, yeşil saha ve bunun gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan
yerlerle, özel parselasyon sonunda malikinin muvafakatı ile kamu hizmet ve
tesisleri için ayrılmış bulunan yerler için eski malikleri tarafından mülkiyet
iddiasında bulunulamaz ve karşılığı istenemez.''
19. 9/7/1956 tarihli ve 6785 sayılı mülga İmar Kanunu'nun 42.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''İmar ve yol istikamet planları hududu
içindeki binalıve binasız gayrimenkullerin; plana uygun şekilde inşaata
elverişli hale getirilmesi için, gayrimenkul sahiplerinin
muvafakatiaranmaksızın birbirleriyle ve yol fazlası ile veya sair belediye, amme
hükmi şahıslarıyla amme müesseselerine ait yerlerle birleştirilerek plan
icaplarına göre, müstakilenveya şüyulu olarak parsellere ayırmaya ve bu yerleri
yüzde yirmi beşe kadar noksanıyla sahiplerine bu madde hükümleri dahilinde yer
göstermeye belediyeler salahiyetlidir.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 15/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
21. Başvurucular, murislerinden intikal eden taşınmazın ilk defa
20/12/1969 tarihinde özel parselasyona tabi tutularak taşınmazın bir kısmının
düzenleme ortaklık payı olarak kamuya terk edildiğini bildirmişlerdir.
Başvurucular ilk parselasyonda düzenleme ortaklık payı nedeniyle bir kısım alan
kamuya terk edilmişken 39 numaralı parsele ilişkin ikinci parselasyonda oluşan
ve murisleri adına tapuya tescil edilen 52 ve 53 numaralı parsellerin yol
vasfıyla tapudan terkinine karar verilmesinin kanuni bir dayanağının
bulunmadığından yakınarak mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
22. Başvuru konusu olayda üzerinden yol geçirilen ve muris adına
kayıtlı iken mahkeme kararı sonucunda tapudan terkin edilen iki taşınmazın mülk
teşkil ettiği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Başvuruculara miras
yoluyla intikal eden taşınmazlardan kamulaştırma yapılmaksızın yol geçirilmesi
mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmekte olup bu müdahalenin mülkten yoksun
bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
23. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi
gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Müdahalenin kanuna dayalı olması,
müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun
hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye
İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No: 2014/13518,
26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve
diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Başvuru konusu
olayda derece mahkemeleri 2942 sayılı Kanun'un 35. maddesi gereğince, özel
parselasyon sonucu oluşan parsellerin yol ihtiyacının karşılanması amacıyla ana
taşınmazın bir kısmının yol vasfıyla kamuya terk edilmesi gerektiğinden yol
vasfındaki uyuşmazlık konusu parsellerin karşılığı olan bedelin istenemeyeceği
sonucuna varmıştır. Bu itibarla ulaşılabilir, öngörülebilir ve belirli olduğu
açık olan söz konusu kanun hükümlerine dayanan müdahalenin kanunilik ölçütünü
taşıdığı değerlendirilmiştir.
24. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı
ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir (Nusrat Külah,B. No: 2013/6151, 21/4/2016,
§§ 53, 56; Yunis Ağlar, B. No:
2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29). Somut olayda yerleşim yeri içinde kalan ve
özel parselasyona tabi tutulan ana taşınmazın ifrazından oluşan toplam on dört
parsel yol ihtiyacını karşıladığı için, verilen kararın kamu yararı amacına
dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
25. Son olarak kamu makamlarınca başvurucuların mülkiyet hakkına
yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacın
gerçekleştirilmesi için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük
ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
26. Ölçülülük ilkesi elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §
38).
27. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde
bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017,
§§ 58, 60; Osman Ukav, B. No:
2014/12501, 6/7/2017, § 71).Öte yandan Anayasa'nın 46. maddesine göre özel
mülkiyetteki bir taşınmaz, ihtiyaç duyulması hâlinde kamu yararı amacıyla
gerçek karşılığı peşin ödenmek ve koşulları yasayla belirlenmek şartıyla
kamulaştırılarak kamu hizmetine tahsis edilebilir veya irtifak hakkı kurularak
kamu yararı amacıyla kullanımı sınırlanabilir (Mustafa
Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015, § 35).
28. Somut olayda özel parselasyona konu olan ana taşınmazın ifrazı
ile oluşan parseller üzerinde yapılaşmanın bulunduğu ve derece mahkemelerince
yapılan değerlendirmelerde geometrik şekli ve zeminde kapladığı alan itibarıyla
diğer parsellerin yol ihtiyacını karşılamak üzere ihdas edildiği saptanan
uyuşmazlık konusu taşınmazlarda Belediye tarafından yol açılması suretiyle
gerçekleştirilen müdahalenin elverişli
olduğu ve daha uygun başka bir aracın bulunduğu da gösterilemediğinden gerekli olduğu kuşkusuzdur. Bu sebeple
müdahalenin orantılılığının
tartışılması gerekmektedir.
29. Başvuru konusu olayda başvurucular ana parselin ilk
parselasyonu ile kanun gereği kamuya terk edilmesi gereken yerlerin verildiğini
ileri sürmektedir. 27 parsel numaralı ana parselin 19.175 m2lik bir alana sahip olduğu ve özel parselasyona tabi tutulması
sonrasında 36, 37, 38 ve 39 numaralı parsellerin oluştuğu anlaşılmaktadır.
Başvurucular, bu parselasyon sırasında bir kısım yerin yol vasfıyla kamuya terk
edildiğini ifade etmektedir. Derece mahkemesine sunulan 4/12/2012 tarihli fen
bilirkişi raporunda dava konusu parsellere ilişkin olarak 3/5/1985 tarihli ve
3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca imar uygulaması yapılmadığı
belirtilmiştir.
30. Başvurucular ilk parselasyon sırasında 19.175 m2lik taşınmazın 420 m2sinin
yeşil alan ve 222 m2sinin de yol vasfıyla kamuya terk
edildiğini bildirmişlerdir. Derece mahkemesi kararında bu yönde bir bilgi yer
almamakla birlikte 39 numaralı parselin ifrazı sonrasında dava konusu 52 ve 53
numaralı parsellerin yol vasfıyla kamuya terk edildiği ancak bu parsellerin her
nasılsa muris adına arsa vasfıyla tapuya kaydedildiği belirtilmektedir.
31. Uyuşmazlık konusu 52 numaralı parsel 697 m2 ve 53 numaralı parsel de 619 m2dir.
Ana parselin 19.175 m2lik bir alana sahip olduğu dikkate
alındığında ilk parselasyon tarihinde yürürlükte bulunan 6785 sayılı Kanun'un
42. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca düzenleme ortaklık payı olarak
kamuya terk edilmesi gereken alanın taşınmazın toplam alanının %25'i oranına
tekabül eden 4.793,75 m2 olduğu anlaşılmaktadır. İkinci
parselasyona konu olan 39 numaralı parsel 16.375 m2lik
bir alana sahip olup başvurucular, murislerinin ilk parselasyon sonucu oluşan
36, 37, ve 38 numaralı parselleri daha sonradan üçüncü kişilere sattığını
bildirmişlerdir. Üçüncü kişilere satılan bu üç parselin toplam alanı 2.158 m2 olup ilk parselasyonda kamuya terk edilen toplam 642 m2lik yerin kanun gereğince bu parsellerden düzenleme
ortaklık payı olarak alınması gereken miktarı dahi karşılamadığı tespit
edilmiştir.
32. Başvurucular, derece mahkemelerinin geometrik şekli ve arazi
üzerindeki konumu itibarıyla uyuşmazlık konusu 52 ve 53 numaralı parsellerin
yapılan özel parselasyonda diğer parsellerin yol ihtiyacını karşılamak üzere
murisleri tarafından kamuya terk edildiği yönündeki kabulünün aksine bir delil
de sunmamışlardır. Öte yandan 16.793 m2lik bir taşınmazın ifrazı
sonrasında oluşan on dört adet parsel, yapılaşmaya açılmış ve uyuşmazlık konusu
52 ve 53 numaralı parseller de davalı Belediye tarafından asfaltlanarak yol
ihtiyacını karşılamaya tahsis edilmiştir. Buna göre taşınmazın ifraz edilmesi
ile birlikte muris, ifraz sonucu oluşan müstakil parselleri üçüncü kişilere
satabilmiştir. Dolayısıyla ifraz edilen taşınmazın değer kazandığı ve
başvurucular murisinin bu işlem neticesinde ekonomik bir menfaat elde ettiği
açıktır.
33. Sonuç olarak başvuruculara murislerinden intikal eden ve el
birliğiyle malik oldukları taşınmazların idarece genel yola dönüştürülmesi
mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Ancak müdahalenin genel bir imar
uygulamasının parçası olarak değil başvurucuların söz konusu taşınmazı ifraz
ettirerek ekonomik açıdan yarar sağlamak için ve bizzat başvurucuların
talebiyle parselasyonun yapıldığı dikkate alınmalıdır. Buna göre başvurucuların
murisi ve sonrasında başvurucular, taşınmazı olduğu gibi kullanmak yerine ifraz
ettirerek tasarruf ve devir işlemlerinde bulunmayı tercih etmişlerdir. Söz
konusu parselasyonun ise ancak ifraz edilen parseller için yol ayrılmak
suretiyle yapılabileceği de başvurucular bakımından öngörülebilir bir durumdur.
Bu hâlde başvurucuların murisinin kendi isteği ile yapılan ifrazdan elde ettiği
menfaat dikkate alındığında mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin başvuruculara
aşırı bir külfet yüklediğinden söz etmek mümkün değildir.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
35. Başvurucular, yargılama sonucunda yapılan yargılama
giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulmaları nedeniyle hak arama
hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
36. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız
hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren
sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52).
37. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak sınırlandırılabilen bir
haktır. Bununla birlikte sınırlandırmaların hakkın özünü zedeleyecek nitelikte
olmaması, meşru bir amaç izlemesi, ölçülü olması ve başvurucuya ağır bir yük
getirmemesi gerekir (Serkan Acar,
B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
38. Mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve
uyuşmazlıkların makul sürede bitirebilmesi amacıyla belli yükümlülükler
öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu makamlarının takdir
yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya
da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
söylenemez. Davanın sonucuna göre kaybeden tarafa yüklenen vekâlet ücretinin
davanın açıldığı tarih itibarıyla öngörülebilir olduğu takdirde mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğinden söz edilemez (Serkan Acar, §§ 38-40).
39. Somut olayda başvurucuların taraf olduğu ve aleyhlerine
sonuçlanan üç ayrı yargılamada aleyhlerine hükmedilen toplam 4.500 TL
tutarındaki vekâlet ücreti ile 1.502,75 TL tutarındaki yargılama giderinin
gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu ve
başvurucular üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı görüldüğünden mahkemeye erişim
hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
15/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.