logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(F.A. [1.B.], B. No: 2017/38209, 11/9/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

F.A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/38209)

 

Karar Tarihi: 11/9/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

F.A.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluğa ilişkin incelemelerin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, tutukluluk incelemesinin kanuni süresi içinde yapılmaması, tutukluluk incelemeleri öncesinde sunulan savcılık talebinin bildirilmemesi, tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi ve tutukluğun devamına dair kararlara yapılan itirazların kısa sürede incelenmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; ceza infaz kurumunda yapılan birtakım uygulamalar nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, ifade, din ve vicdan ile haberleşme hürriyetlerinin; soruşturma dosyasındaki delillere erişememe ve ceza infaz kurumunda müdafi ile görüşme sırasında yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının; ceza infaz kurumundaki tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 30/3/2017, 23/11/2017 ve 23/3/2018 tarihlerinde yapılmıştır.

3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Yapılan incelemede 2017/20219 ve 2018/8928 numaralı başvuruların aynı kişi tarafından ve aynı konuyla bağlantılı olarak yapıldığının anlaşılması nedeniyle 2017/38209 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).

9. Çumra Adliyesinde hâkim olarak görev yapan başvurucu hakkında 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu değerlendirilerek FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.

10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) İkinci Dairesi 16/7/2016 tarihinde başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına, HSYK Genel Kurulu ise 24/8/2016 tarihinde başvurucunun meslekten ihracına karar vermiştir.

11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının HSYK kararıyla görevden uzaklaştırılanlar hakkında soruşturma işlemlerinin yapılması yönündeki yazısı üzerine başvurucu, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 17/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. Başvurucu 18/7/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle Konya 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Konya 2. Sulh Ceza Hâkimliği 18/7/2016 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.

13. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesinin gerektiğini belirterek 5/10/2016 tarihinde yetkisizlik kararı vermiştir. Yetkisizlik kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...şüphelilerin birçoğunun tutuklu oluşu, şüpheliler hakkında soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine 5271 sayılı CMK'nın [Ceza Muhakemesi Kanunu] 128. maddesindeki tedbirlerin uygulanmış oluşu, soruşturmada adı geçen hakim ve Cumhuriyet savcısı olan diğer şüphelilerle irtibatlarının tespit edilebilmesi, soruşturmanın etkin ve süratli tamamlanabilmesi amacıyla, soruşturmanın esasen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütüldüğü de gözetilerek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimat yazısında belirtildiği üzere soruşturma evrakının birleştirilmek üzere yetkisizlik kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerektiği..."

14. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği 6/1/2017 tarihinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 4/1/2017 tarihli talebi üzerine başvurucunun tutukluluk durumunu incelemiş ve tutukluluğun devamına karar vermiştir.

15. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 8/2/2017 tarihinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının aynı tarihli talebi üzerine başvurucunun tutukluluk durumunu incelemiş ve tutukluluğun devamına karar vermiştir.

16. Başvurucu anılan karara 16/2/2017 tarihinde itiraz etmiş, Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 7/3/2017 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

17. Başvurucu, anılan kararı 9/3/2017 tarihinde öğrenmiştir.

18. Başvurucu -2017/20219 sayılı başvuru yönünden- 30/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği 3/7/2017 tarihinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının aynı tarihli talebi üzerine başvurucunun tutukluluk durumunu incelemiş ve tutukluluğun devamına karar vermiştir.

20. Başvurucu anılan karara 31/7/2017 tarihinde itiraz etmiş, Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 17/10/2017 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

21. Başvurucu, anılan kararı 25/10/2017 tarihinde öğrenmiştir.

22. Başvurucu -2017/38209 sayılı başvuru yönünden- 23/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

23. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 23/1/2018 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açmıştır.

24. Mahkeme 30/1/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiştir. Başvurucu hakkındaki yargılama, Mahkemenin E.2018/18 sayılı dosyası üzerinden sürdürülmüştür.

25. Mahkeme 1/2/2018 tarihinde yaptığı tensip (duruşmaya hazırlık) incelemesi sırasında başvurucunun tutukluluk durumunu da değerlendirmiş ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

26. Başvurucu 12/2/2018 tarihinde bu karara itiraz etmiş, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince 19/2/2018 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

27. Başvurucu, anılan kararı 22/2/2018 tarihinde öğrenmiştir.

28. Başvurucu -2018/8928 sayılı başvuru yönünden- 23/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

29. Mahkemece 10/7/2018 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.

30. Yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin 9/5/2019 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla davanın istinaf incelemesi devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

31. İlgili hukuk için bkz. Salih Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56) başvurusuna ilişkin karar.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

32. Mahkemenin 11/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebinin İncelenmesi

33. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve bireysel başvuru tarihinde ceza infaz kurumunda tutuklu bulunan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

34. Başvurucu; somut ve yasal bir delil olmaksızın tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu, tutuklama kararının gerekçesiz olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

35. Başvurucu ayrıca soruşturma tarihi itibarıyla hâkim olduğunu, bu nedenle ilgili mevzuatta belirtilen özel soruşturma usulüne uyularak hakkındaki soruşturmanın yürütülmesi gerektiğini ancak hakkında öngörülen özel soruşturma usulüne aykırı davranılarak genel hükümlere göre hakkında soruşturma yürütülüp tutuklama tedbirine başvurulduğunu, olayda kendisi yönünden suçüstü hâlinin mevcut olmadığını ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

36. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasıyla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2016/15144 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

2. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

38. Başvurucu; soruşturma dosyasında gizlilik kararının bulunması nedeniyle hakkındaki suçlamaları ve bu suçlamaların delillerini öğrenemediğini, bu nedenle etkin bir savunmada bulunamadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

39. Başvuru konusu olayda ileri sürülen soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2016/15144 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden de mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

3. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddiası

a. Başvurucunun İddiaları

41. Başvurucu; tutukluluk hâlinin hukuka aykırı bir şekilde uzatıldığını,tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeden yoksun olduğunu, bu kararlarda tutuklama nedenlerinin somut olgulara dayalı olarak açıklanmadığını, kendisi yönünden bir kişiselleştirme yapılmadığını ve adli kontrolün yetersiz kalma nedenlerinin gösterilmediğini, tutukluluğa yönelik itirazlarının da gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini, dolayısıyla somut hiçbir neden gösterilmeden matbu gerekçelerle sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aştığını ve cezaya dönüştüğünü belirterek adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

42. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir."

43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 § 16). Somut olayda ihlal iddialarının özü itibarıyla tutukluluğun uzun sürmesine, yargılamanın tutuklu devam ettirilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.

44. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

46. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

47. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).

48. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 10/7/2018 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.

49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yaptığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

50. Başvurucu, tutukluluk durumunun ve tutukluluğun devamı kararlarına yaptığı itirazlarının -talebine rağmen- kendisi dinlenmeden dosya üzerinden incelendiğini belirterek adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

51. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2018/1471 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm İkinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden de mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

5. Tutukluluk İncelemesinin Kanuni Süresi İçinde Yapılmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

53. Başvurucu; tutukluluk hâlinin devamına dair 8/2/2017 tarihli kararın 6/1/2017 tarihli tutukluluğun devamına dair karardan otuz üç gün sonra verildiğini, 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesinde iki tutukluluk incelemesi arasındaki sürenin açıkça en fazla otuz gün olabileceğinin belirtildiğini, bu nedenle hukuka açıkça aykırı davranıldığını belirterek etkili başvuru ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

54. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

55. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

56. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular, bireysel başvuru kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

57. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci ve Sözleşme’nin 5. maddesinin (4) numaralı fıkraları, her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişiye tutuklanmasının yasallığı hakkında süratle karar verebilecek ve tutulması kanuni değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri, esas olarak tutukluluğun yasallığına ilişkin itiraz başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde yürütülmekte olan davalardaki tahliye talepleri veya tutukluluğun uzatılması kararlarının incelenmesi açısından bir güvence oluşturmaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 30).

58. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesinde, soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100. madde hükümleri gözönünde bulundurularak, kovuşturma evresinde ise tutuklu sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da en geç otuz günlük süre içinde hâkim veya mahkemece resen karar verileceği hükme bağlanmıştır.

59. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesine göre yapılacak değerlendirme resen yapılmakta olup Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine itiraz edebilme hakkı kapsamında değerlendirilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015 § 24).

60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

6. Tutukluluk İncelemeleri Öncesinde Sunulan Savcılık Taleplerinin Bildirilmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

61. Başvurucu, tutukluluğun devamına karar verilmesi yönündeki savcılık talep yazılarının tarafına tebliğ edilmediğini ve bu talep yazılarına karşı beyanının alınmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

62. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

63. Başvurucunun şikâyetinin resen yapılan tutukluluk incelemeleri öncesinde, bu hususta talepte bulunan Cumhuriyet savcısının talep yazısının kendisine bildirilmemesine ve bu talep yazısının içeriğine karşı beyanının alınmamasına yönelik olduğu görülmektedir.

64. 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesi uyarınca resen yapılan tutukluluk incelemeleri, Anayasa'nın 19. maddesinin kapsamına dâhil değildir (bkz. §§ 56-59). Bireysel başvuru kapsamında olmayan bu kararların usulüne dâhil alt unsurlar da kararlarla aynı hukuki sonuca tabidir. Dolayısıyla somut olayda başvuru konusu yapılan savcılığın tutukluluk durumunun değerlendirilmesine dair talebinin başvurucuya bildirilmesi hususu da Anayasa'nın 19. maddesinin sağladığı güvence kapsamında değildir.

65. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun resen yapılan tutukluluk incelemeleri öncesinde sunulan savcılık taleplerinden haberdar edilmediği iddiasının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

7. Tutukluluğa İtiraz İncelemesi Sırasında Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

66. Başvurucu; Mahkemenin tensip incelemesi ile birlikte verdiği tutukluluğun devamı kararına yaptığı itirazının Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince incelenmesi sırasında alınan savcılık görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini ve bu görüşe karşı beyanının alınmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

67. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

68. Anayasa Mahkemesi, Devran Duran ([GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112) kararında; tutukluluğa itiraz incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünün şüpheli veya sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun cevap vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan bahsedilmeyen durumlarda savcılık görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir.

69. Somut olayda tutukluluk incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve eklerinde bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve daha önce haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu dile getirilmemiştir. Ayrıca tutukluluğun devamı kararlarının Savcılık görüşüne dayanılarak verildiği yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

70. Açıklanan nedenlerle anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

8. Tutukluğun Devamına Dair Kararlara Yapılan İtirazların Kısa Sürede İncelenmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

71. Başvurucu; tutukluluğun devamına dair 3/7/2017 tarihli kararın kendisine geç tebliğ edildiğini, bu karara süresinde yaptığı itirazının ise yetmiş sekiz gün sonra karara bağlandığını ifade etmiştir.

72. Başvurucu ayrıca tutukluluğun devamına ilişkin bir kısım kararların kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle itirazda bulunamadığını, tutukluğun devamına ilişkin bir kısım kararlara itirazının ise sürüncemede bırakıldığını belirterek etkili başvuru, adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

73. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

74. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğa itirazın geç değerlendirildiği ya da sürüncemede bırakıldığı şikâyetleri ile ilgili olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilmiş ya da hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendinde öngörülen yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş başvurucular yönünden bkz. Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40;hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden bkz. Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60). Somut olayda tahliyesine karar verilen başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir..

75. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının, İfade, Din ve Vicdan ile Haberleşme Hürriyetlerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Telefonla Görüşme Hakkının Kısıtlanması Nedeniyle Haberleşme Hürriyetinin ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiği İddiası

a. Başvurucunun İddiaları

76. Başvurucu; tutuklu olarak bulunduğu süre boyunca telefonla görüşme hakkının iki haftada bir olacak şekilde haksız yere sınırlandırıldığını, bu sınırlamanın sadece kendisi ile aynı suçlardan tutuklu olanlara uygulandığını belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

77. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, haberleşme hürriyetinin ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının bu kapsamında incelenmesi gerekir.

78. Anayasa Mahkemesince 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (OHAL KHK'sı) 6. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca terör suçlarından tutuklu bulunan kişilerin olağanüstü hâlin devamı süresince telefonla haberleşme hakkından ancak on beş günde bir ve ilgili bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere faydalanabileceklerine ilişkin uygulama aile hayatına saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Bayram Sivri, B. No: 2017/34955, 3/7/2018, § 42).

79. Bu çerçevede OHAL koşullarının gerektirdiği kamu düzeninin korunması ihtiyacı ile İnfaz Kurumunun güvenliğini ve disiplinini sağlama amacı doğrultusunda -isnat edilen suçun ağırlığı da dikkate alınarak- başvurucunun aile fertleriyle olan ilişkisinin sürdürülmesini engellemeyen telefonla haberleşme hakkının sınırlandırılması şeklindeki söz konusu müdahalede kamu makamları tarafından güdülen meşru amaç ile başvurucunun bireysel yararı arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik toplumda gerekli olan müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır (Bayram Sivri, § 71).

80. Somut olayda başvurucunun şikâyeti yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

81. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının, İfade, Din ve Vicdan ile Haberleşme Hürriyetlerinin İhlal Edildiğine İlişkin Diğer İddialar

a. Başvurucunun İddiaları

82. Başvurucu; tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda açık görüş hakkının iki ayda bir, kapalı görüş hakkının iki haftada bir olacak şekilde haksız yere sınırlandırıldığını, tüm iletilerinin UYAP sistemine tarandığını, her türlü kitap ya da diğer materyallere ulaşımının engellediğini, kütüphaneden yararlanmasına izin verilmediğini, vaiz görüşmelerine katılamadığını belirterek haberleşme hürriyeti ile işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

83. Başvuru konusu olayda ileri sürülen bu başlık altındaki iddialarla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetleriyle ilgili olarak 2016/68162 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyetler yönünden de mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

84. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

D. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Başvurucuların İddiaları

85. Başvurucu; soruşturma dosyasındaki delillere erişemediği için savunma hakkını gereği gibi kullanamadığını, Ceza İnfaz Kurumunda avukatıyla görüşmesinin kamera ile kayıt altında ve bir memur eşliğinde gerçekleşebildiğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

86. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkindir

87. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

88. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın devam ettiği tespit edilmiştir (bkz. § 30). Bu kapsamda başvurucuların bu başlık altındaki şikâyetlerine ilişkin hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulundukları anlaşılmaktadır.

89. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

E. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Başvurucunun İddiaları

90. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumunda sekiz kişinin kalabileceği bir koğuşta on yedi kişi ile birlikte kaldığını, bu Ceza İnfaz Kurumunda sportif ve kültürel nitelikteki faaliyetlere katılmasına izin verilmediğini, bu uygulamaların sadece FEÖ/PDY tutuklularına uygulandığını belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

91. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin bu başlık altındaki şikâyetlerin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

92. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

93. Ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin şikâyetler yönünden ilgili mevzuat (ilgili mevzuat için bkz. Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, §§ 47-50) gereğince başvurucunun iddialarını iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü muameleye derhâl son verilmesini isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin bulunduğu görülmektedir. İlgili hükümler kapsamında başvurucu, şikâyetlerini öncelikle yetkili yargısal mercilere iletip tutulma yeri ve koşulları sebebiyle kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürebilecek ve bu koşulların en kısa zamanda uygun hâle getirilmesini isteyebilecekken bu yollara başvurmamıştır (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Mehmet Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, § 30). Başvurucunun şikâyetleri dikkate alındığında mevcut başvuru yollarının ulaşılabilir, şikâyetleri açısından telafi imkânına sahip ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir sebep bulunmadığından başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını gerektiren bir durumun da olmadığı görülmektedir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Didem Tütenk, B. No: 2013/7525, 10/6/2015, §§ 40, 41).

94. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini, varsa bu konudaki kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve çözüme kavuşturmasını beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

95. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

C. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,

2. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,

3. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,

4. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, ifade, din ve vicdan ile haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğine ilişkin birtakım iddiaların mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,

D. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluk incelemesinin kanuni süresi içinde yapılmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluk incelemeleri öncesinde sunulan savcılık taleplerinin bildirilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Tutukluğun devamına dair kararlara yapılan itirazların kısa sürede incelenmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Telefonla görüşme hakkının kısıtlanması dolayısıyla haberleşme hürriyetinin ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

7. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

8. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

E. Adli yardım talebinin kabulü ile geçici olarak muaf tutulan 257,50 TL harçtan ibaret yargılama giderinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvurucudan TAHSİLİNE 11/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(F.A. [1.B.], B. No: 2017/38209, 11/9/2019, § …)
   
Başvuru Adı F.A.
Başvuru No 2017/38209
Başvuru Tarihi 30/3/2017
Karar Tarihi 11/9/2019
Birleşen Başvurular 2017/20219, 2018/8928

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluğa ilişkin incelemelerin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, tutukluluk incelemesinin kanuni süresi içinde yapılmaması, tutukluluk incelemeleri öncesinde sunulan savcılık talebinin bildirilmemesi, tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi ve tutukluğun devamına dair kararlara yapılan itirazların kısa sürede incelenmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; ceza infaz kurumunda yapılan birtakım uygulamalar nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, ifade, din ve vicdan ile haberleşme hürriyetlerinin; soruşturma dosyasındaki delillere erişememe ve ceza infaz kurumunda müdafi ile görüşme sırasında yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının; ceza infaz kurumundaki tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Başvurunun Reddi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Başvurunun Reddi
Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Konu Bakımından Yetkisizlik
Anayasal ve Kişisel Önemin Olmaması
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-ceza infaz kurumu uygulamaları (sakıncalı mektup hariç) Başvurunun Reddi
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
104
105
161
268
271
5237 Türk Ceza Kanunu 314
3713 Terörle Mücadele Kanunu 1
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 10
12
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi